• 13832
    sezonun ilk yarısı bitene kadar artık ne kadar puan toplarsa kardır. bu takımın ilacı sezon arasıdır. hem yönetimin beceriksizliği yüzünden oynayamayan kevin takıma katılacak hem de mustafa denizli kendi çalışma planını tam olarak uygulamış olacak. he bakarsınız devre arasında hayalet sabri ve burak yerine akıl edip adam alırlar o zaman tadından yenmez. devre arası gelene kadar lig sıralamasında 1 ve 2. takım ile çift haneli farklar olmaz ise bu takım bu sene yine şampiyon olur.
  • 13836
    kendi içimizden pek bir şeyleri halledemeyeceğimiz ortada. şampiyonlar ligi'nde gol yeme rekoruna koşan altyapı oyuncularımızdan da bir numara olmayacağı belli. pahalı transferler de yapamayacağımız malumken yapılacak en doğru şey önümüzdeki iki sezonda beklentilerimizi azaltıp modern futbol oynatacak iyi bir hoca bulmak ve takımı sorgusuz sualsiz hocaya teslim etmektir.
    şampiyonlar ligi'nde ilk 10 dakika içerisinde gol yemeyecek kadar savunma yapmayı öğretecek bir hocanın gelmesi elzemdir.
  • 13837
    maç bittiğinden beri çok karamsar bir haldeyim. açıkçası takım nereden tutsan elinde kalıyor. son haftalarda klişe haline gelen "sneijder ve muslera bu takımda neden kalsın?" sorusu içimi kemirip duruyor. mustafa denizli ismine karşı haberler ilk çıktığı andan itibaren bende bir önyargı vardı. ancak takımın şu anki hali için suçlanabilecek belki de son kişi. maç özelinde taktiksel olarak eleştirebiliriz tabi ki ama takım neden bu durumda sorusunu sorduğumuzda cevapta geçebilecek öznelerden birisi kesinlikle kendisi değil. umarım benim gibi önyargılı yaklaşan taraftarlar yanılırlar da oraya hiç dahil olmaz.

    önce bu durumun sorumlusu olarak aklıma hamza hoca geliyor. gittiğinden beri yazmadım hakkında. çok sinirliyim çünkü. geçen sene prandelli'nin yerine takımın başına geçtiğinde camia için ilaç gibi geldi. prandelli'nin gol atmakta zorlanan takımı gitti, yerine galatasaray hücum futbolu oynamalı diyen hamza hocanın takımı geldi. hataları oldu bu süreçte. çoğumuz olur dedik, öğrenir dedik, sineye çektik. zira takım şampiyonluk yolundaydı ve taraftar kenetlenmeden şampiyonluk gelmezdi. son maçlara doğru bu hatalar daha fazla tekrar etse de muslera ve sneijder'in çok büyük katkılarıyla tarihlimizin en önemli şampiyonluklarından birini kazandık.

    transfer sezonunda yapılması gerekenler belliydi. en acil iki mevki forvet ve stoper, para kalırsa bir de orta saha alınması lazımdı. her ne kadar çiçeği burnunda başkanımız seçim sürecinde "galatasaray'a yıldız yağdıracağız, ibrahimoviç, messi" minvalinde saçma sapan açıklamalar yapsa da ffp nin farkında olan taraftar için saydığım mevkilere gereken takviyeler yapılması yeterliydi. hoca da zaten ilk zamanlarda forvet ve sağ bek transferi düşündüklerini belirtti.

    sonraki sürece çok detaylı girmek istemiyorum. dursun özbek - cüneyt tanman - hamza hamzaoğlu üçlüsü galatasaray taraftarının psikolojisini bozan bir yaz mevsimi yaşattı. şahsen başlarda suçu ilk iki isme atarak hocanın çok ağır eleştirildiğini belirttim birçok entryde. ben ve benim gibi yazan yazarlar bu psikolojik süreçte "hamzacı" ilan edildi. oysa birçoğumuzun takıldığı nokta eleştirilerin kalitesiydi ama derdimizi anlatamadık. zaten hamza hoca da bu süreçte akıl almaz bir şekilde yönetime kalkan olmak için taraftarı karşısına almaya başladı ve kendisinden biraz olsun umutlu olan taraftarın desteğini de kaybetti. onda potansiyel gören bizlerin de yanıldığını teyit etmiş oldu.

    süreç sonunda verimsiz geçirilen bir transfer sezonu, defoları kapatmak bir yana yeni sorunlar yaratılan bir kadro, takım ve hocayla arası açık bir taraftar vardı. kaçınılmaz sonu görmek için müneccim olmaya gerek yoktu tabi. tek soru ne zaman olacağıydı. sonrasında 3 adet milli ara geçirdik, üstelik hepsine de puanlar kaybederek girdik. zaten hocayı göndermek isteyen yönetim bu aralara girilirken bunu gerçekleştirse taraftarın çoğunun takdirini kazanabilirdi. ama benim gördüğüm en vasıfsız başkan olan dursun özbek, hocayı kovmak için üçüncü milli aranın sonuna kadar bekledi. hatta yeni hoca için acele etmiyoruz tarzı açıklamalar yaptı.

    benzer bir olay olan ünal aysal - fatih terim sürecinde hocanın antremanda kovulması falan hiç hoş detaylar değildi. yine de aysal'ın, takımın başında hoca varken başka hocalarla görüşmesine suç bulmuyorum. şirket mantığıyla hareket ettiği için o koltuğun ne kadar boş kalırsa o kadar zararımıza olacağına biliyordu. hocayı göndermek istediği için kendisini suçlarım ama bu süreçte başka hocayla görüştüğü için suçlayamam. tabi kulüp yönetmekten aciz dursun özbek'ten böyle bir şey beklemek saçmalık derecesinde iyimserlik olurdu. başkanlığı eline yüzünde bulaştıran özbek sayesinde atletico maçına hocasız çıkmak zorunda kaldık ve tarihimizin en utanç verici maçlarından birini oynadık.

    daha yazacak çok şey var da yeter bu kadar kafa ütülediğim. gerçi pek bişey yazmadım. kafa dağıtmak için süreci özetledik diyelim. toparlayacak olursak yaşanan süreci bir bütün olarak değerlendirdiğimizde şampiyonlar ligi çeyrek finalinde real madrid'i eleriz dediğimiz günlerden, atletico deplasmanına sikmeseler bari diyerek çıktığımız günlere geldik. bu süreçte 3 kupalı bir sezon yaşamamıza rağmen tepetaklak gittiğimiz aşikar. her sezon daha kötüsü ne olabilir dediğimizde yeni bir şeyle karşılaşıyoruz. kurtuluşu yönetimden beklersek bizi daha kötü günler bekliyor. o yönetime bir örnek teşkil etmesi açısından bugün gördüğüm duygun yarsuvat açıklamasını paylaşayım:

    "dursun özbek, adayı sosyal tesis olarak kullanabileceğimiz vaadini verdiği için ona oy verdik."

    yani takım kötü gitmiş, ekonomik olarak dibi görmüş bu monşerlerin umrunda değil. burada veya başka sosyal mecralarda birbirimizi onun fanboyu, şucu, bucu diye yaftalayacağımıza kulübün kanını emen bu ihtiyarlardan nasıl kurtulabileceğimize kafa yoralım derim.
  • 13839
    3lu savunmayi denemedigi surece bu kadroyla sadece vakit kaybeden takim. hamzaoglu bence bu denemeyi yapmadigi icin kovuldu kanimca.

    - stoperler 2'li merkez icin yeterli degil. hakan-chedjou ortalama, onun disindaki tum stoper ikilileri yetersiz. diger yandan chedjou ve denayer'in hucum cikislari avrupa seviyesinde, hakan balta lig standardinin cok ustunde bir ayaga sahip. galatasaray denayer-chedjou-hakan uclusuyle savunma sorununu cozer, ve bu oyunculari oyuna sokarak hucumda rakibin dengesini bozar. ek olarak koray sans bulabilir, semih'in 4'lu savunmada cok goze batan tek hamleli oyunu takima zarar degil yarar olarak doner.

    - bekler 4'lu savunma icin fazla ofansif. sabri ancak rahatca cikabilirse yararli olabiliyor. olcan zaten bek degil. yalnizca carole 4'lu savunma bekine uygun. diger yandan tum kulvari kullanarak oynamayi cok iyi bilen cift motorlu bir grosskreutz geliyor. sagda gross/sabri, solda carole/olcan rotasyonlari 3'lu savunmada 4'luye gore kat kat daha iyi.

    - burak tek basina oynayamiyor, hele ki etrafindaki hucumcular 30 metre uzaktaysa. burak'a yakin oynayacak bir oyuncuya ihtiyac var. diger yandan podolski'yi sol kanatta oyun disi birakmaktansa merkezde sneijder'le iletisime girecek ikinci forvet pozisyonunda tutmak daha mantikli. haliyle eldekilerden ideal forvet hatti burak-podolski. burada vazgecilen oyuncu yasin- ki cok fazla top kaybiyla oynuyor ve devamliligi yok, ona daha uygun olan hamle oyuncusu rolu cok daha uygun. benzer bicimde umut bulut ve sinan gumus de ancak ikili forvette yararli olabilecek oyuncular.

    - orta saha merkezini 2 oyuncuyla tutamiyoruz, cunku ne bekleri, ne kanatlari ne de santrforumuzu orta saha oyunculari gibi kullanamiyoruz. eger bekleri cikarabilir, savunmayi guclu tutup geriden cikarmaya calisirsak o zaman selcuk-bilal ikilisi dezavantaj degil muthis bir avantaja donusur: yani uclu savunma, ikili forvet. yani yukaridaki donusumler. simdilik bilal-selcuk, onlerinde de sneijder'le galatasaray cok nadir orta saha kaybeder. bilal yerine gelecek bir dinamo'yla bu daha da guclenir. bilal/jose selcuk'un, emre sneijder'in yedegi olur.

    otesi yok, galatasaray'in kisa vadede sorunlarini en cabuk cozecek is bu sistem degisikligi. hamzaoglu'ndan bekledim, yapmadi, bagir bagir gelen problemler sonunu getirdi. umarim denizli'nin pragmatizmi bu cozume cabuk ulasir.
  • 13840
    3'lü savunmadan ziyade orta sahayı üçlemesi gereken takım. orta sahada kesici bir oyuncumuz yok. full yumuşak oyunculardan oluşan bir orta sahamız varken orta alanda bir kişi daha fazla bulundurmak faydalı olabilir. selçuk, jose , emre üçlüsü ideal gibi duruyor. mesela kasımpaşa maçına şu 11'i düşünmüştüm ben:

    http://galatasaray11.com/kadro/basliksiz-10496
  • 13843
    bu kadar karamsarlık fazla. sezon sonunda yine şampiyon olup herkesi utandırırsa ne yapacaksınız? şu anda türkiye'nin en iyi futbol oynayan takımı kasımpaşa (övülen beşiktaş'ı bile üçlemiştir) ve dünyanın en iyi takımlarından olan a.madrid ile oynadık. biraz sabırlı ve sağduyulu olalım. türkiye'deki futbol seviyesine göre yine idare edebilecek belki de şampiyon olabilecek bir kadromuz var. hatta iddia ediyorum türkiye'nin en iyi beş futbolcusu bizde. (sneijder-muslera-podolski-denayer ve chedjou) bunların yanına rodriguez, carole ve ikinci yarı groskroutz ile birlikte iki transfer daha eklenecek.

    takımın oyunundan memnun değiliz ve bunu her fırsatta söylüyoruz. hamzaoğlu transfer sezonunda büyük hatalar yaparak takımı güçsüz bıraktı biliyoruz ama biraz sabırlı olalım ve linçten sakınalım.
  • 13846
    29 kasım 2015 kasımpaşa galatasaray maçı'nı izlerken dedim ki tam bir fatih terim takımıymışız.

    geneldefatih terim gittikten sonra yüzümüze çarpan "oğlum bizim kadro bok gibiymiş lan" olayını yaşadım tam olarak..

    hamza hamzaoğlu dönemi bittikten sonra aynı fatih terim dönemleri sonrası gibi (ünal aysal'lı olanlar çok da gerçeği yansıtmıyor):

    - teknik direktör insiyatifiyle alınan bir ton vasıfsız (ve yaşlı, 28-29 yaşında bile olsa yaşlıdır. bu yaşlarda galatasaray'a transfer edilen yerli futbolcu ciddi anlamda formunun zirvesinde ve milli takımın vazgeçilmezi olması lazım) yerli futbolcu.
    - bu çoğu vasıfsız yerli futbolcuların üzerine kurulan bir takım.
    - taktik yok
    - kondisyon yok
    - kendini geliştiren bir tane futbolcu yok
    - yüksek potansiyel vaadeden ve yüksek kalitedeki oyuncuların hepsi geriye gitmiş (semih şaka gibi, sneijder oynamak için oynuyor, burak ve selçuk kral olmuş nazlarından geçilmiyor, chedjou disiplinsiz kafasına göre takılıyor, sabri,umut,tarık v.b bu gruba dahil değiller tabi ki)
    - yerli futbolculara verilen yüksek maaşlar (bu biraz genel, hem td hem başkanın işi)

    yardımcılarına, teknik ekiplerine de dikkat edin, hepsi eş dost akraba (fuat buruk kim amk, müfit erkasap kim?).

    fatih terim dönemleri gibi hamza hamzaoğlu döneminde de fazla olan tek şey "motivasyon"

    bu, bu kadar yani. küçümsemek falan değil hakikaten bu böyle. nazının geçtiği anlaştığın futbolcuyu (haliyle yerli) al, takıma doldur ve motive et. verilen maaşlar, primler de bu yüzden.

    bakın bu gerçekten büyük başarıdır bunu yapmak kolay değil, bunu kesinlikle küçümsemiyorum.

    ancak bu işin sonu yok. bu tip teknik direktörlerle ya sonsuza kadar çalışacaksınız, ya da gönderip "mecburen" yeniden yapılanacaksınız.

    ve sonsuza dek bu tip teknik direktörleri takıma yaklaştırmayacaksınız.

    not: kimsenin düşmanı değilim.
  • 13850
    mustafa hocanın eğer şapkadan 3 lü defans falan çıkarmayacaksa devre arasına kadar şu iki formasyondan biri üzerinde yoğunlaşması gerekmekte. bana daha yakın duran jose - selçuk - emre 'li üçlü orta saha. çünkü mevcut kadro fizik olarak o kadar yetersizki, ancak topu rakibe vermeyerek başarılı olabilir. topu rakibe vermeden en çok pas ve organizasyon yapacak orta saha da bu 3'lü gibi duruyor.

    denayer - chedjou - hakan - carole
    jose - selçuk - emre
    wesley
    burak - podolski

    semih - denayer - hakan - carole
    chedjou - selçuk
    podolski - wesley - yasin
    burak
App Store'dan indirin Google Play'den alın