resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 667
    birinci fatih terim döneminin sonundan beri kadıköy'e sistemini değiştirmeden giden ilk teknik direktördür.
    birinci fatih terim döneminden beri geriye düşmesine rağmen sisteminden vazgeçmeyen tek teknik direktördür.
    birinci fatih terim döneminden beri oyuncularının saha içi dizilişleriyle birşeyin değişmeyeceğini bilen tek teknik direktördür.

    yenik duruma düşünce oyuna forvet sokmanın teknik direktörlük olmadığını bilen teknik direktördür.

    tanım: gerçek bir lider teknik direktördür.
  • 3890
    kendisiyle ilgili bugün hala kafama takılan bir anekdot var. 2010 mayısında sezon bitince tatile çıkarken havalimanında kendisine soru yönelten basın mensuplarına yönetime kaliteli bir transfer listesi verdim demişti. sonra temmuz 2010'da yeni sezon açılışı için geri döndüğünde adeta şok olmuş gibi verdiğim listeden hiçbir oyuncuyu almamışlar demişti. yani anlamadım ki bu adam tatilde tibete gidip keşişlerle inzivaya mı çekildi? kuzey kutbunda kamp mı yaptı yoksa afrika'nın tecrit bir köyünde mi geçirdi koca yaz tatilini? yoksa acaba galatasaray'ı takip etmek mi istemedi? internetin deli gibi yaygın olduğu bir dünyada insan hiç mi girip internete bakmaz ne olup bitiyor kulüpte diye, işyerin orası senin be. * belki de yalan haberdir ama haberlerden böyle okumuştum ben. zaten belki de o yıl tarihinin en kötü sezonuna başlayan galatasaray'ın çöküşüne rijkaard da böyle bir vurdumduymazlıkla katkı vermiştir bilemiyorum. benim burada sizlere anlatmak istediğim şey, hatırladığım bu trajikomik haberdi. eğer gerçekse bende bu rijkaard kafasından istiyorum kesinlikle. tatil boyu gündemle ilgili bütün olan bitenden kendini soyutlamak harika bir şey olmalı *
  • 656
    25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçında yaptığı oyuncu değişikliklerine bakacak olursak, eleştirildiği arda turan değişikliğinde sonuna kadar haklıdır. öncelikle maç öncesinde tuzağa düşüp rakip takımın kışkırtmalarına kulak asmış sinirden tüm maçı katleden oyuncuyu oyundan çıkarmış (bkz: arda turan), orta sahada ayağına her gelen topu olumlu kullanmaya çalışan, sürekli ileriyi düşünerek hucümculara ara paslar gönderen oyuncuyu ise oyunda tutmuştur (bkz: elano blumer).

    'katletmek' ağır bir laf mıdır diye düşündüm de hayır değildir. çünkü kaptan olarak takımını sakinleştirmesi gereken göstereceği mücadele ile takım arkadaşlarını cesaretlendirmesi gereken oyuncun, kalkıp sahada ki gereksiz futbolcular ile * * atışmaya başlar ise her cesaretli teknik direktör gibi ismine bakmadan cezasını kesmelisin. bunu yaptığın için sığ düşünceli taraftarlarımız seni eleştirme hakkı görecektir kendilerinde. varsın eleştirsinler sen bildiğin bu yoldan yeter ki cayma.
  • 3878
    kendisi geldiği zaman adnan polat; biz neeskensi getirsek bile kimsenin sesi çıkmazdı, düşünün biz neskensi yardımcı hoca olarak getirdik demişti çok iyi hatırlıyorum. belki de sadece neeskens gelmeliydi rijkaard yerine çünkü beklenti büyüktü kendisinden ama kendisinin ülke hakkında fikri yoktu. hatırlarsınız, ülkemizde bir süre geçirdikten sonra, türk futbolunda her şeyden biraz var ama hiç bir şeyden tam yok demişti ki eşsiz bir gözlemdir ama bu gözlemi yaşadığı başarısızlıklar sonucunda dile getirdi oysaki biz sistem değil de ani başarılar arayan bir ülke olduğumuz için, bize uymaması normaldi. başarılı antrenördü ya da değildi bence çok tartışmaya gerek yok çünkü artık futbol dünyasında yok neredeyse. kendisini; adınız reykard mı rijkard mı diye soru soran gazeteciye " frank " cevabını vermesi ile hatırlıyorum ki çok güzel cevap tüm türkiye için.
  • 3895
    son onbeş yıllık barcelona hegemonyası, zevkten dört köşe olan camp nou ahalisi, içerde dışarıda 5 lik 6 lık real madrid zaferleriyle sarhoş olmuş, ispanya milli takımının temelleri de o barcelona'nın üzerine inşa edilmiş, hem barça hem de ispanya, kupanın her türlüsünü almışsa, bugün messi diye bir adamı dibi düşmüş biçimde izliyorsa, bu çapsız abimizin eseridir, onun attığı temellerdir, guardiola'nın değil.

    galatasaray serüveni üzerinden frank'e çakmayı da hiç doğru bulmam. o dönemde, futbolu öyle yalamış yutmuş bir transfer komitemiz vardı ki, tüm parayı ön alana, hücuma, cambazlara dökelim, arkayı bir şekilde götürürüz düşüncesi hakimdi ve transferler bu kafayla yapıldı. futbol böyle sığ bir oyun değil.

    bu hayatta bazı insanların değeri anlaşılmaz, o da onlardan sadece biri.
  • 145
    evet 30 yılda bir gelir böyle birisi başımıza. anlı şanlı avupa şampiyonunun kulubesinde bir karizma, bir büyük futbolcu, bir büyük hoca oldu nihayet. dosta güven düşmana korku veren, her an her şeyi yapabilecek, umutsuz anların çaresi, büyük maçların kumandanı frank rijkaard üstümüzdeki ölü toprağını şimdiden attı. şampiyon olsak bile coşamıyorduk son senelerde, oynadığımız futboldan zevk alamıyorduk, bir maç muhteşem oynayanlar, diğer maç saç baş yolduruyordu. oynucu seçimleri hepimizin içine sinmiyordu, kısaca ne yapsak olmuyordu. olamazdı, kulubede dünyanın tanıdığı bir hoca, sahada dünyanın tanıdığı bir kaç futbolcun yoksa büyüyemiyorsun işte. neticede oyun futbol, 3 ihtimal var, oynanan oyunla alınan netice çoğu zaman ters orantılı oluyordu. iyi oynayıp yenilen takım, rezalet oynadığı maçı kazanıyordu. ve biz soğuyorduk maçlardan.

    hoca arayışı için parametrem belliydi benim. kontratında en az kovulma tazminatı olan hocayı alacaklardı. aldılar, beni yanıltmadılar. rijkaard'ın kovulma tazminatı hanesinde yazılı rakam 0, yazıyla sıfır. rijkaar'dı kovamazsın, büyük adamları kimse kovamaz, rijkaard'ı kimse kovmaz, kovma kelimesi bizim için artık sözlükten iptal oldu. sonuç ne olursa olsun, ben azılı, iflah olmaz taraftar rijkaard'a 20 sene kefilim.

    şimdi rijkaard'dan beklentilerimi yazmaya çalışıyorum. kaleci topu elle oyuna sokacak, stoperlerden bir mutlaka teknik olacak. misal servet'le, emre aşık'ı aynı maçta kesin oynatmaz. kendisi devrin en iyi topa basan adamıydı, hatırlayamayanlar davids',i gözünde canlandırsın. mutlak birini kendisi gibi yapacaktır. lincoln'ü kesin göndermez, eğer gönderin diyorsa bilinki ondan daha büyük bir futbolcu aldıracaktır. 10 pas yapılmadan gol atmaya yasak getirir. sağdan soldan gelişi güzel orta yaptırmaz. orta sahada mutlak iki teknik oyun kurucuyla oynar. oynattığı futbolda gol paylaşılır, göreceksiniz kaleci bile gol atacak.

    hileye, yalana dolana prim yok. maç alınacaksa hakkıyla alınacak. gerçi türkiye ortamında hakemlerle ilişkisi nasıl olacak? bakacağız ama işi olacağanı sanmıyorum. her maça başlarken mutlaka adına tezahürat yapılacaktır. her maça mutlak somut etkisi görülecek, maça gidenler artık rijkaard'ıda seyredecek.

    içimiz rahat tezahürat yapacağız, heleki maç kopmuşsa oyunun tadından yenmeyecek. şov golleri, fantastik goller seyretmeye hazır olun. hiç ummadığımız bir adamı parlatabilir. arda'yı bu sene dünya futboluna tanıtır. sabri'yi futbolcu yapabilir.

    bütün bunlara ilaveten, taraftarlıktan emekli olup kartımı müzeye kaldırmıştım. beni tekrar tribünlerin başına geçirtip üçlü çektirebilir.

    cim bom ne yana düşer usta, sevda ne yana?

    bu ülkede futbol adına bir şey yapılacaksa biz yaparız usta, yaptık, hoşgeldin.
  • 441
    maçın son dakikalarında puan kaybı söz konusu iken defanstan adam çıkarıp forvet almadığı sürece ağzına futbol kelimesini alan her adam tarafından eleştirilecektir. eskişehir maçı bitmiş, 2 puan kaybetmişiz, takım genel olarak iyi ama enerji düşük gibi, bir şeyler yolunda gitmemiş ve berabere kalmışız. captano'dan alıntı olsun: (bkz: olur öyle top bu)
    ama o da ne, taksiye binmişim radyoda adamın biri "hayır anlamıyorum takım berabere ve siz nonda'yı çıkarıp başka bir forveti oyuna sokuyorsunuz" diye eleştiriyor, sinirleniyorum, kapattırıyorum radyoyu. eve geliyorum rıdvan'cımın keyfi yerinde galatasaray'ın sisteminin patladığından söz ediyor, rijkaard'ın aynı pozisyona oyuncu sokmasına laf ediyor. teknik direktörlük bu kadar basit bir şey olsaydı ben galatasaray için bedava da yapardım bu işi, rijkaard'a o kadar para vermemize gerek yoktu. baktık berabere, 10 dakika kalmış, çıkarırım orta sahadan bir adam, hücumu desteklerim, orta sahada adam eksilsin ne fark eder, doldur boşalt ne güne duruyor, arada birileri pas yapmasa da olur! he baktık bu organizasyon bozukluğundan gol mü yedik? hemen "battı balık yan gider" deyip alırım hakan balta'yı oyundan, sabri'yi de alabilirim ama sabri iyi koşuyor, deli gibi vuruyor topa, uzaktan deneme yapıyor, kısa pasla oynayan adamı bu saatten sonra ne yapayım, evet sabri kalsın, hakan çıktı. heh ne oldu şimdi? diyelim ki bir gol daha yedik, amanin sol taraftan geldiler ve adamlar gol attı, neyse canım futbol risk almaktır, atabilirdik de, kısfmet! gol atarsak zaten benden iyisi yok, yaptığım değişiklikler süper olarak basında yer bulur.
    eveeet, sanırım anladınız, biz bu rijkaard'a bu kadar parayı boşa veriyoruz. futbolcuların bireysel yeteneklerini keşfetsin, kulubeyi tasarlarken alternatif değişiklikliklerde bir adamı alırken önünde/arkasında/sağında/solunda oynayan adamı hesap etsin ve ona göre taktik geliştirsin, ne bileyim nonda kapalı savunma yapan takımlarda daha başarılı, onunla ilk 11'de başlasın, sonra savunma arkasına sarkmak gerekirse forvet değiştirsin. efendim maçın son iki dakikasına girerken hala tek forvet mi olurmuş? tüm bunlar boş işler, ben gidip teknik direktör olacağım bu takıma.
    türkiye'ye çok fazla bu adam, sistem kuracakmış, taviz vermeyecekmiş, bu yolda elbette sekmeler de olacakmış! boş işler bunlar, önemli olan günü kurtarmak diyoruz bu adama, hala anlamıyor bizi. içeride oynayan futbolcular "şimdi bir forvet alır da gol atarız" diye hayal kurup sistemi bozsa da olur, puan kaybı olmak üzere, ne sistemi allah aşkına? hele bir de total futbol diye bir şeyden bahsediyorlar, eski köye yeni adet gibi bir şey bu da.

    bu adam ne yazık ki fazla bu ülkeye! şimdilik taraftar arkasında, umarım bu işler üst üste kötü gidince de böyle olur. umarım taraftar farkında bazı şeylerin öyle birkaç ayda oturmayacağının. bu sene şampiyon olmayabiliriz, uefa'da şanssızlık da yaşayabiliriz, elbette olmamasını dileyerek. ama tüm bunlar rijkaard'ın başarısızlığını göstermez, hatta işler süper ötesi gider, farklı şampiyonluk alırsak, uefa'da coşarsak da kurulan sistemin etkisi %50, motivasyon/şans faktörü %50 olacak diye düşünüyorum. seneye ise bu sistemin oturmuşluğu %70, diğer sene %90 olur. yeter ki sabretmeyi bilelim, bizler anlamaya çalışsak yeter, rıdvan'cım anlamasa da olur.
  • 2546
    rijkaard'ın elindekine göre kadro kurmasını beklemek ahmaklıktır.
    rijkaard'ın elindekine bakıp o zaman 4 4 2 oynayacaz napalım demesini beklemek salaklıktır.
    rijkaard'ın dinini değiştireceğini ama bu oyun sistemini değiştirmeyeceğini bilmemek cahilliktir.
    tüm bunları bilerek takımın başına getirip transfer yapmamak basiretsizliktir.
    tüm bunları görerek hala yönetime değil de rijkaard'a sallamak yüzsüzlüktür..
  • 2106
    skor yazarlarınca yine yerden yere vurulmaktadır. 21 temmuz 2010 galatasaray fenerbahçe maçında, ikinci yarı kazara 2 gol atıp maçı çevirmiş olsak, şimdi, ikinci yarıdaki mutlak hakimiyetimiz ve yedeklerle bile fenerbahçe'yi yendiğimiz konuşuluyordu. ama o bir anti-fenerbahçeli olmadığı için, herhangi bir iddiası olmayan bir maçı kazanmak zorunda hissetmemiştir kendisini. onun için önemli olan futbolcuların sezona ne kadar hazır olduğudur. az kaldı ama çok yakında, galatasaray sözlük tükürdüğünü yalama günleri tertiplemeye başlayacağız. en başta davet edeceklerimin listesi de hazır.
  • 780
    kotu bir skordan sonra hakkinda bu kadar elestiri yapilmasini bekliyordum. tabii bu elestirilerin cogunun ingilizcede kneejerk reaction denen mac psikolojisiyle yazilmis abartili yorumlar olacagini da tahmin etmek zor degildi. ayrica deniyor ki, "elinde gs tarihinin en iyi kadrosu var, ama puan kaybediyoruz." yalniz bir sey unutuluyor. tabii bunun unutulma nedeni, kotu bir olasilik oldugu icin insan beyni tarafindan otomatikman baski altina alinmasi. unutulan sey, rijkaard'in barcelona'ya bu sistemi tamamen ancak 2 yilda oturtabildigi. hani o cruyff'tan beri genlerine islenmiscesine total futbol oynayan barcelona. bir yanda da en basarili doneminde cift forvetle ve hucum presle oynayan, skibbe geldiginde "gs cift forvetten baska sistemle oynayamaz, bu tek forvet ne oluyor?" denen galatasaray. haliyle bu mantaliteyle yetismis taraftara, bu futbol tarzina aliskin futbolculara bunu kabul ettirebilmesi kolay olmayacak.

    bugunku macta galatasarayli futbolcular ozellikle ikinci yarida 1-0'in uzerine yattilar. bu oncelikle futbolcularin sucu, ikincil olarak da teknik heyetin. futbolcularin mantalitelerini degistirmek de teknik taktik anlayislarini degistirmekten haliyle daha zor. onun disinda bir tane kewell, bir nonda bir de linderoth'un kacirdigi pozisyonlar var. onlarin biri gol olsa maci koparacaktik ve bu elestiriler olmayacakti.

    tabii toplumca balik hafizali olmamizin da etkisi buyuk. fatih terim'in ilk yilini kimse hatirlamiyor mesela. hani o yilin ilk devresinde cok kotu oynayip zar zor kazandigimiz maclar. genelde hagi'nin bireysel becerisiyle bir seyler yapiyorduk. o zaman da boyle tepkiler vardi aslinda. ama internet forumlari olmadigi icin kitlelere ulasamiyordu. ikinci sezonunda istifa noktasina geldi, yonetim kabul etmedi. fatih terim'i gonderseydik baska bir hoca gelecek, uyum saglayana, takima kendi oyununu ogretene kadar sezon yalan olacakti. ve o uefa kupasi asla gelmeyecekti. dolayisiyla uefa kupasinin yanina bir ikincisi gelmesini istiyorsak yapacagimiz sey bellidir: taraftarligin ana sarti olan sabir ve destek. yoksa basimizi cok duvarlara vururuz.

    hani o yuzden mac psikolojisinden cikamiyorsaniz simdi yatin, yarin salim kafayla bir seyler yazin. sonra boyle seyler ortaya cikiyor maalesef.

    ha bir de unutmadan, rijkaard kac para aliyor bilmiyorum ama sonucta o paralari marek heinz'a verecegimize rijkaard'a verelim degil mi?
  • 846
    3 puan kupalar şampiyonluklar karısının ve cocuğunun sağlık durumundan daha önemli değildir. galatasarayımıza kendisini tam anlamıyla vermesini engelliyorsa bazı sorunlar gitsin gelsin kaldığı yerden devam etsin bize yeter. şampiyon olamasakta senelerce galatasarıyımızda kalmalı kewell ile birlikte.
    kendisi gitmeli şeklinde görüş bildiren arkadaşlar hıncalsınız ulucsunuz
  • 1720
    barcelona'ya ilk geldiği sene "barcelona kümeye" nidaları yükselmiş. şöyle bir bakıyorum da, adamın oynattığı futbol inanılmaz dengesiz. 4-3-3... yani defansın önündeki 3 lü hareketli defans iki yönlü oynayacak. tutmadığı anda gerçekten çöken bir sistem. ama bakıyoruz ki barcelona'da bunu 3 senede oturtmuş. kimse "elinde mükemmel oyuncular vardı demesin. futbolda esas olan takım oyunudur, bu sene türkiye liginde bunu en acı şekilde anlayan galatasaray taraftarı olmalı.

    ben rijkaard'ın bu dengesiz taktiği oturtmasını ve galatasaray'ın 2 sene sonra karşısında durulamayacak bir takım olmasını canı gönülden istiyorum. seneye şampiyon olmasak da isteyeceğim, şampiyonlar ligine gidemesek bile isteyeceğim.

    he türkiye'de, bu ligde, bu camiada, bu taraftar baskısında, bu kasaplık üzerine kurulu düzende barcelona'da yaptığını yapabilir mi? ne yazık ki düşük bir ihtimal, ama hayal etmek bile güzel.
  • 3700
    eline verilmiş olan ve daha sonra ayrılan oyunculardan bir kısmı;

    leo franco - nerede ne yapıyor?

    servet - kasımpaşa

    ali turan - antalya

    neill - avustralya ligi

    keita - katar ligi

    elano - santos

    mustafa sarp - karabükspor

    barış özbek - trabzonspor

    misimovic - dinamo moskova

    kewell - avustralya ligi

    dos santos - orda burda şurda

    jo - atletico minerio

    arda - atletico madrid

    edit: iddaacıların kralı kendine iyi bak jo konusunda uyardı. adam brezilya ligi takip etmekten kpss'ye çalışamadı tabi :)
  • 539
    galatasaray'ı biraz olsun seven herkesin, en azından bu sezon çenesini kapatıp desteklemesi gereken teknik direktörümüz. ne boş adamlar varmış be, kim gelsin ulan takımın başına? daum'u mu alalım fener'den? lucescu, denizli, terim? susun ulan, kusmayın zehrinizi, taraftarlığına tükürdüklerim... bırakın bu sene fener şampiyon olsun, biz yine 5. olalım, nedir?
  • 1551
    günlük sonuçlar üzerine eleştirilen hocamızdır. neden günlük sonuçlar üzerine diyorum? çünkü bu takım baros ve kewell'ı kaybetmeden önce istenen seviyede olmasa da pas futbolunu oynuyordu, oynamaya çalışıyordu en azından.
    leo her topu degajla ileri göndermiyordu, servet bile dan diye topa vurmadan önce bir bakınıyordu etrafına, gerçi kısa sürüyordu bakınması ama yıllarını futbola vermiş, bir alışkanlık edinmiş bir oyuncunun kendini değiştirmeye çalışması bile güzel.
    servet örneği bize önemli bir ipucu veriyor aslında. futbolcular, hocanın oynatmak istediği futbol şeklini benimsemiş. rijkaard, söyleşilerde, basın toplantılarında yaptığı gibi, futbolcularına da net bir şekilde ne istediğini anlatmış, bu çok belli.

    galatasaray takımı bize bu örnekleri gösterdikten sonra baros ve kewell gibi çok önemli iki oyuncusunu kaybetti, sakatlıklar sebebiyle. bu oyuncular sadece iyi oyuncular olmanın dışında, bireysel taktik, oyun disiplini, maça asılma, takımı saha içinde yönlendirme gibi işleri de yapıyorladı. onlar gittikten sonra takımda tek bir lider kaldı : arda turan. zeki, yaratıcı ve yetenekli olmasına rağmen yaşı daha çok genç arda'nın. kaptan olmasına rağmen yine de kendi kontrolünü bile kaybediyor bazen oyunda. bülent korkmaz da çok sinirlenirdi hatırlarsınız, ama dönüp oyuna yeniden konsantre olurdu. elbette mevki farklılığı da önemli arda ile bülent'in kendilerini kontrol etmeleri açısından, oyuna dönme hızları açısından.

    ayrıca, hem kewell hem de baros topun ileride kalmasını sağlayan adamlardı. orta sahanın göbeğinde oynayan, sezona çok iyi başlayan oyuncularımızın defosu, biraz da ileride top tutulamadığı için ortaya çıktı. mesela sarp, sezona müthiş başlamış, goller atmış, her maç pozisyona girmişken artık ortalarda yok. acaba neden? sezon başında da kazma değil miydi, unuttu mu nasıl oynaması gerektiğini.

    bütün bunlar olduktan sonra ara transferde bir şans geçti eline rijkaard'ın. baros ve kewell yerine koyabileceği oyuncu alabilecekti, allahı var yönetim de gayet yardımcı oldu. ama lucas neill dışında ne jo ne de giovani cuk diye oturmadı takıma, alışmaları için zaman gerekti, hala da gerekiyor. elbette her iki oyuncunun çok genç oluşları etkili oldu. her ikisi de genç yaşlarına rağmen iyi takımlarda oynamışlardı ama sanki biraz fazla mı takım değiştirmişlerdi acaba? transfer döneminde kiralık oynatmak için daha tecrübeli isimler alınabilirdi. mesela nistelrooy adı geçiyordu, süper uyardı. burada bir eksiklği oldu hocanın.

    oyuncu değişiklikleri konusunda da zaman zaman sıkıntı yaşandı. ama bana bir tane hoca gösteremezsiniz ki, her oyuncu değişikliğini doğru yapan. capello mu, hiddink mi, mourinho mu, kim?

    bu takım bu hocayla bize daha önce, nasıl oynayacağını gösterdi. bu demektir ki, gelecek sezon bol pas yapan, topa sahip olan bir takım olacağız.
    sabır bu yüzden gerekli rijkaard için, çünkü bize gösterdi ne oynatmak istediğini.
  • 3925
    eski teknik direktorumuz. hollandalilar bize gore daha acik sozlu olduklari icin yaptigi bazi aciklamalar sıkıntı yaratmisti. tercumani (o donem de mert cetin'di galiba) aciklamalarini zaman zaman yumusatip cevirse de ingilizce bilenler hocanin asil dediklerini anliyordu. donemin yonetimi buna cozum olarak rijkaard'a anadilini bilen bir tercuman getirmisti. amaclari hocayi ingilizce yerine hollandaca konusturup sıkıntı yaratacak bir aciklama yaparsa yayilmasini engellemekti.
  • 1751
    kendisi 25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci'nda arda turan - emre güngör değişikliği yüzünden şampiyonluk şansımızı yok etmiştir. oysa biz 63 puan olup fenerbahçe 3 maçı da kaybedince şampiyon olacaktık. ayrıca bursaspor da 2 maçı kaybedecek ve hatta hükmen kazanacağı ankaraspor maçını da kaybedecekti. yok yahu bu adam futbol falan , yok abi alakası yok.

    hem kendisi barış özbek gibi eşssiz bir yeteneği , orkun uşak gibi inanılmaz bir kaleciyi ve elano gibi süper bir yıldızı yok etmiştir. elano bütün sene frikik kullanmak istemiş ve rijkaard "hayır elano izin vermiyorum" falan demiştir. bu rijkaard zannediyor ki sabri süper frikik kullanıyor. lan zaten bu rijkaard futbolcu olduğu dönemde de futbol mutbol alakasız bir adam değil miydi ?

    sonra daha dur bitmedi. mesela 25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci'nda yaptığı değişiklik ? ulan bursaspor gibi kanat organizasyonu sıfır , kondisyonu düşük , pas yüzdesi yerlerde bir takımla oynuyorsun neden gidip neill atıldı diye stoper alıyorsun oyuna ? alsana olum forvet ? deli gibi saldıralım , biz çılgın türkler olarak saldırmayı , umarsız şekilde "hürraaa" ile ilerlemeyi severiz ama sen futbol nedir bilir misin rijkaard ?
    sonra mesela sen total futbol diyorsun ama elinde ibrahimovic gibi oyuncular varken gidip jo'yu alıyorsun oyuna. ulan varya sen teknik direktör olduysan bu takıma ben barcelona teknik direktörü olurum. lan gerçi sen onu da çalıştırdın , ben gitmem o zaman oraya , demek ki onlar da anlamıyor futbol mutbol.
  • 3906
    türkiye macerası karate kursuna gidip gaza gelip mahallede adam dövmeye çıkan elemanlara benzeyen abimiz. teknik, taktik, total futbol, sistem, pas oyunu, la masia, gelenek, görenek, rotasyon falan bunlar çok güzel şeyler.

    ama burası mezopotamya, burda kan tarihle yaşıt, burda savaş bitmez*...

    işin şakası bir tarafa, 4-3-3 oynatmaya çalışsa da hem ligin doğası hem de elindeki malzeme gereği 4-5-1'e hatta 4-2-3-1'e dönüyordu oyun. kale ortalamanın belki bir tık üstüydü. defansta sağlam ve istikrarlı bir tandemi bir türlü yakalayamadı. forvette baros hariç üst düzey forveti olmadı ki onu da sakatlıklardan sebep doğru dürüst kullanamadı. arda-kewell-keita kanattan katkı verdi ama onlar da geleneksel açık mentalitesine bağlı kalınca oralarda da sistemi aksadı. orta sahada da bam üçlüsü ya da mehmet topal gibi adamlar önlibero kafasına geçip merkezi eksik bıraktı çoğu zaman kendi kendine. bu da intihar demekti özellikle fikstürün sertleştiği dönemde. orta sahayı çoğu maçta kaybetti bu sebepten. mart sonuna kadar lige tutunsak da ligin karar anlarında hiçbir sert rakibe direnç gösteremedik bu çarpık taktikle...

    ikinci sezon bir de var olan kaleciyi gönderip iyi kötü iş yapan keita'yı para için satınca, yerine apar topar alınıp koparılan kolu kanadı kırılmış misimovic'e mevki bulamayınca, kewell'ın baros'un sakatlık problemleri artınca iyiden iyiye çökmüştü sistemi. stad taşınması gibi olağanüstü bir durumun olduğu sezonun bir şekilde kayıp geçmesi anlaşılabilirdi ama 8 maçta 4 mağlubiyet koparınca "sırf kadıköy'de yenilince hoca gönderdik olmasın" diye kovulmuştu bir kadıköy deplasmanı öncesi. ordaki son 10 lig maçını kaybeden galatasaray belki de o seri boyunca hiçbir maçta olmadığı kadar umutsuz gittiği kadıköy'den hagi yönetiminde beraberlikle ayrılmıştı.

    gerçi kadro o kadar yanlış ve eksiklerle doluydu ki, galatasaray ne zaman kötü ben burda diyen hagi de sezon sonunu tamamlayamayacaktı...
App Store'dan indirin Google Play'den alın