resim
Johannes Hendrikus Olde Riekerink
Görev:Teknik Direktör
Takım:Dewa United
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 2076
    he jor'u da yollayalım he. sonra başkası gelsin 6 ay sonra onu da yollayalım. sonra başkası gelsin 6 ay sonra onu da yollayalım. şunu net olarak anladım ki bu taraftar mentalitesiyle türkiye'den uzun vadeli başarılı olacak bir takım çıkması imkansız. burda jor'u gömen çoğunluğun eski entrylerine baktığımda görüyorum ki jor'dan önceki 1293219038 teknik direktörümüzün de rezalet olduğunu ve gitmesi gerektiğini buyurmuş bir çoğu. öyle bir futbol kitlesi var ki türkiye'de klopp'un simeone'nin bile başını yer. jor da gitsin boşuna uğraşmasın. bu sene şampiyon olsa bile seneye olamazsa zaten yollar taraftar el birliğiyle kendisini. ya tarihimizin en iyi topunu oynadığımız dönemlerden biri olan 2011-2012'de bile burada her kaybedilen puan sonrası burda hocanın kellesi isteniyordu. daha ne olsun amk.
  • 2077
    ben kendisinden artık ümidi kesmek üzereyim. çünkü teknik direktörlük görevini yapamadığını düşünüyorum. tecrübesiz ve yetersiz. ayrıca o sezon başında bize hissettirdiği forma adaletini gram uygulamıyor. taraftarın gözünde tek kredisi kaldı. oda fenerbahçe derbisi. o maçta da bir numarasını göremezse bu taraftar ve camia anında istifa sesleri yükselmeye başlar.
  • 2078
    takıma kattıkları ve katacakları konusunda çok soru işareti var. yani küçük çaplı bile olsa devrim yapacak bir görüntüsü yok. hele işin içine gönderilme beklentisi girerse kadro seçimleri bizi çok üzecektir. bir taraftar olarak kalmasını istememin tek sebebi yerine gelecek olan saçma sapan yerli teknik direktörler. takım geçen sezon ki gibi çok kolay yenilebilen, bütün takımların 3 puan alma parolasıyla çıktığı bir halde olacaksa ayrıldıktan sonra kimse bey falan hatırlamaz. acilen bir anlayış oturtmalı, gerekirse vazgeçilmez güzüyle bakılan oyuncuları yedek oturtmalı ve takımın bir teknik direktörü olduğunu hissettirmeli. tabi fb maçını da kaybedersek kimsede sabır kalmaz. idare ediyor diyenler bile artık yeter diyecek bu net.
  • 2080
    gunahim kadar sevmedigim sabri, semih, selcuk uzerinden degerlendirilen kiymetli hocamiz. soruyorum simdi, 1hafta boyunca butun antrenmanlari yerinde takip eden kac adam var burada? adamlarin yemeklerine, tesislerdeki durumuna birebir sahit olan kac kisi var? adamin bi bildigi var ki onlari oynatiyor. demek ki antrenmanlarda verdigi direktifleri daha iyi yerine getiriyorlar da o sebeple her hafta bu adamlari goruyoruz. veyahut da bu adamlar hala yerli cete isinde. birilerinin ekmegine yag surulsun diye ama yardimcilar, ama futbolcular birlik olmus gelenin gecenin kuyusunu kaziyor.yine tekrarliyorum, gunahim kadar sevmem,birak galatasaray'i,memleketimden dolayi denizlisporda bile ucretsiz oynatmam. o derece. ama iste oyle sadece televizyonlarda goruldugu gibi degil bazi seyler. bunlari da goz onune alalim asip kesmeden once. sozun ozu, sapla samani ayiralim.

    edit: ek detay. yerli ceteyi eklemeyi unutmusum.
  • 2081
    serdar aziz oynayacak durumda iken semih kaya'yı tercih ettiği gün benim kendisine olan inancım kırıldı malesef.

    hadi selçuk'u oynatmasına birşey demiyorum, 1 dmc-1 mc-1 amc tarzı oynatmak istiyor ve selçuk yerine oynayacak o tarz başka bir adam yok fakat linnes'i bu kadar çabuk harcayan adamın sabri'ye ve semih'e inatla forma vermesi akıl alır gibi birşey değil. kaldı ki kendisi podolski'yi, sneijder'i filan gerektiğinde kenara çekebilen bir teknik adam ama sabri ve semih tercihleri inanılmaz şaşırtıyor beni.
  • 2082
    çok karışık ve enteresan duyguların insanlarıyız.
    birkaç hafta önce kimse sorsan "en az 3 yıl" kalsın sistem kuralım derken şimdilerde gönderilme planları yapılıyor.
    yerine gelecek kişi düşünülüyor.
    kimse şu anki halinden memnun değildir takımın, eyvallah. ama geçen seneki kadroya çok yakın bir halde oynuyorken,
    transferlerden tolga dışında verim aldığımız yokken ve as oyuncularımız ciddi yaş almışken kendisinin direkt yavaş oyuna teşviği olduğunu mu düşünüyorsunuz?
    yavaş ve yaşlı oyuncularla, elinden geldiği kadar topa sahip bir futbol anlayışını deniyor ki şu malzeme ile yapılması gereken de o.
    geçen seneki dinazor denizli yönetimindeki şuursuz takımı izleyeceğime, kendisinin yönetimindeki takımı izlerim. en azından bilirim ki ileride altyapıdan, transferlerden ve doğrudan katkı yapılacak değişikliklerden kaynaklı umudum olacak.
    iyi futbol iyi futbolcularla oynanıyor ne yazık ki. kötü takımların bile kötü futbolcuları ile bizi yenmesinin sebebi, ortak bir mücadele ve saldırı ruhu olması, oyun anlayışının ona göre örülmesi.
    bizim oyuncularımız ise, oyunlarda gelip son vuruşu yapıp kahraman olan kişi olmak istiyor hep. işi o raddeye getirmeye hevesli olan bruma ve tolga dışında istekli insan yok.
    birkaç senedir de kurumsal kimliğimizi, saldıran yapımızı kaybettik bu oyuncular yüzünden. pasif, yılmış, yaşlı ve ekseriyetle türk pasaportlular yüzünden.
    şimdi gelip jor başlığında kötü yorumlar yapmak, birçok etkeni gözardı etmek demek. gerekli etüt'ü kafada yapmamak ve işin kolayını aramak demek.
    kadronun tamamına yakın kısmı değişmeden bizim oyun yapımız değişmeyecek, takım başına kim gelirse gelsin. bu böyle.
  • 2083
    leş kargalarını ortaya çıkaran teknik direktörümüz. elin kanatlıları iyi de gitse kötü de gitse advocaat için futbol takımının obrası falan derken biz iki mağlubiyette yine kelle istemeye başlamışız.

    osmanlı zamanında da varmış böyleleri. çok kirli olan, yağlanmış kazanlarda yemek yedikleri için hoşaf bile yağlı olurmuş. sonra yanılmıyorsam 2. mahmut mutfağı temizletince, "hoşafın yağını kestiler." diye yüksek sesli konuşmaya başlanmış falan.

    ne diyelim. bekleyip görmek lazım.
  • 2084
    takımının hakkını savunamayan bir yönetimin teknik direktörüdür.

    her maç rakiplerimiz hakem tarafından iteklenmekteyken galatasaray resmen katlediliyor ve yöneticilerimiz pişmiş kelle gibi çıkıp hakemleri alkışlıyorlar. oğlum bunlar hani eğitimli adamdı lan. kimi şakşaklayacaklarını şaşırdılar. cumhurbaşkanı, başbakan, yıldırım demirören, aziz yıldırım, hakemler, beyaz futbol... nerde lan sizin beyniniz. sorgulamıyor musunuz yaşananları...

    hoca ise takımı mücadele gücü bakımından yükseklere çekti. ancak takım hücum organizasyonları konusunda sıkıntılı. bana göre orta sahada selçuk yüzünden yaşadığımız yavaşlık bunda bir numaralı faktör. aslında çözüm belli. de jong sonunda iyileşti. milli takım arasından sonra tam anlamıyla hazır olacaktır. 20 kasım 2016 fenerbahçe deplasmanında sanıyorum ilk defa tolga ile birlikte izleyeceğiz orta sahada. ben riekerink bey'e güveniyorum. desteğim de tam. yeni kurulan bir takımız. beklentim şampiyonluk değil. beklentim güzel futbol. futbol takımına 1-2 sene içerisinde gerekli yatırımları yapar, yolumuzu açarız. eldeki kısıtlı bütçeyle başarı istiyorsak zaman gerekiyor.

    guardiola 6 maç üst üste kazanamıyor.
    mourinho'nun manchester united'ini görüyoruz.
    mağlubiyet, beraberlik ya da kaybedilen şampiyonluk hocayı kötü yapmaz. belirli bir periyodda aldığı takım, yaptığı harcama ve yakaladığı ivmeye bakarak değerlendirmek lazım.

    tüketim kültürü ve şımarıklık... kimsenin arkasında durmazsanız başarı gelmez. bence sadece bruma performansı bile hocanın arkasında durmaya değer. ben sezon içerisinde sinan gümüş'ün de benzer bir ivme yakalayacağını düşünüyorum...

    hala sabri ile oynuyor tarzı eleştirilere katılmıyorum. bunu diyorsan sabri oynamazsa kim oynamalı onu yazmalısın.
  • 2086
    jan olde riekerink aslında futbol bilgisi itibariyle iyi bir hoca. ancak bilmesi gereken bazı hususlar var. daha doğrusu bize özgü bazı sendromları bilmeli ki tedbirini alabilsin. aksi halde hep yanlış tercihler yapar. nedir bu sendromlar;

    1-yerli, hatta yerlinin yerlisi futbolcuların hocayı göndermek için uyguladıkları satış sendromu. defalarca yaşandığı için örneklendirmeye gerek duymuyorum. zaten o nedenle sendrom halini almıştır.

    2-antremanlarda döktürürler, kadroya girerler ve maçta en kritik anlarda seni satarlar. adı yapmadı değil yapamadı olur. senin ruhun bile duymaz. o nedenle diyorum ki cesur olmak zorundasın riekerink bey.

    3-seni satmayacağından emin olduğun futbolcularla çık sahaya. örneğin takımda sürekli onbir yapmak için yanıp tutuşan serdar aziz, n. de jong, sinan gümüş ve luis cavanda'da ısrar edebilirsin. çünkü sani satma ihtimalleri yok.

    4-menejerler, gazete ve tv yorumcularının oluşturduğu lobilerin saldırısına dayanmalısın, dayanmak zorundasın. aksi halde seni hep yanlış tercihlere zorlarlar. bu tezgaha gelmemelisin.

    5-eren derdiyok ve podolski ancak birbirine alternatif olabilir ya da rakip çok zayıf ise çift forvet oynarlar. eren'i motive etmek için podolski'yi kullanmayı düşünmelisin. çünkü ilk beş haftanın eren'i yok sahada. adam bayağı uyuyor. motivasyonunu kaybetmiş çok açık. neden onu uyandırmıyorsun? yani motivasyonunu kaybedip sahada uyur gezer dolaşanları kulübeye almakta tereddüt etmemelisin riekerink bey.

    gerisi biraz sabır biraz destekle gelir diye düşünüyorum.
  • 2087
    topa sahip olma konusunda çığır açacak sonuçlar alıyor olabilir. ancak çok temposuz bir futbol oynuyoruz. tempo yapabilmek için kompozisyonlar varyasyonlar üretmeliyiz. şimdiye dek seyrettiğimiz, eren'e şişirilen toplar, bruma'nın bireyselliği ve sneijder'in 10 ortasından ne kadarı isabetli olursa. böyle hücum edersek sonuç alamayız. mutlaka ama mutlaka göbekten kanatlara, selçuk, de jong, ciğerci, sneijder ve beklerle örülü bir pas kanalı oluşturmalı ve tek top oynamalıyız. 3. bölgede top tutabilmek adına saklamak gereksiz. topu saklamak adına kaybettiğimiz süre zarfında rakip defans yerlerini alıyor ve resmen elimizde anahtar olmadan, kapıdan içeri girmeye çalışıyoruz, halbuki kapı kapanmadan, elimizi araya soksak bir şekilde içeri gireriz. topa sahip olmak evet önemli bir istatistik ama skor tabelasında hiç bir zaman %71 - % 29 galatasaray kazandı diye bir şey görmedim. göremeyiz. x faktörümüz, topa sahip olma yüzdemizden vazgeçip hücum ataklarını olabildiğince seri ve isabetli paslarla geliştirmeliyiz. zaten 3. bölgede 5 adamla rakip üstüne gitmişsek seçenekler arttıkça gol şansımız da artar. ama 3. bölgeye her defasında rakip defans yerleşmişken kanatlardan inersek, ceza yayına sirküle olan oyuncularımızda markaja maruz kalır, pas opsiyonu azalır ve anlamsızca denediğimiz milyon ortadan gol çıkmasını bekleriz. eminim ki hocamız da durumun farkında. ancak topa sahip olup garantici bir anlayışla kazanmak istiyor. futbol 90 dakikalık bir oyun. bu süre zarfında barcelona olsanız atak bulamazsanız nihayet kaleniz düşer. topa sahip olmak kadar, sahip olduğunuz topları verimli kullanmak da önemlidir. hocamızdan, sahip olduğumuz her topla rakip kaleye gitmemizi istiyorum. her pozisyonda şut denensin, rakip ceza sahasına 4 adamla girelim. ama bekleye bekleye top çevire çevire değil. mutlak biçimde terim'in baskılı başlangıçlarına muhtacız. skoru bulduktan sonra dilediğimiz kadar pas oyunu oynayabiliriz. ama lütfen hocam, derbide ilk yarıda skor bulalım, bulamazsak pozisyon bulalım. ben sahada mental uyuşukluk içinde bir takım seyretmek istemiyorum!
  • 2089
    kendisinin üzerine neden bu kadar gidiliyor anlamış değilim, evet son haftalarda gereksiz puan kaybı yaşadık ve takım çok keyifsiz oynuyor ancak bu hemen kelle almayı gerektirmez. bir de kendisinin geleceğini 20 kasım 2016 fenerbahçe galatasaray maçı'na bağlayanlar var ki evlere şenlik, sanırsın her sene fener'i kadıköy'de 4'lük 5'lik yapıp dönüyoruz. şimdi gelip de bizim için galibiyet önemli değil iyi futbol önemli falan diye atarlanmayın lütfen. bu takımın ilk haftalarda nasıl oynadığını gördük en azından ışık veriyordu ve takımın neler yapabileceğini bize gösteriyordu, sonrasında ne oldu derseniz işte orası muamma belki de jor hocamız baskıyı kaldıramadı. basının gereksiz baskıları ve yönetimin arkasında olduğunu hissettirmemesi buna eklenince hoca afalladı. kendisinden daha da yetersiz ve basiretsiz teknik adamlara zaman tanıyacağımıza jor hocamıza bu zamanı verelim kanaatindeyim.
  • 2090
    benim için an itibariyle hayal kırıklığı hocadır. 1 maçta linnes'i kızağa çekti bir daha yüzüne bakmadı. ligin ilk iki maçını oturup izlese selçuk'un linnes'e hiçbir şekilde yardım etmediğini 2. maçla beraber sabri'yle neredeyse kucak kucağa oynadığını görecekti. ne yazık ki abdullah avcı'nın gördüğünü kendisi göremedi. galatasaray futbol takımı sağ eli arkadan bağlı bir boksör edasıyla oynuyor. sadece sol kanadımız çalışıyor. bunu da bruma carole ve sneijder'a borçluyuz. selçuk artık yedek beklemeli. bir frikik golüne bir sezon harcamanın anlamı yok. ideal libero ikilisi tolga ve de jong olmalı. de jong ahım şahım oynadığından değil, selçuk kadar vurdum duymaz oynamadığından orada tolga ile banko oynamalı. pratikte tüm gücümüzle sol kanattan saldırmaya çalışıyoruz lakin yakın markaj uygulandığında sneijder ve bruma bitik selçuk'tan top alamadıklarında geriye geliyorlar. sneijder geriden oyun kurmaya çalışınca haliyle asıl oynayacağı alana hırpalanmış geliyor. diri bir şekilde top kullanamıyor. bu da haksız bir şekilde eleştirilmesine yol açıyor. çünkü taraftarımız topun olduğu alana bakarak eleştiri yapıyor. zaten sabri'nin bunca senedir bu takımda olmasının sebebi de tam olarak bu. sene başında aldığım sabri varsa izlememe kararının ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anladım. bir ara eren bruma ve tolga'nın hatrına katlanıyordum bu palyaço ve defanstaki saz arkadaşlarına. yine izlememek en sağlıklısı olacak sanırım. jor bey hamza için de yazdığım gibi eğer balta, selçuk ve sabri gibi miadı çoktan dolmuş adamlarla devam ederse bindiği dalı kesmeye devam eder. yeter artık senin orda 3 tane topçun var artık oturt şu kenafir gözlüyü. abdullah avcı'nın galatasaray'ı sağ kanada mecbur etmesi orjinal bir taktik değil. futboldan 100 gram anlayan her rakip teknik direktör eğer sol kanadımızı durdurabilecek güçteyse kesinlikle sağ kanattan bir halt yiyemeyeceğimizi biliyor. 2 senedir de aynı şekilde önlem alıyorlar. ayrıca bir başka fanteziye tutulduk gibi. o da eren'in sağ kanattan gelecek ortaya sağlak olduğu için daha iyi vurabileceği. bu teoriyi pratiğe dökmek için orada orta yapan bir sağ bekin varlığı elzem.

    jor beyin oyuncu değişikliklerini de eleştirmek gerekiyor korkarım. 90 dakika sistemde inat etmek bu ligde yemiyor jor beycim. bunu rijkaard da denedi, skibbe de. eğer rakibin kapanmışsa ikinci forveti 60'larda almak icap ediyor artık. hele ki oyunu kuramıyor ve doldur boşaltlara başlamışsan.

    son sözüm de sözlük ahalisine olsun. uzun zamandır yazmıyorum. memlekete üzülmekten galatasaray'a enerjim kalmıyor. çok da şeyettiğinizi sanmıyorum ama ara ara yazarım heralde.
  • 2091
    muhtemelen basının 20 kasım 2016 fenerbahçe galatasaray maçı hakkında yazdığı şeylerden haberi yok ve orada yazılanların da hiçbirisini yapmayacak... yine yaptıktan sonra göreceğiz ne yaptığını...

    misal ben de az önce "riekerink daha önce chedjou'yu kestiği gibi bu sefer de hakan balta'yı kesip stoperde semih - serdar ikilisini oynatmayı planlıyor, bekler değişmeyecek, carole ve sabri oynayacak" şeklinde bir haber okudum.

    inandım mı?
    yooo...
    henüz o kadar alzheimer olmadım...
    siz de olmayın... basına inanmayın.
  • 2092
    güvenmemiz ve arkasında durmamız gereken galatasaray teknik direktörü.

    eleştiren arkadaşlara bakıyorum da "selçuk - sabri - semih üçlüsünü neden oynatıyor" eleştirisinden başka eleştiri maalesef çıkamıyor. ama bunu söyleyen arkadaşlar da düşünmüyor ve bunların yerine koyacak elimizde sanki "kroos - alves - pique" var ama hoca inatla o üçlünün yerine bu üçlüyü seçiyor gibi basının gazına gelerek saldırmaya devam ediyorlar.

    şu konuda bir anlaşalım öncelikle, serdar aziz sakat. müzmin sakat hemde, iyileşemiyor. bursaspor'da oynarken de böyleydi. sezonluk 25 maç alırsan serdar'dan o sezon fazla verim almışsındır. peki; chedjou el bombası, koray * halen dönemedi. hakan balta ve semih'ten başka elde stoper kim var da kimi oynatsın hoca?

    sağ bek. linnes oynadı, gördük. etkisi düşük. cavanda trabzon maçında gördük. sabri'den hiç birimiz memnun değiliz belki evet ama elde başka alternatif kalıyor mu? yoksa bunu da geçiyorum.

    gelelim selçuk. kimse kusura bakmasın da, senelik 2,850,000 euro verilen bir oyuncu kenarda otursa "niye kenarda oturuyor" diye ortalığı karıştıracak arkadaşlar da var. hadi onu da geçtim, de jong ilk 11'de kadıköy'e çıkalım 20. dakikada 10 kişiyiz hakem kim olursa olsun. mutlaka atarlar adamı. yaşamamış, bilmiyormuş gibi davranmayın. bu yönetim etkisizliğiyle de jong ilk 11'de çıkmak kadıköy'e intihar.

    elinde alternatif olmadığı için çaresizlikten seçtiği oyuncular yüzünden taraftarın eleştirdiği, arkasında durmadığı bir teknik direktör olduğunuzu düşünün. kendinizi hocanın yerine koyun, sonra eleştirin.
  • 2093
    fener maçına çıkartacağı 11 ve o maçtan alacağı sonuç geleceğini belirleyecektir. bu kadar basit. saçma bir 11 ile çıkar bir de yenilirse 2 maçı daha göremez.

    allah korusun hele 3-4 tane yersek, ki o potansiyelimiz var, 22 kasım'daki kahvaltısını hollanda'daki evinde yapar.

    ekleme:

    bazı arkadaşlar meddahlık yapmaya özenmiş ama o iş öyle kolay değil.

    sahaya çıkartacağı 11 formdan önce adalet ve taktik zeka ile ilgilidir. adaletli olmadan aynı kötü oyuncuları oynatırsa ve fenere karşı hiç bir plan yapmadan "biz pas yapıyoruz" temalı bildiğimiz oyunuyla sahaya çıkarsa artık kendisinden ümidi kesme vakti gelmiş demektir.

    zaten 20 kasım'da yine sabri, selçuk ve semih ile sahaya çıkıp fener bizi kevgire çevirdiğinde ilk siz gelip burada "ben çok desteklemiştim ama bıdı bıdı bıdı bıdı" diyeceksiniz.
  • 2095
    kendisine yönetimden gelen dört uyarıdan bir buçuk tanesine katılmıyorum.
    1) "4,5 m € bonservis bedeli ödediğimiz serdar aziz'i neden oynatmıyorsun" sorusuna soruyla ben cevap vermek istiyorum: oynatılmayacak adamı neden 4,5 m € bonservis bedeli ödeyerek alıyorsunuz?
    1,5) oyuna müdahale geç yapılıyor evet, buna katılıyorum ama "doğru müdaheleler değil" cümlesine kesinlikle katılmıyorum.
    maçı izlerken "bu oyuncu çıkıp, bu oyuncu girmeli" dediğimde (sürekli değil), sağolsun hiçbir zaman yanıltmıyor riekerink beyimiz.
    ve eğer ki yanlış tercihler yapılıyor diyor iseniz buyrun siz teknik direktörlük yapın kulübümüze.
    fakat diğer iki uyarıda hak veriyorum:
    -eren derdiyok'a gollük pozisyonlar üretilmeli.
    -takımın fizik gücü yetersiz.
  • 2097
    bir teknik direktörü sadece sahaya cikardigi 11 ile elestirmek baya tuhaf ya. cidden. yani yazar arkadaslarima bu kafayla teknik direktor begendirilmez. herkesin kafasinda bir 11 var. onu cikarirsa (tabi yetmez, üstüne kazanmasi da lazim) iyi hoca, cikarmayinca kötü.

    bu da yetmezmis gibi bir de herkesin takıntılı oldugu birkac oyuncu var. o oyuncular agzi ile kus tutsa da ondan daha kötü yedekleri gormeyi istiyorlar. yani cidden taraftara yaranilmaz.

    ok sabri yetersiz ama yerine oynayan cavandayi da linnesi de gorduk arkadaslar. sabriden bile daha kötüler yapmayin etmeyin.

    evet, yasin yetersiz. e yerine oynayan sinan ve podolskiyi de goruyoruz arkadaslar. ceza sahasi etrafına topu getirirsen oynuyorlar, getirmezsen yandın.

    tamam. selcuk eski selcuk degil de bu kadar itin seyine sokulacak bir adam degil. de jong da fena degil ama cok hareketsiz.

    yani milyon tane taraftar milyon farkli 11 istiyor. cidden nasil kafalar bilmiyorum.

    hocayi elestireceksiniz daha cok hucum plani olmadigindan elestirin. kac mac gecti, takim daha organize 3-5 atak yapamadi. gelirse ataklar bireysellikten ya da kontradan geliyor. baska hic yok. yani bu kısımdan elestirmek varken halen sabri cavanda derdinde olmak da ne bileyim yani.
  • 2098
    kendisi kalsın bir kaç sene şampiyon olmayalım ama,gelecek adına güzel jenerasyon kuralım,belki bir kaç sene kaybederiz ama uzun vadede sağlam takım oluşturabiliriz.bu sene sonu çer çöpleri temizleyelim sağlam genç çocuklarla iyi bir jenerasyon kuralım,hem hoca zaman geçtikçe dahada iyi bir hoca olacaktır.

    sabredelim güzel günleri görelim.

    20/11/16 fb maçında yenilsekte olur,çok umrumda değil,hocaya destek verelim,yeter ki çöpleri takımdan yollasın.

    inanıyoruz sana riekerink,

    ilerde şunu hep beraber söyleyelim: (bkz: riekerink geldi bahar geldi)
  • 2099
    teknik direktörlük işini ilk 11 kurmak ve doğru şekilde 3 oyuncu değiştirmek zanneden fm classic mode / add manager stratejisiyle zonguldakspor'u şampiyon yapan kitle tarafından mesnetsiz gömülen teknik direktör. doğru diyorsunuz eren poldi oynamazsa biteriz. doğru tabi tolga selçuk de jong olmazsa rezaletiz. bence de haklısınız sinan süre alsa çok şey değişirdi. muhteşem öngörünüze katılmadan edemiyorum bence de muslera topu eliyle daha çok oyuna sokmazsa çalım atmamalı. fm oyununu çok severim ve oynarım lakin meslek olarak futbolun "f"sinden geçmemiş her babayiğit kendini şu oyunda aldığı başarıdan dolayı mourinho zannedip herşeyi ilk 11 seçmeye bağlıyor.

    riekerin ile kanaatim ise henüz ne iyi ne de kötü olduğuna dair yeterince veri oluşmamıştır. o yüzden kesin yorum yapmaktansa takip etmeye devam edecem.
  • 2100
    kendisini şahsen tanımıyorum, internette gördüklerim kadar bilgiye sahibim hakkında. hoca olarak ise hamlelerini zayıf buluyorum, üstelik takımın ibb maçı dışındaki tüm maçlarını tt arena'da çıplak gözle izledim. ama konumuz bu değil. bunların hiçbiri, bu olguların, bu kavramların hatta dünyadaki tüm varoluşlar, hatta dünyadaki tüm aforizmalar önümüzdeki hafta oynanacak fenerbahçe maçından önemli değil. hayatımda annem, babam ve kardeşim dışındaki her şey bu maçtan daha önemsiz. inandığım değerler, sokakta yediğim yemek, içtiğim su hatta görmemi sağlayan gözler ve -yine ne yazık ki kullanacağım bu kelimeyi- "hatta" benden, benim varlığım bile daha önemsiz şu an. hep zor biri olmuşumdur, her yeni bir yere gittiğimde eski arkadaşlarımı kaybetmişimdir, her girdiğim ortamda kavga çıkarmışımdır, her gittiğim yerde ya dışlanmışımdır ya da dışlanacak ortamı oluşturmuşumdur, her gittiğim yerde bir sorun çıkarmışımdır. uyumsuz, kangren bir tipim anlayacağınız üzere, riekerink gibi samimi, sempatik biri değilim. avrupalı değilim, kürt bir baba, türk bir anne'nin oğlu olarak sonuna kadar mezopotamya ve anadolu'ya ait olan kökenlerimin harmanlanmasıyım. tribünde maç izlediğimde kendimi tutamam, bütün öfkem, bütün totemlerin sanki oynayan benmişim gibi sahaya dökülür. italyanlar gibi kökten inanırım, inandığım şeylere. eğer bir şeyin uğursuz geldiğine inanıyorsam asla yapmam. dil sınavlarında uğurlu geliyor diye hep aynı bozuk yeşil faber castell kalemimle giriyorum. kendimi bildim bileli hep kendimi ispat etmeye çalışırım, hayatımın her adımı bir sınavmış gibi hissederim, aşırı hırslıyım, eğer aynı imkanlar dahilinde biri bir şeyi benden daha iyi yapıyorsa öfkemden, hırsımdan kudururum. o olguyu gerçekleştirene kadar köpek gibi çalışırım. bundan dolayı 13 yaşımda ailemin ilk ekonomik çöküşünde su satmaya başladım, 18 yaşında üniversiteyi ilk sene kazanamayınca hayatımdaki neredeyse her şeyi sildim. neden ? çünkü ben kökten inançlıyım ve bir şeyler kazanmak için birçok şeyi kaybetmeye hazırım. ki aynı sene üniversite sınavına hazırlanırken, reklam ajansında işe girdim, hem çalıştım hem sınava hazırlandım. bu sefer iyi puan yaptım ama aptal gibi yanlış tercih yapıp çok da iyi bir okula giremedim. yine de istediğim bölüm inşaat mühendisliğini kazandım. yine hırs yaptım 19 yaşıma şantiyede çalışarak girdim, çekmeköy'den şişliye gece 4'te geldim, şantiye koğuşunda kaldım, kendimden büyük adamlarla doğru inandığım şeyler için kavga ettim. çünkü böyle büyüdüm, "inandığın bir şey için kavga et. kaybedersen de yediğin yumruğun tadını çıkar" lafını odamın her yerine astım. daha sonra ise yine hırs yaptım, üstelik okulumla ilgili absürd durumlar yaşanmasına rağmen baya iyi bir okula geçtim. hem de baya iyi. ve okula geçtikten sonra biraz önce okuduğunuz, kendimle ilgili bahsettiğim bütün özelliklerim gitti, çünkü kendimi neredeyse 8 senedir aynı refleks üzerine adadığım şeye sahiptim ve amacıma sahip olunca bedenim, zihnim, ruhum tamamen uzay boşluğuna düştü. şu an gravity filmindeki sandra bullock gibiyim. uzay boşluğunda hareket etmeye çalışıyorum. ve açıkcası bu yaşadığım durum çok alışık olmadığım bir durum için benim psikolojimi çökertti, günde 8 saat uyuyorum 10 saat oyun oynuyorum geri kalan sürede artık ne denk gelirse. niye bunu buraya yazıyorum ? çünkü riekerink benim gibi değil. hatta türkiye cumhuriyetinde yaşayan tırtıl gibi bile değil. o bir avrupalı, o medeni ve samimi bir insan, hayatında belki en son ne zaman mutsuz olduğunu hatırlamıyordur, hayatında en son ne zaman kötü kararlar verdiğini bile hatırlamıyordur. belki genç yaşında magic mushroom'u fazla kaçırmıştır ya da daha kariyerli bir hoca olabilirdim diye 10 yılda bir söyleniyordur.

    ama bizler öyle değiliz. bizler ortadoğu'nun mutsuz insanlarıyız. bizler, tükenen, biten insanlarız. bizler sevdiği kızla karşılaşınca sapıtıp "iç güvenlik paketinden" konuşmak zorunda olan, ya da anlamsız bir günün anlamsız bir saatinde ilk ve tek kız arkadaşının ayrıldıktan sonra sevgilisinin olmasını gören, bizler vücüdumuzdaki hastalıkları hücreleri yenen ama hergün hastalıklı beyinlerle savaşmak zorunda olan, basit, sıradan, önemsiz insanlarız. 21. yüzyılın vahşi dünyasında avrupa'da yaşayamadığımız için hayıflanırken şiddet gören, kimliklerimize göre ayrılan insanlarız. hepimizin mutsuz hayatları var, ölüm döşeğinde olan hasta çocuklarımız ve her gün kaybedilen insanlarımız var. ama riekerink böyle değil. o bir avrupalı, onun mutlu bir evi, mutlu güzel ve sağlıklı çocukları var. riekerink buradan gittiğinde dünyadaki her yerde mutlu ve huzurlu yaşayabilir, ama biz yaşayamayız. tanıdığım neredeyse tüm galatasaraylılar hayatının en kötü dönemini geçiriyor. yukarıda "bizler" grubunun hepsi galatasaray taraftarı. neredeyse hepimiz ama gerçekten hepimiz hayatımızın en önemli günü olarak bu maçı görüyoruz. yenilirsek boktan hayatlarımız daha da boktan olacak ve açıkcası daha fazla boktan hayat yaşama sırasının en azından 1 haftalık da olsa fenerbahçe taraftarında olduğunu düşünüyoruz.

    bu yüzden; belki benimle aynı görüşte olmayabilirsiniz ama boktan 2016 yılının elde kalan tek umut oynanacak fenerbahçe maçı. ve bize bunu getirebilecek tek adam şu an başlığına yazdığım adam; jan olde riekerink. belki yazdıklarım çok absürd, "ulan bu adam için bu kadar tasvir bokunu çıkarma olmamış mı" diyebilirsiniz ama derbide, dizilişlerin, taraftarların, tekniğin ve taktiğin zerre önemi yoktur. hatta ve hatta derbide hiçbir şeyin önemi yoktur. tek önemli olan şey tamamen teknik direktörün zihnidir. bu yüzden hocam, seni tanımıyorum, sen de beni ömründe hiç tanımayacaksın. belki senin için hayatında bir anı olarak kalacak bu maç, belki ileride torunlarına anlatacağın güzel bir anı ama burada bizim için değil. bu maç bizler için umuttan da öte. istersen maça 10 tane semih, 20 tane selçuk, 99 tane sabri ile çık zerre umrumda değil. istersen 10 savunmayla 1 forvetle çık, istersen %99 topla oyna ama gerçekten bunlar önemli değil. inan bana benim için bu maçta güzel oyun da önemli değil. tek isteğim, tek arzum, tek inancım galibiyet. başka bir şey istemiyorum.

    sen avrupalısın hocam, sana bu yüzden inanıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın