• 352
    son zamanlarda yazdıklarına ki prandelli'nin gelişinden itibaren oluyor bu benim de pek katılamaığım yazar. ama adama birilerinin sayesinde makam mevki elde etti demek çok ağır bir itham. bu adam hamzaoğlu'ndan önce de bir internet sitesinde* yazarlık yapıyordu zaten. genç bir arkadaşımız. yazılarını eleştir falan da böyle imalar bir galatasaraylıya yakışmıyor. gerçi herkes paranoyak oldu, millet ne yapsın ama olmuyor.

    not: extensoru tanımam. avukat falan da değilim. yazdığı entry'deki samimiyetine % 100 inanıyorum. arkadaşım sende pire için yorgan yakma. bu sözlüğün önemli yazarlarındansın. gs sözlüğe küsülmez.
  • 353
    eskiden beri yazılarına denk geldikçe, bazen lafı uzattığını düşünsem ve katılmadığım kısımları olsa da, okumaktan keyif aldığım yazar. kendisini tanımasam da yazdıkları bana samimi geldi açıkçası. insanları bizim gibi düşünmüyor diye birşeylerle itham etmek ve hakaret etmek bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorum. dün gece* hepimiz çok üzgündük, o duygusallıkla sözlüğü bırakma kararı aldığını düşünüyorum. umarım durumu bir kez daha değerlendirir, ne olursa olsun önemli bir yazardır kendisi. sözlük herkesin aynı şeyleri düşünüp yazığı bir ortam olacaksa çok da bir anlamı yok zaten.
  • 355
    ben bu adamı tanımam.

    blogspot günlerinden bu yana çoğu yazısını okudum. üslubunu beğenmez, noktalama işaretleri ve bağlaçlarına hep takılırdım. genel olarak ben demiştimci bir tarzı olduğunu ve egosunun çabuk şişmeye meyilli olduğunu düşünürdüm. bu yüzden pek de sevmem açıkçası takip etsem de.

    ama bu adamın galatasaray sevdasından bir kere bile şüphe etmedim. futboldan da anladığını düşünüyorum. bizim alışkanlıklarımızın dışında oyunu dikkat ederek izlediğine inanıyorum. anlık heyecanlarla pozisyonu kaçırmıyormuş izlenimi bıraktı bende her daim yazdıklarıyla. selçuk sezona kötü giriş yaptı diyen nefretle hareket ediyor. mersin, osmanlı, astana maçları galibiyetle bitse, atletico maçında berabere kalsak yani saçma sapan hatalar yapılmamış olsa kimse bunları söylüyor olmazdı. bu adam da selçuk iyi diyorsa geçen sene bu dönemlerdeki halinden daha iyi olduğu için diyor ve haklı da.

    hamza hoca içinse biraz "umut fakirin ekmeği" şeklinde düşündüğüne inanıyorum. ben de öyleydim. piyasada hoca kalmadı. biraz sabredelim bakalım ne olacak diye merakla hareket ediyoruz. bir de lan şu maçı da kazanırsa toparlar belki vs diye yaklaşıyoruz. olmuyor. olmayacak sanırım. ama bu adamın klasik taraftar içgüdüsü olan bardağın dolu tarafından bakması olayını makam ve mevkiyle bağdaştırıyorsanız bu sizin karaktersizliğinizi herkeste görmenizdendir. elinizde bir kanıt mı var? yok. adam olayı açıklamış, bir altına inanmıyorum yazmış bir diğeri. neden inanmıyorsun? sen olsan mevki için birilerine mi yalanırdın? ondan mı inanamıyorsun bu adama, ya da bu iftirada bulunuyorsun? elinde kanıt yoksa bunu derken biraz utanacaksın, geri duracaksın. bazı ahlaksızlarda bu hiç yok.

    bu arada gerçekten hamza hoca'nın gelecek vadettiğini düşünüyor da olabilir. farklı düşünüyor diye herkesi yerecek miyiz? bu sözlükte barış özbek, ayhan akman, mustafa sarp üçlüsüyle total futbol umudu taşıyan adamlardık anasını satayım. şimdi hamza hamzaoğlu bir şeyler başaracak diye umutlanmak hakarete uğrama sebebi mi oldu?
  • 356
    kimin haklı olduğu umrumda bile değil. yalnız insanlar ne kadar kolay ithamlarda bulunabiliyorlar. doğru mu gerçek mi umrunda bile olmuyor insanın. bunun adı klavye delikanlılığı işte. ispat et iddiada bulunduğun şeyleri. ha yok içine öyle esip de bunu herkesin okuduğu bir platformda dillendiriyorsan bu kanunen suçtur. etik değildir. günahtır ki bu dediklerin gerçek olsa bile.
  • 357
    kendisini şahsen tanımasam da uzun süredir yazılarını takip ediyorum.
    yıllardır yazdıklarıyla gs sevdalısı bir yazar olduğundan şüphem yok.
    evet özellikle hamza döneminde alışık olduğumuz yazı kalitesini kaybetti, yeniçerilere ve vizyonsuzluğa karşı ölü taklidi yaptı vs..
    bu süreçte bireysel olarak da uyarmaya çalıştım fakat eleştiriye açık olmadığını düşünüyorum.
    elbette yazmadıkları kendi takdiridir. fakat ben yazamadığını değil yazmadığını düşünüyorum.
    benim gibi yazdıklarına değer veren ve yazacaklarını merak eden birçok kişinin hayal kırıklığını ve sitemini anlıyorum.
    ben de ona yapılan ithamın ağır ve haksız olduğunu düşünüyorum.
  • 358
    herkes bitti de sıra bu adama geldi amk. saracak yer arıyorsunuz, vallahi kafayı yemiş bazılarınız. somut bir veri var mı abi adamla ilgili elinde y hareketle x yere geldiğine dair? yok. e o zaman söylediğin her şey kendi kurgun, yani iftira bir nevi. cidden çok kolay yaftalıyoruz insanları toplum olarak. hiç de değişmiyoruz. bu durum son dönemde galatasaray sözlük'te de kendini iyice göstermeye başladı. tek bir entry'e kendisinin gösterdiği tepkiyi ve bedduaları da abartı buldum ayrıca, onu da söylemeden geçmeyeyim. bu kadar kafaya takmamalı bence.

    kendisinden güzel bir fatih terim analiziyle yazdıklarımı sonlandırayım: #1352557
  • 359
    bu adam zaten böyleydi. futbol görüşü bu şekilde, biz onu bu şekilde sevdik.
    bence görüşlerinde tutarlılığında hala bir problem yok. en eski yazısını oku ardından en yenisini oku, futbola bakış açısı aynı yani.
    kimseye yalakalık falan yaptığı yok.

    kendisine yegane önerim sen takılma kardeşim boşver devam et.

    şu da son yazısı ben bir hamza fanboyluğu görmedim. gören varsa iletsin.

    http://www.footballium.com/...-Degisen_bir_sey_yok
  • 360
    bu ülkenin fıtratında bu var.bu konuda ibre kendine dönünce ağlayan insanlarımız da var.

    sırf galatasaray'ın mağlup olduğu bir maçtan sonra istediğiniz tarzda bir eleştiri göremiyorsunuz diye insanlara saldırıyorsunuz,yani insanların özgür iradesine ithamlarda bulunuyorsunuz.sonra da arkadaş ortamında "bu ülkede hiç demokrasi,düşünce özgürlüğü kalmadı kardeşim!!" diye ahkam kesiyorsunuz.sinan yılmaz iyi bir futbol yorumcusudur ve maçları çoğumuzdan da farklı bir gözle izliyor.işte bu yüzden siz bile ne yazarsa yazsın okuma ihtiyacı hissediyorsunuz.

    ahkam kesen insan olmak istemiyorum ancak sorununuzun 2 güzel çözümü var:
    1- eğer gerçekten bu adamın hamza yalakası,kulüpten nemalandığı için söylemleri değişen(bkz: levent tüzemen) bir insan olduğunu düşünüyorsan çıkar hayatından.twitter'dan çıkar,yazılarını okuma.
    2- yok ben okumaya devam edeceğim ama yazılarını artık beğenmiyorum,benim baktığım açıdan yanlış düşünüyor diyorsan twitter'dan mention at,sözlükten mesaj at anlat derdini güzelce arkadaşa.

    biz ne zaman böyle kötü insanlara dönüştük beyler?..son 12-13 yılda mı? ne zaman mahallede top oynamayı sevdiğimiz insanların,görüşü,etnik kökeni bizim için hiç önemli değilken,sadece insanı insan olduğu için sevdiğimiz kısımdan;"bu savaşta benim tarafımda olmayan bertaraf olur" moduna geçtik.

    sosyal medya çok güzel birşey.fikirlerini açıklamak,savunmak için,insanlarla sohbet etmek için muazzam bir ortam ancak söylemlerimizde kalemimize dikkat edelim güzel insanlar;bazen o kalem ok olup bir insanın ciğerini delmesin lütfen.
  • 362
    şu adamın geçirdiği kişisel evrimi ömür boyu geçirmeyen var. dünyanın en küfürbaz, en hakaretamiz yazılarını yazar, insanlara alenen hakaret ederdi eskiden. kendi gibi düşünmeyenlere yapardı hem de. aksi ihtiyar gibiydi.

    sonra ne oldu çözemedim, hem üslubu naifleşti, hem yazılarındaki dil kalitesi yükseldi. küfrü, hakareti anmaz oldu. bu denli keskin bi kalite artışını ben çok nadir gördüm, üç beş kişide. her zaman da ne görse onu yazdı.

    şimdi bakıyorum, yalakalıkla bir yere geldiğini yazan var. deli saçması. faşizm günlük dilde başlıyor işte. bir insan senin sevmediğin birini eleştirmek zorundaymış gibi bir tavır takınıp bu arka nahiye kökenli zorunluluğa uygun olmayan davranış görünce iftira atıp kamuoyunu etkilemeye çalışman faşizmin ağa babasıdır. çünkü gücün buna yetiyor, saldırma ihtiyacı hissediyorsun. gücün yettiği kadar sırf görüşünü yazan insana iftira atıyorsun ve delilin yok. tam aziz yıldırım. tam faşizm.

    sinan bey de zamanında ağır hakaretlerle kırdığı kalplere saysın bence. herkes hata yapar, sözlüğü bırakmak çok kolay. kendi geçmişini hatırlasın ve herkesin dönüşebileceğini orada görsün.
  • 363
    kendisine neden böylesine garip ithamlarda bulunulduğunu anlayamadigim kendi halinde kendi isini yapmaya calisan yazar. sanki hergun 15milyon okuru varmis da halki galeyana getirmis gibi konusuyorsunuz. adamin yazdiklarini begenip begenmemek, katilip katilmamak baskadir bildigin iftira atmak baskadir. kul hakkina girer. burda adamin kendisini savunmak zorunda birakilmasi, uzerine boylesine saldirilmasi inanilmaz cirkin. turkiyenin her noktasi gibi sozluk de leş kokmaya başladı. sonra ülke neden boyle. önce sen kendine bak sen neden böylesin? böyle insanlarda kurulmus bi toplumun böyle olmaktan baska bir yolu var midir?

    adamin bir ustte yazdıklarını gorunce ben uzuldum ya. adam kendisini kanitlamak için yeminler etmek zorunda kalmış. ayiptir yaziktir gunahtir.
  • 367
    özellikle, iftira/karalama kısmında tamamen katılmakla birlikte, bu 48 maç 107 gol işine bence fazlaca takılmakta.

    atılan gol sayısı istatistiği, elbette önemli değerlendirme kriterlerinden birisi, belki de en somut olanı. hatta, hamza hamzaoğlu dönemi için ayrı bir değeri bile var diyebiliriz bunun, zira tatsız, keyifsiz, kısır vs futbol oynattığı üzerinden gelen eleştiriler ile çelişen bir tablo var elimizde. 48 resmi maçta 107 gol atıp, maç başı 2.23 ortalama tutturmak, pek öyle hafife alınmaması gereken bir rakam ve bu anlamda hamza hoca'nın hakkını yememek gerek.

    ancak; 48 maç 107 gol istatistiğinden, -biraz da son maçlarda alınan seri galibiyetlerin gazıyla- hamza hoca'nın tercih ve uygulamalarının haklılığı/doğruluğu sonucunu çıkarmamak gerek.

    öncelikle, o 48 maçı bir açalım;
    1 süper kupa
    31 süper lig
    12 türkiye kupası
    4 şampiyonlar ligi

    bunlardan;
    1 süper lig maçı ile, -sadece fikstürde var diye mecburiyetten oynanan 30 mayıs 2015 çaykur rizespor galatasaray maçı-
    6 türkiye kupası maçını -alt liglerden gelen takımlarla oynanan maçlar (manisaspor, balçova yaşam, amedspor)-
    sağlıklı bir istatistik veri oluşturmaya çalışıyorsak, dışarıda tutmak daha mantıklı.

    kalan 41 maç için şöyle bir dağılım çıkıyor;

    süper kupa 1 maç 1 gol - 1.00 ortalama,
    süper lig 30 maç 63 gol - 2.15 ortalama,
    türkiye kupası 6 maç 16 gol - 2.66 ortalama,
    şampiyonlar ligi 4 maç 5 gol -1.25 ortalama

    genel toplam 41 maç 85 gol - 2.07 ortalama

    bu 41 maçta;
    3 kez gol atamamışız,
    12 kez 1 gol,
    13 kez de 2 gol atabilmişiz.
    yani, 41 maçın 28'inde maksimum 2 gol bulabilmişiz, 1.36 ortalamada kalmışız.

    3 gol ve üzerinde gol bulduğumuz maç sayısı ise 13.
    6 kez 3, 6 kez de 4 gol atarken, 1 sefer de 5 gollü bir galibiyetimiz var. bu 13 maçta toplamda 47 gol atarken, 3.62 gibi bir ortalama tutturmuşuz ki, genel toplamı kurtaran bu maçlar olmuş.

    peki, kimlerle oynanmış bu maçlar?

    bu 13 maçtan 3 tanesi, geçen sene küme düşen karabük, erciyes ve balıkesir'e karşı arena'da oynanmış. karabük'e 4, diğer ikisine üçer gol atmışız.
    4 gol bulduğumuz 6 maçtan 2 tanesi de, arena'da eskişehir ve konya'ya karşı oynanan türkiye kupası maçları. rakiplerin kalesinde as kalecileri dahi yok.

    bu 5 maçta bol gol atmış olmak güzel elbet, ancak hani değerlendirme dışı tuttuğumuz diğer 7 maçtan da sadece 1 tık daha üstte olabilecek maçlar bunlar. bunları da ayrı bir kenara koysak; belirli bir seviyenin üzerinde 3 gol ya da üzerinde attığımız dişe dokunur denecek 8 maç var kalan 36 maçın içerisinde...

    bu sezon; ligde, deplasmanda konya'ya, içeride gençlerbirliği'ne dörder gol attık,
    geçen sene; ligde, içeride mersin'e, dışarıda sivas ve kasımpaşa'ya üçer, konya'ya 5 gol attık.
    kupada ise sivas'a 4, bursa'ya 3 gol attık.

    hani, ömer üründül tabiriyle "zorluk derecesi yüksek" denecek maç, içlerinden bi bursa finali, belki bir de adı yarı final olduğundan sivas maçı...

    ya da şöyle bakılabilir;
    şampiyonlar ligi,
    süper kupa,
    türkiye kupası yarı final ve final maçları,
    ve ligde kendimiz hariç diğer 4 büyüklerle oynanan maçlardaki atılıp yenen goller/alınan neticeler, teknik direktör hakkında daha sağlıklı bir fikir verebilir bize belki.

    genel toplamda 48 maç; 32 galibiyet, 8 beraberlik, 8 mağlubiyet, 107 atılan, 50 yenen gol istatistiği var hamza hoca'nın şu ana kadar. ancak, biraz daha dişe dokunur yukarıdaki maçları içeren bir hesap yapılırsa; 14 maç, 7 galibiyet, 2 beraberlik, 5 mağlubiyet, 20 atılan, 19 yenen gol gibi rakamlar çıkıyor.

    genel toplamda;
    %66.6 olan galibiyet yüzdesi, %50'ye,
    2.23 olan atılan gol ortalaması, 1.43'lere gerilerken,
    %16.6 olan yenilgi oranı %35.7'ye,
    1.04 olan yenen gol ortalaması da 1.36'lara yükseliyor.

    daha farklı alternatiflere yönelip bambaşka sonuçlara da ulaşmak mümkün elbet. bütün bu rakamlar biraz da nereden baktığınız ya da bakmak istediğinizle alakalı ve anafikre sadece destek olabilecek veriler bunlar.

    hamza hoca'nın bazı çok ağır/haksız/yersiz eleştirilere maruz kaldığı fikrine ya da hak ettiği saygıyı görmediği gibi bir düşünceye katılmak mümkün olabilir, ya da onun bazı tercihlerinin, bizlere ters gelse de sonuç alma anlamında hiç de fena seçimler olmadığı da kabul edilebilir ancak x maçta atılmış olan y sayıda gol üzerinden hareketle hamza hoca hem kendini hem tercihlerini ispat etmiş olamaz, ya da aynı şekilde herhangi bir istatistik diğer bir çok karşıt fikri bir çırpıda geçersiz kılamaz.

    son derece kötü planlanan bir kadro,
    neredeyse tamamıyla bireysel yetenekler ve duran toplar üzerinden yürüyen hücumlar,
    muslera'ya ve kurtardıklarına rağmen çok ve kolay gol yenmesi + gol yemeden biten maçların sonunda stadyumun altında yatır falan olduğuna inanan taraftar sayısının artması,
    hasbelkader bile olsa sadece bir 45 dakika için bile ahada budur denecek bir top oynanamaması, örneği için (bkz: 23 ekim 2013 galatasaray fc kopenhag maçı), vs. vs. bir çok temel mesele var ortada. hamza hoca bu konularda belirli bir mesafe kat edecek işler yapsın, arkasında bulacağı desteğe kendi bile şaşırır, ondan sonra isterse 107 maçta 48 gol atsın...
  • 368
    (bkz: #1834666)

    yazdığı entryi okuyunca sözlük'e olan sevgim daha da arttı. savunduğu tezlerin doğruluğu, yanlışlığı bir yana, yapıcı, mantıklı ve tahrik etmeyen, üreten, beyin yoran yazıların varlığı sözlük formatının en güzel yanıdır. yoksa dönem dönem hepimizin yaptığı gibi, "laf sokayım, ayar vereyim, taraf tutayım, tahrik edeyim, bloklaştırayım" gibi günümüz siyasetçilerinin tarzları inanıın mide bulandırıyor.

    millet olarak bıktık bu ötekileştirmeden, eline sağlık extensor.
  • 369
    (bkz: #1834666)

    (bkz: zamanlaması manidar)

    (bkz: skor taraftarı)

    şu yazdığı yazıyı neden bugün yazdığını çok merak ettiğim yazar? gönül isterdi ki astana maçından sonra da inci inci yazabilseymiş. işin daha da acı tarafı benfica maçında 90. dakikada bir gol yesek, bu düşüncelerini yine yazamayacak olması.

    skor geldikten sonra, çiçekler böcekler açtıktan sonra bunları yazması kolay ve zevkli ama daha önce de söylediğim gibi, şu yazılarını mağlubiyetlerden sonra da yazarsa çok daha anlamlı olacak.

    ekleme: örnek olarak şu (bkz: #1834666) yazıyı astana maçından sonra yazmış olsaydı cidden çok daha güzel ve hoş olmuş olacaktı.

    son olarak, görüşlerine hiç katılmıyorum hatta son yazdığı yazıda sen koyunsun koyun kal diyor ama bu sözlükte gerçekten daha çok yazmasını isterim. ister bana inansın isterse inanmasın.
  • 370
    (bkz: #1834666)

    yine keyifle okudugum bir yazi yazmis guzel galatasarayli. bazi yazilari gercekten ayakta saygi durusunda okunacak cinsten. temmuz ayindan beri hissettiklerimin cogunun tek bir yazida toplanmis hali. sozlukteki tum akbabalara ders niteliginde.

    skor taraftari olarak nitelendirilmis. maglubiyetlerden sonra da son derece yapici elestiriler yazdigi uzun yazilari var. arastirip bulmak onemli olan. tabi akbabalarin isine gelmeyen sey yazarsan tabii ki boyle olur. gercekten; hakli olmayi galatasaray'dan daha cok sevenler tarafindan ele gecirilmisiz. merak etme aslan, her mac sonrasi yaziyor. en yapici elestirileri yaziyor. akbaba gibi atlamiyor herseye.
  • 372
    (bkz: #1834666)

    yazısı bolca istatistiki bilgi , güzelleme ve iyi niyet içeren yazar. ama yaptığı tespitlere ne yazık ki katılamıyorum.

    1-aslında gol sayıları üzerinden gerets, fatih terim, lucescu'yu hamza ile kıyaslamasından sonrasını okumamak lazımdı ama okumaya devam ettim.

    2- "'tercih' teknik direktörün işi! tutar, tutmaz ve ona göre hesabını o verir. tercih senin işin değil. sen taraftarsın. " diyor, dogru. ama bu neyi ifade eder? şu hayatta hiçbirşeyi sorgulamadan yutan insanlar olmamızı mı ögütlüyor onu anlayamadım? bu takımın tercihlerini hoca yapabilir ama taraftar bu oyunun en onemli aktörlerinden biridir. sevgisini, heyecanını ve ses tellerini ortaya koydugu kadar, eleştirisini yeri geldiğinde tepkisini de koyar. kimse bu takımın sahibi değil, tercih hocanın ama eleştiri de bizim hakkımız.

    3- sabri konusunda iki farklı durumu değerlendirmiş. elma ile armut durumu olmuş. mancini'yi sabri'yi solda oynattıgı için eleştiriyorduk. tazminat sevici olayı tamamen bir paranoyaydı elde somut veriler yoktu. hamza'yı ise sabri'nin sözleşmesi üzerinden eleştirdiler ve dogal olarak menajerinin hamza'nın arkadaşı cıkması durumları ile beraber. üstelik bunu paramız yok denilen ve "feda" sezonumuzda yapması sebebiyle. üstüne de 3 maç üst üste 90. dakikada oyuna alınca homurdanma olması gayet doğal. zira hamza'nın yerlilere olan tutumunu az çok herkes ögrendi. bilal ve niasse hatta güven varol , ugur demirok isimleri yüzünden de hamza eski ogrencilerine kıyak mı yapıyor denmeye başlandı. bunlar da gayet doğal. kafasını kumdan cıkarıp etrafa bakmasını bekledik taraftar olarak.

    4- bilal konusunda annesinin ölümü üzerinden bir güzelleme yapmış , tamam dogru ama biz bilal 'in "adamlığı" ile ilgilenmiyoruz. ekstra güzel bir özellik tamam karakterlidir vs. ama önemli olan futboludur. melo için çok kişi karaktersiz demesine rağmen neden bizim için o kadar vazgeçilmez olmuştu? çünkü sahada savaşıyordu ve elinden geleni yapıyordu. profesyonel futbolcudan beklentimiz budur. çok koşması da tamamen yanıltıcı bir istatistiki bilgi. selçuk ta o kadar koşuyor. orta sahanın göbeginde oynayan bir oyuncu ortalama 10-11 km kosmuyorsa zaten sıkıntı var demektir. sahaya baktıgımızda ise bunların "düz koşu" oldugunu ve bir depar veya atak başlatan , ya da duvar pasıyla hareketlenme vs. olmadıgını dolayısıyla boş koşular oldugunu görürüz. bolca düz koşu yapan ve topu yanındakine iyi aktaran bir oyuncu bilal.

    5- "o orada oynar mı?" "bu burada oynar mı?" bunlar ergen yorumları. aptalca demiş. o zaman bütün spor yorumcuları ergen ve aptal oluyor bu duruma göre. yine sorgulamadan her tercihe biat etmemiz gerektiğini öğütlemiş bize...peki biz taraftar forumlarında ne tartışacagız? hangi flamayı asalım tribüne, hangi tezahüratı bagıralım falan mı?

    6-"doğrusu tercih yapmak idarecinin sorumluluğu ve senin işin, o tercihleri beğenip beğenmemek değil. mantıken o tercihlerin doğurduğu sonuçları beğenip beğenmemek olmalı! anlatabildim mi? yani kardeş sen neden x oynadı diye üzülmemelisin mantıken. neden takım kötü oynadı? neden takım kısır? neden üretemiyor? neden savunma zaafları çok? neden geri dönüşlerde sıkıntı var? bunları sorgulamalısın."

    çok güzel söylemiş zaten biz de onu sorguluyoruz. çıkıp oynayan ve iyi sonuclar üreten bir adamı ne zaman eleştirdik? kim eleştirir. manyak mıyız biz? aksayan yönleri , adaletsiz tercihleri, onlarca maç oynayıp hala aynı hataları yapan oyuncuları izlemek zorunda kalışımızı eleştiriyoruz. bugün sabri, bilal, semih, umut, olcan vs neden eleştiriliyor? sneijder, muslera, chedjou, carole, hakan balta neden eleştirilmiyor? bunları düşünürse zaten aslında takımın içinde sırıtan dişliyi bozan ve "takımın" kimyasını bozan unsurların oynamasına tepki verdiğimizi görebilir. tercihleri maçtan once begenmiyorsak ta, daha once yüzlerce kez denendiği için benzer kötü sonuclar doguracagına olan ön görümüzdür.

    sınıf başkanı gibi çıkıp "hocamızı ve tercihlerini eleştirmek size mi kalmış? susun oturun" diyen yazarın bu yazısının, böylesine seviyeli ve özgürce galatasaray konusulan bir ortamla çeliştigini düşünüyorum. isteyen istediğini söyler, begenmediğini belirtir. konusmak istemeyen varsa da çıkan sonuçlara göre "bak gordunuz mu begenmediniz ama maçı aldık" diye maçtan sonra bizi suclayabilir.

    söylenen yorumların hepsi zaten takımın daha iyi olması için temenniler içerir, herkes kendince fikrini söyler. dogru ya da yanlıs. önemli olan skorlar ne olursa olsun , dogru olanın ne oldugunu bizlerin de bulmaya calısması ve bu sinerjiyi olumlu ya da olumsuz takıma yansıtabilmesi.
  • 373
    üslubunu beğenmediğim ve fikirlerine katılmadığım yazar.

    ona tek sorum var ;

    real madrid ile şuanda bi şampiyonlar ligi çeyrek finali maçı yapsak acaba bu takım ne yapabilir ?

    bir de mancini veya fatih terim zamanında o hamza'ya göre daha az gol atan takım maç yapsa real madrid karşısında ne yapabilir ?

    eğer şuanda daha iyi oynarız diyorsa başka sözüm yok, ama hayır diyorsa da o istatistikleri çöpe atsın.
  • 374
    yazılarını beğenmeme rağmen tartışılan (bkz: #1834666) entrysine katılmadığım yazar. bence takım 48 maçta 107 gol atmış o zaman helva güzel tespiti çok doğru değil. zira bir çok taraftar extensor'un deyimi ile helvayı yani oynanan oyunu beğenmediği için eleştiriyor zaten hamza hocayı, balçova yaşamspora atılan bir düzine gol oynanan oyunu güzel kılmaz (en azından bana göre). diğer yandan teknik direktör tercihleri gayet sorgulanılabilir ki futbolun olduğu her yerde de sorgulanır. "ben de gs teknik direktörü olsam bugün hamza hamzaoğlu'ndan farklı karar vereceğim sürüsüyle değişik tercihim var" demiş, madem öyle bu farklı tercihleri paylaşmanın, tartışmanın neresi yanlış? bir tarafta hamza hocayı desteksiz ve saygısızca eleştirenler var birde hocanın tercihlerini saygı çerçevesinde ve altını doldurarak eleştirenler var. bu ikisini birbirinden ayırmak gerekli.
  • 375
    (bkz: #1834666)

    milleti ergen ve sığ diye azarlayan bu zihniyet klasik diktatorya mantığıdır. padişahım çok yaşa diyeceğiz eleştirmeyeceğiz. örneğin bu ülkenin başbakanı sorumluluk aldı diye yolsuzluk yapan bakanı görevden almazsa ayaklanmayağız vs. kendisine vatandaş devlet için mi vardır yoksa devlet mi vatandaş için vardır felsefi sorgulamasını uzun uzun yapıp bunu şu yazdığı yazı ile karşılaştırmasını tavsiye ederim.

    severek takip ederim her yazdığına katılmasamda ama bu yazısındaki üslübunu son derece itici buldum. yüzyüze bana bunları dese haddini bil derdim buradan söyleyeyim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın