• 5653
    bir liseden doğup yurdun hatta dünyanın dört bir yanına ismini duyurmuş; ama doğduğu lisenin bir türlü rahat bırakmadığı; canımız ciğerimiz takımımızdır.

    doğduğu lise kendisini özgür bıraksa hayallerine kavuşacak bir kulüptür; ama ne yazık ki tam tersi olarak doğduğu lise "yanımda olsun yakınımda olsun felsefesi" ile klasik türk ebeveyni portresi çizmektedir.
  • 5657
    galatasaray 113 yaşında.

    yüz yılı aşkın tarihi boyunca galatasaray'ı bugünlere taşıyan her bir isme minnet borçluyuz. ancak şu da bir gerçek, kulüpteki mevcut yapı ve tüzük artık galatasaray'ı taşıyamıyor. değişim, kuruluş felsefesine sahip çıkma adına kulüp için bir zaruret olmuştur.

    her camia mensubu bu değişime dair düşüncelerini ifade etmeli ve bu değişim meselesi galatasaray'ın yarınları için kulübün en önemli gündemi haline gelmeli. biraz uzun bir akış oldu ama konuya dair düşüncelerim;

    https://twitter.com/.../1046814646768943105
  • 5658
    "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek." felsefesiyle kurulan ve kuruluş felsefesine uygun şekilde avrupa kupalarında mücadele eden kulüp.

    galatasaray'ın, şampiyonlar ligi* tarihindeki en başarılı on takıma karşı resmi müsabakalarda aldığı sonuçlar aşağıdaki gibidir:

    real madrid : 3 galibiyet, 4 mağlubiyet. bu maçların dördü şampiyonlar ligi çeyrek final maçları, ikisi şampiyonlar ligi grup maçları ve biri süper kupa finalidir.

    ac milan: 2 galibiyet, 3 mağlubiyet ve 1 beraberlik. maçların dördü şampiyonlar ligi grup maçları, ikisi şampiyon kulüpler kupası çeyrek final maçlarıdır.

    bayern münih : 1 beraberlik, 1 mağlubiyet. şampiyon kulüpler kupası 1. tur maçlarında karşılaşılmıştır.

    fc barcelona : 1 galibiyet, 2 beraberlik, 5 mağlubiyet. tüm maçlar şampiyonlar ligi grup karşılaşmalarıdır.

    liverpool fc : 1 galibiyet, 2 beraberlik, 1 mağlubiyet. tüm maçlar şampiyonlar ligi grup karşılaşmalarıdır.

    afc ajax : avrupa kupalarında karşılaşılmamıştır.

    fc internazionale : avrupa kupalarında karşılaşılmamıştır.

    manchester united: 1 galibiyet, 3 beraberlik, 2 mağlubiyet. şampiyonlar ligi ön elemesi ve grup aşamalarında karşılaşılmıştır.

    juventus fc : 2 galibiyet, 3 beraberlik, 1 mağlubiyet. tüm maçlar şampiyonlar ligi grup maçlarıdır.

    benfica : 2 galibiyet, 1 mağlubiyet. iki maç şampiyonlar ligi grup maçı, bir maç avrupa ligi grup karşılaşmasıdır.

    efsaneleşen bu kulüplere karşı oynanan maçlarda toplamda 12 galibiyet, 12 beraberlik, 18 mağlubiyet alınmıştır. ikili rekabette benfica ve juventus'a karşı üstünlük kurulmuş, inter ve ajax'la karşılaşılmamıştır. liverpool ile atılan goller dahil tam bir eşitlik söz konusudur. birer galibiyet farkla galatasaray'dan üstün olan real madrid'in elinden süper kupa alınmış, m.united şampiyonlar ligi elemelerinde saf dışı bırakılmış, milan iki kez grup aşamasının dışına itilmiştir. ikili rekabette galatasaray'a üstünlük kuran takımlardan bayern ile karşılaşmalar eski tarihli olup*, sadece barcelona'nın net bir üstünlüğü bulunmaktadır.

    galatasaray'ın kupa bir'deki başarıları tek maçlık skorlardan ibaret olmayıp, defaatle son sekize kalınmış, bir kez de yarı final oynanmıştır.

    şampiyonlar ligi şampiyonluğu hedefi günümüz futbol ekonomisi göz önünde bulundurulduğunda hayalcilik olarak nitelendirilebilir. ancak galatasaray'ın kuruluş amacı bu hayali kovalamayı zorunlu kılmakta, elde edilen başarılar inancımızı diri tutmaktadır.

    http://www.wikiwand.com/...gi_finalleri_listesi
  • 5660
    10 ekim 2018 tarihinde yayınlanan finansal raporlar baz alındığında üç büyükler arasında en sağlıklı (?) finansal duruma sahip kulüp.

    gsray
    kısa vadeli borç: 1.079.383.977 tl
    uzun vadeli borç: 578.290.790 tl
    toplam borç: 1.657.674.767 tl
    özkaynak: -433.573.657 tl

    fener
    kısa vadeli borç: 1.016.655.466 tl
    uzun vadeli borç: 1.755.950.770 tl
    toplam borç: 2.772.606.236 tl
    özkaynak: -1.081.644.491 tl

    bjkas
    kısa vadeli borç: 1.289.552.691 tl
    uzun vadeli borç: 534.057.055 tl
    toplam borç: 1.823.609.746 tl
    özkaynak: -686.943.041 tl
  • 5663
    tipki turkiye’nin kendisi gibi, turkiye’de buyuk futbol kulupleri avrupa’ya yetismek, o seviyeye ulasmak degil, o seviyede surdurulebilir bicimde kalmak amacinda. 2000 uefa kupasi ve 2002 dunya kupasi performanslari umut verdi ve gelecek icin beklentileri fazlasiyla yukseltti. fakat altyapi (tesis, finansal durum, vs) eksikligi turkiye’nin yukselisinin simdilik tek seferlik bir macera olmasina yol acti. son 15-20 senede uc buyukler kendi sartlari ve istekleri dogrultusunda surekli bir deneme yanilma icerisinde oldular… bu uc takim da statlarini yeniledi, kurumsallasma amacinda oldu, store’lar ve televizsyon kanallari actilar…

    bir cok sektorde oldugu gibi insan hata yaparak ogreniyor. kurumlar da, yani bu uc kulup de, birer insan toplulugu oldugundan benzer dinamiklerle ilerliyor. kulupler denemeler yapiyorlar, ders aliyorlar, cozum uretip tekrar ilerliyorlar… yazinin asil amaci da, meseleye bu seviyeden bakinca, galatasaray’in neden rakiplerinden bir iki adim onde oldugunu aciklamak.

    bence sebepleri soyle:

    0. toplumsal mesaj (taraftar): osmanli imparatorlugu gibi muthis bir kulturu ataturk gibi bir dehayla yeni caga tasimayi misyon edinmis bir turkiye toplumunun milliyetci duygularini futbol kuluplerine de yansitmasi kacinilmaz, zira futbol 22 kisi ve bir top gibi gorunse de aslinda turkiye’nin muasir medeniyetler arasina girme hedefinin tiyatrolastirilmis hali oldugundan cok populer (tipki bir zamanlarin eurovizyonu gibi). bu yuzden butun tartismalar “turk futbolunun hali” uzerinden yuruyor. insanlarin kendi kimliklerinin bir kismini tuttugu takimla ifade ettigi bir noktada galatasaray’in en buyuk avantaji, cok onemli bir toplumsal icguduyu futbola cevirmenlik yapabilmis olmasi. kulubun kurulus amacinin “maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmekti." olmasi sonrasinda gelen yuzyil boyunca kulube net bir rota cizmis, belli bir yoldan sapilmamasini saglamis. misal fenerbahce her ne kadar ordu’nun bir cok ust duzey isminin gorevler aldigi, ve kulup yapisi en az gs kadar milliyetci de olsa, mesajini iyi aciklayamadigindan “bir gun herkes fenerbahceli olacak” derecesinde satirize oldu.

    1. kulup: bu sartlara fransiz kulturune bulanmis, fakat bunu bir turk kimligiyle yapmayi basarabilmis (bkz tevfik fikret) bir ogretim kurumunun eklenmesi, yapisi galatasaray’i rakiplerinin iyice onune tasimistir. gs bu 20 yillik surecte tum rakiplerinden daha fazla baskan gormus olsa da, demokratik fikir alisverisinin onunu rakiplerinden daha iyi acmayi basardi. buna ek olarak yonetimlerin genelde avrupa baglari kuvvetli isimlerden olusmasi galatasaray’in yurtdisinda daha net bir marka olmasinda rol oynadi. diger yandan fenerbahce’de buradaki eksiklik diktatoryal ve mafyoz bir yonetimin 20 sene kulubu yonetmesine, ve kismi basarilara ragmen sike skandali gibi fenerbahce kulubu icin bir leke oldu. burada fenerbahce’nin eksikliginin bir diger gostergesi de fenerbahce universitesi projesi…

    2. fatih terim: galatasaray bu 20 senede elde ettigi basarilarin %80’ini fatih terim’e borclu. 4 yil ustuste sampiyonluk, uefa kupasi, sonra iki sene ustuste sampiyonluk, ceyrek final, sonra 1 sampiyonluk daha… bunlar sadece basarilar. asil mesele fatih terim’in futbola bakis acisinin turkiye’nin ve galatasaray’in “avrupa’ya isyan” mesajiyla sagladigi uyum. fatih terim “onlar da biz de ayni zeminde oynuyoruz”, “galatasaray her zaman topa sahip olur” gibi tekrarladigi, kendine guvenme, inanma, “bizim onlardan bir eksigimiz yok” bakis acisi cok, ama cok onemli. zira terim bunu galatasaray toplumuna yer yer sov seviyesinde asiladi. daha da onemlisi, bunu bir futbolla iliskilendirdi. pres yapan, hucum oynayan, en buyuk takimlara karsi dahi topa sahip olmak isteyen, gerekirse yenilen ama inat eden bir futbol anlayisi galatasaray’in dna’si oldu. oyle ki basari/imkanlar orani olarak belki tarihin en onemli teknik direktorluk performanslarindan birini cikaran 2002 lucescu’nun kovulmasinin da asil sebebi sahada oynanan (oynanmak zorunda kalinan) edilgen futbolun sembolu haline gelmesiydi. fatih terim bu cizginin cekilmesinin bu kadar fanatik taraftari olmasaydi, galatasaray bir sene once fenerbahce’ye 6-0 yenilmeyecekti. ama ayni prensipler “galatasaray ilk 11’de kim oynarsa oynasin avrupa’da bir baska oynuyor” gibi bir kurumsal hafizaya tasidi. yani galatasaray mesajini bir futbol anlayisina cevirebilecek kadar net ozumseyebilmis bir terim’le bu yuzden ekstra bir uyum yakaliyor.

    mesaj isinin ve kimligin onemini daha net bicimde anlatmak gerekirse… bu 20 yillik donemde uc kulup de farkli zamanlarda “avrupa’ya evrilme” projeleri yaptilar. rijkaard, schuster, aragones, cocu, skibbe… bunlarin bir cogu kimliksiz, kafasi karisik sonuclar cikardi. avrupa’ya erismek icin avrupa’nin en iyilerini getirmek mantikli olsa da dogru cozum olmaktan cok uzak. bu yuzden ulkenin terim gibi vizyon sunabilen ve kimligi takimlarinin toplumuyla uyusan teknik adamlara ihtiyaci var. misal, aykut kocaman’i da bunun uzerinden okumak mumkun. kulubun dna’siyla uyumsuz futbol tercihi aykut kocaman’i bugun fenerbahce taraftarinin nefret ettigi bir karaktere cevirdi. fakat fenerbahce toplumu artik aykut kocaman kimligini istemedigini tabandan tavana yaymis oldu, ve tekrar baska bir futbol arayisina gittiler.

    3.medya: galatasaray bu donemin basindan asagi yukari bu gune kadar fenerbahce’nin turkiye’nin en buyuk kulubu oldugu donemde buyumus, futbola ilgili genclerin doldurugu bir spor basiniyla calisti. bu doksanlarin basinda fenerbahce’nin calkantili, galatasaray’in ise “kol kirilir yen icinde kalir” donemleriyle birlesince, aziz yildirim suclunun medya oldugu fikrine sarildi ve kulupte elegecirdigi egemenligi “tek ses” iletisime gecmekte buldu. bu donemde fenerbahce kulup organlarindan cok agresif aciklamalar yapan, diger kulupleri ve taraftarlari surekli karsisina alan bir tavir sergiledi ve taraftari olmayan toplumun antipatisine maruz kaldi. oyle ki 2004-2005 gibi fenerbahce’nin bu surecteki en basarili donemlerinden birinde adnan polat ve yildirim demiroren birlikte yemek yiyorlardi. ek olarak
    aziz yildirim yonetimleri tum kanallara baskan dostu yorumcular yerlestirildi, fenerbahce dusmanlari kavramini olusturarak saglikli kamuoyu tartismasina sansur uyguladi. bu sebeple basarili teknik direktorler hesap verilmeden kovulabildi, sembol oyuncular kusturuldu. kisa vadede gorunurde yarar saglayan bu davranislar fenerbahce toplum yapisinda ve iletisiminde gerilemeye yol acti.

    diger yandan galatasaray net mesaji, ve daha profesyonel yaklasimi, ve 80’lerden beri yukselerek gelen avrupa basarilariyla(neuchatel, 3-3 manchester deplasmani, ve 2000 arsenal) gencler icin daha iyi bir secenek oldu. bu donemin cocuklari, avrupa’nin futbola bakis konusunda ulastigi analitik kapasiteye internet ve menejerlik oyunlariyla bir pencere acmisti. bu donemin galatasaray’li gencleri radyolarda, ve bloglarda yasitlarina televizyondaki “oynat ugurcum”lardan daha net mesajlar verdilar. bu gencler su an yavas yavas televizyon programlarinda daha cok rol almaya basladilar. burada mesele “tum kanallarda gs yorumculari olsun, gs lehine konussunlar” degil. tam aksine, galatasaray’in ulkenin en aydinlik ve vizyonlu, ve galatasaray icin kafa yoran insanlar tarafindan yorumlanmasi galatasaray’in gercek avantaji. zira tekrarlayalim, galatasaray bir toplum, ve bu toplumun soz liderleri de medya.

    ***

    galatasaray’in avantajlari, ayni zamanda dezavantajlari da…

    0. kulup rakipleri arasindaki en demokratik ve en dolu yapi olarak gorunse de artik cagin gerisinde, ve halka acilma konusunda uc kulup arasinda acik ara en anti-demokratik tavri sergiliyor. kulubun yonetimini elinde tutan 1000-2000 kisilik bir blok, daha kucaklayici bir demokratik yapiyi dizayn etmek yerine “hepsi benim”cilik oynamakta israrci. bu da kulubu zaman zaman halkiyla karsi karsiya birakiyor, dursun ozbek gibi kisiler baskan olabiliyor, fatih terim’le liseciler sik sik catisiyor. bu galatasaray’in geleceginde bir devrimin gerekliligine isaret ediyor- zira yazimda sikca elestirdigim aziz yildirim fasizminin bir benzeri de galatasaray’da var, sansimiza bu yaklasik 2000 kisi ve cogunlugu yuksek egitimli, kulturlu kisiler. emile zola okumakla ovunup ayni okuldan mezun olmayanlara farkli uyelik aidat tarifesi uygulamak, bu tur burjuvazi bir yonetim sekilinin de ne kadar tehlikeli oldugunu gosteriyor.

    1. galatasaray’i bu yirmi senede en one cikaran faktor fatih terim’le yakalanan ekstra uyum oldu. son 20 senede 10 kez sampiyon olan galatasaray’da bunlarin 7’si terim’le kazanildi. 2001 ve 2015’in de terim kadrolarinin devam basarilari oldugunu soylemek korkunc bir ihlal olmaz. fakat bu surecte terim’siz donemlerde gosterilen performans korkunc seviyede., 8.cilikler, 6.ciliklar, rijkaard’’li skibbe’li denemeler. daha onemlisi kotu kadro yonetimleri. galatasaray yazili ve gorsel basinda ne kadar cok acik fikir ve kapasiteli insan urettiyse, futbol konusunda bir o kadar geride. bu da fatih terim sonrasini koskocaman bir soru isareti olmasi demek…

    2. cag degisiyor.
    ingiltere premier lig’de kum dusemeye oynayan stoke city, devre arasinda galatasaray’in en degerli oyuncusunu 16 milyon euro’ya transfer etti- eskiden ingiltere’de ilk 7’de olabilecek galatasaray bugun cok daha geride kalabilir. yani galatasaray’in finansal yapisini duzeltse dahi bir dezavantajla yarisacakken ustune bir de “yatti balik yan gider” kafasinda yonetilmesi, bjk ve fb ne durumda olursa olsun, galatasaray finansal olarak coooook daha ileride olmali, yoksa avrupa’daki rolu bir “kizilyildiz” seviyesine donebilir.

    ***

    turk futbolu 20 yildir bir cam tavani kirabilmek ugrasiyor. amac avrupanin en ust seviyesine gelebilmek, ve orada kalici olabilmek. galatasaray buna en yaklasan takim, ve bunun ciddi avantajlari var. fakat yapisal reformlar surdurulemezse, avrupa seviyesi (ozellikle premier lig kulupleri) bir daha yakalanamayacak kadar uzak kalabilir.
  • 5664
    sözleşmesi sene sonunda tamamlanacak olan oyuncular arasında sadece selçuk inan, eren derdiyok ve tarık çamdal'ın üçünün toplam yıllık ücretleri yaklaşık olarak 6 milyon 700 bin euro.

    onyekuru'nun iyi bir futbolcu olduğunu düşünsem de sene sonu transfer döneminde kendi yerine daha iyi seçenekler bulunabileceğine inanıyorum. n'diaye'nin bir şekilde kadroda tutulması lazım, eğer tutulamayacaksa kendi muadili bir oyuncu getirmek mecburiyetindeyiz. serie a'da bu vasıfları taşıyan pek çok oyuncu var, oraya bakılabilir.

    belhanda'nın oynadığı futbol / yıllık ücretini düşünüldüğünde satılması en iyisi olacaktır. her ne kadar feghouli için daha olumlu düşünsem de ciddi bir hayal kırıklığı olmak yolunda hızla ilerliyor ve bu şekilde devam edecekse onun da elden çıkarılması hem takım, hem de ffp için daha iyi olacak.

    bu seneki transfer politikası daha önceki sezonlarla benzer olursa önümüzdeki yıllar içerisinde bir vakit mutlaka ffp engeline takılacağız. bunun önüne geçebilmek için yaşı 25-30 arasında 1-2 oyuncu transfer edip kalanları 17-25 yaş aralığında yapmamız gerekli. sene sonu ayrılacakları düşündüğümüzde ortaya çıkan maaş bütçesi bunu yapmak için yeterli olacaktır.

    artık sürekli cepten yakmak yerine, hem takıma işlevsel parçalar katmalı, hem de bunlardan gelecekte kar elde edebilmeliyiz. alınan oyuncular iyi oynar ve takımda kalırsa, uzun yıllar bu bölgelere transfer gerekmez, iyi oynar ve talepleri artarsa iyi paralara satılarak borç yükü azaltılabilir.

    bu ffp illetine nasıl yakalandığımızı düşünüyorsunuz? futbol asla "sadece futbol" değildir. eğer büyük "para babalarının" takımı değilseniz, transfer politikanızı ömrünü doldurmuş ya da son büyük transferini yapacak oyunculara yapamazsınız*.

    unutmayın arkadaşlar, hesapsız ve işe yaramaz transferlere çuvalla para yığdığımız için gırtlağa kadar borçtayız.

    1) takıma katılmasını önerdiğiniz ya da fayda sağladığına inandığınız isimleri yetkililere ulaştırın.
    2) gözlemci ekibi* konusunda büyük reformlara ihtiyaç var, büyük küçük takımlar her geçen sezon bu konuda daha büyük atılımlar yaparken bizimkiler yerinde sayıyor.

    başka türlü bu borcu kapatma şansı yok gibi görünüyor.
  • 5666
    galatasaray'ımızın bu kuzey afrikalılarla yolunun yol olmadığı açıkken sene sonunda ciddi bir yeniden yapılanmaya gitmesi gerektiğine inanıyorum .

    forvet pozisyonuna baktığımızda 2 oyuncu almamız gerektiğini ve ali yavuz'u 3. santrafor olarak takıma monte etmemiz gerektiğine inanıyorum . devre arasında alan'ı almamızı çok isterim , sala - alan - ali yavuz - muğdat rotasyonu gözüme hiç de kötü gözükmüyor açıkcası .

    kaleci rotasyonumuza herhangi bir dokunuş yapmamıza gerek olmadığı bence açık . muslera'mıza güvenelim , sahip çıkalım .

    bek rotasyonuna baktığımızda bence hem sağ bek hem de 3'lü stoper'de oynayabilen ve 2019'da sözleşmesi bitecek olan mikael lustig'i takımımıza katmalıyız . böylece nagatomo - ömer - linnes - lustig - emirhan civelek gibi bir rotasyon oldukça yeterli olacaktır .

    10 numara pozisyonuna viktor claesson'u alıp zaman zaman arsenal'ın oynadığı 4-4-2 'de kanatları mkhi - özil yapması gibi biz de kanatları claesson - emre olarak yapabiliriz , terim sever böyle işleri . atalay babacan'ı da takıma adapte etmemiz gerektiğini düşünüyorum . claesson - emre - atalay rotasyonu bence ideal olur .

    kanat oyuncuları içinse altyapı oyuncularımıza yoğunlaşmamız gerekiyor . çok paramız olmadığı için yunus ve recep'i daha fazla kullanmalıyız , gerçekten yetenekliler ve hocamız onlara daha fazla şans vermeli . onlar da daha fazla efor sarf etmeliler galatasaray'ımız için . bu sene serbest oyuncu olacak olan zeneli ve ibai gomez bence en alınabilecek 2 oyuncu gibi gözüküyor 2019 piyasası için . zenelli - yunus - recep - gomez - sinan ( kalacaktır ) rotasyonu bence kötü bir rotasyon değil ki hocamız emre ve claesson'u bol bol kullanabilir .

    orta saha rotasyonuna bakarsak donk , fernando ve celil takımımızda kalacaktır diye düşünüyorum ve bunun doğru olduğuna inanıyorum . bu bölgeye ben 2019 piyasasında serbest olacak olan johansen ve henriksen'i alabileceğimizi düşünüyorum . fulham %99 küme düşecek ve johansen'i almanın çok zor olacağına inanmıyorum . johansen , henriksen , linnes , claesson , lustig gibi 5 tane iskandinav oyuncumuz olması gerçekten çok süper bir olay olur ki zeneli'de isveç pasaportuna sahip bir kosovalı . demek istediğim bu takımın kimyası gerçekten çok iyi olabilir , oyuncuların birbirine hızlı uyum sağlayabileceğini düşünüyorum .

    stoper pozisyonuna'da sene başında peşinden koştuğumuz cahill'i isterim . üçlü'yü de iyi oynayabilen , sol ayaklı ve lider özellikli bir stoper'e gerçekten çok ihtiyacımız var . ozan'ı ve serdar'ı daha da yukarı çekecektir gelmesi halinde ve lustig'in de üçlü'de sağ stoper olarak oynayabilmesi de güzel ve farklı bir artı olacaktır . gökay'ı da rotasyona dahil edebileceğimize inanmak istiyorum , cahill - ozan - serdar - gökay - ahmet ( kalacaktır ) rotasyonu çok mükemmel olmasa da idare edebilir gibi sanki .

    belhanda , rodrigues , feghouli , maicon ve mariano'yu satmamız gerekiyor bu durumların oluşabilmesi için . bence bu 5 oyuncunun'da talipleri olabilir ki bana kalırsa araplar feghouli,belhanda ve maicon'u alacaklardır . rodrigues ise her türlü satabileceğimiz bir futbolcu ve bana kalırsa onun galatasaray kariyeri artık bitmeli .

    selçuk , tarık ( yazmaya bile gerek yok gerçi ! ) ve eren 'i yolcu edeceğiz sene sonunda . ndiaye ve onyekuru'da takımlarına geri döneceklerdir muhtemelen , dönmezlerse de kapımız açık bence . ibai gomez almayız ve onyekuru kalabilir , aynı şekilde henriksen yerine ndiaye'de kalabilir gibi duruyor .

    maaş dengesi ve bonservisleri ayarlama konusunda bu yapılanmanın da çok daha doğru olacağı açık . oyuncuların da bizi çıldırtmayacak olgunlukta olması da başımızı yastığa koyduğumuzda bizi çok rahatlatacak bir gelişme olacaktır eminim .

    '' kuzey afrikasız hava sahası ! ''

    son olarak rotasyonu tekrar yazmak istiyorum :

    gk : muslera - ismail

    rb/lb : nagatomo - ömer - linnes - lustig - emirhan

    cb : cahill - serdar - ozan - ahmet - gökay

    dmc / mc : fernando - donk - celil - johansen - henriksen

    rw / lw : ibai gomez - yunus - recep - zeneli - sinan

    amc : claesson - emre - atalay

    cf : sala - alan - ali yavuz - muğdat
  • 5668
    bu ülkede en kollanmayan camia olabilir. fenerbahçe kollanır çünkü zenginlerin kulübüdür. aman zenginlerin hoşuna gitmez bizi işimizden ederler diye spor muhabiri ve spikerlerinin fenerbahçe şu anda küme düşme hattına gerilemesine rağmen ''fenerbahçe toparlar ya, yani fenerbahçe canım bu büyük kulüp yani, çok büyük kulüptür fenerbahçe'' utanmasalar ''yaşaaaa fenerbahçeeeee'' diye tempo bile tutarlar programlarda. beşiktaş zaten orta yollu bir takım. yani üzerine gitse basın ne fenerbahçelisinin umrunda olur ne galatasaraylısının. o yüzdende basın beşiktaş'ın üzerine gidip kamuoyu oluşturamaz. doğal olarak beşiktaş iyi ise gündem olur bu ülkede. ''vaaaay beşiktaş'a baaaak adamlar şampiyonluğa gidiyorlaaaarrr'' diye haber olurlar. kötüyseler ki bu sene öyleler. hem avrupa olsun, hem lig olsun. hatta en son alanya'ya love'nin parasını karşılıksız çek verdikleri ortaya çıkmasına rağmen, o kadar umursanmaz ki beşiktaş kötüyse işte bugünkü gibi kimse umruna bile takmıyor yani. başakşehir'e gelecek olursak belediye destekli olduğu için yine basın siyasi olaylardan korkarak başakşehir'e sallayamaz. kötü ise ''zaten belediyenin takımı kardeşim, yine başarılılar yani'' der basın. iyi ise aynı beşiktaş'ta olduğu gibi ''vaaaay başakşehir'e baaak hellaaaaalll başakşehirr yürü be kim tutar seniii'' tadında yorumları olur basının.

    eveeeet geldik galatasaray'aaaa. işte konu galatasaray olunca ve kötü en ama en ufak bir olayda ''vurun kardeşim galatasaray'a'' neden? zengin fenerbahçelileri memnun etmemiz lazım. bu fırsatı kaçırmamalıyız basın olarak. galatasaray'a vurabildiğiniz kadar vurun. vurun vurun nasılsa arkası yok. savunucusu, destekçisi yok. hatta öyle yok ki bunu o anki faal galatasaray başkanının yüzüne söyler basın. başkan der ki ''evet biz burada haksızdık, özür dileriz'' işte her şey de tam o anda başlar. basın der ki ''tamam, başkan da hatasını kabul etti ya yüklenin abi. gazetelerden, tvlerden saldırın şunlara da ceza alabildikleri kadar alsınlar. haaa bir de şeye vurgu yapın ceza konusunda. bu ceza emsal olsun deyin de 3 alacaklarsa 8-10 falan versinler cezayı. olayı köpürtebildiğiniz kadar köpürtün. kamuoyu oluşturun ki galatasaray bir daha belini doğrultamasın.''

    işte sevgili sözlük olaylar tam da bu şekilde gerçekleşir her zaman, ben kendimi bildim bileli türkiye'de. türkiye'de galatasaraylıysanız ve galatasaray taraftarıysanız kendinizi buna alıştırın, buna şartlandırın. bu ülkede en çok senin üzerine gelecekler. en ufak bir şeyde en çok seni ezmeye çalışacaklar, seni suçlayacaklar ve en çok cezayı sana vermeye çalışacaklar.

    neden mi? çünkü o uefa kupasını ve süper kupayı almayacaktın. fenerbahçe'nin en büyük rakibi olmayacaktın çünkü. bu ülkede bu varlığınla bunu yaşamaya mecbursun kardeşim. çünkü ülkenin avrupa anlamında en değerli, en büyük ve en tanınan takımı sensin. onlar çıtayı yukarılara çıkaramadıkları için de seni aşağıya çekmeye, yanlarına çekmeye çalışıyorlar, çalışacaklar. olay tamamen bundan ibaret ve bu kadar basit aslında.
  • 5670
    yaptıklarıyla ve yapacaklarıyla artık büyüklüğünü bir an önce göstermesi gereken kulübümüzdür. bazıları tarafından bize karşı başlatılan savaşa karşı topyekûn mücadele etmesi de şarttır ayrıca. her sezon şampiyon olamayız, yanlış kadro planlaması yapmış olabiliriz, yanlış çalışmış ve o sebeple fiziki olarak güçsüz olabiliriz ama geçen sezon da yapılmak istenen fakat bu sene ayan beyan ortaya çıkan galatasaray düşmanlığına karşı tribünde 50000 taraftar, medyada camianın önde gelenleri, en önemlisi de yönetimimiz gereken tepkiyi vererek tek vücut olmalıdır. bize karşı başlatılan bu ayaklanmaya ancak bu şekilde karşı koyabiliriz. yok, takım şöyle kötü, yönetim böyle yetersiz sızlanmalarıyla, futbolcuları yuhalamayla bu mücadeleden galip ayrılamayız. biz galatasarayız, genlerimizde asalet, mücadele ve güç var. gerekeni camia olarak yapıp, bu zor günlerden de alnımızın akıyla çıkacağımıza yönelik inancım tamdır.
  • 5672
    yıl 1999. birkaç dakika sonra tüm dünyanın beklediği 2000 yılına, yani milenyuma gireceğiz. kanepede tek başımayım. babannemgillerdeyim ve salonda ışık yanmıyor. haberlerde uzakdoğu ülkelerinin çoktan girdiği 2000 yılından bahsediliyor. ünlüsü ünsüzü televizyonda kanallara çıkıp, temennilerini söylüyor. yeni yıla nasıl girerseniz, öyle bir yıl, hatta ömür geçirirsiniz diyenler var. ben tabi ne yapacağımı pek kestiremiyorum.

    saat onikiye üç kala tuvalete gidiyorum. çıktığımda çoktan milenyuma girildiğini fark ediyorum. 2000 yılına tuvalette girerek kendime kızıyorum ama bir yandan da garip bir haz aldığım söylenebilir. çocukken dayımın tüm uğraşlarına rağmen fenerbahçeli yapamadığı beni deli gibi mutlu edecek başarıyı kazanan takımıma o sene tekrardan aşık oluyorum. şükür galatasaray'ı tutuyorum diyorum.

    yaş artık ilerliyor, insan farklı sorumlularla uğraşıyor. kimi vakit işten yana mutsuz olduğum oluyor, kimi zaman tek başınalık boğuyor. her şeye rağmen yaşamaktan bir tat almak istiyorsun. işte, hem izafi hem de soyutlanmış haliyle empatinin aşırıya kaçtığı taraftarlığın içerisinde 'güzel bir şey şu cimbom' dediğim çok oluyor. yenildiği vakit cimbom, bir süre kimsenin sesini duymak istemiyorum. kendi sessizliğim içerisinde ruhum dinginleşeceği ana kadar o yenilginin ıstırabını yudumluyorum. bazen 'aman yahu, sana sanki para mı kazandırıyor' diye klasik avuntuyu hatırlıyorum ama hayır, bu avuntu absürt bir cümleden öteye gitmiyor. hep kazanamazsın biliyorum, çokça kaybeden biri olarak bunu biliyorum evet ama içime sinmesi için bir süre bekliyorum. yıllardır sessiz sedasız takip ettiğim bu siteyi dahi açıp okumuyorum. bir süre gerekli oluyor ki, kabullenmek için...

    yıllarca benimle muhabbeti olan biri bir gün 'a, sen takım tutuyor muydun, nasıl yani maçları da hiç kaçırmıyor muydun' diye tepki verdiğinde sessizce yine gülümsemiş idim. takımımın maçlarını tribünde çok izleyemedim. serde eski tip taraftarlık vardı, istanbul'da yaşamamak bunda etkendi tabi, radyodan dinlerdim. sonra akıllı telefonlar çıktı, daha da kolaylaştı imkan, nerede olursam olayım takımımı takip etmem de kolaylaştı ama yine sessizce.

    hayat bize ne gösterir, nerede oluruz, nasıl yaşarız ya da yaşar mıyız bilmiyorum ama şu an bir kez daha gönülden hissederek söylüyorum ki, galatasaray varlığıyla huzur bulduğum bir dost. çocukken armasını işlediğim gibi, şimdilerde armalı pijamasını giydiğim gibi hep o asil armasıyla az ötede; yine onunla üzüleceğim ve onunla sevineceğim ama benimle, bizimle.

    113 senedir varsın, var olasın şanlı galatasaray!
  • 5673
    --- alıntı ---

    burhan karaçam: “artık fedakarlık zamanı, fenerbahçe taraftarının ayağına gidip, kapılarını çalabiliriz. bu konuda bir ekip oluşturduk. ekonomik darboğazın aşılmasında sarı-lacivertli renklere gönül verenlerin de bizimle olacağına canı gönülden inanıyoruz

    --- alıntı ---

    fenerbahçe'deki ekonomik krizin boyutları az çok belli oluyor. beşiktaş'ı zaten biliyoruz. 2018-2019 sezonunu bir şekilde şampiyon olarak tamamlamalıyız. ve hemen akabinde takımda büyük değişime gitmeliyiz. takımın maaş maliyetini düşürüp, genç oyuncu sayısını arttırmalıyız. buradan başka türlü çıkamayız. eğer bu değişimi yapmazsak, gelecek sezon biz de aynı duruma düşeriz.

    detaylı olarak şu entry'de de yazmıştım. (bkz: #2531065)
  • 5675
    rakipleriyle arayı açacağı her dönem diğer kulüpleri bir araya getirip, türk futbolunda devrim(!) niteliğinde kararlar alınmasını sağlayan spor kulübüdür.

    uefa kupasını aldığı günden itibaren -ki alana kadar yapabilecekleri pek ciddiye alınmıyordu- gaza bastığı veya rakipleri boka battığı zamanlarda bir düğmeye basılır arayı açması engellenir. ya medyada abartılı haberlere konu olur, her türlü musibet bizim üzerimize yapışır, medyanın bazı paralı yazarları taraftar üzerinde algı yaratmaya çalışır, yeni yeni kurallar uydurulur, hocası milli takım için ayartılır, birden yabancı sınırı getirilir, sonra yine birden getirilen yabancı sınırından vazgeçilir, rakip takımlar "türk futbolu için gerekirse avrupaya 5 sene gitmeyelim" demeye başlar.

    şu ali koç söylemini biraz açmaya çalışırsak; "türk futbolu için gerekirse avrupaya 5 sene gitmeyelim" cümlesinin altında ne yatıyor sizce? sokaktaki adama bile borca batmış kulüplerin öncelikle para kazanmak için avrupaya gitmeye mecbur olduğunu bilir. ekonomi profesörü olmaya gerek yok. ama ali koç diğer boka batmış kulübün hüper başkanını yanına alıp bir panel de bunları söyleyebiliyor. tamam siz gitmeyin, neden kimse gitmiyor??? pek yakın zamanda bu borç durumuyla kendi kulüplerin avrupa yasağı geleceğini çok iyi biliyorlar. bahaneyi hazırlamaya çalışıyorlar.

    2-3 senedir büyük kulüpler içerisinde ekonomisi en sağlam kulübün, gelecek vaadeden tek kulübün, durumunu düzeltmeye en yakın kulübün galatasaray olduğunu söyledik diye ofsaytlara boğulduk, kimi zaman "dursuncu" olduk, kimi zaman "polyanna" olduk. beşiktaş batmaya doğru gidiyor dedik, fikret orman yakında tüpçü muamelesi görürse şaşırmayın dedik "kıskanç" olduk. fener çoktan battı dedik inandıramadık. kulüplerin borçlarından bahsederken türk spor medyası hep neden toplam borçlar üzerinden tartışıyor? neden kulüplerin borçları ayrı ayrı söylenmiyor? 2-3 sene önce sadece galatasaray'ın ekonomisi saatlerce süren programlarda tartışılırken bugün neden yorumcularda tıs yok?

    2 sene önce söylediğimizi tekrar şuraya not düşelim; türkiye'nin bugün itibariyle en güçlü ekonomisi olan kulübü galatasaray'dır. durumunu düzeltmeye en yakın kulüp yine galatasaray'dır. ekonomisini güçlendirecek projeleri ve anlaşmaları olan tek kulüp yine galatasaray'dır. bu durum ali, veli, dursun, mustafa gibi isimlerin değil galatasaray'ın potansiyellerinin eseridir. galatasaray adı olduğu için hayata geçebilmiştir. devir alanların da projeleri boklamak yerine en karlı nasıl devam ederiz üzerine kafa patlatmaları en birinci görevleridir.

    ama maalesef en büyük engelimiz sadece rakipler değil, mevcut "kaos yaratma" yeteneğimiz dillere destan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın