• 52
    babanız takım tutmayan bir futbol aşığı ise değişik olabilir. başkanını ve teknik direktörünü sevdiği takım hangisiyse onu tutarak başlar sezona. dolayısıyla bir sezon beşiktaşlıyken öbür sezon bursasporlu olabilir. neyse ki babam şu aralar rijkaard sebebiyle galatasaray'lı. maçları beraber izlemek çok daha kolay.

    kendisinin tek tutmadığı takım fenerbahçe. yaklaşık 35 sene evvel falan fenerliymiş babam. fakat yönetimine hep isyandaymış. 2.ligde futbol oynarken arkadaşı olan bir futbolcuyu satın almış fener, sırf kendine gol attı diye. aylarca yedek klübesinde oturtup adamın kariyerini bitirmiş. babam da nefret etmiş fener'den ve o günden sonra hiç bir takkımı tutmamaya karar vermiş.

    bütün bunlar göz önüne alındığında kendisiyle maç izlemek acaip enteresan olabiliyor. süper tarafsız olduğu için bazen sizin de aldandığınız şeylere uyandırabiliyor sizi. enteresan adam benim babam.
  • 56
    efendim oncelikle #428823 nolu entryden babamin nasil biri oldugunu az cok anlayabilirsiniz, buna ek olarak, annemle ve ortak bir arkadaslariyla neuchatel macina gidip kalabaliktan dolayi birbirlerini kaybedip annemle farkli tribunlerde mac izlemek, hakeme sinirlenip tam ayakkabisini firlatacakken dayimin son anda engel olmasi, fenerbahce-galatasaray macinda fenerbahce tribununde yaninda annem ve iki tane izbandut gibi arkadasi varken o izbandutlarin "sus ulan oldurteceksin bizi" soylemlerine karsin galatasaray diye bagirma gibi maceralari mevcuttur. *

    boyle bir babayla mac izlemek muthis bir seydir oncelikle. hicbir zaman oyle yaninda sigara icememe (zaten icmiyorum ama sorun olmazdi icseydim de), kufur edememe (zaten pek kufur etmem mac izlerken ama etseydim o da sorun olmazdi) gibi sorunlarim olmadi. beraber mac izlemek zulum olmanin tam tersine bizi cok daha fazla yakinlastirmistir.

    cok defa kavgaliyken galatasaray sayesinde baristigimizi hatirlarim. ılic'in gol attigi ve 2-1 yenildigimiz psv macindan once onunla 2-3 gundur konusmuyordum ama ılic'in golu sayesinde elini kaldirip da cak yaptigi zaman gozumu kirpmadan cakip sarilmistim. anelka zamaninda 4-0 yenildigimiz macta, mac icinde benim catacak bir seyler aramamdan dolayi, babamin bir sorusuna "ne bileyim ben yaa sus biraz" gibi bir tepki verip de mac sonrasi macin da uzuntusuyle sarilarak hungur hungur agladigimi da bilirim.

    babamla gencliginde her maca giderdik*, ilk 2 yasimdayken goturmus beni. ailecek gezmeye gidiyorken trafigin tikali olmasindan dolayi yolda "bosverin gezmeyi, bugun mac var maca gidelim"**** dedigini de, 5-4 biten kocaelispor macinda oglen 12:00'de stada girip o kadar saat bekledigimizi de, 5-0'lik chelsea macinda ben okuldayken okulu arayip bilet buldugunu soyleyip beni havalara ucurdugunu da, 2006'nin son macinda macin bitmesiyle ben stadda o evde tv basindayken telefonla arayip da 16 dakika boyunca yeter ulan bitmedi mi hala anasini sattigimin maci dedigimi de bilirim. artik yaslandigi ve milletin birbirine sirf tezahurat etmedigi icin kufur ettigi bir ortamdan haz almadigindan maclara gelmiyor babam. en son 5-1 biten sion macina gitmistik beraber numaraliya. fakat beni antrenmana goturup de antrenman bitiminde falco'yu bekleyip "falco please" deyip formami imzalatmasini hicbir zaman unutmayacagim.

    sirf babamin bana verdigi bu duyguyu verebilmek icin bir oglum olmasini cok isterim, cok mu bencilce dusunuyorum bilemiyorum acikcasi. galatasaray sozluk vesilesiyle bana galatasaray sevgisini tattirdigin icin tesekkur etmek istiyorum. seni cok seviyorum babacigim.
  • 58
    dün maça gittik işte. 29 temmuz 2010 galatasaray ofk belgrad maçı, malum. orta merdivenlerin üst taraflarındayız. yanımda benim anım olmasını çok istediğim bir sahne vardı.

    ilk bakışta baba-kız olduğu anlaşılıyordu yanımdakilerin, kızın ilk maçı olduğunu da sonradan anladım "nasıl, sevdin mi?" sorularından. kız 9-10 yaşlarında ya var ya yok. pembe kemik bir gözlük takmış, kumral ve cır cır konuşmasından belli ki ukala bir kız çocuğu. kısaca beni bilen azıcık tahmin eder ki aynı benim küçüklüğüm, pembe gözlüğüm bile vardı lan. bir de bu sene pembe* forma çıkmış şansına, eminim çok beğenmiştir. hemen almışlar, babasının bejinin yanında izledi bütün maçı.

    babam dünyanın en iyi babası ve insanıdır, aramız çok iyidir falan ama futbol sevmez. bildiğin sevmez, hatta nefret eder. sporun her türlüsüyle haşır neşirdir, beni de bulaştırmıştır çoğuna, ama futbol dedin mi burun kıvırır. geçen sene bu aralar barfly beni maça götürene kadar dünyanın en tırt galatasaraylısıydım. daha doğrusu tam tipik kız takım tutması: şampiyon olunca forma giyip gezmek, bazen erkek arkadaşla maç izlemek, teknik direktörün sadece soyadını ezberlemek, ama sorsan ilk 11'i sayamamak.

    geçmişimden utanmıyorum lan. bugünkü yarı-holiganın yakın geçmişinde bir futbol moronu yatıyor. tek nedeni de babam. benim gibi erkek arkadaşı tarafından tribünle tanıştırılmayanlar, dünkü kız gibi babası tarafından getirilenler işte. daha önce de söylemiştim, herkese babadan geçen futbol sevgisi ve çoğunluğun yine babadan miras aldığı galatasaray aşkı bende yıllarca eksik kaldı. laf olsun diye götürüldüğüm bir maça kadar. pek çok dezavantajı da var, insan 6-7 yaşından beri futbol seviyorsa, erkek çocuğu hafızası demeli buna zaten, pek çok şeyi ezbere biliyor. ama benim gibi 20 yaşında geriden yakalamaya çalışıyorsa, hayatında ders çalışmamış adama oturup sayfalarca yazı okutuyor, bir ton belgesel, youtube videosu izletiyor. insanların bire bir hatırladığı anları ben gece gece oturup izleyip aynı duyguları yakalamaya çalıştım.

    ben ki babamı dünyadaki başka hiç bir şeye değişmem, yanımdaki baba-kızı resmen kıskandım. o kız; ki göz ucuyla bana bakıp ben elimi kaldırıyorsam kaldırıyor, topu takip etmek için ne tarafa eğilsem o da eğiliyordu, yani boş değil, kovalayacak bu işleri özenmesinden belli; 10 yıl sonra "ilk kez maça 2010'da gittim, o zamandan beri tribündeyim" diyebilecek. kendi tribün grubunu oluşturana kadar babasıyla gidip gelebilecek. her sene forma almak için para biriktirmesi gerekmeyecek, babası kendine alırken ona da alacak zaten.

    hagi galatasaray'dayken ben onun yaşlarındaydım. ama hagi'yi hayal meyal hatırlıyorum. o ise kewell'ı izlemiş olacak.

    babayla maç izlemek nasıl bir şey bilmiyorum ama izleyememek böyle işte. en son yüz yıl önce arkadaş ortamında birazcık futbola maruz kalmış biri olarak ne zaman galatasaray maçı açsam "rijkaard galatasaray'a mı transfer oldu? bıyığı nerede onun, kesmiş mi bıyığı vardı, bıyık?" demek dışında bir yorum yapmıyor zira.

    he baba he, rijkaard transfer oldu. hee, bıyık.
  • 59
    futboldan nefret eden babam muhalalefet olsun diye galatasaray yenildiğinde hep dalga geçer. hep özenirim babasından galatasaray sevgisi alanlara, böyle bir babanın böyle bir kızı olması herkesi şaşırtıyor zaten.29 temmuz 2010 galatasaray ofk belgrad macının ikinci yarısında canı sıkılmış yanıma geldi izliyoruz beraber 1-0 galipken şimdi yicek gaassaray görürsün dedi 2. yi atıp rahatladık ama kapamadı o şom ağzını 2-1 oldu sonra yine yicekler bak haha diye diye 2-2 bitittirdi maçı. o gelmeden ne pozisyonlar buluyoduk uğursuz mudur nedir izlemeye başladı takım bozuldu. babamın galatasaraylı akrabalarla izlediği son lig maçı tarihi 6 kasım 2002 onda da 5-6 tane atar size fener diyerek delirtmişti adamları. bir daha tövbe ettiler zaten babamla maç izlemeye.
  • 60
    televizyon aracılığıyla gerçekleşen olaydır. fanatik, hatta hasta trabzonsporlu babam ve abim, diğer hasta fenerbahçeli abim ve ben 7 yaşında galatasaylı olmuş bir çocuk. babamı kaybettiğimde 13 yaşındaydım. kimse kusura bakmasın ama babam yaşasa galatasarayı bile bırakırdım, bırakamasam bile gizli gizli tutardım. tabi babam benden böyle bir şey istemezdi. bunu söylememin nedeni, babayla maç izlemek iyidir iyi.
  • 61
    benim babam büyük galatasaraylı’lardandır. hem yaş olarak hem de sevgi olarak.

    ama ben kendimi bildim bileli "artık top oynamayı bırak " der, ki ben daha 7-8 yaşlarındaydım bunu söylemeye başladığında. 5 yaşından beri top oynadığım düşünülürse işi biliyormuş aslında, "captano'yu top oynamaktan kurtarayım" diye düşünmüş sanırım. geldim 43 yaşıma hala top oynuyorum. klasik, baba sözü dinlemeyen erkek evlat modeli.

    lisanslı top oynamaya başladığım ilk zamanlarda benim her maçıma gelirdi. o zamanlar arabamız yok ki zaten çok az araba var türkiye’de şimdikine kıyasla, arabası olan "zengin" diye niteleniyor, o zamanlar. istanbul'u bilenler için söylüyorum, fındıkzade'de oturuyoruz maçı veriyorlar anadoluhisarı'na. takım minibüsüyle gidiyoruz, bir bakıyorum peder tribünde. o kadar yolu, otobüs-vapur-otobüs yaparak gelmiş. en az 3 saatlik yol. hoca maçtan sonra takım minibüsüne davet ediyor da dönüş eziyetinden kurtuluyor peder.
    ama maçtan sonra evde yine "sen artık futbolu bırak" diyor. gerçi çamurlu eşofmaları eve getirdiğimde annem “bu ne bunlar, artık yeter yıkamıycam” dediğinde de “futbolcu olacak çocuk, yıka bir şey olmaz” da diyor anneme.

    şimdilerde halı sahaya gittiğim günlerde evi arar da "capo maçta" derse hatun, "kızım söyle de artık bıraksın futbolu" diyor. istikrarlı adam.

    bir de "artık maçlara gitmeyi bırak" klişesi vardır pederin. yine ben kendimi bildim bileli maçlara giderim ki, küçükken hep onunla beraber giderdik. öyle bir galatasaraylı’dır ki, askeri lisede okurken maçtan sonra resmi kıyafetle sahaya dalıp metin oktay'ı omuzlarına alacak kadar. sonra "artık bırak maça gitmeyi".

    metin oktay'ı çalıştığı kimsesiz çocuklar yurduna getirtip, onlara hediyeler verdirten ve bir galatasaraylı olarak en çok gurur duyduğum fotoğrafın http://1.bp.blogspot.com/...o%26metin+oktay1.jpg çekilmesini ve
    http://captano.blogspot.com/...-fotografn-yazs.html yazıda geçen "metin nerde oğlum" , "metin napar oğlum" sorularını soran adamdır.

    her maç günü arar, genelde sokakta olduğum saati denk getirir. seviyor sokağı, hacı olduğu için içmiyor ama orada bulunmayı seviyor. yine klasik, "artık gitme maça, bak kocaman adam oldun, boyun kadar kızın var" , "sigara içme" , “içkiyi çok içme, abartma" , "fazla yorulma" nasihatlerini veriyor.
    neyse, ben de artık alıştığım içim mavra oluyor.

    ama asıl bomba sonradan oluyor. bazen bir arkadaş diyor ki, "capo abi fazla bilet var, var mı gelecek biri?" aklıma hemen peder gelir, ararım, maça 1 saat falan kala. "gelirim gelirim" der heyecanla. bir bakarız 40-45 dakikada sokağa girer. "hani, bana maça gitmeyi bırak diyorsun, sen koşa koşa geliyorsun" derim. kahkahalar atar, başka da bir şey demez.

    son bombası da güzel. bu sezon eski açık için kız kardeşim de kombine aldı.
    pederle kardeşim arasında şöyle bir dialog geçmiş :

    p: teşekkür ederim ablacım
    k: neden?
    p: kombine almışsın ya.
    k: e, aldım da sen niye teşekkür ediyorsun?
    p: sen gelmezsin maçlara ya, ben giderim.

    allah uzun ömürler versin, 67 yaşında, ama benim gibi değil, taş gibidir maşallah peder.

    http://captano.blogspot.com/...aptanonun-babas.html
  • 64
    küfür edince tepki görmektir.(bkz: kendi ediyor ama)(bkz: hakediyorlar)
    rahat rahat bağırıp çağıramamaktır.
    karşı takım gol atıp kendini yerden yere vurunca sana ne oluyor ya'lara maruz kalmaktır.
    çıkar şu formayıdır.(bkz: yenilince)
    yeri gelip kavga etmektir.
    yenince birlikte sevinç gözyaşı dökmektir.
    anneyle maç izlemekten daha iyidir.
    maç sonrası baba ben yarın okula gitmiycem yenildik evde yas tutucam diyince git yat çabuk lafını duymaktır.(bkz: okuldan kaçmak)
    çekirdek çitleyememektir.(bkz: genelleme söz konusu değil)
  • 67
    galatasaray yenilince, galatasaray futbol takımı muamelesi görmektir, evet evet baba resmen sanki golleri siz yiyorsunuz, topu siz kaybediyorsunuz gibi size tepki verebilir:

    - ya kızım şu takımın nesini tutuyorsun anlamıyorum, hoca değil bu be!!!

    - ya ben anlamıyorum gidip bu takımın maçlarına kombine alıyorsunuz, seneye kombine filan almak yok!!

    hayır ben kime saracağım acaba takımım yenilince?

    he takım iyi ise zevkli geçer bu olay, orası ayrı.
  • 69
    eğer baba klasik kendi takımına giydiren fenerli modeli ise daha sinir bozucu olabilir. maçtan önce gazı verir "rahat alırsınız" diye, kendisi rahattır çünkü. dakikalar geçip stres arttıkça yavan espriler gelir, hele bir de gol yenmişse "üzme kendini şu milyarlık eşşekler için" gibisinden yorumlar başlar. fakat kendi takımının maçını izlerken aynı rahatlığın yerinde yeller eser haliyle. fener kaybedince klasik "ben de çok sevindim, vallaha bak, keşke 5 tane yeselerdi de şu x iti s.. olup gitseydi" gelir.
  • 71
    zaman geçtikçe değerini daha çok anlıyorum. bundan 3-4 sene önce babamla maç izlerken babam "bu adamlar hocayı göndermek için oynamıyor" dediğinde "yok baba olur mu öyle şey?" diyordum. "bu servet kendini takımdan büyük görüyor" dediğinde "baba adam takımın en önemli defansı, sen de taktın şu adama" diyordum. "bu abilik meselesi takıma zarar veriyor" dediğinde "e baba işte ne güzel maaşlar ödenmediğinde yardımcı oluyorlar" diyordum. bugün ben dahil herkesin aynı şeyleri söylediğini gördükçe o günleri hatırlayıp bir tuhaf oluyorum.

    bir de şey var; eskiden takım son dakikalara yenik girdiğinde hep kendisinden "topu ileri şişirmeyin" lafını duyardım. farkettim de son 1,5 senedir bu konuda tek kelime duymadım.
  • 72
    fanatik galatasaraylı bir babanın evladı olarak kendimi bildim bileli bu şahane eylemi yapmışımdır. ama stadyumda babamla beraber gittiğimiz ilk maç 12 ağustos 2005 ankaragücü-galatasaray maçı idi. yaz tatili olması sebebiyle "biletler benden babacığım bu ayki kredi * ile alacağım." demiştim.

    kolay değil, ilk kez tuttuğum takımın maçına gideceğim. günler öncesinden aldımkale arkası biletleri dost kitabevi'nden. saatler öncesinden gittik stada babamla. kale arkası olmasına rağmen kadın-erkek sayısı eşit denecek düzeydeydi. marşlar, tezahüratlar... galatasaray hiç de fena oynamıyor, gol yollarını iyiden iyiye zorluyordu.

    maçın son dakikalarında ümit karan attığı golle bizi sevince boğdu. birbirini tanıyan, tanımayan herkes birbirine sarılıyor... babamla biz de havalara uçuyoruz. o sıralar babam sigarayı bırakma çabalarında ama sigara içen taraftarlar coşup birer sevinç sigarası yakınca canım babamın da canı çekmiş olacak yanımızdaki bayandan bir tane sigara rica etti. kadın o sevinçle o heyecanla babama sigara paketini vermiş. adamcağız istemeden o hanımın paketini almış bulundu çünkü o sevinç buhranında ve maçın son dakikası olması sebebiyle bu hanım ortadan kaybolmuştu.

    babam 2 yıl daha sigara içti ve çok şükür 2 sene sonra tamamen bıraktı.
  • 75
    eğer bir kadınsanız , ve erkek kardeşinizden daha çok ilgileniyorsanız futbolla , inanılmaz keyiflidir. 15 yaşınızda sizi elinizden tutup uefa maçlarına bile götürmüş olabilir bu baba. başka baba olsa " otur oturduğun yerde, kız kısmısı futbolla ilgilenmez " diye höt zöt edip , muhtemelen yerinizden kıpırdatmayacaktır. galatasarayımı bu kadar çok seviyorsam , babamdan miras kalmıştır.
    bütün gün eşşek gibi çalışıp , borç içinde yüzen babacığımın gözleri bir tek cimbomum maç kazandığında gülerdi. çocuk aklımla bile hissederdim bunu. sarılıverirdi televizyonun başında bana. omuzlarımdan tutup sallardı. arada sinirlenirdi , bende saki çok anlıyormuş gibi destek verirdim. sorular sormama hiç kızmazdı. keyifle anlatırdı. babayla maç izlemek keyiflidir vesselam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın