• 1
    ankara 19 mayıs stadı dış saha'da oynanan 1. u19 ligi yükselme grubu mücadelesinde futbol tarihine geçecek bir olay yaşandı.

    maçta önüne düşen topu kaleye göndermek yerine farklı bir şekilde auta gönderen futbolcu, saha dışında park halindeki bir aracın camını kırdı. kırılan cam sonrası aracın sahibi, eşi ve çocuğu sahaya girerek, futbolculara tepki göstererek kırılan camın parasını istedi. sahaya giren ailenin yüzünden karşılaşmanın hakemi gökhan kızıltan, maçı 22. dakikada durdurdu ve ailenin saha dışına çıkmasının istedi. bu olay üzerine sahaya giren aileyi polis ekipleri sakinleştirerek saha dışına çıkardı.

    talihsiz olayda aile sahaya girerek kırılan camın parasını istemesi futbol tarihine geçti.

    yeğeninin maçını izlemeye gelen ailenin başına gelen olay futbol tarihine geçti. arabasının saha kenarına çekerek maçı izleyen ailenin başına gelen olayda s.g eşi ve küçük oğlu ile birlikte sahaya girerek kırılan camın parasını futbolculardan istedi. maçı izlerken sahadan atılan top arabasının camını kırınca güvenlik barikatını aşan aile sahaya girdi. amatör kameraya yansıyan olayda aile kırılan camın parasını istedi.
    çektiği şut arabaya geldi, ortalık karıştı

    01 nisan 2013 pazartesi 16:16:49 - trtspor.com.tr

    ankara amatör kümede oynanan bir karşılaşmada forvet oyuncusu ahmet'in attığı şut, kale yerine saha dışındaki park halinde bir aracın camına isabet edince ortalık karıştı.

    arabasının camı kırılan aile ile hakem, futbolcular ve polis arasında ilginç diyaloglar yaşandı.

    baba a.g futbol sahasında "böyle şey olur mu, burası maç yeri mi diyerek herkese tepki gösterirken, arabamın camı kırıldı sizden davacıyım, paramı verin" dedi. "gelip bir özür bile dilemiyorlar. burası dağ başı mı" diye tepki gösterdi.

    eşi s.g ise polise, "bu nedir arkadaş, benim çocuğum ölüyordu. madem işlem yapmayacaksınız, o zaman her kaza yapan çeksin gitsin,"diyerek tepki gösterirken ailenin küçük çocuğu ise oyuncak araba direksiyonu ile saha içersinde dolaşmakla yetindi.

    http://www.trtspor.com.tr/....UVmPAT6sQJg.twitter
  • 2
    bu ülkede benim gördüğüm genel "adalet" refleksi, bir zamanlar kendi sahip olduğu konumu kaybetme olasılığı beliren veya halihazırda çoktan o konumu kaptıran grupların ve başkasının lehine yapılan haksızlıklar kendi lehine yapılmadığı zaman ses çıkaranların tekelindedir. gerçek anlamda, dürüst ve samimi bir şekilde çok çok az sayıda kişi mevcut adaletsizlikten kendi veya yakın çevresi de nemalandığı zaman çıkıp "göte göt" diyebilmiştir bu ülkede. tabii bunun yaşadığımız coğrafyada şuraya birkaç satır karalamak kadar kolay olmadığının altını çizmekte fayda var ancak bu durum kabak gibi ortadayken aradan çekip çıkarılan şeylere göre yorum yapmanın bilimsellikten uzak olduğu, hadi bilimselliği siktir ettim doğruluk ve samimilik amacı güdülerek yapılmadığı basbayağı ortadadır.

    milyonlarca şey içinden herkes kendi işine geleni çekip çıkarabilecek kadar kolay ulaşabiliyor artık çok şeye. ancak beyin aynı paralelde gelişmeyince ve içimizden atamadığımız "biat" kültürü var olduğu müddetçe (çoğumuz belki bunun farkında dahi değiliz) ortaya ancak trajikomik durumlar çıkabiliyor. sanki tüm dünya tarihinde olan tüm olaylar onlarmış gibi ve daha önceki hiçbir gelişmeden etkilenmemiş gibi çocukça yorumlar çıkıyor. sonra da insanlar böyle böyle deliriyor işte.

    nispeten yakın tarihteki olaylara bakıp (yegane olaylar onlarmış gibi) "türkiye'ye şikeyi galatasaray getirdi" çıkarımı yapılıyor yıllardır, üstelik bunu yapanlar arasında muhakkak rahatsızlığını dile getirenler olduğu gibi en hafif tabirle kendi takımları için benzer "iddia"lar ortaya atıldığı vakit o iddiaların gerçek olmadığını (gerçektir değildir değil şu anda meselem, çünkü gerçek olsa da olmasa da sonuç değişmeyecek) ispatlamak için akıllara ziyan açıklamalar getirip pis pis sırıtan insanlar çoğunlukta olduğu halde.

    bir şeyi nedense (muhtemelen de işimize geliyor) unutmayı çok kolay beceriyoruz. türkiye'de yaşıyoruz. mevcut iktidarın iski skandalından hala ve hala bahsedip belediyelere rüşveti, yolsuzluğu nurettin sözen getirmiş gibi argümanlar sunmaları vardır ya hani. halbuki bakın tekrarlıyorum, türkiye'de yaşıyoruz ve bu ülkede belediyelerde (ve her yerde) rüşvet ve yolsuzluk sabah 9, akşam 6 mesai yapıyor, yetmiyor iş çıkışı lüks restoranlarda iş toplantıları adı altında ek mesaiye kalıyor. kuvvetle muhtemel bu durum da sadece günümüzün, yakın tarihimizin gerçeği değil.

    sonuç olarak, bir genel hayat felsefen vardır (biliyorum çok şey istemek artık bu), yüksek oranda ona göre şekillendirirsin yorumlarını. benim için kıymetli olan budur. gerisi "sen de haklısın"cılık zihniyetinden öteye geçmez. veya alenen olayları otaya koyarken taraflı davranmaya girer, çoğunlukla da bir tarafa peşinen inanmaya dayanır ki sorgulamadan gelip biat eden çoğunluk için doğal bir sonuçtur bu. çıkıp da "abicim bizim de lehimize bir dolu şey oluyor, valla açıkçası her şey hak bize, beter olsun geride kalan herkes, umrumda da değil" diyebilmek ıvırmaktan kıvırmaktan yeğ olmalıdır. tabii ki "aynası laftır kişinin işe bakılmaz" zihniyetini şiar edinmiş toplumlarda zor, hatta olanaksız bir durum.

    neyse, şimdi şu aşağıdakileri koyduktan sonra "türkiye'de şikeyi sadece fenerbahçe ile beşiktaş yapıyor. bu camiaların alayı böyle zaten, ehi ehi" desem olur mu, bence olmaz. hem eksik bir yaklaşım olur hem de muhabbet "siz uefa kupasını aldınız ama biz de sizi yendik, ehi ehi" ile bitebilir ki aman diyeyim:

    http://p.twimg.com/A5fecyBCMAAh3jS.jpg:large

    http://tinypic.com/view.php?pic=jkxefl&s=7

    http://www.fotomac.com.tr/...4965B40B08E5B3Ay.jpg

    http://img580.imageshack.us/...951beiktafenerba.jpg

    http://img638.imageshack.us/...951beiktafenerba.jpg

    gün gelip kendi aleyhimize sonuç yaratacak durumlarda pozitif ayrımcılık yapabilecek duruma gelmediğimiz müddetçe de oturup adamakıllı bazı hususları masaya yatırmanın anlamı yok. yoksa bazı camiaların kuruluşundan beri pislik içinde boğulduğunu, diğerlerinin ise melek gibi olduğunu düşünen "saf"lıkta arkadaşlarla (nedense bana ortaokuldaki din derslerini hatırlatır hep) bu tartışmalar olmaz.

    arada söylüyorum, şurada sevdiğimiz bir halt kalmıştı, onunda anasına tecavüz edilirken susup, hapishanede tecavüzcü niye korunmuyor diye ağlayanlar da tecavüzcüden çok farklı değil ve izlediğimiz tiyatronun sorumlularından. lig tv, marka değeri, hede hödö diye diye futbol zevkimizin iyice içine edenlerden de farklı bir şey beklemek safdillik olurdu zaten.

    göndermeden ekleme: olur da, fenerbahçe ve beşiktaş ile ilgili bağlantıların şike ile ilgisi olmadığı sonucu çıkıyorsa bu yazıdan (ki zaten gerçekleşmemiş hadiseler olsa eklemezdim, her şey açık ve net), demek ki istediğimi anlatamamışım demektir. demek istediğim her kulübün içinde bu durumlara yol açabilecek gruplar varken kulüpler kendi yollarını çiziyorlar, kimisinde baskın kimisinde sönük kalmasının nedeni bu. ancak esas mesele bundan bağımsız olarak çok daha üstlerde, en azından benim açımdan.

    gönderdikten sonra ekleme: bu yazı, 6 nisan 2013 galatasaray mersin iy maçı sonrasında rastladığım takımımıza yönelik yorumlara karşılık facebook'ta yazıldığı için hitap edilenin sadece galatasaray tarafarı olduğunu düşünmek yanlış olacaktır. hatta dikkatli okunursa bilakis muhatapın başkaları olduğu da anlaşılacaktır.
  • 3
    http://www2.galatasaray.org/kulup/haber/17698.php

    türk futbolunun âli çıkarlarını ciddi biçimde merak ediyorum.*

    a. şikenin üstünün örtülmesi, türkiye'nin avrupa kupalarına 1 takım eksik gitmesi.

    3 temmuz 2011'den başlayarak fenerbahçe, beşiktaş ve sivasspor'un şikeci olduğu kesinleşti. trabzonspor'un elde edeceği şampiyonluğun saha dışı etkilerle çalındığı ortaya çıktı. bunun üzeri fenerbahçe'nin cezasının avrupa kupalarına gitmesi halinde artacağını tahmin eden mehmet ali aydınlar fenerbahçe'yi avrupadan men etti. yerine trabzonspor gitti. 2011-2012 sezonunda trabzonspor, bursaspor,gaziantepspor, beşiktaş avrupa'da mücadele etti. aslında gitmesi gereken 5 takımdı. zamanında men işinin yapılmamasından dolayı 4 takım gitti. hani nerede ülke puanı. ardından süper playoff gibi saçma bir sistemle para, müşteri kaybeden digitürk'e fazla maç ile para kazandırılmaya çalışıldı. süper playoff'ta 5 kişi öldü. 27 şubat 2012'de yıldırım demirören rte tarafından tff başkanlığına atandı. amaç herkes ile her şey ile kavga edip, fenerbahçe'nin şikeden en az zararla çıkmasını sağlamaktı. işi bozan uefa oldu. özellikle isviçre, yunanistan, italya gibi ülkelerde olan şike olaylarında çıkan cezalar uefa'nın türkiye'ye yumuşak yüzlü olmasını engelliyordu. zaten uefa 25 haziran 2013 uefa kararlarında çifte standart çıkmayacağının mesajını tüm avrupaya verdi. ardından cas davasını milli menfaatler ile çeken fenerbahçe'nin hızlı cas süreci başladı. beklemedeyiz. cas'tan çıkacak karar bağlayıcı olacak.

    b. ırkçılığın üstünün örtülmesi

    1- 20 kasım 2011 beşiktaş galatasaray maçından sonra bjk tv'de yorumcu olan burhan akdağ eboue için "eboue'yi hafta içi national geographic'te çok görürsün dedi. ardından galatasaray yönetimi bu ... girişim dahi yapmadı. zaten ırkçılık türkiye'de olmazdı. daha fazla ayrıntı için ykaraca'nın (bkz: #824766) entry'sine bakabilir.

    2. 16 nisan 2012 beşiktaş galatasaray maçısırasında oyuncumuz emmanuel eboue'ye ırkçı hareketlerde bulunuldu. hatta oyuncumuz yapılan aşağılık hareketler sonrası oynadığı yeri değiştirmek zorunda kaldı. sözde özgürlükçü çarşı yapmazdı, çarşı iyi çocuktu. hep eboue tahrik etmişti.

    3. 15 nisan 2012 fenerbahçe trabzonspor maçısırasında cemaat ve iktidarın sevgili çocuğu emre belözoğlu didier zokora'ya seni siktiğimin zencisi dedi. emre bey'e 3 maç ceza çıktı. tff daha fazla ceza veririz ama elimizdeki görüntüler olmasına rağmen. vermeyeceğiz dedi. aynı sistem felipe melo'nun 27 ocak 2013 galatasaray beşiktaş maçında tükürmeden 4 maç ceza alması sağlandı.

    4. 12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı başlamadan önce. oyuncularımız idmanı sırasında dallamanın biri oyuncularımıza muz salladı. 2020 olimpiyatlarını düşünen güzide hükumetimiz sağ olsun olayın üstünü çok güzel biçimde kapattı. sonuçta milli meselemiz.

    c. bardağın son noktası

    2010-2011'de dibe dalış yapan galatasaray ünal aysal yönetiminde fatih terim'e gitti. 2009'da milli takıma bırakıp inzivaya çekilen hoca aslında mükemmel bir düşman susturma fırsatı yakalamıştı. özellikle florya'da ve saha içi disiplinsizlikler ve sürekli yapılan yönetim hatalarından bıkan galatasaray taraftarı en iyi dönemini yaşatan hocasına her fırsatta destek verecekti. galatasaray için transfer sezonu sıkıntılı başlayacak olsa da türkiye'nin en oyuncusu selçuk inan çocukluk hayalini gerçekleştirmek üzere 5 yıllık sözleşme imzaladı. fenerbahçe'nin elinden alınması bile sezona kafadan 1-0 önde girmekti. ardından yapılan transfer ile galatasaray 2011-2012 haftasında istikrarsız bir görüntü çizerken, 7 aralık 2011 galatasaray fenerbahçe maçında fenerbahçe'nin ezilmesi galatasaray'ın yükselme devrinin başladığının ispatıydı. 13. haftada oynanan bu maçtan sonra galatasaray süper final ile 40. haftaya kadar liderliği korudu. 4 sene sonra şampiyonlukla sezon bitirildi. 2012-2013 sezonunda dönem dönem krizler yaşansa da 6 sezon aradan sonra katılınan şampiyonlar ligi'nde çeyrek final ve 10 puan fark ile şampiyon olundu. 2013-2014 transfer sezonunda kadroyu korumak en büyük hamle idi. galatasaray'ın önünü kesmek için çıkarılan 6+0+4 yabancı sınırı bile çözüm olmayacağı anlaşılırken 19 ağustos 2013 galatasaray gaziantepspor maçından sonra bir anda göksel gümüşdağ denen iktidar yancısı göksel gümüşdağ'ın fatih terim'e türk milli takımının teklif edildiği bomba gibi kucağımıza düştü. rezalet hale gelen milli takım için mustafa denizli gibi dünyaya milli takım çalıştırsın diye gönderilen adam boşta iken bu teklifin galatasaray'ı karıştırmak ve fatih terim'i koparmak için yapıldığı çok açık. en büyük silahları ise vatan, millet, sakarya edebiyatı. umarım fatih terim, ünal aysal ve galatasaray bu girdabın içine düşmez. türk futbolunu kim batağa çektiyse o kurtarsın!
  • 4
    --- alıntı ---

    gençlik ve spor bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, bakan kılıç, cavcav ile yaptığı görüşmede, türk futboluna 210 milyon liralık sıcak para müjdesi verdi. kulüpler birliği vakfı'na da destekte bulunan kılıç, kulüplerin dernekler yasası'yla yönetilmesini kabullenemediğini ifade etti.

    cavcav da en kısa sürede spor kulüpleri yasası'nı hazırlayacakları sözünü verdi. spor toto süper lig isim halkı bedeli olarak türk futboluna 125 milyon dolar destek veren bakanlık, 2 yıldan bu yana geleneksel hale getirdiği sezon öncesi anadolu kulüplerine desteğini bu yıl da artırarak devam ettirdi.

    anadolu kulüplerine 7 milyon liralık kaynak
    spor toto teşkilat başkanlığı, 2013-2014 futbol sezonu öncesi spor toto süper lig'de mücadele eden kulüplere takım başı 500 bin lira tutarında toplam 7 milyon lira kaynak aktardı. bu ödemeden beşiktaş, galatasaray, fenerbahçe ve trabzonspor feragat etti. yedi milyonluk sezon öncesi destek, anadolu kulüplerine gidecek.

    futbola geçen yıl 18 milyon lira yardım yapan spor toto teşkilat başkanlığı, 2010-2011 sezonunda süper lig’in isim hakkını yıllık 125 milyon dolar karşılığında 5 yıllığına almıştı. bu yıl isim hakkında 12 milyon liralık bir artış gerçekleşerek 5 yılda futbola gidecek rakam 188 milyon liradan 210 milyon liraya çıktı.

    galibiyet başına 120 bin lira
    başkanlık, yeni sezonda futbol kulüplerinin mücadele ettikleri liglerde maç başına aldıkları primlerde de artışa gitti. spor toto süper lig'de mücadele eden kulüpler geçen sezon futbol sezonunda mağlup olduklarında 60 bin lira gelir elde ederken bu sezon bu rakam 70 bin liraya yükseldi. kulüpler geçen sezon beraberlik başına 80 bin lira prim alırken, 2013-2014 futbol sezonunda bu rakam 10 bin lira artarak 90 bin liraya yükseldi.

    spor toto süper lig'de bu sezon takımların galibiyet başına aldığı para, 20 bin lira artarak 120 bin liraya çıkarıldı.

    avrupa'da mağlubiyete ilk kez ödül
    gençlik ve spor bakanlığı, türk takımlarının avrupa’da daha fazla mücadele edebilmesini teşvik için mağlubiyetlerine bile ilk kez prim desteği verme kararı aldı. buna göre avrupa’da mücadele eden türk takımları mağlup olsalar bile 100 bin lira prim alacak.

    avrupa kupaları maçlarında 2012-2013 futbol sezonunda beraberliğe 80 bin lira ödenirken, 2013-2014 sezonunda bu rakam tam 70 bin lira artarak 150 bin liraya yükseldi. geçen sezon avrupa kupaları maçlarında kulüpler galibiyet başına 100 bin lira kazanırken bu rakam yüzde yüz artarak 200 bin lira oldu.

    ptt 1. lig'deki takımların da gelirleri arttı
    ptt 1. lig'de mücadele eden kulüpler, geçen sezon mağlubiyetleri halinde 30 bin lira elde ederken, bu sezon 35 bin lirayı kasalarına koyacak. kulüplerin beraberlik başına aldıkları 40 bin lira ise yeni sezonda 45 bin lira oldu. evsahibi takımlar geçen yıl sahalarında kazandığı maç sonunda 50 bin lirayı hak ederken, bu sezon bu rakam 55 bin liraya yükseldi.

    ptt 1. lig’de mücadele eden kulüpler geçen yıl deplasmanda galip geldikleri maç başına 60 bin lira kazanırken, bu sezon deplasman galibiyetlerine 65 bin lira ödenecek.

    spor toto 2. ve 3. ligler ile bal
    spor toto 2. lig’de takımlar da geçen sezon mağlubiyet durumunda 30 bin lira kazanırken, bu rakam yeni sezonda 35 bin liraya yükseltildi. kulüplerin, geçen sezon beraberlik başına aldığı 40 bin lira da bu sezon 45 bin liraya çıktı. evsahibi takımların sahalarında galip geldiklerinde aldıkları 50 bin lira bu sezon 55 bin liraya yükselirken, deplasman galibiyetlerinde de 60 bin liralık ödül de 65 bin liraya çıktı.

    spor toto 3. lig’deki mağlubiyetlere ödenen rakam, geçen sezon 30 bin lira iken bu sezon 35 bin lira oldu. takımların beraberliklerine geçen sezon 40 bin lira verilirken bu sezon kulüpler, beraberlik başına 45 bin lirayı kasalarına koyacak. evsahibi takımların sahalarında aldıkları galibiyetlere verilen rakam 50 bin liradan 55 bin liraya yükselirken, deplasmanda kazanılan maç sonunda kulüpler bu sezon 65 bin lira elde edecek.

    bölgesel amatör lig’de (bal) mağlubiyete ödenen rakam, bu sezon 30 bin liradan 35 bin liraya yükseltildi. beraberliğe ödenen rakam yeni sezonda 45 bin lira olurken, evsahibi takım sahasında galip geldiği her maçtan 55 bin, deplasmanda alınan galibiyetten ise 65 bin lira gelir elde edecek.

    --- alıntı ---

    http://tr.eurosport.com/...o3892698/story.shtml
  • 5
    bugun hakkinda enteresan ama onemli bir yaziya denk geldigim ulke futbolunun genel adi.
    oncelikle yazi icin soyle linki verelim: http://www.radikal.com.tr/...enuz_kokmadi-1154430

    cok enteresan detaylari (aslinda bilindik konular bunlar) barindiran bir yazi olmus. ulkenin aman soyle kalkindik, iste boyle firladi ekonomimiz tandansinda bize sunulana benzer bir kulupler ekonomisi profili cizebiliriz. uretim bakimindan cok dusuk duzeyde ama harcama kalemlerinin uctugu bir duzen.
    onceki bir kac yazimda, ozellikle futbolcu maaslari ve giderleri konularinda bu ekonomik carpikliga deginmistim. ancak korkularimizda haksiz degiliz. kanimca buyuk kulupler yavas yavas, hele ki financial fair play iyice etkili oldugunda, zor durumda kalabilirler. bir glasgow rangers olurlar mi, bilmiyorum, ancak zor gunlerin olacagi kesin.

    galatasarayimizi ele alacak olursak, basari endeksli sozlesmelerin arttigini gormemiz gerekiyor. yuksek futbolcu maaslari ciddi bir problem ki bunda yabanci sinirinin dogrudan etkisi var. kadroyu daraltmamiz, masraflari azaltmamiz sart. genel olarak kabul goren borclanmanin finanse edilebildikce problem olmadigi gercegi gelir kalemleri borclanmasina gore bu kadar dusuk seviyelerde olan firmalar icin dogru bir yaklasim olmaz. ben unal aysal'in bu durumu gordugunu dusunuyorum. mancini ile yapilan sozlesmede yer alan basari odakli primlerin sebebi bu. mancini bu basarilari elde edebilir mi, benim kesin bir fikrim yok, evet ya da hayir demem zor. futbol'u o kadar bilmedigim gibi, mancini'yi de pek tanimiyorum. ancak sunu gorebiliorum ki, galatasaray borsada degerini yitirir, borclanmasi degismeden basarisiz bir periyoda girerse yonetimden once kendi oz ekonomisi gidebilir. bu ciddi bir risk. futblcular bu riski hissetmezler cunku onlar bu firmanin profesyonel birer calisani. ancak yonetimde eminim ki bunu hissedenler var.

    yonetimde yer alan adnan nas gibi maliye bas mufettisliginden gelen, pwc gibi bir firmanin yonetim kurulu baskani olmus birinin en buyuk artisi aslinda kotu giden kulup ekonomisini disariya olumlu yansitabilecek gostergeler sunabilmesi. bilirsiniz ki bazen ekonominin nasil oldugundan cok disariya nasil yansitildigi da onemlidir. bu bakimdan, en azindan kisa vadede, financial fair play konusunda korkum yok diyebilirim. ancak orta vadeli planlarda bir terslik olursa, gostergelerle de yapabilecegimiz bir sey kalmaz ve iste orada terslikler baslar.

    uzun lafin kisasi, bence kulubun en cok ekonomik olarak bir yeniden yapilanmaya gitmesi gerekiyor. mevcut duzen, son zamanlarin favori tabiri ile pek surdurulebilir degil gibi gozukuyor.

    yine de tabi bu ekonomik carpikligin ozune donecek olursak, benim kisisel gorusumdur bu, turkiye'de futbol, kendisine gosterilen ilgiyi, enerjiyi ve maddi destegi kesinlikle haketmiyor.
  • 14
    ozeti yasin'in 7. soruya verdigi cevapta gizli:

    http://www.fourfourtwo.com.tr/...ortaj-yasin-oztekin/

    --- alıntı ---

    türkiye’de futbolcuların arkasını toplayan birileri var. idman yaptığın malzemeleri bile sahanın içine atıyorsun. tesiste yediğimiz yemeğin yanında kola içiliyordu! almanya’da biri kola içmeye kalksa olay çıkar. türkiye’de antrenmana geç kalsan “trafik vardı” diyorsun bitiyor, almanya’da maçta oynayamazsın. alıştıkça daha rahat oldu ama tuhaftı.

    --- alıntı ---
  • 17
    ölmüş, ağlayanı yok.

    şanlıurfaspor'un ilk iç saha maçına birkaç gün kalmış olmasına rağmen zemin patates tarlasından hallice. atatürk olimpiyat stadı deseniz beşiktaş dışında bir takımın kullanmamasına ve aylardır orada maç yapılmamış olmasına rağmen saha zemini beşiktaş-arsenal maçında rezil durumdaydı. hadi, çok sık maç yapılıyor, 2 takım birden kullanıyor, zemin dinlenemiyor durumu olsa anlarım da bu şekilde mantıklı bir açıklama getirmek imkansız.

    son olarak da süper kupa maçına 3 gün kalmış olmasına rağmen manisa'daki saha zemini şu haldeymiş:
    https://pbs.twimg.com/media/BvkDscnIgAI30SB.jpg

    yani cidden akıl alır gibi değil, her işimiz eksik, her işimiz yanlış. acaba ülke futbolunu yönetmekle mükellef yetkililer, sorumlu hissetmiyorlar mı kendilerini veya zeminlerin bu rezil hallerini görüp utanmıyorlar mı. ingiltere'ye bakıyorsunuz, üçüncü lig takımının sahası bile gayet iyi bir zemine sahip. en basitinden 19 ağustos 2014 tarihinde oynanan beşiktaş-arsenal maçını izlerken zeminin rezilliğinden dolayı içim daraldı, futbol izlemek istemedim. fakat o maçın hemen ardından başlayan real madrid-atletico maçına baktığımızda zemin mükemmel bir görünüme sahip. oynanan futbol da keyifli ve izlenir bir hal alıyor normal olarak. zemin oynanan futbolun kalitesinde doğrudan etkili bir faktör fakat biz maalesef yeteri kadar önemsemiyoruz bu konuyu ve göz ardı ediyoruz.

    keza tribün ve seyirci sayısında da aynı basiretsizlik söz konusu. özellikle bu passolig uygulaması önümüzdeki sene ciddi anlamda olumsuz etki edecek seyirci sayılarına. en basitinden 5.29 milyon nüfusa sahip iskoçya'da maçlara yılda 3.3 milyon taraftar giderken 75 milyonluk ülkemizde bu sayı 3 milyonmuş. maçlara giden ortalama seyirci sayısı baz alındığında da avrupa 12.si durumundayız zaten.

    kısacası marka değeri, ceplerini daha fazla doldurmaktan başka bir düşüncede olmayanların uydurduğu bir kılıftan ibaret. ülke futboluna genel olarak baktığımızda avrupa'nın ne kadar gerisinde olduğumuzdan, galatasaray haricinde iğrenç bir futbol ortamına sahip olduğumuzdan başka bir şey göremiyorum ben şahsen. buna ek olarak ne federasyon başkanı sıfatına sahip demirören'in, ne türkiye futbol direktörü gibi şaşalı bir mevkiye ve ağırlığa sahip olan terim'in bu konular üzerinde gram kafa yorduklarını sanmıyorum. millet olarak "böyle gelmiş, böyle gidecek" kafasındayız. resmen bir kurtarıcı bekliyoruz, futbol sevdalısı kişiler olarak elimizden hiçbir şey gelmiyor. tek yapabildiğimiz bunları konuşarak ön plana çıkarmak ama diğer yandan bunun da fayda etmeyeceğini biliyoruz çünkü baştaki kişilerin amaçları futbolu yönetmek veya ülke futbolunu yükseltmek falan değil, ceplerini doldurmak.

    şurada da güzel bir yazıya denk geldim. sağlam verilere dayandırılarak ülke futbolu ele alınmış. içini biraz daha daraltmak isteyen varsa göz atmasında fayda var: http://www.milliyet.com.tr/...0-blog-yazar-yazisi/
App Store'dan indirin Google Play'den alın