• 35
    türkiye’nin orta ölçekli holdinglerinden birinde finans yöneticisiyim. farklı sektörlerde faaliyet gösteren ve krizden önce 9.500 personele sahip bir holding.
    idi.
    ağustos ayından bu tarafa, bugünkü rakama göre 4.342 kişinin ne yazık ki işine son vermek durumunda kalmış, 2.128 personeli işsizlik maaşından faydalanmak için başvuru yapmış ve tesislerin açılmasını bekleyen, bazı mevkilerinde 3 aydır maaş alamayan personele sahip, geriye kalanının iki maaşı içerde olan bir holding olduk.
    o harcayanlar bana bi gelsin.
    o eşkiyaya dönmüş devlet şirketleri olan botaş’ta, teiaş’ta, epiaş’ta neler çektiğimi anlatsam, bu kafanın ekonomiyi bitirmeye nasıl yemin etmiş gibi didiştiğini anlatsam, ilk uçakla kaçarsınız bu ülkeden.
    adamın tepesinin tasını attırmayın; satın almacı kız “gelinlik alamıyorum abi nolursun yardım et” diye ağlarken burada gelip saçma sapan konuşmayın, canımızı sıkmayın.
    insanlar acı çekiyor hâlâ bu krizi inkar eden varsa ya satılmıştır ya da beyinsizdir.
    arası yoktur.
  • 1
    etkisini gün geçtikçe daha çok hissedeceğimiz kötü ekonomik durum..

    arkadaşlar çok zor bir döneme giriyoruz. sadece galatasaray açısından değil, hepimiz, tüm ülke açısından çok zor bir süreç başlıyor..

    nedenleri, yapılan hatalar hepimizin malumu.. onu anlatmak yerine naçizhane bu işin içinde olan biri olarak kendi adımıza bir şeyler söylemek istiyorum..

    türk telekom arena'nın dış cephesi için yazdığım entryde belirttiğim gibi.. en büyük firmalar %30 civarı, kobiler %40 lar civarı faizlerle kredi almaya başladı.. yani 100 tl para kullanmak için bankaya anaparayı geri ödemek dışında 1 yılda 40 tl faiz ödemek gerekiyor.. vergisi, ücreti hariç.. bunun dışında girdiler döviz cinsinden olduğu için tüm maliyetler artıyor..

    bu doğrultuda, kullandığınız herşeye zam gelmeye başlayacak, başladı.. firmalar mevcudiyetlerini korumak için işten çıkarmalara başlayacak.. maliyetlerini yönetemeyen firmalar batmaktan kurtulamayacak..

    herkesin kendi ekonomik durumu farklı.. az etkilenen de olacak çok etkilenen de.. ama bence şu sıra aşağıdaki durumlara dikkat edersek herkesin kendi yararına olacaktır.

    - gereksiz her türlü masraftan kaçınmak gerek.. evinizdeki tv, elinizdeki cep telefonu işinizi görüyorsa, onu kullanmaya devam etmek lazım

    - önceden planlamadıysanız ve parasını kenara koymadıysanız, ve acil bir durum yoksa, kredi kullanarak arabanızı yenilemeyin..

    - ev almayı planlıyorsanız, ev bedelinin %30'undan fazla kredi kullanmayın.. konut kredileri aylık %2,00 faize geldi.. 60 ay 100 bin tl kredi alırsanız, 5 yıl sonunda masraflar hariç yaklaşık 72.000 tl faiz ödersiniz.

    - fiyat anlamında çok büyük fırsat yoksa, yatırım için ev almayın.. bu faizlerle ev fiyatları artmayacaktır.. hele krediyle hiç almayın..

    - evinize bir bakın gereksiz neler var.. sizin hiç kullanmadığınız gereksiz olan bir şey başkasının ihtiyacı olabilir.. onları letgo vb bir yerde satmaya çalışın.. ne kadar nakit kalınırsa o kadar iyi..

    ahkam kesmek gibi algılanmasın lütfen.. bunlar günümüzün gerçeği.. umarım bir gün atlatırız.
  • 38
    düğün lobisini bitirmesini istediğim kriz. mahalleli göt atacak diye gençlerin anası ağlıyor, daha yolun başında kamyon yüküyle borca giriyorlar. bindallı diye bir şey varmış, arkadaşım 2000 lira vermiş. neymiş bu diye baktım, 2 gün kustum. insan boyunda ses sistemleriyle gelenin kulağını 3 gün ağrıtacak sikik ankara havalarından bahsetmiyorum zaten de ben bu yaz bir düğüne gittim gelinle damat havada gemiye binmiş piste öyle geliyordu amk. bu ne lan! ayrıca cem yılmaz'ın bahsettiği straplez elbiseli kadın akrabaların çoğunluğunun 100 kilo olması sebebiyle gözümüz kanıyor. verim 0, fayda 0, maliyet 100. külliyen zarar bu düğün işi.
  • 33
    en çok evlenecek insanlar tarafından fark edilen krizdir. allah izin verirse seneye evlenecek olan bahtsız bedevi ben tarafından gayet güzel hissediyorum bu krizi. bir uçak firması reklamı vardı. hatırlayanlar olacaktır. sloganı; 77 cm'in kıymetini oturanlar bilir, diye. evet bildik. annemlerin 1 sene önce 2700'e aldığı, daha 5 ay önce 3500 lira olan buzdolabı bugün aynı tekno markette 5500 lira. 4000 liradan aşağı tv yok. eskiden, ohaaa 10000'e tv satıyorlar diyodum ve bunlardan çok az sayıda olurdu. şimdi reyonda 10000lerden geçilmiyor. hele 4 harfli bi marka var mağazasına girince nevrim döndü. koltuk takımları falan filan hayret verici cinsten. kim nası alıyor bu fiyatlara. dedim en ucuzu şu isveç markasına bakayım. anam anam. maaşımın iki katı bi yemek masası. çok dertliyim. iki senedir para biriktiriyorum. benim biriktirdiğimle 3 tane beyaz eşya alınmıyor. sonumuz iyi olur umarım.
  • 5
    nihayet dillendirdik mi...

    bir matematikçi olarak polya'nın 1945 yılında ortaya koyduğu problem çözme metotlarından biraz bahsetmek istiyorum. önce problemi tanımlamak gerekiyor. yani doğru teşhis çok önemli. ortada bir sorun varsa bu sorunu hiçbir politikaya meze yapmadan ortaya koymak gerekiyor. psikolojide ise buna yüzleşme deniyor.

    bu noktada biz ne yaptık? dış güçler dedik, güçlenmemizi istemiyorlar dedik, cehape zihniyeti dedik, hayır canım olur mu ekonomimiz çok iyi dedik, gezi dedik, fetö dedik, papaz dedik. ekonomi bir bilimdir değerli arkadaşlar. görüldüğü gibi bilime kafa tutarsan papaz o pilavı yemez. önce problemi belirleyeceksin ve onunla yüzleşeceksin. yan yollara saparak, her şeyi siyaset malzemesi yaparak bu işi yürütemezsin. 16 yıldır bu ülkeyi yönetenler olarak "tek günahsız biziz" politikasıyla hele...
    her gün ekonomimiz çok iyi haberleri yaptırdığınız kanallarınıza söyleyin, bunun adı "ekonomik krizdir"!

    problemi tanımladık mı? tamam. şimdi polya der ki problemi tanımladıktan sonra çözüm planı tasarla. işte bu noktada her problemin yapısına göre etkin yöntemler devreye girmelidir. burada geçmiş örneklere bakmak da stratejilerden biridir polya'ya göre. bu ülke çok ekonomik kriz gördü. ha bu kadar milliyetçilik pompalanan başka kriz gördük mü emin değilim ama. neyse. ekonomik kriz gerçeğini kabullendikten sonra ekonominin bir bilim olduğu gerçeğini de kabullenmek gerekmekte elbette. papaz siyasetiyle çözmeye çalışırsan yine çuvallarız zira. bu noktada huzur, denge, dış siyaset uzmanları, ekonomistler ve planlama devreye giriyor. milliyetçilik naraları atarak safları sıklaştırma ve oyları muhafaza etme politikasının aksine...

    daha sonra planı uygulama aşaması ve geriye dönüp bakma aşaması var. biz hele buralara gelelim de...

    iktidarı çok sevenler, seve seve cumhurbaşkanlarına oy verenler... sizin dışınızda kimse bu memleketi sevmiyormuş gibi davranmasanız mı artık. ekonomik kriz olsun da sizin oy verdiğiniz insana sallayalım diye hazır kıta bekliyoruz psikolojisine girdikçe, gerçeklerden uzaklaşmaya devam edeceksiniz. aman açık vermeyelim kafasıyla bu memleket idare edilmez. bütün rakamları şişirilmiş, gerçeklikten uzak bir hayat yaşar gidersiniz...

    bakın kimse 15 kat daha değersiz vatandaş olmak istemez. bir örnekle açıklayayım. bir avrupalıya göre 7-8 kat paramızın değersizliği x2 vergiler ile beraber 15 kat daha fazla emek harcamalıyım ki avrupalının aldığı ürünü alabileyim. aynı işi yapan biri türkiyeli biri alman iki insan düşünün. türkiyeli 5 bin lira, alman 5 bin euro alıyor. buradan 7-8 katı koydu mu. almak istediğin mercedes'e senin devletin daha kapıdan girerken x2 vergi koyuyor. bir de buradan 2 kat koydu mu. türkiyeli vatandaş alman vatandaştan 15 kat daha değersiz olmuş oluyor.

    ekonomi; insan haklarından, özgürlüklerden, yaşam kalitesinden bağımsız ilerlemez değerli arkadaşlar. yani ekonomi 15 kat geridesin diyorsa sen tüm insani değerlerinle almandan 15 kat daha geridesindir.

    böyle bir zulmü sizin partinize oy vermeyenler de dahil kimse istemez.

    saygılarımla,

    not: bu yazıyı bir alman yazsa daha rahat örnekler vererek 15 kat daha uzatabilir yazıyı. ben alelacele az örnekleme ile, aman az olsun da okunsun diye düşünerek anca bu kadar yazıyorum. okuma ve okuduğunu anlama oranı da 15 kat çünkü...
  • 55
    zenginin daha zengin olduğu, orta sınıfın silindiği ve dar gelirlinin daha da zorlandığı bir döneme giren kriz.

    daha bu hafta başı 20 yıl önceki asya krizi ile ilgili bir toplantı davetliydim ve türkiye'nin oynanmış enflasyon ve büyüme rakamlarına rağmen asya ve yunanistan krizlerine kıyasla çok daha kötü durumda olduğu ortada.

    milli rezervler yok edilerek enflasyonist ekonomi modeli ile denizin bitmesine çok az var.

    köprüden önce son çıkışta türkiye cumhuriyeti
  • 44
    nedeni "bilim, teknoloji ve sanayi bakanlığı" bütçesinin 5 milyar tl civarından 2 milyar tl civarına "tasarruf önlemleri" kapsamında indirilirken diyanet işlerini bütçesinin 7 milyar tl'den 10 milyar tl'ye çıkarılması olabilir mi acaba diye düşündüren kriz.

    üretmeyelim, gelişmeyelim, istihdam yaratmayalım. sonra da "kriz yok". olmaz tabi, diyanete bağlı imam için neden kriz olsun.

    kaynak: https://i.sozcu.com.tr/...1ekimbutcegraf-1.jpg
  • 13
    (bkz: aneliz şelalesi)

    siyasi kriz, ekonomik kriz diye niye ayrıştırılmak istendiğini anlamadığım kriz. hayattaki her şey gibi ekonomi ve siyaset de birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. birbirlerinden ayrı düşünülemez.

    ha illa bir hiyerarşiden söz edeceksek de ekonomi önde gelir. insanlarla olan ilişkilerinizi, yaşadığınız hayatı, toplumun huzurunu, eğitimini, kültürünü, siyasal yönelimlerinizi vs her şeyinizi ekonomik durumunuz belirler.
  • 32
    bu yeni avuntu. kriz varsa millet nasıl para harcıyomuş. kim nereye para harcıyor günlük yemeği dışında?? araba satışları %80 düşmüş, ev satışları son 15 yılın en düşüğünde. biz motosiklet işi yapıyoruz sadece geçen seneye göre satışlar %70 düşmüş. yakında toplu işten çıkarmalar başlayacak ama hala bazıları iki ekmek bir peynir aldığı için kriz yok sanıyor.
  • 36
    bula bula bizi buldu yine tipini sevdiğim. 2001 krizinde mal mülk hiç olmuştu. o günlerden bu yana götü yeni yeni topluyoruz. o zaman yazar kasaydı anayasa kitapçığıydı konuşulurdu şimdi de bir papaz muhabbeti almış başını gidiyor. şimdiler de diyorlar ya dıjjjjjj güjjjleerr, ameeerrihhaaaa. asıl o dönemler bu muhabbetin kralı gerçekten vardı. sen 16 yıl kesintisiz iktidar ol sonra dıjjjjj güjjjlerr bizi sabote ediyeeeahhhh.

    neyse efenim bende sadede geleyim. önümüzdeki yaz bende nişan düğün bir şeyler düşünüyorum. ama gel gör ki bu işler nasıl olacak nasıl bitecek ekonomik olarak nasıl altından kalkacağım hiç bilmiyorum. her ne kadar parayı pulu sallamayan bir kadına sahip olsam da para olmadan bu işler kolay ilerleyemiyor. ama bir şekilde üstesinden geleceğiz. bu zamana kadar hep geldik. dile kolay 7 sene olmuş. ne diyeyim herkesin her şey gönlünce olsun.
  • 47
    çok küçük bir bilgiyle neden burnumuzun boktan kurtulamayacağına değineceğim. veriyorum bilgiyi...

    --- alıntı ---

    bakanlıklar ve kamu kurumlarının 2019 yılı bütçeleri belirlendi. gelen son bilgilere göre bilim, sanayi ve teknoloji bakanlığı'nın 2019 yılı bütçesi %56 azaltıldı. buna karşın diyanet işleri'nin 7.7 milyar liradan 12.5 milyar liraya çıkarılan bütçesi dikkat çekti. mit bütçesinin 5 katı, yatırımcı bakanlıkların bütçesinin ise 4 katı seviyesinde olan bu bütçe, rekor bir artış yaşadı.

    --- alıntı ---

    dostum, dünyanın en büyük panayırında yaşamaya çalışıyoruz dostum.

    http://gss.gs/zYg
  • 50
    dizüstü bilgisayarım bozuldu geçen ay yaptırmak için bilgisayarcıya gittim en az söylenen fiyat 250tl’ydi. ben de kemer sıkma politikası uyguladığım için youtube’dan bilgisayar nasıl açılır nasıl tamir edilir gibi videolar izleyerek sadece 35tl bi parça siparişiyle kendi kendime tamir ettim. sonucunda beni bi konuda yetenek kazanmama sebep olan krizidir kendisi.
  • 43
    ekonomik kriz vardır. hem de çok bahsedilen 2001 krizini misli misli aratacak bir kriz vardır. şu an itibarıyla olanlar olacakların habercisi durumundadır. ülkede ki medya tek el olduğu için krizi makyajlama çabasındalar. o makyajın da en yeni unsuru "konkordato" ilan etmek.

    konkordato ne demek? konkordato, "borçların yeniden yapılandırılması suretiyle iflasa tabi borçluların mali durumunun düzeltilerek iflastan kurtulmasını, diğer borçluların ise mali durumunun düzeltilmesini amaçlayan, alacaklıların da belirli bir tenzilatla veya vadede alacağına kavuşmasını sağlayan ve mahkemenin tasdikiyle taraflar açısından bağlayıcı hale gelen bir anlaşma" olarak tanımlanıyor.

    konkordato ilan etmek kısa vadede firmalara avantaj sağlayıp, batmalarını bir süre daha engelliyor. ancak her geçen gün bu firmaların sayısı artması ile beraber piyasada sıcak para akışını durduracak ve doğru düzgün bir şey üretemediğimiz için her gün bu firmalara yenileri eklenerek devam edecek. borçların ötelenmesi demek olan konkordato, borçlu olanın piyasaya para sürememesi sebebiyle malı aldığı kişinin de bir süre sonra alacak - verecek arasında uçurum oluşmasına sebep olacak ve onlarında hızla batmasına sebep olacaktır. yani bir kar topunun zirveden yuvarlanmaya başlamasıyla beraber gittikçe çığa dönüşmesine sebep olacak olaydır.

    konkordato ilan eden firmalar;
    https://odatv.com/...kliyor-17091824.html (haber 17 eylül tarihli)

    2001 krizinde devlet borçlu durumda olduğu için alınan mali disiplinler ile birlikte kriz atlatılabilmişti. şu an borçlu durumda olan ise holdingler, şirketler vb. tarzda serbest piyasa ekonomisidir. henüz başlangıç aşamasında olan ve sancılarını uzun süre hissedeceğimiz bir krizin başlarındayız.

    kurtuluş reçetemiz çok basit, izmir iktisat kongresinde alınan kararları incelemek yeterli;
    - el işçiliği ve küçük işletmecilikten çıkılıp bir an önce fabrikasyona geçilmelidir.
    - devlet, ekonomik gücü olan bir yapı haline gelmelidir. özel sektör devlet tarafından desteklenmelidir.
    - özel sektöre destek ve kredi sağlayacak iki tane devlet bankası kurulmalıdır.
    - yabancıların ürünlerinden kaçınılmalıdır ve dışarı ile rekabet içerisine girebilmek için sanayi bir bütünlük içinde olmalıdır.
    - demir yollarının yapılmasına kısa sürede başlanmalıdır.
    - amele kelimesi yerine işçilere işçi denmelidir.
    - işçilere sendika hakkı tanınmalıdır.
    - hammaddesi yurt içerisinde yetişebilen sanayi dalları kurulmalıdır.
    - milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.
    - sanayi teşvik edilmelidir.
  • 45
    dayanışma kültürümüzü, paylaşım ekosistemini tekrar keşfedeceğimiz düzinelerce ay sürecek bir döneme acı ve keskin fren sesiyle giriş yapıyoruz. ekonomistler güzelce özetliyor ama maalesef bu işin toparlanmasının 10 sene bulması olası - 2014 2015 teki alım gücüne 2028 de uygulanacak aklı selim politikalar ulaşacağız tekrar. 2007 deki alım gücüne ise düzgün politika ile 2028 - 2032 arası ulaşırız.

    maalesef 10 yıllık bir toparlanma sürecine girmemiz gerekiyor 450 milyar $ borç, ödenemeyenlerin devlete yığılması, hazine garantili köprüler, hastaneler (şehir hastaneleri için paranız yoksa geçmiş olsun) askeri operasyonlar derken bu yığılmış borcu türkiye ekonomisi çevirmek zorunda , azaltarak çevirmek zorunda bu da en az 10 sağlıklı olarak 20 - 40 seneye yayılması gereken bir borç ödeme devri demek.

    borç çevirmemizde cds yüzünden sıkıntılı ve pahalıyken, arjantin ve yunanistan zaten piyasaları yeterince geriyor. ticaret savaşına tam gaz giren trump ile 20 yılda oluşan küreselleşme altyapıları çöp oluyor, bu tüm dünya için maliyet o konuya girmeyelim hiç.

    #2525163 nolu girdi de belirttiğim konuya bir parantez açalım - ticari bir işletme, amacı kâr etmek olan tüzel veya özel kişilik (şahıs firması) - bir devlet hastanesine ürün verdiğin parasını en erken 1 sene içinde alacak demek.

    4 sefer muhtasar , geçici vergi ve 12 ay kdv ödenecek cepten - devlete 108 tl kdv dahil sattın ; 8 tlsi kdv 1. ay ödenecek.
    100 tl içerisinde mal bedeli 50 tl , kalan brût kâr 50 tl. bu 50 tl için de 12,5 tl geçici vergi çıkacak, firma 54 tl ye alıp 108'e sattığı mal için 54 tl + 8 tl kdv + 12,5 tl geçici vergi (kâr bedeli) olarak devlete 72,5 tl ödeme yaptı. 1. ay ve 3 aylık dönemin kapandığı geçici vergi döneminde.

    her ay personeli için sgk, gelir vergisi, kira stopajı vs gibi idari giderler ayırması lazım onu da 5 tl olarak ayıralım.
    geçici vergiyi takip eden ay 15 tl daha ödenecek. bu da gayet iyimser rakamlar oran olarak.

    3 ay sonunda devlete 72,5 tl ödendi 5x3 tl idari gider ödeyecek. 4. ay sonu oldu mu size 87,50 tl.

    maaşlar var , aylık geçim gideriniz var, bunlar içinde kredi çektiniz 100 tl, 140 tl olarak 12 taksitte ödenecek, kredi faizleri %40. 11,66 tl aylık taksit+faiz ödemesidir.

    4 aylık hesaplarsak 46,66 tl gider ekle 87,50 tl'ye 50 tl kâr ettim sanırken ne olmuş 134,16 tl ödeme yapılmış.
    100 tl kredi ve 54 tl mal alımına harcanan kapital pul olmuş 5. ayda para bitiyor nakit olarak. geçmişten gelen alınacak ödemeler yoksa geç yatan veya yatmayan maaşlar, işten çıkarmalar, yeni krediler - tamam 12 ay değil 24 olsun ayık ödeme düşük olsun - ile ticari işletmenin pamuk ipliğinde sürüncemeye girmesi. ticari bakanlar ne dediğimi anlayacaktır.

    kim bu düzende iş yapar ? hangi deli iş yapar? tamam başka ürünlerde satıp döngüyü arttıracaksınız, kısa vade umarak. sağlık bakanının kendi özel hastane zinciri 11 ayda ödüyor.

    hangimiz 15.10.2018 tarihinde işe girip 2019 ekim'inde aylarca takip ederek, bir sürü departman yakın takibiyle uğraşarak maaşına erişmek için ayrı stres yaşarayak çalışır? (medikal de, sarf depo alır sonra muayeneye gönderir. onay çıkınca satın almadan gelen imzalı evraklar ile alım işlemi tamamlanıp gider tahakkuk'a gider olarak kaydedilmek üzere evraklar faturanız sıraya girer. bu işlemleri takip edecek çalışan varsa fatura kesildiği ay içerisinde tahakkuka geçer yoksa 1 ay da işleme girme sırasında vakit kaybı var).

    unutmadan söyleyeyim o mal 50 tl + 4tl kdv ile alınırken ithalatçının euro kur ortalaması 5.20 - 5.50 idi.

    geçen hafta devlet hastanelerine ilaç veren bir firma mesela 80.000 tl teminatını yaktı, devlete bıraktı 1 sene ihale yasaklısı olmayı kabul ederek. işi devam ettirseydik zarar kat ve kat fazla olacaktı diyorlar.
  • 51
    2020 yilinda upgrade edilmis halde yasanmaya devam eden buhran.

    orta sinifi kaybolmaya yuz tutumus bir turk halki mevcut. 2020 sonuna yaklasirken halkin segmentleri ise asagidaki gibi:

    ekmege muhtac bir kesim
    issiz ve ailesinin destegiyle (kira vermeden aile evinde yasamak, yemek paralarinin aileleri tarafindan karsilanmasi vs.) yasayan gencler
    emekliler (enflasyonda parasi eriyen ve yillarinin hakki erirken en uzuldugum kesim)
    devlet memurlari (bu kesim de cok ilginc - orta sinifa yaklasan devlet memurlari var gelir anlaminda)
    hukumete yakin liberal ve muhafazakar sirket sahipleri (klasik insaat sektoru temsilcileri vs.)
    tuzu kuru beyaz yaka (ki bu cok ilginc bir kesim; tuzlari erimeye basladi fakat farkinda degiller. ben turkiye'de yasarken inanamamistim - detaylarini isteyenle ozelden konusuruz)

    maalesef turkiye genel politikasini acil bir sekilde akilci bir yola oturtmadiktan sonra hiper enflasyonun yasandigi ve sefaletten daha da goc verecek bir ulke haline gelecek.
  • 37
    taşıt kredisi kullanmıs olup halen taksit ödeyen biri olarak bu kredi işlemini farkında olmadan harika bir zamanlama ile yaptığımı düşündüren krizdir. eğer şimdiki oranlarla bu işlemi yapmış olsaydım aynı miktar için %50 ye yakın daha yüksek bir meblağ ve taksit miktarı ödemek zorunda kalacaktım. kriz vardır ve varlığını öküz gibi hissettirmektedir.
  • 10
    söz konusu kriz yanlış siyasetten ileri gelen ekonomik bir krizdir. ülkemizin gördüğü en ağır eknomik kriz olma yolunda hızla ilerlemektedir. çözümü için yapılabilecek şeyler çok sınırlı olduğu halde hükümet tarafından daha da kötü duruma gelmesi sağlanmaktadır.

    ekonomik krizler elbette sporu da etkiler ancak bu sefer hem spor piyasası hem de krizin boyutu ile ülkenin özellikle büyük spor kulüpleri başta olmak üzere açık bir iflas tehdidi vardır. euro bazından geliri olmayıp, gideri olan kulüpler önceden bir kaç maç ile bu giderleri karşılayabilirken artık yapamayacaklar.

    ligin ilerleyen zamanlarında kulüpler birliğini cumhurbaşkanına ağlarken görmemiz, onun da eli kolu bağlı olduğundan yabancı oyuncu almayın yerli oynasın gibi bir yaptırım önermesi ile sonuçlanacak bir durum ön görüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın