resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:72
Uyruk:Türkiye
  • 21526
    2018 - 2019 süper lig sezonunda da ocak ayını beklememiş miydik?
    bir bakalım;

    1. fernando muslera (banko)
    2. mariano - yuto (bizzat hocanın tercihleri)
    3. marcao - luyindama (geçtiğimiz ocak ayında transfer oldular)
    4. seri - lemina - nzonzi (üçü de kiralık ve yeni transfer)
    5. belhanda (anahtar - hocanın prensi)
    6. feghouli (geçtiğimiz sezonun mimarı)
    7. babel (hocanın bir başka prensi ve dokunulmaz)
    8. andone - falcao (yeni transfer)

    yukarıdaki listeye baktığımız zaman pek çok oyuncu ile sezonluk ilişkimiz var. bazıları da hocanın kendi tercihleri.
    açıkçası bu ocak ayı ne olacak merak ediyorum. 2018 - 2019 süper lig sezonunda da devre arasına bırakmış ve mbaye diagne' ye 10 milyon avro bonservis vermek zorunda kalmıştık.

    sonuç bir ocak daha beklemek mi ya da daha farklı şeyler denemek mi?
  • 21527
    (bkz: 5 ekim 2019 gençlerbirliği galatasaray maçı)
    119 milyon euro'luk bir kadro kurulduysa kusura bakmasin ama ocak ayına kadar sabretmeyecegim. elindeki imkanlari en düzgün şekilde kullanmayan, 4 1 4 1 inadi ve selçuk, belhanda gibi elindeki bazı oyunculardan gereksiz beklenti içinde olmasindan dolayi bu sezon gercekten cok kötü bir görüntü veren efsane.
  • 21528
    artık radikal değişiklikler yapması gereken imparator. umuyorum ki maçtan* sonraki basın toplantısı bizim için milat olur da artık bir şeylerin değiştiğini görürüz.

    öncelikle işin hocalık kısmından değil, hocanın da dün bahsettiği kısımdan başlamak istiyorum. hoca, benim uzun süredir şikayetçi olduğum hatta sözlükte de yazdığım bir durumdan bahsetti dün: takımdaki rahatlık ve ''bitse de gitsek.'' havası. takım sene başından beri hep aynı şeyleri deniyor, lig maçlarında asla %100'ünü vermiyor, birkaç futbolcu hariç kimse doğru düzgün mücadele etmiyor, herkeste ''nasıl olsa bir şekilde kazanırız.'' havası hakim. feghouli oyundan çıkıyor triplerde, mariano resmen takımı satıyor, marcao ne zaman aynı hataları yapmayı bırakacak bilmiyorum, babel ne zaman aynı şeyleri denemekten vazgeçecek hiç bilmiyorum. ya arkadaş tamam taktiksel sıkıntılarımız da var bu kesin ancak takım da gram reaksiyon vermiyor oynanan oyuna. bu adamlar camianın ağırlığının farkında mı değil? neden deplasmanda 1 puan iyiymiş gibi oynuyoruz?
    bireysel olarak baktığında yüksek kalitede oyunculardan olaşan bir kadro ve dolayısıyla yüksek egolu bir oyuncu grubu var elimizde. ben biraz da bu sebeple hocanın demir yumruğu hemen indirmek istemediğini, yumuşak bir geçiş yapmak istediğini düşünüyorum ancak hoca da farkına vardı ki bu iş böyle olmayacak.

    şimdi gelelim işin hocalık kısmına. hocam sene başından beri aynı sıkıntıları yaşayan/yaşatan isimleri hiç mi uyarmıyorsun? marcao'nun, mariano'nun, babel'in hiç mi kulağı çekilmiyor? taylan, selçuk yerine oynayamayacak durumdaysa biz bu adamı niye aldık, oynayacak durumdaysa niye selçuk oynuyor? neden ısrarla bu lanet dizilişi deniyoruz? bu takımın pas hızı niye artmıyor? bu takımın tam olarak oyun planı nedir, florya'da ne çalışıyoruz? bu takım neden gol atamıyor hatta pozisyon üretemiyor? bu takımın bir sıkıntısı mı var, neden sahada savaşmıyoruz?

    bu camiayı hocadan daha iyi tanıyan biri yok dünyada. hoca çok iyi biliyor ki kendisi yerine başkası olsa bu kadroyla, bu oyunla, bu skorlarla çoktan kovulmuştu. elbette ki bu anormal bir durum değil. hocanın tabii ki kredisi çok yüksek ancak hoca yine biliyor ki bu camianın hep bir sınırı olmuştur. işte dün söylenenlerin nedeni buydu. hoca artık camianın ''sezon başı, daha var, düzeliriz.'' modundan ''söylesene bize hoca takım neden oynamıyor?'' moduna geçiş yapmaya başladığını hissetti ve hemen olaya el koyacağını kesin şekilde belirtti.

    ne diyelim, hocaya güveniyoruz.
  • 21530
    --- alıntı ---
    galatasaray'da fatih terim eleştirilmez diye birşey yok. o da eleştirilir. ancak tüm rakipler ve tff hocayla uğraşırken, başkan ve yöneticilerden destek göremezken, son 2 sezonda adeta şapkadan tavşan çıkartarak bu takımı şampiyon yapan terim'in kredisi her zaman vardır.

    operasyonları görmüyorsan, yapılan algıları görmüyorsan, fatih terim düşmanlığınız, galatasaray sevgisinin önüne geçmiştir. bu zamanlarda keyfini çıkarın. her zaman en son tokadı terim atıyor. bir türlü utanmıyorsunuz, prandelli, mancini, riekerink ve tudor çocukları...

    --- alıntı ---
    https://twitter.com/...828612993409026?s=19

    çok net.

    galatasaray futbol takimi çok kötü oynuyor. hoca'nın kendisi zaten bunu söyledi. düzlüğe çıkaracak da o dur.

    bu kadar başarılı birinin kredisi bitmez. hocam, bjkliler çok konuşuyor, gelsen bitiririz diye kapısında yatmasını biliyordunuz ? gelmeseydi 2 sene şampiyon kim yapacaktı ? insanlarımızın bazıları nankör ne yazık ki.

    sabaha kadar eleştirelim, ama şu noktada istifa diyenler ali koç'a yardım ve yataklık eden tiplerdir. neye hizmet ettiklerini bilecek kadar organize, veya bilemeyecek kadar cahil insanlardır.
  • 21531
    soz zamanlardaki açıklamarıyla hafiften de olsa malum partinin ''dış güçler'' edebiyatını yapan hocamız. içimizde davaya sırtını dönenler diye açıklaması vardır mozambiğin uzun liderinin, onun gibi de bir açıklama yaptı. o gitse kim gelicek, o giderse galatasaray biter diyenleri de var. umarım malum kitleye dönmeyiz hepimiz.
    malum parti ve liderinden farklı olarak hocanın geçmişi başarılarla dolu ve hatalarının geç de olsa farkında, ancak şu ana kadar hamlelerde bulunmadı.
    edit: unutmuşum, ocağa kadar taraftar sabredicek dediği de 2023 oluyor.
    edit2: eleştirenleri galatasaray düşmanı olarak tanımlayanlar da var.
    edit3: galatasaray'ın bekası için, hocayı eleştirmeyin, birlik olalım, aynı takımın taraftarıyız(aynı gemideyiz) diyenler de var*
  • 21532
    eğer olurda istifa ederse veya gönderilirse galatasaray'ı geçtim türk futbolunu takip etmeyi bırakırım. hocayı bu takımda son kez görmek için 5 sene bekledim ben. son döneminde de yine vefasızlık yapacaksak, bu adam etrafında birlik olamayacaksak benim galatasaray taraftarından, yönetim ideolojisinden bu hayatta başka bir duygusal beklentim kalmayacak.

    futbolu unutmuş, takım top oynamıyor-suçu yönetime atıyor tarzında galatasaraylılar tarafından yapılan eleştiriler bile soğutuyor beni. bazen cidden dua ediyorum allah'ım al içimden şu tutkuyu da takip etmeyeyim şu illeti. değer bilmez insanlar ile bir topluluğun parçası olmak yoruyor çünkü insanı.
  • 21533
    "ben para dolusu bir çantanın gol attığını hiç görmedim" johan cruyff. ne güzel söz değil mi? tam bizim takım için söylenmiş sanki...

    "130 milyon euro kadro degeri var yav takım nasıl bu kadar kotu oynar?" oynar kardeşim. real nasıl oynuyorsa, barça nasıl oynuyorsa öyle oynar. sahada sadece bonservis bedellerinden ibaret olan futbolcular varsa öyle oynar. e hocanın hiç mi suçu yok? en büyük suç hocanın. malum ffp'den dolayı 2 sezondur transferde eli kolu kilitlenmiş bir kulübüz. fakat bu şartlarda bile hangi oyun kurgusuyla oynayacaksan oyna, hangi onbiri çıkarırsan çıkar, bu kadar uyumsuz bir kadro yaratmamalıydın hocam. bu bekler ile sezona başlamamalıydın hocam. bu taktik ve dizilişte ısrar etmemeliydin hocam. gerçi ben bunları söylüyorum ama işin "arkaplan"ında kim bilir ne sıkıntılar ile boğuşuyorsun hocam? biz bilemiyoruz tabiki.

    herkes her işten en iyi şekilde anlamak zorunda değil... sen pas oyunu oynatmayı bilmiyorsun sevgili hocam. senin işin degil, senin uzmanlık alanın ve dizilişin değil. sen en iyi bildiğin işi yapmaya ve bizlere özlenen galatasaray'ı izletmeye devam et. edemiyor musun? senin canın sağolsun. 1.5 senede gelip 4 kupa kaldıran sen değil misin? o kadar da tölere edebiliriz hocam. sahi edebilir miyiz? bazı vefasızlara kalırsa edemeyeceğiz gibi...
  • 21536
    haftasonu tüm takimlatij maclarini izledim. hücum noktasında herkesin yapmak istedikleri var bir arayis bir deneme var en azindan girisim var ama hocam bizim takımda bunlar yok. takom 7 macta 6 gol attı( 3 tanesi rakibin 8 kisi kaldığı maç)şampiyonlar liginde 2 macta gol atamadik rakipler zor falan filan ama pozisyona dahi giremedik. bize bu güveni sen verdin hocam bizlere büyük olmayi sen ogrettin lutfen hocam artık bizi umutlandirsin su takım oynamayanlar belli kosmayanlar belli kes 3 4 hafta herkes muradına ersin. mariano belhanda japon soso olmadan bir maça çıkalım. deneyelim hocam deneyelim
  • 21537
    "bir günde kral olmadık
    bir günde tahttan inmeyiz
    imparator fatih terim
    ölene kadar seninleyiz"

    bu aralar bu güzel söz dizesini dile getirmekte fayda var.

    fatih hocaya güvenmek lazım. bu takımı ondan başkası yeniden ayağa kaldırıp zirveye çıkaramaz.
    nasıl ki geçen sene ortası 2 3 kişiyi yarım vole auta gönderip ardından şampiyonluğu getirdi. yine hocam çıkar yumruğunu masaya vurur.
    yeter ki bizler ona yine koşulsuz destek olalım.
  • 21538
    şimdi sırada yönetim var herhalde. göndermeyi yönetime yapmış. hocam sahadaki futbola benzemeyen şeyin sorumlusu yönetim değil. kusura bakma. sorumluluk sendedir. başarı gelince "eh işte biz şöyleyiz, böyleyiz" demeyi biliyorsan işler kötü gittiğinde de şapkanı önüne koyacaksın. sezon başından beri uefa'sından tff'sine, futbolcusundan yönetimine, hakeminden taraftarına kadar herkesi suçlu ilan etti. şimdi de baktı ki işler kötü gidiyor, zaten sıkıldı, kendisi bırakıp gitmek yerine kovulmaya çalışıyor. kovulmasa bile "istifa etmek zorunda bırakıldı" demek istiyor. para pulda filan değil derdi, yanlış anlaşılmasın. "beceremedi, kaçtı" denmesin istiyor.

    ya şu kadroya top oynatmak bu kadar mı zor? sen elinden geleni yaparsın, takımı doğru şekilde çalıştırırsın. olmaz, anlarım. ama durum öyle de değil. kusura bakmasın. kavga çıkartmak yerine artık tercihlerini sorgulasın.
  • 21542
    (bkz: 5 ekim 2019 gençlerbirliği galatasaray maçı)
    bu karşılaşmada selçuk inan ve belhanda ilk 11'de başladığı andan itibaren kimseyi eleştirmeye hakkı yok. evet canımız, aileden biri gibi seviyoruz. ama ailemizde de yeri gelince babamızı, abimizi, kardeşimizi, eşimizi eleştirmiyor muyuz? ilişkimiz bir sonraki eversine geçsin diye bize söylenen acı ama gerçekleri dinlemiyor muyuz?
    o zaman lütfen artık aile içi eleştirilerden kaptığı alınganlıkları bir kenara bıraksın ve gençlere bir dönüp baksın. aradaki yaş farkı, jenerasyon değişikliği, hayat tarzı inanılmaz boyutlarda olabilir. dijital dünyanın dijital gençlerinin tarzlarından haz etmiyor da olabilir. ama jenerasyon değiştiren galatasaray'ın selçuk inan, mariano, nagatomo, babel, belhanda gibi isimlerden çok taylan, mor, kapı gibi isimlere yaklaşması gerekiyor. bir influencer, rol modeli ve baba figürü olarak fatih hoca'nın yapması gereken bence tez zamanda hatalardan dönmek ve hakkaniyetle forma teslimi yapmak.
  • 21543
    bir de sabotajcılar çıktı.

    hocanın terimcilere uzattığı tutunacak dallardan biri.

    bu takımda 2019-20220 sezonu başından beri (süper kupa maçı dahil) 10 maçın 4'unde sabotaj olarak ben oynattım selçuk inan'ı. nasıl da sabotaj ettim ama.
    ben oturtuyorum kenarda taylan'ı, emre mor'u, ömer'i, şener'i...

    ben oynatıyorum haftalardır dökülen japon'u ve youtuber'i 10 maç üst üste.

    geçiniz bunları; sabotajmış...

    10 maç geçti.
    tarihin en kötü lig başlangıçlarından biri yapıldı.
    ama hocamız hala belki de böyle yapmalıydım diyor bir başka selçuk inan rezaleti sonrasında.

    umarım bu hatasından geri döner.
    zira her hafta galatasaray maçlarını iple çeken benim kadrolar açıklandıktan sonra maçı izleyesim bile gelmiyor.
  • 21544
    bazı beklentilerimin olduğu değerli hocamız.

    beklentilerim şu, tabi mutlaka o da kendi plan ve programını yapıyordur.

    sayın hocam öncelikle belirtmek isterimki seni çok seviyoruz. o konuda bir sıkıntı yok. yaptığın herşeyin galatasaray menfaatleri doğrultusunda yaptığından şüphemiz yok.

    beklentim odur ki 2 şeye çok fazla takılmak bize uzun vadede kaybettirebilir. biri saha dışı olaylar. rakip takımların başkanlarının söylemleri, saldırıları vs. bir kenara bırakalım ne derseler desinler kulak asmayalım, zaten amaçları konsatrasyonumuzu bozmak o yüzden mümkün mertebe takmamak. ne kadar kulak asmazsak o kadar iyi olur bizim için. çünkü saha içindeki başarılarımız ve sezon sonunda alacağımız şampiyonluk en büyük cevabımız olur. hepsi dut yemiş bülbüle döner.

    ikincisi şu: şampiyonlar ligi ve yoğun maç trafiği. bence şampiyonlar ligi için iki maçı önemsemeliyiz. ikiside içerde oynayacağımız real madrid ve club brugge maçlarımız. konsatre olacaksak bu iki maça olalım. ana hedefimiz lig olmalı. avrupada kayıplar verirsek; gerek sakatlık olur (allah göstermesin) gerek psikolojik çöküş olur ya da ordan yorgun dönüp lige konsantre olamayız vs. ligde kayıplar vermeye devam edebiliriz. kayıpların sayısı arttıkça işimiz daha zor olabilir.işler kötüye giderse toparlamak zor olur.

    bu sene çetin başladı tüm rakipler zorlu, mücadele ediyorlar. lig sonuncusundan 1 puanı bile zor alacak duruma düşebiliyoruz. herbir takım bu duruma düşebiliyor. o yüzden en fazla ligi önemseyip ligdeki mücadele gücümüzü mümkün mertebe en üst seviyede yapmalıyız.

    oyuncular için dışardan taraftar gözüyle şöyle yorumluyorum. hocam selçuk inan bitik, izlemek bizim için ızdırap. öyle bir an oluyorki yanındaki adama pas atmaktan aciz. hata yapıyor, hatasının farkında olduğunda risk almayıp sürekli yan pas geri pas yapıyor ilerideki adamı göremeyebiliyor. yani düşük fizik vs düşük konsantrasyon ve düşük kazanma isteği.
    belhanda. malesef çok top kaybı yapıyor ilerde ve ani kontrataklarla tehlike yaşıyoruz kalemizde.belhanda güven vermiyor.
    babel. sol açıkta ağır kalıyor, kale önünde ve yakınlarında gözü hiçbir arkadaşını görmüyor gözü. şut atmayıp pas verse gol olabilecek pozisyonlar. son 5 maçta 1 gol atmışız hocam bize yakışmıyor. ilerde babel, feghouli, falcao, andone. avrupa düzeyinde kalitesinde oyuncular ama biz gol atamıyoruz. babelin ya mevkisi değişecek ya da oyun anlayışı. burası fulham değil kasımpaşa da değil (küçümsemek için demiyorum kasımpaşalılardan kulübünden özür dileyerek söylüyorum, kasımpaşada fulhamda büyük kulüpler ama burasıda galatasaray / 30 milyon taraftarı ve köklü,şanlı bir tarihi olan galatasaray).
    mariano- nagatomo. bitik durumdalar. ağırlar sorumluluk almıyorlar. bazen nagatomo ne yapıyor diye anlam veremiyorum. marianonun gençlerbirliği maçında yaptığı hareket bir galatasaray oyuncusuna yakışmaz. 10 kişi kalsa takım belkide yenileceğiz. bu sorumsuzluktur. hem performas düşük hem sorumsuzca davranıyorlar.

    yazılabilecek çok şey var tabi ama galatasaray taraftarı olarak gerekli desteğimizi vereceğiz. başarılar hocam allah yardımcın olsun. lütfen meydanı çakallara bırakma, saha içinde iyi olursak hepsine iyi cevap vermiş olacağız ve içten içe hepsi kuduracaklar belkide içlerinde tutamayıp saldıracaklar. ama biz saha içinde iyi olmalıyız. lütfen...
  • 21545
    terim'in bizzat kendi başına çarpıştıkları: hükümet, tff (nihat özdemir, servet yardımcı), göksel gümüşdağ, ali koç, fiko, hakemler. adam tek başına hepsiyle savaşıyor. adam yoruldu beyler. yoruldu.

    tek başına hakkını savunuyor, ertesi gün maçı var, maça çıkarmıyorlar. insaf.

    buraya gelip fatih terim fanboyları blabla yazmak kolay. sene sonu gelince kutlama yapmayı biliyorsunuz. kötü futbol ok. ama tüm sorun kötü futbol mu.

    adamın son zamanlarda konuşurken göz çevresine bakın beyler. bu adam yoruldu artık.
  • 21547
    5 ekim 2019 gençlerbirliği galatasaray maçından sonraki konuşmasını izledim. yine "göreceksiniz neler olacağını" diyor. ne yapacak acaba? feghouli ve babel kadro dışı, andone tribüne, belhanda ve selçuk ilk 11'e banko, ahmet çalık da marcao yerine sahaya herhalde.

    kusura bakmasın ama itimat edemiyorum kendisine, özellikle oyuncu tercihleri bağlamında.
  • 21548
    5 ekim 2019 gençlerbirliği galatasaray maçından sonra kanaat getirdim, 2019-2020 sezonu başından beri inadindan vazgecmemistir.

    evet bizden daha iyi biliyor, evet bizden cok daha tecrubeli, evet biz giderken o 5. turunu atiyordu falan ama bazen bazi konularda akli basinda cahiller daha berrak görür hataları.

    birtakim takintilari oldugu asikar. hayir, lig maci falan demiyorum, genel olarak.

    ben artik ozellikle 5 ekim 2019 gençlerbirliği galatasaray maçından sonraki aciklamalarini gorunce kendisine olan destegimi cektim. gitse de kalsa da bir benim icin.

    neden mi? ozellikle bir lafi var; `bazı oyunculara güvenmekte hata ediyorum, tecrübesiz diye şans vermediklerime keşke şans verseydim`

    bu nedir ağam? biz ki diyorduk ki, tosun emre, çolak emre, semih ve ozan gibi oyunculari ama iyi ama kötü futbola kazandirdi genc yasta diye savunuyorduk.

    simdi bu kulaklar, 2 sene once turkiye'de cok bilinen bir başka hocadan sunu duydu; daha yasi ufak biraz daha pişsin! bu adam 22 yasindaydi. dunyada 22 yaşındaki futbolcular dunya kupasi kazaniyor be!

    bu seye benziyor, tecrubeli eleman aranıyor muhabbeti. yeni mezunsun ama tecrubeli ariyoruz lafini sürekli duyuyorsun. bre amk sen firsat vermezsen nerede tecrubelenecek bu vatandaslar?

    neyse demem o ki, tecrubesiz diyerek genclere guvenmiyorsa babam olsa tanimam arkadas. benim icin bitmistir. ha seveni edeni vardir, kendi capinda guclu argumanlari da vardir, ama benim son 4-5 yildir ve hatta ozellikle baba olduktan sonra olmazsa olmazim;

    gençler, gençler, gençler!

    hayatin her alaninda! bu konuda hassas olmayan insanlara tavrim net! darilma fatih hocam. mesele sahsi degil, severim sayarim, kazandirdiklarin icin de saygim sonsuz, ama sana destek vermem benim ilkelerime aykiri.
  • 21550
    muhakkak ki tartışılacak hatta tartışılmasında büyük fayda olan -çünkü içinde galatasaray olan, içinden galatasaray geçen bir şeydir bu- isimdir fatih terim. yani fatih terim’in de içinde, içinden geçen galatasaray’dır, evvela bunda anlaşalım, fatih terim içinde galatasaray geçtiği için mevzu bahistir, bahse mevzu olan her şey tıpkı hocanın da içinden geçtiği o en büyük özneden ötürüdür, o yüzden özneden hareketle fatih terim’i tartışacağız. çünkü fatih terim bu öznenin en güzel kelimesidir, özne yaşar, kelimeler ne yaşar ne yaşamaz, ama bu özne bu cümlede kuruldukça yazılmış en güzel kelime fatih terimdir. o yüzden zaman zaman öznenin önüne geçmiştir, hatta zaman zaman da cümlede gizli özne olmuştur. hayal bile edemeyeceğiz, çünkü onun hayalleri kelimelerden bile büyüktür, öznenin bizzat kendisine şahane cümleler kurdurmuştur. evet, hatırlayın bazen yüklem yoktu, fatih terim yine de o cümleyi başarıyla bitirdi. bazen dolaylı bazen de dolaysız her türlü devrik cümleye karşı da bir tümleç buldu. ne zaman ve nerede ve hatta nasıl kurulduğu belli olmayan muhteşem cümlelerin de bizzat gizli öznesi oldu, özneyle bir oldu, eğer bir gün galatasaray tarihi ile ilgili bir kaç iyi cümle edilecekse fatih terim her zaman nokta olacaktır, noktadan sonra değil... elbette her kelime her cümleye cuk diye oturmaz, oturmadığı zamanlar da olmuştur, zaten o zaman fatih hoca çok fazla sandalyede de cümlede de oturmamıştır, kalkmış gitmiştir. bazı gitmeleri ağır koymuştur, yalan yok, bazı gitmeleri hala iç gıcırdatır doğrudur; fakat ne zaman cümlenin bir kenarına mektup gibi bir yazı iliştirsek orasından yanar fatih hoca.. herkesin hem çok sevmesi hem nefret etmesi bu ucu yanık mektuplardandır. fatih hoca bütün kahramanlar gibidir işte, cümlenin bir kenarında öyle dursa, otursa, olmayacak işte, mutlaka, bütün büyük ve unutulmaz iç yangınları gibi giderken de gelirken de çok fena yakar... sevdiğini de.. nefret ettiğini de...
    fatih hoca cümlenin tam burasıdır, mektubun yakılmış yeri, unutulmaz yeri, içimizi hem mutlu eden hem de çok yakan, bazen aynı anda ve ateşli, hani her yangına benzinle koşarak gitmesi de bundandır hocanın, hoca size ya büyük sevinçler verir ya da büyük hayal kırıklıkları... sıradan değildir, unutulan şeyler bırakmaz geride, son yirmi beş yılda mektubu döndürüp neresinden okusak fatih hocanın yanık kokusunun burnumuzu titretmesi bundandır... hocayla ya “dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar” dersin ya da “bu nasıl senin takımın hoca” dersin...
    şimdi yine kırılgan yerindeyiz cümlenin.. kokusu kükürtlü yangınlı “hocam bu nasıl senin takımın” kelimeleri dökülüyor ağızlardan. ama mektuptaki tarihlere bakılırsa -ki tarih tekerrür sever ve tekerrürden ziyade anlatmayı sever- hocanın mektuplarda en sevdiği kısımdayız... evet, duyuyorum, haklısınız, mektubu kapatıp ucunu da hiç yakmadan sadece bir çakmak sesiyle çekip gitmişliği de vardır lakin bu mektup bu kez öyle yazılmıyor gibi dostlar. fatih hoca postanedeki senle vedalaşmadan gitmeyecek. nereden biliyorsun dersen, bütün yangınlı kükürtlü ve kahramanı çok yel değirmenli hikayelerde bütün kahramanlar -yani şu ortası olmayan, ya sana büyük mutluluklar veren ya da büyük hayal kırıklıkları yaratan o büyük kahramanlar- mektubu zarfa koymadan, son cümlesini etmeden, hatta bizzat pastaneye gidip adrese teslim etmeden gitmezler. ha sen biliyorum, tabelacı skorcu ve genelde yan komşunun oğlunun mutluluğuna göre hayat dizayn ettiğin için (ki bu yüzden senin yel değirmenlerin ve kahraman hikayelerin ve mektubun ve içinde kelimelerin yok; olsa olsa instagram storilerin var, o akşam orada maçı izliyorduk diye yan komşunun oğluna hava attığın (sen stori attın sanırsın bak şu cümlenin yaptığına!) ama bilir misin gerçekten hikaye sevenler bir gönlü hikayenin olanlar pür dikkat sahaya bakarlar, tam sahaya, tam da sevdiğinin gözlerinin içine bakar gibi, bilir misin, tam da sevdiğinin gözlerinin içine bakmak nedir?) sen de fatih terim’in cümlenin içinde kazanıp kazanmadığına bakacaksın, tabelacılık da taraf olmaktır ama taraftar olmak değildir, çünkü biz (o kadar mıyız ki acaba biz?) postanede olacağız ve mektubun gelmesini bekleyeceğiz. mektubu açıp okuyacağız, çünkü mektup gözlerinin içine bakmaktır, mektup tarih düşmektir, mektup not düşmektir sevdanın bir kenarına, mektup yangındır kükürtlü benzinli, mektup kazanırsın kaybedersin ama sahibi olan öznesi olan hikayesi olan her cümledir..
    fatih terim o cümlenin en güzel yazılmış kelimesidir, şimdi okumam deseniz bile, bu mektup bunamış, çekilsin evine, çıkmasın sokağa, uğramasın bir daha postaneye deseniz bile, bir gün teker teker hepinizin (bu ülkedeki her futbolseverin) adresine postalanacak, tarihe not düşülmüş olan ve bu ülkede yazılmış en güzel mektuptur.
    ha, illa tabela mı istiyorsunuz, şimdi ne olacak mı diyorsunuz, bu cümlenin sonu nasıl biter mi diyorsunuz, postaneye bu sene de sarı kırmızı bayrağı asar mıyız diyorsunuz, hemen cevaplayayım, zira şimdi mektupla yazsam üç günde buradan çıksa üç günde eline ulaşsa nereden baksan bir hafta eder, sen o kadar bekleyemezsin, fakat on dört sene pastaneden mektup bekledi de bu taraftar bir gün bile postacı üzmedi, bu da tarihinden bir not, okumasını bilirsen yani, yoksa mektup olmuş not olmuş dümdüz yazı olmuş sen okumayacaksan ve kafanı kaldırıp yine tabelaya bakacaksan nafile, yine de diyeyim ama, ne mi olacak; fatih terim bu cümleyi belki bitiremeyecek, noktayı koyamayacak, noktadan sonra başka virgüller atılacak, sen de “bu nasıl takım hoca” diyeceksin, veya da fatih terim bu cümleyi yine en şahane el yazısıyla bitirecek sen de “dağ başını duman almış” diyeceksin, ve noktayla bitecek öznenin en şahane kelimesi. tabelada ne yazarsa o yani, belki alkış belki yuh. bilmiyorum, belki de bunayan senin kelimelerin, hiç böyle düşündün mü?

    sen, o postaneden, üstünde tarihi yazılı o şahane mektupları asla silemeyeceksin ama. o kelimeler bir postacı yardımı ile bir gün muhakkak kapını çalacak. okuyacaksın. işte o mektup, o postane, o bakış, o yüzündeki tebessüm hiç değişmeyecek..

    fatih terim odur işte.
    postanedeki en güzel mektubumuzdur...
App Store'dan indirin Google Play'den alın