• 217
    evlilik planları yaparken ekonomik kriz iş yerinin yapılanmasını etkiledi. işçi çıkarmakta direnen ve oldukça başarılı genel müdürümüz yk kararıyla el çektirildi. :(

    gün doğmadan neler doğar değil mi sözlük? belki yeni bir sayfa, yeni başarıların habercisi olur. ama hak edenin, cezasız kalmadığı bir ülkede inancını sorguluyor insan.

    umarım herkesin sağlığı ve huzuru yerinde olur ve kimselere muhtaç kalmadan yaşamını insanca sürdürebilir bu güzel memlekette!
  • 38
    canım sözlük. 40 yaşındayım, üniversite okuduğum şehirdeyim. artık turistik bir yer olmuş (bkz: edirne) gençliğimde garsonluk yaptığım barda içiyorum. o zamanki sahibi olan arkadaşımı evinde ziyaret ettim. birbirimize ikinci evliliklerimizde ne kadar mutlu olduğumuzu ve kalp ilaçlarımızı anlattık. doktorlarımızdan, eşlerimizden gizli sigara içtik.

    şehirde her şey değişmiş. burası artık başka bir yer. ben başka biriyim. küller küllere, tozlar tozlara karışıyor.

    barmen içkimi yenilemek tereddüdünde. ben, ağlıyorum.

    https://youtu.be/lOKe3PGtZU8
  • 143
    gurbettesindir. ailenden uzakta yeni kurduğun ailenle beraber yaşarsın. birgün telefon çalar. telefondaki kardeşin "abi birşey söyleyeceğim ama sakin ol" der. ikinci cümleye geçişteki 5 sn sana dünyanın en uzun zamanı gelir. kafanda türlü türlü senaryolar geçer.
    "babamı hastaneye yatırdık. beyin kanaması geçirmiş. yoğun bakımda" der.

    o an dünya durur. beynin olanı biteni reddetmek ister problemle mücadele edebilmek için.
    atlarsın gidersin. doktora durumunu anlatıp güç bela izin alıp girersin yanına. o halini görüp derin duygularla geri dönersin karınla kızının yanına.

    sonra bir iki defa gider görürsün. durumu her defasında daha da kötüleşir.

    birşeyler yapmak istersin ama yapamazsın gücün yetmez. ailenle sadece telefonda konuşabilirsin.

    birgün annen arar. bilirsin annen boşuna aramaz. "oğlum yarın birgün ne yap et gel. babanın durumu iyi değil." der.
    gidersin.
    babanı son gördüğün andan çok daha kötü görürsün. o gördüğün kişinin baban olduğuna inanmak istemezsin. inanamazsın.

    dünyan başına yıkılır. avazın çıktığınca haykırmak istersin. ama yapamazsın.

    çünkü çocukluğundan beri mücadele ettiğin hayat, yaşadığın hayat beynine kodlamıştır: " sen evin büyük oğlusun. dik durmalısın. yıkılmamalısın."

    babanın o halini görünce yüreğinden kan damlar içine içine ve dersin ki: "allahım ya şifasını ver ya da cennetinle müjdele."

    gurbetteki işyerinden aldığın iki günlük izin biter. gider ayak eğilirsin babanın kulağına. seni duyduğunu bilirsin. başkaları duymadan dersin ki: " merak etme. kardeşim bana emanet. hakkını helal et. benim hakkım yoktur ama varsa da ben helal ettim."

    mecburen dönersin işinin olduğu şehre.

    sabah işe gidersin.

    bir iki saat sonra telefon çalar. arayan kısmında "dayım" yazıyordur. normalde seni hiç aramayan adam arıyorsa işte o telefonu açmak istemezsin. duyacağın şeyin ne olduğunu bilirsin. bildiğin şeyden kaçabildiğince kaçmak istersin. en sonunda ofisteki arkadaşların "abi telefonun çalıyor" dediğinde kendine gelirsin.

    açarsın telefonu. dayın ağlayarak: "babanı kaybettik oğlum gel. " der.

    eşini çocuğunu alıp hemen gitmek istersin ama gidemezsin zira yollar karla kaplıdır ve senin arabayı kullanacak mecalin yoktur. ertesi sabah ancak varırsın doğup büyüdüğün şehre.

    hıçkıra hıçkıra ağlamak istersin ama beynin izin vermez. "sen güçlü durmalısın" der sürekli.

    hastaneye gider alırsınız. evin önüne getirirsiniz cenazenizi. son kez öper mezarlığa götürürsünüz.

    "ben öldüğümde üzerime rahmet yağsın" diyen babanızın duası kabul oldu diye sevinirsiniz o üzüntünüzün arasında üzerinde bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken.

    bir dost ararsınız. o anda bulamazsın. çünkü o anda herşey herkes anlamsızdır.

    aradan zaman geçer. elin telefona gider. anneni ararsın. "babam nasıl" diye soracağın an bir kez daha çöker yüreğine acı.

    artık "babam nasıl?" diye soramazsın. aklına geldikçe gittiğine, artık olmadığına inanamazsın.

    bugün babamın vefatının 4. yılı. hala alışamadım. hala daha telefon açıp "niye aramıyorsun hayvanoğluhayvan" demesini bekliyorum.

    mekanın cennet olsun babam. inşallah hakkını helal etmişsindir.

    arayın ananızı, babanızı. yalnız koymayın.

    bir de allah rızası için tüm ölmüşlerin ruhuna fatiha okuyun. *
  • 25
    2 yıl önce bugün 13 mart 2016 günü ankara'nın ortası kızılay meydanı'nda patlayan bomba sonucu bu dünyadan göçen, aramızdan ayrılan melek olup bu kötü dünyayı bizlere bırakan güzel insanların ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun. o güzel insanlardan, o canlardan biri de gazi üniversitesi eğitim fakültesi kimya eğitimi anabilimdalı kimya öğretmenliği bölümünde okurken tanıma şansına eriştiğim; meryem yüzlü, tanıdığım insanların en masum bakanı, bana iyiliği ve yardımı çokça dokunmuş, üzerimde çokça hakkı bulunan sümeyra çakmak kardeşim idi. kamu personeli seçme sınavı'na hazırlanıyordu ve dersaneden çıkışta yakaladı ölüm onu. o artık yok. o gözler bir daha hiç açılmamak üzere kapandı. ailesi bu durumu olgunlukla karşıladı, onlar da sümeyra'yı yetiştirme onuruna sahip çok değerli insanlardı, resmen onlar bizleri teselli ettiler. bazı etmenlerden dolayı pek ağlayamam ama sümeyra beni affet, beni çok ağlatıyorsun kardeşim. bu dünya sana layık olamayacak kadar kötüydü, sen gerçekten fazlaydın, melek gibiydin, melek oldun gittin. daha fazla yazamayacağım. o'na dua edin.
  • 112
    hiçbir şekilde kötülük etmedim ki ona ben...

    hayatımda 2. defa kahve içmek istiyordum sadece. "sana bir kahve ısmarlayabilir miyim?" diye soramadan daha "neden oturuyoruz anlamadım, gerek duymuyorum buna" dedi be sözlük...

    hayatımın içine edilmiş, eriyorum ben ama bak yine sana koşuyorum diyemeden start öncesi hatalı çıkış yapan atlet misali diskalifiye etti beni aşk koşusundan...
  • 296
    hayatıma derin etki etmiş, en önemlisi beni galatasaraylı yapmış dayımı çok genç bir yaşta kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. hayatımda tanıdığım en düzgün, en iyi insanlardan biriydi ve tanıdığım en iyi galatasaraylıydı. son 3 senedir çektiği tüm acılarından kurtuldu. son aylarda hasta yatağından bile sadece galatasaray maçlarını izlemek için çıktı nerdeyse. şimdi bir yerlerden yine galatasarayımızın başarılarını izleyecektir, o halde bile maç kaçırmayan adam orada da maç kaçırmaz.

    güle güle dayıcığım. galatasaray bize emanet.
  • 377
    belki bana büyük kötülükleri dokundu, belki bana affedilmeyecek şeyler yaptı ama ilkti. toydum, tecrübesizdim. posta koyamadim, kendimi çok ezdirdim. bu böyle 3 sene sürdü, 3 seneme mâl oldu bir şeyler. ama kusursuz, ideale yakın, mutluluktan havalara uçtuğum 3 haftalık bir sürecimiz vardı. o 3 haftalık süreci dusunerek geçireceğim önümdeki birkaç günü. faydası var mı? yok. barışacak mıyız? hayır. peki ben bir mal mıyım? evet öyleyim.
  • 365
    çok yoruldum sözlük. 1 yılı aşkın süredir kpss'ye çalışıyorum. hiç bana uygun bir süreç değil. hayatında şu ana kadar ne başardıysa hep insanlarla iletişimi sayesinde başarmış ben 1 yıldır sadece eve kapandım. özgüvenimi yitirdim, sosyal becerilerim azaldı. zaten az dışarı çıktım fakat her dışarı çıktığımda o an ders çalışmamanın verdiği huzursuzluğu hissediyordum. ama kendime sözüm vardı. bu süreci deneyecektim. yarın öbür gün denemeseydim aklımda hep keşke deneseydim olacaktı.

    aslında çok mu istiyorum öğretmen olmayı emin değilim. belki kazanırsam ve öğretmen olursam potansiyelimi açığa çıkarma imkanı bulamayacağım. belki kazanamamak daha farklı ve daha güzel kapılar açılmasına sebep olacak. bunu süreç gösterecek. zaten rehber öğretmendense psikolojik danışman ünvanı beni hep daha çok cezbedecek. ama maalesef türkiye şartları. üzücü de olsa devlette çalışmak şu dönemde en dayanaklı durum. risk alamıyorum. bir an önce maddi özgürlüğümü elime almalıyım çünkü bu şehre katlanamıyorum. yeni bir yer, yeni insanlar, kendi düzenim lazım bana.

    en büyük problem de beklentiler. bu zamana kadar beni tanımış olan insanlar bu sürece başlayacağımı duyduğu an çok rahat üstesinden geleceksin dediler. ailem süreç boyunca en ufak baskı yapmadı. çünkü öz düzenleme becerimin olduğunu biliyorlardı. bunlar ilk başta güzel şeylerdi. özgüven artırıyordu. ama süreç sona yaklaştıkça aslında asıl baskının bu olduğunu fark ettim. bu zamana kadar belki de başarısızlığı tatmadığım için böyle düşünüyorumdur. şimdi o başarısızlığı tadıp bu duyguyu da öğrenmenin vaktidir belki.

    iptal olan kpss sınavım daha iyi geçmişti. ama olsun bir kişinin hakkı yenmesin de gerekirse ben kazanamayayım. tek üzüldüğüm nokta düzen devam edecek. yarın öbür gün yine bir sınav iptal olacak. yine birçok gencin hevesi kaçacak. artık 2 gün sonra tüm serüven bitiyor. işim zor. minimum hata şansım var. zor ama deneyeceğim. real madrid deplasmanından 3-0 dönüp de sami yen'i madrid'e dar eden galatasaray geliyor hep haklıma. onlar denedi. zoru denedi. belki imkansızı. ama denedi. ben de deneyeceğim.

    kafamı bulandıran diğer nokta da eğer sınavım iyi geçmezse muhtemelen tecil bozdurup uzun dönem askere gideceğim. mesleğimi bu kadar çok severken o süreçte meslekten koparsam dönünce o hevesi kendimde bulamazsam nasıl olur bilmiyorum. kimileri diyebilir ki ulan ne güzel sıcak evinde yatıyorsun, sadece dersini çalışıyorsun. haklıdır düşüncelerinde. ama inanın bence bu dünyadaki en kötü şey aktif olmamak. sabah kalktığında evden çıkmak için bir amacının olmaması, uzun süre boyunca olumlu veya olumsuz bir duygu hissedilememesi... bunlar cidden insanı yıpratan şeyler.

    son olarak sözlük eğer imkanınız varsa psikolog veya psikolojik danışman ile bir süreç geçirmenizi tavsiye ederim. sadece probleminiz olduğu için değil daha kaliteli bir hayat için bence herkesin böyle bir süreçten geçmesi gerekiyor. keşke ekonomimiz de izin verebilseydi. iyi geceler sözlük. her şey gönlümüzce olsun.
  • 163
    beni üzen yaşadığım kötü olayı tüm sözlük okurlarına paylaşmak istiyorum.
    7. kez kamu mülakatından elendim.gelir uzman yardımcılığı,vergi müfettiş yardımcılığı,kaymakamlık girdiğim hakkımla kazandığım sınavlar.ama mülakatlarda elediler.çünkü torpilim yok.

    teşekkür ederim maliye bakanlığı eledin beni.6 kez üst üste kazanan birini elemek kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

    mülakatta tüm soruları bil,yazılıdan yüksek puan al.sonuç işe uygun değilsin.niye çünkü mülakat komisyonuna etki edecek dayın yok.

    bıktım artık bu kirli düzenden:(

    son olarak inşallah çoluğunuzdan çoçuğunuzdan çıksın.hakkım varsa haram zıkkım olsun.emek hırsızısınız.
    hz. peygamber (s.a.v.) öyle buyurdu; "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."
  • 281
    ev arkadaşlığı ilişkisi insan ilişkileri arasından en çarpık, en insan doğasına ters, en psikoloji bozan ilişki türü herhalde. ev arkadaşlarıyla geçen son beş sene bana bunu öğretti. aralarından iyileri de vardı şimdi, haklarını yemeyelim. leziz hatay mutfatığını bana tanıtan, ben yokken odamı süpüren, tozunu alan, sohbeti güzel, saygılı tiplere de denk geldim. ama bu ev arkadaşı denen şeyin ekseriyeti hayvan oğlu hayvan oğlu hayvan! babadan oğula nesil soyları kuruyasıcalar.

    iyilerine de rastladım dediğim gibi, ama üç farklı evde üç tane nevi şahsına münhasır şerefsizliklere sahip, her biri ayrı bir itlikte ihtisas yapmış ev arkadaşım oldu ki bu dallamaların sonuncusu, yani şu an yan odada elli yıldır sigara içen dayılar gibi balgam atan şerefsize ayrı bir parantez açmadan içim soğumayacak.

    bu adam ev arkadaşlığı hiyerarşisinde tepede yer alıyor, yani evi kuran kişi. aynı zamanda bir tatlı su solcusu, ama kendini fazla kaptırmış olanlardan. pandemi öncesi evde düzenli olarak "das kapital" okumaları olurdu. bir gün işten eve dönerdim ve salonu amfiye çevrilmiş bulurdum. allahın cins manyağı. baya profesör bile getiriyordu herif. 15-20 kişi salonda bulduğu yere oturmuş, normalde balkonda duran katlanabilir masayı kürsü olarak kullanan iktisat profesörü abimiz elinde her sayfasından post-it fışkıran das kapital'i okuyor bunlar da öyle dinliyor.

    yanlış anlaşılma olmasın, okunan kitapla bir derdim yok. gençler okusun güzel, de birader o kitap kapandıktan sonra kendi evlerinizin en skdrik odasını kirayı fazladan gösterip birinci sınıf üniversite öğrencilerine kaktıracağınızı, her allahın günü elli kişi toplanıp iğrenç iğrenç solcu türküleri dinleyerek mahallede kafa skeceğinizi, çekirge sürüsü gibi toplandığınız evi talan edip bir çöp almadan sktir olup gideceğinizi bilmesek idealleri doğrultusunda yaşayan gerçek solcular sanacağız sizi. nerde kaldı adalet, hak, hukuk, emek? saygı? yok...varsa yoksa solculuk oynasınlar sonra da birbilerine yürüsünler tatlı su solcuları. yaşları gelmiş otuza hala liseli gibi yaşıyorlar, leş gibi ter kokuyorlar, boktan tütün sarıp böğüre böğüre sohbet ederek benim ve diğer düzgün ev arkadaşımın kafasını beceriyor andavallar... git bir gün alın teri dök para kazan desen götleri tutuşur, otuz yaşında ana baba parası yemekten gocunmaz hıyar ağaları. sorsan memleketi kurtarıyorlar, troçki'ye o konuda çok kırgınlar, proleter devrim devamlı olmalıdır diye kafası dumanlı pozlar keser ağzını kırdıklarım.

    neyse, pandemi sayesinde bu cihangir solcularından kurtulduk, babaları okullar kapalı olduğu için yanlarına çağırdı da memleketlerine gitti çoğu allahtan. *

    şimdi biraz sürüsünden ayrı kalan şerefsiz ev arkadaşımın şahsi şerefsizliklerinden bahsedelim:

    bu it her işi lütfediyormuş gibi yapar. bir çöp atar sanki köşe bucak ev temizlemiş gibi laf etmeye başlar. "şu bulaşık makinesini dizin", "bu tuvalet çöplerini kim alıyor" , "şuranın şurası bilmemney olmuş" bir de öyle bir tavırla söylüyor ki rica etmek, lütfen demek yok. ulan angut, o senin nimetten saydığın ev işlerinin on katını yapıyoruz, sırf sana raporlamıyoruz diye elimizi işe sürmüyor mu oluyoruz? beyimiz hiç merak etmez ama bu parkeler neden parıldıyor, bu klozet nasıl hep temiz kalıyor, bu mutfak tezgahındaki lekeler nasıl çıktı....yüzüne söylemeyegör kırk karış suratla küser oturur sonra vatan hayini...

    diyeceksiniz ki neden çekiyorsun bu dingili kardeşim? geleceğim.

    şerefsizlik numero 2: malum evden çalışıyoruz, evimiz ofis oldu. geçen ne dese beğenirsiniz? "kardeşim bee, benim manitam gelecek sen bugün kafeden çalışsan?"

    la havle çekip çıktım sırf suratını çekmemek için, gittim açık kafe aradım zangır zangır müzikte çalıştım, o günün akşamına da buna dedim ki cumartesi de sen çık madem ben de manitamla bir romantik akşam geçireyim. iyi dedi.

    cumartesi oldu, balık yapacağız, midye almışım, şarap alalım diye çıktık, balıklar fırında kızarıyor. şarabı aldık eve döndük ne göreyim: en sevmediğim iki arkadaşını eve toplamış salonda alem yapıyor cinsini sevdiğimin çocuğu. balıklar kızarmış beyefendilerin salonu boşaltmasını bekliyoruz. kız arkadaşım yanımda olmasa kafası dumanlı it soylarının üzerine kızgın balık yağı dökecektim. en sonunda sktiroldular gittiler de kafa dinledik.

    beyimiz işsiz güçsüz bir sümük olduğu için gece 4'te yatıp öğlen 2'de kalkar. bu it uyanmasın diye kapıları yavaş kapatırım, tabak çanak sesi yapmam, odamda usulca çalışırım. oldum olası gürültü yapmayı sevmem, yapandan tiksinirim. bir de tabii uyanıp ağzımın tadını bozmasın diye sessiz takılıyorum.

    bu it napıyor? ben çalışırken milleti topluyor, salonda (odaların kapısı doğrudan salona açılıyor) abuk subuk şarkılar, mal mal sohbetler...toplantıdayım diye bağırmadıkça da susmuyor angut. he pardon kanka diyor sanki kazara böğürüyorlar beş saattir.

    nasıl bir hastalığı varsa hırbonun, yetmiş yaşında bıyıkları sararmış dayılar gibi öksürüyor.

    son bir aydır falan dolaba koyduğum kahvaltılıklar, banyodaki duş jelleri, şampuanlar, mutfakta duran bir şişe cin ve viski ve hatta yine mutfakta duran multi vitaminler şüphe uyandıracak bir hızda azalmaya başladı. baştaki anlaşmamız biri başkasının bir şeyini tamamen yer bitirir veya tüketirse yerine koysun, az bir şey alırsa da helal olsun şeklindeydi. ama ses seda yok, sabah uyanıyorum, yumurta kıracağım o da ne? dün 5 tane yumurta olan karton boş! zeytinyağı tenekesine el atıyorum, dibi görülmüş, mutfak lavabosuna bakıyorum kızartma bulaşığı var. mantığını sevdiğim güzelim zeytinyağıyıyla patates kızartmış....

    la havel la havle çeke çeke ermişe döndüm. ama bununla da bitmiyor. en sonunda bu it baktı diğer parazit arkadaşları memleketlerine döndü, canı sıkılıyor, ben de gidiyorum memlekete dedi. öyle bir oh çektim ki karşıki dağlar yıkılırdı içimden çekmemiş olsam. bir iki gün sonra bir mesaj, oda için ilan verdim, ben yokken biri kalacak. kim amk? kim kalacak? bana sordun mu? başta böyle anlaşıldı mı? sen sadece kirayı ver, aidat ve faturalara karışma dedim, ses etmedi. iki gün sonra rastgale oda ilanına denk geldim. haber de vermemiş it soyu. ne getirecek bakalım, kendisi gibi bir zırtlan getirir ne getirecek?

    şimdi neden buna katlanıyorum sorusunu cevaplayalım: çünkü üç ay kadar önce bir ameliyat geçirdim, covid'ten dolayı özel hastanede yaptırmış bulunduk, masraf..tam bu ay kyk geri ödemesi başladı, masraf...tecil bitiyor bedelliye para lazım, masraf...salgın ailenin iş kolunu da fena vurdu, destek isteyecek durum yok. bugün istanbul'da tek kişi eve çıkmanın başlangıç maaliyeti en az 7-8 bin gayme olmuş, nereye çıkam? lanet yağsın böyle ekonomiye de böyle gençliğe de, ev arkadaşlığına da lanet olsun. keşke tüm parazit ev arkadaşları telef olsa.

    ameliyat dedim bak aklıma geldi...ameliyattan önceki gün, ağrı ve korkuyla yatıyorum, yine eve insan topladı soyunu sevdiğimin oğlu, kız arkadaşım da bende, kızcağız yarın hastaneye gelecek refakat edecek falan. içerden şöyle bir muhabbet geliyor: "abi karıyı aldım götürdüm yiycem de karı leş......" kahkahalar bilmem ne. ev arkadaşım olacak vatan hayini de biliyor ha yarın ameliyata gireceğimi en son fıttıracağım çıktım: yarın ameliyatım var burayı boşaltın dedim, o bok ağızlı herife de birader senin çeneni eline vereceğim, içerde misafirim var anca o zaman gitti develer. hayvanca konuşunca anlıyorlar sadece. ben de o ameliyatlık halimle neye güvenip üç dört tane it kopuğa bağırdımsa...

    neyse, yarın ev bakıyorum sözlük. sonunda kendi evime çıkacağım. borçsa borç harçsa harç. cinnet geçirip bunu doğramamak için çıkmak zorundayım artık. gözü kararttım.

    kurtuluş nasıl bir mahalle sözlük?
  • 264
    şimdi, uzayıp giden bir gecede rüzgara direnen mum gibiyim tek başıma. üşüyor vücudum, ruhum ve kalbim :'(

    son 1 aydır teslim olmamak için büyük çaba harcadığım tükenmişlik sendromuna bu dakikalar itibariyle yakalanmış bulunuyorum.

    hiçbirşey yolunda gitmiyor. inanın şartlar gereği her şeyi yolunda tutmak için ekstra çabalar harcaması gereken bir insanım. fakat gücümün de bir sınırı var işte. düşüşlerdeyim. kendimi her şeyden, herkesten izole etmek ve bir süre o şekilde huzur depolamak istiyorum. yıldım, yıldırdılar.

    yine de düşmez kalkmaz bir allah. düştüysek kalkmasını biliriz elbet. çünkü ben savaşırım, asla teslim olmam.

    köklü değişikliklere gitmek ve radikal kararlar almak istiyorum kendimle ilgili. mümkün olan en kısa sürede kendimi toparlamak ve eski gücümü yeniden toplamak için her şeyi yapacağım. bu da kendime sözüm olsun.
  • 22
    abimi kaybettim be sözlük. aslında abim değil en büyük eniştem ama abi nedir sorusunun cevabını kaybettim.
    benle babam arasında çok yaş farkı vardı. ben kendimi buldum bileli babam hastaydı. bize yön gösteremedi.
    ama abim bize sahip çıktı yön gösterdi. hayatımıza şekil verdi.
    eniştem değildi abimdi o benim.
    uzakta olmanın gurbette olmanın en zor yanlarından biri de bu işte. zor zamanlarda yanlarında hemen olamıyorsun. bir telefon geliyor ve sen öylece mal gibi kalıyorsun. ne yapacağını hangi yone gideceğini bilemiyorsun.
    kalbim acıyor sözlük.
    babamdan 3 sene sonra şimdi de abim gitti.
App Store'dan indirin Google Play'den alın