5
nihayet dillendirdik mi...
bir matematikçi olarak polya'nın 1945 yılında ortaya koyduğu problem çözme metotlarından biraz bahsetmek istiyorum. önce problemi tanımlamak gerekiyor. yani doğru teşhis çok önemli. ortada bir sorun varsa bu sorunu hiçbir politikaya meze yapmadan ortaya koymak gerekiyor. psikolojide ise buna yüzleşme deniyor.
bu noktada biz ne yaptık? dış güçler dedik, güçlenmemizi istemiyorlar dedik, cehape zihniyeti dedik, hayır canım olur mu ekonomimiz çok iyi dedik, gezi dedik, fetö dedik, papaz dedik. ekonomi bir bilimdir değerli arkadaşlar. görüldüğü gibi bilime kafa tutarsan papaz o pilavı yemez. önce problemi belirleyeceksin ve onunla yüzleşeceksin. yan yollara saparak, her şeyi siyaset malzemesi yaparak bu işi yürütemezsin. 16 yıldır bu ülkeyi yönetenler olarak "tek günahsız biziz" politikasıyla hele...
her gün ekonomimiz çok iyi haberleri yaptırdığınız kanallarınıza söyleyin, bunun adı "ekonomik krizdir"!
problemi tanımladık mı? tamam. şimdi polya der ki problemi tanımladıktan sonra çözüm planı tasarla. işte bu noktada her problemin yapısına göre etkin yöntemler devreye girmelidir. burada geçmiş örneklere bakmak da stratejilerden biridir polya'ya göre. bu ülke çok ekonomik kriz gördü. ha bu kadar milliyetçilik pompalanan başka kriz gördük mü emin değilim ama. neyse. ekonomik kriz gerçeğini kabullendikten sonra ekonominin bir bilim olduğu gerçeğini de kabullenmek gerekmekte elbette. papaz siyasetiyle çözmeye çalışırsan yine çuvallarız zira. bu noktada huzur, denge, dış siyaset uzmanları, ekonomistler ve planlama devreye giriyor. milliyetçilik naraları atarak safları sıklaştırma ve oyları muhafaza etme politikasının aksine...
daha sonra planı uygulama aşaması ve geriye dönüp bakma aşaması var. biz hele buralara gelelim de...
iktidarı çok sevenler, seve seve cumhurbaşkanlarına oy verenler... sizin dışınızda kimse bu memleketi sevmiyormuş gibi davranmasanız mı artık. ekonomik kriz olsun da sizin oy verdiğiniz insana sallayalım diye hazır kıta bekliyoruz psikolojisine girdikçe, gerçeklerden uzaklaşmaya devam edeceksiniz. aman açık vermeyelim kafasıyla bu memleket idare edilmez. bütün rakamları şişirilmiş, gerçeklikten uzak bir hayat yaşar gidersiniz...
bakın kimse 15 kat daha değersiz vatandaş olmak istemez. bir örnekle açıklayayım. bir avrupalıya göre 7-8 kat paramızın değersizliği x2 vergiler ile beraber 15 kat daha fazla emek harcamalıyım ki avrupalının aldığı ürünü alabileyim. aynı işi yapan biri türkiyeli biri alman iki insan düşünün. türkiyeli 5 bin lira, alman 5 bin euro alıyor. buradan 7-8 katı koydu mu. almak istediğin mercedes'e senin devletin daha kapıdan girerken x2 vergi koyuyor. bir de buradan 2 kat koydu mu. türkiyeli vatandaş alman vatandaştan 15 kat daha değersiz olmuş oluyor.
ekonomi; insan haklarından, özgürlüklerden, yaşam kalitesinden bağımsız ilerlemez değerli arkadaşlar. yani ekonomi 15 kat geridesin diyorsa sen tüm insani değerlerinle almandan 15 kat daha geridesindir.
böyle bir zulmü sizin partinize oy vermeyenler de dahil kimse istemez.
saygılarımla,
not: bu yazıyı bir alman yazsa daha rahat örnekler vererek 15 kat daha uzatabilir yazıyı. ben alelacele az örnekleme ile, aman az olsun da okunsun diye düşünerek anca bu kadar yazıyorum. okuma ve okuduğunu anlama oranı da 15 kat çünkü...
bir matematikçi olarak polya'nın 1945 yılında ortaya koyduğu problem çözme metotlarından biraz bahsetmek istiyorum. önce problemi tanımlamak gerekiyor. yani doğru teşhis çok önemli. ortada bir sorun varsa bu sorunu hiçbir politikaya meze yapmadan ortaya koymak gerekiyor. psikolojide ise buna yüzleşme deniyor.
bu noktada biz ne yaptık? dış güçler dedik, güçlenmemizi istemiyorlar dedik, cehape zihniyeti dedik, hayır canım olur mu ekonomimiz çok iyi dedik, gezi dedik, fetö dedik, papaz dedik. ekonomi bir bilimdir değerli arkadaşlar. görüldüğü gibi bilime kafa tutarsan papaz o pilavı yemez. önce problemi belirleyeceksin ve onunla yüzleşeceksin. yan yollara saparak, her şeyi siyaset malzemesi yaparak bu işi yürütemezsin. 16 yıldır bu ülkeyi yönetenler olarak "tek günahsız biziz" politikasıyla hele...
her gün ekonomimiz çok iyi haberleri yaptırdığınız kanallarınıza söyleyin, bunun adı "ekonomik krizdir"!
problemi tanımladık mı? tamam. şimdi polya der ki problemi tanımladıktan sonra çözüm planı tasarla. işte bu noktada her problemin yapısına göre etkin yöntemler devreye girmelidir. burada geçmiş örneklere bakmak da stratejilerden biridir polya'ya göre. bu ülke çok ekonomik kriz gördü. ha bu kadar milliyetçilik pompalanan başka kriz gördük mü emin değilim ama. neyse. ekonomik kriz gerçeğini kabullendikten sonra ekonominin bir bilim olduğu gerçeğini de kabullenmek gerekmekte elbette. papaz siyasetiyle çözmeye çalışırsan yine çuvallarız zira. bu noktada huzur, denge, dış siyaset uzmanları, ekonomistler ve planlama devreye giriyor. milliyetçilik naraları atarak safları sıklaştırma ve oyları muhafaza etme politikasının aksine...
daha sonra planı uygulama aşaması ve geriye dönüp bakma aşaması var. biz hele buralara gelelim de...
iktidarı çok sevenler, seve seve cumhurbaşkanlarına oy verenler... sizin dışınızda kimse bu memleketi sevmiyormuş gibi davranmasanız mı artık. ekonomik kriz olsun da sizin oy verdiğiniz insana sallayalım diye hazır kıta bekliyoruz psikolojisine girdikçe, gerçeklerden uzaklaşmaya devam edeceksiniz. aman açık vermeyelim kafasıyla bu memleket idare edilmez. bütün rakamları şişirilmiş, gerçeklikten uzak bir hayat yaşar gidersiniz...
bakın kimse 15 kat daha değersiz vatandaş olmak istemez. bir örnekle açıklayayım. bir avrupalıya göre 7-8 kat paramızın değersizliği x2 vergiler ile beraber 15 kat daha fazla emek harcamalıyım ki avrupalının aldığı ürünü alabileyim. aynı işi yapan biri türkiyeli biri alman iki insan düşünün. türkiyeli 5 bin lira, alman 5 bin euro alıyor. buradan 7-8 katı koydu mu. almak istediğin mercedes'e senin devletin daha kapıdan girerken x2 vergi koyuyor. bir de buradan 2 kat koydu mu. türkiyeli vatandaş alman vatandaştan 15 kat daha değersiz olmuş oluyor.
ekonomi; insan haklarından, özgürlüklerden, yaşam kalitesinden bağımsız ilerlemez değerli arkadaşlar. yani ekonomi 15 kat geridesin diyorsa sen tüm insani değerlerinle almandan 15 kat daha geridesindir.
böyle bir zulmü sizin partinize oy vermeyenler de dahil kimse istemez.
saygılarımla,
not: bu yazıyı bir alman yazsa daha rahat örnekler vererek 15 kat daha uzatabilir yazıyı. ben alelacele az örnekleme ile, aman az olsun da okunsun diye düşünerek anca bu kadar yazıyorum. okuma ve okuduğunu anlama oranı da 15 kat çünkü...