• 378
    ilk yarısı bitince babam yatağa yollamıştı beni. ertesi gün okulun bilim fuarı vardı, erkenden kalkıp hazırlanmam gerekiyordu. hayatımda hiç o kadar stresli uyumaya çalıştığımı hatırlamıyorum. bana yıllar gibi gelen saatler sonra babam uyandırdı beni, kazandık dedi. 10 yaşındaydım sözlük, sanırım o zamana kadar hayatımda beni en çok mutlu eden kelime o oldu.
  • 379
    alzheimer olsam(allah korusun, kimseye vermesin bu belayı) adımı unutsam bile unutamayacağım maç. türk futbol tarihinin en büyük miladıdır. bu büyük başarıda emeği geçen ve karaktersiz olmayan herkese tek tek çok teşekkür ederim kendi adıma. o günleri bana gösterdiği için de allah'a şükürler olsun.

    o zamanlar 7 yaşındaydım maç sonunda kordona zafer turu atmaya gitmiştik, modaydı. o zaman çocuk olanlar bilirler kordona zafer turuna çıkmak kadar moda olan bir başka şey vardı: uyuyor numarası yapmak. maç zaten geç bitmişti arabanın arkasında bizimkilere uyuyo numarası yapıyım dedim(eğlenceye gel, tabi o zamanlar cep telefonu bile yok mk). ulan bizim numara gerçek oldu hakikaten uyuyakaldım. tabii o kadar heyecan, stres, duygu boşalmasını bir de maç geç saatte bitince bünye de kaldırmadı kendini kapattı. sabah uyandığımda tükenmez kalemle araba çizilmiş(bu da modaydı o zamanlar :( ) duvarları yumrukluyordum.
  • 380
    türk futbol tarihinin en büyük başarısının kazanıldığı maç. her izlediğimde gözlerimi dolduran bir maç olmuştur. ara ara açıp izlerim özellikle penaltı atışlarındaki heyecanı yeniden yaşarım. o gün ekran karşısında bizde kol kola geçip penaltıları izlemiştik. popescu topa giderken haydi oğlum haydi oğlum diye öne yüklendik sanki golü hep birlikte atmışız gibi deli gibi koşmaya başlamıştık. doğrudan evin çatısına çıkıp aldığımız torpilleri patlatmıştık. o gece duyduğum kadar silah sesini hiç bir zaman duymadım.
  • 381
    hayatımın en mutlu, en onurlu gecesini bana yaşatmış olan maçtır. daha ilkokulda bir çocuktum ve ne kadar büyük bir olay olduğunun kesinlikle farkında değildim. şimdi herhangi bir finale çıksak bütün maç dua etmekten maçı izleyemem herhalde. o zamanlar hatırladığım sadece ellerimin terlediğiydi. sabaha kadar sokaktan geçen arabaları izleyip onlara el sallamıştım. en güzeli ise ertesi gündü. okul bahçesinde müdürümüz tam hatırlayamadığım ama çok duygusal olan bir konuşma yapmıştı, akabindeyse hep ömer üründül'ün uefa kupası finalinde çalan telefonunun melodisini duymaya alıştığımız okul hoparlörlerinden, şanlı galatasarayımızın marşları çalınmıştı, ben ve arkadaşlarım sopalı bayraklarımızla bahçede koşuşturmuştuk. her yönden temiz günlerdi...
  • 382
    galatasaraylı olduğumu anladığım, unutulmaz maç.

    her 7 yaşındaki çocuk gibi evdeyim. evde annem,babam,dedemler,amcamlar... herkes bizde kısacası. hop oturup, hop kalkmanın ne demek olduğunu anladığım maçtır. penaltı kullanıldığında televizyona bakılmamasını anladığım maçtır.

    son penaltı... popescu! haydi oğlum, haydi oğlum veee goooolllll. babamın omuzlarında rerererarara galatasaray galatasaray cimbombom söylemek... 2-3 araba çalıştırıp hemen konvoy oluşturmak. bilemedim belki o zaman ne kadar büyük bir şey olduğunu. ancak şunu hatırlatmak isterim. üzerinden 13 seneden fazla geçse de hala bir türk takımının avrupa'da kazandığı en büyük başarıdır.

    öyle bir tarihtir ki, sevgilime açılma tarihi olarak seçmişim. tabi ki unutmamak için. :)
  • 383
    her yıl 17 mayıs tarihinde özeti veya tamamı verildiğinde gözlerimin dolmasına sebep olan maç. ne yazık ki o zamanlar 10 yaşındaydım ve depremde ailemi yeni kaybetmiştim. o yüzden o zaferi doyasıya yaşayamamıştım. her tekrar da o günleri anar, sevinç göz yaşları ile izlerim. hatta maçın tamamına da gerek yok. sadece penaltı atışlarının videosu bile içimdeki coşku, gurur ve sevinci ortaya çıkarmaya yetiyor.
  • 384
    galatasaray'ın görmüş olduğu top noktadır. o günü yaşayanlar olarak kendimizi çok şanslı saymalıyız.

    daha çok küçüktüm o dönemler. yeni televizyon almıştık. tabi o zamanlarda meşhur olan gazete kuponuyla. yeni olduğundan kutusundan daha çıkarmamıştık. ekranı daha büyük olduğu için annemi yoğun ısrarlar sonucunda maçı yeni televizyonda izlemeye ikna etmiştik. televizyonu kurduk ve maçın başlamasını bekledik. komşularımız da bizdeydi. kirada oturuyorduk. üst katımızda kalan ve ev sahibimiz olan yaşlı teyze biraz huysuzdu. ufak bir gürültüde bile hemen yere vururdu. annem o gün için özel olarak teyzeden izin almıştı "biraz gürültü yapabiliriz, bugünü hoş gör" diye. beni galatasaraylı yapan annemdir herhalde. küçükken akrabalarımda ve ailemde tanıdığım en fanatik annemdi. babam televizyonda top görse hemen kanalı değiştirir hâlâ. bazen beni kızdırmak için galatasaray'a laf sokuyor ama beceremiyor tabi ki. neyse maç başladı falan heyecanla izliyoruz maçı. ben daha küçüğüm. koltuğa oturup sakince maçı izliyorum. annem ve komşular ahlar vahlar çekiyor tabi. sonunda penaltılara kalmıştı maç. ben çok fena olmuştum. yerimde duramıyordum. bir tane düdüğüm vardı. çekmecemden aldım onu. arsenallilerin dikkatini bozacaktım güya. ergün penbe ilk penaltıyı attı 1-0 öne geçtik. sıra arsenaldeydi. davor suker geldi topun başına. evdekiler haydi tafi diye bağırıyorlardı. ben de düdüğümü aldım çalmaya başladım adamın dikkati dağılsın diye. sanırım hayatımdaki ilk totemim buydu. suker penaltıyı kaçırca hep birlikte ayağa kalktık bağırdık falan. sonra babam düdüğü elimden almıştı. çok kızdım ya öyle böyle değil ama birşey diyemedim. aha dedim maç gitti. ben de bağırmaya başladım daha sonra. ama neyse ki büyü bozulmadı. çünkü tanrı bizim kazanmamızı istiyordu. çok mutluydum o gün.

    allah bize bu şampiyonluğu nasip etti. daha nicelerini nasip olur inşallah.
  • 385
    kasımlar sizin olsun mayıslar bizimdir dedirten gururla hatırladıgımız türk futbolunun en önemli ve en güzel gecesi. öncesi mac anı ve sonrasıyla ksıacası her anıyla unutulmayan unutturulmayan bir destanın tarihçesi. binbir zorlukla kırık ellerle bin bir güclüklerle imkansızlıklarla kazanılmıs bir zafer. emegi geen herkesten allah razı olsun.
  • 387
    çapa tıp fakültesi çocuk acil binasının en üst katında bulunan bizim lösemili çocuklar vakfı'nda normalde sadece tedavi gören çocuklar ve (genelde anne olan) bir refakatçının girmesine izin verilen steril servisinde, daha önce ismini dahi bilmediğim batıkon denen kan görünümlü sıvıyla ellerimi uzun uzun yıkayıp, maske önlük ve galos takip, bir ay iki gün sonra ismi galatasaray'li kadir karataş odası olarak değiştirelecek olan, duvarları galatasaray bayrak ve posterleriyle dolu odada üzerinde galatasaray çıkartmalarıyla dolu 37 ekran sarı renkli televizyonda, tanıdığım en büyük galatasaraylılardan biri olan rahmetli kardeşim ile izlediğim maçtır. maç sonunda ergun penbe'nin soyunma odasından kardeşimi arayıp maçı kritik yapmaları ve söz vermiştik bak kazandık demesi 12 yasında lösemi hastası bir çocuğun ömründe yaşayabileceği en güzel olaydır.
  • 388
    galatasarayımızın ve türk futbol tarihinin en önemli futbol maçıdır.

    bu maç oynandığında 7 yaşımı bile bitirmemiştim. zaten en büyük üzüntüm hep budur. belki de gelecekte hiçbir zaman yaşanmayacak bu efsanevi olayı kaçırdım. aslında kaçırmadım sadece farkında değildim bir çok şeyin. annem futbolla ilgilenmez. babam o yüzden maçları hep mutfaktaki 37 ekran televizyondan izlerdi. final maçında penaltılarda bu sefer ben onu izledim. atılan her penaltıdaki sevinci, sonrasında inciraltı'nda bayrağımızla tura çıkışımız, maçtan çok bu sevinçlerim aklımda.

    yaşım büyüdükçe ve birşeylerin farkına varmaya başladıkça bu maçın benim için önemi çok büyüdü. her kafam bozuk olduğunda, galatasarayın bütün stresli maçları öncesi bu maçın penaltılarını izlerim. ve viera'nın kaçırdığı penaltıyla önce bir sevinç, daha sonra haydi popescu, haydi oğlum'u duymamla gözlerime hücum eden yaşlar. fatih terim'i gözyaşları içindeyken, takımımız korner direğinde sevinirken tarif edilmez bir gurur. işte bu tablo galatasaray'ın özetidir. bu maç galatasaray'ı galatasaray yapan, bana her daim umudu aşılayan maçtır.
  • 390
    daha dün gibi sanki. 14 yıldır yaşadığım muhitten taşınmıştık. aslında epey yakın bir yerdeydi yeni evimiz ama o eski muhitteki fenerli popülasyonu yüksekti ve ben henüz leeds'i elemeden önce babadan alınan parayla birer sarı ve kırmızı işaret fişeği almıştım avcı dükkanından. o gece kupayı aldığımızda balkon demirlerine bantlayıp yakacaktım fişekleri.

    mayısın birinde yeni eve taşındık. leeds'i eleyip finale kaldık. taşınırken okul çantamda götürmüştüm fişekleri, tribün deyimiyle meşaleleri... on dört yaşını henüz bitirmemiştim o zamanlar. o akşam, daha doğrusu o gece yaşananları tekrar tekrar anlatmaya pek gerek yok. sürekli çalan o salak cep telefonu sesi hepimizin buluştuğu ortak noktalardandır. babam içtiği biradan ötürü sürekli tuvalete gidip içeriden bağırırdı ''gol var mı gol?'' diye. yoktu gol. zaten penaltılara kalınca maç aralıksız ekran başında kaldı.

    o son penaltıyı atınca popescu ben bir koşu odadan o fişekleri alıp balkondaki demirlere çamaşır mandalıyla tutturdum. sonra da yaktım. babamın fark etmesi biraz zaman aldı, kızacak sandım tabi biliyorum malımı. kızdı önce, ama sokaktan geçen insanlar bizim balkon altında toplanmaya başlayınca o da kendisini bıraktı tezahüratlara. karşılıklı ben, 12 yaşındaki kardeşim, 43 yaşındaki babam sarı diyoruz, karşıdakiler kırmızı diyor... rüzgar yok; meşalelerin dumanı nefesimizi kesiyor, hatta balkonun dışını göremiyoruz. babam içeri giriyor. ben de... bülent çıkık koluyla televizyondakonuşuyor, ''işte, avrupa'nın en büyüğüyüz, en büyüğüz,'' diyor.

    on dört yaşındaydım aşağı yukarı o zaman. şimdi 28'in içindeyiz. bugün galatasaray şampiyonlar ligi şampiyonu olsa o günkü kadar sevinemem sanırım. kazanılan avrupa kupasının ilk olmasının yanında çocukluk/ergenlik duyguları da var tabi.

    http://www.youtube.com/watch?v=IFPbFbncfQQ

    bir insan ömründe mutluluktan ne zaman ağlar ki?
  • 400
    maçın spikeri levent özçelik'in, unutulmaz replikleri.

    --- alıntı ---

    "suat... hagi... iyi adam eksilttik. capone... hakan... arkada arif... ümit, ofsayt yok! goooll mü geliyor! aman allah'ım! aman allah'ım! bu olmaz! bu olmaz! aman allah'ım! aman allah'ım!"

    2000-galatasaray-arsenal uefa kupası finali'nin 42. dakikasında arif erdem'in kaçırdığı golü anlatıyor.

    "bravo adams, bravo adams, tebrikler adams!"

    2000-galatasaray-arsenal uefa kupası finali'nde arsenalli oyuncu adams'ın boş kaleye golü atamaması üzerine.

    "oooo, çok sert, çok sert! hagi! neden hagi!"

    2000-galatasaray-arsenal uefa kupası finali'nin uzatmalarında hagi-adams kavgasını anlatırken. bu kavga sonucu adams sarı, hagi kırmızı kart görmüştür.

    "aman tanrım! direkler bir kez daha izin vermedi tanrı bizim almamızı istiyor."

    arsenalli futbolcuların penaltılarda direkleri dövmesi üzerine.

    "haydi popescu... haydi oğlum!... haydi oğlum!... ve gol! (ağlamaya başlar) (ömer üründül: gooooooooll!) kupa bizim!... kupa bizim!... (ömer üründül: gool levent'cim gooooll!) kupa bizim!... tanrım... tanrım şu güzelliğe bakın!... şu güzelliğe bakın!..." (hıçkırıklara boğulur) (ömer üründül: korkunç bir şey!)

    2000- galatasaray-arsenal uefa kupası finalinde popescu'nun kullandığı son penaltıyı anlatırken.

    --- alıntı ---

    her anı unutulmaz, dün gibi hatırlarım...
App Store'dan indirin Google Play'den alın