• 1151
    tamamen aziz yıldırım istediği için getirilmek istenen kuraldır.

    anadolu takımları çok güçlü oldular, demiştir.

    şimdi de yapılan şey kamuoyu oluşturmaktır. çok büyük tepki göstermeliyiz. kendi yönetim beceriksizliklerini tüm halka maledemezler. ben kamyonla para verip 5 para etmez yerli oyuncuları izlemek istemiyorum. mariano yerine tarık'ı , elmander yerine umut bulut'u izlemek istemiyorum.

    beinsport de kabul etmez umarım.
  • 1154
    galatasaray biraz kıpırdayınca, bakın biraz diyorum, korkudan hemen bu olay dile getirilmiştir. çünkü biliyorlar ki galatasaray, beşiktaş gibi kısa sürelerin güçlü takımı olmaz. aldı mı götürür. diğerleri ise arkadan bakar. bu konuya gerekli tüm tepkileri, her yerde göstermeliyiz. elimizde en az 3 sene takır takır top oynayacak bir takım var. hatta iyi takviyelerle belki de 10 yıl taş gibi takım oluruz. bizi bu sefer durdurmalarına izin vermeyin.
  • 1155
    olur da tekrar saçma bir hal alırsa içimde azıcık kalmış futbol sevgisini de alıp götürürler.

    aynı sayı üstünden düzenlemeye gidilirse daha mantıklı olabilir ama. yabancıların %50'si milli takımda şu kadar süre almış olmalıdır, 20 yaş altı yabancı için milli takımda oynama zorunluluğu aranmaz gibi basit kurallarla yerli oyunculardan sadece biraz kaliteli olan yabancılardan kurtuluruz. elimizde kaliteli olanlar ve genç yabancılar kalır ki bu iki oyuncu grubu da takıma maddi anlamda katkı sağlar. ligimizde gerçekten kötü yabancı futbolcular var. bunları ayıklama yoluna gidilmeli.
  • 1157
    lucescu ve rüştü'nün şikayetçi olduğunu anlıyorum 14 yabancı kuralından. bu şikayet haklı gerekçeleri olan bir şikayet değil. çünkü;

    -kural henüz iki yıldır uygulanıyor ve ürünlerini vermesi için en az yedi yıl uygulanması gerekir.

    -türk takımlarında oynayan türk futbolcu sayısı 2-3'ü geçmiyor olabilir ama yurt dışında oynayan türk futbolcu sayısı da yavaş da olsa artıyor.

    -türk futbolcuların yabancılarla rekabet etme gücüne erişmesi için kendilerini yeniden dizayn etmesi gerekiyor ki bunun için gerekli süre yukarıda ifade ettiğim gibi en az yedi yıldır.

    -yabancı sınırı, türk futbolculara haketmedikleri astranomik ücretlerin ödenmesi sonucunu doğruyor ve tarık çamdal, burak yılmaz, selçuk inan gibi garabetlerin doğmasına yol açıyor.

    -yabancı sınırı türk futbolcuların yurt dışına transferine engel oluyor ve onların gelişimini baltalıyor.

    ilk dönemler gümrük birliği de aynı sakıncaları doğurmuştu. şikayet eden sanayici sayısı çok fazlaydı ama yıllar içinde türk sanayicileri rekabet etme gücüne eriştiler ve iş tersine dönmeye başladı. futbolun da bir endüstri (sanayi) olduğunu düşünürsek aynı sonucu vereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
  • 1159
    değişmemesi için beinsports'tan medet umulan sayı. daha geçen hafta polemiğin fitilini şansal büyüka ateşledi.akli sira espriyle karışık bi şekilde yahu istiklal marşı okuyacak adam kalmadı, lucescu maçlara gitse kimi izleyecek falan dedi. tümer bey de hemen destekledi tabi. bu ülkede bazı insanlar var onlar ne isterse o yapılır. çünkü hak, hukuk gibi kavramlar tamamiyle yalan.
  • 1161
    kağıt oynayanlar bilir; bu kadar konuşarak fiksin tuzağına düştüğümüz -şu giriyle ben de dahil- kritik sayı.
    hani bir kesim hep "göklerden gelen bir karar vardır" edebiyatı yapar ya; o bu ülkede şu demektir -bu kesimin tanrısı para ve güç olduğundan-; çöllerden gelen bir para vardır.
    bu para yeri gelir orman yaktırır, yeri gelir darbe yaptırır, yeri gelir yabancı sayısını attırır. bunun adı medet ummak değil yanlış teşhiste bulunuyorsunuz; bunun adı malumun ilamıdır.
    doğru; bu ülkede birileri ne isterse olur ama sizin gördüğünüz eller, kuklaların ellerinde. esas kuklaları tutanların iradelerini görmek gerek.
    o yüzden rahat olalım. ortada bir algı yönetimi, kuklacılara bir serzeniş girişimi -ya biz değil de halk rahatsız yoksa en iyisini siz bilirsiniz tabii-, bir aman düşünemedik rakibi durdurmak için şimdi kıvırmamız gerek çırpınışı var. ne kadar çok konuşursak, o kadar katkımız olacak.
    ne yapabiliriz? aksini savunan isimleri bulup desteğimizi göstermeliyiz. kuklacılara "yok ya öyle simgeleyici bir konsensus var denilemez" mesajını vermeliyiz. zaten akıllı insanlar tarafından yönlendirilirler; akıllı insanlar da nerelerden hangi verilere bakmak gerekir bilirler. birkaç meczup lafıyla hareket etmezler. meczuplar nerelerde olurlarsa olsunlar ;)
  • 1163
    https://twitter.com/...s/898834282537336832

    usta yapmış yorumunu, noktayı koymuş.

    başarıysa başarı kardeşim. başarılı olan ülkelerde kısıtlama mı var? portekiz milli takımının ilk 11'inin kaçı portekiz'de top koşturuyor? en önemli oyuncuları hangi liglerde?
    ya da almanya.. kısıtlama yok ama adamlar kadrolarında çok kritik bölgelerde yerli youncu oynatabiliyor çünkü "kalite" var. adamlar ufaktan yetişkinliğe çocukları eğitiyor. hem futbol hem yaşam hem de ders anlamında eğitim veriyorlar. peki bizde bunlar adına ne var? koca bir hiç.
    öncelikle birey yetiştirmeyi öğreneceğiz, sonra bireyi yaşama sokmayı öğreneceğiz, en son bırakalım o karar verir gelecekte ne olacağına.

    allah aşkına şu başlığı doldurup durmayalım, başlığı gördükçe sinirlerim azıyor. futbol gündeminden olması gerektiği gibi sözlükten de "silinip gitsin".
  • 1165
    yabancı oyuncu sayısı sınırsız olmalıdır. başka bir deyişle yabancı sınırı olmamalıdır. bu uygulama dünya 'nın neresinde olursa olsun insan haklarına aykırıdır. ülkende milli takıma oyuncu yetiştirememenin bedelini başka bir insana ödetemezsin. hiç kimse salt olarak bir milliyete ait olması nedeniyle daha az çalışarak daha fazla para kazanamaz, kazanmamalıdır.
  • 1167
    tekrardan tartışmaya açılmasıyla beraber galatasaray'ın ne kadar iyi bir kadro kurmuş olduğunun rakipler tarafından da tescillendiğinin bir göstergesi olan sınır. tir tir titrettik belli, o kadronun içine nasıl çomak sokarız diye düşünüyorlar.

    galatasaray'ın ayağına pranga olan, el mecbur yerli diye vasıfsız ve beceriksiz topçulara milyonlarca euro maaş ve bonservis verilmesine sebep olan bu garabetin galatasaray'ın tekrardan diriliş döneminde tartışmaya açılması düşündürücüdür.

    benzer düzeyde bir kadro eğer fenerbahçe tarafından kurulmuş olsaydı yabancı oyuncu sınırının kaldırılması büyük bir takdir konusu olacakken galatasaray tarafından kurulduğu için şimdi kaç oyuncu istiklal marşı okuyor onun çetelesini tutar oldular. ülkenin en büyük takımını aşağı çekmek için oynanan bizans oyunları mide bulandırıcı. bildiğim bir şey varsa eğer bu sefer amaçlarına ulaşamayacaklar. taraftarın uyanık olması lazım.
  • 1168
    aşırı derecede sınırlanması gerek anayasal haklar olan eşitlik ilkesi ve çalışma özgürlüğüne, gerekse de ülke futbolunun gelişimine çok büyük bir zarar vermekteydi. 3-4 yıl önce yaşadıklarımız ve o dönemde sırf yerli diye aldığımız tarık çamdal, umut gündoğan gibi isimlerin hala elden çıkarılamamış olması bile bunu göstermeye yetecektir.

    yabancı sınırlaması, hem yetersiz yerli oyuncuların sadece ceplerindeki pasaport yüzünden hak etmedikleri paralar karşılığı türkiye liginde tercih edilmelerine yol açıyor, hem de gelecek vaat eden yerli oyuncuların türkiye'de aldıkları fahiş ücretler nedeniyle yurtdışına gitmemeleri ve bu nedenle futbollarını geliştirememelerine neden oluyordu. ilk sorun artık yavaş yavaş çözüme kavuşmuş gibi görünüyor. ikinci sorun ise tamamen bize bağlı bir şey olmadığından biraz daha zaman alacaktır; ancak enes ünal, cengiz ünder, çağlar söyüncü üçlüsü bile bu sorunun çözümünün çok uzakta olmadığını gösteriyor.

    bu sınırın milli takıma etkisi konusunda da getirilen eleştiriler de fazlasıyla popülist. nasıl sadece galatasaray'a transfer olması tarık çamdal'ı milli takım seviyesinde bir oyuncu yapmıyorduysa; şimdi de durum aynı. örneğin, malatyaspor oyuncusu yabancı takım arkadaşı nedeniyle takımında forma şansı bulamıyorsa, o formayı hak etmiyor demektir. malatyaspor formasını hak etmeyen, zaten milli takım seviyesinde de değil demektir. oyuncu takımında hakkının yendiğine inanıyorsa, o zaman gider şansını avrupa'da dener, başarılı olursa zaten bu hem oyuncunun hem de türkiye'nin lehinedir.

    lucescu'nun izleyeceği yerli oyuncu sayısının az olması saçmalığı konusundaysa aslında yorum yapmaya bile gerek yok. bir milli takım teknik direktörünün sadece cebindeki türk pasaportu nedeniyle takımda yer bulan yetersiz oyuncuları izlemek yerine, formasını yabancı takım arkadaşı yerine tercih edilerek hak eden oyuncuları izlemeyi tercih edeceğini tahmin etmek herhalde çok da zor değil. aksi yöndeki haberlerin yalnızca algı operasyonu olduğunu düşünüyorum.

    altyapıdan oyuncu yetiştirme konusu ise bence de önemli bir sorun ama yabancı sınırlamasından tamamen bağımsız bir durum. örneğin 2 sezondur şampiyon olan beşiktaş kadrosu, yerli oyuncular kullanıyor olması nedeniyle takdir ediliyor; ancak beşiktaş'taki türk oyuncuların kaçı türkiye'den yetişme? oğuzhan, tolgay, cenk, veli mi? ayrılan gökhan inler ya da kerim frei mı? elbette hiçbiri değil. türkiye, altyapıdan oyuncu çıkarma konusunda zaten uzun zamandır başarısız ve yabancı sınırlamasının bu sorunu ortaya çıkardığını söylemek tamamen bir saçmalık.

    sonuç olarak, mevcut yabancı sınırı uygulamasının daha önceki anlamsız sınırlamalardan çok daha isabetli olduğunu düşünüyorum. aksi yöndeki çağdışı uygulama, yetersizliği ödüllendirmekten başka bir şey değildir. umarım hiçbir şekilde geri adım da atılmaz.

    öte yandan, altyapıdan oyuncu çıkarma konusu da ilgilenilmesi gereken bir konu ve mevcut yabancı sınırı uygulaması içerisinde bu soruna çözüm üretilmesi de mümkün. bu konudaki önerim ise; mevcut uygulamanın (14 yabancı) dahi ötesine gidilerek yabancı sınırının tamamen kaldırmak ve gerek türkiye'de yetişmiş, gerek genç oyuncu kullanımını teşvik etmek. bu teşvik de farklı şekillerde yapılabilir. altınordu gibi takımlara maddi teşvik sağlanabileceği gibi; takımların 28 kişilik kadrolarında belli sayıda türkiye'de yetişmiş (altyapı eğitimini türkiye'de almışsa oyuncunun türk olması şart değil), belli sayıda da 21 yaş altı oyuncu kullanımı (yine aynı şekilde oyuncunun türk olması şart değil) zorunluluğu getirmek de düşünülebilir.
  • 1170
    konu ile ilgili yayıncı kuruluşa aşağıdaki adresten 1 dakikalık bir form doldurabilir;

    http://tr.beinsports.com/iletisim

    ya da digiturk müşteri hizmetleri 0 212 473 73 73 / 0 532 755 73 73 telefon ile arayabilirsiniz.

    söylemeniz ya da yazmanız gereken tek şey:

    bu ligi keyif veren futbol ve futbolcular için izlediğinizi ve yabancı sayısı kısıtlaması getirilmesi halinde dekoder, digiturkplay vs hangi üyeliğiniz varsa iptal edeceğinizi (hatta üyeliğiniz olmasa bile ligi izlemeyi bırakacağınızı) kendilerine iletmektir.

    yayıncı kuruluş bu lige bu kadar para vermişken, kuralları izleyici/müşteri belirler. yeter ki rahatsızlığınızın farkına varsınlar.
  • 1171
    niçin tartışmaya açıldığı hemen herkese malum olan yabancı sınırına takık bir futbolsever, “önce insan” diyen pasaport takıntısı olmayan bir vatansever, her şeyin doğru dürüst uygulanmak üzere konulmuş belirli kurallar çerçevesine oturtulduğunda güllük gülistanlık seyredeceğine inanan bir taraftar ve vatandaş olarak, olayı futbol bazından alıp taraftar ve ekonomi tarafına meyillenip oradan da daha değişik yerlere doğru yürüyeceğim.

    taraftar futbolun güzelliklerinden biridir. taraftarsız futbol bir halta benzemez. isterseniz, dehşetengiz bir futbol oynayın, oynadığınız oyun yeterince zevk vermez. çünkü bir şey eksiktir. takımına gönül bağıyla bağlı bir taraftar ise ve eğer durumu yoksa, bir nebze günlük hayat meşgalesinden uzaklaşmak ister ki, hem takımını desteklemek hem de biraz olsun sevinmek için tribüne gelir. bu yüzden sahada iyi futbol, zevkli futbol izlemek ister. magandaları saymıyorum, onlar koftiden. niçin tribüne çıktıkları da belli, niçin düğünlerde derneklerde eğlencelerde serseri kurşunlar sıktıkları da, niçin trafiğe çıktıkları da.

    gelgelelim iyi futbol iyi futbolcularla oynanır. iyi futbolcular ise, istisnaların kaide bozmasından bağımsız, bir şekilde oynar. pasaportu önemsizdir. bu yerli olur, gurbetçi olur, yabancı olur. kimsenin iyi futbolcuya, sahada her şeyini veren topçuya ettiği söz yok.

    bununla birlikte, taraftar fitil olmak için, sigortaları attırmak için, sinir harbi geçirmek için tribüne çıkmaz, televizyon karşısına geçmez. bir süre sonra da gitmez ve izlemez zaten. bizim gibi umutsuz vakalar ise, göz ucuyla, tırnak kemirerek, “acaba mı” diyerek fıttırır. bu yüzdendir zaten ümitsiz vaka olması. ümidi üzülür.

    kaliteden yoksun bir futbol zevk vermezken, taraftardan yoksun olması anlaşılabilir bu yüzden. o zaman da kulüpler de zevk almaz. paradan olmuştur. şehir ekonomisi de hoşnut kalmaz durumdan.

    taraftarın tribüne gelmemesi üzerine öttürmek üzere hazırlanmışken, bir de türkiye futbol federasyonu’nun taraftara tribünü yasaklamak gibi hiçbir akli ve mantıki açıklaması olmayan uygulamasına da değinelim. ve hatta, devlet bakanlıklarının bu işe ses etmemesine de değinelim. çünkü, hiçbir mantıklı açıklaması yok.

    öncelikle istanbul’un üç büyüklerinden başlayalım ele almaya.

    galatasaray, ali sami yen spor kompleksi türk telekom stadyumu, 52600
    fenerbahçe, şükrü saraçoğlu spor kompleksi ülker stadyumu, 50500
    beşiktaş, inönü spor kompleksi vodafone park, 41900

    ideal bir ortamda, bu üç kulübün haftada oynadığı üç maçına toplamda ortalama 100000 kişi geldiğini varsayalım. -ideal dedik aslında ama biraz beklentiyi düşük tuttuk- ve bu 100000 kişinin ortalama n birim türk lirası maç günü harcaması yaptığını düşünelim.

    yani bu üç büyük kulübün ekonomiye katkısı,
    haftalık; 100000 * n birim türk lirası,
    yıllıksa; 100000 * 34 * n birim türk lirasıdır.

    en amiyane varsayımla n’i 100 lira -ortalaması bundan az değildir ve hatta hayli fazladır ya neyse- kabul edelim. maç biletleri, kombineler falan filan hariç. yeme, içme, ulaşım vesaire... parmak hesabıyla 100000 * 100 işleminden 10,000,000 türk lirası şehir ve ülke ekonomisi sirkülasyonundaki dönen para. bunu 34 haftaya yayarsanız, 340,000,000 türk lirası yapar. görece taraftarsız olan, başakşehir, kasımpaşa gibi istanbul takımları hesaba katılmamışken hem de.

    şimdi siz söyleyin bana: “yabancı sınırı kime hizmet ediyor? tribün ve stad kapatma cezaları, kime kesiliyor?”

    hadi istanbul’u geçin. izmir’e, bursa’ya, antalya’ya, trabzon’a bir bakın. o maç günlerinin ideal şartlarda şehir ekonomisi için ne ifade ettiklerini bir simule edin bakalım. ortaya ne çıkacak görelim.

    oldu ya, ideal bir ortamdan söz etmeyelim. 2016/17 türkiye süper lig sezonunun seyirci sayılarını baz alalım. (kaynak: sporx)

    kasımpaşa, 1430
    akhisar belediyespor, 1545
    gençlerbirliği, 2144
    başakşehir, 2566
    rizespor, 2648
    osmanlıspor, 3562
    alanyaspor, 3564
    adanaspor, 3642
    gaziantepspor, 3718
    karabükspor, 3764
    kayserispor, 4544
    antalyaspor, 10439
    trabzonspor, 11214
    konyaspor, 14498
    bursaspor, 17660
    fenerbahçe, 20526
    galatasaray, 23112
    beşiktaş, 29178
    toplam, 159504

    süper lig ekiplerinin toplamının 2016/17 sezonunda ortalama seyirci sayısı bu şekilde.
    süper lig kulüplerinin haftalık maç gününde dönen para:
    haftalık; 159504 * n
    yıllık; 159504 * 34 * n

    hadi, hesap her bir kişinin ortalama 100 lira harcadığından dönmesin ve 50 lira harcadığından dönsün.
    haftalık; 7,975,200 türk lirası,
    yıllık; 277,546,000 türk lirası yapar.

    üstelik bu sayılara avrupa ligi ve şampiyonlar ligi maç günleri eklenmemiş. hatta seyirci sayıları çok olan bursaspor, fenerbahçe ve galatasaray kulüplerinin taraftarları kötü futboldan dolayı takımlarına küsmüş ve maçlara gitmiyor.

    ülke futbolunun seyir zevkini nasıl artırabiliriz diye düşünüp ortaya bir çözüm attığınızda, seyirci sayısının da güzel futbolla artacağını göz önüne alırsanız, sayının birden fırlayacağını da hatırlatmak gerekir.

    bir de 2017/18 futbol sezonunun şimdilik satılan kombine satışlarına bakalım isterseniz. (kaynak: cnntürk, 22 ağustos 2017)

    galatasaray, 31212
    beşiktaş, 30000
    bursaspor, 20800
    fenerbahçe, 20000
    antalyaspor, 17000
    konyaspor, 13200
    kayserispor, 10840
    trabzonspor, 9823
    sivaspor, 8663
    başakşehir, 8350
    kasımpaşa, 5662
    kardemir karabükspor, 5500
    göztepe, 3801
    akhisar belediyespor, 2000
    gençlerbirliği, 1900
    alanyaspor, 1432
    malatyaspor, ?
    osmanlıspor, ?
    toplam, 187923

    malatyaspor ile osmanlıspor’un halihazırda bir verisi yok. gelgelelim, bu kombine kartı satışlarının artacağını öngörmek de zor değil. fakat kombine kartı satışı demek, maç günü aynı sayıdaki taraftar gelecek demek de değil. yine de kombine kart satışlarının transferlerin devam ettiğini, göztepe ile konyaspor’un uzun soluklu ceza almalarını göz önüne alarak, artacağını da öngörmek zor değil. maç günü satışa çıkan biletleri de hesaba katarak, tüm bunlar nezdinde sayının hemen hemen toplam kombine sayısına denk geleceğini, birbirini karşılayacağını düşünüyorum.

    yani daha şimdiden, ortalama 30000 kişilik fazla seyirciyi tribünde görmeyi beklersek hata yapmış olmayız sanırım.

    ben bakkal çırağıydım, finans falan bilmem, parmak hesabı yaparım. muhasebe defteri tutmadım, kara kaplı borç defteri tuttum. avmlere küfredip, küçük esnafın haline omuz attım. o yüzden tahammül gösteriniz. kıt kanaat aklımla, galatasaray’in maç günlerini, nevizade’sini vesaire yaşamış ve küçük şehirdeki maç günlerinin ritmini biraz olsun tutmuş, deplasman tribünün ne menem bir şey olduğunu görmüş biri olarak yazıyorum bunları.

    bir de, tff birinci lig’deki durumlara bakalım. (kaynak: transfermarkt.com.tr)
    eskişehirspor, 11,913
    adana demirspor, 7975
    şanlıurfaspor, 4807
    evkur yeni malatyaspor, 4750
    göztepe, 4478
    sivaspor, 4444
    samsunspor, 3625
    balıkesirspor, 3190
    boluspor, 3000
    gaziantep büyüksehir belediyespor, 2630
    giresunspor, 2376
    manisaspor, 2300
    elazığspor, 2112
    bandırmaspor, 1825
    ümraniyespor, 1600
    denizlispor, 1430
    mersin idmanyurdu, 1400
    altınordu, 383
    toplam, 3989

    yani bir futbol maçı haftalık şehrin ekonomisine 4000 * n kadarlık bir katkı sağlıyor. görece çok küçük bir birim değil mi? o zaman bu küçük şehir takımlarının taraftarını stada nasıl çekeceğini önce kulüp, sonra federasyon ve en nihayetinde devlet düşünmelidir. maç önü ve maç sonu etkinlikler düzenlenebilir mi? bunlar düşünülmelidir. olaya sadece futbol olarak bakmamak lazım. bu bir ekonomi.

    gerçi, tribün kültürünün, taraftar sayısının ve maç günlerinin ülkeye ekonomik olarak katkısının avrupa ve amerika’daki emsallerini yakalaması için ülkedeki refah seviyesinin artması icap eder, eğitim düzeyinin belli bir standarda bağlanması gerekir. falan filan. yani daha halletmemiz gereken temel problemler var. evin tozunu halının altına süpürmekle olmaz. yabancı sınırı buna benzer. neyse...

    futbolu milli mesele haline getirenler, bunları nasıl göz ardı ediyor anlamıyorum.

    bana kalırsa, tff birinci ligindeki yabancı sınırı da kalkmalıdır ya ona da neyse. doğru düzgün yönetilemeyen kulüpler sahiplik modeline geçmelidir. özellikle küçük şehirlerde, bu kadar büyüyen futbol endüstirisinde gönüllülük esası ve dernekler faslı çoktan kapanmıştır ve yürümemektedir. borcu takan başkan çekip gitsin, kulübü sömüren başkan ve yönetimler çekip gitsin, derdi tasası yeni gelene ve taraftara kalsın!

    iddiam odur ki, sahiplik modeli türk futbolunda çağ açmıştır, açacaktır. tek bir futbolcu yetiştirip avrupa’ya pazarlayabilen bir kulüp sahibi ihya olur. futbolun tatlı parasını yiyen adam da, alt yapının kulu olur. ülke ekonomise, para girdisi sağlar. üretir.

    futbolumuzun yeterince üretmediğini -hem sporcu hem ekonomi olarak- biz de biliyoruz. ama futbolumuzun zaten yeterince üretmemesine engel olanlara karşı çıkarız.

    ha bu arada passolig denen bir nane var. o da bir gelir kalemidir. ortada iyi bir futbol olduğunda, “şu haftasonu ne zaman gelecek?” “bugün günlerden galatasaray!” diye diye beklerken, el mecbur bu karttan da edinmek zorundasınız. kulüp bazında, 19,05tl, 19,50tl, 25tl, 32,50tl, 34tl ve 36,50tl gibi yıllık bedelleri var. o para da cebinden bir şekilde çıkacak!

    her şey para! oyun güzel olursa, oyun sizi stada çağırırsa, o para da bir şekilde veriliyor. çünkü biz biraz kaçmak, biraz mutlu olmak istiyoruz.

    son olarak şu “sahada milli marşı okuyacak adam bulamayacağız!” argümanına değinmek istiyorum. yoksa çatlarım.

    sahada olmayı hak etmeyen, oynadığı ve ona yatırım yapan kulübe, onu bağrına basan taraftara, kendi yeteneğine ihanet eden bir futbolcu milli marşı okumuş veya okumamış ne fark eder!? bir zaman gelir, sahada 22 türk futbolcu olur, o zaman da “bak bu çocuk içten okumadı ya da hiç okumadı, milli marşa saygısı yok!” demeye başlarsınız. biliyorum, çünkü bunlar yaşandı. bir insanın içini nasıl okuyabildikleri hayret şey doğrusu! neyse, geçelim. mesela olimpiyatlarda veya dünya şampiyonalarında milli marşımız okunduğunda gururlanıyorsunuz değil mi? işte oradaki asıl olay, sırf milli marşımız okunduğu için gururlanmak değildir. asıl olay, o sporcunun o kürsüye hak ederek çıktığının bilinmesi ve milli marşı gururla söylemeye hak kazanması ve diğer herkese de “helal olsun!” dedirtmesindedir. yoksa, hak etmeyerek, doping ile falan okutturulan milli marşın sonrası utançtır. hem de milli bir utançtır. onun gururu olmaz. futbol için ise yabancı sınırı, yerli oyuncu için doping gibidir. hak etmediği halde, kendisine bir mevki hazırlanmıştır. hak etmişse de, hak ettiği yerin kıymetini bilmez. ben oldum, der. gelişimi durur. çünkü öyle paralar kazanmaya başlarlar ki, ego tavan yapar.

    yani demek istediğim, hakkın itibarı olduğu bir memlekette, hak eden, hak ettiğini zaten alimallah alır.
  • 1173
    türk futbolcusu gelişmek, dünya futbol sahnesinde yer almak istiyorsa, futbolun hakkını vermek, gerçek futbol oynamak istiyorsa yabancı oyuncularla rekabet etmek, avrupa liglerine adım atmak zorundadır. ancak yabancı oyuncu sınırının olduğu ortamda türk futbolcuların yurt dışına gitmeyi pek de tercih etmeyecekleri tecrübeyle sabit. sınır varken türk futbolcusu değerli oluyor, hem de hakettiğinden fazla değere biniyor. dolayısıyla futbol oynamak için üstün bir çaba sarfetmesi gerekmiyor, sadece kendisi gibi yerli olan diğer oyuncularla rekabet ediyor. forma kapmak için yerli arkadaşlarıyla mücadele etmesi yeter. kendisi gibi olan, kendisiyle aynı altyapı eğitimini alan futbolcularla yapılan rekabet oyuncuya artı değer katmaz, oyuncu kendini aşamaz. kendini aşamayan, gelişemeyen futbolcu da, yine tecrübeyle sabit olduğu üzere, ne milli takımına ne de avrupa kupalarında mücadele ederken kulüp takımına fayda sağlayamaz. sadece kuralların kendisine sağladığı avantajla paraları cukkalar, o kadar. ne ligin marka değeri artar ne de milli takımımızın ve kulüplerimizin itibarı.

    futbolcuları yerli-yabancı diye ayırmak ülke futboluna, futbola dayalı ekonomiye zarar veren bir uygulama. peki ne için? "evlatlarımız" psikolojik olarak etkilenmesin, kendilerinden daha iyi performans gösteren yabancı arkadaşlarının gölgesinde kalmasın diye!

    yabancı oyuncu sınırı konusunda 4-5 sene sonrasının meçhul olması da bu anlamda bir güvensizlik ortamı yaratır. bence dünya futboluna tam anlamıyla adapte olmak, avrupa ligleriyle, büyük takımlarla başa baş mücadele etmek ve uluslararası kupalarda iddialı olabilmek için yerli-yabancı ayrımının süreye tabi bırakılmadan terkedilmesi gerekir.
  • 1174
    #2236443
    #2236445

    hakkında gündem yaratılmaya devam ediliyor. en temel argüman da "istiklal marşını okuyacak kimse kalmadı" ve "lucescu izleyecek türk oyuncu bulamıyor."

    öncelikle futbolcu istiklal marşını okuyamayınca ülke bölünmez vatan elden gitmez bunu bir kenarda tutalım. ingiltere'de fransa'da ispanya'da ve eey almanya'da bu tür bir sıkıntı görmedim en azından. hatta böyle bir sorunu onlara anlatmak istesek yabancı dilimiz ne kadar iyi olursa olsun anlamayacaklardır konuyu. sanırsın savaşa gidiyoruz.

    sonra ve bence en ironik olanı; "lucescu izleyecek türk futbolcu bulamıyor" argümanı. lucescu'nun kendisi türk mü? madem bu kadar kritik bir mesele bu yerli olma meselesi, neden romen bir adam var takımın başında? lucescu istiklal marşını okuyabiliyor mu?

    milli takım'ın bayrak adamları, bırak bayrak adamlarını neredeyse hiç biri düzgün türkçe konuşamıyor. bırakın konuşmayı türkçe yazamıyor bile lan. -de'leri "kenarıya" yazamıyorlar bile. bırakın bu saçma sapan argümanları.
  • 1175
    (bkz: #2236443) demiş ertuğrul sağlam. yabancı sınırı 14. 14'ten fazla kaydedemezsin demek bu. illa 14 yabancı al demek değil. zorunlu kural yok yani. onu geçtim; oynatacak oyuncu bulamıyorsan veya bulamayacaksak, yabancıyı daha da sınırladığında kimi oynatacağız? türk oyuncu yoksa, kimi oynatacağız? sorun yabancı sınırı değil, türk oyuncu yetiştirme sorunudur. bunun adını doğru koyalım. alt yapı bilgimiz ve uzmanlığımız bu ülkede yok. yabancıyı sınırlayarak türk oyuncu yetişmez. aksine vasat futbol sorunu belirir. bunun adı budur.

    aslında olayı serdar gürler özetliyor. "yerli oyuncular maddi anlamda sıkıntı çekiyor. sınır kalkmış olmasa 1'e değil de 7'e oynardık. etkileniyoruz bu durumdan." http://www.fanatik.com.tr/...m-aciklamasi-1300564
    durum budur.

    ha altınordu da alabiliyor mesela 5+5 tane yabancı. ama kadrosundaki oyuncuların hepsi türk. zorla değil ya...
App Store'dan indirin Google Play'den alın