öyle pis bir duygu ki...
çok kızdım, çok eleştirdim. hala da eleştiriyorum. ama öyle bir adam ki fatih terim, görevden ayrıldığı haberini alınca ister istemez 'şimdi ne olacak?' diye endişelenmeye başlıyorsun. camiaya güven veren, kendinden emin, egosunun içini dolduran bir adam fatih hoca... ama maalesef bu sefer bu maya tutmadı.
üç senedir ne oynadığını bilemeyen bir takım, bu sezona büyük umutlarla girdi. sezon başında psv mağlubiyeti moralleri bozsa da
uefa avrupa ligi'nde deve dişi gibi üç takımın arasından çıkıp grubu namağlup lider bitirdi. çünkü terim avrupa'yı istiyordu, o günleri bizim gibi o da özlüyordu. taktik, teknik ve duruş ile yerimizi bize yeniden hatırlattı. ancak ligde işler hiç beklediğimiz gibi gitmedi.
avrupa'da oynanan top lige uymadı, ligde olmadı. üstüne terim'in federasyon ve kurulları ile yaşadığı gerilim de eklenince cezalar peşi sıra geldi. halbuki biz şartlar ne olursa olsun terim'i kulübede istedik. ceza aldıkça yoruldu, yıprandı. her cezada kendini daha da yalnız hissetti. her hamlede kendisine komplo kuruluyormuş hissine kapıldı. belki de öyleydi, bilemiyoruz.
ancak bildiğimiz terim babel'den, feg'den, arda'dan kurtarıcı olmasını bekleyen biri değildi.
albert riera'dan sol bek devşiren, risk almayan, korkmayan, geri adım atmayan biriydi. real'den kendi evimizde 6 tane yediğimiz maç için hangimiz 'ulan ne oynadık bee' demiyoruz ki? ama kabul etmek gerekir ki eski terim olsaydı, giresun maçında eren, kupa maçında da bartuğ mutlaka şans bulurdu. üzgünüm. içim buruk... olmasaydı sonumuz böyle.
ama unutmamak gerek;
aslolan galatasaray'dır...