• 184
    jo ilk 11'de başlasa ya da daha erken oyuna girse rahatlıkla kazanabileceğimiz maçtı. herşeye rağmen bu bir derbi ve galatasarayımız elinden geleni yaptı. kısacası bu beraberlikle ilk yarı nispeten iyi oynayan beşiktaş'ın çok şey kaybettiği, galatasaray'ın ise futboluyla umut vermeye devam ettiği maçtır. üstelik baros'suz, kewell'sız böyleyiz. onlar dönünce rakiplerimiz düşünsün artık.
  • 187
    --- alıntı ---

    dakika 60. galatasaray için maçın başlama dakikası bu.

    santraforlu oynamayla santraforsuz oynama farkı bu işte. jo’nun oyuna girmesi galatasaray’ı geride kalan bir saatte göre çok değiştirdi. bu dakikaya kadar ileride top tutamayan, çoğalamayan takım beşiktaş 18’i üzerinde çok daha fazla oynamaya başladı ve rakibi kendi kalesine gelmemeye ikna etti.

    beşiktaş baskılı başladı. ferrari’nin takıma girmesi ile daha bir güvende hissettiler kendilerini. doğrusu ferrari de boş çıkarmadı bu güveni, kısa boylu santrafor arda ile mücadele ederken.
    son maçlardaki klasik galatasaray yine sahadaydı. çok pas yapamayan, ileride çoğalamayan bir takım. elano bile savunmanın parçalarından bir olarak oynamak zorunda kalıyor. gol pozisyonlarına zorlayarak ve çok zorlanarak giriyor. mustafa sarp’ın son maçlarda çok pozisyona girmesinin sebebi biraz da santraforsuzluk.
    santrafor oynamak bir düşünce biçimidir futbolda. santrafor denen adam genellikle anlaşıldığı gibi uzun boylu adam demek değildir. çok örneği var, en son oynadığımız atletico madrid’in santraforu agüero’nun mezura kadar boyu var neredeyse. ama düşünce biçimi farklı oluyor işte santraforun. çekiyor vuruyor adam.

    buna rağmen galatasaray takımı çok iyi mücadele etti jo girene kadar. jo’dan sonra golü de, bir çok pozisyon da buldu ama yetmedi. belki daha önce yiyeceği golü, leo franco’nun hatası ile yedi. halbuki o dakikaya kadar çok iyi oynamıştı leo.

    maçın birinci bölümü, yani jo’nun oyuna girene kadar olan bölümünde, keita çok etkisiz kaldı. böyle bir oyunda, yani santraforsuz oyunda ileri uçtaki bütün oyuncuların tam performansı çok önemli, ancak keita ayak uyduramadı caner’e de arda’ya da ne yazık ki. ikinci bölümde ise coştu deyim yerindeyse, ki yerinde deyim.

    jo’nun oyuna girdiği dakikalarda mustafa denizli, nobre’yi oyundan aldı. çok iyi bir hamleydi, ama galatasaray için. maç boyu neill, emre güngör savunmasını müthiş rahatsız etmişti nobre. sonra da yine galatasaray sağ kanadının başının belası olan ekrem dağ’ı aldı oyundan. bu da güzel bir hamleydi galatasaray için.
    ama rijkaard, altta kalmayayım ikramlardan diye düşünmüş olacak ki, elano’yu aldı oyundan. sakatlığı varsa eyvallah, ama değilse yanlış bir hareketti. öndesin, top artık sende kalmaya başlamış jo sayesinde, tam elano’ya uygun bir maça dönüşmüş oyun. sakatlığı yoksa yanlış değişiklik.

    beşiktaş’ın galatasaray açısından güzel değişikliklerinden biri de nihat’ı oyuna almasıydı. gerçi nihat’ı maç boyu ortalarda gözükmeyen holosko’nun yerine aldı ama, ekrem’i çıkararak hatasından döndü.

    galatasaray, baros, kewell sakatlıkları, devre arasındaki sansosyanel transferlerine rağmen taş gibi bir takım olduğunu gösteriyor. benim eleştirilerim günlük maç sonuçları ve izlediklerim üzerine. yoksa bu takım bu kadar sıkıntıya rağmen dimdik ayakta duruyor.
    tek santrafor arda, sol açık caner, oyunun iki yönünü oynayabildiğini gösteren elano, savunmanın kaptanı neill ile bütün sıkıntılara direnen bir takımdan bahsediyoruz. bu kadroyu, bu oyun şeklini yaratan adamları unutmamak lazım: rijkaard ve neeskens. ve adnan polat, haldun üstünel, murat yalçındağ. teşekkürler.

    beşiktaş taraftarı için de bir şeyler söylemek istiyorum. çok eleştirdik bu güne kadar ama ben galatasaray’ın hiçbir deplasmanında tv’nin sesini kısmak zorunda kalmıyorum. beşiktaş gibi bir takım hala galatasaray’a kafa tutabiliyorsa sebebi taraftarıdır.

    --- alıntı ---

    http://captano.blogspot.com/...galatasaray-1-1.html
  • 188
    sakin olalım ve maç sonu yorumlarımızı sıralayalım renktaşlar.. buyrun bakalım..

    kaptanla başlayalım ; kaptan,ilk yarıda çıkman gerekirdi aslında,hatta bi entryimde de bahsetmiştim,içime doğmuştu bi sakatlık yaşayacağın ve maalesef oldu. umarım atletico maçına yetişirsin kaptan.. performansın iyiydi fakat canlı değildin fazla,o da aşırı yorgunluktan kaynaklanıyor eminim.

    keita ; ilk on dakika, "bu adam oyunda yok mu lan ?" sorusunu sordurttun taraftara. sonralardan bi şut filan denedin,güzel de şuttu,yine kayboldun sonra yavaş yavaş çıktın ortaya,güzel oynadın ama sen bu değilsin. bundan daha iyisin,kendin olduğun zaman ayı gibi parçalaya parçalaya oynuyorsun..

    caner ; caner de iyiydi fakat o patlamayı yaptığı haftalardaki caneri arıyor gözler. deli gibi potansiyelin var,daha iyisini yapabileceğini biliyorum. mücadele ettin,helal olsun.

    jo ; sakatlıktan yeni çıkmasına rağmen sorumluluk alabilmesi,pas istemesi,asist yapması hoşuma gitti. 2 haftaya daha iyi olacaktır eminim. fakat bugün jo bize gösterdi ki, bu takımda bir santrafor olduğunda,kanatlar gerçek işini yapıyor,arda gerçek işini yapıyor arkadaş,bu böyle..

    neill ; seni öyle benimsedik ki neill,kırk yıllık galatasaraylı gibisin. bakın bu adama,dikkatli bakın! usta,adam hiç bir topu çok zorda kalmadan boşa harcamıyor. bi pozisyon vardı ismini hatırlayamadığım bjkli futbolcu bastırıyor korner çizgisinin önünde,neill boşuna vurmuyor,çalım atmayı deniyor,bunu yapabileceğini de biliyor ve yapıyor çalımdan sonrada mis gibi bırakıyor pasını. böylesine soğukkanlılık,üstüne manyak bir teknik,uzun pas kabiliyeti,ikili mücadelede geçit vermeme,fizik gücü vs.. herşey var bu adamda. tekrar söylüyorum,mükemmel transfer.

    uğur ; birinci yarı berbattı uğur. gerçekten kötüydü. uğuru seven bir insan olarak söylüyorum bunu. sabriyi mumla arıyoruz. çünkü sabride olan pres,hız uğurda maalesef yok. önündeki boş alanları değerlendiremedi,bindirme yapamadı.ama ikinci yarı biraz daha toparladı. fakat yinede sabri'ye ihtiyacı var bu takımın.

    m.topal ; eski mehmet'e benzettim seni bu maçta,biraz andırıyo gibisin. uzun bacaklarınla güzel engelledin bazı pozisyonları,iyi mücadele ettin,biraz daha çalışırsan "hık demiş burnundan düşmüş" tabirini kullanabilirim belki mehmet kardeşim.

    m.sarp ; ilk 11 de başlamaman mantıklıydı. atletico maçı için biraz dinlenmen gerekirdi. iyi mücadele ettin,tebrikler.

    leo franco ; iyiydin lan.. bi de yan topları tutmaya çalışsan,çok yumruk atıyosun dönen toplarda yüreğimiz ağzımıza geliyor.. ama senin hakkındaki entrylerimi yedirtecek gibisin leo.. yeterki sen iyi ol,ben o entryleri ekmek arasına kor da yerim.

    tekrarlayalım,bu takımın baroşu yok kewell'ı yok sabri'si yok. dönsün de görün renktaşlar.. bugün jo oynadı az bir süre,bak nası toparlandı hücum hattı. usta,santrafor olunca hava topları karşılanıyor,bu karşılanan top ilerde tutuluyor takımın kanatlarının hızla çıkması sağlanıyor,sonra takımı hücuma kaldıran orta saha oyuncusuna * top teslim ediliyor ve takım,rakip yarı sahada. bu arada santrafor da bölgesine doğru koşuyor sonra topu alan oyuncunun yaratıcılığına göre atak gelişiyor. santrafor çok önemli bizim takım için,santrafor olduğunda herkes işini yapacak,kanatlar santrafor gibi davranmak zorunda kalmayacak,arda serbest oynayacak,keita mecburiyetten santraforda oynatılmayacak,artık içeri kesilen ortalarda tehlike yaratılacak,ilerde top tutulacak vs.. vs..

    sabri'nin de dönmesiyle hem sağ kanadımızdan fazla atak yemeyeceğiz,hem de keita daha aktif olacak. sabriyi biliyorsunuz,bu yıl çok iyi gidiyordu. şuan tam da aradığımız bir bek sabri. koşuyor,pres yapıyor,hızlı bir oyuncu,bindirmeler yapıyor vs..

    yani renktaşlar güzel günler geliyor.. santraforlar da geliyor,kewell da geliyor sabri de .. takımın geleceği çok parlak. bizim yapmamız gereken oyuncularımızı,özellikle rijkaard'ı gereksiz yere eleştirmemektir. takımın desteğe ihtiyacı var,bunun bilincinde olmamız,ona göre konuşup yazmamız lazım.

    son olarak,galatasaray gümbür gümbür geliyor..

    (bkz: şimdi onlar düşünsün)
  • 189
    maça galatasaray beyaz formayla çıktı. sanki beşiktaş'a koreografi yaptık. siyah beyaz takıma karşı, beyaz formayla çıkmak kimin aklı olabilir acaba? fenerbahçe'nin bizim kırmızı formayla şıktığımız maça sarı formayla çıkması gibi. buna da karar veren birileri var ve biz ne yazık ki bunu da bilmiyoruz.

    reykart dualarımı kabul eden bir kadroyla çıktı. gökhan, servet, sarp'ın olmadığı bir galatasaray'ı canlı izlemek isterdim. kadroyu görünce de çok rahat kazanacağımızı ön görmüştüm. fakat ilk yarı uğur uçar'ın bu kadar berbat bir futbol oynayacağını düşünemedim. bereket hiddink daha gelmedi maç izlemeye, ekrem dağ'ı sol açık sanar milli takıma ilk futbolcuyu seçerdi.

    ilk yarı beşiktaş, seyircisiyle, geçen maçın acısıyla yüklendikçe yüklendi. kale yine güven vermiyordu. her topa girdi gözüyle bakıyorduk. hatta bir topu içeriden çıkardı. bir topları direkten geri geldi. bizim ise elano'nun usta işi ortasına barış özbek'in vuramayışı ve keyta'nın orta şiddetde bir şutu vardı. bu arada sarı kartlı barış, atıldığı maçı hatırlattı. sarı kart aldıktan sonra bir topa koluyla müdahele etti, hakem gördüyse acıdı, görmediyse kaynadı gitti. insanın aynı hatayı iki defa yapması için hangi psikolojide olması gerekiyor?

    ikinci yarı ben her iki hocadan da hamle bekledim. reykart, oyundan memnun aynı takımla saha çıkınca, dürüllü'lü yaptı değişiklikleri. oyun sanki beraberliğe kurulmuş şekilde devam ederken, keyta kıpırdamaya başladı. bu adamın en ufak bir hareketi tayfun etkisi yapıyor. arda uç bölgenin ortasında vekaleten duruyordu. durduğu için de hünerlerini gösteremiyordu. sağdan soldan yeterli top gelmeyince, iyileşen asıl santrafor oyuna girdi. seri paslarla gelen galatasaray,da top jo'yla buluştu. fantastik bir çalım atıp içeri kesti. topu kapan arda santrafor bölgesinde, en kral santrforları kıskandıracak bir dönüş ve vuruşla topu galatasaraylıların olduğu kalenin dibinden ağlara yolladı.

    bu dakikadan sonra, bizim sıkıntılarımız depreşti. güven vermeyen bir kaleciyle kalan dakikalar nasıl geçecekti? arda sakatlıktan, elano kurgudan dolayı sahanın kenarına gelince ilerde usta kalmamış oldu. serbest vuruşlar bilinçsiz kullanılmaya başladı. beşiktaş'ın golü çıkaracak yoğun bir baskısı olmadığı dakikalarda gereksiz bir faul yapıldı. baraj hak getire, gerek yok, kalede leo var. içeri şişirilen topu sadece kendine has olduğunu düşündüğüm çift yumruğunu sümsük yapıp topu dürttüğünü gördük. dürttüğü top karambol oldu, biri vurur gibi yaptı, kıçını döndü ki - bir de bu huyunu tespit ettik- top tıngır mıngır beraberlik golü olarak kalemize girdi.

    şimdi çıkar birileri, beşiktaş'la deplasmanda beraberliğe iyi sonuç der. ben demiyorum, kaçan 2 puan daha hanemize yazıldı. şu giren gole, lukas- emre ikilisinin başına bir iş gelecek diye üzüldüm. yine lukas mükemmel bir maç çıkardı. ikinci yarı topal'da topallamadan oynadı. uğur kötü, balta tutuk bir maçı geride bıraktı.

    taraftarmısın derdin var demektir. rahat rahat sezonu çıkaramayacağız. bakalım önümüzdeki maçlar neler gebe? bu maçın bana ait ana fikri şu oldu. leo'ya artık hiç güvenim kalmadı, artık benim için kale allaha emanet. haydi hayırlısı diyelim.
  • 191
    çok üzüldüğüm maçtır.yani böyle fark yiyerek yenilsek hiç umrumda olmaz ama iyi oynadığımız bir maçta berabere kalmak üzüntü verici. maçı değerlendirirsek

    galatasaray ın ilk yarının son 10 dk dışında bir deplasman takımından beklenen düzeyin üstünde iyi oynamıştır,futbolculara gelirsek

    lucas neill:galatasaray a son yıllarda gelen en mantıklı en iyi transferlerinde biri olduğunu bu maçta göstermiştir böyle oynamaya devam ederse george popescu dan bile daha iyi bir izlenim verecektir...

    emre güngör:lucas neill ile çok iyi bir ikili olmuşlardır sakatlandığı dönemde kendisine iyi bakmış bravo emre

    leo franco:holoskonun topunu çıkardığı pozisyonda aklıma 17 mayıs 2000 gecesi taffarrelin henry nin topunu çıkardığı pozisyon geldi,ayrıca her yan topta topu yumruklaması tek eksiğiydi benim gözümde

    elano blumer:son maçlarda ki iyi oynamasının sebebi bence fizik kondüsyonun iyi konuma gelmesidir ayrıca elano blumer nasıl brezilya milli takımında oynar diyenler bu maçın kasedini alsınlar bi daha izlesinler...

    barış özbek:sanılanın aksine bence fena oynamamıştır çok koştu çok yoruldu biraz daha dikkatli olsa maç erkenden kopabilirdi...

    uğur uçar:galatasaray ın en kötüsüydü ilk yarıda ibrahim üzülmez ile ekrem dağ çok geldiler onun tarafından

    hakeme gelirsek: ibrahim üzülmezi atmalıydı tabii ki ibrahimi atsa keita ile o pozisyon olmayacaktı ama yine de kırmızı karttı.ayrıca penaltımızda verilmemiştir...
  • 195
    son yıllarda inönü stadındaki oynadığımız maçların bir benzerini daha yaşadığımız maçtır.bu maçlarda galatasaray ne yaptığını bilerek oynar,mücadeleci bir futbol ortaya koyar,beşiktaş ise taraftarında gazıyla birşeyler yapmaya çalışır.fakat ne hikmetse rahatça alabileceğimiz bu maçların hepsini bir şekilde ya yenilerek ya da beraberlikle kapattık.

    galatasarayın bu sene oynadığı maçlarda 1-0'lık skorun yetmediğini zaten ilk yarıda oynadığımız maçların çoğunda gördük.buna rağmen öne geçtikten sonra geriye yaslanmamıza bir türlü anlam verememekteyim.

    maçın analizine gelirsek,(bkz: lucas neill) ve (bkz: emre güngör) defansın ortasında gerçektende çok iyi oynamaktalar,bu gidişle servet yedek kulübesinden çıkamayacak.bu performans (bkz: leo franco)'nunda formunu yükseltmiş.takım olarak en büyük sorun şu an için forvetsiz oynamak ve beklerin çok kötü performans sergilemesi.orta sahada (bkz: elano blummer) ikinci yarıdaki yüksek performansını bu maçta da sürdürdü ve geçte olsa damağımızda çok güzel bir tat bıraktı,umarım bundan sonraki maçlarda da bu performansını sürdürür,kendisine (bkz: 25 şubat 2010 galatasaray atletico madrid maçı)'nda çok iş düşmekte.(bkz: mehmet topal)'da en sonunda ilk yarıdaki silik futbolunu bırakarak gerçek kimliğine döndü,geri paslarını biraz azaltıp ve defansa fazla gömülmezse daha az baskı yeriz.

    beşiktaş için pek fazla birşey yazmaya gerek yok,sadece bu camia ezikliğini ve ağlaklığını ne zaman bırakacak merak ediyorum.ayrıca sert oynamayı tekme tokat oynamakla karıştıran maçın başından beri (bkz: abdul kader keita)'yı durdurabilmek için yapmadığı çirkeflik kalmayan en sonunda da bunun karşılığını alan (bkz: ibrahim üzülmez)'in takım kaptanı olması herhalde bu takımın karakterini fazlasıyla belli eder.
  • 196
    iki çeşit halı saha maçı vardır. birinde oyuncular iyi ise, rakibin ve takım arkadasların sağlamsa sonuna kadar mücadele edersin. yorulursun ve o hafta kaslarının ağrıması ile geçer. diğer türlü halı saha maçında ise rakipte pek bir şey yoktur. senin takımın fena sayılmaz. formaliteden yorarsın kendini. yorulmak bile denmez buna. ter atarsın. galibiyet alırsan yan cebime koy. yok alamadıysan bir sonraki maçı düşünerek kendini yormadığın için rahatsındır.

    öyle bir maç oldu işte. galatasaray'ın önünde zorlu bir at. madrid maçı var. turu geçersek rahatlayacağız. sakatlıklar vesaire...
    fazla yorulmadan, zorlamadan, ve de sakatlanmadan atlattığımız bir maç oldu. maçtan günler önce söylediğim gibi 1 puana zaten razıydım. hani deseler 1 puan cepte, bu maçı oynamayın. tamam derdim.
  • 197
    maç öncesi beraberliğin bu sıkışık dönemde kabul edilebilir bir sonuç olduğunu düşünüyordum fakat oynanan futbola bakınca ilk yarının son 10-15 dakikası haricinde galibiyeti hakeden bir galatasaray vardı sahada. sağ ve sol bekler takımın en zayıf halkalarıydılar. özellikle beşiktaş sol tarafının hem hücum anlamında hem de savunma anlamında iyi kullandı ki şahsen keita'nın etkinliği ile birlikte bunun tam tersi olacağını düşünüyordum. zaten yenilen baskının en büyük sebebi uğur'un çok silik bir oyun sergilemesi ve keita'nın da uğur'a yardıma gelmemesiydi.
    ikinci yarı ile birlikte net bir şekilde kontrolü ele aldık. zaten beşiktaş duran toplar dışında bırakın pozisyonu tehlike dahi yaratamadı.
    bence maçın en iyisi elano'nun çıkana kadar gösterdiği etkili futbol galibiyete çok yaklaşmamızı sağladı. fizik olarak her maç üzerine koyarak yeteneğini ve oyun bilgisini çok faydalı bir şekilde sahaya yansıtıyor. ilk yarı sonunda takımın en çok koşan futbolcusu da 5 km ile elano idi zaten.
    takımın bir üst seviyeye çıkmasını engelleyen en önemli noktanın geçmişte sarp'ın bugün ise barış'ın bölgesini dolduracak ayağına hakim mücadeleci bir orta sahanın eksiliği olduğu bu maçta da göze çarptı.
    2 puanın kaybedilmesinin en büyük sebebi arda'nın oyundan çıkması oldu. bu bölümde sorumluluk alarak bitirici darbeyi vurmamızı sağlayacak olan kaptan sakatlanarak oyundan alındı. fakat yerine giren gio beklenen etkinliği yine gösteremedi. bir an önce kendini göstermezse yedek kulübesine mahkum kalabilir zira kewell'ın da dönmesiyle ancak 3 veya 4. tercih olacak gibi duruyor.
    savunmada neill ve emre ikilisi yine iyi iş çıkardılar. yerden oyun konusunda çok iyiydiler fakat kafa toplarında nobre sürekli rahatsız etti ve bu bölümde servet'in hava hakimiyetini aradık.
    leo yine iyi günündeydi fakat şu yan topları da yumruklamak yerine tutmayı denerse herkes rahat edecek.
    topal ve barış kendi ortalamalarında bir oyun sergiledi yani mücadelelerini çok iyiydi fakat bazı pozisyonlarda da saç baş yoldurdular her zamanki gibi.
    jo bu takıma çok büyük katkılar verecek bir oyuncu umarım sezon sonu alabiliriz kendisini. bu maçta da kedisini pozisyona sokacak adamlarla çok fazla oynayamaması etkili olmasını engelledi.
    perşembe akşamı turu geçmemiz halinde hem ligde hem de avrupada yolumuzun açık olduğunu düşünüyorum. çok zorlu 3 maçlık serinin iyi tamamlanması bizi çok iddialı konuma getirecektir.
  • 199
    maçla ilgili aklımda arda'nın golden sonra verdiği posterlik poz ve sakatlandığında tribünde madrid maçına yetişir mi diye düşünüldüğü kaldı. düşünün daha 20 dakika var ama o sırada oynanan maçı sallayan yok. çok işin teknik taktiğine girmicem zaten o kadar hatırlamıyorum maçı *. ama bu kadar eksikle zor bir deplasmandan bir puanla döndük ki artık bu saatten sonra beşiktaş'ın geri gelmesi çok zor. yensek çok iyi olacaktı ama sağlık olsun.

    tribün olarak da tv'den nası göründü bilmiyorum ama son zamanların en iyi derbi deplasmanlarından biriydi.

    iki maç kaldı önümüzde madrid ve kasımpaşa sonra önümüz açık. 1 hafta daha sıkın dişinizi.

    (bkz: dayan galatasaray)
  • 200
    inönü stadı'nın ve çarşı grubu'nun tarihine kara bir leke olarak geçmiştir bu maç. 1600 kişilik galatasaray taraftarı kanımca en iyi derbi deplasmanını yaşamıştır. ayrıca bu zorlu dönemeçte iyi bir sonuç aldık da diyebiliriz. stada gitmek gibi bir niyetim yoktu, lakin maç öncesi, askere gidecek olan afffection kardeşimi görmek için kendisiyle buluşmaya gittim, akabinde diğer yazar dostları da görmek için bekledim ve gördüm. onlar stada gitmeye hazırlanırken ben de eve dönmeye hazırlanıyordum, ama birden kendimi stadın içinde buldum. bu müthiş sürpriz için hepsine çok teşekkür ediyorum. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın