• 426
    mantık doğru ancak çokça açığı bulunan sistem. daha kapsamlı bir hâl alırsa ancak o zaman fayda görürüz. yoksa sadece kendimizi kandırırız.

    öncelikle sattığın kadar al mantığıyla olmaz bu. bonuslar ve maaşların da eklenmesi lazım. çünkü maaş bütçesi bonservislerden yüksek olduğu aşikar. 1 milyon euroya oyuncu alamıyorsunuz ancak bonservissiz bir oyuncu alıp yıllık 5m euro maaş verebiliyorsunuz. bu bağlamda baktığımız zaman çok mantıklı gözükmüyor.

    aynı zamanda ilk yıl kiralayıp ikinci sene zorunlu satın alma maddesi var. oyuncuyu aldığın gün gibi açık ancak ffp ye takılmıyor. yine mantık dışı bir iş.

    o yüzden yapılacaksa adam akıllı yapılması gerekiyor. kimse kimseyi boş yere kandırmasın.
  • 427
    sattığı kadar al kuralının normal surette ffp içinde bulunmadığı renktaşlarımızca unutulan mali düzenlemeler. 2 milyon euro için galatasaray lige forvetsiz başladı diyoruz ama zaten sattığı kadar alma zorunluluğu galatasaraya daha önceki dönemlerde ffp kurallarına uymadığı için getirildi. yani zamanında kurallara uysak şuan çok daha rahat ediyor olabilirdik.
  • 429
    uygulamada büyük değişikliklerin olması gereken sistemdir.

    şahsi kanaatim, artık uefa'nın güvercinleri değil, şahinleri piyasaya çıkarması gerekiyor. uzun uzadıya yazmaya gerek yok. bugün sokakta kavga eden kişi, cezasız kaldığı takdirde yarın adam bıçaklar. dün bakkaldan ekmek çalan kişi bugün ünlü bir gaspçı.

    uygulanmayan kural, kanun, yasa, yok hükmündedir.
  • 430
    gayet yerinde bir uygulamadır. hatta bizim dedeler, neneler uefa’dan önce tarlalarında, topraklarında, köylerinde uygulamışlardır finansal fairplay’i.

    (bkz: ayağını yorganına göre uzat)

    ayrıca neyine karşı çıkılır bu uygulamanın, onu da anlamıyorum. elinde paran yok, borçlanma diyor. borçlanırsan batarsın diyor. sonra iki tane katarlı, bir rus, üç çinli gelir kara paralarını sizin makinada temizler diyor. senin yüz yıllık kulüplerini oyuncak ederler diyor. aşağıdan çıkacak takımlar yiyecek ekmek bulamazken milan, psg, manchester city falan bir futbolcuya senin takımımın değerinin iki üç katını verir diyor. silah icad olur mertlik bozulur diyor. topun sahibi ben gidiyorum dediğinde oyun bozulur diyor.

    senin savunduğun şeyle bizim mahmut abinin 2500 lira maaşla 15.000tl limitli full dolu kredi kartı varken 15.000 limitli yeni bir kart alıp bu borçları yapılandırmak için 50.000 lira da ihtiyaç kredisi çekerken halen sahibinden.com’dan ikinci el corolla bakması aynı şeydir. onun ki ne kadar yanlışsa, bu iki katı daha fazla yanlıştır. onun batacağı ne kadar açıksa, ffp’ye uymayan kulüplerin batacağı da en az iki katı daha fazla kadar açıktır.
  • 431
    sattığın kadar al, oyuncu sayısı limiti, periyodik olarak zararın azaltılması, sonra kara geçilmesi konularında hemfikirim. bu bize bir disiplin kazandırır ve umarım bu disiplini devamlı koruruz.

    ama 6 milyon avroluk para cezamızı anlamadım. böyle bir durumda para cezası olması saçma değil mi? diyelim ki para cezasının bir mantığı var ama neden 5 ya da 7 değil de, 6?

    uefa'nın para konusunda bir zaafı var sanırım. çok seviyorlar.
  • 432
    içinde bir çok çelişki barındırdığı aşikar olan kurallar bütünüdür.

    sattığın kadar al diyip serbest oyuncuya verilen imza parasına karışmamak nasıl bir mantık? genç oyuncu almak, geleceğe yatırım yapmak istesem yapamam çünkü sattığın kadar al kuralı var. ama boşta olan bir oyuncuya milyonlar dökebilirim.

    avrupa'dan men ayrı bir facia. zarar etme para kazan diyorsun, kulüplerin en büyük gelir kaynağı avrupa kupalarında kazanılan paralar sen oraya bu kulübü almıyorsun. adam para kazanmadan nasıl zararını kapatacak ya da satma potansiyeli olan oyuncusunu avrupada göstermenden nasıl pazarlayacak?

    para cezası zaten haraç gibi. şu kadar zarar sınırın var ama sen bana oradan 2 milyon euro ceza parası da öde. e bu şekilde sen zaten beni ekside başlatmış olmuyor musun? challange mı yapıyoruz?

    bu kurallar bütününde tek mantıklı olan bütçedeki zarar kısıtlamasıdır. o da kulübün zengin biri tarafından satın alınırsa zaten hikaye oluyor. adam yapıyor şirketlerini kulübe sponsor, oluk oluk para akıtıyor, ondan sonra bütçe zaten sürekli artıda.

    bizim gibi ülke kulüpleri için zorlayıcı olması sebebiyle mali disiplin sağlıyor ama haksız rekabeti de yanında getiriyor. sen şimdi bu halde şampiyonlar ligi 1. torba takımları ile nasıl boy ölçüşebilirsin? adamın tek oyuncuya verdiği bonservis senin toplam transfer bütçenin 2 katı 3 katı.

    bu sistem bence makasın daha da açılmasına sebep oldu. temel amacı güzel olsa da hedefe ulaşıp ulaşmadığı büyük soru işareti.
  • 433
    mantıklı ama türk takımları için tam olarak işlevsel olmayan kurallar bütünü.

    ffp ile birlikte ülkemize giren sattığın kadar al uygulaması türk takımlarına gerçekten futbolcu satmayı öğretti. kabul ediyorum. bu transferlerin önemli bir kısmı arap çoğrafyasına olsa da son yıllarda türkiye'den yurtdışına oyuncu satışı sayısı arttı ki bu transferlerin önemli kısmı çift haneli. her takım kendi satış rekorunu kırdı bu süreçte. bu rekorlar zamanla daha da geliştirilecektir.

    ancak tüm bu olumlu satış durumlarına rağmen türkiye pazarı hala avrupa pazarına göre çok ucuz. türkiye'den wonderkid alınan parayla büyük avrupa liglerinden anca rotasyon oyuncusu alınabiliyor. bu durum da türk takımlarına büyük dezavantaj yaratıyor. zira türk takımları ucuza futbolcu satıp pahalıya oyuncu almak zorunda kalıyor bu piyasada. üstelik bir - iki oyuncu satılan dönemde yeri geliyor beş-altı oyuncu transfer etmek gerekiyor. bu durum da türk takımlarını üç alternatife yöneltiyor. bunlar;

    - kiralık oyuncu. tüm avrupa aslında ffp sonrası kiralık+opsiyonlu satın alma yoluna yönelse de bizde sadece kiralık transferler daha yaygın. zira çoğu futbolcunun satın alma opsiyonu türk takımlarının bütçesini aşıyor. luyindama, ljalic gibi bonservis bedeli 10 milyon altında olan oyuncular istisna tabii.

    - büyük takımlarda gözden düşmüş bir zamanların yıldızları. tabii bu adamlar hala daha büyük oyuncular yanlış anlaşılmasın ama artık yaşlarını başlarını aldıklarından ve maaşları da yüksek olduğundan kulüpleri bu tarz futbolcuları düşük bonservisle bırakıyor genelde. fazla bonservis ödeyecek gücü olmayan ama maaş konusunda aynı durumda olmayan türk takımları için taraftarların gözünü boyama için bire bir transfer türüdür bu arada.

    - son olarak da serbest konumda olan futbolcular. bunlar için de yine belli bir yaşın üstünde olan ve imza bedeli talebi o kadar yüksek olmayan isimler türk takımlarının gündemine geliyor. zira serbest oyuncu piyasası bile çok uçuk durumda. çift haneli imza parası isteyen oyuncular var.

    bu üç transfer türü dışında da transferler yapılıyor ama genel olarak ffp türk takımlarını bu üç transfer tipine yöneltiyor. bu da aslında ffp'yi türk takımları açısında işlevsiz yapıyor. zira bu transfer tiplerinde düşük bonservis yüksek maaş veriliyor. işlevsizlik de burada zaten. çünkü türk takımları hiçbir zaman yüksek bonservisler ödeyecek durumda olmadılar ki türk futbolunun bonservis rekorunu şu anda avrupa takımları yedek futbolcuların bonservisine ödüyorlar.

    türk takımlarını asıl batıran ve ligin imajını arap çoğrafyası seviyesine çeken şey ödenen maaşlar. ülkemizde vergi uygulamasının da büyük desteğiyle türk takımları ciddi maaşlar ödüyorlar futbolculara. türk takımlarını yıpratan da bu maaş yükü. zira yaş ortalaması yüksek olan transferler bir yerden sonra kulübün sırtında kambur olmaya başlıyor.

    ffp'nin türk takımlarını yola getirebilmesi için dramatik bir maaş kısıtı şart. türk takımlarının kurtuluşu düşük bonservis + yüksek maaş formüllü yaşlı futbolcu transferleri değil makul bonservis (kulübün durumuna göre) + düşük maaş formüllü futbolcu transferleri. bu durum futbolcuyu elden çıkarmak için de önemli zira yüksek maaşlı futbolcular aynı maaşı başka yerden alamadıkları için kene gibi yapışıyorlar takımlara. düşük maaşlı adamlar tutmasalar bile bonservislerine ödenen paranın bir kısmını amorti edebiliyor. yüksek maaşlı adamlarda bu durum pek mümkün değil. tabii yukarıda belirttiğim gibi avrupa pazarı ile türkiye pazarındaki fiyat farkı bonservisle transfer yapma işini zora sokuyor. orasını kabul ediyorum. *

    yıllarca spor basını bruma'ya ödenen bonservisi konuştu ancak bruma'nın maaşı ve bonservisinin kulübe toplam maliyeti ortalama bir yaşlı yıldız transferinin maliyetiyle eşit seviyedeydi ve bruma maliyetini amorti ederken bu yıldız dostların herhangi bir geri dönüşü olmadığı ortada. şu kadar maç kazandırır, tanınırlık kazandırır tarzı goygoylara girmiyorum tabii.
  • 434
    10 milyon euro bonservis verip yıllık 1 milyon euro'ya bir genç yetenek almak bu ffp sisteminde çok zordur. bakın verdiğim örneğin 3 yıllık maliyeti 13 milyon euro. bonservissiz yıllık 3 milyon euro'ya bir oyuncunun da toplam 4 yıllık masrafı 12 milyon euro. birisinde takıma genç yetenek kazandırıyoruz ama ffp'den 10 milyon euro eksiliyor. diğerinde elinde bonservisi tahmini olarak 29 yaşından büyük isimli ama formsuz bir futbolcu alıyoruz ve ffp'den düşmüyor.

    burada bir saçmalık var işte. kulüpler maaş bütçesinde daralmaya gidip bu parayı bonserviste kullanabilmeli. bu para da ffp kapsamında sayılmamalı. bir takım geçen sezon futbolcularına 60 milyon euro veriyorsa mesela bir sonraki sezon 50 milyon euro'ya düşürüp 10 milyon euro'yu bonservis için kullansa fena mı olur?
  • 435
    büyük takımları kollamaktan öteye geçememiş sistem.

    farkında mısınız önceden de avrupa takımlarıyla aramızda farklar vardı ama belli bir seviyede yaklaşabiliyorduk. uefa sistemli olarak büyük takımların kendi aralarında rekabet ettiği bir sistem yaratmak, işi şov haline dönüştürmek için yıllardır uğraşıyor. onlar için önemli olan tek şey var, izlenme sayısı ve yayın/sponsor gelirleri.

    manchester united'la 3-3 ve rövanşında 0-0 berabere kalıp elediğimiz seneyi aklınıza getirin. koskoca manchester united kupa dışında kalmıştı. ne yaptı uefa? seneye kuralarda seri başı kuralını getirdi. büyük takımları kendilerini eleyebilecek ya da birbirlerini eleyecek bir eşleşmeye mahkum bırakmamak için bir yol bulundu.

    şampiyon kulüpler kupasından şampiyonlar ligi'ne geçiş de benzerdir. real madrid şampiyon olsa barcelona kupaya katılamıyordu. onun yerine nispeten kendi küçük liginin büyük takımlarıyla doluyordu lig. istenen rekabet düzeyi tutturulamıyordu. dedi ki o zaman uefa, tamam siz yine katılın ama biz o ligdeki güçlü takımları da burada görmek istiyoruz. şimdi geldiğimiz noktada yalnızca onlarla mücadele etmek istiyorlar.

    finansal fair play kesinlikle desteklediğim bir oluşumdu fakat amacının sandığımız şey olmadığını anlayalı da epey zaman oluyor. parayı basanın kuralı aştığı bir dönem yaşıyoruz ve bir süre daha bu böyle devam edecek. ceza yalnızca zaten gücü olmayan takımlara uygulanıyor.

    bu planın bir diğer adımı artık sesli şekilde dillendirilmeye başlanan bir süper lig formatı olacak. getirecekler lig formatında büyük takımların sürekli birbirleriyle oynadığı bir sistemi, dert kalmayacak. sonra ise işte bu finansal fair play'in olması gerektiği adil hali yeni akıl edilmiş gibi önümüze konulacak.

    nedir bu? nba'deki sözleşme ve bütçe üst sınırları. herkese eşit şekilde uygulanmaya başlayacak ama gelin görün ki artık şartların eşit olması sizin rakiplerinizle aranızı kapatabileceğiniz anlamına gelmeyecek. onlar kendi aralarında bir denklik yaratabilmek için bunu kullanacak.
  • 436
    uygulanması imkansızdır imkansız. kaç örneğe daha ihtiyacımız var gerçekten bilmiyorum. psg başkanı, yıllar önce david luiz'in imza töreninde "bu tarz transferler yapmaya devam edeceğiz, gözü yiyen bizi men etsin" dedi, yetmedi.

    manchester city daha lige ambargo koymaya başlamamışken ve stadında her hafta 20 bin boş koltuk olması geyik malzemesiyken sahibi çıktı, kendi şirketlerinden birini milyar poundluk anlaşmayla sponsor diye yazdırdı stadın çatısına, yetmedi.

    zenit, lokomotiv moskova, rubin kazan ve fenerbahçe gibi avrupa futbolunda esamesi okunmayan ama başkan/sahip aracılığıyla uefa'ya ciddi reklam ve sponsorluk veren takımlar, dört işlem yapmayı öğrenmiş 7 yaşındaki bir çocuğun bile tespit edebileceği kadar büyük transfer açıklarına karşı uyarı bile denemeyecek cevaplar alıyor yıllardır, yetmedi. üstelik bu kulüplerin başkan/sahipleri de bizzat çıkıp ffp'ye uymayacaklarını açık ve net şekilde söylüyorlar. yetmiyor.

    nolsun abi daha? ne olması gerekiyor yani ikna olmamız için? çıkıp açık açık söylesinler mi diyeceğim, yapıyorlar zaten.

    tüm sponsorluk anlaşmalarının ve bağış kampanyalarının tek kurum tarafından denetlenemediği bir dünyada finansal fair play uygulanamaz. kulüplerin sahiplerinin ve/veya yöneticilerinin, ilgili kulüpten başka bir ticari girişimi olduğu bir dünyada finansal fair play uygulanamaz. bonservis ücretli transfer yapılabilen, bonservislerin üçüncü kişiler ve kurumlar aracılığıyla alınıp satılabildiği bir dünyada finansal fair play uygulanamaz. menajerlik ücretlerinin serbest piyasa kuralları dahilinde belirlendiği bir dünyada finansal fair play uygulanamaz. yani kısacası kapitalizm varken uluslararası ölçekte bir "capping" uygulaması mümkün değildir. abd'deki örnekler yerel olmalarının yanısıra toplu iş sözleşmeleri, grev ve lokavt gibi enstrümanlarla, oyuncuların ilgili lig fabrikasının birer işçisi hüviyetinde olması sayesinde çalışmaktadır.

    ffp hiçbir işe yaramadı mı? yaramaz mı; futbol gibi dünyada yozlaşmaya en müsait olan piyasalardan birinin ekonomisini daha da yer altına itmeye yaradı mesela. tebrikler.
  • 437
    bu sabah iş arkadaşımın anlattığına göre ingiltere ikinci ligi kabul edilen championship liginde kulüp sahibi tutup stadyumu satın alıyormuş, bu sayede kallavi parayı cart diye kulübün kasasına gelir olarak enjekte ediyormuş. sonra da kulübe aylığı 1 pound üzerinden stadın kullanım hakkını kiralıyormuş.

    tanım: etrafından dolaşmak istedikten ve dolaşmaya niyetli adamda para olduktan sonra pek de bir önemi kalmayan ama teoride bütün kulüpleri dikkatli harcama yapmaya yönlendiren uygulama.

    inşallah ilerleyen yıllarda açıkları doğru dürüst sıvanarak daha etkili hale getirilir.
  • 438
    hemen her konuda ölümcül seviyede rekabetin yürütüldüğü serbest piyasa ekonomisinde, yürütülmesi için çok daha etraflı kriterlerin göz önüne alınmasını gerektiren uygulamadır. ancak, futbolun seyredebilir olmasının devamı içinde bazı kapıları bilerek ve isteyerek açık bırakmıştır. pek çok konuda olduğu gibi haksız rekabet mağduriyetini burada da kullanıyoruz. kuralların takımımız için sonuna kadar sert bir şekilde uygulanması nedeniyle de yargılıyoruz. esas soruna hep uzaktan bakıyoruz, artık şunu sormalıyız, 80 küsur milyonluk bir havuzdan, neden bütün dünya ile rekabet edebilecek düzeyde sporcu yetiştiremiyoruz? bu sorunu aştığımız gün kimse ffp diye bir şey konuşmaz, çünkü gereği kalmaz.
  • 439
    ilk çıktığından beri uygulama ve cezai yaptırım sistemi çok enteresan geliyor bana. kulüplerin finansal durumunu korumak ve özellikle aralarındaki maddi uçurumu minimuma indirmek amacıyla uygulanmaya başlanmış bu sistem, kurallara uyulmaması durumunda para yahut ödül cezaları da veriyor.

    fazla para harcamayın, ekonominizi dağıtmayın diye kızıp, yüklü şekilde para cezası kesmek nasıl bir mantık lan? hadiseyi kest. çok afedersiniz de yaptığınız işi sikeyim. mahallede kavga eden çocukları döverek ayıran abiler gibisiniz.
  • 442
    bir cok arkadas sagolsun mesaj atmis aciklamis ama benim anlamadigim sey inter’in eski inter olmamasi. eskisi gibi ismi olan bir takim degil ve italya ligi de diger liglerin baya gerisinde kaldi. takim olarak da avrupada esameleri okunmuyor ve ligde de reziller. 1trilyon tane lukaku formasi mi satacaklar anlamadim. yani real de cikiyor 200 milyonu cakiyor ama adamlar dunya markasi. keza manchester united de sportif olarak basarili olamasa bile onlar da hala marka degerini koruyor. inter desen yeni jenerasyon hangi ligde oldugunu bilmeyecek boyle giderlerse.
  • 445
    dünya üzerinde sadece galatasaray ve milan'a uygulanan uygulama.

    ben üçüncü bir örneğini görmedim. uefa'ya göre dünya üzerinde tüm kulupler kıçlarını dolarla silerken bu iki kulup futbolcu maaşlarını ödemek için geceleri taksiye çıkıyor. böylesi bir intiba yarattılar.

    madem adaleti sağlamak için çıktın bu yola, biz götüm götüm kurusu kurusuna hesap verirken , 80 milyon euro'yu bir defans oyuncusuna gömen kulupler ile bizim gibi kuluplerin arasındaki makasın bu denli açılmasına nasıl musade ediyorsun. kraliyet kuluplerine bir yaptırım uygulasana. adamlar gözgöre göre kara para aklıyor.

    bir şampiyonlar ligi maçında denizden karadan allahallah sesleri ile hücuma çıkan bu heriflere karşı illa emanetle mi dalalım. onu mu istiyorsunuz?
App Store'dan indirin Google Play'den alın