• 52
    serdar ali celikler''in fenerbahce'ye "amator subeleri kapatin" cagrilari sürüyor.

    --- alıntı ---

    kadın basketbol

    ● avrupa'da finalde kaybetti.

    ● kupada finalde kaybetti.

    ● ligde finale kaldı. final serisi devam ediyor.

    ● daha evvel eurolig finali de galatasaray'a kaybedilmişti.

    erkek basketbol

    euroleague'de play-off'lara dahi kalınamadı.

    ● kupada finalde kaybetti.

    ● ligde normal sezonu lider bitirdi. play-off'lar bașlıyor. muhtemelen finalde efes'e kaybedecekler.

    kadın voleybol

    ● avrupa'da yarı finalde elendi.

    ● lig şampiyonluğunu finalde kaybetti.

    ● kupada finalde kaybetti.

    erkek voleybol

    ● avrupa'da gruptan çıkamadı.

    ● ligde yarı finalde elendi.

    ● kupada çeyrek finalde elendi.

    boks ve kürek geleneksel sporlar dışında bu branşlara; ve dahi olimpik sporlara yatırım yapmanın fenerbahçe'ye hiç bir faydası yok. tersine korkunç bir enerji kaybı ve en az 25-30 milyon euro arası mali gideri var. futbol dışında geliri olmayan, tamamen futbolun desteği ve sponsor marifeti ile ittire kaktıra devam ettirilmeye çalışılan bu araba bu şekilde daha fazla gitmez. ya 30-35 milyon euro'lar harcayıp her sene final four oynayacak takımlar kurmak zorundasınız ki bunun bu ekonomik şartlarda imkansız; ya da branşlardan çekileceksiniz. fenerbahçe artık azgın bir azınlığın sosyal medyadaki yüksek sesi nedeniyle, romantik ve gerçeklikten bihaber 5-8 bin kişinin gazına dünyanın parasını harcayamaz. santrfor alamazken veselly'ye 2.650 milyon euro veremez. jorge jesus'a ve onun transfer listesine harcanacak paraya 40 türlü hesap yapılırken ıtoudis'e kaynak aktarmaya ne gücü ne enerjisi var. olimpiyatlara en çok sporcu gönderen kulüp olunca da devletten bir fayda gördü mü? yoksa tersine devletin her kademesinden futbolda önü mü kesiliyor? fenerbahçe en kısa sürede en üst düzey organını toplayıp bu branşları kapatmayı ya da en azından ciddi anlamda küçülmeye gitmeye mecburdur. geliri getiren futbolun 1 kuruşu başka yere gidemez. zaten banka anlaşmaları ile de bu mümkün değil artık. futbolla var olan bir kulübün yatırım yapması gereken tek branş futboldur. korkma değil devrim yapma zamanı.

    --- alıntı ---
  • 55
    kendi yağında kavrulup gereksiz sponsorluk harcanan şubelerdir bana göre.
    erkek futbol
    kadın futbol
    e-spor
    basketbol (kadın/erkek)
    voleybol (kadın/erkek) haricinde diğer branşların kapatılıp, kapatılan branşların sponsorlukları bu branşlara geçirilmeli. gerçi futbol ve e-spor harici diğerlerinin çok bir geliri yok ama yinede yangıncı taraftarı mutlu etmek için kalabilir.
  • 58
    ali sami yen ve arkadaşları galatasaray lisesi sıralarında "türklük demek at avrat silah demektir", hadi okçuluk ve binicilik şubesi de kuralım türk olmayan takımları orada da yenelim demediklerine göre kulübün genlerindeki ve tarihindeki odak noktası bellidir. o da futboldur.

    futbolun şirketleşip endüstriyelleşmesinden bu yana amatör şubelerin bağlı olduğu derneğin futbol şubesine 2 milyar tl'den fazla borcu var. bu borcun faizine yıllardır neredeyse her sene şampiyonlar ligi katılım parası kadar faiz ödendi. bunu da dikkate almak lazım. geçtiğimiz yıllarda basketbolda kendi kendini idame ettirecek bir adım atıldı. umarım diğer şubelerde de benzer adımlar gelir. şayet gelmezse de bu iş "amatör" olarak sürdürülmeli, bütçesi dernek üye aidatlarından vs. gelen gelirin ötesine geçmemeli.
  • 59
    galatasaray'ın yıllardır halledemediği hastalıklarından biri. hem karnım doysun hem pastam duysun yaklaşımı sebebiyle, neredeyse 20 yıldır atılması gereken adımlar tam olarak atılamıyor. dernek statüsünden de vazgeçilemiyor, günümüzde bu branşlarda mücadele eden takımların içinde olduğu koşullara da tam anlamıyla sırt çevrilemiyor. bir yandan lisenin bir takımı gibi muamele ediliyor, diğer taraftan rakiplerle aşık atabilmek için iddialı ama mesnetsiz hamleler yapılıyor.

    bu böyle kartopu gibi büyüyen ve büyümeye devam eden bir sorunlar yumağı olarak önümüze gelmeye devam ediyor...

    tarihsel anlamda bakıldığı zaman galatasaray'ın, içinden çıktığı galatasaray lisesi ile paralel olarak, sporun her alanında öncü olma gibi bir misyonu vardır. zaten amatör branş olarak bahsi geçen bu branşların bir kısmında elle tutulur ilk takımı kuran galatasaray'dır. en öncü olamadığı branşlarda daha kimseler hayal edemezken domestik dominasyonlar kurabilen, çıtayı belirleyen, olayı avrupalılaştıran her daim galatasaray olmuştur.

    tabi ali sami bey ve arkadaşlarının "şartlar ne olursa olsun, kendi ülkemizdeki yabancılarla boy ölçüşmek için bir takım kurmamız lazım" dedikleri o edebiyat dersinin üzerinden neredeyse 120 sene geçti. galatasaray'da "su topu"na gitmenin çocuklar için havalı bir olay olduğu, nba oyuncularının üniversite öğrencisi olarak gösterilip türkiye ligi'nde basketbol oynatıldığı, okullarda beden derslerinin test çözme saati olmadığı dünya çok değişti.

    artık profesyonel seviyedeki sporların her biri ayrı bir sektör, ayrı bir ekonomi haline gelmiş durumda. haliyle boruyu öttüren, işin kuralını koyan sermayedarlar oluyor. o eski romantik hikayelerin yeri ne yazık ki günden güne yok azalıyor. saha içindeki anlık ya da kalıcı olmayan performanslar hariç tabi...

    galatasaray, tüm ilerici kimliğine rağmen, "amatör branşlar" konusunda yaklaşık 20 senedir tüm bu gerçeklere direnmeye devam ediyor. bu arafta kalmışlık haliyle her branşın her takımında her sene absürd hikayelerle bir model yaratmaya çalışıyor. şansı yaver giderse az biraz başarılı bir ortaklık yakalanıyor, şans biraz daha yardım ederse işte "40 yılda 1" başarılar falan dahi gelebiliyor. oysa ne bir devamlılık sağlanabiliyor, ne de olması gereken yapı yakalanabiliyor.

    gerek sportif, gerek idari, gerek mali anlamda günün sonunda elde kalan hep bir başarısızlık tablosu ve geçmiş dönemden devreden sorunlar oluyor.

    genel kurul, kongre ya da üyeler; artık adına ne derse diyelim. yapmaları gereken şey basittir. ya hakikaten adındaki gibi "amatör"e dönülecek, ya da işin balından kaymağından* vazgeçilip bu branşların olması gerektiği yapıya kavuşmasına olur verilecek...

    20 yılda 15-16 takım desen 300 keredir aynı şeyi "bir umut" deniyoruz. geriye borç, harç, dava, transfer yasağı ve türlü türlü rezillikten öteye bir şey kalmıyor işte...
  • 60
    yunan takımlarında (oly/pana) olduğu gibi kulüp bölünmediği sürece amatör şubeler diye anılan branşlar üzerindeki tartışmanın bitmeyeceğini düşünüyorum.

    olympiacos’ta erkek basketbol ve futbol takımlarının sahipleri (ve aynı zamanda başkanları) kalan branşlardan farklı. diğer branşlar olympiacos sfp çatısı altında yer alıyor ve farklı bir başkanı var. bizim için de ideal çözümün bu olduğunu düşünüyorum.
  • 61
    en popülerinden en kendi halinde olanına kadar sürdürülebilir bir planlaması yapılmayan şubelerimiz.

    sürdürülebilirlik 101: çalışan sayısı yani bizim durumda hem çalışan sayısı hem sporcu sayısı. doldur x şubesine 500 kişi hepsi gitsin gelsin keyfine baksın. diğer yandan da kulübe borç yazmaya devam etsin.

    halbuki 500 yerine sonuç alabildiğin 50 kalifiye veya hepsi hemen kalifiye değilse de potansiyeli olan sporcun olsun hem giderin azalır hem kalifiye adamla başarılı oldukça iyi kötü devamlı sponsor bulma şansın artar.

    basketbolda sağolsun nef 2 sene para verdi hemen euroleague geliyoruz! sen neften 3 sene 5 sene bir para al altpayini en iyisi yap, ihtiyat akceni kenara ayir sonra euroleague diye hedef koy.

    yıllardır çoğunluk istiyor ki bir yönetim döneminde herşey uçuşa geçsin. vay be ne iş yapıldı densin. galatasaray oldukça amatör şubeler de olacak o yüzden bu plansız telaş neden?

    amatör şubeleri çok severim.
  • 62
    bu ülkede spora devlet eliyle yatırım yapılmaz. bu yüzden galatasaray'ın olmazsa olmazlarıdır, hatta futbol dışındaki tüm branşlarda alt yapılara daha çok para harcanmalı bu ülkenin gençlerine spor imkanları verilmelidir. devlet de kendi çocuklarına bu imkanı veren kulüpleri vergidir, veyahut spor salonudur desteklemelidir. yetenekli türk gençleri her daim bu kuluplerin sporcusu olmalı ve geleceğe güvenle bakmalıdır. galatasaray ne zaman bir amatör şube açsa kulübümle gurur duyarım, deprem felaketinde gördük ki bir spor kulübünden çok daha büyük olmak bunu gerektirir. tek sitemim amatör şubelere gereğinden fazla, faydasız, yabancı oyuncularla doldurmaları. ampute futbol takımı, hentbol takımı gibi branşlarda kurulmalı ve desteklenmelidir, ama amaç sadece şampiyonluk kupa olmamalıdır.
  • 64
    erden timur'un söylediklerine göre galatasaray'ın güncel borcu 12 veya 14 yıllık amatör branşların giderleri kadar. bu da bu branşların futbol takımı üzerinde nasıl bir kambur olduğunun göstergesi. bunu ben demiyorum. en güvendiğimiz yöneticimiz diyor. adam açık bir şekilde bu branşlara kendi paraları yetmediğinde futboldan para aktarılıyor dedi. yıllardır baba gündüz'ün dediğinden yola çıkarım. ne demişti baba gündüz? "galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep birlikte sevinmesini bilenlerin takımıdır.". galatasaray takım sporu olmayan branşları kapatmalıdır. diğer branşların ise yine erden timur'un söylediği gibi kendi ayrı yönetimleri ve bütçeleri olmalıdır. sonuçta yine başkana bağlı olacaklar tabi ama futbol ile ne bütçeleri karışacak ne de başka bir şeyleri. bu şekilde zaten daha başarılı olurlar. ayrıca da ileride galatasaray başkanı olmak isteyenler için de müthiş bir kendini ispatlama alanı olur. en basitinden şunu düşünelim. kadın voleybol takımını yönetip lig ve avrupa şampiyonu yapan bir yönetici taraftarın gözünde nereye gelir? erden timur ilk süksesini erkek basketbol takımında yapmadı mı? bu konunun kesinlikle galatasaray'ın gündeminde olması gerekiyor.
  • 65
    bu saçma ismin ivedilikle değişmesi gerekmektedir. futbol dışında kalan tüm branşlara "amatör" demek gerçekten vahim bir durum.

    biliyorum futbol büyük bir endüstri, halkın sosyopsikolojik durumu, ülkemizde çok sevilmesi vs vs...
    fakat,
    galatasaray'ımızın kazandığı iki kupa dışında ülkemize futbol branşından herhangi bir avrupa kupası gelmedi. o gelen kupanın üzerinden de çeyrek asır geçmek üzere.

    fakat voleybol, basketbol, tekerlekli sandalye basketbolu, masa tenisi, okçuluk gibi aklıma gelmeyen birçok branşta yakın tarihte avrupa kupaları kazanıldı. hem milli takım olarak hem de kulüpler olarak ülkeye onlarca avrupa kupası getirildi. üstelik bunu hem erkeklerimiz hem de kadınlarımız başardılar. son olarak kadın voleybol milli takımımız avrupa kupasını kazanarak bu "amatör" ismine sağlam bir tokat geçirdiğine inanıyorum.

    şimdi soruyorum size, tek hedefi ulusal organizasyonlarda gruplara kalmak olan a milli erkek futbol takımı mı profesyonel, katıldığı son iki turnuvayı da kazanan kadın voleybol milli takımımız mı?
  • 68
    hayatımda ilk kez amatör diye adlandırılan branşlar/şubeler kapatılsın istiyorum. bu zamana kadar "kapatılsın" diyenlere sürekli tepki gösterdim ama artık yeter.

    ortada galatasaray markası var ama o markaya pis bir leke olacak şekilde yönetilen şubeler var. bu branşları yönetim olarak kötü yönettiğin yetmezmiş gibi hakemler seni katlediyor ama yönetimlerimiz tepki de göstermiyor. tepki gösteren son yönetim ünal aysal'dı, takımı maça çıkarmamıştı.

    madem üvey evlat gibi davranacaksınız buralara bari kapatın. kapatmıyorsanız da şubeleri a.ş. olacak şekilde yapın.

    kapatılsa üzülürüm, yalan yok. uzun vadede ise yan branşları takip eden taraftarlar olarak daha mutlu oluruz. en azından her hafta sinirlenmeyiz.
  • 69
    bakış açımızı netleştirmemiz gereken şubeler.

    öncelikle amatör şubeler ifadesi beni başlı başına irite eden bir ifade. burada yer alan sporcuların önemli bir çoğunluğu spor yaptığı yıllları futbol takımı sporcularıyla aynı profesyonellikte geçiriyor. kendi branşlarında ülke sporunun en üst liginde mücadele ediyor. burada amatör olan kısım nedir? gerçekten bilmediğim için soruyorum.

    ikincil olarak, söz konusu şubeler sürekli para getirmemesi üzerinden eleştiriliyor. eminim burada yer alan bir çok kişi önemli kurumsal şirketlerde çalışıyordur. söz konusu şirketlerin sosyal sorumluluk odaklı, sürdürülebilir bir dünya odaklı projelere yatırım yapmasının sebebi nedir? uzaklara gitmeden nef vakfı neden var? şahsi fikrim ve çeşitli sohbetlerde edindiğim bilgiler, marka prestiji ve yaşadığın topluma fayda sağlama değeri başlıklarında toplanabilir. kaldı ki söz konusu şirketler salt ticari faaliyetler yürütmek amacıyla kurulmuş. sözde amatör şubelerin de spor kulüpleri içerisindeki misyonu budur zannımca. bu sporlar daha az takip edilir evet. bu azlık dikkat çekilebilirlik açısından da büyük bir fırsat sunar. konu benim nazarımda fırsatı nasıl değerlendirebildiğinle alakalı.

    basketbol üzerinden gidelim. basketbol amerikan merkezli bir oyun biliyorsunuz. peki içinde yaşadığımız pazarlama dünyasının temeli nereye dayanıyor? yine aynı ülkeye. geçen sene euroleague play-off’larında as monaco oyuncusu mike james yakın arkadaşı kevin durant’ı bir iç saha maçına davet etti. kevin durant küçük bir salonda taraftarların arasında ilgiyle maçı takip etti. onlarca paylaşım yaptı. nedir bu olayın marka değeri? parayla yaptırabilir misiniz ya da bunu? bu istisnai bir durum diyebilirsiniz. değil aslında. ligimizde oynayan onlarca amerikalı sporcu nba’de oynayan süperstarlar ile aynı kolejden, aynı bölgeden hatta aynı mahalleden. diğer bir örnek, geçtiğimiz haftalarda fenerbahçeli frederico rodrigues de paula santos fenerbahçe takımının basketbol şubesinin euroleague maçındaydı. lütfen salona girdiği anda yüzünde oluşan surat ifadesine bakın. karşılaştığı spor kültüründen memnuniyeti açıkça ortada. mart ayında transfer görüşmesine gelen bir futbolcu menajerine güçlü bir spor kültürü içerisine dahil olacağı mesajını vermek hangi parayla ölçülebilir? genç yeteneklerin uğrak noktası olmak için bir fırsat penceresi açmaz mı bu durum? gıptayla baktığımız real madrid ve barcelona neden ısrarla burada mesela? o bütçelere çıkalım demiyorum, bu vizyonu yok saymayalım, etraflıca inceleyelim diyorum. ya da konu paraysa anadolu efes euroleague’i domine ederken efes pilsen’in ciro ve pazar payında oluşan anlamlı yükselişe bakın mesela. modern insan harcamalarını başarılı ve saygın olana yöneltiyor çünkü.

    gelelim voleybola. futbolun beşiği brezilya aynı zamanda önemli bir voleybol kitlesine sahip. voleybol ligimizde mücadele eden türk hava yolları bu sezon hem brezilyalı koç hem de aynı ülkeden bir çok sporcu barındırıyor kadrosunda. thy ligde eczacıbaşı ile oynarken trt’den yayınlanan maç 360 bin görüntülenme almış. canlı yayın esnasında 50 bini görmüş anlık. bu izleyicinin ciddi bir kısmı da brezilyalı seyirci örneğin. şimdi burada bir fırsat penceresi yok mu bizim adımıza? sponsor şirketler zaten yatırım yaparken galatasaray çekemez mi yatırım ya da? öyle büyük marka değerimiz var ki futbol kulübü 1 sene içerisinde sponsorluk gelirlerini nerelere katladı gözünüzün önünde. yahu buralarda fırsatlar büyük yatırım maliyetleri küçük. hem de hiç hitap etmediğin kadın tüketici kitlesi var karşında. al sana gs store için de nefis bir kitle. al sana müthiş bir sosyal medya etkileşimi şansı. italya gibi güçlü ekol var diğer yandan. e zaten orada oynamış teknik adamın, sporcuların ve efsane teknik adamın fatih terim var. italya gibi bir sporun beşiği, her spor alanında seni görse bu hangi parayla ölçülecek bir saygınlıktır? neler kazandırabilir bize?

    bir diğer yandan alt yapı mevzusu var. hani türkün simgesi, sporun beşiği galatasaray değerleri? senelerdir ne çıkardık sözde amatör şubelerde alt yapıdan? o da mı parasızlıktan? daha doğrusu onuda mı parayla ölçeceğiz? bayern münih yıllardır mütevazi bütçelerle alt yapı merkezli bir yatırım yapıyordu basketbola. bu sene koçları pablo laso oldu. yatırım yine mütevazi euroleague standartlarında. laso çok daha iyi teklifler, yüksek bütçeli takımlar varken bayern’i tercih etti. anadolu efes’i reddetti örneğin. iki taraf neden buluştu? çünkü iki tarafta alt yapı yatırımında hemfikir. laso kupalar kazandırsın diye değil rekabetçi olsun ve real madrid alt yapısında yaptığını yapıp genç yetenekleri üst seviyeye hazır hale getirsin diye orda. çünkü bayern alman basketbolunun gelişim projesinde önde olmak istedi. onlar da almanın simgesi çünkü. bu bana düşer dedi. real madrid altyapısından yetişen luka doncic her fırsatta sevgisini ifade ediyor camiasına. 118 yıllık çınarımız bir tane vatan evladı gönderemedi henüz. yetenekli olanı 18-19 yaşında alıyorlar elinden yahu zaten. oraya kadar sağlam bir temel sağla yeter.

    dünya üzerinde hiçbir lokomotif organizasyonu parça parça değerlendiremezsiniz. balık baştan kokar ne güzel laf. futbol önemli, sözde amatör şubelerde vizyona gerek yok kapatın gitsin boş işler bunlar anlayışı temelsizdir. futbolda durum ne bu arada? sürekli iniş çıkışlar, arşa çıkan borçlar. 1 senedir erden timur var diye unutuyoruz bazı şeyleri. bizim futbolumuz da saman alevi. sürekli fatih terimler, erden timurlar, selahattin bayazıtlar mı bekleyeceğiz? ne zaman bir sistem inşa edeceğiz? galatasaray adının geçtiği her yerde saygınlık inşa ederek süper kahramanlara ihtiyaç duymaktan kurtulabiliriz. galatasaray’ın her sporcusu, her kuruşu çok değerlidir şiarıyla hareket edebiliriz. yarın 40 milyon euro’luk basket takımı kuralım diyen kim? organizasyon yapısı net, orta ve uzun vadeli planlarla belirli bir düzene kavuşabiliriz ama. bakın o zaman zarar yazıyor dediğiniz şubeler kar da yazar inanın.

    konu galatasaray olunca fatih terim’in de söylediği gibi hayallerim dünyadan büyük. orda konumluyorum çünkü galatasaray’ı. iki lig şampiyonluğu bana yetmiyor. haddimizi bilelim, düşünmeye, üretmeye gerek yok vasatlığından da nefret ediyorum. üç beş gelip geçici yöneticinin de galatasaray’ın sözde amatör şubelerinde at koşturmasına katlanamıyorum. kimse onlardan para pul istemiyor. üstlendiğiniz işi layığıyla yapın yeter diyor. yapamıyorsunuz da hesap verin, yetmedi istifanızı verin diyor. hayatta nerde bu kadar özgürce başarısız olma hakkı var yahu? milyon dolarları hiç etme hakkı nerde bu kadar rahat veriliyor?

    yukarıda verdiğim spesifik örneklerin hepsi yazarken aklıma gelen örnekler. koca galatasaray camiasından ne projeler çıkar kim bilir? yahu en azından bir proje deneyelim. başı kesik tavuk gibi yönetimin faydası kime, neye?

    galatasaray bir bütün olarak iyi yönetilmeli. store’u, sosyal medyası, o branşı, bu branşı. güçlü ekonomiler inşa etmek bu da böyle oluversinlerden değil hep daha iyi olmalıyızlardan geçiyor.
  • 70
    her bir şubeyi güçlü bir iş adamına teslim ederek (özerklik sistemi gibi) hem zararı oneyebilecegimiz hem de başarıya ulaşabileceğimiz şubeler. bunun için samimi ve gerçek galatasaraylı iş insanları gerekiyor. mesela bu yaz sponsorluk konusunda şov yapıp yönetimi köşeye sikstirmaya çalışan rezan epozdemir'e sormak lazım; stad sponsorluğu için dosya falan şov yaptin, rams ile anlaşıldıktan sonra neden o bütçeyi galatasaray'in ihtiyacı olan şubelere aktarmadin diye. ya da başkanlığı bırakırken 'ben yine buralardayım' diyen ünal aysal neden 10 yıldır kulübe kuruş katkı yapmadi.

    fenerbahçe'nin amatör şubelerdeki başarısının mimarları mehmet ali aydınlar, ferit şahenk, murat ülker gibi iş adamları. bizde erden timur'dan başka elini taşın altına koyan yok maalesef. bir de hakkını yemeyelim; dinçer azaphan elinden geleni yapıyor.
  • 71
    kendi adımıza amatör şubelerde ilgisizliği ve rezilliği asla kabul etmem ama neden şampiyon olamıyoruz diye de yırtınmam.
    eğer amatör şubeler ile mutlu olunsaydı fenerbahçe taraftarının psikolojisi bu durumda olmazdı.
    türkiye’nin en başarılı spor kulübüyüz diyorlar, e babacım niye her gün başka açıklama yaparak her yere saldırıyorsunuz?
    diyeceğim o ki buralara doğru yatırımlar yapılsın tabii ki ama 15 milyon euro harcayıp 3 milyon euro gelir elde edildikten sonra o gemiyi yüzdüremezsiniz.
    yüzdürmek için başkanın ağzına bakarsınız, o başkan da divan kurulunda kulübün efsane futbolcusunu salondan atmakla tehdit eder.
  • 72
    şampiyonluk değil; taraftara "benim bu takıma hakkım helaldir" dedirtecek, heyecan veren kadroları olması gereken şubelerdir.
    galatasaray basketbol şubesinin 21-22 sezonunda yaşattığı heyecanı yaşatmak zorunda yönetimler. bu heyecanı yaşatmak çok basit. el oğlu 2-3 dolara eurocup da lisaloları badalonaları tokatlıyorsa, ligde final yapıyorsa sende yapacaksın. şubelerin menajer çiftliğine donmesine müsaade etmeyeceksin. maaşlarını geciktirmeyeceksin. basarisizlari kovacaksın. kovacaksın ki bu şubeler, elindeki paradan maksimum verim alsın. 21-22'de son kararı verme yetkisi olmayan insanlar 2 sezondur şubeyi yönetiyor ve vaziyet ortada. 21-22 sezonunda bütçemiz 2.2 milyon dolardı bu arada bunu da belirteyim.
    kadın voleybol mesela, fener-vakıf-eczacıbaşı -bide belki thy, onların bütçesini bilmiyorum- harici tüm takımlarla bütçemiz aynı, biz niye kümede kalma savaşı veriyoruz? niye 0-9 yapan kuzeyboru galibiyetini şampiyon olmuşçasına kutluyoruz? neden o paraya maksimum verim alamıyoruz? kadın basketbola girmiyorum oraya girersem çıkamam, alper durur gibi bir adama kadro dizdirip 4. hafta kovdular adamı, kadro planlamamız o kadar kötü ki 2 tane kıta dışı 4 numaramız var. allah'ım kafayı yersin bugün sessiz sedasız tiffany mitchell ile yollar ayrıldı. kimse niye "bu çöp planlamayı yapan adamla sezona başladınız madem kovacaktınız niye kadroyu o kurdu?" demiyor. ondan sonra bunları söyleyince ofsayte düşüyoruz, ona buna haklı olarak ozenince de galatasaraylılığımız sorgulanıyor. ben bunu yediremiyorum. yedirene de saygı duymuyorum. galatasaray bütün branşlarda zirve kovalaması gereken, en kötü heyecan yaratan bir takım olmalı. yönetim, yetiştirici olacağız dediği hiçbir branşta altyapıdan oyuncu katılması konusunda tesvik etmedi şubelerden sorumlu insanları.
    sadece erkek voleybolda iyiyiz o da nispeten, bakın nispeten. 4. olmayız 3. oluruz yani öyle bir iyilik. avrupa'dan bir kupa bekliyorum bu sene o şubede, umarım beklentim boşa çıkmaz.

    genel vaziyet bu, hiçbir şubede heyecan yaratmıyor galatasaray. her maçı sinir krizleri geçirerek izliyorum evimde, ben sindiremiyorum. taraftar nasıl sindiriyor merak ediyorum. hatta merak etmiyorum, galatasaray'ın böyle rezil kepaze durumda olmasını sindiren insanlari genişliklerinden ötürü kutluyorum. maşallah, keşke sizin gibi olsaydım.
  • 73
    hiçbir önemi olmayan şubelerdir.

    futbolun büyüsünü sevdiğimiz için galatasaraylıyız. insan doğasıyla çok ilişkili birçok şey barındırıyor futbol. taraf olmak, bir şeylere inanmak, mucizeler beklemek. alternatif bir dünya. biz de o dünyada galatasaraylıyız. bu dünyanın ırkı, dini, renkler. mucizesi de gol.

    sutopu bu dünyada bir şey ifade etmiyor.
  • 75
    galatasaray'ın sırtındaki kamburdur. futboldan elde edilen gelirler futbola dahi yetmezken bir de amatör branşlara aktarılıyor. türkiye'de kaç galatasaraylı kadın voleybol, basketbol, erkek voleybol vs. izliyor? 10 bin mi? 20 bin mi?

    zaten hemen her branşta iddialı takımlar var ve galatasaray onlarla yarışacak bütçelere çıkamıyor. misal voleybolda vakıfbank, eczacıbaşı, ziraat, halkbank, arkas var. basketbolda anadolu efes, pınar karşıyaka, türk telekom gibi takımlar var. hemen hepsi sırtını şirketlere/bankalara dayamış kulüpler. yani finansal olarak rekabet etmek imkansız.

    fenerbahçe araya girmeye çalışıyor, devasa paralar harcıyor da ne oluyor? lokomotif branşında forvetsiz, stopersiz, orta sahasız oynadığı senelerde vesely'e 2,5-3 milyon dolar maaş ödüyordu. sonuç devasa borç yükü. futbolda başarısız olduktan sonra bu branşlarla övünmeleri de alay konusu oluyor.

    spor kulübü olmak, her branşta var olmak zorunda değiliz. bu romantiklik yüzünden futbolun bütçesini kısıyoruz, neticede de kimse amatör branşlardaki takımları beğenmiyor. yok ilkin aydın'a ayıp oluyormuş da yok bilmem ne.

    sonuç olarak galatasaray futbol takımıdır. ali sami yen'in kuruluş felsefesi ''maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir'' şeklinde. ''filenin 20 santim üstünden brezilyalı gibi smaç vurmak, amerikalı gibi basketbol oynamak'' diye bir şey yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın