• 578
    içinde bulunduğu durum hakkında yapılan eleştiriler üzerine hocası çıkar başkanım hak etmiyor der; başkanı çıkar hocam hak etmiyor der; hoca çıkar futbolcular hak etmiyor der; futbolcular çıkar hocaları hak etmiyor der. ayrıca dışarıdan yorumcusu, maç anlatanı da milli takım bunu hak etmiyor der.

    anladık lan bi biz hak ediyoruz şu rezaleti! ne bok yediysek bunların eline düşmek için...
  • 581
    bu zihniyet türkiye'nin anasını belledi ki, türk futbolunu es mi geçeceklerdi yani. işin özeti bu. türkiye'nin hangi kurumu başarılı ki, türkiye futbol federasyonu başarılı olsun. yüce önder mustafa kemal atatürk'ün gençliğe hitabesinde yazıyor ya; 'cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş'
    şu an yaşadığımız durum o hesap. türkiye elden gitmiş, sokarım futboluna.
  • 583
    berbat durumdadır.
    berbat durumda olmasının sebebi milli takımın ya da kulüp takımlarının aldığı mağlubiyetler de değildir. kabul etmek lazım ki futbolun bir kazananı ve bir de kaybedeni oluyor. sporun doğasında var yenilgi. hemde ölümün madenciliğin fıtratında olmasından bin kat daha fazla. türk futbolu berbat durumdadır çünkü futbolun fıtratında olmayan tonla şey futbola egemen olmuştur.

    öncelikle siyaset. spora siyaset karıştırmayalım diyen siyasiler sporu yönetmektedir. yönetmek bir yana kirli emellerine alet etmektedirler.
    sonrasında ırkçılık, daha beteri çeşitli federasyonlar aracılığıyla ırkçılığı tespit edilen sporcuların korunması ödüllendirilmesi.
    keza şike. şikesi tespit edilen kulüplerin korunması cezalandırılmaması, spora şike bulaştırdığı tespit edilen şahısların sporun göbeğinde bulunmaya devam etmeleri, hatta sporu resmi veya gayrıresmi yönetmeleri.
    eşitlik ilkesine aykırılık. devletin kimi takımları açıkca kayırması, kimi takımlara açıkca kin gütmesi. misal galatasaray'ın önüne seyrantepe ile ilgili çıkarılabilecek her türlü zorluğun devlet tarafından çıkarılması. vergi dairelerinin kimi takımları hedef haline getirmesi. sermaye piyasası kurulu gibi resmi kurumların aldığı kararlarla kimi şirketlerin büyümesinin ve güçlenmesinin önüne geçmeye çabalaması... eşit olmayan federasyon uygulamaları, adil işlemeyen disiplin kurulları...
    çağdışı uygulamalar. misal yabancı sınırı... bu rezil yapı nedeniyle ortaya çıkan acaip acaip kontratlar. radyasyona mağruz kalmış hilkat garibesi bebekler misali...
    ehil olmayan insanların sporun önemli mevkilerine atanması. ehil insanların hakettikleri noktaya gelememesi. misal hakan çalhanoğlu. misal "ışıd öldürüyor ama işkence bari yapmıyor" diyen akp millet vekilinin tbmm milli eğitim gençlik ve spor komisyonu başkanı olması. ışıd'ın cinayetlerini mazur gösterme çabasında olan bir kişinin içerisinde gençlik ve spor geçen bir komisyona başkan olabilmesi...
    spora ayrımcılığın, şiddetin bir politika olarak sokulması. milli takımda arkadaşının ağzına silah sokan veya sokulmasına sebep olan bir futbolcunun çok ağır şekilde cezalandırılması bir yana milli takıma çağrılmaya devam edilmesi.
    vatandaşın parasının fahiş teknik direktör ücretleriyle, aptal aptal hazırlık maçlarıyla spor adı altında birilerine peşkeş çekilmesi. rüşvet, hırsızlık, ahlaksızlık...
    yani insanın aklına gelen irili ufaklı o kadar çok şey var ki....
    gırtlağına kadar değil burun deliklerine kadar boka batmış, aldığı her nefeste akciğerleri pislik dolan bir spor ve bu sporun bir parçası olan futbol...
    evet futbolumuzun berbat hali brezilya'dan 12 kasım 2014'de 4 tane gol yiyen milli takımdan kaynaklanmamıştır. dünyanın her takımı brezilya'dan 4 gol yiyebilir, dünyanın her takımı turnuvalarda başarısız olabilir. bir sonraki gün doğruları yapar ve başarıyı yakalar. ancak türk sporu, içinde türk futbolu da dahil olmak üzere öyle bir ortamın içerisine sokuldu ki, doğruların yapılması, başarının yakalanması imkanı neredeyse yok gibi. bundan böyle başarı çıtasını düşürecekler ve halkı başarıyı elde ettiğimize inandıracaklar. evet türk futbolunda berbat olan son şeyi de son cümleme sakladım. berbat bir algı yönetimi, medya gücünü kullanarak insanların iradesini sakatlayacak derecede yanlış algılar oluşturmak ve bundan büyük çıkarlar sağlamak. türk sporu türk siyasetinin özetidir. resim malesef budur.
  • 585
    20. yüzyıl başlarında pek hoş karşılanmayandır efendim. bu dönemde çok güçlü bir örgütlenme olmadığını biliyoruz ancak türk futbolunun gayri resmi olarak emekleme dönemleridir.

    türk futbolu ile ilgili yeni bir araştırmaya başladım sözlük, bu araştırma kapsamında çok ilginç olaylar ve hikayelerle karşılaştım. bunlardan bazılarını paylaşmak istedim ancak nereye koyacağımı bilemedim. türkiye'deki futbol hikayeleri olduğundan bu başlığın en uygun yer olacağına karar vermiş bulunuyorum. türk futbolunun rezil haliyle ilgili tartışmaları biraz bölüyor olacağım ama herkes biraz kafa dağıtır bu sayede.*

    --- alıntı ---

    1908 yılında iskoç evening telegraph gazetesinde şöyle bir olay gazetede kendine yer buluyor:
    “türkiye’de pek teşvik görmeyen spor, büyük zorluklarla yapılmaktadır. izmir ve istanbul arasındaki futbol maçıyla gayrete gelen reşad bey isimli bir türk genci, kendi arkadaşlarının yanı sıra bazı rum ve ermenilerin de katılmasıyla bir kulüp kurmuş ve idmanlara başlamıştı. birkaç gün önce, gece yarısı evine gelen polis, onu üsküdar’a götürüp kulüp ve futbol oyunu hakkında uzun bir süre sorguya çekti. türkçede top kelimesi aynı zamanda bir silah anlamına geldiğinden, işler büsbütün karıştı. yetkililer, büyük bir komployla karşı karşıya bulunduklarına ve kulübün aslında gizli bir örgüt olduğuna inanmıştı. topun gerektiği gibi incelenmesi için gönderilen özel memur, bunun bir şeytan icadı olduğuna karar verdi. kulüp tüzüğü bir başka aleyhte delil olarak görüldü. kulübün renkleri ve formalarıysa, gizli bir örgütü ortaya koyan en büyük delildi.”

    --- alıntı ---
  • 587
    kısaca özetlemek gerekirse;

    futbolcusu, arkadaşı olan insanlara " ağzına silah dayar " oğlunun ağzına silah dayanan baba çıkar medya'ya iki kelam eder , sonra birileri çıkıp der ki, yahu niye babaları konuşturdunuz ??!! zaten 2008'deki avrupa şampiyonasında anaları konuşturmuştunuz der.

    isimler evet önemlidir, tek tek sayabilirim ancak adaletli olduğunu zannedenler bu ülkede futbol yönetiyor ve bu ülke'de haksıza ceza kesilmeyip, haklıya ceza kesiliyorsa herkes bir günden sonra isyan etmeye başlar, bu günlerimiz iyi günlerimiz, ben milli takımını desteklemiyorum, ay yıldızlı bayrak için canımı veririm ancak benim bayrağımı kirli eller taşıyor ve buna ben bir çare bulamıyorsam, ben ölmüşümdür.

    türk futbolu'nun cenazesi kalkalı çok oluyor, bari arada sevap kazanalım'da ruhuna bir yasin-i şerif okuyalım.
  • 588
    türk futbolunda yapılan yanlışlardan birini açıklamaya çalıştım: (bkz: #1598492)

    bununla birlikte, hakan çalhanoğlu ve ömer toprak'ın milli takımımızdan uzaklaştırılmasıyla zaten olmayan ümidim iyice bertaraf oldu. yahu kardeşim; olayı bilmeyen bir adam gelse, sorsa " hakan çalhanoğlu'yla ömer toprak'ı neden kadroya almıyorsunuz, suçları ne?"
    - başlarına silah dayandı.

    böyle bir şey olabilir mi ya? böyle bir saçmalık olabilir mi ya? silah çeken paşa paşa keyfine göre takılıyor, oynamaya devam ediyor. adamın başına silah dayandı diye milli takımdan uzaklaştırılıyor. ulan yazıklar olsun. zaten kimin ne olduğu belliydi ama fatih terim'e ayrıca yazıklar olsun. sikeyim futbolunu lan değil gökhan töre - hakan çalhanoğlu, messi - mustafa sarp olsun aynı şeyleri söylemezsem de şerefsizim. sikeyim futbolunuzu. gencecik masum adam orada tek bir anlık hatayla ufacık bir el kaymasıyla ölecek lan.
  • 589
    duvara toslamıştır.

    milliyetçilik duygularımı çok küçük yaşta kaybettim. hiçbir zaman milli takımı desteklemek zorunda hissetmedim kendimi. böyle bir zorunluluk görmedim zira hep içimden geldi. tümer metin'i hiç sevmezdim, onun attığı gollerle deli gibi sevindiğimi hatırlıyorum. zerre kadar milliyetçilik duygum yok demiş miydim? hep içimden geldi. yaşadığım toprakları sevdiğim için, buradaki insanları sevindirdiği için sevdim milli takımı. ya da somut bir gerekçem yoktu yine de sevdim diyebilirim.

    arkadaşım siz tam olarak ne yaptınız da bu sebepsiz ve çıkarsız sevgiyi yok edebildiniz aklım almıyor. yahu zerre ileriye götürmeseniz, olduğu yerde bıraksanız zaten sevecektik. onu da geçtim; yokuş aşağı yuvarlansa da sevecektik biz. bir boka benzemeseydi de sevecektik. on yıllardır en büyük sosyal etkinlikti futbol. haftasonu heyecanla beklenir haftaiçi biten maçların goygoyu yapılır bir sonraki hafta konuşulur dururdu. berberde, otobüste, takside, okulda, markette, tarlada orada burada doğru ya da yanlış konuşulurdu bir şekilde. nasıl oldu da ben milli takım maçlarını heyecansız takip eder oldum?
    nasıl oldu da berberde, okulda falan şimdi futbol bile konuşulmuyor?
    nasıl bir kutuplaşma yarattınız da insanların konuşacak bir şeyi bile kalmadı artık.
  • 590
    yillarca futbol ile yasamis futbol izlemis futbol oynamis futbol konusmus insanlari futboldan sogutmayi basarmistir. gunumuzde turk futbolunun nasil bir hizla yok olmaya gittigini gormemek icin artik kor olmak gerek. degisen bir sey olmazsa bu paralar bu pazardan ciktiktan sonra sadece turk topcularin debelendigi bir ligimiz ve avrupayla bir ilisigimizin olmadigi yillar yasayacagiz. ulke de bu surecte dipi gormus olur heralde, sonra yeniden bir kalkinma yasariz gibi geliyor. genelde boyle olmus bu topraklarda.
  • 592
    cidden ilginç bir hal almaya başlamıştır. 6 ay önce bana gelip trabzon'un başına ersun yanal, fener'e ismail kartal, galatasaray'a da hamza hamzaoğlu geçecek deseler ''ya git bi çay koy'' derdim. fakat şu an anlıyorum ki geldiğimiz noktada her şey mümkün. bir ay sonra hamza kovulup teknik direktör drogba falan olabilir mesela, hiç belli olmaz.
  • 593
    daha kendisine top gelmeden pas atacağı adamı belirleyen sneijder out,

    topla beraber yengeç gibi bir o yana, bir bu yana dönen, götü sıkışınca rakiple topun arasına girerek faul alan selçuk in.

    e türk futbolu bu halde olunca ne ortegalar iş yapıyor, ne anelkalar. ne lincolnlar iş yapıyor, ne quaresmalar.

    edit: bu arada türkiye'de gençlerbirliği'nde bile oynayamayan, antalyaspor'a kiralanan jedinak'ın premier lig performansı bile türk futbolundaki seviye ve ahbap çavuş ilişkisi hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar.
  • 594
    hala bu kadar çarpık olmasının, ve gözümüze soka soka sömürülüyor oluşunun sebebi tamamen bizleriz. yani dünyanın herhangi bir yerinde tabii ki böyle bir şeyin suçlusu ya da sorumlusu taraftar olamaz ancak türkiye'de tek sebebi biziz.

    yine dünyanın her yerinde herhangi bir sporun popülaritesi gördüğü ilgi ile doğru orantılıdır. ne kadar çok seyirci; o kadar çok popülarite, o kadar çok para, o kadar çok şan, şöhret, belki de başarı. tabii ki bu ilginin doğru yönetilmesi sonucu o spora gönül verenlerin o oyunu izlemekten ya da oynamaktan, kısaca ona katkı vermekten aldığı hazzın büyük oluşu.

    bizde ise durum çok farklı. tam bir kapitalist düzen; paran, gücün veya bir kaç tanıdığın varsa haz duyan, şanı, şöhreti olanlar kervanındasın. aksi takdirde sisteme katkı veren ve diğerlerinin ceplerini doldurmak için orda olan bir köleden farksızsın. sonucu belli müsabakalar, sonucu belli sezonlar. sen renk aşkıyla yanıp tutuşurken, arkada dönen yüzlerce dolap.

    bunun önüne geçme umuduyla yola çıkan ya da çıkacak kişileri canım ülkemde bekleyen son ise hep aynı olacak; ya hakettiğin yerlere gelemeden önün bir şekilde kesilecek, işin elinden alınacak, sonuçta o pozisyon için orayı henüz geçen hafta aklına koymuş mustafa abi'nin yeğeni var, ya da yola çıkış amacını unutarak ona buna yaltaklık etme şartıyla yavaş yavaş yükselme ama kesinlikle en tepelere ulaşamama. sonuçta en tepe demek para demek, büyük pastanın dağıtıldığı kişi sayısında bir kişilik bir artış demek. yedirmezler paşam.

    biz bunları, dünü, bugünü hatta geleceği bile bile işte böyle bir oyuna katkıda bulunuyoruz. kombine alıyoruz kulübümüze katkı olsun diye, gidiyoruz formalar tişörtler atkılar bereler alıyoruz yine kulübümüze katkısı olsun diye, gidiyor eve lig tv bağlatıyoruz yine takımımızdan ayrı kalmayalım diye. peki bizim renk sevdasıyla harcadıgımız tüm bu para hatta zamana ne oluyor? ben harcadıklarım ile doğru orantılı şekilde bu oyundan almam gereken hazzı hatta fazlasını alabiliyor muyum?

    koca bir hayır. tüm bu para, harcanan zaman ve çekilen onca çile bize yine çarpıklık olarak geri dönüyor. birilerinin cepleri dolarken, mustafa abi'nin yeğeni biraz isim yapıp, daha feyzli abilerin tanıdıkları şöhret basamaklarını beşer beşer çıkıyorlar. işin ilginci tepedekilerin yediği pastanın boyutu her geçen gün gitgide büyürken onu paylaşanların sayısı ya aynı kalıyor ya da ordan da kelleler eksiliyor.

    peki en başta yaptıgımız tanımdaki "belki de başarı" kısmı? senegal'e attıgımız o altın golü kim unutabilir! peki ya çek cumhuriyeti, hırvatistan maçları? galatasaray'ın uefa kupası?

    koca bir yalanın içinde, o yalana ortak olmuş kendimizi kandıra kandıra yıllarımızı harcıyor her gün birilerinin ceplerini dolduruyoruz.

    keşke ülke çapında halkın içinden başlatılarak çok büyük bir ayaklanma başlatılsa, statlara değil bin iki bin kişi kimsecikler gitmese, evlerde kahvelerde maçlar izlenmese, kısaca futbola akıtıtığımız musluklar bir bir kapatılsa, işte o zaman belki bir uyanış, bir silkinme olur. düzen ve baştakiler tepetaklak edilir. belki önümüzdeki 10, 20 sene çöpe atılır ama sıfırdan çok akıllı bir şekilde yapılanılır. hoş, dönüp arkamıza baktıgımızda bir kaç küçük parıltı dışında zaten 90 senemiz de çöpte değil mi?

    hayaller hayaller.
  • 596
    bir dönem belçika futbolu neyse şu an türk futbolu odur. (bkz: 404 not found)

    belçika'dan farkı ise, yozlaşmanın, kayırıcılığın hat safhada olması nedeniyle düzelme imkanı limit sonsuz'un oralarda bir yerdedir. düzelmesi için ise ne zaman yandaşlık, akrabacılık, paraya tapma, sporda siyaset vs. gibi unsurlar biter ki bu bir ütopya ve türkiye eğitimle devrim yapar dürüst insanlar yetiştirir o zaman belki ama kurtulması dönem itibariyle zor değil imkansızdır. neden dersek (bkz: yeni türkiye düzeni). düzeni derken düzeni işte anlayan anlar.
  • 598
    kocaman bi çöp. tut, buruştur ve çöpe at. bu.

    nedir olay? başka bi şey yok amına koyayım! cebinde paran yok, uzun vadede senin yanında kimse yok, ailen bir var, bir yok... sevgilin bir var, bir yok... çevrende ölüm var. aç var. açık var. bugün dünyada seni mutlu edebilecek çok az şey var... napıyorsun? galatasaray kazansın da biraz -sahteden- mutlu olayım diyorsun. aslında, temeline döndüğünde futbola dair dürüst, temiz, güzel hiçbir şey yok. bugün bu düzende senin futbola dair en sevdiğin şeyler; sarı-kırmızı bile artık o kadar güzel değil.

    ben kurtulmak istiyorum aslında. futboldan, kir-pas ve bok içindeki her şeyden... vakit kaybı; aciziyet, haksızlık, şerefsizlik ve... zaman kaybı moruk.
App Store'dan indirin Google Play'den alın