• 76
    ülkemizde bolca "fetişistinin" bulunduğunu düşündüğüm kavramdır. "altyapıdan çocuklar oynasın yeaaa" diye bolca duymuşuz veya söylemişizdir.

    ülkemizin şu an içerisinde bulunduğu siyasal, sosyal ve eğitim durumu gibi daha arttırılabilecek pek çok özelliği sebebiyle altyapıdan futbolcu çıkarma, takıma monte etme gibi sabır ve emek gerektiren durumları karşılayabileceğimizi düşünmüyorum.

    ülkemize iyice yerleşen kapitalist düzen sebebiyle hemen hemen her şey kazanma üzerine kurulu, kimsenin kaybetmeye, üzülmeye tahammülü yok. bu sebepledir ki altyapı gibi uzun süreler alacak, aksilikler karşısında tökezlenecek sisteme sabrı gösterebileceklerini düşünmüyorum.

    altyapının en büyük düşmanı ise "transfer taraftarı" ile birlikte olan "yangıncı taraftar" ekibidir. bu iki ekibin ortak paydası sadece kazanmak olduğu için muhtemel gelecek ilk kötü sonuçtan ya da yapılacak ilk hatadan sonra genç futbolcuları "ipe asmak" için hazır bekliyor olacaklardır.

    altyapı başlı başına çok ciddi bir organizasyon gerektiriyor. sahada sadece yetenekli bir futbolcu grubunun olması yeterli değil. bunun yanında eğitimli, iyi yetişmiş yani kalifiye birey yetiştirme zorunluluğu olmalıdır. burada kulüp tarihi anlatılmalı, genç oyunculara nerede oldukları ve nasıl bir takımın içinde yer aldığı ilk andan itibaren hissettirilmelidir.

    altyapı ffp süreci olsun olmasın kurtuluşumuzdur. ancak değiştirilmesi gereken çok fazla şey var ilk başta taraftarın bakış açısı, yönetimlerin menajerlerle birlikte kazandıkları haksız kazançlar gibi çok fazla düzeltilmesi gereken şey var. bu yüzden ben çok inanamıyorum, ülkemizde ki pek çok kavram gibi içinin boşaltıldığını düşünüyorum.
  • 77
    burada gerçekten çok çok yetenekli, ciddi potansiyelli bir dolu genç oyuncumuz var. üstelik bu gençler uzun zamandır beraber oynuyor ve birbirlerini tanıyorlar.
    bu gençler a takımın maalesef rezil olduğu kulvarda uefa youth ligde şu an grup lideri. üstelik porto, schalke gibi altyapı ekollerinin önünde.
    ama maalesef bu gençler bir ömer bayram, muğdat çelik, selçuk inan ve hatta bir eren derdiyokkadar kıymet görmüyor.
    buraları belki teknik heyet veya başka yetkili mecralardan biri okuyordur diye yaza yaza yorulduk ama hala ve ısrarla dandik kupa maçında bile bu gençlere şans verilmiyor.
    bu filmin sonu maalesef 1987 jenerasyonun başına gelenler olacak.
    bir kez a takım yüzü göremeden yok olup dağılıp gidecek bu çocuklar.
    sonra bu gençlerden biri bir anadolu kulübünde parlayınca almak için milyon eurolar dökeceğiz.

    hani a takım çok iyidir, kadroda gerçekten bu gençlere şu an yer yoktur anlarım ama bu kadar ceza, sakatlık ile boğuşurken bu yoklukta şuradan ozan dışında bir tek oyuncuya güvenmemek nasıl bir anlayıştır gerçekten çözemedim.

    neyse devre arasında 3-5 transfer daha yapılır, buradaki gençler iyice unutulur. seneye hazırlık kampında birkaç hazırlık maçında şans bulurlar. iyi oynasalar bile lig başlayınca yine bir ömer, ahmet çalık, selçuk gibi topçulara tercih edilirler ve unutulur giderler.
    hep ayni film.
    biz de yıllar sonra ayni 87’liler gibi “bir 2000-20001 jenerasyonu vardı ne oldu onlara?” der, hayıflanır dururuz.
  • 78
    kulübümüzün tek kurtuluş yoludur. başka hiç bir proje,gelir kaynağı vs. altyapı kadar kar sağlayamaz. yetenekli oyuncularımız var. bu cocuklara basamak atlatmamız gerekiyor artık. korkmadan cesurca takıma monte etmemiz gerekiyor. ben hiç bir galatasaray taraftarının artık selçuk,ömer,eren,tarık,sinan,maicon,ahmet vb birçok oyuncuyu görmek istemediğine eminim. ozan'ı takıma aldık bugün kendisi hakkında güzel rakamlara transfer rakamları dönüyor. bir çok oyuncumuz ozan'ın başarısına ulaşabilcektir. bakın bir çırpıda sayabileceğim bir çok oyuncu var.
    (bkz: gökay güney)
    (bkz: malik karaahmet)
    (bkz: ahmet sivri)
    (bkz: recep gül)
    (bkz: atalay babacan)
    (bkz: abdussamed karnuçu)
    (bkz: ali yavuz kol)
    (bkz: mustafa kapı)
    (bkz: mutlu aksu doğan)
    (bkz: yunus akgün)
    (bkz: celil yüksel)
    ve daha niceleri...
    fatih hocam lütfen artık galatasaray'ımızın geleceği için genç arkadaşlarımıza şans verin. bu cocuklar başaracaklar hem kendileri hemde kulübümüzü kurtaracaklar. bu taraftar artık formayı almak için herşeyini vermeye hazır olan bu gençleri görmek istiyor.
  • 79
    bunu türkiye'de hakkıyla kuran ilk takım ihya olur.

    insan kaynağımız müthiş.

    fakat şunu söylemek lazım, insanımızın ahlaki gelişimi rezalet. dejenerasyon had safhada. yani altyapıyı hakkıyla kurmaktan kastım sadece futbolun saha içindeki yönünün iyi öğretilmesi değil. çocukların iyi birer birey olabilmeleri için mental gelişimlerinin de ele alınması.

    türkiye'de boşanmalar azdır. fakat size rahatlıkla söyleyebilirim ki aile düzenimiz çok çarpık. birbirine saygısız eşler, dahası saygı aramayan, saygı konusunda bir hedefleri olmayan eşler... dolayısıyla çocuklarına saygı konusunda hiç bir şey öğretemeyen ebeveynler... saygıdan anladığımız sadece büyüklerin egolarının şişirilmesi ve itaat.

    bu değil.
    iyi insan olmak topluma saygıdan geçer. topluma saygı duyarsanız taraftara da, takım arkadaşlarınıza da saygı duyarsınız. yeteneğinizi milli servet olarak görüp işinize de saygı duyarsınız. savsaklamazsınız. parayı bulunca ne oldum delisi bir zavallıya dönüşmezsiniz.

    evet galatasaray gerekiyorsa en yetenekli çocuklarını yatılı okutmalı ama alt yapıyı kesinlikle hakettiği noktaya getirmeli. çocukları insan olarak eğitmeli, doğru beslenmelerini sağlamalı, iyi çalışmayı öğretmeli, sahada ne yapacağını anlatanların işi bilen profesyoneller olmasını sağlamalı.

    bu nüfus, bu potansiyel ülkedeki her takımı esasında para basma makinasına dönüştürebilir.
  • 80
    dünyanin en iyi futbolculari ençok fransadan çikiyor
    çünkü en iyi altyapi okullari fransada
    fransa istesin 4-5 tane milli takim birden çikarir.
    ayrica orada milli takima giremeyenler
    cezayir, fas, senegal, kamerun... gibi bir çok milli takima da kaynak sağliyor. önerim fransadaki veya belçikadaki en iyi futbol altyapisi hangi takimdaysa o ekibi komple transfer edelim. çok değil 3-5 senede sonuç aliriz. bu ekibe harcanan para misliyle geri döner ülkemize. ülkemizdeki futbol okullarinda eğitim verenlerin nerdeyse hiçbiri bu işin akademik eğitimini almamiş, alayli yani. böyle bir ekip transfer edilip, ülke çapinda okullarda da bir yetenek taramasi bu ekip tarafindan yapilirsa mükemmel sonuçlar alinir. 11 milyonluk belçikadan 15-20 tane dünya çapinda yildiz çikiyorsa, 80 milyonluk ülkeden çikmiyorsa bu tesadüf olamaz. onlar 11 milyonluk nüfusun nerdeyse tamamini tarayip yetenekleri keşfediyor ve sonra bu işin eğitimini almiş bir ekip tarafindan da bu cevherler işleniyor. biz bunu yapmiyoruz.
  • 81
    taraftar olarak herkesin dilinde aynı şeyler, takım farketmeksizin. "abi altyapıdan oyuncu yetiştireceksin, abi bak hollanda takımlarına, abi her sene bir iki tane çıkartsan kurtulursun" vs... her yönetici de altyapı önemli der. gençlerimiz der, akademi der. federasyonlardan da hangisi gelse böyle olması gerektiğini savunur. ama gel gör ki bunun olması için, altyapının gelişmesi için hiç kimse hiç bir çaba göstermez.

    mesela çoğu taraftarda bile önyargı vardır, sabır yoktur. genç oyuncu oynar, ufak bir hatasında "daha zamanı değil, tecrübesiz" falan denir. * örnek vermek gerekirse sezon başında iyi bir stoper alınsaydı, belki de ozan bu şansı bulamayacaktı ya da yaprığı hatalardan sonra ozan kızağa çekilecek, gerekli gelişimi gösteremeyecekti ki yaptığı hatalardan sonra burda dahi bazı yazarlar "erken, daha zamanı var, bu kaçıncı penaltısı" falan dedi.

    türkiye de altyapı'nın sorunları çok fazla. bunların başında da zeminler geliyor. emin olun o zeminler düzgün olsa, tesisler adam akıllı olsa, çok ama çok daha fazla oyuncularımız gelişecek belki de bu durumda olmayacaktı türk futbolu. ayrıca kondisyon ve fizik konusunda da çalışmalar yetersiz. futbolculara eğitim de yeterince verilmiyor, gerek pozisyon bilgisi, gerekse futbol bilgisi olarak.

    bizde altyapı, çocuk yetenekliyse parlar, yoksa anadoluya, 2. lige, amatöre falan gider şeklinde. hala halısaha mantığı hakim. düzse, yapılıysa stoper, biraz kıvraksa kanat olur denilip geçiliyor. belki üzerine düşülse, şartlar iyi olsa, pozisyon bilgisi öğretilse, başka fırsatlar tanınsa, daha farklı mevkilerde harcanmayacak çocuklar, belki de bir kaçı yıldız olacak, bir kaçı da alternatif olacaktı kendi takımlarında.

    milyon euroların, dolarların döndüğü bu piyasada, özellikle bizim gibi ülkelerde yapılmayacak şey değil bunlar. ama gereken önem tabiki verilmiyor, bundan sonra da verilmeyecek olması çok acı. her zamanki gibi doğru yolda yürünmüyor güzel ülkemde.
  • 82
    ülkemizin içine girdiği ekonomik girdabın, ne kadar derinlere ineceğine dair bir öngörü yapılamayan şu günlerde, a takımımızda daha fazla şans vermemiz gereken rezerv.

    2019-2020-2021'de ülke ve kulübün durumunun bugünden daha iyi olmayacağını var saymak ve ayağımızı ona göre bir yorgana uzatmak zorundayız. sattığımızdan fazlasını alamıyoruz, bu bir şans bizim için, istesek de açılamıyoruz bonservis konusunda. gelirlerimiz genel olarak tl. cinsinden olduğu için ne yapıp edip, maaş bütçemizi de (özellikle de yabancı para maaş ödemelerimizi) minimun seviyeye düşürmeliyiz.

    elimizde çok kaliteli genç oyuncularımız var. kademeli olarak takıma soktuğumuz, geliştirebildiğimiz, pazarlayabildiğimiz her biri, hayati bir öneme sahip kulübün can çekişen ekonomik geleceği açısından...
  • 90
    eger futbol a takimimiz icin transfer yap(a)mayacaksak, ozan ve garry'den gelen parayi mutlaka altyapi transferlerine harcamamiz lazim. net 12 milyon euro kaldiysa, hepsi kendi yas grubunda yildiz statusunde olan 17 yas alti oyuncular bulup kadroya katarsak, bunlardan 2-3 tanesi gercek potansiyeline ulassa 5 sene icerisinde harcadigimiz 10 milyon euro bize 5-6 kati olarak geri donecek.
  • 91
    not: bu başlığı ilk ismail çipe için yazıyordum. ama konu çok farklı bir noktaya geldiği için bu başlığa yazmanın daha doğru olduğunu düşündüm. tek ismail başlığına yazsam biraz haksızlık olurdu. yazdıklarım tüm genç oyuncular içindir.biraz metaforik bir şekilde kendisini değerlendireceğim ama anlaşılacağını düşünüyorum. mahmut mahlasını kullanalım.

    mahmut ilkokulda iyi notları sayesinde iyi bir anadolu lisesini kazanmıştır. iyi bir üniversiteyi mesela boğaziçi olsun kazanabilmek için büyük gayret göstermesi gerekmektedir. ama mahmut'un lisedeki notları böyle ortalamaları pek iç açıcı olmasın ve mesela diyelim matematiğe pek kafası çalışmıyor. mahmut insan üstü bir efor ve iyi bir çalışmayla belki boğaziçini kazanabilir. dışardan baktığımızda şimdiye kadar ki performansıyla daha mütevazi bir anadolu üniversitesini kazanma ihtimali mesela yüzde 80 olarak değerlendirelim. boğaziçi'ni kazanma ihtimali şimdiye dek anadolu lisesinde ki performansı baz alınırsa çok düşüktür. tek tük deneme sınavlarında yüksek neticeler elde etmesi boğaziçi'ni kazandırmaz ama kazanma ihtimali her zaman vardır.
    ve mesela çok daha yüksek potansiyelli bir anadolu lisesi öğrencisinin bir sınavda leş bir not alması onun boğaziçi'ni kazanma ihtimali düşürmez. burada ki esas önem öğrencinin potansiyelinin ne olduğudur. boğaziçini kazanmayı sağlayacak potansiyeli de keza boğaziçi'nde başarılı olmasını garantilemez.

    böyle bir örnekten gittim çünkü bu sözlükte herkesin yaşadığı bir süreçti bu üniversite sınavları.
    alt yapıda aslında bu metafordan çok farksız değildir. bazı oyuncular daha potansiyellidir bazıları ise değildir. potansiyelli olmayanlar başarılı olabilir mi evet olabilir potansiyellilerden çok ama çok daha başarılı olabilir. galatasaray'ı da bu üniversiteyi kazandırabilecek butik bir dershane olduğunu varsayarsak galatasaray öğrenci olarak en potansiyelliler üzerinde durmalıdır. her öğrenci üniversiteyi kazanamaz keza her futbolcu da üst seviye olamaz.
    demek istediğim lisede bir öğrencinin az çok hangi seviyede bir üniversiteyi kazanacağı bellidir. bunun gibi hangi futbolcularında üst düzey, ülkesel seviye ve ya alt seviyede olacağı az çok bellidir. bunu anlamak için ön görü lazımdır.
    bir oyuncu sadece genç diye üstünde durulmaya çalışılması bazı durumlarda olmayacak duaya amin demektir.

    ismail kardeşimiz 27 şubat 2019 hatayspor galatasaray maçında olmayacak bir hata yapmıştır. futbol bu hatalar olacak elbette ki inşallah hatalarından ders çıkarır güzel bir kariyeri olur. ama burada üst düzey kalecilerin komik hatalarını göstermek abesle iştigaldir.
    hep diyorum ozan kabak hem galatasaray alt yapısındaki çok büyük şans hem de büyük şanssızlık. genç oyuncuya şans verilince insanlar hepsi ozan gibi paralara satılacağını sanıyor.
    ozan'ı sanırım buradaki yazarlardan bile bu sene duyanlar olduğu için biraz konuyu karıştırıyor. ozan wonderkid'di arkadaşlar
    hani bildiğiniz fm'de almak için uğraştığımız oyunculardan olan bir wonderkid. u14 yaş gruplarından beri takip edilen bir oyuncu. galatasaray çok fazla alt yapıdan oyuncu çıkarmadığından insanların çok bilmediği bir proses.
    her oyuncu öyle 4 ay oynayınca bir kulüp 10 küsur milyon euro vermez. ozan'ın performansı dışında alt yapı kariyeride inceleniyor. bunun için stuttgart bu oyuncuyu aldı. hani ozan hata yaptığında üstünde durmasak ozan değil galatasaray kaybederdi. ozan muhtemelen bir takım tarafından alınır başka bir yerde gösterirdi. bizde hayıflanırdık nasıl kaçırdık diye(fenerbahçe'nin merih örneği gibi).
    bu yüzden diyorum ozan şahsına münhasır bir örnektir. her alt yapı oyuncusunu kendi çerçevesinde değerlendirmemiz gereklidir. oyuncuların potansiyellerini doğru anlamak çok ama çok önemli.

    galatasaray öyle ya da böyle bir işletmedir. hayır kurumu da değildir. alt yapı oyuncusunun üzerinde elbette durmalıdır. ama üstünde durduğu oyuncunun potansiyeline dikkat etmek zorundadır. fırsat maliyeti doğru yapılmalıdır.
    bir oyuncuyu kazanacağım diye sadece maç ve ya maçlardan olmaz aynı zamanda onun yerine yetişen diğer alt yapı oyuncularına da zarar verir onların öne çıkmasını engeller. üstünde durduğu oyuncu da öyle aham şaham bir şey olmaz.
    benim kavgam x oyuncusu kötüyse "alt yapıdan mahmut oynasın yaa daha kötü olamaz." argümanıdır.

    not2: hayatta başarılı olmak için üniversite okumaya ya da çok iyi bir üniversite mezunu olmaya gerek yok elbette. bu örnekte
    üniversite olarak bahsettiğim semboliktir.
  • 92
    --- alıntı ---

    adana büyükşehir belediye u14 kız takımı, tr şampiyonası için adana'dan otobüsle yola çıktı.
    14 saat yolculukla çanakkale'ye 100 km kala belediye yetkilileri arayıp, “oteli iptal ettik, dönün” dedi.
    çocukların hayal kırıkılığı, 28 saat gidiş-dönüş
    niye?
    beylerim seçim kaybetmiş!

    (melis alphan)

    https://twitter.com/.../1112968048963653638

    --- alıntı ---

    http://www.basketfaul.com/haber?haber=80288
  • 93
    türkiye’de yetişen futbolcuların aile hayatında yetiştiği şartlar malum, bir çoğu yoksul olarak nitelendirebileceğimiz bir aileden geliyor, pek de mükemmel olmayan yetişme şartları.

    gördüğü yetersiz bir eğitim ile de çocukta vizyon diye bir şey kalmıyor. halbuki biraz vizyonlu olsalar, global olarak dünya futbolunu takip edip uyum sağlasalar çok farklı birer oyuncu olup çıkacaklar, yetenekli oldukları herkesin malumu.

    ozan kabak bunun en büyük örneği. kendisinin profesyonel yapısını ve tam bir dünya vatandaşı gibi davranmasını beğeniyorum.

    genelde bu tip oyuncular ileride yabancı futbolcular ile oynarlarsa ve hatta bu yabancı futbolcular kaliteliyse, kendilerini daha fazla geliştirebilmeye başlıyorlar. çoğu, yabancı futbolculardan çok şey öğrendiklerini söylüyor. bunun örneklerini daha önceden süper ligde gördük.

    sonuç olarak altyapının her yaş kademesinde 2-3 avrupalı ve afrikalı futbolcu bulundurursak genç yaştaki futbolcuların vizyonunda büyük bir ilerleme kaydederiz. sürekli beraber olacakları için ister istemez bir şeyler öğreneceklerdir. bu sayede oyuncu saha içi ve saha dışında daha akıllı hareket edebilecek, kendisini sürekli geliştirmesi gerektiğini farkedecektir.
  • 94
    güvenmek ve geliştirmek zorundayız.

    (bkz: ozan muhammed kabak/#2808664)

    bize yeni ozan'lar lazım.

    mesela mustafa kapı'yı izlemeyi çok istiyorum ben. emre mor'a defalarca şans verildi, harcadı. bir şeyler yolunda gitmiyorken emre mor yerine mustafa'yı, atalay'ı sürsek sahaya fena mı olur? selçuk inan'dan medet ummaktan daha kötü mü olur? (bkz: 2019-2020 sezonu)
  • 95
    sadece zorda kaldığımızda değil her zaman gözümüzün uzerlerinde olması gereken cevherler, geleceğimiz.

    bugün 26 kasım 2019 galatasaray club brugge maçında erencan yardımcıya sadece ihtiyacımız olduğu için değil güvendiğimiz için sahaya sürmeliyiz.

    eğer stoper ozan kabaktan 12 milyon euro kazandı isek bir forvet çıkardığımız zaman bu rakam ikiye hatta üçe katlanabilir.
    galatasarayin kurtuluşu da burdadır.

    yanlışı yaptık ve içi geçmiş sönük yıldızları doldurduk takıma, şimdi de dogruyu yapıp gençleri kazanalim...

    bu * maçta geleceğin başlangıcı olsun...
  • 97
    avrupa ile baş etmek isteyen bir kulüp olarak avrupa standartlarında kurgulanması gerektiğini düşünüyorum.

    tesislerimiz, eğitmenlerimiz, idman programı gibi bileşenlerin toplu olarak avrupa seviyesinde olması için kaynak ayrılmalı.

    günlük başarılar elde eden bir galatasaray değil, standardını kendi oluşturan bir galatasaray'ın avrupa'da başarıya uzanacağını hissediyorum. bu standartları da kendi yapımızda oluşturup kulübün futbol takımı tüzüğü gibi işletmeliyiz. bugün fatih hoca var, mustafa cengiz yönetimi var. taraftarın çoğunluğu şu anda yaşanan her türlü olumsuzluğa rağmen arkalarında. ancak bu isimler de ekstra adımlar atmadan anca günü kurtarabilirler.

    ekstra adımlar nelerdir:

    1. kulübün kaynağının altyapıya daha fazla ayrılması.
    2. futbol takımında her maç en az 3 u21, en az 1 u18 oyuncusuna ilk 11'de forma vermek.
    3. ileriki yıllarda gelecek tüm yönetim ve teknik ekiplerin bunu yapmaya zorlanması. bu zorlanma taraftar kenetlenmesiyle oluşturulacak bir baskı ile olabilir. baskı ve zorlanma kelimeleri biraz sert çağrışımlar yapsa da daha uygun ifadeler bulamadım.

    bana göre üstte yazılanları uygulayabilmek süper ligde şampiyon olmaktan daha önemli, çünkü şu anki avrupa futbol standartlarında lig şampiyonluğu avrupa'ya gidip 0 ilâ 5 puanla dönmektan başka bir şeye kapı açmıyor. sürekli genç oyuncu oynatarak hem genç ve oturmuş bir takım kurgusu, hem futbolcu satışından gelir, hem gereksiz şovmen oyunculara yüksek meblağlar ödemekten kurtuluş, hem de dinamik oyuncularla oynayan oturmuş yapıdaki takımımızla avrupa'da daha iyi sonuçlar elde edebilmek mümkün.
  • 98
    piyasa neredeyse 4 katı yükselmiş, sadece eli ayağı düzgün oyuncu fiyatları 2. sınıf liglerde bile 8 milyon euro olmuş. bu esnada paranız da neredeyse 4 katı değer kaybetmişse geriye yapmak zorunda olduğunuz 3 şey kalıyor.

    1) kendi liginizdeki yıldız adaylarını kaptırmadan bünyenize katmak (çaglar, cengiz, ravil, mert çetin)

    2) alt yapızı her yönetim ve hoca değiştirdiğinizde yeniden dizayn edecek kadar basit kurmamak. güvenilir uzun yıllar bir kültür oluşturmak isteyen isimlerle çalışmak.

    3) ozan kabak , yunus mallı örneğindeki gibi yıldız veya olgunlaşmamış olsalar bile oyuncularınıza iyi kötü performansına göre 3 maç veya tüm sezon bu seviyede oynayabileceği imkanları sunmak. bunu onlara inandırmak.

    bunun haricindeki yöntemlerle eldeki ekonomik imkanları ve liranın değerini düşünürsek zaten avrupadan yaşlı oyuncu getirecek bir fırsatımız bile kalmayacak.
  • 100
    ali koç altyapı konusunda kendisinden beklenmeyecek şekilde doğru bir adım atmış.

    --- alıntı ---

    "bundan sonra altyapı oyuncularımız kulübün belirlediği menajerlerle çalışacak. alıyorsun yetiştiriyorsun sonra bir menajer gelip aklını karıştırıyor. benim istediğim menajerle çalışmıyorsa da benim oyuncum olmayacak"

    --- alıntı ---

    yüksek ihtimalle emre belözoğlu vermiştir bu tavsiyesi. bizim kulübün de böyle bir uygulamaya gitmesi gerekiyor. ozan kabak ve mustafa kapı örneklerinde de demiştim. ya kulübün istediği menajer ile çalışacaklar ya da kadro dışı kalıp oynamayacaklar.

    kulübün istediği menajer ile çalışmayan çocuğa, sezon başlamadan önce "bu sözleşmeyi imzalamadan sana forma vermeyiz" dersen hiçbir sorun yaşanmaz. mesela ozan kabak örneği; sen bu çocuğu ligde ve cl'de oynatmasaydın 2019 ocak ayında değil 7,5 milyon, 70 bin euro bile vermezdi kimse ve aklı karışmazdı. daha doğrusu menajeri aklını karıştıramazdı çocuğun; çünkü ortada yüksek para yok. sezon başında konuşacaksın altyapıdaki çocuklarla, tehditse tehdit. o zaman her türlü imzalatırsın sözleşmeyi. he ayrıca ozan'ın aklı karışsa da son kertede ortaya karakter koydu, fatih hocasının sözünü dinledi ve devre arasında gitmedi; ama sözleşme de uzatmadı. sonra stuttgart ısrarcı oldu ve teklifi 11 milyona çıkardı; daha sonra mustafa cengiz satmak istedi ve sattı vs.

    bir diğer örnek mustafa kapı. kendisinin 17 şubat 2020'de kadro dışı kalmasına çok sevinmiştim; çünkü yönetim ve teknik heyet, ozan kabak örneğinden ders almıştı. kadro dışı kalmasının duyurulma şeklini ergence bulanlar vardı (belki de haklılar) ama altyapıdaki her çocuğa ibret olması için böyle şeylerin yapılması gerekiyor. futbol artık duygusallığı kaldırmıyor. 15-16 yaşındaki çocuk bundan anlıyor. onun yaşam alanı sosyal medya ve sen ona sosyal medya aracılığıyla en sert cevabı vermezsen mustafa kapı gibi sözleşme uzatmak istemeyenlerin çıkmasını engelleyemezsin. yani diğer çocuklara "bakın size yatırım yapıyoruz, emek harcıyoruz; eğer ki mustafa kapı (veya bir başkası) gibi davranırsanız sonunuz böyle olur" mesajı verilmeli her zaman. maalesef olay buraya evrildi; çünkü 2000'lerin başındaki 15 yaş feraseti ile şimdiki 15 yaş feraseti aynı değil. arda üzerinden örnek vermek istemiyorum ama en doğru örnek o, kendisi kaç kere boş sözleşmeye imza attı, hocaları ne derse yaptı, yani vefa gösterdi lakin zamane çocuklarında vefa, aşk, bağlılık gibi soyut kavramları anlayacak feraset yok. hatta anlamaya niyetleri olduğunu da düşünmüyorum. maalesef ki hepsinin aklı "kazanma" derdinde ve birçoğu pragmatist.

    nerde o kulübüne tutku ile bağlı eski topçular azizim...
App Store'dan indirin Google Play'den alın