• 1
    emekli futbolcuların ek işi.
    maalesef aktif sporculuk dönemlerinde kendilerini kültürel anlamda besleyemedikleri için, yorumculuk günlerinde acı çektiklerini hissediyorum.
    türkçe'yi yetersiz sayıda kelimeyle konuşup, kısıtlı üç-beş tanımlamayla idare etmeye çalışıyorlar. üzülerek söylüyorum ki diksiyon-artikülasyon ve tonlama felaketi çoğu. oysa konuşmak, aktarmak, yorumlamak ve hatta yönlendirmek işi yaptıkları. istisnalar hariç bir çoğu büyük sıkıntı içinde. ciddi bir şekilde bu işe devam etmek isteyenlere eğitim almalarını öneriyorum zaman zaman. sadece futbol da konuşacak olsalar etrafta olan bitenle yakından ilgilenmelerini, mümkünse sanat tüketmelerini salık veriyorum. genel eğitimin son derece eksik olması da bu genç emeklilerin dezavantajı. basketbol yorumculuğunda aynı olumsuz görüntünün olmaması da dikkat çekici. elbette sebepleri hepimizce malum. işin doğrusu hangi takımı temsil ederse etsin ben konuşmasını her anlamda dinleyebileceğim yorumcular istiyorum ve biliyorum ki bunun için futbol camiasının tamamına müdahale gerekli.
  • 2
    ülkemizde mensuplarının en tahsillisi lise terk olan meslek dalı.
    arada uğur meleke gibi eksperler de çıkmasına rağmen, 1000'de 2 gibi bir oranda olmalarından dolayı rahatça genelleme yapabiliriz.
    sen hangi konuda bilgili olursan ol, kendini ifade edemiyorsan süpürge sapından farksızsın. örneğin gökmen özdenak genellikle doğru noktalara temas etmeye çalışmasına rağmen sadece çalıştığıyla kalır, genelde iyi niyetli olduğunu bildiğimiz için katlanırız. bir de sinan engin, selçuk yula, ömer çavuşoğlu tipi adamlar var ki, evlerden ırak (u: :() son bir şey daha ekleyeyim, eski hakemlerin özellikle uzak durması gereken meslektir bu, bunlar diğerlerine nazaran futbolu da bilmezler, kötü niyetlidirler ve komplo teorilerine bayılırlar.
  • 5
    9 şubat'ı 10 şubat'a bağlayan gece boyunca 7'den 77'sine kadar hepsinin papağan gibi söylediği şeyler aynıdır.

    mevzu bahis 9 şubat 2014 sivasspor fenerbahçe maçıdır. hepsinin söylediği hakem hatasının olduğudur. kendilerine, hepsine buradan sorular sormak istiyorum. göt varsa cevaplayın.

    1 - türkiye'de ilk defa mı penaltı verilmedi ? nedir bu yaygara ?

    2 - fenerbahçe'nin ilk defa mı penaltısı verilmedi ?

    3 - fenerbahçe alehine çalınmayan penaltılar verilmezken neredeydiniz ?

    4 - fenerbahçe için adelet istiyenler 3 temmuz'u ne çabuk unuttu ?

    5 - diyelim ki hakem şike yaptı. bilerek penaltı çalmadı. peki saçma sapan bir pozisyonda sivasspor oyuncusunun topu ellemesi şike ise ne olacak ? neden bunu konuşmuyorsun ahmet çakar. burnuna pis kokular neden buradan gelmiyor ?

    not: mevzu bahsi edilen sene 2014 yılıdır.
  • 6
    (bkz: futbol yorumculuğu)

    canlı yayındayken kafa önde sürekli telefon mıncıklayan kısmı bir enteresan. sohbet temalı programlar artık interaktif olarak varlığını sürdürüyor, kabul ancak kantarın topuzu kaçınca ekrandaki görüntü rahatsız ediyor. doluyum bu konuda. :( gündelik yaşamınızda siz bir şey anlatırken hitap ettiğiniz kişinin telefonunu okşaması ne kadar irite ediciyse bu da en az o kadar uyuz bir görüntü. elemanlar canlı yayındayken menşınlaşıyor usta, rahatlıkta nirvana.
  • 7
    sosyal mecralarda ilk başladığında, televizyondaki boş ortamdan oraya sığındık. ne var ne yok hepsini pek çoğumuz izledik. kendi adıma özellikle galatasaraylı sayfaların hemen hepsini iştahla uzun süre takip ettim, izledim. fakat bir süre sonra, sayfaların sayısı artınca orada da ciddi bir kalite farkı oluştuğunu idrak ettim. zaman kıymetli. orada da seçici davranmaya başladım. geyikle zaman öldürmeyen, ciddi, bana gerçekten değer katan ve sahada görmekte zorlandigim perspektifleri açan 2 ya da 3 kanalı izliyorum. gayriciddi, arkadaş ortaminda sohbetten hallice kafasına göre takılanları takibi bıraktım. aslında otomatik olarak gerçekleşti çünkü programı açıp izlemeye başladığım andan itibaren boş geyik ya da ciddiyetsizlik algıladığımda otomatikman kapattığımı fark ettim.
  • 8
    bölünerek çoğaldıklarına inandığım meslek grubu. bir meslek odaları var mı bilmiyorum, böyle bir meslek neden var onu da bilmiyorum. yani bir kişinin asıl mesleği nasıl "futbol yorumculuğu" olabilir onu da anlamakta zorluk çekiyorum. olsa olsa ömer üründül örneğinde olduğu gibi hobi olarak yapılan bir iş olmalı ya da hadi part-time diyelim. burada mesela hepimiz birer futbol yorumcusuyuz ama bundan para kazanıyor muyuz; hayır. ama piyasada mesleği bu olan insanlardan daha iyi futbol yorumculuğu yaptığımızı düşünüyor muyuz; evet. ee tezat bu. velhasıl, mantar gibi çoğalan youtube oluşumları ile ecnebilerin deyimiyle bir hype'a dönüşen bu kişiler tarihin tozlu sayfalarına umarım kısa zamanda karışır. ülkede öyle üzerinden para kazanılacak kadar iyi oynanan bir futbol yok ortada.
  • 12
    bu tayfa içinde olasılıklar üzerinden yorum yapanlar da var. ‘x orda golü atsaydı, kaleci onu kurtarmasaydı maçın sonucu böyle olmazdı’ gibi akıl almaz analizler yapılıyor. mesela bizim içerdeki kopenhag maçı için ‘kopenhag 10 kişi kalmasaydı gs maçı çeviremezdi’ gibi yorumlar duyuyorum. aynı yorumcu bizim ilk yarım saatte skoru 3-0 yapacak net fırsatları kaçırdığımızdan bahsetmiyor. ayrıca kırmızı kart görmelerinde bizim baskımızın rolü olduğu gerçeğini de görmezden geliyor.

    yani bir maçı böyle değelerlendirmek kadar saçma bir şey yok. futbol böyle bir oyun değil. maalesef ülkemizde her alanda liyakat eksikliği olduğu gibi futbol yorumculuğunda da bu var.
  • 14
    genelde ezber yorum yapıyorlar. şimdiki modamız set hücumu yapamıyormuşuz. city veya barcelona maç kaybettiğinde set hücumu yapamamış olmuyorlar mı? ama kimse onlara böyle bir şey demiyor. çünkü ezberden biliyoruz seti çok iyi oynayan takımlar ya.

    bir de oyuncu değişikliklerini geç yapma konusu var. bu da ezber bir yorum. birkaç maç bu durum problem yarattı ama genelde bundan dolayı sorun yaşamadık. hatta geçen sene erken oyuncu değiştirdiğimiz için bir maçı kaybetmiştik.
  • 17
    futboldan anlamıyorlar. yontulmuş ve yontulmamışlardan oluşuyorlar ama aralarında temelde bir fark yok. malzeme aynı: odun. dikkat edin kimse bildiği bir şeyden veya kendi duygularından konuşmuyor. tek yaptıkları futboldaki bir başka figürü övmek veya yermek. onu biz yapıyoruz burda taraftar olarak zaten.

    ekleme: o yüzden de izliyoruz kendilerini hehe, kim birine daha çok sinirleniyorsa, kim birini daha iyi övüyorsa ona bakıyoruz. izlenme sayısını arttırmak için de iş populizme kayıyor gerçeklerden kopuyoruz. böylesi daha iyidir belki bilmiyorum.
  • 18
    ozellikle avrupa'nin bes buyuk ligden birisini detayli takip eden ve yorumlayanlarin onyargili ve o ligi diger liglerin ustune koyma aliskanligi kazandigi kisiler.

    her ozel ilgi bir sevdadan yola cikabilir, fakat maalesef bazen objektiflikten uzak kaliyorlar.

    ornegin;

    -premier lig uzmani olan emre ozcan ingiliz takimlarini ve premier lig'i her ligden onde goruyor.
    -bundesliga'yi takip eden orhan uluca alman takimlarini ve bundesliga'yi her ligden onde goruyor.
    -serie a'yi takip eden ilhan ozgen italyan takimlarini ve serie a'yi her ligden onde goruyor.
  • 19
    zaten onursal noksanlığı olan medyanın lağım çukurudur bunlar, onur ve ahlak gibi değerlerin kırıntısını bulundurmazlar.

    her durum gibi bu durumunda istisnaları vardır ben o istisna isimleri yukarıda bahsettiğim insanlarla aynı keseye koymuyorum, örneğin; ahmet e. ile bülent timurlenk’i aynı keseye koymak bülent timurlenk’e büyük hakaret olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın