• 201
    son yillardaki en iyi, en saglam galatasaray defansini izledik bence bu macta. sadece bir iki hava topu kaptiran onlarda da kaleci leo'nun basarisiyla atlatan neill-e.güngör ikilisi maca damgasini vurdu yine. kücük bir parantezde kalecimize acmak gerekirse su an tam da olmasi gerektigi gibi ve cokta basarili, bravo leo diyoruz. su bir gercek ki neill defansta oldugu zaman yaninda servet veya emre farketmiyor. kaptana gelicek olursak, hic beklemedigimiz bir anda ayaga kaldirdi bizi. arda turan'in ne zaman ne yapacagini kimse kestiremiyor. besiktas'a gelicek olursak onlar icin ya tamam ya devam maciydi. cok cabaladilar, can cekistiler, kaybederlerse sampiyonluk yarisindan kopacaklarini biliyorlardi ve buna göre oynadilar. bu seneki gercek besiktas performansinin cok cok üstünde bir performans sergilediler onlarida kutlamak lazim bu mücadelelerinden ötürü. sonucta galatasaray cogu eksigine ragmen iyi is cikartmistir ve cok önemli bir beraberlik elde etmistir. tabi kazanabilirdikte ama onun icin üzülmeye gerek yok zira bu macta kaybetmemek cok önemliydi bana göre.
  • 202
    bir tek hedef santraforun bir takımı nasıl değiştirebildiğini gösteren maç olmuştur.. açıkçası ilk yarı bitiş düdüğü çaldığında beraberliğe razı mısın diye bir soru sorsalardı tartışmasız kabul ederdim, ama 2. yarıdaki oyunumuza gerçekten yazık oldu.. 2. yarıda jo'nun girmesiyle oyunun dengeleri bir anda lehimize değişti, ileride top tutmaya başladık, arda daha rahat oynadığı ve etkili olduğu bölgeye geçti, elano daha fazla insiyatif almaya başladı ve doğal olarak ilk yarıda hiç yapamadığımız pas organizasyonlarını yapmaya başlayarak oyunun mutlak hakimi olduk.. eğer o saçma golü yemeseydik şu anda çok daha mutlu olabilirdik ama, henüz 3 gün önce madrid'de inanılmaz bir mücadele ortaya koyulan bir maçtan sonra takımın bugün ortaya koyduğu mücadele, kazanma isteği ve özellikle 2. yarıdaki futbol beni çok mutlu etti..

    takımın genel olarak aksayan tek yeri defansımızın sağıydı.. burda uğur'un bireysel hatalarının yanında, özellikle ilk yarıda keita'nın defansa çok da fazla desteğe gelmemesinin de etkisi vardı..

    keita yine biraz sinirlenince oynama isteği geldi ve 2. yarıda sazı eline aldı.. ancak, son pozisyonda topu vurmak yerine arkadaşına çıkarsa galibiyet içten bile değildi.. bir de o pozisyonda ibrahim'e attığı kötü bir dirsek var ki hakem iyi ki atlamış..

    emre güngör kendisine verilen şansı çok iyi kullandı ve yine neill'le müthiş bir uyum gösterdi.. umarım şu kötü sakatlığı peşini bırakmıştır artık..

    jo oyuna girikten sonra mükemmel bir futbol ortaya koydu.. top sakladı, indirdi, adam geçti, boşa koştu, aldı, verdi.. kısaca, sakatlığını yeni atlatmasına rağmen bir hedef santrafor ne yapması gerekiyorsa onu yaptı..

    eğer arda'da önemli bir şey çıkarsa bu kaybettiğimiz 2 puandan çok daha önemlidir.. umarım, perşembe sahada olur kaptan..

    leo ilk yarıda çok iyiydi.. yediği golde ise kendisine yapılmış bariz bir müdahele var.. keşke topun peşinden koşmayıp orda düşseydi, büyük ihtimal faulu alırdı..

    ayrıca burdan maçın adamı olan lucas neill'e seslenmek istiyorum, "bir insanda bir defansta olması gereken tüm özellikler mi olur, gerçekten oluyormuş"..

    son olarak, maç öncesi her ne kadar razı olsam da, maalesef 2. yarıda oynadığımız bu oyunu görünce aldığımız bir puana hiç sevinemiyorum..
  • 203
    maclar hakkinda detayli analiz yapmaktan pek hoslanmam ama efendim bu mac icin birseyler yazip karalamak istedim takimla ilgili;

    bastan sona bir takimi inceleyelim bakalim nasillar;

    leo franco : tatmin ediciydi bugun yine. atletico madrid macinda oldugu gibi, sanki bir yukselise gecti artik isindi kendini buluyor mu desek ne desek bilemedim ama bu aksam gercekten guzel bi mac cikartti galatasaray adina.

    emre gungor , neill : sanirim soylenicek birsey yap bikac ufak tefek kademe hatasi disinda (emre gungor), defanstaki gorevlerini layıkıyla yaptılar. emre serveti aratmadi, neill cok kısa sürede taraftara guven verdi.. artik pozisyonda onu gordugumuzde korkmuyoruz.

    hakan balta , ugur ucar : bu mac icin ve önümüzdeki atletico madrid maci icin yetersiz olduklarini gosterdiler bizlere sanki.. hizli oyuncular karsisinda pek dayanamadiklarini gorduk.. ozellikle ugur fizik olarak yetersizdi, hakan ise bu aksam bi baskaydi, son zamanlarda da dususte sanki..

    mehmet topal : yine cok calisti yine defansta kademeye girdi ileride arkadaslarina yardim etti. top kapti, calim atti, pas atti.. tatmin edici bir futbol oynadı ve oynamakta..

    elano : bu oyuncumuza özellikle dikkat cekmek istiyorum. elano takima isindikca alistikca yukselise gecmeye basladi, simdi orta sahadaki gorevini cok iyi kavradi. kaptirdigi topun pesinden kosuyor, almaya cabaliyor, ayagindaki topu ise cok iyi kullanmaya basladi. kendine pozisyon yarattikca sut da cekiyor. elano gercekten artık kendi kapasitesine ulasmaya basladigini gosteriyor. *

    keita : keita baslarda oyuna isinma asamasinda pek cabalamiyor anladigim kadariyla ama oyuna isindigi zaman yeteri kadar hırslanıyor ve o bildigimiz sevdigimiz keita oluyor. gerek sutları gerek pasları gerekse calımları yine bu aksam cok iyiydi. nazar degmez insallah *

    caner : sol kanatta biraz eksik kaldi acikcasi. atletico madrid macindan sonra ayni hatalari tekrar yapti devam etti. tamam iyi guzel hos ama bu kadar yetenekli oyuncunun arasinda kayboluyor caner boyle devam ettigi surece.. sanirim bi dususte, umarım en kısa surede o eski canere geri doner

    baris : cok kosuyor ama bos kosuyor sahada.. hani bazı oyuncular vardır, hayalet dedigimiz. adamı marke ederler acı kapatırlar ama biz onlari cabalarini gormeyiz, iste baris oyle degil.. hakkaten iyice bir bos adam olmaya basladi... bugun kacirdigi gol ve kaybettigi toplar da cabasi, sac bas yoldurttu adeta hepimize..

    arda : soylenicek hic bir soz yok buyuk kaptana.. oyunu gercekten cok iyi okuyor.. nereye koyarsanız koyun gorevini gercekten basarıyla yapmak icin canla basla calısıyor. cok elestiri geliyor bugunlerde kulagima. "arda eski arda degil, 10 numaranın havasına girmis" gibi. ama oyle degil aslında. esefle kınıyorum bu elestirileri yapanları.. arda 10 numaralı formanın kendisine getirdigi sorumlulugun farkında ve elinden gelenin en iyisini yapmaya calisiyor sahada. bugun ileride de sol kanatta da cok iyi oynadı bence... bugunku golu de takdire sayandı.. kaleye arkasını donuktu bir anda vurdu ve attı golunu, iste yetenekli oyuncu burda ortaya cıkıyor. ha bir ara sakatlandi sanki ama onemli biseyi yoktur umarim atletico macinda sahada goruruz kendisini *

    dos santos : cok yetenekli bir oyuncu fakat biraz daha sahalarda pismesi gerekiyor. ha su haliyle bile iyi bir avrupa takiminda oynayabilir ki zaten oynuyorda * sanirim rijkaard'ın herzaman istediği gibi dos santosa da birazcik sabir gostermeliyiz... zira cabasını gorebiliyoruz, sanırım takıma ısındığı zaman daha iyi olacak.

    jo : ne kadar dogru bir transfer oldugunu bu aksam bikez daha gosterdi... galatasarayın aradıgı forvet budur. top tutabilen, boyu uzun kafa toplarına cıkabilen, top surebilen... tam olarak ihtiyacımız olan santrafordur... gol atmamis olsa da yaptigi asist ve gosterdigi caba bize yetmistir sakatliktan ciktiktan sonra.

    mustafa sarp : hakkında birsey yazmaya gerek gormuyorum su anda.. 25 subat galatasaray atletico madrid macından sonra konusacagım mumkunse...

    kisacasi oyuncuların durumu bu halde. takim gosteriyorki iyiye gidiyoruz. tabii boyle oynamaya devam edersek. takimda bir ruh olusmaya basladi yavas yavas taraftar da hissediyor. umarım boyle devam ederiz.
  • 204
    bana kalırsa çok adil bir skorla biten maçtır. maçın hakkı beraberlikti dostlar. 1-1 gayet yerinde bir sonuç.
    ilk yarı beşiktaş çok baskın oynadı, sağlı sollu ataklarla bizi abluka altına aldı, bir çok pozisyona girdi bunlardan
    2 tanesi %100 gollük pozisyonlardı. bizse, iyice yaslandık. kontrataklarla şansımızı denedik. bi keitanın
    uzaktan vurup rüştünün uzandığı, bir de, barışın rüştüyle karşıkarşıya kalıp kafasıyla topu auta attığı pozisyon var.
    2. yarıysa durum tersine döndü. özellikle elano'yla rakip kaleye çok gittik, pozisyon üstüne pozisyon yakaladık.
    ama girdiğimiz pozisyonlar da forvet sıkıntımız baş gösterdi. bitiricilik anlamında çok zorlandık. ilk yarıya oranla
    çok iyi pas yaptık, yine ilk yarıya oranla leo franco'ya fazla iş düşmedi -ki adam ilk yarı müthiş kurtarışlar yaptı-
    beşiktaş'ın attığı gol de dahil, 2. yarı doğrudüzgün pozisyonu yoktu. neill..neill..neill diyorum ben..
    nasıl bir insandır, insan mıdır o adam? ne kadar çabuk adapte oldu, takımı sahiplendi, o güveni verdi? helal sana be adam!
    bu arada, çok takdire şayan bir durumdur ki hem atletico hem de beşiktaş gibi iki önemli maçta, onca eksiğe rağmen bu iki zor
    deplasmanda, duran top hariç gol yemedik..savunmamız büyük ölçüde oturdu. neill-emre aşkı beni benden alıyor,
    mutluluklar diliyoruz kendilerine *...

    helal olsun ne diyeyim, iki takımda çok istekli ve arzulu oynadı. daha çok baskı kuran beşiktaş -bjk'nin o iki net pozisyonu hariç-,
    daha fazla gol pozisyonuna giren galatasaraydı..

    eksik, bir sürü sakatı var, forveti yok, yorgun ve deplasmanda.. kaybetmek için daha kaç nedenimiz olabilirdi..??
    ama sonuç bir şeyi daha çok iyi ortaya koydu ki..ruhun yeter cimbom'um..
  • 206
    bütün sözlükçüler herşeyi yazmış. ben sadece birkaç kelime edeceğim maç ile alakalı.

    bu maç keita'nın insan değil boğa olduğunu anladığım maçtır. lucas neill'in hayalarına kurban olmaya artık emin olduğum maçtır. arda'nın dünyanın en yetenekli 3-5 adamından biri olduğuna karar verdiğim maçtır. bir adet hedef santraforumuz olsaydı sağlamından, bu ana kadar yaşananların hiçbiri yaşanmazdı dedirten maçtır.

    bizi çok ama çok güzel günlerin beklediğini gösteren maçtır aynı zamanda. taraftarın 1-1 den sonra takımı alkışlaması, beşiktaş'ın kendi sahasında son 10 dakka beraberlik golü atıp bizden korkarak geriye çekilmesi. bunlar bizim gücümüzün işareti. çok mutlu ettin be galatasaray çok.
  • 208
    az pozisyon vermedik. bunların çoğu belki savunma direncinin ve konsantrasyonunun yüksekliği sayesinde kesin gol pozisyonlarına dönüşmeden bertaraf edildiler fakat gol yolu beceriksizi beşiktaşı dibimize kadar soktuk defalarca.

    bir atıp bir yedik, avrupa kupası maçından sonra aynı hafta bir de derbi beraberliği almış olduk.

    tamam santraforumuz yok: kabul, bunu mücadele gücüyle kapamaya çalışır bir oyun yapısı geliştirdi hocalar: buna da kabul,
    ama hem atletico madrid hem de beşiktaş maçlarının belli bölümlerinde çok bariz baskılar gördük kalemizde. bu hoş değil.

    bakın dikkat edin iki maçta da direkten dönen toplar oldu, karşı karşıyalar var. kalkıp biz de pozisyon yaptık dünya kadar demesin kimse: öyle olmalı zaten, bu takım galatasaray.

    bir de bu iki beraberliği başarı olarak adlandıran yazarlar var ki onlar zaten tam uçmuş. işler iyi gitseydi kazanabilirdik iki maçı da fakat biraz şanslı olsa rakipler ikisinde de farklı kaybederdik.

    dilerim perşembe gecesini turla kapatırız da bu iki beraberlik kaybımız haline gelmez. yoksa bugün başarı görülen bu beraberliklerin hiç bir derde derman olmadığı ortaya çıkar.

    final: büyüklüğümüzün gereği en azından birini kazanmaktı.
  • 210
    sonucuna pek üzülmediğim, eski tadını pek vermeyen derbi. oyuncular hakkında kısa bir maç analizini paylaşmak istiyorum.

    leo franco: formu yülselmeye başladı. çok net pozisyonu çizgiden çıkardı, yan toplarda da iyiydi. yediğimiz golde bana göre hiçbir hatası yoktu; hatta ibrahim toraman tarafından faule maruz kaldığını söyleyebilirim.

    uğur uçar: çok kötü bir oyun sergiledi. savunmada ekrem al'ı yıldızlaştırdı adeta, ofansta ise hiç ileri çıktığını hatırlamıyorum. uğur'u eskiden de tutmayan birisi olarak artık bu takımda sırıttığını belirtmek isterim. dön gel be sabri!

    lucas neill: fazla birşey söylemeye gerek yok, türkiye'nin en iyi stoper'i.
    (gbkz:
    emre güngör): eskiden çok hata yapardı ve kendisini oyunu itibariyle pek sevmezdim. ama hakkını vermek lazım oynadığı son iki maçta mükemmele yakın bir performans sergiledi. hiçbir kafa topu kaçırmadı. helal olsun sanai madrid maçında görüşmek üzere... *

    hakan balta: her zaman ki gibiydi, gereken şeyleri gereken zamanda yaptı. kim ne derse desin bana göre o türkiye'nin en iyi sol beki.

    mehmet topal: bu maçta daha iyiydi fakat ben hala kendisini gelecek sezon için yeterli görmüyorum.

    barış özbek: maçın kötü adamlarındandı. yok be barış olmuyor sadece koşmayla bunu kabul edelim artık. seneye kiralanmasından yanayım.

    (bu arada elano'nun ortasındaki topu gol yapabilseydi şimdi neler yazarlardı hakkında * )

    elano blumer: geldiğinden beri ona en çok inananlardan birisi olarak bunun karşılığı almaya başladığım için çok mutluyum.
    defansta ve ofansta çok iyiydi. o mükemmel şutu ah gol olsaydı, barışa açtığı ortadan önceki çalımı da güzeldi.
    son olarak; elano süpersin aslanım sana inanıyoruz hep böyle devam et!

    caner erkin: çok etkisizdi tabi bunda takımın ilk yarıda ki kötü oyunu etken oldu. zayıf takımlara karşı 2-3 maçta çok iyi oynayamasıyla bence çok abartıldı. aklını kullanmasını bilmiyor, gereksiz çalımlar, gereksiz ortalar vs. ama tabi ki yaşı çok genç eğer aklını kullanmayı öğrenirse * türkiye standartlarının üzerinde bir sol açık olur.

    abdulkader keita: ilk yarı çok güzel bir şutu dışında etkisiydi. genel olarak iyi olduğunu söylemem ama top kendisine geldiğinde güven veriyor.
    ah birde o son dakikalarda ki topu kaleye vurmak yerine uğur'a çıkarsaydı ne yapalım olmadı.
    ne olursa olsun seni seviyorum popito

    arda turan: forvette oynadığı için sürekli markj altındaydı ve tabi ki etkisiz kaldı. jo'nun oyuna girmesinden sonra kendi yerine geçti. gol pozisyonunu hazırladı ve çok güzel bir vuruşla rüştünün kapattığı köşeden golünü yazdı. gol sevinci çok güzeldi. daha sonra ufak bir sakatlık geçirdi ve kendini riske etmemek için oyun dışına alındı. teşekkürler kaptan! umarız önemli bir şeyin yoktur.

    sonradan girenler;

    joao alves de assis silva: yaklaşın 3 haftalıktan sonra oyuna 60. dakilarda dahil oldu ve bize takımda bir forvet olmayışının nelere neden olduğunu gösterdi. bir arkadaşta yazmıştı abimde söylemişti ibrahimoviç'in sol ayaklısı diye bende katılıyorum bu yoruma valla sezon sonu almak için ne gerekiyorsa yapsınlar.

    giovani dos santos: yine pek gözükmedi. çok kolayca atabileceği bir arapasta çok hızlı oynadı bu pozisyonda 2'yi bulabilirdik. yediğimiz golden önce yaptığı hareket bana göre faul değil. kendisinden hala umutluyum.

    mustafa sarp: maçın bitişine kısa bir süre kala girdi ama yine kendisini 1-2 pozisyonda gösterdi. barış'ın yerine başlasaydı eminim bir gol de bulabilirdi. madrid maçında kendini görmeyi diliyorum.
  • 211
    turkcell süper lig 2009-2010 sezonunda, ev sahibinin 3 golle kazanmadığı(hatta direk "kazanamadığı") ilk istanbul derbisi oldu. ayrıca her iki takımı da savunmaları kurtardı ve kalecileri formdaydı; sanırım maç bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor.

    gs mobile'ım sağolsun; kadronun düzgünü cebime ulaştı da, maçtan 1 saat önce öne sürülen abuk savunma kurgusunu görünce kalp krizi geçirmedim. daha önce servet - nobre eşleşmesinin sorun çıkaracağından bahsetmiştim; rijkaard yapmaz öyle şey. en formsuz haliyle bile olsa nobre, markaj yapmayı iyi bilen bir adam tarafından tutulmalı; belli olmaz kardeşim, kazma mazma, adamın işi karambol gollerini koklamak. mevzu şu ki; "çabuk stoper lazım abi..." derken, çoğu kişinin kastettiği markajı iyi olan stoper. o da emre güngör tabi; sanırım bu kez formayı bir daha vermemek üzere aldı, sakatlık dışında hiç bir şey durduramaz.

    kötü başlayacağımız belliydi, "ilk 20 dakika zor olur" diye de defalarca yazılmış sözlükte. bu "ilk 20 dakika" içinde beşiktaş ceza sahamıza kornerlerden ve kanatlardan bir çok orta açtı, ama bu ataklarının kanatlardan başladığı anlamına gelmiyor. göbekte kazandıkları topları hemen kanatlara(özellikle uğur'un kanadına) şişirdiler ve bunu yaparken zerre zorlanmadılar. çoğunluk, uğur'un rakip topla üstüne gelirken hata yaptığını söylüyor. bu pozisyonlarda uğur geçit vermedi ama göbekten kanada şişirilen toplarda sürekli yanlış pozisyon aldı ve top direk ekrem'de/yusuf'ta kaldı. gerçek şu ki; o zor "ilk 20 dakika" içinde en kötü sınavı veren uğur'du.

    ama yine de şu "kötü oynayan bir futbolcunun kötü oynadığını fark ettim, demek ki maçı götümle izlememişim; herkes ne kadar bilinçli bir futbol izleyicisi olduğumu görmeli: dur oynanan futbolu bu futbolcuya mal edeyim!" dallamalığını anlamıyorum...

    -----iç ses-----

    maçtan önce "oyarız, koyarız!.." edebiyatı, maçtan sonra "haftalardır söylüyorum; bu x adam değil!!1!" zırlamaları... bu sefer de x'in yerine uğur, hakan, mehmet ve barış koyulmuş, kolpadan "ben demedim mi?!" moduna girilmiş. nereye dedin ulan hayvan oğlu hayvan?! daha "en az 3 farkla alırız!" diye entry'lerin duruyor hala başlıkta!

    -----iç ses-----

    bu "ilk 20 dakika" içinde beşiktaş bütün ortalarını altıpas içine yaptı, franco, emre ve (özellikle!!!) neill başarılıydı. fakat uzaklaştırılan bütün toplar beşiktaş'ta kaldı ve atak tazelediler. dönen topların onlarda kalmasına ve yarı sahamızda bu kadar pas yapmalarına izin vermemeliydik; beğenmediğimiz mustafa, en azından bunu engelliyordu. zaten rakipte fabian ernst var, ki kendisi bu ligde oynayan en iyi ön libero olur. hem top çalabilen, hem de takımını hücuma çıkarabilen bir adam varken rakipte; orta alanda bu kadar top kaybını* göze alamazsın.

    mustafa denizli'nin beşiktaş'ı hakkında kesin olarak bildiklerimiz:

    -ekrem dağ'ı pozisyonunun hakkını versin ya da hücuma katkı yapsın diye değil, pres gücünden faydalanıp takımını diri tutmak için, hangi pozisyonda olursa olsun, bir şekilde oynatıyor.

    -elinde gerçek bir kanat oyuncusu yok; bobo, holosko, nihat gibi dribling yapabilen forvetlerini sağ kanat için kullanıyor. şu an sol kanadında en iyi oynayabilecek adam tello olduğu halde, göbekten yollanılan topların sayısının azalması riskini göze alamadığı için ernst'in yanında oynatıyor. beşiktaş'ın kanattan bulduğu gollerde bile atak hep göbekten başlıyor.

    -rakip ceza sahasına çok adamla gidip karambol yaratarak, nobre'nin beleşten gol atması dışında bir planı yok gibi.

    görüldüğü gibi, rakibiyle ilgili en ufak bir etken yok. ne rakipteki bir adamı kilitlemek için, ne de rakibinin bir hamlesine karşılık olarak yapılan bir hareket var. karşımızda öyle ya da böyle "kendi futbolunu oynamaya bakan" bir rakip vardı ve bu deplasmandan 1 puanı çıkartabildiysek, mücadelemizin ve şansımızın yanında, denizli'nin elindeki kadronun darlığı da büyük pay sahibidir.

    barış ve mehmet kesinlikle kötüydü. mehmet bu sezonki vasatının üstüne çıkmış olabilir, kabul ediyorum; ama bir ön liberonun asli vazifelerini yerine getirmedi. kardeşim; sizden istediğim topu topu 2 şey:

    1-) orta alanda ayağında topla gelen rakibe direnç gösterin, pres yapın!
    2-) hem bizim hem de rakibin ceza sahasından dönen topları kovalayın, mümkün olduğu kadar bizde kalmasını sağlayın!

    bunları yaptıktan sonra ister sürekli yatay oyna(ama yine de top kaybetme, o kadar da değil!), istersen her şutun auta gitsin; umrumda değil. sen asli vazifelerini yerine getir, ekstralar olmayıversin. kötü futbollarını mazur göstermek istediğimden değil, kimsenin yazmadığını fark ettiğimden, barış ve mehmet hakkında söykemek istediklerim;

    mehmet adeta bir kanat oyuncusu ayarında dribling yapıyor. top kayıpları çok ama o top kayıplarını hep pas verirken yapıyor. fakat mehmet'e pres yaparak topu çalmak ya da hataya zorlamak imkansız gibi; topu iyi saklıyor. o özgüvenle rakip orta sahayı göbekten hızla geçebiliyor. bu iyi bir şey tabi ama bu kadar dribling becerin olacağına, birazcık isabetli pas yüzden olsaydı ya...

    barış özbek de çok ucuz bir sarı kart gördü. ilk yarıda yardımcı hakem'in gözü önünde ve hakan balta ayağına dokunmadığı halde kendini yere bırakan nobre'nin pozisyonunun aynısıydı. ama nasıl olsa sarı kart öncesi ve sonrası performansları arasında zerre fark yok ve onun yerine muhakkak mustafa sarp ilk 11'de başlamalıydı. bu hem dönen topların bizde kalmasına sebep olurdu, hem de pozisyon bilgisi barış'tan kat kat iyi olan mustafa, caner'in altıpas içine yerden kestiği o topta 2 metre geride kalmaz ve golü atardı.

    elano hücumun en iyisiydi diyenler? güzel; hemfikiriz... ya ernst'in ya da elano'nun maçı olacaktı ve elano'nun oldu. artık takımın elano'ya şut pozisyonu yaratmak için de çaba harcadığını gördüm; böyle bir silahın oyun planına dahil edilmemesi şaşılacak şeydi zaten ve (çok geç de olsa) mevzu halledildi.

    caner demişken; gelelim kanatlara. bu maç öncesinde beşiktaş'a karşı elle tutulur tek avantajımızdı kanatlar ve beklenenin altında kaldı. takımda doğru dürüst işleyen tek hücum fraksiyonu olduğundan, göze iyi göründü yine de. bu satraforsuzluğun bir diğer etkisi de, ilerde pozisyon bilgisi olan ve o mevkiye alışık bir adam olmayınca, herkes elinden geldiği kadar ceza sahasının içine girerek o boşluğu doldurmaya çalıştığından; kimse kanat ataklarına konsantre olamıyor.

    keita - ibrahim; çok komik olacaktı di mi, ehüehuah... çok çirkin oldu.

    "vay sen beni demin geçtin, ben de sana tokat atarım!"
    "vay sen bana demin tokat attın, ben de sana dirsek atarım!"

    çocuk musunuz a.k. ?! tamam, hakem ilk pozisyonda kırmızı kartı vermediğinden, öbürünü de verecek yüzü kalmamıştı. ama bu inatlaşmanın kime ne faydası var? öyle ya da böyle; keita çok faydalı bir adam. boşlukları doldurmak için ceza sahasına girmesi tamam da sürekli caner'le kanat değiştirmeleri neden? ben buna anlam veremedim...

    caner bence beklenenin altında kaldı; galiba akla gelen başa geldi ve morali bozuldu. ne zaman topu sağa/sola çekeceğine ve ne zaman topla süratleneceğine karar veremiyor gibi. eskisi gibi çok fazla adam geçmedi, ben asıl mevkisinde oynayan ibrahim toraman'a karşı daha iyi bir performans beklerdim. maçın başında el bileğinde kırık olduğu söylenmişti; kenar ekibinden bunu saklayarak sahada kalmak ve acıya rağmen oynamak istediyse, bu biraz amatörce bir hareket. maçtan sonra anlaşıldıysa bilmiyorum. fakat bileğinde denildiği gibi kırık vardı ise düşük performansı normal. yine de etkisiz olduğu söylenemez ama solda süratli olması ve sıfıra inmesi gerekiyor.

    jo alves oyuna girdikten sonra teorik olarak hücuma daha rahat çıkabilmemiz gerekiyordu değil mi? evet; bir süreliğine öyle oldu, golü de attık. fakat sonra her şey alt-üst oldu. hücumun en etkili fraksiyonu elano oyundan çıktı ve mustafa sarp girdi. sonra da faul olduğunu bile düşünmediğim bir frikik ortasından karambol golünü yedik ve orta sahad 3 ön libero ile kalakaldık. elano - mustafa sarp değişikliğinin sebebi nedir? defansif oynamak mı? tamam da, oyundan aldığın adam defansa katkısı olmayan bir adam değil ki; hatta barış özbek'ten daha çok top çaldı. orta sahadaki direnci arttırmak istiyorsan, mustafa sarp'ı tabi ki oyuna alacaksın da; o dakikaya kadar ne ofansif ne de defansif açıdan bir işe yaramamış olan barış özbek'in yerine alsak daha iyi olmaz mıydı?! elano oyundan çıktıktan sonra organize hücum şansımız yok oldu ve rakibin top kayıplarında kontrataklarla hücuma çıkmaya başladık... bu olmadı rijkaard...

    ---aç parantez---

    sağolsun downforce uyardı; elano'nun oyundan alınmasının sebebi sakatlıkmış. kusura bakma rijkaard...

    ---kapa parantez---

    kaptan'ın ayağından golü bulmak da ayrı keyif yahu. santrafor oynarken, rakip stoperlerin arasında adeta can çekişiyor da olsa, her zamanki gibi diri kalıyor ve takımı da ayakta tutuyor. onun dolaştırdığı toplar takım için dinlenme ve/veya boş alana kaçma süresi oluşturuyor. gördüğüm kadarıyla sahadaki hücum başlatma insiyatifini arda ve elano paylaşıyor. yine de insan hala gün sayıyor milan baros için...

    giovani oyuna girdiği sırada takımın hiç bir oyuncusu hücumu düşünemiyordu ise de, gio hala yeterli değil. ben beklerim...

    ne hikmetse fenerbahçe'nin kaybedeceğine dair bir his vardı ve bu yüzden 1 puanla yetinmek pey koymadı. gerçi fener'in oynadığı futbola bakılırsa, kaybedeceğini tahmin edebilmek "his" gibi metafizik mevzularla değil; bildiğin elle tutulur "materyaller" ile açıklanabiliyor. fakat yine de; rakibinin en az 3 puan önünde olmadığın sürece lider de sayılmazsın!

    umut var...
  • 212
    birden aklıma geldi. geçen sene en keyif aldığım maçlardan biriydi. beşiktaş'ı futbol anlamında bu kadar ezip de kazanamamıştık, koymuştu bana.

    stoperde neill-emre güngör ikilisi vardı. neredeyse sıfır hata ile oynamışlardı. hatta leo franco inanılmaz kurtarışlar yapmıştı o gün.
    elano'nun, galatasaray'da oynadığı açık ara en iyi maçtır. ağzım açık izlemiştim.
    keita her zamanki gibi yardırıyordu.
    arda, forvet oynamak zorunda kaldığı o dönemde en iyi performansını çıkarmıştı. golü de o atmıştı zaten. o kendi mevkisinde olsaydı, ilerde de baros olsaydı, tarihi fark olabilirdi bu maç.

    galatasaray'ın, "takım" olarak taraftarını en çok heyecanlandırdığı maçlardan biridir. e santraforsuz bir takım olunca inönü'de beraberlikle yetinmiştik. bu da, "e madem bu kadar iyiydik niye kazanamadık" sorusunun cevabı.
  • 213
    beni en çok kahreden maçlardan birisidir. beşiktaş golü saymazsak 2 net pozisyon bulmuştu. biz de 2-3 net gol pozisyonu bulmuştuk golü saymazsak. forvette jo diye saçma sapan bi adam oynamasına rağmen hücumda keita ve elano ile etkiliydik. iki takımda bol bol uzaktan şut denedi. çok da iyi çekmişlerdi şutları. arda'nın attığı golle 1-0 öne geçtik ama 80'lerde saçma sapan bir karambol golü yedik. 1-1 berabere kaldık. kesinlikle kazanabileceğimiz bir maçtı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın