• 135
    maç bitti bu sefer sinirlenmedim bile artık alıştık mı ne yaptık bilemiyorum?

    ama maç içerisinde notlar tuttum sözlükte, tozlu raflarda yerlerini alsınlar diye.

    - maçın başlangıcında ve özellikle ilk yarı boyunca (yorulana kadar) kusursuz bir futbol sergiledi kewell ama ikinci yarıda takımdan pinoyu değilde kewell'i çıkarmak gerekiyor gibiydi. çünkü pino gücü ve hızı ile o zaman zaman ankaragücü savunmasının arasına ve havadan gelen topları daha rahat alabilirdi.
    - tüm maç boyunca stancu çok etkisiz bir futbol sergiledi, çıkarılması tamamen mantıklı bir hareketti ama giren oyuncular doğrumuydu?
    - ayhanın gönderilmesini en çok isteyen kişilerden birisi olmama rağmen bugün gayet güzel top oynadı ayhan. özellikle aydının bir pozisyonda düşüp topu kaybettiğinde ellerini iki yana açıp aydına ettiği isyan büyük ihtimal tüm taraftarlar o an tam ayhan gibi düşündüler.
    - zapata 3 gol yemiş olmasına rağmen hatasız oynadı sadece 1 pozisyonda gereksiz yere kalesini terkedip topa uçtu o kadar onda da ankaragüçlü oyuncu çok kötü vurdu. üstelik geri paslarda bu kadar güvendiğim başka kaleci görmedim galatasarayda.
    - aydını tüm maç boyunca 2 kere olumlu hareket yaparken gördük 1 tanesi zaten attığı gol 2. ise pinonun golündeki topu çalması ve direkten dönen şutu. bu hareketleri başka bir oyuncu yapmış olsa süper oynadı denilirdi aydın o kadar kötü bir oyuncu ki bu olumlu özelliklerinin tamamen üzerine çıkan gereksiz hareketleri + kaybettiği toplar var.
    - hakan balta stoperde oynadığı her saniye olumlu işler yaptı ne zaman sol beke geçti o zaman felaket oldu takım için buraya çok dikkat çekmek gerek hakan sol bekte kesinlikle oynayamıyor ama stoperde iken aldığı pozisyonlar olsun müdahaleler olsun 2. yarıda sol tarafa geçene kadar servete top bırakmadı.
    - pinoyu anlatmaya gerek yok bence kusursuz oynadı tek yanlışı oyundan çıkarılmasıydı. orda kewell dururken yapılacak işmi?
    - ardayı özlemişiz sol açıkca topu alıp minik minik dokunarak içeri yaklaşması ceza alanını tamamen süzmesi gerek çalım gerek pas yaptığı herşeyi ile bize lazım arda.
    - barışın maçta yaptığı tek şey bi no look pas denemesi. etme barış - yapma barış bakarak-görerek kaç kere pas verebildin de bakmadan vermeye çalışıyorsun.
    - çağlar bence gayet iyi oynadı çıkarılmasınada gerek yoktu gördüğü sarı kartında alakası yok kart ile isteyerek yada bilerek yapılan bir hareket değil o. faul mantıklı ama kart saçma.
    - 83.dk da uğurun arda ya yaptığı o saçma sapan hareket ve ankaragücü taraftarının oh oh diye tempo tutması. karar veremedim burada hangisi daha kişiliksiz-karaktersiz uğurun hareketi mi? ankaragücü taraftarımı?

    gollere gelirsek;

    0-1 -> %100 üzerinden değerlendirirsek bu golü herhalde %1 aydın - %30 kewell - %69 pino etkisi vardır.
    1-2 -> aydının topu çalıp güzel şutu(zaten başkada olumlu hareketi yok dediğim gibi) ve pino nun mükemmel düzgün gol vuruşu.
    1-1 -> orta sahadaki aydının kaybettiği top ile gelişen ankaragücü atağı ve korner sonrası gelen bir gol. merak ettimde biz 100 kere böyle ön direğe korner kullandık 1 tane böyle golümüz var mı? ben hatırlayamadım hatırlayan beri gelsin.
    2-2 -> yine bir top kaybı yine ne olduğunu anlamadan yenilen bir gol.
    2-3 -> yok böyle bir saçmalık, o topu havaya diken kim?

    son olarak diyeceklerim ise.

    takım olarak kötü oynamadık, iyi oynadık 5 dakika içerisinde kaybettiğimiz kaçıncı maç bu? hagi yetmezmi artık bize kaybettirdiğin maçlar neden bu kadar korkaklık neden 1 fark ile öne geçtiğimizde takımı elinden geldiği kadar geriye çekiyorsun? kazım - yekta varken neden oyuna sarpı - barışı alıyorsun daha başka neler olması gerek artık senin bu takıma hücum oynatman için?
  • 140
    ankaragücü – galatasaray : 3-2

    geçen sezonun başlarından sonra galatasaray bizi futboldan nefret ettirmek için çabalıyor. öyle ki galatasaray’ın yenildiği maçlardan sonra başka maç izlemek gelmiyor içimden. öyle fena ki.

    maç birbirinden farklı iki devre olarak oynandı. ilk devre galatasaray oyunu rakip sahada oynarken ankaragücü’nün üstüne gelmesine izin de vermedi. pozisyon bulamamasına rağmen oyunu önde oynamayı başardı. kewell’ın pivot santrafor özelliklerini göstermesi, sırtını rakibine dayayarak oynaması galatasaray’ın topu ileride tutmasını sağladı. kenardaki aydın ve özellikle pino’nun topları ceza sahasına kadar iyi kullanmaları da takımın etkili olmasını sağladı. ceza sahasına korkmadan, cesurca girmeyi zorlasalar çok daha iyi bir sonuçla soyunma odasına gidelebilirdi.

    ikinci devre tamamen değişti. ankaragücü büyük hırs ve iştahla başladı devreye. galatasaray’a top göstermediler. galatasaray zaman zaman savunmadan uzun toplarla çıkmayı denedi, çok az başarılı olabildi. atılan ikinci gol böyle geldi. ilk devre ankaragücü oyunu kendi alanında kabul ettiği için savunmadan pasla orta sahaya geçebilirken, ikinci devre önde basan ankaragücü, galatasaray orta sahasının top almasına izin vermedi. galatasaray savunması topu uzun oynamak zorunda kaldı. hem pasların isabetsizliği hem de kewell’ın yorulması topu ileride tutmasını engelledi.

    bütün oyun boyunca galatasaray yine mücadele etti ama ikinci devre o kadar çok bireysel hata yapıldı ki. örneğin sağ kanat hattında aydın ve neill arka arkaya topu ayaklarına 3’er kez dolatırdılar. neill’in topu 4.kez ayağına dolaştırdığı pozisyonun devamı kornerden gol oldu. kornerden yenen gol de enteresan. galatasaray, hagi geldiğinden beri duran toplardan, kornerlerden gol yemiyordu. bu kornerde o kadar isteksiz, birbirleriyle konuşmadan korneri beklediler ki, olacak iş değil. hakan balta, geçen sezon ve bu sezon bir çok kez yaptığı gibi yine uyudu. yine rakibinin arkasında kaldı, yine zamanında doğru yerde olmayı beceremedi. galatasaray’ın yediği ikinci golde de aynı şekilde davrandı. pes. halı sahadaki ihtiyar futbolcular gibi bırakıyor oyunu takip etmeyi. daha doğrusu sadece gözleriyle takip ediyor.

    galatasaray takımında bir tuhaflık var. bunun açıklaması sadece oyuncu kalitesi falan değil. gazı kaçmış gazoz gibi bir tadı var. ilk yudumlardan sonra gazozu içmek mümkün olmaz, yarım bırakırsınız ya, aynı işte. başlarda güzel geliyor ama maçın sonlarında gardı düşüyor.
    tabii ki bunun sebebi özgüven eksikliği. 1-1 olmadan önce de takım titremeye başlamıştı. 1-1 oldu, kewell’ın zekası sayesinde girilen pozisyonda pino şahane bir gol attı. unutmamak lazım, bu gol beraberliğe düşen takımın rakip alanda baskısıyla falan gelmedi. 3-4 futbolcuyla yapılan ani bir atak sonucuydu.

    ankaragücü’nün bütün gücünü maça verdiğini, motive olduğunu net anlatmak gerekir. ikinci devre başından itibaren tünelin ucunda 3 puanı gördüler. öyle ki maçı 2 dakikada 3-2’ye getirdikten sonra kalan sürede de geri çekilmeyip sürekli yüklendiler, zaman geçirmeye çalışmadılar.

    elbette sonuca baktığımızda hagi’nin değişiklerinden sonra yenildi galatasaray. ama maçın gidişine bakmadan, ikinci devre mahkum oynadığını görmeden, sanki takım çok etkiliydi de hagi bozdu gibi bir fikre ulaşmak doğru değil. çünkü istersek hagi’yi bu yenilgiden sıyırabiliriz. yenilen gollerdeki bireysel hatalardan bahsederek bunu yapmak mümkün. ilk golün başındaki neill’in topu kaptırması, her iki golde balta’nın müdahalede geç kalması, son golde cana’nın büyük hatası. ama bunların hiç biri takımın ilk devre rakip kalede pozisyon bulamamasını, ikinci devre mahkum oynamasını açıklamaz. hagi’yi kurtarmaz.
    hagi ile ilgili tek bir hayal kırıklığım var, takımın özgüvenini yerine getirerememek. takım zor durumda kaldığında çökmesini engelleyememek. onun dışında onu oynatmış, bunu oynatmamışın zerre kadar anlamı yok. ilk devre bu sezon hiç yapmadığı kadar pas yapan bir takımın özgüveni yerine gelmediyse, oyun içindeki ilk zorlukta tekrar titremeye başlıyorsa hagi’nin de kabahati vardır. bu örneği işin futbolla, futbolcuyla olmadığını anlatmak için verdim, yani ki bir dolu pas yapanlar da aynı adamlar.

    hagi’nin bu maçlık en büyük hatası, fenerbahçe maçına odaklanması oldu. kart cezası sınırındaki culio’nun kadrodan çıkarılması, yedek kulübesinin kart cezalılarından oluşması, kart gören çağlar’ı değiştirmesi , ceza sınırındaki yekta’yı oyuna almaması bu maçı değil fenerbahçe maçını düşündüğünü gösteriyor. ama öyle saçma bir şey oldu ki, ankaragücü yenilgisi, fenerbahçe maçı öncesi takımın başına geçerken şimdi de takımdan ayrılabilir. çok saçma.

    her fenerbahçe maçı öncesi zaten mideme taş otururdu. şimdi öyle bir durum var ki, haftaya maçın fenerbahçe ile olmasının bile önemi kalmadı. durum o kadar can sıkıcı ve fena.
  • 141
    birileri b planı mı dedi bana mı öyle geldi. rijkaard zamanında rijkaard'ın en çok eleştirildiği konu, öndeyken hücum elemanı çıkarmayıp, defansif eleman almaması olmuştu, bu maçta görmüş olduk ki bu taktik çağ dışı bir taktiktir, bize göre değildir. yenilginin en büyük nedenidir.

    kaybetmeyi haketmedik ama hagi gibi bir efsane* nasıl oluyor ceza yayında iki adam golle burun buruna boşken şut çekmeyi tercih eden barış'ı oyuna alıyor, aynı şekilde sarp giriyor anlamıyorum. hatalı değişiklikler bir kez daha yaktı bizi.

    gelecek hafta miladi bir maç olacak bizim açımızdan, eğer olurda hagi giderse de ankaragücü maçları rijkaard ve hagi'nin gitmesini sağlayan maçlar olarak ilginç bir istatistik olucak galatasaray tarihinde.
  • 143
    hagi'nin ankaragücüne hediye ettiği maç. saha'da yürüyen (kewell her zaman tek devrelik adamdır) kewell yerine saha'nın en iyilerinden pino'yu kenara çekmesi, mustafa sarp gibi birini oyuna alması vs. sebeplerle kazanacağımız maçı kaybettik.

    -pino, kewell (ilk yarı'da) ve aydın(ilk yarıda) çok iyi oynadılar. pino çok güzel bir asist yapıp manyak bir gol attı.
    -hagi takımdan gidişini kendi ipini çekerek kesinleştirmiş oldu.
    -sestak denen arkadaşı yanımdaki galatasaraylı ile konuşurken dile getirmiş ve sürekli olarak "bak bu adam çok iyi" diyip durmuştum. ne yazık ki haksız çıkmadım.
    -neill gördüğüm kadarıyla sahanın en kötüsüydü. zibilyon tane gereksiz top kaybetti. en iyi olduğu yer olan defans'ta oynamayınca defansımız da evlere şenlik oluyor. özellikle de yan toplarda.
    -adnan polat denen ...siz arkadaşa ve takımdaki bir kısım ruhsuz futbocu'ya buradan selamlarımı yolluyorum. inşallah içlerinde birazcık onur vardır da fenerbahçe, trabzonspor ve beşiktaş maçlarını savaşarak tamamlarlar.
    -yukarıda söylediğim futbolculara zaten savaşan, iyi oynayan oyuncular dahil değildir. onları (kim oldukları malumdur ; pino vs.) ayrı tutuyorum.
  • 144
    arena da oynanan eskişehir maçı öncesi,
    -maç ne olur baba?
    -hezimet olur.
    galatasaray ilk yarı sezonun en büyük futbolunu oynuyor. durum 3-0. 4, 5, 6 an meselesi, hagi hoca değişiklik yapıyor. soruyu beklemden ben arıyorum.
    -3-2 biter, 3-3 dicem de vakit yok. 3-2 ye gelen maçın gitmemesi bir mucize.

    tarafatar sezon planlaması yapılırken işaretlenmiş bir ankaragücü deplasmanı. yataklı trenle gidilecek, bileciğe kadar kafa bulunacak, sabah ayazında gençlik parkı'nda mercimek çorbası içilecek, takım ankara'dan muzaffer uğurlanacak ve kudurmuş kurtlar gibi 50.000 kişi fenerbahçe beklenecek. en güzel duygular sayılmazdı bunlar, sıradan bir beklenti. taraftarın kombinesini aldığı arena'ya gidecek havası yok, ankaragücü maçı bir kafede seyrediliyor. nasıl ki beklenmedik şeyler yaşıyoruz, bu maçta da beklenmedik şeyler oluyor. pino, iniesta pası veriyor, aydın, yıllardır kendisine küfür eden taraftarın kafasını karıştıracak işler yapıyor, derken takım en azından fener maçı için detant uygulama, sorunları geçici olarak rafa kaldırma şansı yakalıyor. ve o an gelip çatıyor.

    hayatımda gördüğüm en kötü, en iğrenç, en nefret ettiğim galatasaray futbolcusu, büyük bir şevkle heyecanla oyuna dahil oluyor. ve biz masada 3 galatasaraylı aynı anda yatıramadığımız bir canlı bahis oynuyoruz. galatasaray mutlaka gol yiyecek, yedi, ne olur bir daha yiyelim. yedik. galatasarayın yediği gole sevinen her maça giden ufak bir galatasaraylı timiyiz.

    dünyanın en büyük 10 futbolcusuydu bizim için. şimdi cinnet geçirmekte olan, galatasarayın başına gelmiş en kötü hoca. almiş makinalı tüfeği resmen tarıyor hepimizi. canımız kalmadı, galatasaray yense sevinmiyoruz, yenilse üzülmüyor hatta seviniyoruz, içimizdeki fer söndü.

    çağlar birinci, her pozisyonda topu gelişigüzel bir tarafa atabilen bir sap. balta sapı, kendi kalesine doksana taksa şaşırmam. sarı kart alacak diye canlı bahis yaptığımız ayhan, cana. cana; bosna kasabı, ayağı hariç her uzvuyla top oynayan rambo. futbol dışındaki güce dayalı bütün sporları yapar. fener maçında yüzde yüz atılır, penaltı yaptırır.

    kewell usta emekli orgeneral. bir zamanlar çok büyük muharebelere girmiş, çok büyük orduları yönetmiş, şimdi siperde. ara sıra kırıkkaleyle ateş ederse edecek. servet'i çok yazdık, okuyan da bıktı, okumayan da. sümük atılmayacak bir stoper.

    becali'nin 5 lik burma bilezik olarak geçirdiği stancu. yaser'in yabancı olanı. fener maçında oynarsa ayağına top gelmeden maçı bitirir, bitirmez 65. dakikada hagi hoca tarafından değiştirilir.

    kaleci zapata'mı? ne güzel kaleci isimlerimiz vardır bizim. haydar'ı, hayrettin'i saymazsak. turgay, yasin; eser, simoviç, taffarel, mondragon, leo franko, zapata.... sırf isminin güzelliği dolayısıyla devam lan zapata. bizde karpuz mevsimi 1 ay sonra başlar dayan kardeşim.

    polyanna galatasaray taraftarı, bu takım, bu hoca, bu başkan inanın size çok bile.
  • 145
    maçtan önceki yazımda da belirtmiştim, takımın bu maçtan galip gelmesini beklemiyordum. ama ilk yarıdaki performans şaşırttı açıkçası. hem pozisyon vermeyen, hem oyuna hakim, hem de zaman zaman hücumda da etkili oynayan bir takım vardı. fakat ikinci yarıda her şey tepetaklak oldu. bunda ankaragücü'nün değişen oyun tarzı da etkili kuşkusuz. ilk yarıda, oyunu daha çok kendi sahasında kabul ettiler fakat ikinci yarıda rakip sahaya basmaya başladılar, oyunu ileri taşıdılar. nitekim çok geçmeden, 51. dakikada da beraberliği yakaladılar sestak ile. tabi hakan balta ile zapata'nın goldeki paylarını es geçmek olmaz, haklarını verelim şimdi, emekleri büyük.

    sestak'ın golünden sonra defanstan hızlı çıktı takım, kewell aydın'a bıraktı, aydın'ın nefis şutu, direk, pino'nun nefis golü. sahanın bir kaç iyi sayılabilecek isimlerindendi pino da, 2 golde de payı var, 1 gol 1 asist.

    maç olağan şekilde devam ederken yapılan 3 oyuncu değişikliği, hagi'nin ankaragücü'ne yaptığı asist oldu tabiri caizse. hangi mantıkla pino çıkar? hangi mantıkla - no look pass uzmanı(!) - barış girer, sarp girer hagi? hazır olmayan arda da cabası.

    bir de zapata var tabi. ufuk'a tercih edilme sebebini çok merak ediyorum. acaba bir tane bile pozitif yönü var mı ufuk'a nazaran? daha mı genç? yerli mi? daha mı az gol yemiş? her maç ikişer üçer yiyor maşallah.

    kewell, yollanacaklar listesine konmaya başlandı şu son zamanlarda fakat sahanın bir iki iyi sayılabilecek isimlerindendi bugün yine. hücum yükünü çeken isimdi. atılan iki golde net payı var. kısacası, bildiğimiz kewell'dı işte. daddy cool. onca gönderilmesi gereken adam var iken ortada, kewell gitsin demek biraz haksızlık olmuyor mu?

    aslında, ayhan'a, balta'ya, sarp'a falan da kızmamalı. neden kızıyoruz ki bu isimlere gerçekten? kötüler diye, takımı batırıyorlar diye. e ille de ben oynayacağım mı diyor bu isimler, kadroyu mu kuruyorlar? kötü oldukları gün gibi ortada, oynadıkları her maçta takımı mahvettikleri gün gibi ortada, cümle alem biliyor artık bu gerçekleri fakat hagi inadım inat, hala daha bu isimleri oynatıyor. şaşıyorum, vallahi şaşıyorum. allah aşkına, orta sahada cumhur oynasa sarp'ın yerine, insua oynasa, berkin oynasa, genç isimler oynasa ne kaybedeceğiz, harbiden çok merak ediyorum. bu kadar zor olmamalı bunları akıl etmek, uygulamak. geleceğin takımını kuruyoruz falan deniliyor ya hani bir de, asıl hedef gelecek sezonlar falan, öyle bir şey olduğunu da hiç mi hiç sanmıyorum. tamamen gün kurtarılmaya çalışılıyor.

    her maçın ardından, "daha ne kadar kötü olabilir ki?" diyoruz fakat her geçen gün daha da kötüye gidiyor her şey. son sıralarla aradaki puan farkı ciddi sayılabilecek rakamlara gelmeye başladı fakat kimsenin salladığı yok takımda.

    ankaragücü maçıyla gitmişti rijkaard, bana kalırsa bu ankaragücü maçıyla da artık görev tugay'a verilmeli. yalnız şöyle verilmeli, tugay sezon sonuna kadar takımı idare etsin, fakat sezon sonunda teknik direktör gelsin. sonra onun yardımcısı mı olur, alt yapıya mı döner tekrar bilemem tabi fakat tugay da harcananlar kervanına katılmasın kısacası göz göre göre. sene sonuna kadar takımın başında olsun. hem zaten, ne kaybedilecek ki? alt yapıyı da daha iyi tanıyor hagi'ye göre, daha çok şans verir, daha doğrusu şans verir belki gençlere hem.

    bu arada, şu zamanlarda galatasaraylı olduğumdan utandığım falan yok, gurur duyuyorum galatasaraylılığımla, küme düşse de böyle olacaktır bu fakat şu tezatlıklar, ruhsuz davranışlar, anlamsız işler, işte bunlar can yakıyor.

    bir kaç gün sonra fenerbahçe derbisi, çok gergin bir hava olacak, bir de tüm tribünleri kapsayacak bir koreografi olacakmış. bu maç kazanılsa da, kaybedilse de görüşlerim yine aynı kalacak fakat bu maç kazanılmalı artık, öyle veya böyle kazanılmalı.

    o değil de arada aklıma geliyor rijkaard.. neyse, girmeyelim bu konulara. zaten moraller bozuk.

    http://jaimelesport.blogspot.com/...3-2-galatasaray.html
  • 147
    2010-2011 sezonunun en kötü maçıdır bence. fenerbahçe maçı öncesi nefes alıp sıralamada yükselip nefes alacaktık eğer bu maçı kazansaydık. fener'e de çelmeyi takıp sezon sonuna moralle ilerleyecektik ama olmadı. hagi oyuna vakıf olamadı, tribündeki bizler golleri yiyeceğimizi anladığımız halde oyuna etkili bir müdahalede bulunmadı. ayrıca barış özbek topu aldığı anlarda inanılmaz tercih hatalarıyla 3. golü bulup maçı bitirecekken bizi sahamıza geri hapsetti.

    neticede olmadı. en çok ankaragücü çakallarının bize dönüp miskette göt atmaları ağırıma gitmişti. ama keser döner sap döner gün gelir hesap döner. bu sezonun acısı çıkacaktır elbette.
  • 149
    2 sene önce bu vakitler ankara soğuğunda içimi yakan bir maçtı. ankara'da takımımızın çok az maçını kaçırmışımdır. bu maç öncesinde de durumumuz çok iyi değildi, takım hiç umut vermiyordu , çoğu arkadaşımın maçtan yana pek ümidi yoktu. ben de maça gidip gitmeme arasında kararsızdım. çünkü pazar günü öğleyin halletmem gereken bazı işlerim de vardı. ama sonuçta en önemli işimin galatasaray olduğu gerçeği bir kez daha ortaya çıktı ve ben tabi ki kendimi statta buldum.

    kimseyi de maça gelmesi için aramamıştım , yalnız gitmek istemiştim , belki de gelmeyeceklerini tahmin ettiğim için hiç o konuma düşmek istememiştim. sonuçta en çok üzüldüğüm maçlardan biri olmuştu. hangi birini sayayım ki üzüldüklerimin: kadromuzun ne kadar zayıf olduğuna mı, gheorghe hagigibi çocukluk kahramanımın istediği oyunu sahaya oyuncularının yansıtamaması sonucu sinirden kendini yemesine mi, yine efsane hagi'nin teknik direktörlük kariyerinin oyunculuk kariyerine asla yaklaşamayacağını görmeme mi, takımın en önemli gol ayağının aydın yılmaz olmasına mı, birkaç kez ciddi şekilde kavga ettiğim bu sebeple de kendilerine ayrı bir sevgi! duyduğum taraftar grubunun takımına yenilmemize mi , karlı bir zeminde ayağı kırılmadan önce en beğendiğim oyunculardan biri olan uğur uçar'ın arda turan'a çok sert ve insafsız bir şekilde faul yapmasına mı daha fazla üzülmüştüm düşünmek bile istemiyorum.

    ama şimdi bakıyorum aradan tam 2 yıl geçmiş. o maç bitimindeki umutsuzluk ve sinir yerine, bol bol mutluluk ve umut var. ankaragücü'ne karşı çok silik bir top oynayan , son 5 dakikada 2 gol yiyerek maçı kaybeden , maçı kaybetmesinden ziyada teslimiyetçi ruhuyla taraftarını kahreden takım yerine, emin adımlarla avrupa'nın zirvesine doğru yürüyen, çok kaliteli ve karakterli oyunculardan kurulu bir kadrosu olan, başında bana göre dünyanın en iyi teknik direktörü olan, ve taraftarının şu an real madrid gibi bir dünya deviyle takımımızın nasıl baş edeceğine dair bir çok yorum yazdığı ve elense bile asla kolay teslim olmayacak bir takım izleyeceğinden emin olduğu bir takım var artık.

    gerçekten tüm bunlar 2 sene için müthiş bir başarı. 13 mart 2011 günü birileri bana bunları söyleseydi herhalde o sinirle güzel bir girişirdim:) ama şimdi ben de real madrid'in maç özetlerini izliyorum ( hayır niye izliyorum onu da bilmiyorum sanki taktiği ben vereceğim ama güzel oluyor rakibi izlemek) , onları nasıl eleyebiliriz onu düşünüyorum ve asla umutsuz değilim.

    bu başarı sürecinde emeği olan herkese helal olsun , yolumuz açık olsun , daha kazanılacak çok zaferler var...
App Store'dan indirin Google Play'den alın