• 126
    bu maç göstermiştir ki sabri, kewell, baros üçlüsü bu takımı adam edecektir. üçer üçer salladığımız günlerimize döneceğiz. kayseri deplasmanı gibi zor bir maçta defans güven veriyorsa defans tamamdır. orta sahaya gelince öncelikle defanstan atağa katılan isimler neill ve sabri olmalıdır. defansif ve ofansif yönü iyi oyunculardır bunlar. caner in vasat atak oyunu kewell ın yeteneğiyle birleşince caner in defansta kalması şart olmuştur en azından maçların genelinde. yıldız çokluğu sayesinde bir şekilde orta saha da adam edilir. forvette bitiriciliği muhteşem olan ve gol atmak yaptığı en iyi iş olan baros oldumu sırtımız yere gelmez bence. ama asıl sorun bu üçlü gelene kadar puan kaybetmemek ve sakat vermemek.
  • 127
    maç benim için maçtan 1 saat önce başladı. servet'in oynamayacağını öğrendiğimde tamam dedim bu maç gol yemeyiz. nasıl olsa gol atmada sorunumuz yok ve çocukları galatasaray lehine iddia oynamaya yolladım. evet bu sezon ilk kez benim tam istediğim 11 sahadaydı. ve emre güngör'ü yakın takibe aldım. naçın en iyi adamıydı, beni servet kazmasından kurtardı. umarım reykaard bundan sonra lukas'ın yanında emre güngör'le oynar. yani sevgili taraftar, defansa unutulmuş karekterimizle geri dönüş yaptığımızı gördüm. lukas ile emre'nin uyumu maçın neticesinden de önemliydi ve sınıfı geçtiler.

    yanlız bu kaleci hakkında benim ambara fare girdi. olumsuz düşüncelerden alamıyorum kendimi. pis pis degaj yapması, attığı bütün topların rakibe gitmesi sinir tansiyonumu tavan yaptırdı yine. hocalar söylüyor olamaz, söylemiyorlarsa bu adam niye degajla topu oyuna sokmaya çalışıyor anlaşılır değil. gördük son dakikaları, 2 dakika daha oynayabilsek gol gelecek, ama önceden kalecinin kaybettiği zamanları hakem ne yazık ki oyuna ilave etmiyor.

    bugün mehmet topal top geriye nasıl oynanırın resitalini sundu. saymadık ama her halde bütün aldığı topları geriye kullandı, temponun çok daha yüksek olmasını engelledi. mustafa sarp ise yüksek tempolu oynanacağı ilk dakikalatrdan belli olan maçta araziye uyarak oynadı. top sanki bana gelmesin diye kaçacak delik arıyordu. öyle sanıyorum ki reykard mustafa sarp'ı bize yarasın diye değil de rakibe yaramasın diye oynatıyor. top kaybedildikten sonra başlıyor sarp'ın görevi.

    elano blumer topla buluştuğu anlarda attığı toplarla tehlike yarattı. hele son dakikada bilardo topuna falso verir gibi emre çolak'a attığı pasın gol olmaması mucizeydi. kara şimşek, topla adamın içinden geçiyor geçmesine de sonrasında dengeyi ayarlayamıyor. ileri hatta maç boyu döndü durdu ilerdeki futbolcular. ne yapsak olmadı, ne yapalım?

    0-0 biten maç için iyi maç oldu denmez pek. ama bizim için bu senenin en büyük maçı oldu diyebilirim. galatasaray'ın büyük bir mücadele ortaya koyduğu, galip geldiği çoğu maçtan daha fazla gol pozisyonu ürettiği bir maç izledik. tabela hiç önemli değil, bu savunma kolay kolay gol yemez, her takımın kalecisi de hamido gibi şanslı olmaz.

    el çiko için iyi ya da kötü bir kanıya varmak için bir kaç maçını canlı izlememiz lazım. bu maç bana carusca'yı hatırlattı. fiziği büyük maç oynayabilecek gibi gözükmedi sanki.

    takımlar iyi bir taktik geliştirmişler galatasaray'a karşı. vur kır parçala, ayakları ele ver, umarım sakatımız yoktur. sağlık ekibinin eline biri düştüyse bugünden itibaren 1 ay sayın iyileşmeleri için.

    arda turan kaptan bu maça damgasını vuramadı. iyi oynayamadığı maçların gol yollarında sıkıntıya düşüyoruz.

    sıcağı sıcağına yazabildiklerimiz bunlar. ben bu maçta galatasaray'ın ve kayserispor'un büyük mücadelesini seyrettim. kendi açımızdan bakarsak oyunumuzdan memnunum, gol olmaması gol olmasından daha küçük olasılıktı. tekrar başa dönüyorum, emre güngör bu günkü oyunuyla maçın adamıdır ve servet'e kulübe hayırlı olsundur. büyük maç oldu, 2 puan kaybettik yazık oldu.
  • 128
    emre çolak, lucas neill, keita ve arda ile 4 pozisyonun kaçtığı maç, -sa, -seli konuşmayı çok sevmesem de biri gol olsa şu anki yorumlar ne olurdu merak etmekteyim. sanki her maç 3-4 gol atıp kazanıyoruz da bir bugün gol atamadık. ben bu kadar eksiğe rağmen oynanan futboldan memunum. baros, kewell, jo, sabri, hakan balta yok, dos santos hazır değil, keitanın aklı maçta değil, arda forvet. daha ne bekliyorsunuz ki. bi cenabetlik var üzerimizde, şu şubatı kazasız belasız atlatsak diyorum. umarım önümüzdeki 20 gün içinde 2 kupadan birden elenmeyiz.**
  • 129
    nacizane fikrim, kayseri deplasmanında 5 net pozisyon bulup hiç pozisyon vermiyorsanız yeterli oyunu oynamışsınızdır. keşke kazanabilseydik ama bu sonucada çok burun kıvırmamak lazım, üstelik forvetsiz oynuyoruz. ayrıca biraz ahkam kesmek istiyorum: 1- keita'nın ölüsü 11'e ilk yazılacak adamdır. 2- elano'da 2. yazılacak adamdır. 3- emre güngör'de ısrar edilmelidir. 4- keita varsa her türlü sabri oynar, oynamalıdır. 5- taraftarlar olarak şampiyon olmama fikrine kendimizi alıştırmalıyız. fenerbahçe'nin oturmuş omurgası ve kolay fikstürü muhtemelen işi götürmelerini sağlayacaktır. her sonuçta hocamızın arkasında durmalıyız.
  • 131
    20. dakikasından itibaren gayet olumlu ve güzel bir futbol oynadığımız karşılaşmadır. bu benim görüşüm. incelersek;

    sezonun başından beri savunduğum servet'in kesilmesi bu maçta gerçekleşmiştir. eğer sağlam bir emre güngör olsaydı sezonun geri kalanında servet bugün olduğu gibi haftalardır yedek otururdu. lucas ve emre ikilisi bu takımın savunma ikilisidir belli oldu. frank rijkaard'ın stoper tanımına uyan adam emre güngör'dür. ali turan transferi de bunun için yapılmak istendi. sezon sonunda yapılacak zaten.

    savunmada bulunan iki adamımızın kusursuz performansına beklerimiz eşlik edemeyince hücum alanında kısıtlı kaldık. keita ve elano dışında hücumda çabalayan olmayınca golü bulamadık. gio'yu da ilk günden harcayan zihniyete zaten diyecek söz yok. bu adam ilk kez galatasaray için bir maçta 85 dakika oynadı. bırakın biraz kötü oynama hakkı olsun. fizik olarak hazır olduğunda forvet olarak oynayacaktır bu takımda.

    bunlara rağmen takım 5 adet net pozisyon bulmuştur. pozisyon vermeden maçı tamamlamıştır. buradan çıkıp rijkaard'a, yönetime sallamak ayıptır. sahada aslanlar gibi mücadele eden bir takım vardı. bugün gol atamadık. olsun atamayalım. ama bu kadar eksiğe rağmen bu takım gereken mücadeleyi ve karakteri gösteriyor.

    bu maçta bir puan kaybettik ama gelecek adına olumlu izlenimler kazandık. tek korkum hafta içi oynanacak olan kasapspor maçıdır. ondan sonraki hafta sonu bay geçeceğimizden bir dinlenme ve rehabilitasyon periyoduna gireceğiz. umutsuz olup, kazan kaldırmaya gerek yok.
  • 132
    kayserispor yönetiminin tüm tribünlerdeki karları temizleyip,misafir tribünün karını temizlemediği,seyircinin buz gibi bir yerde destek verdiği karşılaşma olmuştur. tribünden izlediğim kadarıyla neill-emre ikilisi iyi performans gösterirken canerin ortaları hayalkırıklığı yaratmıştır. çok şey söylemek istemiyorum,maç sonunda tatsız şeyler yaşadım,son olarak futbol şansının yanımızda olmadığı maçtı bugünkü..
  • 133
    galatasaray'ın lucas neill ve emre güngör dışında bir de puan kazandığı maç olmuştur.normal şartlarda kayseri'den 1 puanla dönmek önemlidir.sakın bana kimse koskoca galatasaray nasıl olurda hede hödö saçmalığına girmesin.bugün fenerbahçe'ye de beşiktaş'a da sorsan 1 puanı kurtarayım derler.ligin ilk yarısında ki kayseri-fener maçını hatırlarsanız kayseri resmen tecavüze yeltenmişti.*antalya denizli maçlarına göre biraz daha koşan mücadele eden bir galatasaray vardı sahada kabul.rakip 10 kişi kalmasının bir önemi yok çünkü tolunay kafkas bu ihtimali düşünmüştür bence de.yine de kazanabilir emre çolak'ı öpmek için floryanın yolunu tutabilirdik olmadı.bu sene böyle geçecek,zaten bunu herkes öngörmüştü sanıyorum.şampiyonluktan önemli olan takım kurgusunu oturtabilmek ve hocaya sabretmek,olabilirsek yine de şampiyon olabilmekti.ama yarın* 20:45'te puan farkı üç olacak bu kimsenin moralini bozmasın.biz ne yirmikırkbeşler gördük de hayatımız boyunca unutmayacağız.

    edit:dört değil üç puan olacak o kadar da değil* yearn'a teşekkürler.
  • 134
    dün geceden beri bakıyorum taraftar kaçan 3 puana ağlıyor. haklılar, sezonun belki de en zor en büyük maçını oynadı galatasaray. karşıdaki takım boru değil, anadolu'nun en büyük takımıdır. üstelik, olmayan transfer yüzünden gerilim sahaya taşınmış, bizim kafa kadro şeref tribünü yerine locadan maçı izlemiştir. bir kaç spor yazarını okuyayayım bakalım ne yazmışlar diye göz attım? rıdvan'ı tam okuyabildim ki okkalı bir küfür atabilmek için. gökmen'in ilk cümlesine, hakan şükür'ün attığı başlığa, hakan ünsal'ın sadece pis resmine bakabildim ve şimdi tuvaletten geliyorum. midenizi bulandırmayayım ben yandım siz yanmayın. bu sütunlarda bu kadar yazar çıkmasının nedeni bu olsa gerek. gazete oku kus, televizyon seyret delir.

    reykart'a soruyor sülük, öyle öğrenmiş ya, aklı sıra biliyor ya.'' rakip 10 kişi kaldı, niye oyuna hemen müdahele etmedin'' böyle fetva veriliyordu ömer üründül tarafından, rıza çalımbay, samet aybaba cihetinden. rakip 10 kişi kalınca yapılacak tek antrenörlük hamlesi oyuncu değiştirmek. böylece somut olarak bir katkıda bulunduğunu belgeleyip medya maymunlarından fırça yemeyeceksin. halbu ki büyük hoca için, rakibin 10 kişi kalmasından vazife çıkaracak ne var ki? bırak 10 kişi kalan takımın hocası düşünsün. nitekim hiç bir şey yapmadan bile kayserispor geriye yaslandı ve son bölümde galatasaray maçı tek kaleye çevirdi. büyük bir maçta, takımlardan biri sayısal olarak değişirse tüm futbolcular doğal seleksiyona geçerler zaten. galip olan yatmaya, yenik olan can havliyle saldırmaya, berabereyse dünkü gibi tabelayı muhafazaya çalışır.

    büyük düşünen takımlar ise ne olursa olsun sistemden taviz vermezler. son dakikada galatasaray, 10 kişi kalmış rakibe karşı doldur boşaltla değil de 11 pas yaparak emre çolak'ı gol pozisyonuna soktu. mucize eseri girmeyen top girse, rejkaart, at gözlüklülere bir hocalık dersi verecekti. gerçi önemli değil bize verdi ya gerisi zaten ne anlamak istiyorsa onu anlıyor.

    sülüklerin tamamı nonda'yı neden gönderdin diye topa tutuyorlar hocaları. neymiş nonda'nın özgeçmişinde santrafor yazıyormuş da, arda'da sol açık. sanki girilmez mayınlı arazi santrafor mahalli. oraya kazma servet'i yakıştıran var da el çiko'yu yakıştıran yok. en önde o an kim varsa santrafor odur. nonda ile takım tek santrafordu, şimdi hepimiz santraforuz lan inadına.

    ligin en tehlikeli santraforu, santraforların ayısı kayseri'de. karşısına emre güngör kahraman gibi oynadı. uzun yıllardır ilk defa bir stoper seyrettim. kayarak hedef küçülten, hiç kafa topu sektirmeyen, kademelere timsah gibi sızan, tekmeden korkup götünü dönmeyen, ileriye topu dikine isabetli atabilen, topu beyniyle oynayan bir büyük stoperdi emre güngör. lukas neil ile ligin en tehlikeli hücum hattı karşısında imtihan verdiler. hayranlıkla seyrettim, umarım ceo'lar da aynı görüştedir, ve biz şu sol açık bölgesine giden, saçma sapan kafa topuna çıkan baltalı ilahı seyretmek mecburiyetinde kalmayız. emre güngör muhteşem oynayınca hasan şaş oynatılmasını doğru buluyor ama kesilecek adamın servet olmamasını söylüyor. yani lukas kesilmeliydi demek istiyor. haklı hasan, neticede takım arkadaşı, tanıdığı yarın beraber türkü söyleyeceği futbolcu bozuntusu servet. lukas babasının oğlu mu? bugün var yarın yok. galatasaray'dan da ona ne yeterki asker arkadaşları oynasın.

    kaleci leo franko'ya yavaş yavaş takıyorum ben çocuklar. hani şu nonda yerine gitsin istenen adama. kaleye de ufuk veya aykut geçsin diyenlerin hilafına. ben kaleci geldiğinde çok sevinmiştim. hatta 3-0 yenildiğimiz ankaragücü maçı dahil çok memnundum. ne olduysa o lanet fener maçında oldu. o maçta tam bir komedi filmi izletmişti bize. saçma sapan çıkmalar, çıkmamalar, salaklıklar. hadi dedik normal burası kadıköy, burada koskoca mondragon'u bile sıçana çevirmişlerdi. saymadık o maçı. aaaa bir baktık sonraki maçlara, bizim teknik, koysan savunmada servet'ten iyi oynayacak, kafaya çıksa gol atacak kaleci gitmiş cem yılmaz'la hakan ünsal karışımı biri galatasaray kalesine geçmiş. kah gülmekten çatlıyoruz, kah sinirden kafamızda saç bırakmıyoruz. kafamda bir notu vardı leo'nun, yediği golleri bir tarafa bıraktım, her degaj yapışında notu düşürüyorum. benim kaleci parametrem bellidir. galatasaray kalesinde isterse buffon olsun, ister casillas, büyük konuşuyorum, eğer deseler ki bunlardan birini geçireceğiz, ancak topu elle en yakınındaki adama değilde turgay şeren gibi 80 metreye degaj yapacak, istersem şerefsizim. bu kadar mı zor ya, elindeki topu en yakınındaki adama aktarmak? böyle bir kaç maç daha oynasın zaten bana ihtiyaç kalmaz, birilerinin daha dikkatini çeker daha sonra onun dikkatini çekerler.

    savunmanın ortasını ağlaya ağlaya kurduk, sıra geldi onların önünde oynayanlara. mustafa sarp; ister kızın ister kızmayın arkadaşlar, ben bu adamı beğenmiyorum. galatasaray'lıymış, elinden geleni yapıyormuş beni tatmin etmiyor. top bizdeyken toptan kaçıyor, tac atıyoruz kafası başka yerde, kamuflaj forması giymiş fark edilmiyor. ne var ki kafası top rakipteyken iyi çalışıyor, daha doğrusu ancak, rakipte top ayağında olandan biraz daha fazla çalışıyor ve nereye atacak, ne yapacak tahmin edebiliyor. bu tahmin neticesinde de topa bulaşıyor o kadar. top ayağına geldiğinde satranç oyuncusu gibi düşünüyor, geriye, yana, risksiz paslarla idare ediyor. tabi burada reykaart'ın bizim bilmediğimiz şeyi bilerek oynattığı gerçeğini de saklı tutuyorum.

    mehmet topal'a gelince, adamımızın bir oyun sitili, bir standartı yok. kırk yılda bir attığı şut gol olur, çoğunda taca gider. top ayağına hiç yakışmıyor, aldığı topları sanki tam kaptırmak üzereyken ayağından çıkarıyor gibi. buraya yazıyorum nasıl defans hattı değişti bu ikisi de değişecek. skibbe yapmıştı galiba, emre güngör'ü ön libero oynatmıştı. şu anda henüz görmediğimiz birileri mutlak bu mevkiye monte edilecek. belki leo, topu bu adamlar istemedikleri için şişiriyor. hagi'yi hatırlayın, okan, ümit, suat orta sahası varken hagi klasını konuşturdu. bu kazmalarla oynasa bence hagi bu kadar hagi olamazdı. ya da okan'la suat şimdi oynasalar, elano kimbilir nasıl oynayacak tı?

    sabri, sağlık ekibinin kestiği sürgün cezasını çekti, dönüyor. gördük ki nargile içmeye benzemiyor bizim sağ kulvarı savunmak. hücuma gidememek, gidip te dönememek var uuuuu kardeş. tütün camın içinden süzülüp, dezenfekte olunca oksijene dönüşmüyor, o ciğerleri sen taşıyorsun ama sana ait değil. 3 numaralı galatasaray formasını giydiğin müddetçe senin bütün organların bize kiralıktır. moda burnu kaçmıyor, sana söz küçük kaptan, oyna oynayabildiğin kadar, koş, coş, galatasaray tarihine sen de yaz adını. sonra beni bul, eğer hala yaşıyorsam, bende var sağlam nargile tütünü, mısır'dan getirmiştim, şöyle bir çekiyorsun derin derin kurum ciğerine yapışıyor. kafan bulanıyor, beynin küçülüyor, dizlerin gıcırdıyor.

    büyük galatasaray taraftarı şu pazar günü kafanızı fazla ütüledim. dayanın az kaldı, biraz da şu kasap yalçın'dan bahsedeyim kapatıyorum. şansal'la erman gidince televizyon tarihinde mahşer günü geleceğini sananlar yanıldılar. yine yakalanıyormuş meğer yakalanmak istenen şeyler. hem de işi az bilen trt devlet televizyoncuları tarafından. yalçın ağzını kapatmış caner'e bir şeyler söylüyor. hiç bir şey söylemese bile ben yetkili olsam en az 5 maç ceza veririm. ağzını kapatarak ne söylüyorsun lan kasap? her halde caner'e rusya'da kızlar güzel mi? diye sormuyorsun? çarşamba günü tribünde en güzel konuşmayı yapacağınızı biliyorum. sakın ağzınızı falan kapatmayın ha. söylediklerinizi tercüme edecek dudak okuyucu aramasın yalçın.

    bu zavallılar ölmeyi bayılmak sanıyorlar. kasap görmemişler, bize yakışmaz ama bendeniz şeytan diyor, aman reykaart demesin, olur da tur giderse sok emre aşık'ı sal santrafor mahalline, yalçın'ın tam karşısına. mehmet özdilek seyretsin bakalım o zaman kenardan, analar neler doğuruyormuş? o anaların doğurduğu kasap adamı nasıl doğruyormuş?
  • 135
    bu takım oynayabileceği en kötü futbolunu antalyaspor karşında ortaya koymuştu ondan daha kötü bir galatasaray olamazdı. keşke 1-0 olsaydı bizim olsaydı ama olmadı. bir önceki amaça göre daha derli toplu göründü cimbom. haftaya bay geçmemiz çok iyi bir zamanlama oldu. beşiktaş maçında. sakatlıkların geçmesiyle ideala yakın bir takım ortaya çıkacaktır umarım.
  • 137
    sağdan geliştirmeye çalıştığımız her atakta "la şimdi sabri olsa köşe gönderinin oradaydı" dediğimiz; formunda ve küskün olmayan bir keita ve sabri ile sağ kanattan yapılan ortalarımızın sayısının ikiye çıkabileceğini hayal ettiğimiz bir maç şeklinde geldi geçti. oturup düşününce berabere kalınması ayıp olmayan bir deplasman kayseri, hep öyle oldu. beni asıl üzen şu kadroda bu kısırlığı çekmemiz ve sakatlık belasına, üstüne bir de takımda küsme/tepki olaylarına kurban gitmemiz.
  • 139
    çok hızlı maç oldu... "zevkli" demiyorum bak; zira topu ayağının altından kaçıran futbolcu mu istesin, ayağından 10 metre açıp rakibe ikram eden futbolcu mu, futboldan soğutan bir çok saykodelik öge mevcuttu. ilk 15 dakikadaki tempoyu düşürmemiz iyi oldu; yoksa geliyordu gol...

    telefona avea'dan gelen kadro mesajını okuduğumda, "tamam, ideal 11..." dedim ama; hangi dizilişle ideal? bi yığın kombinasyon var ulan; ben "keita santrafor, arda sol açık, gio sağda, elano forvet arkası" diye düşündüm, aynı kadro sahada ama bambaşka bi takım oynadı. bu kadar çok yönlü oyuncu olur mu yahu; sırf dizilişi değiştirerek oyuncu değişikliği efekti elde edebiliyoruz, avantaj aslında... ama arda turan'ın santrafor oynaması hakikaten tuhaf; yani dar alanda top saklayabilir, bitirici de sayılır ama o fizikle, ne bileyim... elano bile daha yatkın gibi.

    leo franco'nun aslan kesildiği maç oldu. kendisine sövme ibresi, topu oyuna sokma konusuna kaymış "mecburen", normaldir; bu maçtan sonra hala "kurtarış yapmıyor" ya da "yan toplarda çıkmıyor hiç" desen dayak yersin. leo'nun bir sonraki maçta eski haline dönmeyeceğinin garantisi yok, ama tarihe not düşelim; 6 şubat 2010 kayserspor galatasaray maçı, leo franco'nun hakkının verilmediği ne ilk, ne de son maçtır. düştük. galiba gözden çıkarıldığı dedikoduları ve ufuk ceylan'ın yükselen performansı ile gelen rekabet; leo'ya yaramış, iyidir...

    emre güngör sakatlık öncesi performansına göz kırptı, bu maçtaki performansı devam ederse eğer; kendisi rigobert song'dan beri izlediğimiz en iyi iki savunmacıdan biri, diğeri de lucas neill haliyle. allah sağlık ekibine bi daha yolunu düşürmesin aslan kardeşim, milli takımın değişmezi aslanım benim! dün akşamki stoper ikilisinin performansı pek tek maçlığa benzemiyor ve bence artık kendileri ideal stoper ikilimizdir; emre'nin tekrar sakatlanmasından ince ince tırsmıyor değilim fakat adam 2-3 maçtır gayet sağlam basıyor yere. neill-emre ikilisinde neill'in kesici, emre'nin de boğuşan adam rolünü üstlendiğini görüyoruz; servet-neill olsa da benzer bir durum olacak ama emre'nin artısı bariz bir şekilde göze batan çabukluğu. beni sinir eden ise; emre güngör'ün o çok özlediğimiz rakip savunma arkasına aşırttığı uzun pasları göremememiz. mehmet topal - mustafa sarp senden daha mı iyi sokacak topu oyuna emre, niye hep onlara oynuyorsun?

    beklerimiz tam bir felaketti bu hafta; sayamadım top kayıplarını, ortalar desen ha keza... bu gibi durumlarda en azından alanlarını sağlama almaya bakmalılar, yediğimiz kontranın haddi hesabı yok; rakibin hızlı hücumlarının çok az bir kısmı göbekten, onun dışında top ayaklarına gelir gelmez bomboş olan kanatlarımıza şişirdiler ve bunun da adı "hücum" oldu, peh... "göbekten" demişken; uzun zamandır ön liberoların hücum başlatmasını falan beklemiyorum, ama pres konusunda bi şeyler yapmak lazım. ileri uçta yalnız kalmış tek rakipten topu alabiliyor olmak da bir şeydir; ama milyonuncu kez söylediğim üzere, rakibin çok sayıda oyuncuyla bilinçli olarak geliştirdiği hızlı hücumları durdurabilmek, presten öte, "zamanlama" gerektiriyor. takıma ön libero lazım abi...

    ilk yarı sonuna doğru kornerden gelen topu arda'nın röveşata ile içeri doldurup neill'in savunmadan seken bir şut çektiği pozisyonu 3-4 kere yer kamerasından gösterdi lig tv; altıpas içinde bizim elemanlardan birine dört kolla sarılmıştı rakip defans. ulan onun dörtte biri sertlikte olmayan bi didişme yüzünden emre güngör ve rakip eleman sarı kart gördü durduk yere be?! la havle...

    kara şimşeğimiz keita'nın isteğinde, heyecanında bir eksilme görmedim ama konsantrasyon fena dağılmış; düzelmesini ümit etmekten başka çare yok... keita şu an santrafora en uygun adamımız hala, gio ya da arda'nın şu anki halleriyle sağ kanatta onun yerini doldurması da zor görünüyor ama, santraforsuzluk daha fena.

    gio'ya katlanabilirim, beklentim zaten düşük ilk haftalar için. top kaptırmasına, isabetsiz pasa/şuta katlanabilirim, kilometrelerce uzaktan "güzel! güzel! olacak, moral bozma; devam!" diye alkışlarım; moral depolarım. ama isteksizliğine katlanamam; rakip savunmayı ipe diz demiyorum ama "dene" diyorum! dene kardeşim, dene sonra kaptır, rakip kontraya çıksın yazsın golü; ama "dene" abi, "dene" ulan! emre çolak değişikliği bence geç kaldı, yani ümitliydi teknik kadro gio'dan ama; o ümitlerin meyvesinin "bu maçta" hemen alınamayacağını kabullenmek istemedi...

    arda turan'dan santrafor yaratma çalışmalarına son vermeliyiz, en azından ertelemeliyiz. santrafor lazım ama arda'ya da hem sol kanatta, hem forvet arkasında ihtiyaç var; yerinde oynasın çocuk. forvet arkası demişken; elano forvet arkasında kayboluyor, "o 10 numara abi; böyle sahada yok gibi görünüyor, sonra çıkıp bi pas atıyor..." demeyin, o tip futbolcuyu kaldırmıyor bizim takım. rakip stoperlere bu kadar yakın oynayabilecek bileği yok elano'nun, zaten inim inim inliyoruz "geriden oyun kurabilecek ön libero lazım!" diye; e adam hem pres yapıyor, hem uzun/kısa pas yapabiliyor, ön libero oynamasından daha mantıklı ne olabilir ki? ama o zaman ileri 4'lüde bir kişilik boşluk kalıyor di mi; bi sonraki paragrafa alalım seni sayın okur...

    ulan bunu söyleyeceğim hayatta aklıma gelmezdi ama; hücum hattındaki sorunu hakan balta'nın dönüşü çözecek iyi mi?!* hakan son haftalarda faydalı olduğu sol beke geri dönüp caner'in ideal mevkisine* dönüşünü sağlayacak, gio ideal mevkisi olan sağ kanada geçecek, arda forvet arkasında rahat rahat pas yapacak, keita santraforu en iyi şekilde dolduracak ve elano, mustafa sarp ile birlikte ön liberoda yer alacak; bence kadro budur abi.

    pozisyon üretmekte sıkıntı çektiğimizi söylemek biraz adaletsiz olur bence; 3 puanı alabilmek için tek ihtiyacımız olan, daha isabetli ortalardı sadece. sağdan soldan ne yolladıysak dağa taşa gitti; biliyosun... neyse, hafta içindeki antyalya maçındaki isteksizliğin olmaması iyi; keita öyle ya da böyle yaradı takıma...

    fena değil, umut var...
App Store'dan indirin Google Play'den alın