• 195
    son yıllarda inönü stadındaki oynadığımız maçların bir benzerini daha yaşadığımız maçtır.bu maçlarda galatasaray ne yaptığını bilerek oynar,mücadeleci bir futbol ortaya koyar,beşiktaş ise taraftarında gazıyla birşeyler yapmaya çalışır.fakat ne hikmetse rahatça alabileceğimiz bu maçların hepsini bir şekilde ya yenilerek ya da beraberlikle kapattık.

    galatasarayın bu sene oynadığı maçlarda 1-0'lık skorun yetmediğini zaten ilk yarıda oynadığımız maçların çoğunda gördük.buna rağmen öne geçtikten sonra geriye yaslanmamıza bir türlü anlam verememekteyim.

    maçın analizine gelirsek,(bkz: lucas neill) ve (bkz: emre güngör) defansın ortasında gerçektende çok iyi oynamaktalar,bu gidişle servet yedek kulübesinden çıkamayacak.bu performans (bkz: leo franco)'nunda formunu yükseltmiş.takım olarak en büyük sorun şu an için forvetsiz oynamak ve beklerin çok kötü performans sergilemesi.orta sahada (bkz: elano blummer) ikinci yarıdaki yüksek performansını bu maçta da sürdürdü ve geçte olsa damağımızda çok güzel bir tat bıraktı,umarım bundan sonraki maçlarda da bu performansını sürdürür,kendisine (bkz: 25 şubat 2010 galatasaray atletico madrid maçı)'nda çok iş düşmekte.(bkz: mehmet topal)'da en sonunda ilk yarıdaki silik futbolunu bırakarak gerçek kimliğine döndü,geri paslarını biraz azaltıp ve defansa fazla gömülmezse daha az baskı yeriz.

    beşiktaş için pek fazla birşey yazmaya gerek yok,sadece bu camia ezikliğini ve ağlaklığını ne zaman bırakacak merak ediyorum.ayrıca sert oynamayı tekme tokat oynamakla karıştıran maçın başından beri (bkz: abdul kader keita)'yı durdurabilmek için yapmadığı çirkeflik kalmayan en sonunda da bunun karşılığını alan (bkz: ibrahim üzülmez)'in takım kaptanı olması herhalde bu takımın karakterini fazlasıyla belli eder.
App Store'dan indirin Google Play'den alın