• 70
    içimde en çok kalan şeylerden birisidir.

    rahmetli babam futbol maçı izlemeyi sevmezdi.

    ama o güzel adam sırf ben prekaziyi, tanjuyu renkli izlemek istiyorum diye kahvedeki renkli televizyonu eve çıkarırdı.
    televiyon dediysem şimdiki gibi hafif led televizyonlardan değil. eski kocaman, ağır tüplü televizyonlardandı. o hafif yaşlanmış haliyle sırtlar getirirdi. babamla aramda 48 yaş vardı. ben televizyon istediğim zamanlarda yaklaşık 54 55 yaşlarındaydı yani.

    başka bir zaman kardeşimle portakal ile evin içinde maç yapıyorduk. ben bir vurdum portakal gitti camı tuz buz edip aşağıya yola cam parçaları ile beraber savruldu. biz kardeşimle bembeyaz olmuştuk korkudan. annem bize doğru dövmek maksadıyla gelirken bir anda merdivenlerden babamın sesi duyuldu. o an cem yılmaz'ın da dediği gibi içine doğru s.çmak ne demekmiş öğrendik. babam eve girdi. bir bize baktı bir cama baktı bir daha bize baktı. "allahım sana şükürler olsun" dedi. meğer bize birşey oldu sanmış. o yüzden koşa koşa gelmiş bizi sağsalim korkmuş görünce önce gülmüş, sonra "korkmayın lan. sizden kıymetli mi cam, size birşey olmadı ya şükür" demişti.

    iş bu entry 5000. entrym olup babamdan daha fazla hak eden kimse olmadığından yazılmıştır. keşke bir kez bile olsa birlikte maç izleyebilseydik.

    mekanın cennet olsun babam. senin bize her zaman davrandığın gibi merhametli davransın rabbim.
  • 40
    baba-oğul, yediğimiz 2. golden sonra yaşadığımız büyük öfke patlamasını dindirmek amacıyla bizim maçı* kapatıp aynı anda oynanan milan atalanta maçını izleme kararı aldık. maç son sürat devam ederken ekrana gattuso geldi ve babamla aramızda şu diyalog gelişti:

    babam: bildin mi bunu? gattuso!
    ben: ...
    babam: ne futbolcuydu yav...
    ben: (?!)
    babam: 8 numara giyerdi...
    ben: hmm... kavgacı bir tipti sanki?
    babam: tabii tabii... çok deliydi...
    ben: hmm...

    artık bir noktada "sevgili babacığım, gattuso 1978 yılında italya'nın güneyindeki calabro kentinde, bir oduncunun oğlu olarak dünyaya gelir..." diye sohbete girmek geldi içimden ama adamcağızın yaşadığı hazzı mahvetmek istemedim. (hem sinan gümüş'ün sol kulağı da biraz rahat etsindi...)

    bu da böyle bir anımız oldu.
  • 43
    babam ile ailevi nedenlerden dolayı kardeşler olarak konuşmuyorduk. babam gittiği yerden geri gelmişti. ben hala kendisine kızgındım ve konuşmuyordum. 2 mart 2000 borussia dortmund galatasaray maçını izlemek için kahveye gitmiştim. millet sandalyelere kurulduğu için arkalarda ayakta kalmıştım. babam ön tarafta köşede bir yerde hafif yüzü bana doğru dönük oturuyordu. attığımız gollerden sonra dönüp bana bakıyordu. göz göze geliyorduk. babamla aynı yerde izlediğimiz son maç buydu. sonra yine gitti, geldi... sonra kanser olduğunu öğrendik. bütün kardeşler barıştı ve en küçük olarak en son ben barıştım. tabii bir daha hiç beraber maç izleyemedik. çocukluğumda evimizde çok avrupa kupası zaferi izledik. o yüzden babanızla maç izlemenin kıymetini bilin...
  • 50
    (bkz: özlenendir)
    kendisi fanatik bir galatasaray'lıydı, hiç bir maçını kaçırmaz illa da benimle izlemek isterdi. her maç haftası hanımı çocukları alır onlara giderdik, sadece maçta değil yemek, çay, torun tombalak, gırgır şamata, maç günlerini tam bir eğlenceye çevirirdik.

    şirket ortasında beni de ağlattınız sizlerinde alacağı olsun...
    ocak ayında vefatının ikici yılı olacak, çok özledim be sözlük.
  • 41
    sizleri bilmem ama 30 senelik ömrümde bir kere dahi babamın galatasaray'ı eleştirmediği maç olmadı :) kendisiyle maç esnasında çok didişiriz ama her maçı izlemeyi de iple çekeriz. fener maçlarında yaratıcı küfürler ve totemleri videoya çekmek lazım ahahahahah. allah herkesin babasına uzun ömürler versin :) beni jardel'in madrid'e attığı 3. golden sonra kahvede havaya fırlattığında neredeyse tavana değiyordum :) şimdi barca madrid maçlarında düşman olup galatasaray maçlarında sevdamızı paylaşıyoruz.
  • 37
    dün maç başlamak üzereyken kardeşimle konuşuyorduk salonda, yanımızda babam da var. şampiyonlar ligi müziği çalmaya başladığı an sude dedim bir dakika susar mısın ben yıllardır bu müziği duymayı bekliyorum, tabi orda yıllardır kelimesi bir mübalağa ne kadar özlediğimi belirtmek için. sonra babam bunu duyunca baktı ve dedi ki:

    - fenerli fenerli konuşma oğlum *
  • 42
    stadda izlemek vs evde izlemek durumu söz konusu benim için. kısa bir bilgi amaçlı babam lise döneminde hopada futbol oynamaktadır,mevkii forvet. baya yetenekliymiş öyle ki özkan sümer kendisini trabzonspor'a katmak için izlemeye gelmiş ve dedemden babamı transfer etmek için izin istemiş. dedem babam için "okul okuyacak" deyip futbolcu olmasına izin vermemiş. bu olay hala ailemizde konuşulur, babam futbolcu olsaydı ne olurdu hayallleri kurulur. neyse buraları geçelim.

    ilk maçıma gitmeye 2001 yılında babamın vesilesiyle galatasaray göztepe maçıyla başladım. o günden sonra hem sami yen de hem arena'da defalarca birlikte maça gittik, hatta abarttık bazen 2.lig 3.lig takımlarının maçlarına bile gittik. hepsi inanılmaz keyifliydi maç öncesi biralar,rakılar ve eskiye dair sohbetler maç çıkışları eve gidip maç hakkında kritik yapmalar vs. fakat evde ekran karşısında içinden adeta bir canavar çıkıyor. hiç bir futbolcumuzu beğenmiyor. hatta beğenmediği oyuncular sözlükde entry halinde olsa idi seri ofsaytlanırdı diye düşünüyorum*.sahada ki her futbolcuyu kendi döneminde ki şartlarla kıyaslıyor örneğin en meşhur cümleleri " bizim dönemimizde zeminler topraktı,zımpara gibiydi"dir. sneijder hatırlayamadığım bir maçta milimetrik bir pas vermişdir babam hemen lafı yapıştırıp"gel o pası toprak sahada atda göreyim" demiştir. beni en dumurlardan dumura uğratan anımız ise evde (bkz: 26 şubat 2009 galatasaray bordeaux maçı) izlenmektedir. kewell malum o füzeyi göndermiş, baba oğul sevinç çığlıkları atmaktayız. sevinçten yaklaşık 45 saniye sonra "bizim zamanımızda top su alıp şişerdi. biz bu şutları taş gibi toplara vurarak atıyorduk" dedi. tabi bu kardeşiniz o an mavi ekran verdi. sözün özü gülü seven dikenine katlanır babamızdan bize kalan miras galatasaray olunca bazen sevinç bazen keder(mavi ekran)...
  • 79
    onsuz izlediğim maç tat vermez. ben 94 doğumluyum, babam ise 61 doğumlu göztepe taraftarı fakat 2000 yılı uefa döneminden ve benden dolayı onunda galatasaray'a sempatisi vardır. galatasaray maçlarını birlikte izlerken her sene bu gaasaraydan bir bok olmaz der. 2002 yılında göztepe bizi 2-0 yendiğinde bir hafta boyunca 8 yaşımda olmama rağmen benimle çocuk olup uğraştı(hatta ağlattı)
    göztepe iki yıl önce süper lige yükselince bende hafiften korkmuştum. adamın gözü dönüyor göztepe maçlarında. 24 aralık 2017 galatasaray göztepe maçından önce tudor kovulmuştu ve babam daha bir ay öncesinden izlediğimiz her maç "ben sana bir şey söyleyim mi göztepe bu galatasaray'ı yener" deyip duruyordu. allah'tan fatih hoca maça yetişti ve maçı kazandık. babamsa çaresiz bakışlarla televizyona bakarken "fatih terim'de gelecek zamanı buldu anasını satayım" dedi.
  • 38
    özlediğim olgu. kendisi koyu bir fenerbahçeliydi, beni kızdırmaktan da büyük keyif alıyordu. izlediğimiz her galatasaray fenerbahçe maçında ya da avrupa maçında galatasaray hakkında laf söyler ben de kasıtlı olduğunu bilmeme rağmen dayanamaz sinirlenirdim. insan bazı şeylerin değerini kaybedince anlıyor.

    başlığı görünce hüzünlendim, huzur içinde yat baba, eğer bir cennet varsa umarım oradasındır ve mutlusundur.
  • 33
    (bkz: 21 şubat 2015 sivasspor galatasaray maçı)

    durum 1-1 olunca; amk ortam zaten gergin.. lig tv spikerleride taraflı birde o hakem hiçten gol yedirtince bize benim sinirlerim, hatta tansiyonum felan firladı.. sigarayı bıraktım canım birtane yakıp içmek istedi o an neyse.

    peder oturuyor yanımda.. uzakta ablam var.. 2 tane veledi var birde.. oradan oraya koşuyorlar. bazen televizyonun önünde durup seyrediyorlar bende refleksle seyrediyorum artık.. sağa sola kafamı uzatarak.

    peder; aslan sivas hadi birtane daha
    ben; içimden ananı s....m hakem o.ç sivas.
    ablam; susun çocuklar gol oldu..
    ben; bir susun ya...

    ortam iyice gerginleşti.. ben artık sinirlenmeye başladım hakem iyice sinirlendirdi, bir yandan babamda zivanadan çıktı.

    peder; sivasta iyi geliyor.. hadi lan atın şunlara....

    o arada biz 2. golu bulduk

    ben: aha döşedik boruyu, aslanım benim gibi laflar etmeye başladım.. stress azaldı bende rahatladım biraz..
    peder sivasa sayıyor.. sergeni görünce teknik direktör olduğunu daha berbat sinirlendi.. " bu at hırsızını kim getirmiş " gibi laflar eşliğinde maç başladı.. uzun sürmedi lig tv spikerleri gibi pederde sustu.. 3.golü takınca herkes kalkıp gitti.. çocuk yok.. futboldan anlamayan abla yok.. sivası destekleyen peder yok.. hatta peder montunu giyip gitti evden.

    bir daha ki maç erciyessporla.. peder kesin erciyesi tutacak.
  • 86
    öncelikle babasını kaybetmiş yazar kardeşlerimin başları sağolsun. allah babalarının mekanını cennet eylesin.
    benim hayatta en keyif aldığım aktivite çünkü babam ciddi anlamda holigan. baba ocağı memleket antalya, ben ankara'dayım. bu sebeple eskisi kadar sık izleyemiyoruz. fakat hala her maç izleyisimizde yeni ve çok orjinal küfürler öğreniyorum babamdan. allah babalarımızı başımızdan eksik etmesin.
  • 87
    o bıraktı bana bu mirası, ilie' nin attığı 3 golle kazandığımız bursaspor maçı ile başladık stadlara ve niceleri.

    uefa kupasına dokunamabilmek için gittik havalimanına ama nafile...

    kazandıktan sonraki saatler benim için paha biçilemez bişeydi ama ya kaybettiysek?
    transfer sezonları şunuda aldık mı tamamdır cümlesi ile geçerdi:)

    belkide tarihimizin en özel maçlarından birinde aldım kötü haberi drogba indirdi sneijder attı golü ama ben hiç sevinemedim, çok hastaydı ve bunu maçtan 1 saat önce öğrendim.
    olmadı başaramadık sonunda ama asla pes demedik...

    değerini bilin çok güzel şeydir baba ile maç izlemek, nice anıdır sizle yaşayan, çok özleyebilecek kadar güzel yaşayın.
  • 88
    şöyle ki, 90'ların çocukları olarak bizler okulu aksatmak pahasına şampiyonlar ligi maçlarını izlemek için dayak yemeyi göze almış bir nesiliz. 30 eylül 1998 galatasaray athletic bilbao maçı her mütevazi türk ailesi gibi evimizde tek bir televizyon vardı, o da ne yazik ki yatak odasında olduğu için validem, sultanım sabah okulumun olmasından dolayı maçı izlememe izin vermemişti. yatağıma uzandıktan sonra odaklandığım tek şey maç saati ve babamın yüksek ses reaksiyonları oldu. bir türlü geçmeyen zaman, spikerin anlamsız yükselişleri, babamın dur durak bilmeyen küfürleri kalbimi daha çok hızlandırıyordu artık bir şeyler yapmam gerektiğine inanıp mutfağın yolunu tuttum. gri tek kapaklı grundig buzdolabının saatinde 22:05 yazıyordu, yani bu demek oluyor ki, ilk yarının bitmesine 10 dakika var. reklamlarda televizyonun sesi kısılır ve sabah işe gidecek olan anne biraz daha uykuya dalmış olur. bunun zaman çizelgesini ve önemini hissetmeden asla bilemezsiniz. her şeyi tek tek planlamıştım eğer bütün olasılıklar gerçekleşirse maçın son bölümlerini izlemek için tek bir fırsatım olacaktı bu fırsatı asla kaçıramazdım. 22:35'e kadar sobanın ısı alanından oldukça uzak olan mutfağın o soğuk fayanslarında harekete geçirmeyi planladığım şeyleri düşünmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. ikinci yarının başlamasıyla kapı kilidine kulağımı dayayıp hareket saatimi beklemeye başladım artık buradan dönüş yoktu şartlar ne olursa olsun o yatağın ortasında maçı izleyecektim. ilk yarı ismael urzaiz'in kaydettiği beraberlik golünden sonra ne spikerin havası kalmıştı, ne de babamın küfürlerinden tek bir eser. 2.yarı beklenen baskı athletic bilbao'dan geldiği için skor 1-1'e kilitlenmişti çünkü. artık benim zamanımın geldiğini hissedip sessizliğin getirmiş olduğu konsantrasyonu arkama alarak kapı kolunu indirip odaya adım attım. sizi temin ederim babam ile sadece 3 saniye göz göze geldik, kafasını tekrar televizyona çevirip bir koluyla 4 parmağını kendine çekerek ''gel buraya evlat'' hareketini gördüm. korkarım odaya ben değil de abraham lincoln girseydi eminim aynı reaksiyonu gösterirdi. en son hatırladığım ceza yayındaki karambolden topu uzaklaştırmaya çalışan alkizanın önünü tugay cansiperane şekilde kesince spikerin golü hissedercesine 'tugay söktu topu' cümlesı oldu. hagi 18e bile girmeden falsolu şutuyla kaleci etxeberrianın adeta belini kırmış babam o sevinçle yatağın ortasında birden revivo taklası atıyordu. bu hengamede annemin uyanıp yatağın üstünde gecenin o saatinde takla atan kocasına sen bu saatte ne yapıyorsun demesini beklerdim ama kendisi terlikle beni odama sürüklemeyi tercih etti. :) sizin anlayacağınız ne o golü unutabildim, ne de annemin terliğini üzerimde parçalama deneyimini.

    tanrı eksiklerini hissettirmesin hala kendileri ile aynı çatı altında yaşıyor olmak bile bu güzel anılarımı diri tutmamı sağlıyor. yıllarca tribün koşuşturması bana o duyguları unutturmuştu, ta ki passolig uygulamasına kadar. e-bilet kullanmayan birisi olarak hayatımda eksikliğini unuttuğum bu duyguları 4 senedir birlikte yaşıyoruz. aynı totemleri uygulayıp, şampiyonluk gollerinde sevinçten birbirimizin omuzunu ısırıyoruz. bir gün eğer gerçekten omuzumu ısırarak bütün sezonun hırsını kendi vücudumdan atabilen erkek evladına sahip olabilirsem size söz önce gelip sizlerle paylaşacağım.

    tanrı galatasaray'ı korusun ve yüceltsin.
  • 2
    yalnız benim babam mı böyle sözlük.

    daha maç başlamamış, fatih terim'i görüyor
    -fatih'in suratı b.ktan
    ben de nefret ediyorum ama ilk geri pasta
    -gerizekalılar sürekli geriye oynuyosunuz, gol yiyeceğiz.
    eboue hata yapar
    -eboue bu sene çok kötü, bak yine hata yaptı.
    rakip pozisyona girerken
    -aha yedik
    rakip biraz üstümüze gelsin
    -biz bu maçtan puan muan alamayız.
    melo hata yapar
    - niye bu herifi hala oynatıyorsun.

    ama bi de gol olsun
    -gol ulayyynnn. yabadabaduuuuu

    evet babam 55 yaşında, fred çakmaktaş gibi sevinen, tahminimce totem yapan, maç izlemesi zor kişidir.

    yani benim için babayla maç izlemek, sürekli eleştiri üstüne eleştiri yağdırıp , susmayan bir kişiyle film izlemek gibi.
  • 77
    babam 2000 uefa kadrosundan sonra hiç bir kadroyu beğenmediği için 2000 yılından sonra onunla maç izlemek epey sıkıntılı geçiyor. futbolcunun ilk hatasında 2000 yılında o mevkide oynayan oyuncuyla bir karşılaştırma yapıyor. sonra buna bu kadar verenin aklı yok deyip eleştiriyi bitiriyor. adam resmen galatasaray sözlüğün vücut bulmuş hali. takımdaki herkes çöp ona göre. mail adresi alıp onu yazar yapsam çok iyi uyum sağlar buraya:)
  • 44
    benim için ilginç olanlardan biri; ikinci feldkamp döneminde türkiye kupası çeyrek final rövanşında 27 şubat 2008 galatasaray fenerbahçe maçını izlememiz oldu, hani şu volkan'ın lincoln'ü kovaladığı, fenerin 9 kişi kaldığı, ümit karan'ın sok dakika golü ile tur atladığımız karşılaşma.
    hiç unutmam ümit'in son dakika golüyle o zamanlar 60'ına merdiven dayayan babam elinde sigarasıyla hep beraber havaya sıçramıştık. artık nasıl zıpladıysak bizim evin tavanında babamın sigarısının ucunun izi kaldı, nohut büyüklüğünde bir siyahlık, birkaç yıl öyle kalmıştı, o ara gördükçe aklımda o eğlenceli sahne canlanırdı hep.
    hey gidi yıllar..
  • 45
    hemen hemen her maç babamla yaptığımız aktivitedir. lezzeti, tadı bir başkadır. babam fanatik beşiktaşlıdır. ama benim galatasaraylılığım daha baskın olduğundan veya bana kıyamadığından mıdır bilemiyorum. her galatasaray maçında galatasaray kazansın ister, benle birlikte galatasaray maçlarını izler. hatta hagi varken mesela hep derdi, ''hagi'nin oyununu izlemeyi seviyorum ben. diğer takımlardaki oyuncular onun oyunu gibi çıkaramıyorlar.'' diye. geçen sene de ''gomis için izliyorum maçları. çok kral topçu.'' diyordu. hatta ''bu sene neden sattınız oğlum onu?'' demişliği bile var. bazı maçlarda benden daha cevval galatasaraylı olabiliyor, özellikle avrupa kupaları maçlarında. kısacası babalarımız, onlar iyi ki var. iyi ki onlarla keyifle maç izleyebiliyoruz. :)
  • 58
    babam fanatik beşiktaşlı ve divan üyesi ama buna rağmen sık sık yaptığımız eylem. kendisi galatasaray maçlarında ben üzülmeyeyim diye hala galatasaray'ı tutar. gerçi bu centilmenliği ben yapmıyorum da çaktırmıyorum. *
    ali sami yen'de ki son maçımız (bkz: 11 ocak 2011 galatasaray beypazarı şekerspor maçı)nda beni yine kırmayıp beraber gitmiştik. o konuda babama çok müteşekkirim.
    sadece beşiktaş maçlarımızda onunla izlemeyi sevmiyorum. içinden klasik tinerci çıkıyor....
    allah herkesin babasına sağlıklı uzun ömürler versin. merhumlara da rahmet eylesin.
  • 15
    öncelikle belirteyim bizim evde babamdan iyi galatasaraylı yoktur. yani sorsan öyle der. benden daha mı fanatiksin diye ağzımın payını verir. ve ayrıca kendisi tabiri caizse hamit altıntop düşmanı. sezon boyu savunmak için neler neler yaptım ama yok. her neyse 12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı'nı beraber izleyemesekte maçtan sonra babamı aradım. konuşmalar şunlar.

    jnbon: alo baba izledin mi maçı ?
    babam: hamit attı diye arıyosun dimi eşşolueşşek.
    jnbon: yok baba ben izleyemedim golleri kim attı ?
    babam: hepsini burak attı hadi geç oldu kapatıyorum.

    adam bildiğin yüzüme kapattı telefonu. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın