61
benim babam büyük galatasaraylı’lardandır. hem yaş olarak hem de sevgi olarak.
ama ben kendimi bildim bileli "artık top oynamayı bırak " der, ki ben daha 7-8 yaşlarındaydım bunu söylemeye başladığında. 5 yaşından beri top oynadığım düşünülürse işi biliyormuş aslında, "captano'yu top oynamaktan kurtarayım" diye düşünmüş sanırım. geldim 43 yaşıma hala top oynuyorum. klasik, baba sözü dinlemeyen erkek evlat modeli.
lisanslı top oynamaya başladığım ilk zamanlarda benim her maçıma gelirdi. o zamanlar arabamız yok ki zaten çok az araba var türkiye’de şimdikine kıyasla, arabası olan "zengin" diye niteleniyor, o zamanlar. istanbul'u bilenler için söylüyorum, fındıkzade'de oturuyoruz maçı veriyorlar anadoluhisarı'na. takım minibüsüyle gidiyoruz, bir bakıyorum peder tribünde. o kadar yolu, otobüs-vapur-otobüs yaparak gelmiş. en az 3 saatlik yol. hoca maçtan sonra takım minibüsüne davet ediyor da dönüş eziyetinden kurtuluyor peder.
ama maçtan sonra evde yine "sen artık futbolu bırak" diyor. gerçi çamurlu eşofmaları eve getirdiğimde annem “bu ne bunlar, artık yeter yıkamıycam” dediğinde de “futbolcu olacak çocuk, yıka bir şey olmaz” da diyor anneme.
şimdilerde halı sahaya gittiğim günlerde evi arar da "capo maçta" derse hatun, "kızım söyle de artık bıraksın futbolu" diyor. istikrarlı adam.
bir de "artık maçlara gitmeyi bırak" klişesi vardır pederin. yine ben kendimi bildim bileli maçlara giderim ki, küçükken hep onunla beraber giderdik. öyle bir galatasaraylı’dır ki, askeri lisede okurken maçtan sonra resmi kıyafetle sahaya dalıp metin oktay'ı omuzlarına alacak kadar. sonra "artık bırak maça gitmeyi".
metin oktay'ı çalıştığı kimsesiz çocuklar yurduna getirtip, onlara hediyeler verdirten ve bir galatasaraylı olarak en çok gurur duyduğum fotoğrafın http://1.bp.blogspot.com/...o%26metin+oktay1.jpg çekilmesini ve
http://captano.blogspot.com/...-fotografn-yazs.html yazıda geçen "metin nerde oğlum" , "metin napar oğlum" sorularını soran adamdır.
her maç günü arar, genelde sokakta olduğum saati denk getirir. seviyor sokağı, hacı olduğu için içmiyor ama orada bulunmayı seviyor. yine klasik, "artık gitme maça, bak kocaman adam oldun, boyun kadar kızın var" , "sigara içme" , “içkiyi çok içme, abartma" , "fazla yorulma" nasihatlerini veriyor.
neyse, ben de artık alıştığım içim mavra oluyor.
ama asıl bomba sonradan oluyor. bazen bir arkadaş diyor ki, "capo abi fazla bilet var, var mı gelecek biri?" aklıma hemen peder gelir, ararım, maça 1 saat falan kala. "gelirim gelirim" der heyecanla. bir bakarız 40-45 dakikada sokağa girer. "hani, bana maça gitmeyi bırak diyorsun, sen koşa koşa geliyorsun" derim. kahkahalar atar, başka da bir şey demez.
son bombası da güzel. bu sezon eski açık için kız kardeşim de kombine aldı.
pederle kardeşim arasında şöyle bir dialog geçmiş :
p: teşekkür ederim ablacım
k: neden?
p: kombine almışsın ya.
k: e, aldım da sen niye teşekkür ediyorsun?
p: sen gelmezsin maçlara ya, ben giderim.
allah uzun ömürler versin, 67 yaşında, ama benim gibi değil, taş gibidir maşallah peder.
http://captano.blogspot.com/...aptanonun-babas.html
ama ben kendimi bildim bileli "artık top oynamayı bırak " der, ki ben daha 7-8 yaşlarındaydım bunu söylemeye başladığında. 5 yaşından beri top oynadığım düşünülürse işi biliyormuş aslında, "captano'yu top oynamaktan kurtarayım" diye düşünmüş sanırım. geldim 43 yaşıma hala top oynuyorum. klasik, baba sözü dinlemeyen erkek evlat modeli.
lisanslı top oynamaya başladığım ilk zamanlarda benim her maçıma gelirdi. o zamanlar arabamız yok ki zaten çok az araba var türkiye’de şimdikine kıyasla, arabası olan "zengin" diye niteleniyor, o zamanlar. istanbul'u bilenler için söylüyorum, fındıkzade'de oturuyoruz maçı veriyorlar anadoluhisarı'na. takım minibüsüyle gidiyoruz, bir bakıyorum peder tribünde. o kadar yolu, otobüs-vapur-otobüs yaparak gelmiş. en az 3 saatlik yol. hoca maçtan sonra takım minibüsüne davet ediyor da dönüş eziyetinden kurtuluyor peder.
ama maçtan sonra evde yine "sen artık futbolu bırak" diyor. gerçi çamurlu eşofmaları eve getirdiğimde annem “bu ne bunlar, artık yeter yıkamıycam” dediğinde de “futbolcu olacak çocuk, yıka bir şey olmaz” da diyor anneme.
şimdilerde halı sahaya gittiğim günlerde evi arar da "capo maçta" derse hatun, "kızım söyle de artık bıraksın futbolu" diyor. istikrarlı adam.
bir de "artık maçlara gitmeyi bırak" klişesi vardır pederin. yine ben kendimi bildim bileli maçlara giderim ki, küçükken hep onunla beraber giderdik. öyle bir galatasaraylı’dır ki, askeri lisede okurken maçtan sonra resmi kıyafetle sahaya dalıp metin oktay'ı omuzlarına alacak kadar. sonra "artık bırak maça gitmeyi".
metin oktay'ı çalıştığı kimsesiz çocuklar yurduna getirtip, onlara hediyeler verdirten ve bir galatasaraylı olarak en çok gurur duyduğum fotoğrafın http://1.bp.blogspot.com/...o%26metin+oktay1.jpg çekilmesini ve
http://captano.blogspot.com/...-fotografn-yazs.html yazıda geçen "metin nerde oğlum" , "metin napar oğlum" sorularını soran adamdır.
her maç günü arar, genelde sokakta olduğum saati denk getirir. seviyor sokağı, hacı olduğu için içmiyor ama orada bulunmayı seviyor. yine klasik, "artık gitme maça, bak kocaman adam oldun, boyun kadar kızın var" , "sigara içme" , “içkiyi çok içme, abartma" , "fazla yorulma" nasihatlerini veriyor.
neyse, ben de artık alıştığım içim mavra oluyor.
ama asıl bomba sonradan oluyor. bazen bir arkadaş diyor ki, "capo abi fazla bilet var, var mı gelecek biri?" aklıma hemen peder gelir, ararım, maça 1 saat falan kala. "gelirim gelirim" der heyecanla. bir bakarız 40-45 dakikada sokağa girer. "hani, bana maça gitmeyi bırak diyorsun, sen koşa koşa geliyorsun" derim. kahkahalar atar, başka da bir şey demez.
son bombası da güzel. bu sezon eski açık için kız kardeşim de kombine aldı.
pederle kardeşim arasında şöyle bir dialog geçmiş :
p: teşekkür ederim ablacım
k: neden?
p: kombine almışsın ya.
k: e, aldım da sen niye teşekkür ediyorsun?
p: sen gelmezsin maçlara ya, ben giderim.
allah uzun ömürler versin, 67 yaşında, ama benim gibi değil, taş gibidir maşallah peder.
http://captano.blogspot.com/...aptanonun-babas.html