• 1551
    defansif yönü kuvvetli olan bir ön liberoya ihtiyaç duyan takımdır. hücum futbolu oynamayacak mıdır? hücum futbolu oynamak için doğmuştur; ama orta saha ve forvetindeki 5 ofansif futbolcunun yükünü çekecek bir defansif ön liberoya ihtiyacı vardır. orta sahası defansif ağırlıklı kurulsun demiyoruz, ama topla oynamayı seven futbolcuları birinin taşıması gerekiyor; öncelikli görevi bu...

    hücum hattımız baskı kurmaktan aciz değil, ama baskıyı sürekli kılabilmek için dönen topları kovalayan bir defansif orta saha gerekiyor; ofansif oyuncular ek adam olarak ceza sahası içine dalarken, birinin ceza sahası dışında savunmanın uzaklaştırdığı topu beklemesi gerekiyor. sezonu boyunca keita'nın sağdan sıfıra inmesinden sonra golü bir şeklide kaçırıp, savunmaya kaptırdığımız topun kontratağa dönüşüp en geç 5-10 saniye içerisinde kendi ceza sahamıza ulaşmasını çaresizce izledik. bu dirençsizlikle, hücum oyuncularımız ne kadar iyi oynarsa oynasın, binbir çabayla kurduğumuz baskıyı sürekli kılmamız mümkün değil. tek bir adam tek başına rakip kontrataklarına karşı geride kazık gibi dikilsin demiyorum. ama nasıl ki yer tutmayı bilmeyen, pozisyon alamayan savunmamız, nerede duracağını bilmek için neill'i baz alıyor; ileri uç elemanlarımızın alan daraltıp hücum pres yaparak takım savunmasıyla topu geri alarak hücuma ara vermeden devam edebilmesi için, asıl işi "defans" yapmak olan bir adamdan kopya çekmesi gerekiyor.

    aksi takdirde, top çalmayı zaten bilmeyen hücuma dönük orta saha oyuncularıyla, asıl işi top çalmak olduğu halde ne hikmetse bir türlü topa girmeyen oyuncular***; kontratağa "tek başına" göbekten top sürerek çıkan rakibimizi rahatsız etmeden, polis eskortu misali, ceza sahamıza kadar refakat ediyorlar. baskıyı devam ettirelim derken, birdenbire kalemizden atak savuşturmanın derdine düşüyoruz.

    "biz zaten çok iyi hücum edeceğimiz için, savunmayı önde kuracağız; ceza sahamıza kadar gelemezler..." dersen; zaten direnç görmeyen rakibe bir de geniş alan sağlamış oluyorsun, savunma arkasına atıla toplara davetiye çıkarıyorsun. rakibi sokmak istediğimiz duruma kendimizi sokmak oldu bu: rakip orta sahamızı kolay geçemediğini fark edip savunma oyuncularını yardıma gönderdikçe(bu "savunma hattını ileride kurmak" la aynı şey değil, bu rakibimizi üstümüze çekmek), bizim ileri uç elemanları geniş alan bulacaktı, rakip savunmanın onları marke edecek vakti kalmayacaktı. en azından rijkaard'ın oynatmaya çalıştığı taktik bu; onu biliyorum...

    hem "iyi hücum ederek orta sahada defans yapma zorunluluğundan kurtulmak" nedir yahu; var mı "o kadar" iyi hücum edebilecek takım kainatta? hiç bir takımın orta sahasını "tamamen" ofansif kurma lüksü yok; pas vermeyi, top sürmeyi bilen teknik futbolcu ancak topu ileriye taşımaya yarar, ileride tutmaya değil...

    haaaa; peki... bu transfer edilecek adam bir de topla oynasa fena mı olur? şahane olur tabi de; en son 2006-2007'de şampiyonlar ligi'ne katılan takıma onu nasıl getireceksin? benim mascherano'ya bakıp içim gitmiyor mu, yaya toure bizde olsa diye düş kurmuyor muyum, mehmet topal'ın valencia'ya transferi için "keşke biz üstüne 5 milyon koysaydık da, ever banega'yı alsaydık valenica'dan takasla..." diye fantezi yapmıyor muyum, linderoth'un sakatlığına lanet etmiyor muyum? düşündükçe sinirden gözlerim doluyor anasını satayım; ama az bulunuyor onlardan, bulduğunu da premier lig, la liga kapızlıyor...

    topla oynayabilen ön libero istiyorsak; aha bak, cagliari'nin daniele dessena orada. ama sampdoria'dan kiralıktı, bu sezon şampiyonlar ligi'nde oynayacak olan sampdoria'ya dönecek; "gel turkcell süper lig'e, düşler sahnesi'nde mücadele et." diyecek yüzümüz var mı? catania calcio'nun marco biagianti var; catania uefa'ya da gidemiyor, yine de sırf uefa'da oynayabilmek için serie a'dan turkcell süper lig'e gelir mi? örnekler çoğaltılabilir...

    lincoln'ü getirdik ya takıma; orta saha falan değil, forvet arkasıydı. feldkamp fiziğe dayalı futbol oynatıyordu; lincoln'ün defansif yönü sıfır olduğu için kıl oldu herife. skibbe pasa dayalı futbol oynatıyordu, ama lincoln'ün iyi oynayabilmesi için arkasındaki iki ön liberonun iyi oynayıp ona boş alan sağlaması gerekiyordu. skibbe'ye "olum euro 2008'in en iyi ön liberosu bizde lan, mehmet topal var... bi de barış var, nası pres yapıyo bi görsen... boşver orta saha transferini!" dediler, o teee en baştaki entry'de yazdığım sebeplerden dolayı yüzümüz kara çıktı. ön liberonun kötü oynadığı maçlarda lincoln de kilitlendi. neden? rakip rahatça kontratağa çıkabildiği için, savunmasını önde kurma ihtiyacı hissetmiyordu; bu sayede geniş alan seven futbolcularımızı da rahat rahat marke edebiliyordu...

    ne olur ne olmaz tekrar edelim; orta saha defansif ağırlıklı kurulsun demedik. zaten ofansif ağırlıklı görev üstlenen iki orta saha oyuncusunun arkasında, o iki oyuncunun ve onların da önündeki üç forvetin yükünü çeken defansif bir oyuncu olmalı dedik sadece. baskı dediğin pas, bilek ve teknikle kuruluyor; ki onu kurmakta sıkıntı çekmiyoruz. ama baskıyı sürekli kılabilmek için, yarı sahasına soktuğumuz rakibi orada tutabilecek, hızlıca kontratağa çıkmasını engelleyecek defansif dirence sahip olmak gerekiyor; bunun için de takımın, defansif bir merkezi oyuncunun etrafında hücum pres yapması gerekiyor.
  • 1552
    4-3-3 ucuzluğunu bırakıp, tez elden 4-4-2'ye dönmesi gereken takım.

    adamım dos santos'un gidişinin, orta sahadaki ikilinin, hakan balta'nın varlığının, hiçbirinin önemi yok.

    keita-bülent akın-bülent akın-arda turan
    mehmet batdal-baros

    yemişim sistemini, barcelonasını, oyun kuran stoperini, file önünde etkili sol bekini..orta sahadaki ikilinin ikisi de bülent akın olsa, defans hattının tümünü hakan kadir baltası oluştursa bile elini kolunu sallaya sallaya şampiyon olur bu takım..

    yeter ki barcelona'ya öykünmeyi bırakalım. zira fazlasıyla komik oluyor ve üzülen gene biz oluyoruz :[
  • 1556
    yönetimin inanılmaz gençleştirdiği takım. kimse farkında değil ama 2010-2011 transfer sezonunda ismi geçen futbolcuların tamamı 24 yaşın altında futbolcular. gidecek oyuncular da ayhan akman, emre aşık, harry kewell* gibi isimler olunca yaş ortalaması 21-22 arası olan bir takım çıkabilir ortaya. alt yapıdan 18 yaşındaki bir emre çolak da bu takıma seneye monte edilecek. gelecek 10 seneyi garantiye alırmıyız? aradan ölü dalları çıkara çıkara ilerlersek neden olmasın.
  • 1557
    --- alıntı ---
    galatasaray, lig tarihindeki en farklı skorlu galibiyetlerini 8-0'lık sonuçlarla aldı. geride kalan 51 sezonda en farklı skorlu yenilgisini 6-0 ile alan galatasaray, bir maçta kalesinde en fazla 6 gol gördü. bir maçta en fazla 9 gol atan ''cim bom'', bir sezonda üst üste en fazla 9 maç kazandı, 5 maç yitirdi.

    toplamda üst üste 37 maç kaybetmeyen sarı-kırmızılılar, buna karşın en uzun süre 9 maç galibiyete hasret kaldı. lig tarihinde 9 maç üst üste kalesinde gol görmeyen galatasaray, en uzun süre üst üste 6 maçta gol yollarında suskun kaldı. ''cim bom'' ayrıca, kalesini üst üste 14 maçta gole kapatamadı.

    -en farklı skorlu galibiyetleri-

    1959-60 24.10.1959 galatasaray-altınordu 8 - 0
    1992-93 30.05.1993 ankaragücü-galatasaray 0 - 8

    1983-84 11.12.1983 galatasaray-adana demirspor 9 - 2
    1996-97 27.10.1996 altay-galatasaray 1 - 8
    2000-01 19.08.2000 galatasaray-erzurumspor 7 - 0

    -en farklı skorlu yenilgileri-

    2002-03 06.11.2002 fenerbahçe-galatasaray 6 - 0
    2001-02 02.11.2001 bursaspor-galatasaray 5 - 0
    1989-90 15.04.1990 fenerbahçe-galatasaray 5 - 1
    1959 14.06.1959 fenerbahçe-galatasaray 4 - 0
    1995-96 04.05.1996 galatasaray-kocaelispor 0 - 4
    1996-97 08.09.1996 galatasaray-fenerbahçe 0 - 4
    2005-06 22.04.2006 fenerbahçe-galatasaray 4 - 0

    -en çok gol attığı maçlar-

    1983-84 11.12.1983 galatasaray-adana demirspor 9 - 2
    1959-60 24.10.1959 galatasaray-altınordu 8 - 0
    1992-93 30.05.1993 ankaragücü-galatasaray 0 - 8
    1996-97 27.10.1996 altay-galatasaray 1 - 8
    1970-71 09.01.1971 galatasaray-ptt 7 - 1
    1970-71 06.06.1971 ptt-galatasaray 1 - 7
    1988-89 17.09.1988 galatasaray-adanaspor 7 - 3
    1991-92 17.05.1992 zeytinburnuspor-galatasaray 3 - 7
    2000-01 19.08.2000 galatasaray-erzurumspor 7 - 0

    -en çok gol yediği maçlar-

    2002-03 06.11.2002 fenerbahçe-galatasaray 6 - 0
    1989-90 15.04.1990 fenerbahçe-galatasaray 5 - 1
    1991-92 22.04.1992 fenerbahçe-galatasaray 5 - 2
    1998-99 15.11.1998 galatasaray-trabzonspor 3 - 5
    2001-02 02.11.2001 bursaspor-galatasaray 5 - 0
    2008-09 22.02.2009 galatasaray kocaelispor 2 - 5
    1959 14.06.1959 fenerbahçe-galatasaray 4 - 0
    1963-64 11.04.1964 galatasaray-ankaragücü 2 - 4
    1982-83 05.06.1983 galatasaray-fenerbahçe 4 - 4
    1988-89 18.12.1988 galatasaray-beşiktaş 1 - 4
    1991-92 09.05.1992 beşiktaş-galatasaray 4 - 3
    1993-94 17.10.1993 galatasaray-kocaelispor 5 - 4
    1995-96 01.10.1995 trabzonspor-galatasaray 4 - 1
    1995-96 04.05.1996 galatasaray-kocaelispor 0 - 4
    1996-97 08.09.1996 galatasaray-fenerbahçe 0 - 4
    1997-98 16.11.1997 altay-galatasaray 4 - 5
    2000-01 08.04.2001 yimpaş yozgatspor-galatasaray 4 - 2
    2005-06 22.04.2006 fenerbahçe-galatasaray 4 - 0
    2008-09 26.10.2008 eskişehirspor-galatasaray 4 - 2
    2008-09 09.11.2008 fenerbahçe-galatasaray 4 - 1

    -en gollü maçları-

    1983-84 11.12.1983 galatasaray-adana demirspor 9 - 2
    1988-89 17.09.1988 galatasaray-adanaspor 7 - 3
    1991-92 17.05.1992 zeytinburnuspor-galatasaray 3 - 7
    1993-94 17.10.1993 galatasaray-kocaelispor 5 - 4
    1996-97 27.10.1996 altay-galatasaray 1 - 8
    1997-98 16.11.1997 altay-galatasaray 4 - 5
    2001-02 26.08.2001 çaykur rizespor-galatasaray 3 - 6
    2007-08 09.02.2008 galatasaray-vestel manisaspor 6 - 3

    -galibiyet serisi-

    1987-88
    03.04.1988 gençlerbirliği-galatasaray 1 - 2
    10.04.1988 galatasaray-altay 5 - 1
    17.04.1988 kocaelispor-galatasaray 1 - 2
    24.04.1988 galatasaray-samsunspor 3 - 0
    30.04.1988 galatasaray-malatyaspor 3 - 1
    08.05.1988 denizlispor-galatasaray 1 - 2
    15.05.1988 galatasaray-karşıyaka 2 - 0
    22.05.1988 adana demirspor-g.saray 0 - 5
    29.05.1988 galatasaray-boluspor 1 - 0

    -yenilgi serisi-

    2003-04
    13.03.2004 akçaabat sebatspor-galatasaray 2 - 1
    20.03.2004 galatasaray-çaykur rizespor 1 - 2
    26.03.2004 samsunspor-galatasaray 1 - 0
    04.04.2004 galatasaray-beşiktaş 1 - 2
    10.04.2004 ankaragücü-galatasaray 1 - 0

    -yenilmezlik serisi-
    galatasaray'ın lig kariyerinde üst üste yenilmezlik serisi 37 maç olarak gerçekleşti.

    sarı-kırmızılı ekip 1984-85 sezonun son haftasında başlayan seride, 1985-86 sezonunu 36 maçta yenilgisiz tamamlarken, toplamda 37 maça ulaşarak, kendi rekoruna imza attı.

    -kazanamama serisi-
    galatasaray, lig tarihinde üst üste maç kazanamama rekoru 9 olarak gerçekleşti.

    sarı-kırmızılı ekip, 1966-67, 1969-70 ve 1976-77 sezonlarında 9'ar maç üst üste galibiyete hasret kaldı.

    -gol atma serisi-
    galatasaray, lig tarihinde üst üste 39 maçta rakip fileleri havalandırmayı bildi.

    sarı-kırmızılı ekip, 1997-98 sezonunun 2. haftasıyla, 1998-99 sezonun 6. haftaları arasında geçen toplam 39 lig maçında üst üste en az 1 kez rakip filelere gol gönderdi.

    -gol yememe serisi-

    1969-70
    25.01.1970 samsunspor-galatasaray 0 - 0
    22.02.1970 altınordu-galatasaray 0 - 0
    01.03.1970 galatasaray-istanbulspor 0 - 0
    08.03.1970 galatasaray-vefa 2 - 0
    22.03.1970 galatasaray-ankaragücü 2 - 0
    29.03.1970 beşiktaş-galatasaray 0 - 0
    05.04.1970 galatasaray-samsunspor 2 - 0
    12.04.1970 galatasaray-g.birliği 1 - 0
    19.04.1970 ankara demirspor-g.saray 0 - 1

    -gol yeme serisi-
    galatasaray, üst üste 14 maçta kalesini gole kapatamadı.

    sarı-kırmızılı ekip, 1987-88 sezonunun yanı sıra 1997-98 sezonunda 13, 1998-99 sezonunda da 1 maç olmak üzere 14 maç üst üste kalesinde gol gördü.

    -gol atamama serisi-

    1969-70
    26.04.1970 galatasaray-fenerbahçe 0 - 1
    03.05.1970 galatasaray-bursaspor 0 - 0
    10.05.1970 galatasaray-göztepe 0 - 0
    17.05.1970 altay-galatasaray 1 - 0
    24.05.1970 ptt-galatasaray 1 - 0
    27.05.1970 mersin idmanyurdu-galatasaray 1 - 0
    --- alıntı ---

    not: bilgiler 2009-2010 sezonu başı itibariyledir.
  • 1559
    başında barcelona'nın mevcut sisteminin oluşmasındaki en büyük etkenlerden biri olan frank rijkaard ve yardımcılarının olması sebebiyle malesef barcelona, hatta altyapısı da barcelona altyapısı sanılmaktadır. frank rijkaard barcelona'yı bu hale getimiş olabilir, oyun sistemimiz barcelona'nınki ile aynı olabilir, hatta barcelona'dan oyuncu da alabiliriz ama lakin ki barcelona değiliz. barcelona altyapısı bile yılda bir kaç oyuncu çıkarabilirken, bizim altyapımızdan her çıkan oyuncuya yıldız muamelesi yapmamız şuan için sadece ütopyadır*. bu teknik heyet daha sadece 1 sezon geçirdi. hepimizin imrendiği barcelona'ya biraz benzemek istiyorsak alınan kararları anlamaya çalışmamız gerek.

    gelelim transfer mevzusuna. galatasaray futbol takımımız yeni bir yapılanmaya gitmektedir. görülen odur ki ilk hedef, transfer sezonu ilerledikçe oyuncuların fiyatları artmadan yurt içi transferi en kısa zamanda bitirip, takımdaki dünya kupasındaki yabancıların performansları da izlenip karar verildikten sonra kalan eksiklere göre de yabancı transferini şekillendirmek. iç transferde de sakatlıklar yüzünden kaybedilen puanlar ve takım üzerinde sakatlıklardan dolayı oluşan baskıdan dolayı ilk etapta takımdaki sakatlık riski yüksek olan oyuncularla yollar ayrılmaktadır. harry kewell da malesef ki bu operasyona kurban gitmiştir. henüz resmi açıklamalar yapılmasa da takımdan ayrılması düşünülen yerli oyunculardan murat akça, semih kaya ve uğur uçar çok ağır sakatlıklar geçirdiler. benzer şekilde emre güngör de müzmin sakat ve oyun içinde kritik bireysel hatalar yapabilen bir oyuncu. takımının bankosu mehmet topal 5 milyon avro ederken, emre güngör* ve uğur uçar'ın söylenilen paralara* gönderilmesi zaten büyük başarıdır. ayrıca murat, serdar, erhan ve semih gerek kiralık olarak gerekse takımla beraber oldukları dönemlerde hem fizik hem de mental olarak yeterli görülmeyerek takasta kullanılmıştır. unutmayalım ki sol bek hakan balta, stoper olan emre güngör, murat akça ve semih kaya'ya tercih edilmektedir. erhan şentürk'ün de takımın hücum hattında yedek bile olamayacağı aşikardır. en çok tartışılan, serdar eylik'in de orduspor'da yaptıkları ortadadır. ayrıca hem bu oyuncuların önleri açılmıştır hem altyapıdan yeni gelecek yeteneklere şans doğmuştur hem de takıma en gerekli mevkilerden birine* alınabilecek en iyi yerli oyuncu* alınmıştır. mehmet topuz veya ismail köybaşı gibi oyunculara 8-10 milyon avro* gibi bedeller ödenirken, yani yerli transfer piyasası karaborsa havasındayken bu transferi yapabilmek başarıdır. yine sakatlık sorunu göz önünde bulundurularak sercan yıldırım'dan vazgeçilip mustafa pektemek alınmak isteniyor. makul şartlarda alınırsa o da yerinde bir transfer olacaktır. bir de barış özbek'i udinese'nin istediği söyleniyor. yönetimin onu da gökhan inler'i istemeye giderken çiçek ve çikolata şeklinde kullanması çok yerinde olacaktır.

    özet olarak, bu oyuncuların** takımda kalması gerektiğini savunan varsa, onlara yaser yıldız, alparslan erdem, serkan çalık gibi örnekler vermem yerinde olacaktır.
  • 1560
    ortada pek transfer haberi yok, bu iyiye işaret; yönetim sessiz sedasız çalışıyordur eminim. ama geçen dedim "ulan bi eksiklik var, her senenin bu zamanı biz bi şeyler yapardık; neydi lan o..." sonra hatırladım; transfer geyiği yok. arkadaş; hedef şaşırtma amacıyla da olsa ortaya bir iki isim atacaksınız ki, biz de "gelse ne güzel olur..." diye hayallere dalalım, öyle sarhoş sarhoş gezerken zaman çabuk geçsin, imza atılıncaya kadar klavye başında sabahlamayalım. böyle zulüm olur mu lan?! neyse, ben de nefsimi köreltmek için internetteki üç beş transfer haberi kırıntısını aramaya koyuldum.

    daha önce milyon defa dile getirilen ön libero transferi ile ilgili eyong enoh ve vince grella haberleri yapılmış; enoh'u duyunca altı metrekare odada parandeye kalkacaktım neredeyse, nokta transfer olurdu. ama grella haberi beni pek heyecanlandırmadı ne yalan söyleyeyim.

    stoper için anthar yahia haberi çıktığında şaşırdım; sert, fizik olarak üstün, tipik bir bundesliga defansıydı. bu kadar zaman yok geriden oyun kursun, yok hücuma katılsın lafı edildikten sonra bu cezayir'li servet çetin'in alınması abes olurdu. sonra ne oldu, madjid bougherra haberini gördüm. ulan olur mu olur be sözlük; ismael bouzid sebebiyle zaten cezayir'den bir stoper alacağımız var, geçen fena kazık yemiştik çünkü. daha 27 yaşında, gelse de 5 sezon defansı gözümüz kapalı emanet etsek negzel olur. hem en az bir sezon lucas neill ile yan yana oynayacak... bak şimdiden daldım hayallere, güzel bi hareketlenme oldu bende.

    son çıkan haberler zaten stopere transfer yapılacağının habercisi gibiydi; servet'in satılacağı ve gökhan zan'ın galatasaray'da yeri olmadığı belliydi. daha sonra emre güngör'ün gözden çıkarıldığını öğrendik ve gaziantepspor'a verileceği söylentisi çıktı; "n'oluyor?" dedik, semih kaya ve murat akça'ya ilk 11 şansı mı oluşacaktı? derken onlar da denizlispor'a verildi. elde sadece hakan balta, lucas neill ve ali turan'ın kalması, stoper transferinin habercisi tabi; gece gündüz dua edip hayal kuruyorum o stoperin bougherra olması için. tamam, kabul; iskoçya ligi turkcell süper lig'in sadece "biraz" üstünde bir lig ama bougherra'nın iskoçya'ya fazla geldiği de aşikar, çok verimli bir transfer olur. lucas neill'in jübilesinden sonra ali turan'la da iyi bir ikili olabilirler, zira ali turan benim özel dikkat istediğim bir futbolcu. tek endişem, futboldan uzak kaldığı koca bir yarı sezonun, adaptasyonunu zorlaştırması. 2009-2010 sezonunun ali turan'ın oynadığı ilk yarısında 13 gol yiyerek liderliğe yükselen kayserispor, ikinci yarı ali turan'ı kadro dışı bırakmasının ardından 24 gol yiyerek 8.'liğe kadar düştü. ali turan'ı özel yapan şey şu: fizik olarak üst düzey bir oyuncu, birebirde rahat geçilme gibi bir sorunu yok. ama fizik üstünlükle ayağından top alınarak saf dışı bırakılamayan, topla çok iyi oynayan rakipleri(misal, kun agüero) de markaj yoluyla oyundan düşürebilecek çabukluğa da sahip. bougherra gelse de, gelmese de, 2010-2011 sezonunda defansımız oldukça rahat olacak.

    yalnız şöyle bir şey var; eğer teknik kadro stopere yabancı transferi yapmaya karar verdiyse, kaleyi bir türk'e emanet etmeyi de kabul etti demektir. dua edelim de öyle olsun; çünkü yabancı kontenjanının stoper ve kaleciyle değerlendirilmesi, ön libero ve sol açığa transfer yapılmayacağı anlamına gelir. serdar özkan'ın transfer edilmesini, kanatlarda bir alternatif olarak düşündüğümden, olumlu karşılamıştım. ama eğer sol açık serdar özkan'a emanet edilecekse hayal kırıklığına uğrayacağım. harry kewell ve giovani dos santos'un durumu şu an resmi olarak belirsiz ama takımdan ayrılmaları beni şaşırtmaz. yeri gelmişken söyleyeyim; takımda kalmak için can attıkları halde, yönetimin onları zorla gönderdiğini düşünen/savunan sözlük yazarlarıyla hakikaten tanışmak istiyorum. hep böyle iyimser, her şeye iyi tarafından bakan, polyanna kankalarım olsun istemişimdir; en yakın zirveye birinci sıradan yazın beni, atlar gelirim.

    sol kanat için miroslav stoch haberi çıkmış bi tane, güya frank rijkaard'a "sizinle çalışmaktan onur duyarım" diye haber yollamış; bize yedirecekleri bir futbolcu değil ama olur da gelirse, gio'nun arkasından ağlamam. ama haber üslubu itibarı ile kolpanın allahıydı zaten... bundan bize pek geyik konusu çıkmadı.

    orta saha transferi şu an her şeyden önce geliyor; "eyong enoh mu, yoksa miroslav stoch mu?" desen, enoh'un takıma katılabilmesi için stoch transferinden vazgeçebilirim(ki ikisi de kolpa haberdi, örnek bizimkisi). altay'dan transfer edilen musa çağıran'a güvenmediğimden değil, sadece kaldıramayacağı bir yükün altına sokulsun istemiyorum, o kadar. musa'nın kariyeri rijkaard ve neeskens'in elinde itina ile şekillendirilmeli, aceleye getirilmemeli; yoksa galatasaray'ın geleceği için çok önemli bir futbolcu olduğuna şüphem yok. 2009-2010 boyunca mehmet topal, barış özbek ve mustafa sarp ile idare ettiğimiz düşünülürse; belki de teknik kadro, musa'nın ilk 11 oynamaya hazır olduğuna karar verecek. ama bana öyle geliyor ki ona daha bir sezon var...

    kewell ve dos santos'un ardından sol açık kovalamadan önce, bir ön libero bulmamız gerekiyor ve gökhan inler'i alabileceğimizi "hiç" sanmıyorum, dolayısıyla yabancı gerek. elano'nun yanına arda yerine emre çolak ya da musa çağıran'ı monte ederek arda'yı sol açıkta kullanmaya, hatta sol açığı olduğu gibi serdar özkan'a emanet etmeye bile razıyım ama ön libero şansa bırakılmamalı; sol açık transfer etmek uğruna ikinci plana itilmemeli. çünkü söylemekten dilimde tüy bittiği üzere; takımımızdaki ofansif oyuncuları taşıyabilcek beton gibi bir ön liberoya ihtiyacımız var, çünkü diğer türlü sürekli kontratak yediğimiz için kurduğumuz baskıyı sürekli kılamıyoruz.

    şu madjid bougherra haberi umarım doğrudur.
  • 1561
    geçmiştede bugünde ve gelecektede türk futbol tarihinin bir numarasıdır.başarıları geçici kültürü parmak ısırtıcıdır.aşktır.mücadeledir.erdemdir.etiktir.gerektiğinde metin olmaktır.muzaffer bir kaptan edasıyla çarpışmaktır.sakat bile olsa korkmadan mücadele etmektir.kendi değerlerine sımsıkı sarılmaktır.büyüklüğü tarif edilemezdir.galatasaray türkiyedir.parçalıya aşık olmaktır.gururdan ağlamaktır.başı dik olma sebebidir.hayatta yaşanabilecek en güzel duygulardandır...
  • 1562
    çok fazla transfere ihtiyaç duymayan takımdır.

    geçen sezonki destansı başarısızlığının sebebi kadro kalitesindeki eksiklik olmadığı için, çözüm yolu da aç karna süpermarkete dalar gibi alışveriş yapmaktan geçmemektedir. ayrıca çok istense bile, 2 senedir ciddi maliyetleri olan transferler yapıldı ve birbirinden başarılı teknik direktörler takımı şampiyonlar ligine sokamadıkları için, yatırımın geri dönüşü olmadı. böylelikle de bir sonraki yılın transfer bütçesi gitgide eridi.

    çok büyük bir transfer hem beklemiyorum hem de çok zaruri görmüyorum.
  • 1565
    kadrodaki oyuncuları tek tek inceleyerek 2009/2010 sezon sonu degerlendirmemi kendi capımda yaptıgım takımım.

    http://artemiofranchi.blogspot.com/...onu-galatasaray.html

    --- alıntı ---

    sezon sonu ortamın iyice soğumasını, kiralıkların alınıp alınmamasını, sözleşmesi bitenlerin kalıp kalmamasını bekledim o yüzden bu değerlendirme yazıları gecikti. sezon biter bitmez son gün yaşananlar ve son 1 ayda galatasaray'ın dibe doğru koşması derken zaten sağlıklı bir yazı çıkamazdı o ruh haliyle. genel yazmaktansa tek tek futbolcuları ve ekibi incelemenin en doğrusu olduğunu düşünüyorum. bir karışıklık olmasın veya "şu niye önde bu niye sonda" diye sorular gelmesin diye forma numaralarıyla gittiğimi belirteyim.

    1) aykut erçetin: leo franco'dan iyi, ufuk'tan kötü bence. ufuk oynadı da mı böyle diyorsun diyenler olabilir, inanıyorum en azından kendisine. leo franco bu sezon 40 civarı maç oynadıysa aykut'a alenen haksızlık edilmiştir. bu takımın bir numarası olamazdı belki ama ufuk ile dönüşümlü olarak sezonu iyi idare ederdi.

    2) emre güngör: çok geç form tutsa da önümüzdeki sezon ana kadronun olmasa da rotasyonun ciddi bir parçası olması gerekiyor bence. trabzon deplasmanı ve sezon sonundaki milli maçlardaki 2 tane hata yüzünden asılmamalı bu adam. bazen tam da emre gibi birine ihtiyaç duyulacak rakiplere/oyunculara denk geliyoruz. bu açıdan kilit bir isimdir emre. neill kadar olmasa da en azından orta mesafeli topları adrese göndermede de başarılı bir isim. neill ile çalışıp benzer şekilde gelişememesi için bir sebep yok.

    3) uğur uçar: eskisi gibi olabildiğini söylemek açık açık yalan söylemektir. ancak bahsedildiği kadar da kötü olmadığını düşünenlerdenim ben. oynadığı zamanlar çok iyi idare etti ki özellikle ocak-şubat aylarında iyi performans sergiledi sabri'nin sakatlığında devamlı oynama şansı bulunca. antep'e gideceği söylentilerinin yalan olmasını umduğum bir isim kendisi.

    5) gökhan zan: sezon başında milli takımın iki ana stoperinden biri bizdeyken diğerini de bedava almak iyidir dedi. hiç iyi olmadı. bedava bile olsa gönderilmeli diye düşünüyorum, fazla bir yorumum yok kendisi için.

    6) tobias linderoth: adını andık diye yeniden sakatlanmamıştır umarım...

    7) aydın yılmaz: çalım atamayan, şut çekemeyen, gelişine vuramayan, pas veremeyen, 10 ortada 1 kere doğru yere atan... böyle bir adam galatasaray'da oynayamazdı.. hayal kırıklığının çok ötesinde bir performansı vardı, keita'ya yaptığı asist dışında bir tane bile icraatı yok. böyle bir oyuncu galatasaray'ın geleceği olmamalı.

    8) barış özbek: sezon boyu yokları oynadığını düşünüyorum ben. kendisini çok sevenler "ısıran futbolcu" diye tapmaya kalkanlar bile oldu ama her zamanki gibi gördük ki 1 metre önüne pas atamayıp üstüne bir de çalım girişiminde bulunup top kaybeden bir adam kendisi. sivas maçına değinmiyorum bile, o zamana kadar kredisi zaten bitmişti.

    9) elano blumer: geldiğinde deli gibi sevindim, yarın giderse üzülmem. benim adıma kadroda olsa da olmasa da sorun değil. olduğu zaman büyük katkısı yok, olmadığı zaman hayati bir eksiklik değil. ancak senin kadronda ayhan-barış-sarp üçlüsü varsa mecburen elano oynayacak.

    10) arda turan: formasının hakkını vererek girdi sezonu ancak ocak-mayıs arası resmen yokları oynadı. günden güne eridi, lider gibi değil de sene sonu transferi kesinleşmiş ve son maçlarını oynayan bir oyuncu gibiydi. sezonun ikinci bölümünde baros yoktu, kewell yoktu, santos yeterli olmadı, jo ruh gibiydi, tüm bunlar birleşince o da mecburen form düşüklüğü yaşayacaktı ancak bu kadar kötü olmaya hakkı yoktu kaptan olarak. sezon bitince ntvspor'a çıkıp "vicdanım rahat" diye açıklama yaptı, elinden geleni yaptığını söyledi bununla birlikte. ancak abd'de oynadığı milli maçlarda elinden geleni yapmış bir arda gibi değildi hiç. 7 aydır göremediğimiz arda turan'ı abd'de görebildik ne hikmetse. kafası rahat dendi, sol açık oldu ondan dendi, bir ton bahane. sol açık oynadı diye iyi oynadı diyene ben gülerim arkadaş bu kadar net. açık ve net. net. bu adam sezon başı sıra dışı performans gösterirken, mükemmele yakınken ortada oynuyordu, sezonun ikinci bölümünü kanatta geçirdi, daha doğrusu geçiremedi. galatasaray'da sol açıkta yokları oyna ligin ikinci yarısında ama git milli takımda coş. kafası rahatmış, 3 gün abd'de kalmayla psikoloji düzelecekse yardım toplayın bana ben de gidip kendimi yenileyip döneyim.

    11) kader keita: bu kadar kısa sürede etkileyici iş yapan her oyuncu takımda tutunur. keita saman alevi gibi parlamayıp tüm sezona yaydı performansını. dengesiz gibi bir kaç hafta yokları oynadığı da oldu ancak takdir edersiniz ki sezon boyu üst düzey oynasa bizde oynaması zor olurdu. oynamayazdı demiyorum ancak 34 maçın 30'unda şov yapıp ön plana çıkabilecek bir keita'yı lyon yem etmezdi kimseye. ben kendisinden memnunum hatta kewell ve baros sakatlandığı için sezonun en iyi oyuncusu seçmek istiyorum buradan.

    12) lucas neill: geldiğinde hayal kırıklığı olmuştu, milito ve marquez'den kapı açılında insan biraz umutsuz konuşuyor. ancak altı ayda bizim "iyi" diye bildiğimiz stoperlerin iki yılda vereceği katkıyı verdi bu adam, daha ne olsun?

    14) mehmet topal: uzun zaman sonra sıçrama yapacağı yaşlarda bonservisle avrupa'ya transfer olan bir oyuncu oldu mehmet. sezon başında da isteniyordu belki ama bu sezonu kötü geçirse gitmezdi bence. çok büyük eleştiriler aldı, çok yerden yere vuruldu bu sezon ama 14 numaralı forma sahada yokken orta sahamız da yoktu. kendisinin bir önceki sezona göre daha geri planda ve daha basit bir oyun oynuyor olması kötü oynadığı anlamına gelmemeliydi. o sadece isteneni yaptı, başarılı da oldu. bana kalırsa ilk yarıdaki arda'dan sonra takımın en başarılı 2. oyuncusu oldu. bükreş'te attığı gol ise son sezonunda mehmet topal'ın bize en güzel hediyesi oldu belki de.
    15) milan baros: bu adam sakatlanmasaydı şampiyonduk. başka bir olasılık yok. şampiyonluğu kadıköy'de 2. dakikada kaybettik biz.

    16) mustafa sarp: hem galatasaraylı olduğu için hem de şampiyonluk için buraya geldi ama kendisi de bilemezdi herhalde ayrıldığı takımın şampiyon olacağını. bence rotasyonda önemli bir yaptı ancak sezonun ilk 3 ayında yeni gelmesinin de etkisiyle gösterdiği o etkili performansı sezonun belirli bölümlerine yayabilmesi lazım galatasaray'da jübile yapan bir isim olmak için. aksi takdirde valizine yeni bir anadolu şehrinin ismini yazdıracak. önümüzdeki sezon başında üst üste 10 maçta "çok iyi" oynayacağına, sezon boyu 7-8 maçta "iyi" oynasın, diğerlerinde ortalamanın üstüne biraz çıksın yeter bence.

    18) ayhan akman: bu formayı hem de kaptan olarak giymeyi hak etmiyor. a2'den herhangi bir oyuncu kendisinden çok çok daha iyi oynayabilirdi bu sezon. ayhan'a verilen her dakika gençlerden çalınan dakikalardır benim gözümde.

    19) harry kewell: gitmemeli.

    20) shabani nonda: 3 atıp 10 kaçırsa da, gittiğinde çok üzülmesem de değerini sene sonu anladım. jo gibi bir felaketi yaşamamıza hiç gerek yoktu bence. bu sezonki en kötü nonda, 5 aylık dönemdeki en iyi jo'dan kat kat daha iyiydi kabul edelim.

    21) emre aşık: sezon başı arda dedi ki kendisinin sözü üzerine söz söylenmeyecek bu takımda. keşke o lafta kalmasaydı, emre aşık gerçekten söz geçiren en büyük abi olarak görülseydi veya olabilseydi... nasıl algılarsanız algılayın, size kalmış...

    22) hakan balta: caner erkin gibi bir kabusu yaşamamıza sebep oldu sakatlığı. sezonun kilit maçlarında hakan'ın olmamasının acısını çok çektik, çok pişman olduk. neill gelince ekürisi oldu ama sol bekte caner ne oynuyorsa iki-üç katını oynadı bence hakan balta. varsın hücuma az çıksın, caner çıktı da ne oldu? üç ortadan ikisi rakibe, biri de auta... hakan en azından iki-üç orta yapıp tam yapıyor, pozisyon yaratıyor. bu sezon kewell ve baros'un sakatlıkları konuşuldu ama onlara yakın bir oranda etkiledi hakan'ın sakatlığı da.

    23) serkan kurtuluş: ben hayatta olduğundan bile şüpheliyim...

    25) leo franco: benim için bir belaydı adeta kendisi. hakkındaki ilk düşüncemi nisan 2009'da bize imza atmadan üç ay evvel yazmıştım ekşisözlük'te. sezon bittiğinde ne yazık ki ben haklı çıktım. o gün bana küfür edenler, erken konuştuğumu iddia edenler haklı bulur oldular beni. bu adamın galatasaray'ın değil basit bir süper lig takımının bile kalecisi olamayacağını çok geç anladı herkes. çizgi kalecisi diye bir saçmalık aldı yürüyor. leo franco çizgi kalecisi olmadığı için tercih edilmiş güya. eh be güzel kardeşim, eh be sevgi pıtırcığım, eh be çiçeğim, bana dünya tarihinde 1 tane sağlam bir efsane gösterin "çizgi kalecisi" değil de "ceza sahası kalecisi" olan... günümüzün en elit kalecilerine bakalım: casillas, buffon, cech, frey, van der sar ve diğerleri, hepsi birer "çizgi kalecisi" işte. victor valdes çizgi kalecisi değil, pepe reina değil... görüyoruz sonuçlarını. çizgi kalecisi saçmalığına acilen son verilmeli ve leo gibi gereksiz isimler bir daha düşünülmemeli kaleye.

    30) giovani dos santos: kiralık olarak geldiği yarım sezonuna çok kötü başladı -ki bunu düşünen az sayıda insandan biri olduğumu biliyorum- devamında ise önemli bir patlama yapıp devamını getiremedi. son 4-5 hafta "iyi" denen bir maç çıkaramamış olması satın alınmasına engel oldu. en azından trabzon veya fenerbahçe maçlarından birinde ön plana çıkıp yerini garantiye almalıyı. seneye burda olsa geleceğinin parlak olduğunu düşünürdüm ancak geldiği zaman yaptığım ağır yorum kısmen de olsa haklı çıktı, üzülsem bir türlü sevinsem başka türlü...

    32) joao "jo" alves: baros ile forma rekabetine girecekti, boyuna göre çok teknik ve hızlı olduğu için bu ligin tozunu atacaktı, sene sonu alamazsak arkasından çok üzülüp parçalayacaktık kendimizi... böyle düşündük geleceği zaman ama ligin tozunu atacağına kendisi toz bağlayıp gitti. tozunu attığı tek yer kendi evi oldu(!)
    37) emre çolak: şöyle özetleyeyim durumu. ilk olarak; arda'dan çok daha büyük bir yıldız olacağına inanıyorum. ikincisi; arda'yı satmış olsaydık ve emre çolak da arda ile aynı sayıda maça çıksaydı yine en kötü yine 3. bitirirdik bu ligi, daha kötüsü olmazdı. ilk sezonunda 11 maçta 4 gol attı, bir orta saha oyuncusu için güzel bir kariyer başlangıcı.

    39) serdar eylik: tobol maçındaki dirsek mi bitirdi kendisini? o sakatlık mı düşürdü formdan? rijkaard'ın çok ümit besleyip 4-5 ayda vazgeçmesinin özel bir sebebi olmalı. aman diyeyim yanlış anlaşılmasın, rijkaard'ı suçlamıyorum, hani bilmediğimiz bir şey olabilir, serdar'ın bir hatası olabilir...

    55) sabri sarıoğlu: bu adamı destekleyeceksin ve kaptan olmasına sevineceksin deseydiniz sezon başı, muhtemelen benden ağır laflar işitecektiniz. hatta yakınımdaysanız bir takım dayak tehditleri de cabası... takımda en sevmediğim bir kaç oyuncudan biri olan sabri özellikle kadıköy'deki maçtan sonra yaptığı açıklamalarla ibreyi bir anda terse çevirdi benim için. futbol olarak rijkaard'ın sihir yapmışcasına geliştirdiği bu adam benim bile takdirimi kazandıysa daha da sırtı yere gelmez. yürü be sabri!

    76) servet çetin: marsilya seni neden almadı ki?.. ya da neden bir zenit daha bulamadık ki?..

    86) ufuk ceylan: aykut için söylediklerim kendisi için de geçerli. leo franco'dan az sayıda maç yapmış olması, hatta yanılmıyorsam sadece iki maç yapmış olması çok büyük haksızlık. bu adam çok daha fazlasını hak etti, hatta aykut yerine kaleyi devralan isim olmasında hiç bir sakınca yoktu. nedense cesaret edemedik, umarım 2010/2011'de ufuk'u en çok oynayan kalecimiz olarak anacağız.

    88) caner erkin: sol açık olarak gelse iyiydi de sol bek oynayınca nefret ettirdi, tiksindirdi adeta. saha içinde bir şekilde katlanırdık, zaman zaman iyi oynadı ama saha dışında galatasaray taraftarı olmasa da "galatasaray'ın futbolcusu" gibi durabilirdi en azından.

    --- alıntı ---
  • 1567
    bünyesine hangi futbolcu katılacaksa katılsın, kim gidicekse gitsin ama yeterki ağustos ayının sonunda ekranlarda iki farklı 11 i kaşı karşıya getirip " iki 11 de şampiyonluğa oynar eki eki.. " diye gereksiz muhabbetler dönmesin.

    2002 de hasan şaş'ın
    2006 da hakan şükür'ün
    2008 de arda nın yedeği mi vardı .

    illa tanım yapıcaksam : aynı bölgede alternatifi olduğu için değil tek alternatif olsa bile formasının hakkını verecek futbolculardan oluşacak takım.
  • 1568
    harry kewell ve giovani dos santos'u kesin olarak kaybetti diyebiliriz sanırım; bu futbolcuların kulüpte kalmak için yanıp tutuştuklarını, fakat yönetimin onları inadına yolladığını söyleyen yazarlara söyleyecek lafım yok. neyse ne, yaşandı bitti saygısızca...

    iddialara göre, vincenzo grella transferi bitti ve miroslav stoch transferi için de sadece bonservis pazarlığı kaldı. stoch'un twente'yi ve şampiyonlar ligi'nde oynayan diğer olası taliplerini teperek galatasaray'a gelmesi beni çok şaşırtır; frank rijkaard'ın varlığı bile bu durumu açıklamaya yetmez. belki de çocuk, kariyerini şekillendirecek futbola dair önemli şeyleri öğrenmek için kendini rijkaard'a emanet etmek istiyor; ama menajeri ben olsam, sırf bunun için bir sezon şampiyonlar ligi'nden uzak kalmasını tavsiye etmezdim. ayrıca stoch transferini 2.5 milyon sterlin'e bitirmek üzere olduğumuz haberlerine inanmıyorum; çüş lan, çocuk daha geçen sezon hollanda ligi'ni dağıttı...

    grella'ya ise burun kıvırmaya hakkımız olmadığını defalarca söyledim ama, stoch'u alacak paramız varsa burun da kıvırırım, arıza da çıkarırım. öncelikle, "diarra, keita tipi topla oynayamayan, iri yarı ön libero isteyenler beğenmez tabi; hıh!" savunması geçerli değil. vincent grella, kariyerinin hiçbir döneminde sözlüğün o çok sevdiği "topu oyuna sokan ön libero" olmadı. fizik mücadele ile topu kazanır, rakibin atağını keser ve topla oynayabilen takım arkadaşlarına basit paslar atardı. ben de tam bu tipte bir ön libero istiyoruym fakat grella bunları yapabilirken 32 yaşında değildi ve topu kazanmak için kullanabileceği bir fiziği vardı. basın çok kesin dille konuştuğuna göre, sanırım taraflar çoktan anlaştı ama ben hala bu grella hikayesinin, madjid bougherra transferiyle ilgili çalışmalar sürerken medyaya atılmış bir yem olmasını umuyorum.

    ben olsam;

    stoch ve grella transferlerinden vazgeçerek, elimde kalan parayı birinci sınıf bir ön libero için kullanırdım ve tercihim madjid bougherra olurdu. bougherra hem stoperde, hem de ön liberoda oynayabiliyor; ortalamanın üstünde bir fiziği ve bir defans oyuncusu için olağanüstü bir top tekniği var. bu sezon ön liberoda kullanırız, seneye musa çağıran formayı kaparsa lucas neill'in yanına monte ederiz. bakarsın neill seneye emekli olmaya karar verir, neill'in yerini gözümüz kapalı bougherra'ya emanet edebiliriz. böyle bir futbolcuyu transfer edebilmek için, görüşmeler esnasında medyaya bir yem atmak şart; adının birlikte anıldığı kulüplerden bazıları juventus, liverpool, fenerbahçe...

    bu durumda orta saha sağlama alınacak fakat sol kanat ne olacak? bence bu sezon için sol kanat ikinci sınıf bir oyuncuyla idare edebilir. tek ihtiyacımız olan şampiyonlar ligi'ne katılmak; bunu başarabilirsek seneye sol kanat için de birinci sınıf ve ileride iyi fiyata satılabilecek bir futbolcu alacak paramız olacak nasıl olsa. 2010-2011 sezonu için ligi idare edebilecek, belki otuz yaşlarında olduğu için bonservis bedeli düşük olan*, belki kulübünün gözden çıkardığı ve sözleşmesi sona erdiği için bedelsiz alabileceğimiz bir futbolcuya sol kanadı emanet edebiliriz. ya da hepimizin çok istediği miroslav stoch'u, sene sonunda bonservisi ile alabilmek için opsiyonuyla kiralayabiliriz; nasıl fikir?

    aslında bana kalırsa, yukarıda anlattığım gibi yapmaktan başka çaremiz olduğunu da sanmıyorum. 2009-2010 sezonunu birlikte izledik değil mi? orta saha dirençsiz olunca, ileri uç elamanlarının üst düzey performans göstermesi sonucu değiştirmiyor ve bir anlam ifade etmiyor. giovani'nin, keita'nın muazzam oynadığı maçlarda bir puanla yetinmemizin sebebi dirençsiz orta sahamızdı; ligdeki takımların çoğu kontratak oynuyor ve bizim kontratak kesmeyi bilen bir tane bile oyuncumuz yok. iyi bir hücum hattına sahip olmak ve savunmayı ileride kurmak, kontratak oynayan bir rakibin gol bulmasına engel olmuyor. üst düzey bir hücum hattı, topu "ileriye taşımaya" yarar, "ileride tutmaya" değil. topu ileride tutmak için üst düzey defansif orta saha oyuncusu gerekir.

    görüldüğü gibi, sağlam bir ön libero bulmazsak, sol kanada kimi getirirsek getirelim yeterli randımanı alamayacağız. vince grella ligde 25 civarı maç çıkarabilirse, bu söylediklerimin bir anlamı kalmaz. grella'nın blackburn'de nasıl oynadığını bilmiyorum, bilmem de gerekmiyor zaten. tobias linderoth, galatasaray'da oynadığı üç-beş maçta futbolun kitabını yazmıştı; ama bize bir faydası olmadı değil mi? parma'dan bildiğim kadarıyla grella fizik olarak üst düzey ve defansif açıdan zaafı bulunmayan bir oyuncuydu ama blackburn'de sık sakatlanmış olması eski fiziğinde olmadığı anlamına geliyor. bildiğiniz gibi türkiye'de futbol, ingiltere'de olduğundan çok daha sert ve fiziğe dayalı; umutsuzum...

    takımımızın ön libero mevkisi hakkında konuşmamız gereken bir başka mevzu da musa çağıran; çocuğun internette benim de dahil olduğum geniş bir fan kitlesi var şimdiden. ilk röportajını izledim ve haklı olarak kendine güvendiğini gördüm. formayı alabileceğini söylüyor fakat ben henüz rijkaard'ın sisteminde bu kadar kilit bir rolde olan ön libero mevkisini on yedi-on sekiz yaşında bir çocuğa emanet etme fikrine hazır değilim henüz. en geç iki sezon sonra takımın değişmezi olacağına hiç şüphem yok fakat bu sezon için emin değilim. ayrıca :#355662

    ön liberoya yerli takviye yapmak için, musa çağıran, üç seçenekten biriydi. diğerleri ise murat ceylan ve ceyhun gülselam. bu üçünün dışında, gökhan inler'i saymazsak, elle tutulur bir potansiyele sahip ve işe yarar başka türk ön liberonun var olduğuna inanmıyorum; özellikle türkiye'de...

    murat ceylan'ı

    fenerbahçe alır ve emre belozoğlu'nun yanına monte ederse; baroni'yi gönül rahatlığıyla gönderir ve yabancı kontenjanı açar.

    beşiktaş alır ve ernst'in yanına monte ederse; murat'dan daha iyi olmayan fink'i gönül rahatlığıyla gönderir ve yabancı kontenjanı açar.

    galatasaray alır ve musa çağıran ile dönüşümlü olarak tek ön libero oynatırsa; madjid bougherra için gerekli yabancı kontenjanını sağlar, bougherra - neill ikilisinin önünde de murat'ı oynatarak süper lig'de "god mode: on" takılır.

    buradaki vurgu; memlekette doğru dürüst ön libero yetişmemesinden dolayı, ülkedeki büyük takımların yabancılara yönelmesi. transferi halinde büyük takımlara yapabileceği katkı, görüldüğü gibi oldukça üst düzey murat'ın. ama beşiktaş'lı olması ve daha da önemlisi gaziantepspor'da oynuyor olması sebebiyle, sanırım öncelik beşiktaş'ın; bize yar olmaz...

    ceyhun gülselam'ın üç büyükler'den birine transferi halinde de aynı şartlar geçerli; fakat hem ön liberoda, hem de alternatiflerimizin azaldığı stoperde oynayabilmesi açısından, ceyhun gülselam en çok galatasaray'ın işine yarar. trabzonspor'un bırakmak istememesini anlıyorum, bir-iki takviye ile ligde ilk ikiye oynayabilecek bir kadroları var ve ben de olsam en az bir sezon daha tutardım. bu transfer de yatar...

    stoper konusunda da iki satır karalamak gerek. bu sezonu* atlatabilecek durumdayız ama seneye stopere de takviye gerekecek. görünüşe göre elde sadece lucas neill, halan balta ve ali turan kaldı.

    gökhan zan, florya tesislerine yüz metreden fazla yaklaştırılmaması gereken, saha içinde de, rotasyonda da varlığı-yokluğu bir olan futbolculardan.

    servet çetin, kötü bir stoper olduğuna inanmadığım ama artık galatasaray'da elde edebileceği her şeyi kazanmış bir futbolcu; bu durum konsantrasyonunu kötü etkiliyor ve vasat bir stoper gibi oynuyor. artık ucundan kıyısından bir avrupa görmesinin vakti geldi, ama bir ay önce satışından beş milyon euro kadar bir para beklendiği söyleniyordu; bir ay oldu, hala teklif yok. fırsatımız varken marsilya'ya satmalı ve o parayla lucas neill'i almalıydık...

    emre güngör, benim gördüğüm en acıklı stoper manzaralarından biri. tipik türk stoperi gibi fiziğe yüklenip birebirde etkili olmayı yeterli bulmamış, markaja yüklenmiş ve azmedip yer tutmayı öğrenmiş bir çocuk. uzun sakatlıklar yaşamasına rağmen hasan şaş ya da sergen yalçın göbeği salmamış olması da kendine iyi baktığını gösteriyor. ama gel gör ki, sakatlık korkusuyla topa girmeye çekinir hale gelmiş ve bundan kaynaklanan konsantrasyon eksikliği sebebiyle amatör futbolcular gibi hatalar yapar olmuş. gidişine üzülürüm ama galatasaray için büyük bir kayıp olacağından değil; türk futbolunda efsane olmaya bu kadar yaklaşmışken, böyle ucuz kaybettiği için...

    emre güngör'ün kaybını telafi edebilecek transferimiz ise ali turan oldu. bu adama özel dikkat isterim. ilk devre sonunda liderliğe yükselen kayserispor, malum olaylar sebebiyle ali turan'ı kadrosundan çıkarmasının ardından, son üç yılın en kötü sonucunu almış ve sezonu sekizinci olarak tamamlamıştır. hem birebirde rahatlıkla top çalmasını sağlayabilen bir fiziği, hem de fizikle top çalmanın zor olduğu rakiplere karşı oynaması halinde, topu daha rakibe gelmeden karşılayabilmesini sağlayan bir markaj özelliği vardır.

    lucas neill, galatasaray'da görmekten çok mutlu olduğum bir futbolcu. yaşına rağmen fiziğinden bir şey kaybetmemiş, iki-üç sezon oynayabilecek durumda ama bunu istiyor mu, bilmiyoruz... jübileden önce sağlam bir voli vurmak için galatasaray'a gelmiş olması da muhtemel; 2010-2011 sezonu sonunda "benden bu kadar" derse hiç şaşırmam. tabi ki sene sonuna doğru bu konu kendisiyle konuşulacaktır ve neill'in kontratını uzatması, tamamen galatasaray'ın kendisine ne vaat ettiği ile alakalıdır. eğer inşa edilen takım, 2011-2012'de şampiyonlar ligi'nde çeyrek final görebilecek bir seviyeye gelirse; neill kontratını seve seve bir-iki sene uzatır. ama bunun olup olmayacağını bilmiyoruz; yani en geç iki sene sonra, lucas neill'in yerine birini arıyor olacağız ve neill'i bile ne kadar zor bulduğumuz ortada. madjid bougherra için dua ediyorum...

    -----

    tahminlerimiz, tavsiyelerimiz ve dileklerimiz bir yana, 2010-2011'de oluşacak olan kadrosu, muhtemelen şudur:

    ______?????______
    sabri_neill__ali_hakan
    ____vince grella____
    ___elano___arda___
    keita_________stoch
    ____milan baros____

    grella'nın en az yirmi beş lig maçı çıkarabilmesi ve kalan maçlarda da musa çağıran'ın iyi oynayarak grella'nın yerini doldurabilmesi halinde, bu kadro şampiyonluğa oynar aslında. fakat grella, dilemesek de beklediğimiz gibi takımdan ayrı düz koşu manyağı olur ve musa çağıran'ın da henüz on sekiz yaşında kaldıramayacağı bir yükün altına sokularak hem kötü bir sezon geçirmesine, hem de kariyerinin geri kalanının yara almasına sebep olursa; en en en iyi ihtimalle ikinci olarak tamamlarız 2010-2011 sezonunu...

    bu kadroda miroslav stoch'un yedeği de musa çağıran ya da emre çolak oluyor. stoch'un oyundan alınması gerektiğinde arda turan sol kanada geçiyor ve orta sahanın göbeğinde arda'nın yerine musa ya da emre oynuyor; sağlam...

    edit: birkaç yazım hatasını daha uyarı gelmeden düzeltme; yazım ve imla denetim timi uyuyor mu?!*
  • 1569
    2010-2011 sezonu için yapılan transfer planlamalarını şöyle bir oturdum düşündüm. her ne kadar bizim yönetimin sağı solu belli olmasa da, mehmet helvacı'nın "transfere 5 milyon tl ayırdık" söylemi muhtemelen doğrudur. öncelikle görmek zor değil ki; yönetimin iki senedir yaptığı yıldız transferlerine rağmen yaşanan fiyaskolar, yıldız transferinin güvencesinin olmadığını gösterdi. kaldı ki yönetim bu transferleri fedakarlık yaparak gerçekleştirmişti. ancak bu sezon işler değişti. bu demek değil ki transfere para harcamayacaklar; yine harcayacaklar. ancak bu sefer ismi ve maliyeti ikinci planda tutarak.

    bu 5 milyonluk bütçe, satılan oyunculardan gelecek para hariç elbette. şöyle kaba bir hesap yaparsak;

    - mehmet topal'dan gelen 5 milyon euro civarı para
    - servet'den kazanılması muhtemel 5 milyon euro civarı para
    - emre güngör+uğur uçar 3-4 milyon euro civarı gaziantep'e satıştan gelecek para

    20 milyon euroya yakın transfer bütçesi çıkar ortaya. buna elano'yu da dahil edebiliriz, fakat bunun için ilk şart elano'ya 10 milyon euro civarı para ödeyecek bir takım bulmak. yönetim elano'yu kapının önüne koyar gibi göndermek niyetinde değil zira bir önceki sezon 8 milyon ödeyerek aldıkları futbolcu. zarar etmeden satılacak şekilde bir teklif gelirse kabul edilecek; onun yerine yeni bir oyuncu alınacaktır.
  • 1570
    2009-2010 sezonunu uefa team ranking'de 17 sıra yükselerek 43. olarak tamamlamıştır. 2010-2011 sezonuna ise 2005-2006 sezonunda yaşadığı tromso faciasının kalıntısı olan 1.8000 puanı silenerek başlayacak, müthiş bir yükten kurtulacaktır. bu da demek oluyor ki önümüzdeki sezon uefa avrupa ligi'nde atlanacak her tur, bizi çok ileri taşıyacak.
  • 1571
    adnan polat'ın son açıklamaları ile yüreğime su serpildi.(bkz: #406428) kendisi iki tane orta saha oyuncusu alacaklarını, en büyük önceliğin bu olduğunu belirtmiş. stoch konusunda ise "bizde zaten solda arda var, eğer stoch gelse iyi bir yatırım olacaktı ama olmadı." demiştir. bu da gösteriyor ki; 4-3-3'e devam. muhtemelen:

    ------------baros----------
    arda-----------------keita
    ------elano---xxx--------
    ---------xxx--------------

    gibi olacak orta saha ve hücum hattı; elano bu durumda daha ileriye dönük oynayacaktır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın