iki taş gibi takımın maçı oldu bu akşam süper ligde. sürekli bir heyecan vardı.
kayserispor bugüne kadar topladığı puanları inkar etmedi, ancak
galatasaray gibi bir takıma karşı elbette önce savunma yapıp, kontrataklarla pozisyon bulmaya çalışacaklardı. bu oyunları için kayserisporu ayıplayamam. ayrıca bu oyunun gereği de topa sert oynamaktır, başarılı olduklarını da söyleyebilirim. bariz tekme sebebiyle de ikinci sarı karttan oyuncu da atıldı zaten. bence bunu da öngörmüşlerdi, zira 10 kişi kaldıktan sonra bile aynı oyun sürdü.
şahane bir galatasaray izledim ayrıca. vay bize tekme atıyorlar, bizi korumaları lazım gibi ağlamayacak karakterde futbolcuları olan bir takım galatasaray. en çok buna sevindim. yemişim giden puanları. taş gibi galatasaray taş. kız gibi oynayan, kaçak dövüşen, üç kağıt yapan 1 tane topçusu yoktu. tekmeyse tekme, dirsekse dirsek, kalçaysa kalça.
gol için her şeyi denedi galatasaray. kanatlardan orta, göbekten ikiye bir, uzaktan şut
* hepsini denedi takım. ve rakibe de pozisyon vermedi hiç.
lucas neill ile
emre güngör'e hayran kaldım. ayıptır söylemesi çam yarması makukula'nın fiziğinden de, cangele'nin hızından da etkilenmediler. caner ve uğur'da savunma yönünde neredeyse kusursuz oynadılar.
rakiple ve en önemlisi sahanın zeminiyle de mücadele eden, tüm hatlarıyla konsantre bir galatasaray, bana önümüzdeki maçlar için büyük umut verdi.
frank rijkaard bu işi ne kadar iyi bildiğini gösterdi. hocanın görevi takımın gol pozisyonuna girmesini sağlayacak taktiği kurgulamak ve golü atacak oyuncuları seçmektir. bence hoca bunların hepsini yaptı.
bir de bu takımı bu kadar iştahlı, sert, hızlı yapan kim çok merak ediyorum. eskiden bu işler hep eski kaptanlara mal edilirdi, şimdiki motivatör kim acaba?