• 13653
    artik umut gibi keneleri sirtindan atmali, burak gibi yasin gibi adamlara yedek de kalabileceklerini gostermeli ve su kadroyu cikarip dosta guven dusmana korku salmali!

    pesinen soyluyorum kadroda jem i gorunce "hoayydaaa" demeyin. bilal ve selcuk varken ona sadece tek is dusecek. o da en iyi yaptigi yegane islerden olan top kesicilik ve defansa yardim.
    http://galatasaray11.com/i/10227.jpg

    Su kadroda sonradan girecek emre colak, ikinci yarida takima katilacak g'kreutz alinacak taş gibi bir stoper neler neler yapar akillar almaz.

    tabii su an takimin basindaki teknik direktorun bu dediklerimi yapmaya cesareti ve basireti var mi sorgusu in cevabi da bir muamma!...
  • 13654
    2015-2016 sezonunda ligin 11. haftasına kadar toplam 16 resmi maç oynamıştır ve bu maçlarda toplam 31 gol atıp kalesinde 21 gol görmüştür.

    14/15 sezonunda bu dönemlerde takımımız 16 resmi maçta 16 gol atıp kalesinde 27 gol görmüştü.

    golcüler:
    [biçim]
    futbolcu lig avrupa ztk tsk toplam
    1 - lukas podolski 5 2 - - 7
    2 - burak yılmaz 5 - - - 5
    3 - bilal kısa 2 1 - - 3
    - wesley sneijder 3 - - - 3
    - selçuk inan 2 1 - - 3
    6 - yasin öztekin 1 - - 1 2
    - umut bulut 2 - - - 2
    - olcan adın 2 - - - 2
    - kendi kalesine 1 1 - - 2
    9 - aurelien chedjou 1 - - - 1
    - semih kaya 1 - - - 1
    [/biçim]

    [biçim]
    kaleciler:
    1 - fernando muslera 13 8 - - 21
    [/biçim]

    süper ligde maç başı atılan gol sayısı: 2.27 gol
    toplam maç başı atılan gol sayısı: 1.69 gol

    süper ligde maç başı yenilen gol sayısı: 1.18 gol
    toplam maç başı yenilen gol sayısı: 1.31 gol
  • 13657
    başında tarihimizin en yeteneksiz hocası * olduğu müddetçe eksik bölgelere kimi alırsak alalım ki alınmasının talep edileceği bile meçhul, evlatların ilk onbir oynatılacağı futbol takımıdır.

    o yüzden o gitsin bu kalsın şunu yapalım şunu edelim diye kafa yormuyorum artık çünkü o kadar "daha ne olacak be adam" dememize rağmen hatalarında inat eden bir zihniyetten benim umudum kalmadı artık.
  • 13658
    birçok kişinin aksine sol beklerini de beğenmediğim takımdır. kardeş artık tek savunma yapan ya da tek hücuma çıkan bek kalmadı.

    - carole sadece savunma yapabiliyor. artık pempe gözlükleri atma vakti. hırslı falan ama hücumu bence alex telles' ten daha zayıf oyuncu. defansı iyi.

    - tc çapulcu olcan benfica maçında iyiydi. sürekli öyle oynasa hem hücumda hem defansta sıkıntı yok ama güvenmiyorum açıkçası. gidiş gelişlerde, savunmada aksıyor.

    - bence bir bekte ilk arana şey hücum olmalı. yoksa oyunu açamazanız. savunma bir şekilde oluyor ama hücumsuz olmuyor. sözün özü:

    bence bursa' daki emre taşdemir * tarzında genç hücumda yardıran gelişime açık bir sol bek ve bir sağ bek

    atiba tarzında ya da carole' nin önlibero versiyonu da diyebileceğimiz hırslı, koşan, savunma yönü iyi bir zenci orta saha

    ve tabiki for-vet-a- lın- ma- lı.

    ha bir de emre ç ve jose bok gibi oynasalar bile 11 oynamalılar. bu çocuklar çok teknik en kötü topu vermeyiz yüzde 65 topla oynarız.

    yani:

    -------------------------kedi------------------------------

    transfer--------denayer----balta----transfer

    ------------------transfer------jose----------------------

    emre ç -------------sneijder-------------------podolski

    -----------------------transfer

    umut- burak--tarık- sabri- hamit- bilal- koray günter-semih kaya kesin gönderilmeli. selçok da dengeleri bozmamak adına sene sonu gönderilmeli. çünkü dengeler önemli. mesela 8 milyon euro' muz olsaydı mario gomez' i gururla getirirdik. neyse ben kaçar.
  • 13662
    2015-2016 sezonunun 11.haftası itibariyle 25 gol atmış, 13 gol yemiş. takımımızın performansını asla yeterli bulmadığımızın altını çizelim. hatta bir çok taraftarımıza göre bu gidişle şampiyon olmamız çok zor. lider beşiktaş, biz de dahil olmak üzere tüm futbol kamuoyu tarafından açık ara şampiyonluk favorisi olarak gösteriliyor. onlar ise bu süre zarfında 28 gol atarken, 12 gol yemiş. atılan-yenilen gol sayıları birbirine çok yakın. buradan çıkarılabilecek 2 sonuç var;

    1-orta sahamızın demode oluduğu gerçeği. beşiktaş'ta andreas beck ve atiba gibi savunmaya çok şey katan iki adam varken bizde ise bu mevkilerde sabri ve bilal-selçuk ikilisi yer alıyor. yediğimiz gollere baktığımızda da zaten geneli sağ kanadımızdan. çok pozisyon vermemizin en büyük sebebi de orta sahamızın kağıt helva gibi olması. bu mevkilerde vasatın az üstünde adamlar olsa bu 13 golün en az yarısını yemeyebilirdik.

    2- forvet oyuncularımızın yetersizliği. şöyle ki; hem biz hem beşiktaş 4-2-3-1 ağırlılı oynuyoruz. beşiktaş'ta öndeki 3'lü de, olcay, quaresma, frei, gökhan, oğuzhan ve sosa oynarken forvette de gomez ve cenk oynuyor. bu 8 futbolcu atılan 28 golün 25'ine imza atmış. bizde ise bu mevkilerde yasin, sinan, poldi, sneijder, umut ve burak oynuyor. bu futbolcuların toplam gol sayısı ise 16. orta saha oyuncuları neyse de santrforlar arasındaki fark 13-7. gomez + cenk =13 iken, umut + burak =7'dir. ki burak'ın 2 golü penaltıdan.

    velhasıl taraftarların son zamanlarda kendini yırtarcasına savunduğu düşüncenin haklılığı açıkça ortadadır. sabri, umut ve burak bu takımda işi olmayan futbolcularken, selçuk ve bilal ikilisi yetersiz kalmaktadır.

    son bir kaç gündür lawal ve kweuke isimleri yoğunlaştı. bazı arkadaşlar da "yapmayın etmeyin, bunlar anadolu topçusu kardeşim ne işleri var galatasaray'da" diyorlar.
    şöyle anlatayım; galatasaray bir şirket olsun. bize muhasebeci ve hukuk danışmanı lazım olsun. adaylardan isteyeceğimiz ilk ve en önemli bilgi ne olur. ilgili bölümleri bitirdiklerine dair diploma. sorun bu işte. bizde bu görevi yapan adamların bir kısmı ilkokul mezunu bile değilken diğerleri üniversite terk. ve bu elemanlar yıllardır bu işleri yapmaya çalışıyorlar. yapamıyorlar doğal olarak. bizde bu durumdan çok canı yanan ve artık yeter kardeşim diyenler olarak "yahu bu bölümleri bitirmiş olmaları yeterli. diploması varsa tamamdır" diyoruz. tecrübeydi kaliteydi falan aramıyoruz yani. mezun olsun yeter.

    umut, burak ve sabri'nin futbolu bilmediklerini düşünüyorum. kim gelirse gelsin ve bizi kurtarsın bunlardan. denayer veya kevin'la sağ beki idare ederiz. forvet içinse kim olursa olur. kweuke olur, ermin zec olur, ulan lukunku bile olur amk. kim gelirse gelsin yeter ki. orta saha aynı şekilde. rakip kim olursa olsun tonla pozisyon veriyoruz. tek tek bakarsan savunma 4'lüsü on numara. ama önlerinde rakibe refakat etmekten başka bir halt bilmeyen oyuncular varken, onlar da bir yere kadar dayanıyor. oraya da en azından işinin ehli vasat bir oyuncu gerekiyor. bu lawal olur, donk olur kim olursa olur.

    son bir sonuç daha. bu kadar övülen beşiktaş'ı şu vasat iki transferle* bile ekarte edebiliriz. hamza hoca ile ilgili de tek bir şey yazıp bitiryorum. yapacağı tek şey, hiç bir şey yapmamak. yönetim alsın şu iki adamı. grosskreutz'da takıma dahil oluyor nasılsa. yukarıda saydığım 3 parazitin adını bile unutup şu oyuncuları yerlerine koysun gerisi gelir. taktiğe falan da karışmasın. sadece tek. dir. makamını ismen doldursun yeter. hiçbir şeye karışmasın hiçbir şeye. otursun yedek kulübesine fuat buruk'la muhabbet etsin.
  • 13663
    çok büyük bir revizyona ihtiyacı olan takım. bu revizyon için gerekli olan maddeleri sıralıyorum

    1) galatasaray sözlük dua ve totem timi
    2) galatasaray sözlük milis gücü
    3) akıl
    4) adam gibi menajerler.

    galatasaray'ın ihtiyacı olan sadece şu 4 madde. gerisi gelir. para da gelir, oyuncu da gelir. ve şöyle bir hikaye yazılır;

    öncelikle yapılması gereken ilk ve öncelikle şey totem ve dua. burada galatasaray sözlük totem ve dua timi devreye gidiyor. sabri'nin sezonu kapaması için, umut'un iqsunun %000.1 seviyesinde artması için, burak'ın vicdanlı olup gelen teklifleri değerlendirmesi için, selçuk'un ingiltere'ye gitmesi için, semih'e adam akıllı teklif gelmesi için, 1-2 oyuncumuza arap kulüplerinden iyi teklif gelmesi için dua ve totem şart. oyuncuları menajerler de ayarlayabilir gerçi ama olsun biz yine de totemimizi yapalım.

    totem v.b. olguları hallettikten sonra işin çirkin yüzü geliyor. milis güç. sabri'nin evine yumurtayla saldırı, umut'un evinin önüne tuvalet kağıtlarıyla kale yapılması, burak'ın twitter hesabına paso <0> yazarak psikolojisini bozmamız hatta <0> yaptığı herhangi bir anı tişört olarak bastırıp evine bayrak niyetiyle asmamız, selçuk'un evine paso ingiltere'de dil eğitimi broşürleri gönderip bilinçaltını tetiklememiz, olcan'ın televizyonuna sadece meclis tv ve havuz medyasının kanallarını ayarlayıp ülkeden kaçırma isteği getirmemiz, semih'in telefonuna paso mancini ile alakalı görseller atmamız, yasin'e kartel videoları izletip almanya'ya geri gönderme isteği getirmemiz veya arap kılığına girip her gün yanına gidip onu kutsal topraklarda futbol oynarken görmek istediğimizi söyleyeceğiz. hem milis güç olacağız hem psikolojik bir savaş vereceğiz. bunu yapabiliriz. bunun için gerekli güç ve azim bizde var.

    sözlük timleri olacak görevimizi yaptıktan sonra asıl iş galatasaray divan kuruluna geliyor. artık akıllanıp adam gibi bir yönetim ekibi çıkarmaları ve galatasaray'ın geleceğini düşünmeleri gerekiyor. bunun içinde önce bu yönetimi idari açıdan ibra etmemeleri daha sonrada gelecek yönetimi akılcı bir lobiyle çıkarmaları gerekiyor. ve o yönetime tam destek sağlamaları lazım. başka türlü olamaz bu çünkü. imkanı yok. yeni yönetiminde diğer yönetimlerin yaptığı hatalara düşmeyecek kadar iyi bir ileri görüşe ve vizyona ihtiyacı var. bu olabilir. eğer ünal aysal yönetimi aşağılık menajerlere çok güvenmeseydi zaten olacaktı. umarım da olur

    geldik menajer kısma artık kim olur, kim olmaz işin o kısmını bilmiyorum. ama muhakkak bu takımın iliklerini sömürmeyecek, bağlantıları güçlü menajer ve menajerler vardır piyasada. yeter ki isteyelim, yeter ki düzgün bir araştırma halinde olalım. buluruz, koca galatasaray 2-3 pisliğin elinde oyuncak yapmayız. yapmamalıyız. eğer galatasaray son 5 senede iyi menajerlerle çalışsaydı şu an bu durumda olmazdı. bu çok net.

    ve hikayenin son kısmına gelirsek; oyuncular milis gücümüzden bıkmış, totemlerimiz işe yaramış, dualar kabul olmuş. yapılması gereken tek bir şey kalmış. muhasebe ve iyi bir vizyon. burada da galatasaray sözlük muhasebeci taraftar timi ve galatasaray sözlük scout timi devreye giriyor.

    ben biraz yardımcı olayım şimdiden arkadaşlara. gitmesi gerekenler;

    1) umut bulut= bonservis:0, yıllık maliyet: 2.2 milyon euro.
    2) burak yılmaz= bonservis: 8 milyon euro ( 2 milyon trabzonspor'a), yıllık maliyet: 3.5 milyon euro
    3) sabri sarıoğlu= bonservis:0, yıllık maliyet: 2 milyon euro
    4) selçuk inan= bonservis: 4.5 milyon euro, yıllık maliyet: 3.5 milyon euro
    5) olcan adın= bonservis: 700 bin euro, yıllık maliyet: 2.3 milyon euro
    6) yasin öztekin= bonservis: 1.5 milyon euro, yıllık maliyet: 1.2 milyon euro
    7) bilal kısa= bonservis: 0, yıllık maliyet: 1 milyon euro
    8) hamit altıntop= bonservis:0, yıllık maliyet: 3 milyon euro
    9) tarık çamdal= bonservis: 500 bin euro, yıllık maliyet: 1.2 milyon euro
    10) jem karacan= bonservis: 0, yıllık maliyet 600 bin euro
    11) semih kaya= bonservis: 5 milyon euro -allahım inşallah nolur-, yıllık maliyet: 1 milyon euro
    12) telles'in bonservisinden gelecek 10 milyon euro+ bruma'nın bonservisinden gelecek 7.5 milyon euro

    şimdi bu rakamları toplarsak yaklaşık 55-56 milyon euro gibi bir para ediyor, bonservisi eline vereceğimiz oyuncularımızın muhtemel çirkeflik yapmasından dolayı o para 45 milyon euro civarına düşer. yine çok iyi para. hem bulunacak sponsorlar hem de elde edilecek gelirlerle bu para yaklaşık 60-65 milyon euro'ya çıkar. şimdi gelelim o parayla neler yapılabileceğine.. öncelikle bu mevzuda teknik direktör kavramı çok önemli değil. takım böyle iyi yönetilirse isterse ömer güvenç yönetsin yine şampiyon olur. şimdi de scouting timine yardımcı olalım.

    öncelikle taktiğimiz 4-2-3-1. bütün bu olanlardan sonra takımın dizilişi: muslera- transfer-transfer-chedjou-grosskreutz-transfer-transfer-podolski-sneijder-transfer-transfer

    sağ bek: gregory van der wiel. bonservisi elinde. 2 milyon euro imza parası + yıllık 2.5 milyon euro'ya 4 senelik sözleşme. mis. garanti gelir. sneijder faktörü bu işi bitirir.

    stoper: 1)nicolas n'koulou. bonservisi elinde. çok genç ve çok iyi bir stoper. kamerunlu. ched faktörü bu işi 2 milyon euro imza parası+ 2.5 milyon euro yıllık ücrete 5 senelik sözleşmeyle bu işi bitirir.

    2) martin caceres. bunun da bonservisi elinde. uruguay'lı. yaşı daha 27-28. yaşadığı sorunlardan dolayı juventus'da kadro dışı kaldı. ki aynı sorundan dolayı baros'ta lyon'da kalmıştı ve bizde kral olmuştu. muslera faktörüyle caceres kendine gelir. 2.5 milyon euro imza parası+ 2.8 milyon euro'dan 4 senelik sözleşme bu işi bitirir.

    orta saha: geldik şimdi en kritik mevzuya. bildiğiniz üzere melo gittiğinden beri pamuk şekere döndü orta sahamız. melo varken de sıkıntılıydı ama melo gittikten sonra tamamen dağıldı.

    1) zlatko junuzovic: hastasıyım, öyle böyle değil. manyak topçu. ısırıyor rakibi, basıyor, vuruyor, pası müthiş. sutu müthiş, süratli de. radja nainggolan'ın bir alt versiyonu. o da onun gibi underrated. 5 milyon euro bonservis + yıllık 2 milyon euro'ya bu iş olur. hem de çok güzel olur.

    2) senad lulic: başka müthiş bir orta saha daha. hızı, fiziği, sürati çok iyi. defansif olarak da üst düzey bir oyuncu. 3.5 milyon euro bonservis+ yıllık 2.4 milyon euro'ya bu iş biter.

    3) raheem lawal: orta sahamızın direnci düştüğünde rotasyondan oyuna dahil olabilecek, yedek kalmayı dert etmeyecek, maliyeti çok düşük olan iyi bir alternatif. yukarıdaki adamlara alternatif olabilecek biri. 1 milyon euro bonservis + yıllık 900 bin civarı anlaşabileceğimiz bir oyuncu.

    sağ açık: sebastião de freitas couto júnior yani kısaca "seba". aşırı süratli, gelişime açık, teknik kapasitesi yüksek bir brezilyalı. bruma'nın daha güçlüsü ve daha iyi karar vereni. olympiacos'ta oynuyor. 2.5 milyon euro bonservis+ 1 milyon euro yıllık ücretle bu iş olur.

    diğer bir aday ise kelvin mateus de oliveira yani kelvin. teknik kapasitesi aşırı yüksek. istikrar konusunda sıkıntıları var ama iyi bir disiplinle ve seba ile gireceği forma rekabeti ile coşabilir. ya da ikisi de "istanbul, chok guzeal, şiş kebap, at, avrat" olaylarına akabilirler. o da 3.5 milyon euro bonservis ve yıllık 1.2 milyon euro'ya evet der. riskli bir hamle ama değer.

    forvet: bu konuda parayı basıp müthiş bir forvet almamız gerekiyor ki gözümüzün pası anca silinsin.

    aleksandr kokorin. başka bir şey demeye gerek yok. bonservisi elinde. 24 yaşında. harika bir oyuncu. 4 milyon euro imza parası+ yıllık 3 milyon euro'ya gelir.

    kokorin'in alternatifi olarak yedek forvet içinse önerim adrian ramos. dortmund bu sene kendisini çok oynatmıyor. ama kendisi iyi bir forvettir. 3 milyon euro bonservis + yıllık 2 milyon euro'ya gelir.

    bir de podolski yorulduğunda oyuna girip direnç kazandırmak için italya'nın capri takımından raphael martinho'yu tavsiye ederim. çok iyi bir oyuncu değil ama hem maliyeti düşük hem de defansif olarak iyi bir oyuncu. maliyeti toplam 2.5 milyon euro civarı tutar.

    bu durumda kadro şöyle oluyor ki harika olur; muslera- van der wiel- n'koulou-ched-grosskreutz-junuzovic-lulic-podolski-sneijder-seba-kokorin
    yedekler de: cenk gönen, hakan balta, jose rodriguez, sinan gümüş,carole, caceres, adrian ramos, raheem lawal, martinho, seba, emre çolak, kelvin ve alınabilecek yerli forvet. mesela oğulcan çağlayan gibi.

    bu adamların hepsinin geliş maliyetleri - ki gidenlerinin de sadece gittikleri senenin maliyetlerini almıştım- 56 milyon euro civarı ediyor. hadi menajerlerdir falandır filandır 65 milyon euro de. ki bu göndereceğimiz oyunculardan+ diğer gelirlerden elde ettiğimiz paranın en kötü ihtimalli olanına denk. galatasaray'ın böyle sert bir değişime ihtiyacı var. yoksa biz burada daha çok kendi söylediğimizi duymaya devam ederiz. böyle bol alternatifli, iyi oyunculu bir kadroya ihtiyacımız var. benim yazdığım gelen oyuncuların bazıları farklı olabilir ama giden oyuncular kısmındaki oyuncuların gerçekten gitmesi gerekiyor. hem kendi sağlımız için hem de takımımız için.
  • 13664
    bu sene 11.hafta geri kalırken kimlerden puan kaybetmiş bakalım:
    http://i.hizliresim.com/jjMDjW.jpg

    17.sıra mersine 2 puan
    16.sıra sivasa 2 puan kaybetti.

    sonra galatasaray ı yenmeseler 14.ve 13. olacak ama bizi yendikleri için 3-4 sıra birden yukarı çıkan takımlara bakalım:
    -osmanlıspor a 3 puan
    -rizespora 3 puan kaybetti.

    (bkz: prandelli istifa)

    umarım yarıştan kopmayız.
  • 13667
    son on sezonda, forvetinde 25 yaşın altında olup en az 900 dakika forma alan bir oyuncu var, o da bogdan stancu (23 yaşında). jo bir maç ile kaçırıyor bunu. colin kazım da var aslında ama o oynadığı maçların hepsinde direkt forvet olarak çıkmamıştı. yaş sınırını 26 yaparsak listeye burak yılmaz ve milan baros giriyor. forvet konusunda gençlere pek şans vermemişiz kısacası.
  • 13668
    yeniden yapılanmaya gitmelidir. hem yaşlı bir takımız. hem de her oyuncuya asıl alması gerekenin 2-3 katını veriyoruz. bunun için yapılması gereken: selçuk, burak, umut, bilal, tarık, sabri, jpk, olcan adın, chedjou, hamit, podolski, dzemaili, semih kaya, koray günter ile yollar kesin olarak ayrılmalıdır. kimisinin aldığı yıllık ücret, kimisinin hiçbir işe yaramaması, kimisinin de şuan iyi fakat yaş+ maaşından dolayı yollanması gerekenlerler listesinde olması gerekiyor. olcan, chedjou, poldi, selçuk gibi.

    takıma denayer, jose, carole, emre ç gibi oyuncular kazandırılmalı ve bu oyunculara verildiği gibi 800 bin euro civarı rakamlar verilmelidir garanti ücret olarak. mesela selçuk yerine 3 jose, burak yerine 3 tane genç yetenekli forvet, sabri erine 2 sağbek, chedjou yerine 2 tane denayer gibi adam alınabilir.

    ha en önemlisi dengeler bozulmalı hamza hoca gitmelidir.

    nando ve sneijder pamuklara sarılmalıdır.

    ------------------------------nando---------------------

    sağ bek-------------denayer------balta-------carole

    ---------------------jose--------transfer--------------

    emre ç -------------------sneijder----------transfer

    ----------------------------transfer--------------------

    net olarak 4 tane tartışmasız 11 oynayabilecek isme ihtiyacı var bu takımın. ve alınan bu adamlar bana kalırsa maximum 24-25 yaşında olmalı. 4 -5 senelik kadro yeniden kurulmalı. tıpkı 2011' de olduğu gibi.
  • 13671
    cihat arslan'ın başlığında yazılanları ve hamza hoca ile benzer kariyer çizgisinden dolayı bunları yazıyorum. yazının konusu da ne hamza hoca, ne de cihat hoca. biraz kafama göre, biraz da gerçekte olması gerekenleri karaladım. nitekim en uygun yer olarak da burası gördüm.

    bu söyleyeceklerim hem hamza hamzaoğlu, hem cihat arslan, hem bülent korkmaz, hem arif erdem, hem dursun özbek, hem sen, hem ben, hem onun için geçerli.

    cihat hoca evet, akhisar'da bu sene o kısıtlı kadrosuyla gerçekten muazzam işler yapıyor. takdir etmemek elde değil. 11 hafta sonunda 5 galibiyet, 4 beraberlik ve 2 mağlubiyetleri var. 19 puan ile 5. sıradalar. mağlubiyet aldıkları iki maçtan biri, 4. sıradaki istanbul başakşehir, diğeri de geçtiğimiz hafta oynadıkları ve son dakikalarda yedikleri golle 2-1 mağlup oldukları kasımpaşa deplasmanı. 5 galibiyetleri içerisinde de bizim geçen hafta son 2 dakikada 2 gol yiyerek 3 puan bıraktığımız rize deplasmanı ve içeride boktan bir oyunla 2 puan bıraktığımız mersin i.y. maçları da var.

    tabi buradan şu çıkmamalı, sonuçta puan kaybettikleri maçlar içerisinde galatasaray'ın çok rahat bir oyunla 3 puan aldığı maçlar da var. onları kıyaslamıyorum. bu çok saçma bir karşılaştırma olur zira. fakat bu işi kıyaslamaya sokmamamın sebebi, aynı kadro, aynı durum ve aynı moral-motivasyon ile çıkmalarından ziyade, akhisar'ın kadro gücü ile galatasaray'ın kadrosunun gücü. akhisar belediyespor'un sezona, geçtiğimiz sezonki kadrosundan bir çok oyuncusunun ayrılmasından sonra devam ettiğini, yerlerine de ne derece oyuncularla doldurduğunu söylemek oldukça yoruma açık. mesela en başta, 2-3 senedir takımın maestrosu olan bilal kısa, geçtiğimiz sezonun devre arasında gelen ve kadıköy'den 3 puanı söküp getiren ricardo vaz te ve yunan gol tanrısı fanis gekas bu sezon kadroda olmayan isimlerden en önemlileri. yerlerine gelen isimlere de baktığımızda en dikkat çekici isim, 11 maçta 6 golü ile premier lig tozu yutmuş kolombiyalı santrafor hugo rodallega. başta bilal ve gekas olmak üzere gelen oyuncuların onlar kadar efektif olmaları çok zor. ancak burada iş, oyuncular kadar cihat hocaya da düşüyor. sonuçta bir kadroyu 'takım olgusu' içerisine sokabilen, oyuncuları birbirleri ile deyim yerindeyse harmanlayabilen kişidir teknik direktör. bilal ve gekas'ı da akhisar'da kadronun önemli isimleri haline getiren isim de hamza hamzaoğlu'dur, kısa bir anekdot olarak da ekleyelim. cihat hoca için de en azından bu 11 haftalık maratonda bunu layıkıyla yaptığını söylememiz pekalâ mümkün.

    cihat arslan, geçtiğimiz sezonki kısa balıkesirspor macerasında da bu sinyalleri vermişti bütün kamuoyuna. herkesin aklında olan bir 4-3'lük fenerbahçe maçı var ki, o maçta fenerbahçe adına sezonun en rahat ve bol gol bulabileceği maçı olarak gösteriliyordu. fakat madalyonun yüzü öyle olmadı ve cihat arslan, kısıtlı kadrosu ve neredeyse küme düşmesi garantilenmiş balıkesirspor ile orada 3 gol atarak ve maçın da belirli bölümlerini bir hayli domine ederek fenerbahçe taraftarlarına soğuk terler döktürmüştü. 4-3'lük mağlubiyet alması, belki puan ve skor anlamında somut bir şey vermedi, ancak oyun mantalitesi ve rakibinden çekinmeyen tavrı herkesi etkilemişti. belki de o maçla beraber yaşadığı balıkesirspor performansı, cihat hoca'ya bu sezon akhisar belediyespor'un anahtarlarının teslim edilmesini sağladı.

    hamza hamzaoğlu ve cihat arslan'ın kariyer gidişatına baktığımızda, ikisinin de akhisar dönemi performanslarının parlak olduğunu söylememiz mümkün. hatırlarsınız, hamza hoca da 2012-2013 ve 2013-2014 sezonunda akhisar belediyespor ile ciddi şekilde adından söz ettirmişti. süper lig'e ilk yükseldiği zaman elindeki kadronun yetersizliği ve oldukça tecrübesiz bir ekip oluşlarından ötürü küçümsenen bir takım ile yaptıkları ortada. hatta ligdeki ilk maçlarından, 2014 yazına doğru geçen bu iki sezonluk periyotta akhisar deplasmanını ne denli zor bir mücadeleye dönüştürdüğü hepimizin akıllarında taze duruyor. cihat hoca da akhisar döneminde bu paralelde seyrediyor. ikisi de az bütçe ve görece sıradan oyuncular ile beklenenin üzerine koydular. dilerim, cihat arslan da bu sezonun sonunda akhisar ile ligin ilk 6 sırasında kendisine yer bulur.

    hamza hamzaoğlu ve cihat arslan'ın ortak yönlerini ele aldığımızda, ikisinin de sadece akhisar'da başarılı olmalarının daha fazlasını elbette söyleyebiliriz. ikisi de, hatta aynı dönemde takım arkadaşı da olarak florya metin oktay tesisleri'nin tozunu yutmuşlar, ikisinin de sessiz sedasız futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük maceraları yüksek bir trendde seyrediyor. hatta iki hocanın da kökenlerine baktığımızda ikisi de zamanında balkanlar'dan göçen ailelerin evlatları. buradan şu çıkarımı yapmak ne kadar doğrudur, bilmiyorum; ancak ailelerinin buralardan göç etmeleri ve o hayat şartlarında oradaki yaşam tarzının kendilerini ve ailelerini ne kadar etkilediğini bildikleri için işlerine sıkı sıkıya ve disiplinli bir şekilde çalışmalarına borçlu oldukları söylenebilir. bu elbette doğruluğu muğlak bir ifade ve benim çıkarımım. fakat şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, bu iki teknik direktör son zamanlarda büyük çıkış içerisinde olan 3-4 teknik direktörden biri. hatta bu iki isim dışında son zamanlarda başarılı olan kimler var, inanın aklıma kimse gelmiyor.

    hamza hamzaoğlu'nun galatasaray teknik direktörü olmasının en büyük sebebi, malumunuz akhisar dönemi performansı. 1990-1995 yılları arasında galatasaray'da oynamış ve sarı-kırmızı renklere gönül vermiş biri de olması da bu süreci hızlandırmış olabilir, katılıyorum. şimdi bu niteliklerden dolayı aynı kıyaslama cihat arslan için de yapılıyor. keza, benim de aklıma -en azından orta vadede- gelen isimlerden biri. fakat iki hoca da, acaba şu an için galatasaray kalibresinde hocalar mıdır? tabi bu soruyu cihat hoca için değil de, daha çok hamza hamzaoğlu için sormak daha mantıklı. zira şu an galatasaray teknik direktörlüğü vasfını taşıyan da kendisi.

    geçtiğimiz sezonki çifte, hatta süper kupayı da kattığımızda üç kupalı şampiyon takımın hocası olan hamzaoğlu, son 15 senedir fatih terim'den başka kimsenin erişemediği bir başarıyı tattı. bu tabiki takdire şayan bir durum, fakat galatasaray dinamiklerinin içerisinde zaten başarıya endeksli bir durum var. yani hamzaoğlu muhakkak kendisi ve takımı ile doğru bir iletişime geçmiş ki bu 3 adet kupayı müzeye koymuş. fakat şunun altını çizmekte fayda var, zira geçtiğimiz sezonu gerçekten enine boyuna incelediğimizde galatasaray dışında bütün kulvarlarda sonuca ulaşabilecek bir takım da yoktu, burasını da kabul etmek gerekiyor. bu konuda kabahati biraz da eski teknik direktörlerimizde de bulabiliriz. cesare prandelli, roberto mancini -ki kendisini kişilik olarak da, teknik direktör olarak da oldukça beğenirim, saygı duyarım- hatta diğer eski teknik direktörler; gheorghe hagi, frank rijkaard ve hatta fatih terim'de de. ligde 6 kez finişi çizgide görmüş, uefa kupası'nı bu topraklara getirmiş birini de bu kaba tabirle 'kabahatliler listesi'ne eklememiz doğrudur. peki neden? fatih terim kadar galatasaray geleneklerini, içtihatlarını, içerisindeki yapılanmayı, florya'nın havasını bilen kim var? ve bu havayı soluyan ve bu değirmeni kendisinden daha iyi döndürecek biri yokken, neden bu 3/3'lük başarı 15 sene sonra ancak tekrar edebildi? bu konuda da muhakkak türkiye kupası'nın ve süper kupa'nın çok da öncelikli birer başarı olmadığı konusunda uzlaşabilirsiniz, hatta size hak da veririm. ve galiba bu sorunun da cevabı burada da yatıyor. bunun yanı sıra, sonuçta bir takım her sene, her kupayı da kazanacak diye bir kaide yok, bunun bir emsali de yok. bu lokal başarılar yerine, avrupa'da kazanılacak birkaç zafer ve atlanacak birkaç tur elbette bütün galatasaray taraftarlarının öncelikler listesinde yer alıyor. iyi de bu bir bahane değil ki! 15 senelik süre çok uzun bir müddet, 15 senenin en az 7-8'inde ligin en iyi kadrosuna sahip bir takımın bunu 15. sene sonunda başarması da ayrı bir problem. ya hiç yoksa arada bir veya iki defa alınması gerekmiyor muydu? fenerbahçe ve beşiktaş'ı zaten göstermeye gerek bile duymuyorum, çünkü bu iki takım galatasaray kadar kazanma alışkanlığı ve kültürü olan ekipler değiller. belki beşiktaş'ı 1990'lara kadar söyleyebiliriz, o efsane kadroları metin'ler, ali'ler, feyyaz'lar, rıza'lar, bir nebze katılabilir. ancak aradan geçen 25 senede 4'ten fazla şampiyonluğu olmayan bir takım beşiktaş. e pekalâ şimdi soralım, bu 2000-2015 arasında neden bir kere bile olsa en azından 'duble' yapılmış bir sezon yok?

    yukarıda anlattığım dubleli sezonlar, üç kupalı şampiyonluklar ancak 15. sene sonunda geldiyse burada ya bir sıkıntı var, ya da bu üç kupayı da kazanmak oldukça matah bir iş, öyle değil mi? peki siz de bir düşünün o zaman. yıllarca 'şerefli üçüncülük' ile kendilerini kandırmış ve bunu bir psikolojik yenilgiye dönüştürmüş beşiktaş ve aziz yıldırım'ın yıllarca 'kazanan takım' olma yolunda, temeli kendisinin fevri hareketlerine dayanan, görünürdeyse takıma kazandırma alışkanlığı verme durumunda bir ego meselesi haline getirdiği ve oyuncağına dönüştürdüğü fenerbahçe. ve bütün bunların yanında, şimdi saymaya gerek görmediğim, herkesin adı gibi bildiği bir galatasaray. şimdi terazinin kantarında hangisi ağır basıyor?

    belki de hamza hamzaoğlu 3 kupayı da alarak başarılı oldu. ancak kendisinden beklenenler değil miydi bunlar? hafızanızı bir zorlayın, geçtiğimiz yıllarda bütün sezon başı kamplarında oyuncular 'bütün kupalara talibiz' derken acaba taraftar gazı mı alıyorlardı? yoksa gerçekten galatasaray futbol takımı'nın yapması üzerine vazife olduğu bir şeyden mi bahsediyorlar? bunun muhasebesini elbette futbolcu yapamaz, zira o çıktığı her müsabakayı kazanmak ile mükelleftir. maç maç bakıldığında günlük performans olarak elbette her maçı kazanamaz, şampiyon olunan senelerde hep 34/34 mü yapılır? hayır tabi ki, genel tabloya bakılır. bu, sezon içerisindeki turnuvalarda da böyledir. belki bir turnuvadan elenmiş olabilirsiniz, bu elendiğiniz an için bir başarısızlık gösterilebilir. fakat sezon sonunda, en başından beri katıldığınız bütün kulvarlarda netice olarak elde ettiğiniz başarılar ile beraber masaya yatırılarak ölçülür. bunu şöyle açıklayabilirim; türkiye kupası, süper lig ve sezon sonunda bu iki turnuvadan en az birinin kazanılması ile katılınacak olan süper kupa. herhangi bir turunda elenmiş olduğunuz türkiye kupası serüveninizin neticesi, o elendiğiniz maçın akşamında değil, sezon sonunda diğer kulvarlarda katıldığınız bütün turnuvaların neticesi ile belli olacak. türkiye kupası'ndan elendikten sonra türkiye ligi şampiyonluğu ve akabinde gelecek olan süper kupa sizi türkiye kupası'ndaki başarısızlıktan muaf tutacaktır muhakkak.

    ancak yine de o sezonda, o kupada başarısız olduğunuz değişmeyecek. burasını ayırmak lazım.

    peki ben bu kadar anlattım, cihat hoca'dan, hamza hoca'dan, fatih terim'den, galatasaray'ın katıldığı ve yapması gereken şeylerden bahsettim. içinde de 'lokal' olarak tabir ettiğim başarılardan söz ettim. bir şeyin ismi hiç geçmedi. ve bu en önemli şey, galatasaray'ın kurulurken manifestosu olan şey. bir bütün olarak baktığınızda aslında bu lig şampiyonluklarının, türkiye kupası zaferlerinin hepsi denizde birer kum olduğunu anlamanız, anlamamız gerekiyor. galatasaray'ın ilk ve en önemli olması gereken mücadelesi de odur. bunun dışındaki her şey gerçekten ama gerçekten teferruattır, detaydır, arka planda kalması gerekendir. her şey, ondan sonra geliyor.

    http://fs5.directupload.net/.../151112/ysd9rxxk.png

    fakat ben bugün objektif ve realist bir bakış açısıyla baktığımda, bu manifesto için bir çaba göremiyorum. ve bu çabayı göremiyorsam, değil 3 kupa, bu 'maksat' çerçevesi içerisinde, bu kupaya giden yolda en ufak bir adım bile atamamışsan 13 kupa kazanmışsan da pek de bir şey ifade etmiyor.

    hani hep konuşulur ya, hatta sözlükte de ara sıra rastgelirim; galatasaray için bir lig şampiyonluğu, avrupa'da birkaç tur atlamaktan daha önemli değildir diye. bunun adı fedakârlıktır. işte olayın özü de bu. ben de buna dahilim. galatasaray'dır çünkü bunu isteyen. bu yüzdendir roberto mancini'yi sevme nedenim. fatih terim'i kişilik olarak hiçbir zaman sevmesem de, takımın başındayken ona hep saygı duyma nedenim buydu. fatih terim'e hepimiz güvenmedik mi? ligde şampiyon olamamış, deplasmanda kazanamamış, bunlar hep detay işte. elbette galatasaray ligde şampiyon olamadıysa başarısızdır, yukarıda o kadar anlattığım şeye karşı bir önerme beklemeyin benden. evet mancini için ben de zaman tanınması taraftarıydım, ben de ligde başarısız olduğu konusunda hemfikirdim. ancak ligde başarısız olsa bile, aynı adam, aynı sezonda, aynı fikstürde bizi o ölüm grubundan çıkardı işte. o gün yaşadığım sevinci hayatımdaki hiçbir şeyden almadım. ligde deplasmanda kazanamayan takımdı o gün karlı sahada juventus'a tekmeyi koyan. real madrid'den 6 tane yiyen takımdı o gün tur atlayan işte. akhisar belediyespor'a 2-1 yenilse bile, deplasmanda juventus ile 2-2 berabere kalarak en zor işi yapan takımdı. budur benim başarı kriterim. ya da, kendi evinde gaziantepspor ile son 10 dakikada bulduğu gol ile 1-1 berabere biten maçın ardından manchester united'ı bir şekilde yenebilen takım. türkiye kupası'nda 1461'e, hem de kendi evinde elense bile, grubun son maçında braga'yı 1-0'dan gelerek 2-1 yenip son 16'ya kalan galatasaray'ı seviyorum ben.

    ve türk olmayan takımları da yenmek için bunca fedakârlık yapıyoruz dedik ya. bir de bu işin sonucunda, avrupa'dan gelecek bir kupa için neler feda edilir, inanın kimse şu an tahayyül edemiyor.

    cihat hoca ile yola başladım, onunla bitireyim. teknik direktörlük kalitesi, bilgisi, oyuncuları disipline etme başarısı ne derece olursa olsun, bunlar bir tarafa; inanılmaz beyefendi ve düzgün bir insan. konuşmalarından tevazu akıyor. belli ki aile yaşantısı ve çevresine olan tavrı örnek olacak türden. ancak galatasaray teknik direktörlüğü öyle herkese nasip olacak bir şey değil. elbette cihat hoca'nın da tıpkı hamza hamzaoğlu gibi galatasaray'da görev almasını isterim. ancak bunun için iyi insan olmanın yanında birçok kriter de yatıyor. florya'nın kapısında yazan yazıyı hepimiz biliyoruz değil mi? 'seni buraya getiren yeteğin, burada tutacak olan ise karakterindir' diye. karakter konusunda cihat hoca adına konuşmaya bile gerek yok. ancak naçizane fikrim, daha pişmesi gerekiyor. hem de öyle akhisar'larda, balıkesir'lerde değil. gerçek bir teknik direktörün yanında. uefa kupası'nın temellerini 12-13 sene evvelden atan jupp derwall'in yardımcısı olan mustafa denizli gibi. tıpkı ankaragücü ve göztepe'yi çalıştırdıktan sonra sepp piontek'in yardımcılığını yapan fatih terim gibi. aynı fatih terim ayrıldıktan sonra kupa finalinde devraldığı fiorentina'ya italya kupası'nı kazandıran roberto mancini'nin, fiorentina sonrası sven-göran eriksson'un yardımcılığına getirildiği gibi. hakeza barcelona b'yi çalıştırırken, aynı zamanda frank rijkaard'ın da yardımcılığını yapan josep guardiola gibi. guardiola'nın yardımcısı olup, o gittikten sonra barcelona'yı devralan -toprağı bol olsun- tito vilanova gibi. carlo ancelotti'nin yanında staj yapan ve muhtemelen benitez'den sonra, veya en geç 4-5 sene içerisinde real madrid'in başına geçecek zinedine zidane gibi.

    dikkat ettiniz mi bilmiyorum, şu anda dünya üzerindeki bütün teknik direktörler, zamanında yine en iyilerin çıraklığını yaptılar. buna daha bir çok örnek gösterebiliriz. zamanında staj yapanlar, şu anda da bir başkalarını yetiştiriyorlar. gelecek zamanda şimdiki stajyerler de günü geldiğinde kendi stajyerlerini yetiştirecekler. tabi aslında buna staj olarak bakmamak lazım. antrenör-yardımcı antrenör vasfı adı altında zaman zaman a takım antrenöründen daha fazla idmanların içinde oluyorlar. o taktik tahtasında yazan stratejilerin, soyunma odasında maç öncesi konuşmaların, oyuncular ile birebir görüşmelerin önceden muhatabı konumundalar. siz sanıyor musunuz fatih terim sepp piontek ile çalışmasa bu kadar başarılı olurdu? neuchatel zaferinde kenarda olan mustafa denizli, büyük usta'nın yanında piştikten sonra olmadı mı? ya da diğerleri?

    bence cihat hoca inanılmaz gelecek vaadeden bir isim. muhakkak, ama muhakkak eski toprak bir kurt hocanın yanında, kendi yeteneği ve bilgisini harmanlayabileceği, onunla gerçekten yüksek bir eşiği atlayabileceği birinin yanında olmalı. tabi bunu demek, biraz tuhaf kaçıyor olabilir elbette. şu anda süper lig'de -nazar değmesin- oldukça başarılı bir takımın başında bulunuyor ve ben bu halimle ona akıl verecek durumda da değilim. fakat emsaller ortada, sonuçta öğrenmenin de yaşı yok. hatta keşke bir başka efsane, karl-heinz feldkamp'ın yardımcısı olabilseydi zamanında. tabi artık ondan geçti, fakat şu anda imkanım olsa ve ben bir antrenör olsam, ilk uçakla almanya'ya gider, onun yanında ne kaparım onun uğraşı içerisinde olurdum.

    düşünsenize, florya'nın içinden çıkmış, balıkesir ve akhisar'da bütçesine ve takım kalitesine göre boyundan büyük işler başarmış, sonunda da feldkamp -veya başka bir efsane hiç farketmez- yanında pişmiş bir hoca. başarıya tamamen aç, kendisini ıspatlamak için hazır, ve gerekli donanıma da sahip.

    ardından galatasaray uçuşa hazır.

    bunu cihat hoca üzerinden dedim, ancak bülent korkmaz için de, arif erdem için de, hatta şu anda yeni yeni takım çalıştıran bütün teknik direktörler için de, hatta ve hatta hamza hoca için de söyleyebilirim. hepsi galatasaray'ın evlatları.*

    bilgi paylaşıldıkça eskimez, çoğalır.
  • 13672
    galatasarayımızda bir dönem iyi oynamış yerli oyuncuların performanslarının düşmesi ve-veya yaşlarının ilerlemesine rağmen, statta yuhalanma noktasına gelene kadar kulüpten gönderilememesi ile özdeşleşen takımdır. (malesef oyuncularımız da tadında bırakmayı bilmiyor, ayhan, sabri vs)

    başlıca nedeni ise;
    profesyonel bir kulüp yönetiminin olmamasıdır.
    futbol takımının hoca ve kadro yönetimini profesyonel bir ceo’ya devretmiş bir kulüpte kadro istikrarı, menajer lobisi, yeniçerileşme vs gibi durumlar daha kolay yönetilir. amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. fakat ülke genelinde hiçbir alanda kurumsallaşma ve profesyonel düşünceyi oturtamadığımız için çözümü en zor olan kısımdır. 500 yıllık bir camia ve 100 küsür senelik kulüpte bile kısır iç çekişmeler, sürekli seçim atmosferi ve buna bağlı olarak başkanların popülist yaklaşımı sorunu dikkat çekicidir.

    yan nedenlerden 2000 ruhu ve oyuncuya dayalı düzen;
    kazanılan tarihi başarı sonrası bu başarının çarkları iyi kurulmuş bir sisteme dayandırılmak yerine ruh ve gaz gibi soyut temellere dayandırılması, bu ruhun ancak ona sahip oyuncularla aktarılabileceği sanrısına yol açmıştır. elbette takım ruhu oyuncularla ilişkilidir fakat bireyler değil sistemler kalıcıdır.

    altyapı sorunu, kolaycı yönetim ve yabancı düşmanlığı;
    ülkede oyuncu yetişmemesi, yöneticileri büyük paralara yabancı oyunculara sevk etmiş, yabancı oyuncuların gelir düzeyi yerlilerde kompleks oluşturmuştur. kulüp başkanlarının bizzat yıldız transfer şovları da durumu kötüleştirmiştir.

    ülkemizde sporun değil çekişmenin sevilmesi de kök nedenlerden biridir.

    ancak bugün galatasarayda taraftar cephesi değişiyor. eskiden geçerli olan ölümüne destek yerini rasyonel bakışa bırakıyor. en azından taraftarın bir bölümü sahadaki iyi ile kötüyü ayırt edebiliyor. 10 yıldır denenen aydın tekrar sahaya sürüldüğünde yuhalıyor, kaval kemiği ile top kontrol edenlere “ama koşuyor” diye sabretmiyor, 15 yıldır gelişim kaydetmeyen sabri, denayerin yerine sahada olduğunda görmezden gelmiyor.
  • 13673
    2015/16 sezonunda takımdan ayrılan, genelde 'çöp' diye tabir ettiğimiz futbolcuların güncel durumları:

    alex telles - kiralık - internazionale:
    ilk 7 maçın 6'sında ilk 11 oynadı. bunların son 3'ünde puan kaybettiler. ligde son 3 maçta forma giyinemedi.

    alperen uysal - kiralık - gaziantepspor:
    henüz forma şansı bulamadı.

    aydın yılmaz - satıldı - kasımpaşa:
    sezonun ilk 4 haftasında forma giyinip bulup 1 assist yaptı. son 7 maçta 1 defa son yarım saatte forma şansı buldu.

    berk ismail ünsal - kiralık - giresun:
    ligin ilk 3 maçında forma giyindi fakat gol veya assist yapamadı. 8 maçtır sakat.

    birhan vatansever - kiralık - bergama:
    genelde tüm maçları 90 dakika oynuyor. sadece tek maç kaçırmış, onu da milli takım'a davet edildiği için.

    blerim dzemaili - kiralık - genoa:
    ilk 7 maçın hepsinde oynamış ve 1 gol atmış. 7. maçta kırmızı kart görerek iki maç ceza almış. cezadan sonra yine 1 maç forma giyimiş fakat sakatlanmış.

    armindo tue na bangna bruma - kiralık - real sociedad:
    11 maçın 10'unda yedek olarak olsa da forma giyinmiş. forma şansı bulamadığı tek maçta takım levante'yi 4-0 yenerek sezonun en farklı galibiyetini almış. görünen o ki genelde geride oldukları maçlarda gol yolları için oyuna sokuluyor, fakat henüz gol veya assist yapamamış.

    dany nounkeu tchounkeu - satıldı - bursaspor:
    sezon başında ilk 3 maçı kaçırmış, ardından yaşadığı 3 maç'lık sakatlık dışında hep 90 dakika forma giyinmiş.

    emmanuel eboue - boşta

    emre can coşkun - kiralık - alanyaspor:
    ptt 1. lig'de 7. olan alanyaspor'da 11 maçın 10'unda 90 dakika forma giyinmiştir. son maçta sarı kart cezalısı olduğu için forma giyinmemiştir.

    endoğan adili - kiralık - fc wil:
    isviçre'nin ptt 1. lig'i olan challenge league'de sadece 3 defa sonradan oyuna girmiştir. 2 kere 5. lig'deki a2 takımıyla sahaya çıkmıştır ve henüz gol veya asisti bulunmamaktadır.

    felipe melo - satıldı - internazionale:
    kırmızı kart cezası dışında sadece bir maçta forma şansı bulamamış. şu an liderliğe oynayan inter'in banko oyuncusu.

    furkan özçal - kiralık - kayserispor:
    11 maçın 8'inde ilk 11, 3'ünde sonradan oyuna girmiştir. kayseri'nin banko oyuncusu.

    goran pandev - sözleşme bitti - genoa:
    sezonun ilk 5 maçında forma şansı bulmuştur, fakat gol veya assist yapamamıştır. 3 maçlık kırmızı kart cezasından sonra ise sakatlanmış ve son 4 maçı kaçırmıştır.

    gökhan zan - boşta

    ibrahim coşkun - satıldı - 1461 trabzon:
    henüz forma şansı bulamamıştır.

    kaan baysal - boşta

    lucas ontivero - kiralık - ljubljana:
    ilk iki maçta forma şansı bulamamış. daha sonra bugüne kadar tüm 5 maçta forma giyinmiş ve 3 gol, 1 asistlik performans göstermiş.

    nordin amrabat - satıldı - malaga:
    ligde ilk 6 maçın 5'inde forma giyinmiş ve takım bu haftalarda 1 gol dahi atamamış. real madrid maçında yediği kırmızı kartın 2 maçlık cezasını çektikten sonra menisküsü yırtılmış ve ilk devreyi erken kapatmış.

    oğuzhan kayar - kiralık - gaziantep bb:
    ptt 1. lig'de 3. olan antep belediye'de 11 maçın 9'unda forma giyinip 2 gol, 1 asistlik performans sergilemiş. fakat henüz 90 dakika oynadığı maç bulunmuyor.

    sercan yıldırım - kiralık - bursaspor:
    ligin ilk 5 maçında forma giyinmiştir. son 6 maçın ise sadece 2'sinde forma şansı bulmuştur. şu ana kadar 7 maçta 1 asistlik performansı bulunmakta.

    sinan bolat - satıldı - club brugge:
    ligde 3 maçta 4 gol yedi ve yedeğe düştü. şampiyonlar ligi elemelerinde 1 maçta 4 gol ve avrupa liginde ilk maçta 5 gol yedikten sonra bu dallarda da yedeğe düştü.

    umut gündoğan - kiralık - şanlıurfaspor:
    ptt 1. lig'de sakatlığı dışında 4 maçta forma şansı bulup 1 assist yapmıştır. henüz 90 dakika oynadığı maç bulunmuyor.

    yekta kurtuluş - satıldı - sivasspor:
    5 maçlık sakatlık dönemi dışında 4 maçta forma giyinmiş, fakat toplamda 123 dakika oynamış. gol veya assist yok.
  • 13674
    melo gittikten sonra orta sahada olusan defansif hircinlik eksikligi hepimizin malumu. ayrica takim olarak cok kostugumuzu soylemek pek mumkun degil.

    bu veriler bir kenarda dursun. hucumdaki tek forvet burak ya da umut. podolski sagda, sniper ortada solda da yasin. bizim hucum anlayisimiz genel olarak burak'i savunma arkasina kacirma uzerine. takimimizda forvet uzerinden yuruyen bir organizasyon eksikligi soz konusu. tek forvet oynadigimizda ayaginda top tutamayan forvetlere sahip olmamiz bunda en buyuk etken. sneijder ve podolski'nin final noktalarinda cok daha fazla topla bulusmasini saglamadigimiz takdirde toplar forvetlerimizin ayaginda ölüyor. bunun disinda selcuk da rakibin arkasina sikca saklaniyor. rakip ceza sahasina kadar sayica cok olabilsek de,ceza sahasi icinde cogalamiyoruz. bunun en buyuk nedeni, az once de belirttigimz üzere forvetlerimizin top tutamayisi.

    takimda hala değişmesi gereken cok adam oldugunu dusunuyorum. ancak kisa vadede ofansif gucumuzu artirmak mumkun olabilir.

    13 kasım 2015 macaristan norveç maçında macaristan'ın attigi ilk gole bakin. tek kisi 3 kisiyle basbasayken guzel bir vurusla gol atıyor. vurus kalitesi gibi konulara girmeyecegim, zira uzerinde durmak istedigim konu daha farkli. takimimizin yas ortalamasi yuksek oldugundan, ilerid ve geride mac boyu cogalmamiz mumkun olmuyor. burak her ne kadar hizli da olsa ileri atilan topu almayi becermek, ayaginda tutup takimi rahatlatmak ve ileri cikarmak gibi meziyetleri yok. sirf bu durum bile bizim son yillarda bircok maci diken uzerinde izlememize neden oldu. sayet bizim ayagina biraz hakim, fiziken de biraz diri ve rakiple az cok bogusabilecek kadar guclu bir forvetimiz olsaydi, topu ileri gonderdigimizde 3 kisiyle bas ederek skor bulabilirdik. skor bulmasak da takim arkadaslarinin cikisini bekleyip set hucumunu kurabilen bir forvetle simdiki hucum zaaflarimizi onemli olcude azaltabilirdik. bunun yaninda bu faktorun defansif katkisi da goz ardi edilemez. cunku cikarken kaptirilan toplardan dolayi eksik yakalanma riskinizi minimize ettiginiz gibi, skoru tutmaya calistiginiz zamanlarda en kotu ileride oyunu sogutmus, hatta rakibin de yari sahaya donmesini saglamis olurdunuz. bir tasla iki kus misali. bu sebepten bu ozellikleri on planda bir forvetimiz olursa, tum skor yükünü uzerine yuklemek gerekmeyecek, gol istatistikleri de daha homojen dagilacaktir. ayrica yasli oyuncularin oyun icinde dinlenmesi de saglanabilir. takimi kisa vadede komple degistiremeyecegimize gore bu sekilde gecici bir cozum bulabiliriz.
  • 13675
    yeni gelecek teknik direktörün 2013-2014 sezonundaki gibi bir sendromla karşılaşması çok olasıdır. ben bu sendroma ''eski sevgili'' sendromu diyorum. şöyle ki; fatih terim gittiğinde taraftarlar onun gidişini ani ve adaletsiz bulmuştu. yerine gelen mancini aldığı en küçük kötü sonuçta dahil topa tutuluyor, tribünlerden ''istifa'' sesleri yükseliyordu. taraftarlar mancininin başarılı olup olmamasından çok. ''ah ulan fatih hoca olsa böyle olmazdı.'' diyorlardı kendi kendilerine. uzun ilişkiden çıkar çıkmaz yapılan sevgili size trip attığında ''ulan x'in hiç böyle tripleri yoktu be..'' demek gibiydi. şimdi hamza hamzaoğluyla yollar ayrıldı. o kadar ani ayrıldı ki bırakın bir kaç günü, resmi açıklama yapılmadan önceki salisede bile kimse bundan haberdar değildi. taraftarlar bunu haksız bulurken, yeni gelecek teknik direktörün üstüne binecek zorlu bir yük var. 2 yılda 5 hoca değiştirmiş, eski hocasını çok seven bir takım, eski hocanın ayrılığına anlam veremeyen, verse bile şoktan çıkamayan bir taraftar, beceriksiz bir yönetim ve yarıştan kopulmaması gereken iki kulvar var önünde. ne diyelim, inşallah bu ağırlığı kaldırabilecek bir hoca bulur ''beceriksiz yönetim.''
App Store'dan indirin Google Play'den alın