resim
Lincoln Cássio de Souza Soares
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:On Numara
Yaş:45
Boy:-
Uyruk:Brezilya
  • 1652
    neye göre, kime göre hırsızdır? haindir? allah belasını versindir?

    biri bana bu adamın kamplara 2 gün geç katılması haricinde ne yaptığını söylesin? suçunu, günahını söylesin?
    ihanet etmişmiş.. yazık. adam o kadar olaylı ayrıldı, hatta kovuldu. yine de ağzını açıp gık demedi, o eski fener düzmeleri
    gibi ,sağa sola kokuşmuş demeçler vermedi. aksine "taraftar muhteşem" dedi ve sustu.
    hala, bu adam ihanet etti diyolar ya.. aziz yıldırım'dan plaketi hak ediyolar.
    çünkü amaçlarına ulaştılar, içimizden bazılarını bile bu "tuzağa" düşürüp inandırdılar..

    alkışlayın..
    yeni filmimizin adı: bir ihanetin anatomisi: cassio lincoln
    yazan yöneten: aziz yıldırım
    seyirci: galatasaray taraftarı !
    gişe: rekor.. rekor.. !!
  • 1653
    hakkındaki sinema filminden daha önce haberim olmamıştı ama bizleri bir orta oyununun tam ortasına sokmuş bir oyuncuydu cassio lincoln. burada da seyircinin ibiş rolüne soyunması gerekiyordu. fakat ben bu orta oyununa seyirci kalmayıp; perdeyi yıkıp viran eylemek istiyorum. 3,5luk orta oyunu bilgimle ahkam kesmeyi bırakıp konuya dönmeyi yeğlerim.

    hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. ben de zamanla bir çok şeyi unuturum, hatırlamak zaman alır, çöp hafıza herkese nasip olan bir hikmet değil elbette. lincoln hakkında hatırlayabildiklerimi yazmaya çalışayım.

    2005-06 senesinde, sadece rıdvan dilmen'i değil, çoğu fenerbahçe taraftarını kendisine hayran bırakıp onlara "vay lan bu adam bizim alex'i 4'e 5'e katlar" dedirtti lincoln. aradan geçen lincolnsüz bir sezondan sonra lig şampiyonluğunu elde etmek için bu sefer işi sağlam tutmak isteyen özhan canaydın yönetimi, erciyeste parlayan floryalı orkun, sivasta kendini bulan eski fenerbahçeli servet, adını çoğu kimsenin ilk kez duyduğu gurbetçiler serkan çalık ve barış özbek, manisa'nın ve antalya'nın sol bekleri hakan balta ve volkan yaman, monacodan buralara nam salmış shabani nonda ve özhan canaydın'ın "bu seneki en iyi transferimiz" dediği tobias linderoth'u alıyordu. bizde adettir zaten, şampiyon olarak tamamlanan bir sezonu anlatırken illa ki adı duyulmamış gurbetçilerden bahsedilir. takımın başına da nonda'nın henüz tanımadığını söylediği karl heinz feldkamp geçiyordu. fakat tüm bu isimlerin önüne geçen bir orta saha oyuncusu vardı: cassio de souza soares lincoln...

    fenerbahçe'nin roberto carlos ile patlattığı -son yıllardaki belki de son- transfer bombasının etkisi, çok kötü geçen bir sezonun etkilerini hala üzerinde taşıyan galatasaray taraftarlarını yeni bir şoka sokmuştu. tam bu sırada fenerbahçe'ye alelacele cevap verircesine 2 sene önce fenerbahçe'de kötü izler bırakan lincoln geliyordu.

    florya'ya yeni bir fenomen geliyordu. o kadar ki, geldiğinin günü galatasaray tv'de "oğlum sizin ilacınızı bulduk" dercesine fenerbahçe'ye attığı gollerin klibi yayınlanıyordu ve taraftarlar; lincoln'ün üzerinde gördükleri "linc10" yazılı t-shirt'ün taraftarlar için de üretilmesini istiyordu.

    açık konuşmak gerekirse, lincoln geldiğinde herkes gibi ben de çok ümitlenmiştim. sezona da gayet iyi başlayan lincoln, çaykur rizespor ve ankaragücü maçlarında gollerini attıktan sonra, 5. haftadaki olimpiyat stadındaki kasımpaşa maçında ümit karan'a "yıllarca unutulmayacak bir pas" veriyordu. işte bu zamana kadar son sürat giden lincoln arabası, 6. haftadan sonra tıngırdamaya başlamıştı.

    6. haftadaki tarihteki ilk seyircisiz beşiktaş derbisinde maç öncesinde kafalarında kurdukları kadroya en önce lincoln'ü yazan taraftarlar, lig tv yayına başladıktan sonra kadrolara baktıklarında lincoln ismini ne ilk 11de, ne de yedeklerde görmüşlerdi. tribünde beyaz montunun içinde uslu çocuklar gibi oturan lincoln'ün sakatlığı neticesinde oynamadığını düşünmeye başlamıştık ki gerçek sonra anlaşıldı. feldkamp, lincoln'ü disiplinsiz davranışları sonucunda beşiktaş derbisinde kesmişti. o maçta tribünde lincoln'ün yanında oturan bir isim daha vardı: 36 yaşındaki kral hakan şükür. o sezon, istese o anda futbolu bırakabilecek ve fazla da kaybı olmayacak hakan şükür inatla takımdaki 2 dişli rakibi nonda ve ümit karanla "tatlı bir rekabete" girerken; lincolnden bir daha pek çıt çıkmadı. o sezon lincoln'ün küsme seansı uzun sürmüştü. şu ana kadar hatırlayamadığım her şey için özür dilerken, bir avrupa kupası maçında katkısını görenlerin özel mesajla bana ulaşmalarını rica ederim. ben bir tek feldkamp gittikten sonra "mucizevi" bir şekilde sakatlığı iyileşen lincoln'ün gençlerbirliği maçındaki performansını hatırlarım, bir de yine olimpiyat stadındaki büyükşehir belediye maçında yıldızlaştığını. sonra 27 nisan 2008 galatasaray fenerbahçe maçı için adı geçmişti lincoln'ün, fakat cevat hoca fenerbahçe'yi sürpriziyle şaşırtıp oyun planlarını bozarak sahaya çift santraforla çıkıyor, lincoln'e yine yedek kulübesi görünüyordu.

    ertesi sezon lincolnden yine çok şeyler bekliyordum. takımın başına yıldız kaprisine * katlanan skibbe geliyordu, kewell, meira, baros, de sanctis gibi lincoln'ün oyun zekasına daha çok uyum göstereceğine inandığım yıldız isimler takıma katılıyordu. 18 eylul 2008 ac bellinzona galatasaray maçında takım üstünlüğü eline geçirse de lincoln gol atmadıktan sonra bir türlü sevinemiyordum. lincoln'ün kendisini bu maçta atacağı golle bulacağına inanmıştım, nitekim lincoln de beni sevindirmek istercesine golünü atmıştı. ondan sonrası lincoln'ün aldığı paranın hakkını vermek için çaba göstermeye başladığı zamanlardı. devre arasına kadar galatasaray'ın en etkili ismi lincolndü. uefa kupasında ve türkiye liginde yaptığı asistlerle galatasaray'ı sırtlayan isimlerden biri lincolndü. gelgelelim, devre arası geldiğinde lincoln yine spekülasyonların başrol oyuncusu oluyordu. sinema hakkında da ahkam kesmeye gerek yok. devre arası kampına kendi kondisyonerini getirerek yine adından söz ettirmeyi başarıyordu, üstelik geç geldiği bir kampa.

    sezonun ikinci yarısı başladığında da yine gündem maddesi lincolndü. deplasman maçlarına gitmek istemediği için kırmızı kart gördüğü, sakatlık numarası yaptığı konuşuluyordu. galatasaray'ın performansı çok kötüydü ve de üst üste puan kayıpları yaşanıyordu. lincoln de galatasarayla aynı hızda düşüşe geçmişti. kendi evimizde 5 yediğimiz kocaeli maçı skibbe'nin sonunu getiriyor, lincoln de bu maçta son galatasaray golünü atıyordu. skibbe gidince, adeta takımın kimi teknik direktör olarak tutması gerektiğinde söz sahibiymişçesine yine küsüyordu lincoln. bu tarihten itibaren kendisini bir tek 26 şubat 2008 galatasaray bordeaux maçında asist yaparken, bir de 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçında bülent korkmaz onu ısınmaya gönderirken "lincoooln lincooooln" diye bağıran taraftarlara şov yaptırırken gördüm. bir de, bu gözlerin gördüğü en büyük galatasaray efsanesi bülent kaptan'a saygısızlık yapıp, kendisini oyundan çıkarırken sahaya sırtını vererek yürüyüp gitmesini.

    bu takımda kewell çıkıyor yerine aydın yılmaz giriyor, keita kampa geç geldiği için para cezası aldığı halde çıkıp adam gibi futbolunu oynuyor, lincoln'den 3-4 gömlek üstün elano brezilya milli takımından dönüp ayağının tozuyla idmana çıkıyor. fakat lincoln hepsinden büyük yıldız olacak ki, taraftarlarımız hala lincoln için özlem duyuyor.

    özhan canaydın dönemi'nin bitmek bilmez transfer şanssızlıklarından biriydi lincoln. kaiserslauten'da parlattığı almanya kariyerini, schalke 04te zirveye çıkartıp galatasaray'a gelmişti. geldiğinde yaşı 28, kendisi için büyük fırsat. avrupa'da neredeyse ilkokul önlüğüyle sahaya oyuncu sürme adeti başlamak üzereyken, 28 yaşında galatasaray gibi bir kulübe gelmişti. kontratı 4 senelik. ben rakamlara inanırım. kontratı bittiğinde yaşı 32. 32 yaşına kadar avrupa kupalarında oynama şansı ve sonrasında kariyerini iyi bir yerde noktalama imkanı vardı. fakat o daha önce türkiye'nin adını hiç duymamış olacaktı ki, avrupa'da oynayıp dubai'ye giden futbolcular gibi ense yapmayı düşünmüştü muhtemelen. fakat galatasaray forması insanların ilkokul günlerinden beri hayalini süsleyen, ağır bir formadır. orta oyununda ahkam kestiğim gibi burada da biraz edebiyat parçaladığımı ifade etmeliyim.

    bu noktada, lincoln'ü taraftardan tepki çekmeme konusunda bizim carrusca'dan ayıran çok önemli bir yeteneği vardı: "tanrı'nın olmamı istediği yerdeyim" gibi özdeyişleri vardı kendisinin. bu sözler; yeri gelince ağzı 2 kelime laf yapmayı beceremeyen yurdum insanının * "valla allah da bizim camide olmamızı istiyor ama bayramdan bayrama işte. helal olsun çocuğa. aferim" dercesine hoşuna gidiyordu. gidiyordu ki hakan şükürü'ne yılların emeğiyle verdiği kral ünvanının çok daha imtiyazlısını lincoln'e 2 senede verdiğini "lincooln lincooln" tezahuratları yaparken gözlerinde beliren ışıkla belli ediyordu. tabii lincoln biraz daha kalsaydı o unvanı da belirlerdik de, olmadı işte.

    sonrasında rijkaard takımın başına geldi. rijkaard isminin ağırlığında ezileceğini anlayan lincoln bir daha buralara uğramadı. avrupa liginde boy gösterme şansını brezilya'ya dönerek, istemediğini belli etti. rijkaard da kendisini hiç aramıyor olacak ki, "aman yönetim, bu adamı ne yapın edin getirin" dediğini hiçbir yerden okumadım. ben de aramıyorum onu, tavsiyem siz de aramayın. 2 senede yaşattığı bu kadar aksiyon yeter de artar bile.

    meraklısına not: 29 yaşında, lincoln kadar kariyeri olmayan ama önüne gelen galatasaray fırsatını en iyi şekilde değerlendiren birini tanıyorum: mustafa sarp. merakım şu: acaba lincoln hala bu takımda olsaydı mustafa sarp hırsından formasını mı yoksa lincoln'ü mü parçalardı?
  • 1654
    "aziz medya okurları" tarafından sittinsene anlaşılamayacak eski futbolcumuzdur.

    kendileri, lincoln'un ihanetinden dem vururlar. iddiaları ise;

    + takım içinde sevilmeyen bir futbolcu.
    + zor deplasmanlara asla gitmez.
    + canı istemezse oynamaz.
    + hatta sırf oynamamak için "kırmızı kart" görür.
    + t. direktörüne küfür eder, her türlü saygısızlığı yapar.

    bu iddiaları ortaya atanlara baktığımızda ise acı gerçeklerle bir kez daha yüzleşiyoruz, her daim düşman kesildiğimiz,
    (gbkz: "fenerbahçe yandaşlığı") yla, (gbkz: "yalan haber") yapmakla ve (gbkz: "galatasaray düşmalığı")yla suçladığımız; doğan yayın gurubu ve kolları !

    bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi adama? sen, takımına en büyük düşman olarak gördüğün, yalan haber
    yaptıkları defalarca ispatlanmış olan zürriyet ve türevlerinin, yaptığı skmsonik, adi ve maksatlı haberlere inanıyosun,
    takımdaki en yetenekli futbolcunu aforoz ediyosun, bir de üstüne üstlük "kurtuldukk yehhaaauu.." diye seviniyosun !
    otur da ağla bence !
    adam, 2009'un ilk yarısında avrupa asist kralı olmuş, kaç kere gitti denen maçı kurtarmış, takımını ipten almış ama
    vay anam vay sen kampa nasıl 2 gün geç katılırsın..? bu o kadar anormal bir şeydir ki, hiç bir takımda bugüne dek
    görülmemiştir, fifa da, bunun cezasını "ömür boyu futbolculuktan men" olarak belirlemiştir zaten! hey kardeşim yaa, ne
    büyük bir skandalmış bu, durup durup aynı hikaye:" ama ikkkii günn.. ikkii günn..ikkii güünn" lan, bir futbolcu öyle oynasın
    da, isterse hiç kampa katılmsın mnakoyim! alışa göre veriş.

    artık cidden, çok üzülüyorum ben bu konuda. sırf, hamburg maçında, oyundan çıkmak istemediği ve takımı için mücadele
    etmek istediği için, oyundan alınırken, "heyy coach, heyy coach, why?" diye t. direktörüne sitem ettiği için, bir daha doğru
    düzgün forma giyemedi bu adam. küfür etti diyolar, geçen sene yayınlanan futbolig programında, maçın o anını sesli olarak
    ekrana getirdiler ve ve "fuck off" falan dediği yok adamın. keza dese ne olacak? o bir anlık reflekstir, her futbolcu dışından
    olmasa bile çoğı zaman bu tip durumlarda hocasına bu tür tepkiler verir. bu, o adamın aşağlık biri olduğunu göstermez.

    yazık diyorum sadece, elbirliği ile lincoln maafoldu gitti. zaten fenerbahçe medyasının görevi ne ki başka?
    nerde bir ağaç meyve veriyor, taşla! nasıl ki, şimdi arda'ya yapıyolar, o zaman da hedefteki isim: lincoln'dü. ama
    baksanız ya ne başarılı adamlar. hep iyi sonuçlar aldılar.. lincoln yok, arda allah'ından bezdi.. bravo !
  • 1655
    hala neden sözlükte hakkinda entry girilmesine bir anlam veremedigim eskiden galatasaray'da top oynayan brezilyali futbolcudur. bakiniz, eski galatasarayli futbolcu demiyorum. o maalesef galatasarayli olamadi. cok sevmistik onu. sirf schalke'deyken fener'e 2 defa cakti diye kayitsiz sartsiz bagrimiza basmistik onu. ama o bizi maalesef sevmedi! onun adina üzülüyorum. kaybeden o oldu. bide gidip formasini aldim. bi ara fener revivo formalarini takas ettirmisti, store'a bir sormam lazim, lincoln formasi getirene, acaba bedava arda formasi verirlermi? city'ye gitmeden formasini alayim su cocugun. (bkz: arda turan in manchester city ye transfer olmasi).
  • 1656
    yaptığı her asistten sonra, veya attığı her golden sonra, kendi adını tribünlerden duymak için, neredeyse zorla, elini kulağına götürten ve kendi isminin söylenmesini bekleyen süper antipatik futbolcu. hiçbir zaman yeteneklerini tam olarak göstermedi bize. kamplara katılmadı, her türlü disiplinsizliği yaptı. ama siz bunu istiyorsunuz zaten. size böyle adamlar yakışır. canını dişine takıp oynayan mustafa sarp'a sallarsınız siz. eli şeyinde orda burda fink atan lincoln'ü de ara ara gündeme getirip yazı yazdığınızı sanırsınız.

    olmaz olsun böyle taraftar.

    bakın, eskiyi anmak, yapılan hataları eleştirmek falan değil bu. düpedüz sinsilik, kafa karıştırma, içten kemirme bu.

    şaka mısınız kardeşim ya?

    edit: ihaneten bahsedilmiş. ihanet kişinin kendine güvenen birine oyun oynaması, kandırması manasına gelir. ulan söyleyin bana, hangi maçta tam olarak güvendiniz ona? hangi maçta emin oldunuz oynayacağından. ne ihaneti. adamı delirttiniz sabah sabah.

    edit: hiç üzerine alınmaması gereken adamlar alınmış. onlar alınınca ben de onlara alındım açıkcası. yani kime neyi yazdığımız belli. kaldı ki isteyen istediği takımı tutar. ben sözlük formatına uyan ama düşünmeden veya düşünüp kötü niyetle yazılan yazılar sebebiyle çıkın gidin dedim. bunu anlamak da çok zor gözükmüyor.
  • 1657
    söyleyecek bir çift lafım vardı, hiç yoktan eski yaraları deşmeyeyim diye kendime saklardım. söylesem sana dert, söylemesem bana dert; madem mevzu açıldı, benim neyim eksik...

    bu adamı niye seviyorduk? gelin kabul edelim, tek sebebi alex de souza'dır... ben bütün 90 dakika boyunca takımdaki 10 kişinin, tek bir "10 numara" futbolcu şov yapabilsin diye o futbolcuyu taşıyarak futbol oynadığı sistemin zararlarından haberdar sadece birkaç aklıselim futbolsever tanıyorum. koşamayan, rakibe basamayan güçsüz futbolcuların, adam gibi futbol oynanan ülkelerde nesli tükendiyse de; türkselimin süpppper liginde hala iş yapıyor... schalke 04'ün lincoln yerine takıma getirdiği siyahi, uzun saçlı bir eleman vardı(hatırlayamadım); lincoln kadar yaratıcı değildi ama adamlar lincoln'ün zayıflığından illallah etmiş olacaklar ki, takım oyununa dahil olmaktan gocunmayan bu elemanın oynaması kimseyi rahatsız etmedi.

    ister kabul edin, ister etmeyin; lincoln'ün sahada yaptığı her olumlu hareketten sonra yükselen "lincooooğln, lincoooooğğğğln" çiğlıkları, kadıköy'den duyulması umuduyla atılıyordu.

    "bakın; sonunda bizim de takımın geneline olumsuz etki etse de, spektaküler hareketler yapabilen ve bu sayede iyi futbolcu gibi görünün bir süperstar futbolcumuz var!!1!"

    lincoln, ayakta durabilmesi için başka futbolcular tarafından taşınması gereken bir adamdı. alex'in neden kıskanıldığını asla anlamadım ama sahada iyi futbol değil, tamamen ego tatmini amacıyla yapılan spektaküler hareketler görmeye ve bu şımarıklığın "futbolu güzelleştirdiğine" inanan tayfa hep böyle bir futbolcu istemiştir. an itibarı ile "brezilya kampında" bulunan, premier lig tecrübesi olan bir elano'su da olsa bu tayfanın; efendi gibi futbolunu oynamaya bakan futbolcuyu sevmiyor. futbolcuyu sahada işini iyi yaparken değil, 90 dakika yattığı bir maçın önemsiz bir bölümünde yaptığı şık hareketle jeneriklere geçmiş olarak görmek istiyor.

    ben böyle futbolcu istemiyorum kardeşim! ben, bu herifin atacağı/attıracağı bir şık gol uğruna, aynı maçta atılabilecek 3-4 basit taktik golden vazgeçmek istemiyorum! suç mudur? bu "yaratıcılık abidesi" futbolcuyu aforoz etmek midir? öyle olsun; babamın oğlu değil ya... feldkamp'ın fizik güç, disiplin ve taktik üzerine kurulu takımında lincoln'e yer de yoktu, lüzum da. skibbe'nin sisteminde pek ala oynayabiliyordu ama, sezon boyunca sahaya 1 kişi eksik çıkan takım, sezon sonuna doğru fizik olarak iyice dökülmeye başlamıştı. lincoln için sorun yoktu; o şovunu yapıyordu. geçtiğimiz sezon, 2-0'lık benfica maçı haricinde, lincoln'ün rakibe bastığı tek bir maç hatırlamıyorum.

    ha, kaptan bülent ile olan mevzusuna gelince; olay hamburg maçından önce, antrenmandan kovulmasıyla başlamıştı sanırım. lincoln, dünyada kendisine tahammül edebilecek tek insan olan skibbe'nin gönderilmesine bozulmuştu; bunu biliyoruz. antrenmanda da bülent'e bir el ense çekmek istedi, "yeni maç yaptım, ben koşamam!" diyerek. bahsettiği maç, bütün takımın onunla birlikte oynadığı bir lig maçı olduğundan, bülent "siktir lan ordan!" manasında bir cümle kurdu.

    buraya kadar yazılanlar, gazeteden okuduklarımız olduğu için, kurgu olması muhtemel; ama hamburg maçı öncesi yapılan antrenmanı lincoln'ün tamamlayamadığı, galatasaray.org'da da yazılmıştı. sonra olanları da biliyorsun işte; sahada paspas olduğu bir maçta, oyundan alınmasına çok içerledi paşam... aslında lincoln'ün derdi bülent'in gelişi değil, skibbe'nin gidişi idi...
  • 1658
    ihanet etmemişmiş nedeni neymiş, galatasaray'dan ayrıldıktan sonra galatasaray hakkında atıp tutmamasıymış. yıllık 3 küsür milyon euro aldı bu adam, yetmedi, ali sami yen'de hagi'nin topladığı sevgi kadar hatta belki daha çok sevgi topladı. ama ne yaptı, en olmadık yerlerde takımı yalnız bıraktı. insan yemek yediği, sevgi gördüğü yere bunları yaparsa ben de o adama hain derim, ihanetin baş mimarı derim. zaten kendisine hala sevgi ve destek gösteren kimseyi görmedim bu sözlük dışında. bilemem ya benim bu sözlükte ki kadar romantik arkadaşlarım yok, ya da sözlüğün romantizm katsayısı yüksek.
  • 1660
    hakkında yayın organlarında olumsuz (hatta saldırı niteliğinde) konuşan / yazı yazan kişilerin büyük çoğunluğunun galatasaraylı olmaması manidardı. yeter ki saldırabilecekleri bir yumuşak karın bulsunlar, hiç affetmezler. aynı durumu mario jardel döneminde de yaşamıştık. alırdım gazeteyi ne kadar galatasaraylı olmayan yazar varsa jardel hakkında koşmuyor, cart curt diye yazı yazmış olurdu. be adam jardel o hafta 5 gol atmıştı el insaf, atletizm sporcusu mu bu? futbolcu.

    bu yazılar neticesinde camia içindeki karakteri kolayca gaza gelmeye müsait kesim tavır takınır ve sonu belirli süreç başlar. bu maalesef hep böyleydi, böyle, böyle olacak.
  • 1665
    aziz medya okurları tarafından, sitttttin sene itin götüne sokulacak futbolcu. sokun anasını satıym. zürriyet okuyup, lincoln'e sallayın,
    zilliyet okuyup arda'ya sallayın, zotomaç okuyup rijkaard'a sallayın. ne desem boş artık siz sallama olmuşsunuz.
    bu zevatlar; "galatasaray lincoln'den kurtuldu" diye manşet atıyorsa, bu bile lincoln'ün galatasaray için ne kadar önemli olduğuna işarettir.
    ama tabi bazıları o kadar inandırılmış ki, bunun bile farkında değil. aferin adamlara işlerini iyi yapıyolar demek ki..
    daha da şimdi bir şey demiyorum; senin anlatabildiğin, karşındakinin anlayabildiği kadardır.. siz devam edin, evet.. hı hı.. öyle.
  • 1666
    unutamam seni büyük lincoln. yerinde ben olsam bülent'in hoca oluğu takımda idmana bile çıkmazdım. bilse raykart hoca olacak, floryada yatar yine memleketine gitmezdi. futbol biraz daha sevildiyse benim tarafımdan, şaşı paslarına minnetarım. manda yiyiycisi, yaser yıldız yerine, keita'ya, co'ya gönderme şansını bulabilseydin, şu anda sarı kırmızı bayraklar şehiri süslemiş olacaktı.
  • 1669
    hala bokunda boncuk aranan eski topçumuz.

    her nedense bazı yazar arkadaşlar kimin sevilip kimin sevilmeyeceğine kendileri karar vermeye çalışıyorlar. amaç bilgi vermek değil fikir empoze etmek sanki. ben teknik direktörüne hareket çeken adamı sevmiyorum kardeşim, sevemiyorum. 3-5 maçta göz boyayıp 2 sene yatan adam istemiyorum. var mı ötesi ?

    ben böyle düşünüyorum diye sizin de böyle düşünmeniz gerektiğini söylemiyorum elbette fakat kulüple ilişkisi kesilmiş bir adam üzerinden insanlara sıfatlar yakıştırmak da olmuyor bence.

    ben bu adamı sevmiyorum, sevene de mani olmuyorum. aynı saygıyı başkalarının da göstermesi dileğiyle.
  • 1672
    çölde çay ya da çölde bir vaha gibiydi. bu yüzden gelişi taraftarımız açısından çok önemliydi. zira dönemsel açıdan transferi olarak çok önemliydi.günlerce transferini bekledik. evet bizim istediklerimizin çeyreğini bile sahaya yansıtmadı ama biz onun potansiyelini biliyorduk ve biliyoruz. bizi en çok üzdüğü nokta da bu. yaptıklarıyla yapmadıklarıyla hep aklımızda olacak.

    (bkz: 6 nisan 2008 gençlerbirliği galatasaray maçı)
  • 1674
    gördüğüm en salak aşk hikayelerinden birinde taraf olan oyuncudur. gittiği her takımda sorun çıkarmış bir oyuncuyu, bir kısım taraftarın neredeyse geldiği günden itibaren taparcasına sevmesi, laf söyletmemesi, lincoln'ün taraftarı maymun etmesine rağmen hala kendisine karşı bir sevgi duyulabilmesi, laubaliliğin sınırlarını zorlamasına rağmen taraftara gidip armayı öpünce taraftarın hemen salya akıtmaya başlaması, olayı saplantı durumuna getirmesi, lincoln'ün kovulduktan sonra bile bin taklayla gitmeyi kabul etmemesi, ayak yapması, en sonunda kariyerinin biteceğini anlayıp palmeiras'a gitmesinden sonra bile arkasından ağlayanların olması... ulan bu saplantı hali bana birini hatırlattı sanki ama dur bakalım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın