• 1
    etkisini gün geçtikçe daha çok hissedeceğimiz kötü ekonomik durum..

    arkadaşlar çok zor bir döneme giriyoruz. sadece galatasaray açısından değil, hepimiz, tüm ülke açısından çok zor bir süreç başlıyor..

    nedenleri, yapılan hatalar hepimizin malumu.. onu anlatmak yerine naçizhane bu işin içinde olan biri olarak kendi adımıza bir şeyler söylemek istiyorum..

    türk telekom arena'nın dış cephesi için yazdığım entryde belirttiğim gibi.. en büyük firmalar %30 civarı, kobiler %40 lar civarı faizlerle kredi almaya başladı.. yani 100 tl para kullanmak için bankaya anaparayı geri ödemek dışında 1 yılda 40 tl faiz ödemek gerekiyor.. vergisi, ücreti hariç.. bunun dışında girdiler döviz cinsinden olduğu için tüm maliyetler artıyor..

    bu doğrultuda, kullandığınız herşeye zam gelmeye başlayacak, başladı.. firmalar mevcudiyetlerini korumak için işten çıkarmalara başlayacak.. maliyetlerini yönetemeyen firmalar batmaktan kurtulamayacak..

    herkesin kendi ekonomik durumu farklı.. az etkilenen de olacak çok etkilenen de.. ama bence şu sıra aşağıdaki durumlara dikkat edersek herkesin kendi yararına olacaktır.

    - gereksiz her türlü masraftan kaçınmak gerek.. evinizdeki tv, elinizdeki cep telefonu işinizi görüyorsa, onu kullanmaya devam etmek lazım

    - önceden planlamadıysanız ve parasını kenara koymadıysanız, ve acil bir durum yoksa, kredi kullanarak arabanızı yenilemeyin..

    - ev almayı planlıyorsanız, ev bedelinin %30'undan fazla kredi kullanmayın.. konut kredileri aylık %2,00 faize geldi.. 60 ay 100 bin tl kredi alırsanız, 5 yıl sonunda masraflar hariç yaklaşık 72.000 tl faiz ödersiniz.

    - fiyat anlamında çok büyük fırsat yoksa, yatırım için ev almayın.. bu faizlerle ev fiyatları artmayacaktır.. hele krediyle hiç almayın..

    - evinize bir bakın gereksiz neler var.. sizin hiç kullanmadığınız gereksiz olan bir şey başkasının ihtiyacı olabilir.. onları letgo vb bir yerde satmaya çalışın.. ne kadar nakit kalınırsa o kadar iyi..

    ahkam kesmek gibi algılanmasın lütfen.. bunlar günümüzün gerçeği.. umarım bir gün atlatırız.
  • 3
    damadın bakan yapılmasının etkisi vardır. yani illa yapacaksan spor bakanı yap, çevre şehircilik yap, o da olmadı turizm falan yap. ekonomi iş bilmeyene teslim edilmez. sadece yaptığı ya da yapmadığı icraatlerden olabilecek bir durum değil bu tabiki. ancak ben dış ülkeden bir yatırımcı olsam ekonomi bakanının cumhurbaşkanının damadı olduğunu gördüğüm anda o ülkeye yatırım yapmam.
    tanım: alvaro negredo’nun net maaşını 10 ağustos itibariyle yıllık 30 milyon tlye yaklaşmasına sebep olan kriz.
  • 5
    nihayet dillendirdik mi...

    bir matematikçi olarak polya'nın 1945 yılında ortaya koyduğu problem çözme metotlarından biraz bahsetmek istiyorum. önce problemi tanımlamak gerekiyor. yani doğru teşhis çok önemli. ortada bir sorun varsa bu sorunu hiçbir politikaya meze yapmadan ortaya koymak gerekiyor. psikolojide ise buna yüzleşme deniyor.

    bu noktada biz ne yaptık? dış güçler dedik, güçlenmemizi istemiyorlar dedik, cehape zihniyeti dedik, hayır canım olur mu ekonomimiz çok iyi dedik, gezi dedik, fetö dedik, papaz dedik. ekonomi bir bilimdir değerli arkadaşlar. görüldüğü gibi bilime kafa tutarsan papaz o pilavı yemez. önce problemi belirleyeceksin ve onunla yüzleşeceksin. yan yollara saparak, her şeyi siyaset malzemesi yaparak bu işi yürütemezsin. 16 yıldır bu ülkeyi yönetenler olarak "tek günahsız biziz" politikasıyla hele...
    her gün ekonomimiz çok iyi haberleri yaptırdığınız kanallarınıza söyleyin, bunun adı "ekonomik krizdir"!

    problemi tanımladık mı? tamam. şimdi polya der ki problemi tanımladıktan sonra çözüm planı tasarla. işte bu noktada her problemin yapısına göre etkin yöntemler devreye girmelidir. burada geçmiş örneklere bakmak da stratejilerden biridir polya'ya göre. bu ülke çok ekonomik kriz gördü. ha bu kadar milliyetçilik pompalanan başka kriz gördük mü emin değilim ama. neyse. ekonomik kriz gerçeğini kabullendikten sonra ekonominin bir bilim olduğu gerçeğini de kabullenmek gerekmekte elbette. papaz siyasetiyle çözmeye çalışırsan yine çuvallarız zira. bu noktada huzur, denge, dış siyaset uzmanları, ekonomistler ve planlama devreye giriyor. milliyetçilik naraları atarak safları sıklaştırma ve oyları muhafaza etme politikasının aksine...

    daha sonra planı uygulama aşaması ve geriye dönüp bakma aşaması var. biz hele buralara gelelim de...

    iktidarı çok sevenler, seve seve cumhurbaşkanlarına oy verenler... sizin dışınızda kimse bu memleketi sevmiyormuş gibi davranmasanız mı artık. ekonomik kriz olsun da sizin oy verdiğiniz insana sallayalım diye hazır kıta bekliyoruz psikolojisine girdikçe, gerçeklerden uzaklaşmaya devam edeceksiniz. aman açık vermeyelim kafasıyla bu memleket idare edilmez. bütün rakamları şişirilmiş, gerçeklikten uzak bir hayat yaşar gidersiniz...

    bakın kimse 15 kat daha değersiz vatandaş olmak istemez. bir örnekle açıklayayım. bir avrupalıya göre 7-8 kat paramızın değersizliği x2 vergiler ile beraber 15 kat daha fazla emek harcamalıyım ki avrupalının aldığı ürünü alabileyim. aynı işi yapan biri türkiyeli biri alman iki insan düşünün. türkiyeli 5 bin lira, alman 5 bin euro alıyor. buradan 7-8 katı koydu mu. almak istediğin mercedes'e senin devletin daha kapıdan girerken x2 vergi koyuyor. bir de buradan 2 kat koydu mu. türkiyeli vatandaş alman vatandaştan 15 kat daha değersiz olmuş oluyor.

    ekonomi; insan haklarından, özgürlüklerden, yaşam kalitesinden bağımsız ilerlemez değerli arkadaşlar. yani ekonomi 15 kat geridesin diyorsa sen tüm insani değerlerinle almandan 15 kat daha geridesindir.

    böyle bir zulmü sizin partinize oy vermeyenler de dahil kimse istemez.

    saygılarımla,

    not: bu yazıyı bir alman yazsa daha rahat örnekler vererek 15 kat daha uzatabilir yazıyı. ben alelacele az örnekleme ile, aman az olsun da okunsun diye düşünerek anca bu kadar yazıyorum. okuma ve okuduğunu anlama oranı da 15 kat çünkü...
  • 10
    söz konusu kriz yanlış siyasetten ileri gelen ekonomik bir krizdir. ülkemizin gördüğü en ağır eknomik kriz olma yolunda hızla ilerlemektedir. çözümü için yapılabilecek şeyler çok sınırlı olduğu halde hükümet tarafından daha da kötü duruma gelmesi sağlanmaktadır.

    ekonomik krizler elbette sporu da etkiler ancak bu sefer hem spor piyasası hem de krizin boyutu ile ülkenin özellikle büyük spor kulüpleri başta olmak üzere açık bir iflas tehdidi vardır. euro bazından geliri olmayıp, gideri olan kulüpler önceden bir kaç maç ile bu giderleri karşılayabilirken artık yapamayacaklar.

    ligin ilerleyen zamanlarında kulüpler birliğini cumhurbaşkanına ağlarken görmemiz, onun da eli kolu bağlı olduğundan yabancı oyuncu almayın yerli oynasın gibi bir yaptırım önermesi ile sonuçlanacak bir durum ön görüyorum.
  • 11
    söz konusu kriz siyasidir. öncek krizlerin bir yansımasıdır. önceki krizleri belli başlı görüşmeler yapıp, belli başlı taahhüt ve tavizler vererek atlattık. fabrika açmıyor, şunu sattı, bunu sattı, sadece inşaat yapıyor. çünkü önceki krizden bunların taahhütünü vererek çıktı. taviz verilerek aşılan her kriz bizi biraz daha dışa bağımlı hale getirdi.

    2018 ekonomik krizinde gerekirse en dibi görelim, ama sakın bu krizden de taviz vererek çıkıp ekonomimizi daha da dışa bağımlı hale getirmeyelim. 10 yılda 1 20 yılda 1 krizler yaşayıp taviz vererek çıkmaktansa 1 kere en dibi görelim taviz vermeden yükselelim tekrar. türk milleti 1. dünya savaşı, kurtuluş savaşı atlatıp genç nüfusu kaybetmesine rağmen osmanlı hanedanının borcunu ödemişti daha önce. yine küllerinden doğacaktır. yeter ki atamızın gösterdiği doğrultuda ilerleyebilelim.

    yaşasın tam bağımsız türkiye.
  • 13
    (bkz: aneliz şelalesi)

    siyasi kriz, ekonomik kriz diye niye ayrıştırılmak istendiğini anlamadığım kriz. hayattaki her şey gibi ekonomi ve siyaset de birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. birbirlerinden ayrı düşünülemez.

    ha illa bir hiyerarşiden söz edeceksek de ekonomi önde gelir. insanlarla olan ilişkilerinizi, yaşadığınız hayatı, toplumun huzurunu, eğitimini, kültürünü, siyasal yönelimlerinizi vs her şeyinizi ekonomik durumunuz belirler.
  • 14
    futbol kulüplerini çok fena bataklığa sürükleyecek krizdir. ekonominin en iyi olduğu 2010-2013 yıllarında bile bu sorun vardı. gelirler tl giderler euro. şu an döviz kuru feleğini şaşırmış durumda. 2.5 lira ile mücadele etmekte zorlanırken artık 7.5 lira ile mücadele edeceğiz. kriz içinde ve fakirleşen taraftar ve şirketler de eskisi gibi destek olamayacak, bilet forma alamayacak. bize para kazandıracak tek şey şampiyonlar ligi. orada başarılı olmak için de para harcamak lazım.
  • 15
    bana göre de siyasi krizdir. ancak şurada payını verelim iktidar 2002'den bu yana hiç ama hiçbir şey üretmedi, olanı satıp bıraktı. bu krizin ağır geçmesinin sebebi budur. kamudaki israf hiçbir yerde yok, belediyelerde bilmem ne işleri müdürünün bile makam arabası ve şoförü var.

    mesela millet(!)vekilleri, bu adamların sadece tbmm giderleri milyonları buluyor yılda, peki devlete, millete ne faydaları var ? koca bir 0. 16 yılda tüketim toplumu olduk çıktık krizin bu kadar konuşulmasının sebebi bu. elimizde bir şey kalmadı çünkü.

    bir de madalyonun öteki yüzü var, çoğu kimse dış mihrak deyip işi dalgaya vursa da bu işin hiç de azımsanmayacak kısmı. adam senden dibindeki ülkenle ticareti keseceksin diyor allah aşkına bu saçmalığı kim niye kabul etsin ? bizim oradaki ihracat payımızı kim karşılayacak ? gelip ırak ve suriye'yi işgal ettiler(bizim de suçumuz var) zaten oradan bir ticari darbe yedik ki biz bu ülkelerle sağlam ihracat-ithalat yapıyorduk.

    öte yandan güneyinde terör devleti kurmak istiyor, doğu akdeniz'de seni istemiyor. kısaca olay abd'nin istediklerini yapıp yapmamakta. gelene ağam gidene paşam dersen dolar da düşer ülkeye yatırımcı da gelir. zamanında bunlar yapıldığı için elimizi verdik kolumuzu alamıyoruz, inşallah yine yapmayız.

    gelelim işin futbol tarafına tüm kulüplerin borcu 1 gecede arttı, temennim ülkede üretim anlamında bunu fırsata çevirirken futbolda da öyle olması. artık şişik maaşlar devri bitti çok şükür.
  • 21
    tek bildiğimiz şey betonarme yapılar olan ve böylece uzun yıllardır paramızın çoğunu garip bu yapılara gömdüğümüzden dolayı içinde olduğumuz ekonomik krizdir. çünkü konutlaşmayı beceremedik. alt yapısı kaliteli, planlı, trafik sorunu olmayan, nüfusu ülkeye dengeli dağıtılmış olan, iyi, güzel ve estetik şehirler yapmak ve bunları ekonomiye olumlu şekilde kazandırmak yerine; vahşi, plansız, çirkin, beton bloklara para ödeyerek plansızlık üstüne plansızlık bina ettiğimiz için ekonomik krize girdik.
    bitmedi 4 milyon suriyeli ve daha birçok kaçağa 40 milyar dolar para yedirdiğimiz için bu krize girdik. yanlış dış politika hamlelerinden dolayı bu krize girdik.
    yıllardır yok edemediğimiz pkk gibi örgütlerden dolayı bu kriz tetiklendi.
    üretmediğimiz için, çiftçiliği aşağılık bir iş olarak, köyde yaşamayı ise cehalet olarak nitelendirdiğimiz için, tarımı ve hayvancılığı ayrıca üretimin her alanını küçümsediğimiz ve teknolojik olarak geri kaldığımız için bu krize girdik.
    halkımız siyasi partileri yönetim aracı olarak değil de futbol takımı gibi gördüğü için bu krize girdik.
    özel şirketlerin insan odaklı değilde vahşi canavar odaklı çalışma anlayışlarından dolayı bu krize girdik.
    araştırıp geliştirmek ve yetiştirmek yerine her şeyin hazırını beklediğimiz için bu krize girdik.
    güzel ülkemin ulaşımından, doğa ve tarihi güzelliklerine ve beşeri yatırımına yatırım yapmadığımız için bu krize girdik. bunun neticesinde de beyin göçü yaşadık.
    tarikatları ve hdp-pkk gibi yapıları bitirmediğimiz için bu krize girdik. popülist siyaset ve sadaka ekonomisi anlayışı yüzünden bu krize girdik.
    bu kadar madde sıraladım ama en önemlisi de liyakat ve adalet kavramı öldüğü için bu krize girdik.

    bu kriz kısa sürede bitmeyecek. büyük bir kitle acı çekecek. fakat ne olursa olsun türkiye bu krizi fırsata dönüştürecek adımlarını zaman içinde atacaktır. tüm bu sorunları yok edecektir. unutmayın ki bizler yok olmak üzere olan bir memleketten bu günlere geldik. kendi hatalarımızı göreceğiz, düzelteceğiz, doğruyu yapacağız ve bu krizden çıkacağız. buna inancım tamdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın