• 327
    eskiden okumaktan okutmaktan acayip keyif aldığım bir yazar abimizdi. destan gibi yazardı uzun uzun. bir harç atlamadan okurdum. akar giderdi yazı. şimdi akmıyor. yazısındaki önyargılar acayip ortada. prandelli'yi gidene kadar tam manasıyla eleştirmeden pohpohlayıp durdu. iyi yolda şimdi olacak bir dahaki hafta olacak ikinci yarıda olacak falan diyerek en ufak bir artısını chedjou'yu kazanması gibi abarttı durdu. galatasaray teknik direktörü en nihayetinde çok yadırgamadım.

    sonra prandelli gitti. hamza hoca geldi. önyargılarım diye bir yazı yazmıştı. okuyanlar bilir. hamza hoca kısa zamanda güzel işler yapmasına rağmen o önyargıları aşamadı. tam bir yazısında bitti bu sefer ısındı diyorum hocaya sonraki yazısında yine ufaktan giydiriyor.

    yani sevdiğimizden diyorum. o kadar güzel taktik analizlerin, sistem eleştirilerinin yanımda önyargılar acayip eğreti duruyor. keşke onları aşsa da ben de eskisi gibi okuyabilsem.
  • 331
    (bkz: hamza hamzaoğlu/#1737292)

    güzel uzun uzun yazmış, katıldığım ve katılmadığım noktalar var içerisinde. durumu olan herkesin okuması gereken bir yazı olmuş *
    ayrıca hamza hamzaoğlu başlığına değil, vizyon başlığına daha yakışan bir entry olmuş. neyse uzatmadan asıl konuya geleyim.

    şahsi fikrim şu vizyon konusunda yanlış yere takılmış olduğu yönünde. şahsen ben atıf'ı bilal'i vizyon (ne vizyonmuş arkadaş) transferi olarak görmeyenlerin, bu oyuncuların türkiye'de oynaması veya türk olmasıyla alakalı olduğunu zannetmiyorum.

    bence asıl sorun, oyuncuların kalitesi. kendi o kadar güzel söylemiş ki aslında, tanju çolak ve hakan şükür'ü almak vizyonsuzluk muydu diye. bence cevap burada. şu an türkiye'de oynayan kaç oyuncu galatasaraya tanju'nun hakan'ın bir takıma verebileceklerini verebilir? bu yüzden eleştiriliyor transferde adı geçen isimler. yoksa sen ozan tufan'ı almak istesen, burada kim sana vizyonsuz diyecek? genç yıldız adayı enes ünal'ı alsan , ya da muhammet demir'e yürüsen, ne bileyim mehmet ekici'yi istesen kim sana vizyonsuz yazacak?

    sorun bahsi geçen isimlerde ve o isimlerin galatasaraya katabileceklerinde bence.
  • 332
    (bkz: hamza hamzaoğlu/#1737292)

    şu entry'sine kesinlikle katılmadığım yazar. hakan şükür ve tanju çolak'ı almak vizyonsuzluk olurdu ifadesi matıksız bir ifade. transfer tercihlerine dönemsel bakmak lazım. biz tanju'yu aldığımızda avrupa'daki profilimiz neydi ki ? o dönem aklımızdan dünyaca ünlü bir forvet almak nasıl geçsin ki ? ama şimdi öyle değil. uefa'yı almışız, cl'de 2 kez çeyrek final, 2 kez de 2.tur oynamışız. 2000 kadrosu çok büyük bir şanstı. ondan sonra bir daha öyle bir jenerasyon yakalanması çok zor. 3 senedir cl'ye katılıyoruz. son sene hariç başarılı sayılırız. bu başarılarda aslan payı, üst düzey yabancı oyuncuların değil mi. o zaman o stilde transfer yapacaksın. o seviyeye geldiysem o seviyeden futbolcu alacaksın. mecbursun buna. senin yerli futbolcuların 2002 dünya kupasında sonra yan gelip yatarken avrupa futbolu her geçen yıl evrim geçirmiş. bu yüzden mecbursun.

    bakın şöyle bir örnek vereyim. fakir bir öğrenci düşünün. gecekonduda, iki göz bir evde yaşasın bu öğrenci. hayatın tüm zorluklarına rağmen okusun ve avukat olsun. artık bu çocuk o gecekondu da oturamaz. oturmaz demiyorum bakın oturamaz. daha güzel bir eve geçmesi şart olur artık. anlatabildim mi.statüsü değiştiği için daha üst seviye de yaşamaya mecburdur. çevresi, müvekilleri ve sahip olduğu itibar onu lüks yaşamaya zorlar.

    biz artık avrupanın elit olmasakta o seviyenin bir tık altı bir takımıyız. dolayısıyla bu harcamaları yapmaya mecburuz. kaldı ki bizim bu dönem almak istediğimiz yerli futbolcuların hiç biri hakan şükür potansiyeli taşımıyor.
  • 336
    yazılarını ve fikirlerini genel olarak oldukça beğendiğim, ülkede işini doğru yapan ender spor yazarlarından biridir. geçtiğimiz günlerde hamzaoğlu'na yöneltilen vizyon eleştirilerine karşı bir yazı yazmıştı. oradaki birkaç noktaya takıldım ve değinmek istedim.

    öncelikle taraftarın vizyon takıntısını fazla abarttığını ve aşırı tez canlılıkla rasyonel düşünmeyi bıraktığını düşünüyorum. bu yüzden temelde kendisine katılıyorum. ancak avrupa'nın en iyi 6-7 liginden biri konumunda olan türkiye'nin kalburüstü oyuncularını istemenin vizyonsuzluk olmadığını, burada anadolu takımlarında oynayan oyuncuların daha sonra gidip üst düzey liglerde de oynayabildiğini, zamanında hakan şükür gibi anadolu topçularını almanın vizyonsuzluk olmadığı gibi şimdi de olmadığını söylediği kısıma hiç katılmadım.

    öncelikle, türkiye liginin kağıt üzerinde kalite olarak sıralaması benim için hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü türkiye, oyuncu yetiştirmekten ziyade hazır oyuncu almaya odaklanmış, birkaç ender kulüp dışında al-parlat-sat modeli ile uzaktan yakından alakası olmayan ve aldığı oyuncuları genellikle kontratları bittiğinde bedelsiz gönderen ve milyonlarca zarar eden takımlarla dolu. yani burada oynayan bir oyuncu daha sonra gidip la liga'nın, almanya'nın orta sıra takımlarına yükselmiyor. o adamlar zaten o liglerden geldikleri için bir nevi geri dönüyorlar! haris medunjanin, ceyhun gülselam şuanda zaten kendilerini gösterdikleri liglerde yeniden eski konumlarına dönüş yaptılar yani. bunun türkiye ligi'nin kalitesiyle hiçbir ilgisi yok.

    bu sebeple galatasaray için ligin kağıt üzerindeki kalitesine kanıp, anadolu takımlarında kendini gösteren oyuncuları transfer etmek mantıklı bir açıklamaya kavuşturulamaz. o tarz bir liste yaptığınızda atıyorum isviçre, belçika, avusturya ligleri bizim altımızda olacaktır. çünkü o liglerde dönen paranın ölçeği daha düşük, olmuş oyuncular yerine ham oyuncuları bulup, belirli bir altyapı disiplini ve sisteminden geçirip; futbollarına niteliksel anlamda büyük şeyler katıyorlar. türk takımlarının tamamen aksine yani. ama haftasonu grasshoppers-zürih maçını bir scout ya da futbol manyağı dışında kimse izlemez. çünkü sahada izleyecek oyuncu yokmuş gibi görünüyor. oysa süper lig'de kasımpaşa-konyaspor maçını yabancı bir insan denk gelmişse izleyebilir çünkü sahada ryan babel, gabriel torje gibi oyuncular olacaktır. bunu farazi olarak söylemiyorum; birkaç ay önce istanbul'a ziyarete gelen alman arkadaşlarım, otellerine yakın olan kasımpaşa stadındaki maça gitmek için benden bilgi almışlardı. neden dediğimde babel oynuyor orada demişlerdi :)
    ama bu duruma rağmen, galatasaray eğer bir isviçre ligi takımı olsaydı; kendi liginden oyuncu transfer etmesini sonuna kadar desteklerdim. örnek veriyorum; xherdan shaqiri, granit xhaka, seydou doumbia gibi onlarca oyuncu bu ligde kimse kendilerini bilmezken parlamış, futbolculuğu öğrenmiş; daha sonra çok büyük ücretlere transfer yapabilen oyuncular olmuşlardır. bu adamlar büyük liglerin alt seviye oyuncularını bulup getirip 2 sene faydalanıp göndermiyor; sıfırdan futbolcu yaratıyor yani.

    türkiye'den istenecek hiç oyuncu yok mu? tabi ki var. ancak insanların yıllardan beri yabancı kontenjanın kalkmasını istemesinin temel nedeni bu ligin ve oyuncularının genel kalite düşüklüğüdür. yoksa %90'ı saf milliyetçi olan bir ülkenin türk düşmanı, yabancı hayranı olması gibi durum olamaz :) şuanda galatasaray gidip ozan tufan gibi, enes ünal gibi oyuncular kovalasa kimsenin sesinin çıkacağını sanmıyorum. çünkü bunlar dünya takımları tarafından takip edilen "kaliteli" materyali olan oyuncular. nitelikli altyapı ürünleri. senin takımının bir parçası olabilir, tıpkı zamanında hakan şükür, ümit davala vs. gibi anadolu topçularının yaptığı gibi jenerasyon oluşturabileceğin oyuncular. ama sen gidip serdar aziz gibi eti budu belli, elindekilerden iyi olmayan oyuncular kovalarsan o zaman insanlar tepki gösterir. yani bu adamlar bedava olsa ona da belki bir şey demem ama bir de takımlarının istediği en az 4-5 milyon euro bonservis bedelleri var. e madem böyle bir para var, biraz araştırmayla elimizdekilerden daha iyisi olabilecek oyunculara neden yönelmiyoruz? mevzu dil, ligi tanıma falan filan değil. hamzaoğlu hayatında yönettiği en büyük oyuncu bilal kısa iken wesley sneijder'le tanıştı ve nasıl çatır çatır top oynattıysa diğerlerine de oynatır yani. o da bunun farkında olmayacak kadar kör değildir diye düşünüyorum.

    neyse mevzu uzamasın. bu entry de sana yazdım çünkü yazılanları okuyacak, anlayacak ve yine nitelikli karşılık verebilecek ender kişilerden birisin. gidip "hamza ölse üzülmem" diyen adamların başlığına yazsam neler olur tahmin edemiyorum ahaha. sonuç olarak hamza'nın ben de arkasındayım ancak bu transfer politikası rasyonalize edilecek bir şey değil benim adıma. hiç transfer yapmıyoruz, para yok deseler ona sesim çıkmaz ama parayı böyle adamlara harcayacaksak dediğin gibi taraftara izah edilemeyecek durumlar oluşuyor. :)
  • 342
    güzel ama eksik bir yazı yazmış yazar. taraftarın arasında, kendisinin de bahsettiği gibi, "yıldız" futbolcu alınmamasına kızan bir grup var elbette. bu taraftar grubuna ben de kendisi kadar sinir oluyorum. ancak bir de, benim de içinde bulunduğum,; "e tamam para yok da, o zaman neden bilal kısa, karacan gibi adamlara para ödeniyor ve/veya sabri'nin maaşı, saçma sapan bir şekilde ve oranda arttırılıyor? neden bruma gönderiliyor mesela? transfer bütçemiz zaten kısıtlı. bunu neden kritik noktalara yapmamız gereken tarnsferlere harcamıyoruz da, saçma sapan işler yapıyor?" diyengrup var. bunlarla ilgili de iki kelam laf etseymiş olurmuş sanki...
  • 344
    "her sene yeniden ve yeniden kadro mu kuralım? bir iskelet olmasın mı? her sene yenilenen bir kadro ile başarılı olan takım var mı? sanırım bu bilgisayar oyunları taraftarların, futbolcularla ilişkilerini yok etti. bağlılıklar düştü... bilgisayar oyunlarında sürekli ‘onu al, bunu sat, şunu kirala’ yapan çocuklar, futbolu izlemeyi bırakıp transferleri düşünmeye başladı."

    kalemine sağlık.
  • 345
    eski yazıları profesyonelce, dolu dolu teknik ve felsefi içeriğe sahip olmasına rağmen son dönemde kendisine yakıştıramadığım yorumlarını okuduğum yazar.
    özellikle hamza hoca hakkında ya pollyannacı bir tavır sergiliyor ya da ölü taklidi yapıyor. oysa ki eskiden kendi hatalarını bile cesurca eleştirebilirken bugün kulübün yeniçeri batağına, vizyonsuzluğuna, olcanına sabrisine sercanına tek kelime etmiyor. özlüyoruz.
  • 347
    endüstriyel dönem futbolunu romantik argümanlarla yorumlamaya çalışan kalemi pek kuvvetli yazar-spor yorumcusu.

    kafasındaki futbolcu-taraftaf ilişkisini tekrar gözden geçirmeli. en son yazısında şunları yazmış:

    türkiye'de taraftarlık, tamamen bir 'hava atma' aracına dönüştü. kim ne derse desin artık taraftar sadece başarı istiyor. nasıl ve ne şekilde olduğuyla ilgilenmiyor. hangi oyuncuyla olduğu önemli değil, taraftarın istediği tek oyuncu, ‘iyi oyuncu’. o ‘karakter oyuncu’, ‘bayrak adam’ laflarının içi tamamen boş. iyi oyuncu karakterliyse veya bayrak isimse iyi ama vasatsa bayrak, mayrak hak getire... işte misal hamit... sakatlanıyorsa “başlarım karakterine, konuşacağına top oynasın!” diyorlar. iyi oynayınca misal 33. hafta beşiktaş maçında “ne güzel karakterini koydu, liderlik etti” oluyor. veyahut hakan balta... iyi oynamadığında hiç bayrak mayrak diyen yoktu, bu sene iyi performans verince baktım karakter güzellemeleri, bayrak adam övgüleri dolu...

    şimdi burada kendisine şunları söylemek istiyorum. hamit efendi yılda üç küsür milyon euro kazanıyor, sahada hiç bir şey vermiyor bu taraftar en ufak bir kıpırdanma gördüğünde kendisini takdir etmeye yer arıyor, daha ne yapsın bu taraftar?

    kusura bakma ama bu ülkede insanlar bin tl ye geçinmeye çalışıyor, o adam o parayı alırken futbolcuları eskisi gibi sevmekten söz edemezsin. adam cipe binip, boğazda oturup kapitalist sistemin tüm argümanlarını ego tatmini için kullanırken; bu bizim rızkımız biz bu parayı alırız diyecek taraftarda çıkıp hamit çok iyi adam, efsane futbolcu diyecek öyle mi? çıksın oynasın metin oktay gibi 1 ev, 1 arabaya sabaha kadar konuşsun dinleriz, severiz, efsane deriz. dünya futbolunda bugün "ben bu sistem içinde top oynamam, artık futbol oynamaktan zevk almıyorum" gibi tepkiler göstetip futbolu bırakan bir sürü futbolcu var, ama hamit efendi ne yapıyor kameraların karşısına geçip gevrek gevrek sırıtıyor. aynı şey sabri içinde geçerli. sabri daha güzel bir kadınla evli kalabilmek için taraftarın zorla kulübüne kazandırdığı paralarla spor arabalar alacak, sonra sen ben kalkıp babamın baba hakkıyı sevdiği gibi(babam beşiktaşlıdır) sabriyi sevecem, performansı düştüğünde ona destek olucam. başka arzun var mı?

    özet: futbolcu bu sistemin içinde top oynamaktan mutluysa hatta daha fazla para kazanmak için sistemi sonuna kadar zoluyorsa, taraftarın efsanesi değil kölesi olur ancak ve o taraftar ondan o performansı bekler, göremezse de eleştirir.
  • 349
    hamza hamzaoğlu ile kurduğu yakınlıktan ötürü, özellikle türk futbolculara ve hamza hamzaoğlunun bariz yanlışlarını bir şekilde makyajlayıp eleştirmemeyi seçen bir yazar artık. severek okurdum tüm paylaşımlarını fakat artık takip edesim gelmiyor. sokaktan adam çevirsen hamza hamzaoğlu kadar doğru yapacakken, bunları övmesini garipsiyorum. hamza hamzaoğlu gidince, objektif olur diye düşünüyorum. o zaman biz de okuruz.
  • 350
    akılcılığını her zaman takdir ederim fakat yalnızca hamza hamzaoğlu özelinde değil, son zamanlarda analizlerini yalnızca sonuçlar üzerinden şekillendiriyor. özgün tarzını yitirdiğini görmek üzücü. bahsettiğim durumu somutlaştırmak gerekirse; bir ilkokul öğrencisinin matematik testini çözerken arkadaki cevap anahtarından sonuca baktığını, sonra soruda yer alan rakamları soruyla ilgisi olmayan biçimlerde kullanarak anahtardaki sonucu elde ettiğini düşünün. buradan hareketle ya matematik bilgisi şimdiye dek sergilediği ile kısıtlı ya da -benim de haklı bulduğum bir şekilde- hakkının yendiğini düşünerek eski azmini, heyecanını, soru çözme isteğini kaybetmiş. umarım ikinci tahminim doğru olandır ve yine umarım bu işe verdiği emeğin karşılığını eksiksiz biçimde alır. zira hem sosyal duyarlılığı hem de entelektüelitesi bakımından kıymetli bir insan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın