• 27
    galatasaraylılığının yanı sıra doğduğu semtin takımının istanbul 1. amatör kümede başkanlığı yapmakta olan babamla emre çolak dialoğumuz;

    baba- bu emre var ya tam amatör küme topçusu. yıllardır bulamadık bunun gibi birini. böle eli belinde bir sağa çekecek bir sola..

    geliyoruz- ancak amatör kümede oynar zaten bu haliyle

    baba- gerçi çok döverim bunu bizim takımda olsa. *
  • 30
    2002 dünya kupası oynanıyor, sıradaki maç japonya maçı. babam o gün çalışıyor ve beni de yanında götürüyor, hayatımda ilk defa dev ekranda maç izleyeceğim onun iş yerinde. gidiyoruz konferans salonuna ekran o kadar büyük ki, önce çok şaşırıyorum sonra da epey seviniyorum. neticede ilk defa bu denli büyük ekran görmek falan daha o yaşta çok güzel geliyor.

    neyse işte maç başladıktan sonra herkes oturmuş, gol oluyor ben ayağa zıplıyorum "gol baba gol" diye ve babamdan o aşırı soğuk tepkiyi alıyorum "abartmadan sevin, bak herkes oturmuş alkışlıyor sen de öyle yap." şaşırıyorum, maç lan bu insan ayağa da kalkar, bağırır da. "ama" diyorum "baba ümit davala gol attı baksana ya çok güzel değil mi galatasaraylı o da." hiçbir şey demeden yerine oturuyor sonra babam.

    özetle; futbolla hiç ilgisi yoktur babamın. hala ara ara "o uzun saçlı esmer kıvrak çocuk hala oynuyor mu?" der ronaldinho'yu kastederek, o kadar.
  • 31
    işin aslı; şüphesiz ki baba ile yapılan herşey gibi özel olan, günü gelip de bu dünyadan göçtüğü zaman belki de yana yakıla özlenecek olan faaliyet. ancak ömür törpüsü haline getiren bir dolu durum vardır. futbola ve taraftarlığa bakış açısından kaynaklanan farklılıklar özellikle bir derbiyi beraber izlemeyi imkansız kılmaktadır. bunun sebebi küfür etme ihtiyacından ziyade o heyecanı yaşama, içimden geldiği gibi davranabilme ihtiyacıdır. 50 yaşını devirmiş, sorumsuz bir evlat sahibi, üzerine de yine aynı sorumsuz evladı yüzünden erkenden emekli olup buhranlardan buhranlara sürüklenen bir adamın o sorumsuz oğluyla birlikte her hafta sonu günde 5-6 saat yan yana oturması zaten yorucu bir süreçtir. var olan vicdan azabı adamın ensesine daha da bir yapışır, ne izlenen maçtan tad alınır, ne de adamla iki kelime konuşmaya yüzün vardır...

    günler, haftalar, ömürler geçer gider..
  • 32
    maçtan hiçbir şey anlamamaya sebep olandır.

    sen maç izlemeye çalışırken telefonu kurcalar "şu nasıl olacak?", "bu ne işe yarıyor?", "şunu ayarlar mısın?" gibi sorularla gelir. telefonla işi bittiğinde "kediyi tarasana" "bak nasıl uyuyor, üşümesin ört üstünü" der. onunla da işi bittiğinde "gözlüğüm nerede benim" diye aranır. sonra anneye laf yetiştirir. tabi bu arada anne de boş durmaz "kaç dakika kaldı", "bitmedi mi hala", "end of time bana bir bardak çay daha koysana" - sen koyup getirdiğinde çayı - "ocağı söndürdün mü, söndür söndür içmicem başka" der. sonra babadan meyve soymasını ister.

    ikinci yarının ortasına kadar evde bir hareket, bir sohbet muhabbet. ikinci yarının ortasına iyice sıkılan anne diğer odadaki televizyonda dizi mizi izlemeye başlar.
    baba da uyur televizyonun karşısında. böylece maçın son 20 dakikası huzurla izlenebilir.

    ben mi? ben şimdi dünkü maçın* en azından geniş özetini aramaktayım, belki ofiste izleyecek vaktim olur.
  • 33
    (bkz: 21 şubat 2015 sivasspor galatasaray maçı)

    durum 1-1 olunca; amk ortam zaten gergin.. lig tv spikerleride taraflı birde o hakem hiçten gol yedirtince bize benim sinirlerim, hatta tansiyonum felan firladı.. sigarayı bıraktım canım birtane yakıp içmek istedi o an neyse.

    peder oturuyor yanımda.. uzakta ablam var.. 2 tane veledi var birde.. oradan oraya koşuyorlar. bazen televizyonun önünde durup seyrediyorlar bende refleksle seyrediyorum artık.. sağa sola kafamı uzatarak.

    peder; aslan sivas hadi birtane daha
    ben; içimden ananı s....m hakem o.ç sivas.
    ablam; susun çocuklar gol oldu..
    ben; bir susun ya...

    ortam iyice gerginleşti.. ben artık sinirlenmeye başladım hakem iyice sinirlendirdi, bir yandan babamda zivanadan çıktı.

    peder; sivasta iyi geliyor.. hadi lan atın şunlara....

    o arada biz 2. golu bulduk

    ben: aha döşedik boruyu, aslanım benim gibi laflar etmeye başladım.. stress azaldı bende rahatladım biraz..
    peder sivasa sayıyor.. sergeni görünce teknik direktör olduğunu daha berbat sinirlendi.. " bu at hırsızını kim getirmiş " gibi laflar eşliğinde maç başladı.. uzun sürmedi lig tv spikerleri gibi pederde sustu.. 3.golü takınca herkes kalkıp gitti.. çocuk yok.. futboldan anlamayan abla yok.. sivası destekleyen peder yok.. hatta peder montunu giyip gitti evden.

    bir daha ki maç erciyessporla.. peder kesin erciyesi tutacak.
  • 35
    eger babam sözlükten haberdar olsa ve internet ile iliskisi ileri düzeyse olsa, bu basliga ogul ile maç izlemek olarak bir yönlendirme yapar ve altina "bir daha vallahi tövbe" yazardi. dün uzun bir aradan sonra babamla maç izledik ve adama yine illallah dedirttim. hakkini helal et babam, idare ediver..

    bir daha uzun bir süre bir gs maçinda yanyana gelmeyiz sanirim. evde olsa bile, evde yokmus taklidi yapar, eminim.

    ulan gassaray..
  • 37
    dün maç başlamak üzereyken kardeşimle konuşuyorduk salonda, yanımızda babam da var. şampiyonlar ligi müziği çalmaya başladığı an sude dedim bir dakika susar mısın ben yıllardır bu müziği duymayı bekliyorum, tabi orda yıllardır kelimesi bir mübalağa ne kadar özlediğimi belirtmek için. sonra babam bunu duyunca baktı ve dedi ki:

    - fenerli fenerli konuşma oğlum *
  • 38
    özlediğim olgu. kendisi koyu bir fenerbahçeliydi, beni kızdırmaktan da büyük keyif alıyordu. izlediğimiz her galatasaray fenerbahçe maçında ya da avrupa maçında galatasaray hakkında laf söyler ben de kasıtlı olduğunu bilmeme rağmen dayanamaz sinirlenirdim. insan bazı şeylerin değerini kaybedince anlıyor.

    başlığı görünce hüzünlendim, huzur içinde yat baba, eğer bir cennet varsa umarım oradasındır ve mutlusundur.
  • 40
    baba-oğul, yediğimiz 2. golden sonra yaşadığımız büyük öfke patlamasını dindirmek amacıyla bizim maçı* kapatıp aynı anda oynanan milan atalanta maçını izleme kararı aldık. maç son sürat devam ederken ekrana gattuso geldi ve babamla aramızda şu diyalog gelişti:

    babam: bildin mi bunu? gattuso!
    ben: ...
    babam: ne futbolcuydu yav...
    ben: (?!)
    babam: 8 numara giyerdi...
    ben: hmm... kavgacı bir tipti sanki?
    babam: tabii tabii... çok deliydi...
    ben: hmm...

    artık bir noktada "sevgili babacığım, gattuso 1978 yılında italya'nın güneyindeki calabro kentinde, bir oduncunun oğlu olarak dünyaya gelir..." diye sohbete girmek geldi içimden ama adamcağızın yaşadığı hazzı mahvetmek istemedim. (hem sinan gümüş'ün sol kulağı da biraz rahat etsindi...)

    bu da böyle bir anımız oldu.
  • 41
    sizleri bilmem ama 30 senelik ömrümde bir kere dahi babamın galatasaray'ı eleştirmediği maç olmadı :) kendisiyle maç esnasında çok didişiriz ama her maçı izlemeyi de iple çekeriz. fener maçlarında yaratıcı küfürler ve totemleri videoya çekmek lazım ahahahahah. allah herkesin babasına uzun ömürler versin :) beni jardel'in madrid'e attığı 3. golden sonra kahvede havaya fırlattığında neredeyse tavana değiyordum :) şimdi barca madrid maçlarında düşman olup galatasaray maçlarında sevdamızı paylaşıyoruz.
  • 42
    stadda izlemek vs evde izlemek durumu söz konusu benim için. kısa bir bilgi amaçlı babam lise döneminde hopada futbol oynamaktadır,mevkii forvet. baya yetenekliymiş öyle ki özkan sümer kendisini trabzonspor'a katmak için izlemeye gelmiş ve dedemden babamı transfer etmek için izin istemiş. dedem babam için "okul okuyacak" deyip futbolcu olmasına izin vermemiş. bu olay hala ailemizde konuşulur, babam futbolcu olsaydı ne olurdu hayallleri kurulur. neyse buraları geçelim.

    ilk maçıma gitmeye 2001 yılında babamın vesilesiyle galatasaray göztepe maçıyla başladım. o günden sonra hem sami yen de hem arena'da defalarca birlikte maça gittik, hatta abarttık bazen 2.lig 3.lig takımlarının maçlarına bile gittik. hepsi inanılmaz keyifliydi maç öncesi biralar,rakılar ve eskiye dair sohbetler maç çıkışları eve gidip maç hakkında kritik yapmalar vs. fakat evde ekran karşısında içinden adeta bir canavar çıkıyor. hiç bir futbolcumuzu beğenmiyor. hatta beğenmediği oyuncular sözlükde entry halinde olsa idi seri ofsaytlanırdı diye düşünüyorum*.sahada ki her futbolcuyu kendi döneminde ki şartlarla kıyaslıyor örneğin en meşhur cümleleri " bizim dönemimizde zeminler topraktı,zımpara gibiydi"dir. sneijder hatırlayamadığım bir maçta milimetrik bir pas vermişdir babam hemen lafı yapıştırıp"gel o pası toprak sahada atda göreyim" demiştir. beni en dumurlardan dumura uğratan anımız ise evde (bkz: 26 şubat 2009 galatasaray bordeaux maçı) izlenmektedir. kewell malum o füzeyi göndermiş, baba oğul sevinç çığlıkları atmaktayız. sevinçten yaklaşık 45 saniye sonra "bizim zamanımızda top su alıp şişerdi. biz bu şutları taş gibi toplara vurarak atıyorduk" dedi. tabi bu kardeşiniz o an mavi ekran verdi. sözün özü gülü seven dikenine katlanır babamızdan bize kalan miras galatasaray olunca bazen sevinç bazen keder(mavi ekran)...
  • 43
    babam ile ailevi nedenlerden dolayı kardeşler olarak konuşmuyorduk. babam gittiği yerden geri gelmişti. ben hala kendisine kızgındım ve konuşmuyordum. 2 mart 2000 borussia dortmund galatasaray maçını izlemek için kahveye gitmiştim. millet sandalyelere kurulduğu için arkalarda ayakta kalmıştım. babam ön tarafta köşede bir yerde hafif yüzü bana doğru dönük oturuyordu. attığımız gollerden sonra dönüp bana bakıyordu. göz göze geliyorduk. babamla aynı yerde izlediğimiz son maç buydu. sonra yine gitti, geldi... sonra kanser olduğunu öğrendik. bütün kardeşler barıştı ve en küçük olarak en son ben barıştım. tabii bir daha hiç beraber maç izleyemedik. çocukluğumda evimizde çok avrupa kupası zaferi izledik. o yüzden babanızla maç izlemenin kıymetini bilin...
  • 44
    benim için ilginç olanlardan biri; ikinci feldkamp döneminde türkiye kupası çeyrek final rövanşında 27 şubat 2008 galatasaray fenerbahçe maçını izlememiz oldu, hani şu volkan'ın lincoln'ü kovaladığı, fenerin 9 kişi kaldığı, ümit karan'ın sok dakika golü ile tur atladığımız karşılaşma.
    hiç unutmam ümit'in son dakika golüyle o zamanlar 60'ına merdiven dayayan babam elinde sigarasıyla hep beraber havaya sıçramıştık. artık nasıl zıpladıysak bizim evin tavanında babamın sigarısının ucunun izi kaldı, nohut büyüklüğünde bir siyahlık, birkaç yıl öyle kalmıştı, o ara gördükçe aklımda o eğlenceli sahne canlanırdı hep.
    hey gidi yıllar..
  • 45
    hemen hemen her maç babamla yaptığımız aktivitedir. lezzeti, tadı bir başkadır. babam fanatik beşiktaşlıdır. ama benim galatasaraylılığım daha baskın olduğundan veya bana kıyamadığından mıdır bilemiyorum. her galatasaray maçında galatasaray kazansın ister, benle birlikte galatasaray maçlarını izler. hatta hagi varken mesela hep derdi, ''hagi'nin oyununu izlemeyi seviyorum ben. diğer takımlardaki oyuncular onun oyunu gibi çıkaramıyorlar.'' diye. geçen sene de ''gomis için izliyorum maçları. çok kral topçu.'' diyordu. hatta ''bu sene neden sattınız oğlum onu?'' demişliği bile var. bazı maçlarda benden daha cevval galatasaraylı olabiliyor, özellikle avrupa kupaları maçlarında. kısacası babalarımız, onlar iyi ki var. iyi ki onlarla keyifle maç izleyebiliyoruz. :)
  • 47
    yılda 2 kere gerçekleşen olaydır.

    galatasaray - trabzonspor maçlarını izleriz. deplasman maçlarından sonra babam benimle uğraşır, iç saha maçından sonra ben babamla uğraşırım. tatlı tatlı atışmalarımız olur. kendisi fanatik değildir sırf bana gıcıklık olsun diye takım tutuyor sanırım.*

    tabi son zamanlarda fenerbahçe maçlarını açıp kahkahalar ile birlikte izlemenin keyfi çoğu şeyde yoktur.

    kuşların yenilgisi sonrası bazen uçak kuşlar martılar şarkısını mırıldanırız :)

    https://www.youtube.com/watch?v=MR9ru2L2ND0
  • 50
    (bkz: özlenendir)
    kendisi fanatik bir galatasaray'lıydı, hiç bir maçını kaçırmaz illa da benimle izlemek isterdi. her maç haftası hanımı çocukları alır onlara giderdik, sadece maçta değil yemek, çay, torun tombalak, gırgır şamata, maç günlerini tam bir eğlenceye çevirirdik.

    şirket ortasında beni de ağlattınız sizlerinde alacağı olsun...
    ocak ayında vefatının ikici yılı olacak, çok özledim be sözlük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın