• 521
    ölmüş, ağlayanı yok.

    şanlıurfaspor'un ilk iç saha maçına birkaç gün kalmış olmasına rağmen zemin patates tarlasından hallice. atatürk olimpiyat stadı deseniz beşiktaş dışında bir takımın kullanmamasına ve aylardır orada maç yapılmamış olmasına rağmen saha zemini beşiktaş-arsenal maçında rezil durumdaydı. hadi, çok sık maç yapılıyor, 2 takım birden kullanıyor, zemin dinlenemiyor durumu olsa anlarım da bu şekilde mantıklı bir açıklama getirmek imkansız.

    son olarak da süper kupa maçına 3 gün kalmış olmasına rağmen manisa'daki saha zemini şu haldeymiş:
    https://pbs.twimg.com/media/BvkDscnIgAI30SB.jpg

    yani cidden akıl alır gibi değil, her işimiz eksik, her işimiz yanlış. acaba ülke futbolunu yönetmekle mükellef yetkililer, sorumlu hissetmiyorlar mı kendilerini veya zeminlerin bu rezil hallerini görüp utanmıyorlar mı. ingiltere'ye bakıyorsunuz, üçüncü lig takımının sahası bile gayet iyi bir zemine sahip. en basitinden 19 ağustos 2014 tarihinde oynanan beşiktaş-arsenal maçını izlerken zeminin rezilliğinden dolayı içim daraldı, futbol izlemek istemedim. fakat o maçın hemen ardından başlayan real madrid-atletico maçına baktığımızda zemin mükemmel bir görünüme sahip. oynanan futbol da keyifli ve izlenir bir hal alıyor normal olarak. zemin oynanan futbolun kalitesinde doğrudan etkili bir faktör fakat biz maalesef yeteri kadar önemsemiyoruz bu konuyu ve göz ardı ediyoruz.

    keza tribün ve seyirci sayısında da aynı basiretsizlik söz konusu. özellikle bu passolig uygulaması önümüzdeki sene ciddi anlamda olumsuz etki edecek seyirci sayılarına. en basitinden 5.29 milyon nüfusa sahip iskoçya'da maçlara yılda 3.3 milyon taraftar giderken 75 milyonluk ülkemizde bu sayı 3 milyonmuş. maçlara giden ortalama seyirci sayısı baz alındığında da avrupa 12.si durumundayız zaten.

    kısacası marka değeri, ceplerini daha fazla doldurmaktan başka bir düşüncede olmayanların uydurduğu bir kılıftan ibaret. ülke futboluna genel olarak baktığımızda avrupa'nın ne kadar gerisinde olduğumuzdan, galatasaray haricinde iğrenç bir futbol ortamına sahip olduğumuzdan başka bir şey göremiyorum ben şahsen. buna ek olarak ne federasyon başkanı sıfatına sahip demirören'in, ne türkiye futbol direktörü gibi şaşalı bir mevkiye ve ağırlığa sahip olan terim'in bu konular üzerinde gram kafa yorduklarını sanmıyorum. millet olarak "böyle gelmiş, böyle gidecek" kafasındayız. resmen bir kurtarıcı bekliyoruz, futbol sevdalısı kişiler olarak elimizden hiçbir şey gelmiyor. tek yapabildiğimiz bunları konuşarak ön plana çıkarmak ama diğer yandan bunun da fayda etmeyeceğini biliyoruz çünkü baştaki kişilerin amaçları futbolu yönetmek veya ülke futbolunu yükseltmek falan değil, ceplerini doldurmak.

    şurada da güzel bir yazıya denk geldim. sağlam verilere dayandırılarak ülke futbolu ele alınmış. içini biraz daha daraltmak isteyen varsa göz atmasında fayda var: http://www.milliyet.com.tr/...0-blog-yazar-yazisi/
App Store'dan indirin Google Play'den alın