1653
hakkındaki sinema filminden daha önce haberim olmamıştı ama bizleri bir orta oyununun tam ortasına sokmuş bir oyuncuydu cassio lincoln. burada da seyircinin ibiş rolüne soyunması gerekiyordu. fakat ben bu orta oyununa seyirci kalmayıp; perdeyi yıkıp viran eylemek istiyorum. 3,5luk orta oyunu bilgimle ahkam kesmeyi bırakıp konuya dönmeyi yeğlerim.
hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. ben de zamanla bir çok şeyi unuturum, hatırlamak zaman alır, çöp hafıza herkese nasip olan bir hikmet değil elbette. lincoln hakkında hatırlayabildiklerimi yazmaya çalışayım.
2005-06 senesinde, sadece rıdvan dilmen'i değil, çoğu fenerbahçe taraftarını kendisine hayran bırakıp onlara "vay lan bu adam bizim alex'i 4'e 5'e katlar" dedirtti lincoln. aradan geçen lincolnsüz bir sezondan sonra lig şampiyonluğunu elde etmek için bu sefer işi sağlam tutmak isteyen özhan canaydın yönetimi, erciyeste parlayan floryalı orkun, sivasta kendini bulan eski fenerbahçeli servet, adını çoğu kimsenin ilk kez duyduğu gurbetçiler serkan çalık ve barış özbek, manisa'nın ve antalya'nın sol bekleri hakan balta ve volkan yaman, monacodan buralara nam salmış shabani nonda ve özhan canaydın'ın "bu seneki en iyi transferimiz" dediği tobias linderoth'u alıyordu. bizde adettir zaten, şampiyon olarak tamamlanan bir sezonu anlatırken illa ki adı duyulmamış gurbetçilerden bahsedilir. takımın başına da nonda'nın henüz tanımadığını söylediği karl heinz feldkamp geçiyordu. fakat tüm bu isimlerin önüne geçen bir orta saha oyuncusu vardı: cassio de souza soares lincoln...
fenerbahçe'nin roberto carlos ile patlattığı -son yıllardaki belki de son- transfer bombasının etkisi, çok kötü geçen bir sezonun etkilerini hala üzerinde taşıyan galatasaray taraftarlarını yeni bir şoka sokmuştu. tam bu sırada fenerbahçe'ye alelacele cevap verircesine 2 sene önce fenerbahçe'de kötü izler bırakan lincoln geliyordu.
florya'ya yeni bir fenomen geliyordu. o kadar ki, geldiğinin günü galatasaray tv'de "oğlum sizin ilacınızı bulduk" dercesine fenerbahçe'ye attığı gollerin klibi yayınlanıyordu ve taraftarlar; lincoln'ün üzerinde gördükleri "linc10" yazılı t-shirt'ün taraftarlar için de üretilmesini istiyordu.
açık konuşmak gerekirse, lincoln geldiğinde herkes gibi ben de çok ümitlenmiştim. sezona da gayet iyi başlayan lincoln, çaykur rizespor ve ankaragücü maçlarında gollerini attıktan sonra, 5. haftadaki olimpiyat stadındaki kasımpaşa maçında ümit karan'a "yıllarca unutulmayacak bir pas" veriyordu. işte bu zamana kadar son sürat giden lincoln arabası, 6. haftadan sonra tıngırdamaya başlamıştı.
6. haftadaki tarihteki ilk seyircisiz beşiktaş derbisinde maç öncesinde kafalarında kurdukları kadroya en önce lincoln'ü yazan taraftarlar, lig tv yayına başladıktan sonra kadrolara baktıklarında lincoln ismini ne ilk 11de, ne de yedeklerde görmüşlerdi. tribünde beyaz montunun içinde uslu çocuklar gibi oturan lincoln'ün sakatlığı neticesinde oynamadığını düşünmeye başlamıştık ki gerçek sonra anlaşıldı. feldkamp, lincoln'ü disiplinsiz davranışları sonucunda beşiktaş derbisinde kesmişti. o maçta tribünde lincoln'ün yanında oturan bir isim daha vardı: 36 yaşındaki kral hakan şükür. o sezon, istese o anda futbolu bırakabilecek ve fazla da kaybı olmayacak hakan şükür inatla takımdaki 2 dişli rakibi nonda ve ümit karanla "tatlı bir rekabete" girerken; lincolnden bir daha pek çıt çıkmadı. o sezon lincoln'ün küsme seansı uzun sürmüştü. şu ana kadar hatırlayamadığım her şey için özür dilerken, bir avrupa kupası maçında katkısını görenlerin özel mesajla bana ulaşmalarını rica ederim. ben bir tek feldkamp gittikten sonra "mucizevi" bir şekilde sakatlığı iyileşen lincoln'ün gençlerbirliği maçındaki performansını hatırlarım, bir de yine olimpiyat stadındaki büyükşehir belediye maçında yıldızlaştığını. sonra 27 nisan 2008 galatasaray fenerbahçe maçı için adı geçmişti lincoln'ün, fakat cevat hoca fenerbahçe'yi sürpriziyle şaşırtıp oyun planlarını bozarak sahaya çift santraforla çıkıyor, lincoln'e yine yedek kulübesi görünüyordu.
ertesi sezon lincolnden yine çok şeyler bekliyordum. takımın başına yıldız kaprisine * katlanan skibbe geliyordu, kewell, meira, baros, de sanctis gibi lincoln'ün oyun zekasına daha çok uyum göstereceğine inandığım yıldız isimler takıma katılıyordu. 18 eylul 2008 ac bellinzona galatasaray maçında takım üstünlüğü eline geçirse de lincoln gol atmadıktan sonra bir türlü sevinemiyordum. lincoln'ün kendisini bu maçta atacağı golle bulacağına inanmıştım, nitekim lincoln de beni sevindirmek istercesine golünü atmıştı. ondan sonrası lincoln'ün aldığı paranın hakkını vermek için çaba göstermeye başladığı zamanlardı. devre arasına kadar galatasaray'ın en etkili ismi lincolndü. uefa kupasında ve türkiye liginde yaptığı asistlerle galatasaray'ı sırtlayan isimlerden biri lincolndü. gelgelelim, devre arası geldiğinde lincoln yine spekülasyonların başrol oyuncusu oluyordu. sinema hakkında da ahkam kesmeye gerek yok. devre arası kampına kendi kondisyonerini getirerek yine adından söz ettirmeyi başarıyordu, üstelik geç geldiği bir kampa.
sezonun ikinci yarısı başladığında da yine gündem maddesi lincolndü. deplasman maçlarına gitmek istemediği için kırmızı kart gördüğü, sakatlık numarası yaptığı konuşuluyordu. galatasaray'ın performansı çok kötüydü ve de üst üste puan kayıpları yaşanıyordu. lincoln de galatasarayla aynı hızda düşüşe geçmişti. kendi evimizde 5 yediğimiz kocaeli maçı skibbe'nin sonunu getiriyor, lincoln de bu maçta son galatasaray golünü atıyordu. skibbe gidince, adeta takımın kimi teknik direktör olarak tutması gerektiğinde söz sahibiymişçesine yine küsüyordu lincoln. bu tarihten itibaren kendisini bir tek 26 şubat 2008 galatasaray bordeaux maçında asist yaparken, bir de 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçında bülent korkmaz onu ısınmaya gönderirken "lincoooln lincooooln" diye bağıran taraftarlara şov yaptırırken gördüm. bir de, bu gözlerin gördüğü en büyük galatasaray efsanesi bülent kaptan'a saygısızlık yapıp, kendisini oyundan çıkarırken sahaya sırtını vererek yürüyüp gitmesini.
bu takımda kewell çıkıyor yerine aydın yılmaz giriyor, keita kampa geç geldiği için para cezası aldığı halde çıkıp adam gibi futbolunu oynuyor, lincoln'den 3-4 gömlek üstün elano brezilya milli takımından dönüp ayağının tozuyla idmana çıkıyor. fakat lincoln hepsinden büyük yıldız olacak ki, taraftarlarımız hala lincoln için özlem duyuyor.
özhan canaydın dönemi'nin bitmek bilmez transfer şanssızlıklarından biriydi lincoln. kaiserslauten'da parlattığı almanya kariyerini, schalke 04te zirveye çıkartıp galatasaray'a gelmişti. geldiğinde yaşı 28, kendisi için büyük fırsat. avrupa'da neredeyse ilkokul önlüğüyle sahaya oyuncu sürme adeti başlamak üzereyken, 28 yaşında galatasaray gibi bir kulübe gelmişti. kontratı 4 senelik. ben rakamlara inanırım. kontratı bittiğinde yaşı 32. 32 yaşına kadar avrupa kupalarında oynama şansı ve sonrasında kariyerini iyi bir yerde noktalama imkanı vardı. fakat o daha önce türkiye'nin adını hiç duymamış olacaktı ki, avrupa'da oynayıp dubai'ye giden futbolcular gibi ense yapmayı düşünmüştü muhtemelen. fakat galatasaray forması insanların ilkokul günlerinden beri hayalini süsleyen, ağır bir formadır. orta oyununda ahkam kestiğim gibi burada da biraz edebiyat parçaladığımı ifade etmeliyim.
bu noktada, lincoln'ü taraftardan tepki çekmeme konusunda bizim carrusca'dan ayıran çok önemli bir yeteneği vardı: "tanrı'nın olmamı istediği yerdeyim" gibi özdeyişleri vardı kendisinin. bu sözler; yeri gelince ağzı 2 kelime laf yapmayı beceremeyen yurdum insanının * "valla allah da bizim camide olmamızı istiyor ama bayramdan bayrama işte. helal olsun çocuğa. aferim" dercesine hoşuna gidiyordu. gidiyordu ki hakan şükürü'ne yılların emeğiyle verdiği kral ünvanının çok daha imtiyazlısını lincoln'e 2 senede verdiğini "lincooln lincooln" tezahuratları yaparken gözlerinde beliren ışıkla belli ediyordu. tabii lincoln biraz daha kalsaydı o unvanı da belirlerdik de, olmadı işte.
sonrasında rijkaard takımın başına geldi. rijkaard isminin ağırlığında ezileceğini anlayan lincoln bir daha buralara uğramadı. avrupa liginde boy gösterme şansını brezilya'ya dönerek, istemediğini belli etti. rijkaard da kendisini hiç aramıyor olacak ki, "aman yönetim, bu adamı ne yapın edin getirin" dediğini hiçbir yerden okumadım. ben de aramıyorum onu, tavsiyem siz de aramayın. 2 senede yaşattığı bu kadar aksiyon yeter de artar bile.
meraklısına not: 29 yaşında, lincoln kadar kariyeri olmayan ama önüne gelen galatasaray fırsatını en iyi şekilde değerlendiren birini tanıyorum: mustafa sarp. merakım şu: acaba lincoln hala bu takımda olsaydı mustafa sarp hırsından formasını mı yoksa lincoln'ü mü parçalardı?
hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. ben de zamanla bir çok şeyi unuturum, hatırlamak zaman alır, çöp hafıza herkese nasip olan bir hikmet değil elbette. lincoln hakkında hatırlayabildiklerimi yazmaya çalışayım.
2005-06 senesinde, sadece rıdvan dilmen'i değil, çoğu fenerbahçe taraftarını kendisine hayran bırakıp onlara "vay lan bu adam bizim alex'i 4'e 5'e katlar" dedirtti lincoln. aradan geçen lincolnsüz bir sezondan sonra lig şampiyonluğunu elde etmek için bu sefer işi sağlam tutmak isteyen özhan canaydın yönetimi, erciyeste parlayan floryalı orkun, sivasta kendini bulan eski fenerbahçeli servet, adını çoğu kimsenin ilk kez duyduğu gurbetçiler serkan çalık ve barış özbek, manisa'nın ve antalya'nın sol bekleri hakan balta ve volkan yaman, monacodan buralara nam salmış shabani nonda ve özhan canaydın'ın "bu seneki en iyi transferimiz" dediği tobias linderoth'u alıyordu. bizde adettir zaten, şampiyon olarak tamamlanan bir sezonu anlatırken illa ki adı duyulmamış gurbetçilerden bahsedilir. takımın başına da nonda'nın henüz tanımadığını söylediği karl heinz feldkamp geçiyordu. fakat tüm bu isimlerin önüne geçen bir orta saha oyuncusu vardı: cassio de souza soares lincoln...
fenerbahçe'nin roberto carlos ile patlattığı -son yıllardaki belki de son- transfer bombasının etkisi, çok kötü geçen bir sezonun etkilerini hala üzerinde taşıyan galatasaray taraftarlarını yeni bir şoka sokmuştu. tam bu sırada fenerbahçe'ye alelacele cevap verircesine 2 sene önce fenerbahçe'de kötü izler bırakan lincoln geliyordu.
florya'ya yeni bir fenomen geliyordu. o kadar ki, geldiğinin günü galatasaray tv'de "oğlum sizin ilacınızı bulduk" dercesine fenerbahçe'ye attığı gollerin klibi yayınlanıyordu ve taraftarlar; lincoln'ün üzerinde gördükleri "linc10" yazılı t-shirt'ün taraftarlar için de üretilmesini istiyordu.
açık konuşmak gerekirse, lincoln geldiğinde herkes gibi ben de çok ümitlenmiştim. sezona da gayet iyi başlayan lincoln, çaykur rizespor ve ankaragücü maçlarında gollerini attıktan sonra, 5. haftadaki olimpiyat stadındaki kasımpaşa maçında ümit karan'a "yıllarca unutulmayacak bir pas" veriyordu. işte bu zamana kadar son sürat giden lincoln arabası, 6. haftadan sonra tıngırdamaya başlamıştı.
6. haftadaki tarihteki ilk seyircisiz beşiktaş derbisinde maç öncesinde kafalarında kurdukları kadroya en önce lincoln'ü yazan taraftarlar, lig tv yayına başladıktan sonra kadrolara baktıklarında lincoln ismini ne ilk 11de, ne de yedeklerde görmüşlerdi. tribünde beyaz montunun içinde uslu çocuklar gibi oturan lincoln'ün sakatlığı neticesinde oynamadığını düşünmeye başlamıştık ki gerçek sonra anlaşıldı. feldkamp, lincoln'ü disiplinsiz davranışları sonucunda beşiktaş derbisinde kesmişti. o maçta tribünde lincoln'ün yanında oturan bir isim daha vardı: 36 yaşındaki kral hakan şükür. o sezon, istese o anda futbolu bırakabilecek ve fazla da kaybı olmayacak hakan şükür inatla takımdaki 2 dişli rakibi nonda ve ümit karanla "tatlı bir rekabete" girerken; lincolnden bir daha pek çıt çıkmadı. o sezon lincoln'ün küsme seansı uzun sürmüştü. şu ana kadar hatırlayamadığım her şey için özür dilerken, bir avrupa kupası maçında katkısını görenlerin özel mesajla bana ulaşmalarını rica ederim. ben bir tek feldkamp gittikten sonra "mucizevi" bir şekilde sakatlığı iyileşen lincoln'ün gençlerbirliği maçındaki performansını hatırlarım, bir de yine olimpiyat stadındaki büyükşehir belediye maçında yıldızlaştığını. sonra 27 nisan 2008 galatasaray fenerbahçe maçı için adı geçmişti lincoln'ün, fakat cevat hoca fenerbahçe'yi sürpriziyle şaşırtıp oyun planlarını bozarak sahaya çift santraforla çıkıyor, lincoln'e yine yedek kulübesi görünüyordu.
ertesi sezon lincolnden yine çok şeyler bekliyordum. takımın başına yıldız kaprisine * katlanan skibbe geliyordu, kewell, meira, baros, de sanctis gibi lincoln'ün oyun zekasına daha çok uyum göstereceğine inandığım yıldız isimler takıma katılıyordu. 18 eylul 2008 ac bellinzona galatasaray maçında takım üstünlüğü eline geçirse de lincoln gol atmadıktan sonra bir türlü sevinemiyordum. lincoln'ün kendisini bu maçta atacağı golle bulacağına inanmıştım, nitekim lincoln de beni sevindirmek istercesine golünü atmıştı. ondan sonrası lincoln'ün aldığı paranın hakkını vermek için çaba göstermeye başladığı zamanlardı. devre arasına kadar galatasaray'ın en etkili ismi lincolndü. uefa kupasında ve türkiye liginde yaptığı asistlerle galatasaray'ı sırtlayan isimlerden biri lincolndü. gelgelelim, devre arası geldiğinde lincoln yine spekülasyonların başrol oyuncusu oluyordu. sinema hakkında da ahkam kesmeye gerek yok. devre arası kampına kendi kondisyonerini getirerek yine adından söz ettirmeyi başarıyordu, üstelik geç geldiği bir kampa.
sezonun ikinci yarısı başladığında da yine gündem maddesi lincolndü. deplasman maçlarına gitmek istemediği için kırmızı kart gördüğü, sakatlık numarası yaptığı konuşuluyordu. galatasaray'ın performansı çok kötüydü ve de üst üste puan kayıpları yaşanıyordu. lincoln de galatasarayla aynı hızda düşüşe geçmişti. kendi evimizde 5 yediğimiz kocaeli maçı skibbe'nin sonunu getiriyor, lincoln de bu maçta son galatasaray golünü atıyordu. skibbe gidince, adeta takımın kimi teknik direktör olarak tutması gerektiğinde söz sahibiymişçesine yine küsüyordu lincoln. bu tarihten itibaren kendisini bir tek 26 şubat 2008 galatasaray bordeaux maçında asist yaparken, bir de 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçında bülent korkmaz onu ısınmaya gönderirken "lincoooln lincooooln" diye bağıran taraftarlara şov yaptırırken gördüm. bir de, bu gözlerin gördüğü en büyük galatasaray efsanesi bülent kaptan'a saygısızlık yapıp, kendisini oyundan çıkarırken sahaya sırtını vererek yürüyüp gitmesini.
bu takımda kewell çıkıyor yerine aydın yılmaz giriyor, keita kampa geç geldiği için para cezası aldığı halde çıkıp adam gibi futbolunu oynuyor, lincoln'den 3-4 gömlek üstün elano brezilya milli takımından dönüp ayağının tozuyla idmana çıkıyor. fakat lincoln hepsinden büyük yıldız olacak ki, taraftarlarımız hala lincoln için özlem duyuyor.
özhan canaydın dönemi'nin bitmek bilmez transfer şanssızlıklarından biriydi lincoln. kaiserslauten'da parlattığı almanya kariyerini, schalke 04te zirveye çıkartıp galatasaray'a gelmişti. geldiğinde yaşı 28, kendisi için büyük fırsat. avrupa'da neredeyse ilkokul önlüğüyle sahaya oyuncu sürme adeti başlamak üzereyken, 28 yaşında galatasaray gibi bir kulübe gelmişti. kontratı 4 senelik. ben rakamlara inanırım. kontratı bittiğinde yaşı 32. 32 yaşına kadar avrupa kupalarında oynama şansı ve sonrasında kariyerini iyi bir yerde noktalama imkanı vardı. fakat o daha önce türkiye'nin adını hiç duymamış olacaktı ki, avrupa'da oynayıp dubai'ye giden futbolcular gibi ense yapmayı düşünmüştü muhtemelen. fakat galatasaray forması insanların ilkokul günlerinden beri hayalini süsleyen, ağır bir formadır. orta oyununda ahkam kestiğim gibi burada da biraz edebiyat parçaladığımı ifade etmeliyim.
bu noktada, lincoln'ü taraftardan tepki çekmeme konusunda bizim carrusca'dan ayıran çok önemli bir yeteneği vardı: "tanrı'nın olmamı istediği yerdeyim" gibi özdeyişleri vardı kendisinin. bu sözler; yeri gelince ağzı 2 kelime laf yapmayı beceremeyen yurdum insanının * "valla allah da bizim camide olmamızı istiyor ama bayramdan bayrama işte. helal olsun çocuğa. aferim" dercesine hoşuna gidiyordu. gidiyordu ki hakan şükürü'ne yılların emeğiyle verdiği kral ünvanının çok daha imtiyazlısını lincoln'e 2 senede verdiğini "lincooln lincooln" tezahuratları yaparken gözlerinde beliren ışıkla belli ediyordu. tabii lincoln biraz daha kalsaydı o unvanı da belirlerdik de, olmadı işte.
sonrasında rijkaard takımın başına geldi. rijkaard isminin ağırlığında ezileceğini anlayan lincoln bir daha buralara uğramadı. avrupa liginde boy gösterme şansını brezilya'ya dönerek, istemediğini belli etti. rijkaard da kendisini hiç aramıyor olacak ki, "aman yönetim, bu adamı ne yapın edin getirin" dediğini hiçbir yerden okumadım. ben de aramıyorum onu, tavsiyem siz de aramayın. 2 senede yaşattığı bu kadar aksiyon yeter de artar bile.
meraklısına not: 29 yaşında, lincoln kadar kariyeri olmayan ama önüne gelen galatasaray fırsatını en iyi şekilde değerlendiren birini tanıyorum: mustafa sarp. merakım şu: acaba lincoln hala bu takımda olsaydı mustafa sarp hırsından formasını mı yoksa lincoln'ü mü parçalardı?