• 24
    babam hasta galatasaraylıdır. maç izlemek için herşeyi yapar. annem de öyledir. tv düzgün göstersin diye beraber antende çok çatal tutmuşluğumuz vardır balkonda donaraktan. beni de kardeşimi de galatasaraylı yapan odur. kendisi 2005-2006 sezonu ankaraspor deplasmanında benle beraber ankara' ya gelip maç seyretmiştir. olimpiyat stadyumundaki villarreal maçına minibüs tutup arkadaşlarını ve beni götürecek kadar organizasyon yeteneği sahibidir. sadece galatasaray taraftarına açık halı saha maçı düzenlerdi bazen. beraber 32 maça gittik. biletleri ve fotoları ise oluşturduğumuz maç ajandasında saklıyorum. herkes gibi ben de seviyorum baba-oğul anılarını. beraber beklenen orjin köfte sıralarını. yağmur altında biletix sırası beklenen bir bursaspor maçını. ya olimpiyat stadyumundaki malatyaspor maçı öncesi '' ağrı kesici alalım yoksa sinüzit oluruz rüzgardan '' muhabbetlerini. ankara' da dedemlere gittiğimizde misafirlikten kaçıp gece gece mamak' ta mallorca-galatasaray maçını gösteren bir kahve arama çabalarını. bana ilk forma alışını. annemle beraber 14 mayıs 2006 anneler gününde kadıköy' de gezerken bana '' annen denizli maçını alamaz bu fener diyor sen rahat ol şampiyon olacağız '' diye telefon edişini. 14 sene şampiyon olamadığımızda ne hissettiğini sorduğumda : '' ben başarı için takım tutsaydım real madrid' i tutardım zira o senelerde hep kazanırlardı ama bu kuşlara özgü birşeydir '' deyişini. beraber evde maç izlerken küfrettiğimde annemin kızışını ve babamın da '' hanım hakem hak etti ama bence az söyledi çocuk ben üstünü tamamladım '' diye gülüşünü. annem dahil ailecek forma aldığımız günü. ( annem parçalı almıştı o gün. çok güzel bu demişti.) ay sonu galatasaray maçına gidecek param olmayıp telefon ettiğimde '' ben de cimbom aşkı bitmez doğuştan zenginim ben '' deyip yarım saat sonra para göndermesini. gittiğimiz maçlarda elinden geldiğince bağırmasını. maça gitmek veya en azından izlemek için nöbet değiştirme çabalarını.

    kendisinin en kötü alışkanlığı olan sigarayı bir türlü bıraktıramadık ama. 11 yaşında başladı sigaraya. hiç bırakmadı. galatasaray' ın yenildiği maçlar sırasında en az iki paket içerdi. önce sigaradan dolayı öksürük nöbetleri başladı. önceleri önemsemedi bunları. sonra kendisini zorla hastaneye zorla götürdüğümüzde akciğer kanseri teşhisi koyuldu. kemoterapi gördü uzun süre. kemoterapi nasıl gidiyor baba dediğimde '' boşver doktorları ! kemoterapi dediğin şey galatasaray maçıdır. eskişehir maçındaki seni sevmeyen ölsün tezahüratıdır '' demişti. biz de kemoterapi odasına maç için gerekli ekipmanları taşıdık. tedavide önce saçlarını kaybetti. sonra sakallarını ama galatasaray sevgisini hiç kaybetmedi. ancak tedavi işe yaramadı. sonra bugün bağışıklık sistemi iflas etti. enfeksiyonlara açık hale geldi. yoğun bakımda iki defa kalp krizi geçirdi. solunum zorluğu yüzünden makinaya bağlı olarak yaşıyor şimdi. doktorlar %10 yaşama şansı var diyor ama ben babam galatasaray gibidir diyorum. zoru sever. bunu da atlatacaktır. inanıyorum. bizim takımın iki maçlık kötü performansını da hastaneye yatmadan önce açtığı telefonda kendisinin durumuna bağlamıştı. ben iyileşince bizim takım da iyileşir demişti. sen iyileşeceksin baba ! bizim çocuklar dinamo bükreş' i de yenecek senin için ! ankaragücü' nü de yenecek ! sonra senle beraber tekrar eski açık' ta maç seyredeceğiz ! inanıyorum !
  • 102
    babamla en kendimiz olabildigimiz ortak paydamizdi beraber maç izlemek. beraber sevinip, beraber üzülürdük. 21 aralik 2019 göztepe galatasaray maçinin oynandigi sabah hayata gözlerini yumdu. alemlerin rabbi senin 90 dakikan bitti dedi. maçi izleyemedi. iyi ki de izlememi$, kim bilir yine ne kadar kizacakti. onu çok özlüyorum. öyle, böyle degil. gerçekten çok özlüyorum. ta $uramda, gögsümde bir bo$luk var hep, ne yapsam yeri dolmayan. ama elden bir $ey gelmiyor. emir büyük yerden.

    ancak biliyorum ki $u an çok güzel bir yerde*. zira iyi adamdi babam. daima ba$kalarinin mutlulugu için çabalardi. çevresindekiler mutlu oldukça o da mutlu olurdu. yedirmeyi içirmeyi severdi. eli açikti. gariban babasiydi. biri ona gelip, mustafa, 10 lira borç versene dese, cebinde 5 lirasi varsa, gider 5 lira bulur, o ki$iye o 10 lirayi verirdi. parayi hiç sevmedi. bize de sevdirmedi.

    beni galatasarayli yapan babamdi. çocuklugum çizgi filmlerle degil, benim ve karde$im için kasede çektigi neuchatel ve monaco zaferlerini izlemekle geçti. futbol'a yazdiran da oydu. kisacasi bana futbolu sevdiren ki$i babamdi.

    hüzünlüyüm, çünkü artik beraber maç izleyemeyecegiz. artik bana kizamayacak dellenip, bagirip çagirdigim için ve sevinçliyim ardinda biraktigi güzellikler için.

    rabbim yerinde rahat ettirsin. arada bir geliyor rüyama sagolsun. iyi görüyorum kendisini. ahiret'e göçtügü gün yüzündeki tebessüm ile çikiyor hep kar$ima.

    rahat uyu baba! cennette bulu$mak üzere*..
  • 48
    eğer babanız benimki gibi fanatik fenerbahçeli ise en son babanızla maç izleme yaşınız 8'e tekavül edebilir. yaşım 9 olduğu için bunu söylemiyorum çünkü ne zaman bu işe kalkışsam ya ben kovuluyorum ya ben dayak yiyorum, malum babamız.

    en son 8 yaşımda babamla maç izlemiş olmamın bazı sebepleri şunlar olabilir;

    - fenerbahçeli olmadığınız için bisikletinizin başkasına verilmesi,

    - diğer kardeşlere hediyeler alırken sizin avcunuzu yalamanız,

    - babanın sizi kahveye götürmesi ardından haddini bilmeyen fenerbahçelilere vurup kaçmak,

    - inatla fenerbahçe formaları alınması , sizinde onu sokakta yakmaya yeltenmeleriniz,

    - kahvaltıdan uyumak için yatağa girene kadar fenerbahçeli olmam için bağırıp çağırmalar,

    - spor haberlerinde adı geçen tüm galatasaray spor klübü şahıslarıyla babamın alay etmeye çalışması,

    daha neler sayarım ama...

    şimdi siz söyleyin ben ne yapayım. galatasaray sevgisini aşılamadı babam, ama bu takım için ne cefalar çektim. ama ne çocuk aklımda vazgeçtim ne şimdi vazgeçerim ne de ilerde vazgeçeceğim.

    rumuz : acılarınçocuğu
  • 105
    şimdi düşündüm de başlığı görünce, ne kadar çok maça gidip, tv de de beraber maç izlemişim rahmetli peder beyle.

    ben kendim bu görevi günümüzde üzerime aldım. bugünler ile ilgili hiç birşey kalmasa bile ileride aklında çocuklarımın, en azından "babamızla şu maça gitmiştik" "şu maçı şurda izlemiştik" hatırası kalsın akıllarında. zira benim öyle. az önce yemekte ne yediğimi hatırlayamaz iken babamla 1989 da gittiğim ankaragücü maçını, öncesini sonrasını nerede yemek yediğimizi, arkadaşlarını, ettikleri muhabbeti şuan yanlarından gelmiş gibi hatırlıyorum. sebebi galatasaray çünkü.

    not: iyi halt ettim başlığa girerek, öğlen öğlen gözüme toz kaçtı :(
  • 101
    ...14 yıl şampiyonluk görmemişlerden.

    bazen soruyorum kendime "ben olsam onun gibi başarabilir miydim bunca sene şampiyonluk görmeden bu kadar büyük bir sevgiyle bu takıma bağlı kalmaya?" diye... sonra kızıyorum kendime, "galatasaray sevgisi yıllarla yıpranacak sevgi mi?" diyorum. ama mesela ben en büyük başarılara şahit olmuşum, o olmamış, onun tuttuğu galatasaray yıllarca fenerbahçe ve beşiktaş'tan daha az olan şampiyonluk sayısıyla devam etmiş hayatına.

    ama ilginçtir mesela, onun beklenti eşiği benden çok daha yüksek. ben izlerken daha yumuşak kalpliyim takımıma karşı, hep umut doluyum, o ise çok agresif, kendi takımına küfür ediyor, "bunlardan adam olmaz, ben böyle takımın..." diyor...

    - a.....nı a......nı senin oynadığın topun allah belanı versin, sizden bi b...k olmaz o topa öyle mi vurulur?
    - baba dur ya daha maçın başı, gözünü seveyim
    - bi b...k yok bizimkilerde bak gör bu fenerbahçe bizi tokat manyağı yapar adamlar tank gibi oynuyorlar
    - baba bırak ya ne oynuyor fenerbahçe? onların taraftarları da maç izlerken kafalarını duvarlara vuruyorlar
    - gelmüşünü geçmüşünü * ....ktümün çocukları... yok ya, bunlarda iş yok... az bak az...

    adamla maç izlerken gerim gerim geriliyorum, umutlarımı tüketiyor.
    mesela bence o an gayet iyi oynuyor bizimkiler, iyi top yapıyorlar, bastıracaklar belli, ama henüz kaleye yönelememişler, rakibi tartıyorlar, babam gol istiyor, yoksa çıldırıyor, ben de onu dinliyorum paso:

    - la az bak az... la oğlum yok yaaa... vallahi billahi bunlarda gram beyin yok yaaa... la versene ileri doğru?
    - baba yavaş ya? valla maç zevki bırakmadın yıldım yemin ediyorum, az sus da izleyelim maçı ya...
    - la baksana? bunlar salak vallahi salak bunlar... gözünün önündeki adama 5 mitreye pas veremiye ki bu?
    - baba az dur bak yavaştan yükleniyorlar işte... kazanacağız bak görürsün, rahat kazanırız hatta...
    - yok ya... bunlardan bi bok olmaz... bak fenerbahçe'ye adamlar zımba gibi şut koyuyor, yok bizde bitane ki şöyle kaleye vurdumu zımba gibi
    - sneijder var işte baba?
    - ya bırak keyfine göre oynuyor o ya... istemeyince oynamıyor...

    * genelde maç sonunda galatasaray kazanır, gol attığımızda ben zıplar babama koşarım, ellerle bir 5'lik çakılır, babam az önce sövdüğü sneijder için "aslanım benim beaaa, ne attı beaaa?" şeklinde methiyeler dizmeye başlar, ben "gördün mü bak nasıl attık?" derim, babam hiç sallamaz o ara, sanki söylememişim gibi...

    maç bittiğinde bizimkine gider "baba bak benim dediğim oldu, kazandık işte, artık sövme maç izlerken şu takıma ya gözünü seveyim, maç zevkimin içine ediyorsun, maç boyunca ateş atıyorum..." derim. babam da "ya aslında bizimkiler oynayamadı, ama işte xxxxxx bi ara iyi oynayınca kazandık, bu böyle olmaz" falan der, yine bok kondurmaz kendi fikirlerine, alacağını almıştır, stresini de atmıştır söverek...

    sonra kendimle konuşurken bulurum kendimi...!!!

    - emniyet görevlisi, hayatı stresin 1001 türlüsünü çekerek geçmiş,
    - polisliğin en zor yıllarında üst düzey görevli olarak görev yapmış doğu illerinde,
    - hayattan beklentilerini hep küçük tutmuş, yarını olmayacak gibi kurmuş düzenini,
    - 14 yıl şampiyonluk görmemiş bir de, 14 sene şampiyonluk nedir tatmamış, gençliğinin en güzel yıllarında,
    - sonra evlenmiş, yuva kurmuş, geçim sıkıntısı çekmiş, il il gezmiş durmuş, kazandığını anası babası istemiş, vermiş düşünmeden,
    - sonra sonra galatasaray'ın ilk avrupa şahlanışına şahit olmuş, derwall'ler, denizli'ler, yarı finaller, manchester zaferleri,
    - sonra uefa kupası alan galatasaray'ı görmüş, sonrasında lucescu'lu yılları,

    0'dan gelip en tepeye ulaşan nesli yaşamış bu adam... tatmin olur mu?
    o boş senelere geri dönmeyi kabullenir mi? o çileli senelerin yaşattıklarını tekrar yaşamayı kabul edebilir mi?

    edemez...
    o hayatının en zor yıllarını yaşarken yaşamış galatasaray'ın başarı yoksulluğunu...
    şimdi hayatının ikinci yarısının ortalarındayken ve en güzellikleri yaşamışken, geçmişindeki o lanet ettiği yılları anımsatacak bir galatasaray'a tahammül edemez...

    o yüzden babam maç izlerken susmaz, söver, döver, bağırır, haykırır... ama tatmin olmaz hiç...

    evet maç izletmez bana keyifle, adam gibi belki...
    ama güzel galatasaraylıdır benim babam...
    baba galatasaraylıdır...

    o yılların polisinin gözünde, sevgisini bile "karşıdan karşıya geçerken dikkat et" diyerek gösteren katı adamın gözünde galatasaray kazandığında güller açar... gözünde görürsün mutluluğu, yüzüne yansımaz, gözlerine yansır neşesi...

    ve paha biçilmezdir o an...
    ayrı kalsan da hep o haliyle hatırlamak istersin o koca adamı...
  • 61
    benim babam büyük galatasaraylı’lardandır. hem yaş olarak hem de sevgi olarak.

    ama ben kendimi bildim bileli "artık top oynamayı bırak " der, ki ben daha 7-8 yaşlarındaydım bunu söylemeye başladığında. 5 yaşından beri top oynadığım düşünülürse işi biliyormuş aslında, "captano'yu top oynamaktan kurtarayım" diye düşünmüş sanırım. geldim 43 yaşıma hala top oynuyorum. klasik, baba sözü dinlemeyen erkek evlat modeli.

    lisanslı top oynamaya başladığım ilk zamanlarda benim her maçıma gelirdi. o zamanlar arabamız yok ki zaten çok az araba var türkiye’de şimdikine kıyasla, arabası olan "zengin" diye niteleniyor, o zamanlar. istanbul'u bilenler için söylüyorum, fındıkzade'de oturuyoruz maçı veriyorlar anadoluhisarı'na. takım minibüsüyle gidiyoruz, bir bakıyorum peder tribünde. o kadar yolu, otobüs-vapur-otobüs yaparak gelmiş. en az 3 saatlik yol. hoca maçtan sonra takım minibüsüne davet ediyor da dönüş eziyetinden kurtuluyor peder.
    ama maçtan sonra evde yine "sen artık futbolu bırak" diyor. gerçi çamurlu eşofmaları eve getirdiğimde annem “bu ne bunlar, artık yeter yıkamıycam” dediğinde de “futbolcu olacak çocuk, yıka bir şey olmaz” da diyor anneme.

    şimdilerde halı sahaya gittiğim günlerde evi arar da "capo maçta" derse hatun, "kızım söyle de artık bıraksın futbolu" diyor. istikrarlı adam.

    bir de "artık maçlara gitmeyi bırak" klişesi vardır pederin. yine ben kendimi bildim bileli maçlara giderim ki, küçükken hep onunla beraber giderdik. öyle bir galatasaraylı’dır ki, askeri lisede okurken maçtan sonra resmi kıyafetle sahaya dalıp metin oktay'ı omuzlarına alacak kadar. sonra "artık bırak maça gitmeyi".

    metin oktay'ı çalıştığı kimsesiz çocuklar yurduna getirtip, onlara hediyeler verdirten ve bir galatasaraylı olarak en çok gurur duyduğum fotoğrafın http://1.bp.blogspot.com/...o%26metin+oktay1.jpg çekilmesini ve
    http://captano.blogspot.com/...-fotografn-yazs.html yazıda geçen "metin nerde oğlum" , "metin napar oğlum" sorularını soran adamdır.

    her maç günü arar, genelde sokakta olduğum saati denk getirir. seviyor sokağı, hacı olduğu için içmiyor ama orada bulunmayı seviyor. yine klasik, "artık gitme maça, bak kocaman adam oldun, boyun kadar kızın var" , "sigara içme" , “içkiyi çok içme, abartma" , "fazla yorulma" nasihatlerini veriyor.
    neyse, ben de artık alıştığım içim mavra oluyor.

    ama asıl bomba sonradan oluyor. bazen bir arkadaş diyor ki, "capo abi fazla bilet var, var mı gelecek biri?" aklıma hemen peder gelir, ararım, maça 1 saat falan kala. "gelirim gelirim" der heyecanla. bir bakarız 40-45 dakikada sokağa girer. "hani, bana maça gitmeyi bırak diyorsun, sen koşa koşa geliyorsun" derim. kahkahalar atar, başka da bir şey demez.

    son bombası da güzel. bu sezon eski açık için kız kardeşim de kombine aldı.
    pederle kardeşim arasında şöyle bir dialog geçmiş :

    p: teşekkür ederim ablacım
    k: neden?
    p: kombine almışsın ya.
    k: e, aldım da sen niye teşekkür ediyorsun?
    p: sen gelmezsin maçlara ya, ben giderim.

    allah uzun ömürler versin, 67 yaşında, ama benim gibi değil, taş gibidir maşallah peder.

    http://captano.blogspot.com/...aptanonun-babas.html
  • 58
    dün maça gittik işte. 29 temmuz 2010 galatasaray ofk belgrad maçı, malum. orta merdivenlerin üst taraflarındayız. yanımda benim anım olmasını çok istediğim bir sahne vardı.

    ilk bakışta baba-kız olduğu anlaşılıyordu yanımdakilerin, kızın ilk maçı olduğunu da sonradan anladım "nasıl, sevdin mi?" sorularından. kız 9-10 yaşlarında ya var ya yok. pembe kemik bir gözlük takmış, kumral ve cır cır konuşmasından belli ki ukala bir kız çocuğu. kısaca beni bilen azıcık tahmin eder ki aynı benim küçüklüğüm, pembe gözlüğüm bile vardı lan. bir de bu sene pembe* forma çıkmış şansına, eminim çok beğenmiştir. hemen almışlar, babasının bejinin yanında izledi bütün maçı.

    babam dünyanın en iyi babası ve insanıdır, aramız çok iyidir falan ama futbol sevmez. bildiğin sevmez, hatta nefret eder. sporun her türlüsüyle haşır neşirdir, beni de bulaştırmıştır çoğuna, ama futbol dedin mi burun kıvırır. geçen sene bu aralar barfly beni maça götürene kadar dünyanın en tırt galatasaraylısıydım. daha doğrusu tam tipik kız takım tutması: şampiyon olunca forma giyip gezmek, bazen erkek arkadaşla maç izlemek, teknik direktörün sadece soyadını ezberlemek, ama sorsan ilk 11'i sayamamak.

    geçmişimden utanmıyorum lan. bugünkü yarı-holiganın yakın geçmişinde bir futbol moronu yatıyor. tek nedeni de babam. benim gibi erkek arkadaşı tarafından tribünle tanıştırılmayanlar, dünkü kız gibi babası tarafından getirilenler işte. daha önce de söylemiştim, herkese babadan geçen futbol sevgisi ve çoğunluğun yine babadan miras aldığı galatasaray aşkı bende yıllarca eksik kaldı. laf olsun diye götürüldüğüm bir maça kadar. pek çok dezavantajı da var, insan 6-7 yaşından beri futbol seviyorsa, erkek çocuğu hafızası demeli buna zaten, pek çok şeyi ezbere biliyor. ama benim gibi 20 yaşında geriden yakalamaya çalışıyorsa, hayatında ders çalışmamış adama oturup sayfalarca yazı okutuyor, bir ton belgesel, youtube videosu izletiyor. insanların bire bir hatırladığı anları ben gece gece oturup izleyip aynı duyguları yakalamaya çalıştım.

    ben ki babamı dünyadaki başka hiç bir şeye değişmem, yanımdaki baba-kızı resmen kıskandım. o kız; ki göz ucuyla bana bakıp ben elimi kaldırıyorsam kaldırıyor, topu takip etmek için ne tarafa eğilsem o da eğiliyordu, yani boş değil, kovalayacak bu işleri özenmesinden belli; 10 yıl sonra "ilk kez maça 2010'da gittim, o zamandan beri tribündeyim" diyebilecek. kendi tribün grubunu oluşturana kadar babasıyla gidip gelebilecek. her sene forma almak için para biriktirmesi gerekmeyecek, babası kendine alırken ona da alacak zaten.

    hagi galatasaray'dayken ben onun yaşlarındaydım. ama hagi'yi hayal meyal hatırlıyorum. o ise kewell'ı izlemiş olacak.

    babayla maç izlemek nasıl bir şey bilmiyorum ama izleyememek böyle işte. en son yüz yıl önce arkadaş ortamında birazcık futbola maruz kalmış biri olarak ne zaman galatasaray maçı açsam "rijkaard galatasaray'a mı transfer oldu? bıyığı nerede onun, kesmiş mi bıyığı vardı, bıyık?" demek dışında bir yorum yapmıyor zira.

    he baba he, rijkaard transfer oldu. hee, bıyık.
  • 41
    eğer babanız ne kadar sinirlenirse sinirlensin, en kızgın anında bile küfür etmeyen, küfüre aşırı derecede karşı bir adamsa zordur dostlar, çok zordur. aslında ben de liseye başlayana kadar pek küfürbaz sayılmazdım da o tarihten itibaren ortalama türk genci kadar küfür kullanıyorum hayatımda. nice galatasaray maçlarında sinirlensem de, koltuğu ısırsam da küfür etmemeyi başarmıştım. ta ki;

    sene 2002.. beşiktaş lucescu'yu bırakmamızı fırsat bilmiş, atlamış hemen romen hocanın üstüne. kadroları da sağlam hani, zago'su ronaldo'su sergen nouma vs. uefa kupası bilmem kaçıncı turunda dinamo kiev'le oynuyor beşiktaş.. ilk maç, inönü'de.. o zamanlar beşiktaş benim için gençlerbirliği'nden farksız, şampiyonlukta zerre iddiası yok, senede 2 kere fener'e takıyor, rahatca yeniyoruz adamları. e anne de bjk'li olunca, avrupa maçlarında tutuyordum yani bjk'yi ciddi ciddi.. eğer 2003 senesinde galatasaray'ın üzerine oynacak oyunları bilseydim tutarmıydım, tutmazdım elbet. ondan sonra tutmadığım gibi.

    neyse efendim maç başlıyor ama bjk kötü, kiev çakıyor bi tane, baba ile çocuk tartışıyorlar aralarında, anne örgü örüyor.

    - ya baba bu nouma'yı niye geri aldılar, baksana ayağıdanki topu tutamıyor.
    + sen pancu'ya bak nereden aldılarsa romen çingenesini.
    - zago'ya bak her topu sektiriyor adam ya !

    böyle sert ama düzeyli tartışmalarla ilerlerken maç, bjk çok önemli bir şansı kullanamıyor. pancu kaleciyle karşı karşıya durumda topu kalecinin kucağına bırakıyor. artık ben de nasıl gaza gelmişsem,

    - ya sikeyim sizin oynayacağınız to....*
    b* : hö ? *
    a* : ha ?*
    k* : puhhahahhahha *

    b: ulan biz seni okula bunları öğren diye mi gönderiyoruz (u: lise lan !!!?! wtf !!?)
    a: ah oğlum yakışıyo mu böyle kelimeler sana *
    k: baba ne dedi ben anlamadım *

    b:çık ulan odana yok sana maç falan , terbiyesiz, vesaire vesaire...

    velhasıl kelam çıkıyorum odama nouma şu meşhur golunu atana kadar da çağırmıyor beni. inanır mısın sevgili sözlük, sigara içtiğimi, arkadaşlarla okuldan kaçtığımı bile babama rahatça söyleyebilen ben, şu yaşımda hala babamın yanında kasıyorum kendimi, aynı şehirde olmadığımız için sık izleyemesek bile. babayla maç izlemek iyidir, hoştur ,zevklidir, bilgi paylaşımı sağlar ama benim için maalesef nefsimi tutabilme savaşına dönüşmüş bir eylemdir. *
  • 7
    babayla mac izlemek kesinlikle güzeldir. galatasaray'li olursa daha da güzel olabilecek, fb'li olursa icinden baba seni cidden sevmiyorum dedirtecek bir durumdur. benimki kötünün iyisi. benim babam besiktasli, besiktas'i takip eden bir baba ama galatasaray maci olsun milli mac olsun her türlü maci beraber seyredebildigim, yaninda sinirlenme dereceme göre küfür edebildigim birisidir. galatasaray maclarini sanki bir fanatikmis gibi izler, yorum yapar ve hatta küfürü basar. rüstü'nün ismini telaffuz etmekte her zaman zorlanir * ve maclar hakkinda arada sirada alakasiz, abuk yorumlar yaparak beni sinirlendirir. besiktas kaybettiginde yüzünden düsen bin parcadir, cok sinirlidir, agresiftir. dalga gecildiginde alinir. ama bir galatasaray - besiktas macinda eger yenen takim besiktas ise o zaman asla sevinemeyen bir babadir. biz üzülmeyelim diye besiktasin yenilmesini hep yeglemistir. eger galatasaray yenerse de "hadi yine iyisiniz kazandiniz, ballilar" gibi cümleler kurup üzüntüsünü icine atar ve bize satasir. galatasaray'in uefa kupasi final macini da beraber izlemisimdir ve ikimiz de ayni heyecan, sevk ve duygularla televizyona kitlenmisizdir. penaltilarda ayaga kalkip tv'ye biraz daha yaklasmis ve penaltilar sonunda 2 saniyelik bi bakisma sonrasinda dügüm haline gelip hüngür hüngür aglamisizdir. babayla mac izlemek her zaman keyiflidir futboldan anladigi ve bazi seylere göz yumdugu sürece.
  • 45
    bu yıl universiteyi memleketimden uzakta okumamdan dolayı çok özlediğim olaydır... ikimizde galatasaraylıyız.. güzel gollerden sonra babam hafif ıslık çalarmış gibi 'uff' demesini özledim.galatasaray gol yediğinde oluşan sessizliği özledim.kendi çapımızda yaptığımız eleştiri ve yorumları özledim.maç öncesi skor tahmini yapmayı özledim.fener maçı izlerken ise fenerin gol attığında kanal değiştirmesini yediğinde ise bıyık altından gülmesini özledim... babayla maç izlemenin yeri benim için ayrıdır.çok özledim ben sözlük,memlekete gidip ilk fırsatta babamla maç izleyeceğim.
  • 75
    eğer bir kadınsanız , ve erkek kardeşinizden daha çok ilgileniyorsanız futbolla , inanılmaz keyiflidir. 15 yaşınızda sizi elinizden tutup uefa maçlarına bile götürmüş olabilir bu baba. başka baba olsa " otur oturduğun yerde, kız kısmısı futbolla ilgilenmez " diye höt zöt edip , muhtemelen yerinizden kıpırdatmayacaktır. galatasarayımı bu kadar çok seviyorsam , babamdan miras kalmıştır.
    bütün gün eşşek gibi çalışıp , borç içinde yüzen babacığımın gözleri bir tek cimbomum maç kazandığında gülerdi. çocuk aklımla bile hissederdim bunu. sarılıverirdi televizyonun başında bana. omuzlarımdan tutup sallardı. arada sinirlenirdi , bende saki çok anlıyormuş gibi destek verirdim. sorular sormama hiç kızmazdı. keyifle anlatırdı. babayla maç izlemek keyiflidir vesselam.
  • 113
    80lerin sonu. türkiye'de okuyorum, yaz tatillerini isviçre'de geçiriyorum. $imdi entry'yi okuyanlar zengi çocugu zannetmesinler. anne, baba gurbetçi. rahmetli dede 71'de gelmi$ buralara, rahmetli babam 74'de, 16 ya$inda.

    neyse, 80lerin sonu dedim, dimi..
    kubilay türkyilmaz'in futbol dünyasinda adindan söz ettirmeye ba$ladigi yillar. isviçre kupasi maçi olmasi lazim. tv'de izliyoruz ailecek, annem, babam, ufak karde$im. kahverengi koltuklar, 150 kilo agirlinda grundig televizyon ve çiçek motifli klasik 80li yillar perdeleri. cam sehpanin üstünde dantel örtü var, annem bir yandan elma soyuyor. sanirim sömester tatilinde getirmi$leri bizi. saha çamurluydu. maç penaltilara kaldi ve ben atilamayan bütün penaltilari tahmin ettim. babam çok $a$irmi$ti. 6. hissim çok kuvvetliydi çocukken, yillar geçtikçe azaldi.

    ke$ke yine beraber maç izleyebilsek. ben bagirip, küfür etsem, o da arada ense köküme vursa..
  • 16
    eger benimki gibi futbolla neredeyse hiç ilgilenmeyen bir babaysa herhangi bir milan macı sırasında su dialog yasanabilir , insanı çileden çıkarabilir :

    -adı ne bu 22 numaranın ?
    -kaka , baba ( verecegi tepki malum , bekliyoruz )
    - ne ?? kaka mı ?haha kaka demek .. ama vardır mutlaka bir anlamı dillerinde ..
    -hıı herhalde
    -nereli ki ? (u: urfa antep maras mı?)
    -brezilya ..
    -pek benzemiyor ama . beyaz tenli falan
    -öyle ..
    -..
    -...
    **
  • 38
    gurur vericidir.babana seni galatasaray'lı yaptığı için duyduğun minnettarlığın had safhada olduğu anlardır.hatta abartıp yanında ilk küfrünü edersin.2005-2006 sezonundaki galatasaray erciyes maçında çirkin ön libero devran'ın elle çıkarttıığı topa hakem penaltı vermez..ama dakikalar sonra ümit karan bariz baş sokarak öyle bi gol atar ki kendini tutamazsın..''girdi mi orospuçocukları,attık lan işte götünüze girsin'' diye bağırırsın..babanda hiç kızmaz.oğluna hak verdiğini susarak gösterir.içinden belki de senin ettiklerinin fazlasını eder ama susar..babadır sonuçta..adı da metin'dir..ona da babası taçsız kral'ın adını vermiştir..o da babasından öğrenmiştir galatasaray'ı ve oğluna da öyle bi öğretmiştir ki..sana bakıp gurur duyar maç izlerken ama pek belli etmez.babadır dedik ya.
  • 56
    efendim oncelikle #428823 nolu entryden babamin nasil biri oldugunu az cok anlayabilirsiniz, buna ek olarak, annemle ve ortak bir arkadaslariyla neuchatel macina gidip kalabaliktan dolayi birbirlerini kaybedip annemle farkli tribunlerde mac izlemek, hakeme sinirlenip tam ayakkabisini firlatacakken dayimin son anda engel olmasi, fenerbahce-galatasaray macinda fenerbahce tribununde yaninda annem ve iki tane izbandut gibi arkadasi varken o izbandutlarin "sus ulan oldurteceksin bizi" soylemlerine karsin galatasaray diye bagirma gibi maceralari mevcuttur. *

    boyle bir babayla mac izlemek muthis bir seydir oncelikle. hicbir zaman oyle yaninda sigara icememe (zaten icmiyorum ama sorun olmazdi icseydim de), kufur edememe (zaten pek kufur etmem mac izlerken ama etseydim o da sorun olmazdi) gibi sorunlarim olmadi. beraber mac izlemek zulum olmanin tam tersine bizi cok daha fazla yakinlastirmistir.

    cok defa kavgaliyken galatasaray sayesinde baristigimizi hatirlarim. ılic'in gol attigi ve 2-1 yenildigimiz psv macindan once onunla 2-3 gundur konusmuyordum ama ılic'in golu sayesinde elini kaldirip da cak yaptigi zaman gozumu kirpmadan cakip sarilmistim. anelka zamaninda 4-0 yenildigimiz macta, mac icinde benim catacak bir seyler aramamdan dolayi, babamin bir sorusuna "ne bileyim ben yaa sus biraz" gibi bir tepki verip de mac sonrasi macin da uzuntusuyle sarilarak hungur hungur agladigimi da bilirim.

    babamla gencliginde her maca giderdik*, ilk 2 yasimdayken goturmus beni. ailecek gezmeye gidiyorken trafigin tikali olmasindan dolayi yolda "bosverin gezmeyi, bugun mac var maca gidelim"**** dedigini de, 5-4 biten kocaelispor macinda oglen 12:00'de stada girip o kadar saat bekledigimizi de, 5-0'lik chelsea macinda ben okuldayken okulu arayip bilet buldugunu soyleyip beni havalara ucurdugunu da, 2006'nin son macinda macin bitmesiyle ben stadda o evde tv basindayken telefonla arayip da 16 dakika boyunca yeter ulan bitmedi mi hala anasini sattigimin maci dedigimi de bilirim. artik yaslandigi ve milletin birbirine sirf tezahurat etmedigi icin kufur ettigi bir ortamdan haz almadigindan maclara gelmiyor babam. en son 5-1 biten sion macina gitmistik beraber numaraliya. fakat beni antrenmana goturup de antrenman bitiminde falco'yu bekleyip "falco please" deyip formami imzalatmasini hicbir zaman unutmayacagim.

    sirf babamin bana verdigi bu duyguyu verebilmek icin bir oglum olmasini cok isterim, cok mu bencilce dusunuyorum bilemiyorum acikcasi. galatasaray sozluk vesilesiyle bana galatasaray sevgisini tattirdigin icin tesekkur etmek istiyorum. seni cok seviyorum babacigim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın