anaokuluna gidiyordum. o gün de okuldaydım çok büyük ihtimal. bu müsamere denilen sene sonu etkinliği yaklaşıyordu ve öğretmen bize o gün yaklaştığı için sürekli rollerimizle ilgili prova yaptırıyordu.
bir de biz bostancı'da oturuyoruz. burası fenerbahçe'nin kalesi diye adlandırılan bağdat caddesi taraflarında ve acaba o günkü atmosfer nasıldı hatırlayamıyorum. gerçi fenerbahçeliler 1996'dan beri ölü taklidi yapıyordu o yıllarda ve acıların takımı olarak niteleniyordu ya neyse.
* anneme sormuştum bir kere biz o gün ne yaptık diye. akşam baban maçı izlemişti dedi. bir de 6 yaşına girmeme 20 gün kalmıştı.
gerçi bakın ben o sene
* okulda öğlenci olduğum için çizgi film seyretmek için erken kalkar, onu beklerken de kanal d'nin sabah haberlerini izlerdim herkes uyurken. o dönemle ilgili hatırladığım iki net olay var.
birincisi fatih terim galatasaray'dan ayrılıp italya'ya gitti haberiydi
*. eyvah o adam çok iyiydi dediğimi hatırlıyorum çocuk aklımla. demek ki bir fatih terim bilinci oluşmuş o dönem.
diğer haber de kemal sunal vefat etti haberiydi
*. onda da kemal sunal'ın adını bilmediğim için ve haberde şener şen ve kemal sunal görüntülerini beraber gösterdikleri için hangisinin öldüğünü anlayamamıştım. annemler uyanınca haberleri görüp duruma üzüldüklerinde ben "hangisi ölmüş, beyaz saçlı olan mı yoksa genç olan mı?" demiştim(u: hababam sınıfı görüntülerine göre gençti tabi çocukluk işte :(). "genç olan" demişti annem.
öyle yıllardı işte. 5 yaşında olan, anaokuluna giden, 6 yaşına girmeye gün sayan bir çocuktum işte. cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer'in ilk görev günüydü 17 mayıs 2000. başbakan bülent ecevit'ti. laik, özgür ve güzel günlerdi. her şey dün gibi, ama artık geri dönüş yok. öyle bir geçer zaman ki, ancak anılar kalır bu selden geriye...