• 231
    maç öncesinde rakiplerden fener 2-1'lik mağlubiyetle döndü eskişehir'den, aynı günün önceki saatlerinde evinde trabzonspor, mersin'e boyun eğmişti. dolayısıyla galatasaray için bu maç - rakibin beşiktaş olduğunu düşünürsek - tam 12 puanlık maçtı.

    maça yine hızlı başladı galatasaray, bir diğer derbide olduğu gibi yine eboue'nin bindirmesi, topu kapışındaki ısrarıyla harika bir top çıkardı elmander'e. elmander de harika bir vuruşla golü yaptı.

    ilk yarıda quaresma'nın bencil oyunu, veli'nin oynadığı takımın paf kısmında bile oynamayı hak etmeyişi, takımda ruhu olan tek adam ernst'in de isteksiz futboluyla çoktan bitmiş gibi görünüyordu... egemen'in de sakatlanması ağzı, elleri ve ayakları bağlı bir şekilde sandalyede oturan beşiktaş'a, kapı kolunu açıp tetiği çektirdi. bu maça gelmek istemeyen fernandes'in de yokluğunu unutmamak lazım.

    ikinci yarı quaresma'nın bireysel çabası ve galatasaray savunmasındaki kademe hatasıyla durum eşitlendi.

    cevap gecikmedi, selçuk'un harika pasına hareketlenen melo önce rakibi sidnei'i ekarte etti ve golü yaptı. gol sonrası " aslan yürüyüşü " görülmeye değerdi.

    73. dakikada beşiktaş tek etkili olduğu anlarda ikinci golü buldu. emre çolak'ın top kaybı ve sonrasında dizine çarpan topun quaresma'ya gelmesi, quaresma'nın ortasını muslera alacakken topu uzaklaştırmak isteyen semih'in şanssız bir şekilde kendi kalesine gol atması tamamen bir şans ürünüydü.

    maç bitti derken, necati'nin yerine oyuna giren riera'nın harika ara pasına hareketlenen selçuk çok iyi bir orta açtı, sidnei ve veli'nin üzerinde topa yükselen baros ve elmander ikilisi golü yaptılar, topa dokunan elmander oldu.

    galatasaray hak ettiği bir galibiyet aldı. pozisyonlar, paslar, topla oynama yüzdesi gibi istatistiklerde farklı olsa da üstünlükler vardı ancak " maçı kazanmayı isteme yüzdesi " diye bir istatistik olsa galatasaray %100 oranına sahip olurdu.

    maçtan notlar:

    ** maç öncesi yapılan koreografi harikaydı. emeği geçen herkese teşekkürler.
    ** fatih terim'in necati - riera değişikliği bana göre yanlıştı, sonrasında biraz şans yardım etti sanki.
    ** elmander'in hala ciğerlerinin bizdekinden farklı olduğunu düşünüyorum.
    ** necati geldiği günden beri en etkisiz maçını oynadı.
    ** selçuk çok zeki, büyük maçlarda bunu daha net görüyoruz.
    ** semih hata yaptı, ileride yapmayacak.
    ** muslera yine hatası olmadığı bir gol yedi.
    ** hakan balta, quaresma'ya pek karşı koyamadı.
    ** simao ölmüş ağlayanı yok.
    ** carvalhal çok kral adam, helal olsun. havutçu'dan daha iyi biliyor futbolu itirazı olan?

    http://ask-ifutbol.blogspot.com/...2/kus-avclar-ii.html
  • 233
    galatasaray – beşiktaş : 3-2 sadece karakteri olanlar sahaya karakter koyabilir. #yenilmezarmada ‘ya saygıyla.

    maç başladı galatasaray tek kale oynamaya başladı. direkt maça girdim dikkat ederseniz, kadro falan bahsetmedim. çünkü fatih hoca kazanan takım bozulmaz diyen hocalardan.

    galatasaray sahayı istediği gibi bulduğu zaman bol pas yapan, topu kolay kolay kaybetmeyen bir takım. ilk devre çok örnek gösterdi.
    beşiktaş’ta fernandes’in olmaması işlerini zorlaştırdı. sahneye çıkması beklenen q7 sağlam ve kademeli savunma karşısında çok zorlandı. hatta bir ara delirdi. eğer maç ilk devredeki gibi devam etseydi q7’nin oyundan atılma ihtimali çok yüksekti.

    ilk devre oyunun, sahanın, savunmanın, forvetin hakimiydi galatasaray. pas yaptılar, çalım attılar, orta yaptılar. her şeyi yaptı takım demek istedim, ama şut atmadılar. halbuki kalede cenk var. vursanıza yahu, cepheden gelen topları sektirmek cenk’in tipik özelliklerinden. vurursun gol olmazsa, seker dönüşü gol olur. bu sezon takımda en çok eleştirdiğim şey şut atmamak. seneye bu da düzelir.

    beşiktaş’a pozisyon da vermedik ilk devre. topu kaybedince takım öyle bir baskı yapıyor ki, aklıma hep barcelona’nın 6 saniyede topu kapma hikayesi geliyor. sürenin önemi yok, niyetin önemi var. ne demişler, ….niyeti bozma.

    bana kalsa sadece ilk devreyi yazarım. şöyle pas yaptı takım, böyle yardımlaştı, pozisyon vermedi, tek kale gol atan kaleye oynadık falan. takım o kadar rahattı ki. sanırım bu rahatlık takımı rehavete götürdü. devrenin başlarında beşiktaş beraberliği attı, yanlış görmedimse 4 dakika sonra melo 2.golü attı. sonra semih kendi kalesine attı, maçın + dakikalarında galibiyet golünü elmander attı. bu kadar. bu kadar olur mu yahu, sayfa dolmaz o zaman.

    bu gollerde ilginç şeyler vardı, değinmek lazım. sıradan bir sağaçık gibi oynayan ve karşısındaki savunma karşısında delirme kıvamına gelen quaresma’nın beşiktaş gollerinde payı olması enteresan. semih sanırım ilk defa kendi kalesine gol atmamıştır. her stoperin başına gelebilir. ibrahim toraman abisine sorsaydı, toraman her sezon 2-3 tane atar kendi kalesine. işte sıkıntı burada. kendi kalesine gol atabilir futbolcu ama alışkanlık yapmasın. ibrahim toraman milli olamıyorsa kendi kalesine attığı gollerin payı büyüktür.
    semih’in tabii canı sağolsun, kazanamasaydık da ama dediğim gibi alışkanlık yapmasın. geçenlerde yine yazmıştım sanırım, her şeyiyle emre aşık’a benziyor.
    maçla ilgili bir şey daha söyleyeyim, beşiktaş köybaşı'nı çıkardığında oraya yüklenmek lazımdı. eboue ilk devre neredeyse önünde forvet olmadan oynamıştı, köybaşı çıktıktan sonra eboue'ye destek verip oradan yüklenseydik beşiktaş dağılırdı. gerçi o zaman da zambrotta'yı alırlardı oyuna (ekrem dağ'dan bahsediyorum, sen kim sandın ki)

    bu seneki galatasaray çatır çatır oynuyor. tekme, dirsek, kalça ne rakip ne yapıyorsa fazlasını yapabilen bir güç var futbolcularda. oyunu bırakmaması, asılması #yenilmezarmada ‘ya benziyor. hani hep söylenen şey var ya, sahaya karakter koyuyor galatasaray’ın basketbol takımı da futbol takımı da. şike falan gibi karaktersiz işlere bulaşmamış bir kulübe yakışan da budur. dur lan, yazının başlığı çıkar buradan.

    90+2’de gelen gol. süper değil mi? sezonun kırılma maçlarından birinde, en yakın rakibine 9 puan, sahadaki rakibine 14 puan fark yapacağın maçı uzatmalardaki golle kazanmak. sahaya karakter koyan takımların yapabileceği bir şey. sen doğruları yaparsan, adına ne dersen allah, tanrı, evren sana yardım eder. bu işler böyle.

    fark açılıyor. her anlamda. sahada, salonda, tribünde, mahkeme salonlarında, genel kurullarda. sağlam duran, ahlakın ve dürüstlüğün peşinden gidenlerle sahtekarlığın, yalancılığın, şikecilerin peşinden gidenler kabak gibi ortaya çıkıyor. trabzonspor gibi ucuz hesapların peşinde olanlar da tarihte yerlerini alıyor. bugün yapılan koreografi her şeyi kesin olarak özetledi aslında : cim bom başi dik yürür.

    kısa mı oldu yazı? evet öyle oldu ama çakmadık kimse bırakmadım yahu:)

    *
  • 234
    gerek son vuruşlar, gerek hazırlanış. birbirinden güzel goller attığımız maç.
    son dakikada gelen gole semih kaya'nın hatası konuşulmayacak diye epeyce sevindim.
    ne yapıp ne edip topu önüne alan, çılgınlıklar yapan engin baytar'ın durdurulamaz yükselişi devam etmekte.
    eboue'nin carvalhal ile tokalaşmalarının ise sonu gelmeyecek sandım.
  • 235
    ne kadar iyi bir takım olduğumuzu, takımdaki arkadaşlığın ne kadar ileri seviyede olduğunu, kazanma hırsımızın ne kadar yüksek olduğunu son dakikada attığımız golün sevincinde görebiliriz. çılgınlar gibi sevindik. maçtaki en güzel olaylardan birisi budur.

    beşiktaş takımını da tebrik etmek lazım. 3 gün önce çok önemli bir maç oynadılar ama fizik olarak oyundan düşmediler. onlar da kazanmak için oynadılar. asla oyunu çirkinleştirmediler ve bizlere heyecanlı bir maç seyrettirdiler. özellikle quaresma'yı tebrik etmek istiyorum. gerçekten çok centilmence oynadı. sahalarda görmek istediğimiz türden oyuncular bunlar.
  • 236
    normal şartlarda şampiyonluğu %99 garantilediğimiz maç olacaktı. fenerbahçenin bok gibi oynayıp geride kalacağını bilip yarışın içinde tutmak için play offları getiren türkiye'nin gördüğü en pislik insan play off'u çıkarttığı için sadece şampiyonluğa gitmeye devam ediyoruz bu maçı kazanıp. özellikle tribünden izleyenler için tarifi mümkün olmayan bir maç. öldük öldük dirildik.
  • 237
    maç öncesi ve maçla ilgili notlarım kısaca şöyle;
    1. metro içinde maça giderken sigara içen 3,5 taraftarımız var.
    2. popescu efsaneler bölümünde anıldı ödülünü doğan hasol verdi. (alp yalman zamanında yöneticilik yapmıştır)
    3. 26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçındaki koreografi hepimizi ağlattı. emeği geçen herkese binlerce kere teşekkürler.
    4. doluluk oranı %99'du. fener maçına göre vipler biraz boş kaldı.
    5. maç heyecan olarak üst düzeyde geçti. eski derbileri anımsattı.
    6. maçın kazanılması genç oyuncumuz semih için çok önemliydi. 3. gol öncesi engin ve selçuk 10 numara işler yaptı.
    7. fatih hoca, 65 den sonra canı çıkan engin baytar'ı niçin oyundan almadığını anlamamıştım ancak son 8 dakikada engin harika işler yaptı.
    8. engin baytar'ın fanıyım. maç içinde vasat oyunlarından birini oynasa da iyi oynayan ilk 4 kişi içinde kalabildi. 2 kritik anda arkadaşlarından top alabilse skorada katkı yapabilecekti. bu çocuğun bazı kusurları var kararlı ve sürekli çalışıp bunları düzeltirse her maçı tek başına alabilecek büyük bir yetenek.
    9. elmander galatasaray'ın son 12 yıldaki en iyi yabancı transferi olduğunu bir kez daha gösterdi.
    10. genç emre çalıştı top kaparken iyi, ilerde son seçimlerde biraz daha dikkatli olmalı. ilerde top kaybetmemeye de büyük özen göstermeli.
    11. necati ilk yarıda orta sahaya ve sola gelip topun ilerde kalması için gayret gösterdi.
    12. selçuk 2 gol pası ile maça damga vurdu.
    13. aydın maalesef nerde duracağını bilmeyen oyun şekli ile oynadı.
    14. maçın hakkı beraberlik miydi? hayır semih sebebi ile galibiyetti bu tecelli etti.
    15. taraftar ise maç içinde son derece değişik karakterdeydi. doğudaki kız taraftarlar maç boyunca susmadı güney ve doğu'dan daha başarılıydılar. pegasus son 10 dakikaya damgasını vurdu. güney semih'in golünden sonra semih'e sahip çıktı.
    16. maç çıkışı stadın her tarafı korsan satıcı ile doluydu. galatasaray yönetimi bu işi durdursun. yapacağı şey maç öncesi çağlayan'daki adliyede bir arama ve toplatma kararı almak ve emniyete bu kararı vermek. maliyeti 500 tl yi geçmez. ancak kayıp yüzbinlerce lira.
  • 242
    yazan oldu mu bilmiyorum ama, çok güzel yillar sonra derbi gibi bir derbi maçi olmu$tur. be$ikta$ i da tebrik etmek gerekir. derbi ye yaki$ir bir futbol sergileyip, bize iyi bir rakip oldular. attigimiz 3. golden önce quaresma'nin ortasinda almeida nin vurudugu kafa gol olsa, belki de maç 3-3 berabere bitecekti ama kismet galatasarayimizinmi$.

    play off öncesi puan farki ne kadar açilirsa o kadar iyi olacagindan, 3 puan bizim adimiza güzel oldu. maçtan önce de demi$tim, bjk dahil hiç bir rakip kolay lokma degildir. artik her maç final!
  • 243
    maçkoskop
    kadro:
    muslera 5
    ebu 7
    semih 6
    ufo 5
    hakan balta 6
    selçuk 8
    melo 7.5
    engin 7
    emre 4
    necati 4.1
    elmander 9

    zurnanin zirt dediği an:
    maçın son dakikasıydı, maçın kırıldığı, daha doğrusu düğümlenip bağlandığı ve hediye paketine dönüştüğü dakika. beşiktaş’ın ısrarla direndiği, dokuz can havliyle maçı bırakmadığı, futbolcuların dilleri dışarıdayken karizma’nın içeri gönderdiği topa almeyda’nın dokunamadığı, selçuğun ortasına her ihtimale karşı işi garantiye almak uğruna baros ve elmander’in birlikte yükseldiği an. yer çekimine meydan okudular, yere düştüklerinde arena tepelerine yıkıldı.
    varil;
    emre çolak; maça fiziği yetmedi her halde. büyük orta saha savaşında kendini sahneye çıkartamadı. maçın o yoğun temposunda, bizler topu ayakları seyrederken, bir futbolcuyu seçemiyorsak o mutlaka iyi oynamadığı içindir. biz buna razıyız, en varil futbolcumuz emre olsun, ve varil olmayı da bu futboluyla hak etsin.
    -
    gladyatör:
    elmander; bu kaçıncı maçın adamı seçilişi saymadım. kendisi için söylenmiş bir sözü burada tekrar geçeyim. az gol atar, ama attığı goller mutlaka jenerikliktir. büyük maç futbolcusu, büyük futbolcu olmanın yolları ağır engebelerle doludur. bir an gelir işte en kestirmeden nasıl gidersin. biri atamaz, sıra topçusu olmaya devam eder, biri atar yıllar geçse de unutulmaz.
    -
    borozanci;
    fırat aydınus; büyük maçların daimi büyük hakemi. verdiği vermediği bütün kararlarının her zaman arkasındayım. hakem yorumcusu hokkabazlara en ufak bir konuşma hakkı bile vermeden maçı tamamladı. futbolcularla diyoloğu, verdiği kararları açıklaması, çoğu futbolcudan çok daha fazla koşması, maçı en yakından izleyen adam olması, karizmasıyla ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük hakemidir. helal olsun.
    -
    bir soru – bir cevap:
    maçtaki en şanssız insanlar kimlerdi?
    endüstri futbolistlerinin deyimiyle pegasus, bizim deyimimizle ultraslan tribününde olanlar bence maçın en fedakar olmanın yanında ne yazık ki en şanssız olanlarıydı. maçın başındaki o muhteşem kareografiyi canlı seyredemediler.
    -
    imparator:
    grande’ye maçın başında yapılan şov, bir hocaya şimdiye kadar yapılmış, benzeri bile bir daha asla yapılamayacak olan şovdu. hoca takımla, takım taraftarla yapıştı. çıkarttığı takım imbiklerden süzülen, formayı en çok hak eden takımdı. çıkardığı futbolcular da tam isabetliydi. neco’u çıkardığı anda bir süre ezberlenen oyundan uzaklaştık. pahalıya patlayabilirdi, rakibin vitesini büyültmesine sebep oldu. pitbull çıkıp, fino oyuna girince ortalık değneksiz gezenlerle doldu. ama hoca son sözü henüz söylememişti. baros’un sevenleri kadar, kendisinden ürkenler de vardı. cenk bunlardan sadece biriydi.
    -
    ordakiler:
    büyük galatasaray taraftarı, şimdiye kadar hiç kimsenin görmediği, kolay kolay göremeyeceği bir görsel şov yaptı. tüyler diken dikendi, sadece bir görsel şov değildi. takıma, hocaya istikamet gösterildi. hedef avrupa şampiyonlar ligi kupasıydı. arena tribünleri büyük maçlara hazır olduğunu çok çabuk ispatladı.
    analiz:
    herkesin ezbere saydığı ilk 11 sahadaydı. bu adaletin, çalışmanın, risk almanın, formayı alanın çıkartmak istememesinin sonucuydu. bir önceki maçı tam çıkmak üzereyken cevirilmesinde en aktif rolu oynayan necati, taraftarın hiçbir zaman umudu kesmeyeceği bir krediye sahip baros yerine tercihi bile hiç kimsenin eleştiremeyeceği bir tercihti.

    beşiktaş en iyi oyuncusu fernandez’i cezalı olduğundan çekmeköy’de bırakarak çıkmıştı arena’ya. arena demek sadece maçın oynanacağı stadın ismini yad etmek değil, gerçek kelime manasında bir arena’ya çıktı. 2 gün önce gereğinden çok daha fazla mücadele edip, yenilerek de olsa tur atlamışlardı. hepimiz ha düştü düşecek derken, son dakikaları, ligin kopmamasını isteyen diğer takımların enerjisini depolamış olarak geçirdi. kova kalecileri yerine tecrübeli rüştü kalede olsa kolay kolay bu maçı kaybetmezlerdi.

    grande’yi ağlatarak takıma verdiğimiz gazla başladı maç. arena sahaya cehennem gibi çöktü. takım bir timsah dikkatinde ve sessizliğinde av ararken, kalecilerden ilk olarak topa muslera dokundu. sağ taraftaki hücum bekimiz ebu, sahada gidebileceği en uzak yere gitmiş ceza sahasında yeni sol bek mevkisinin yeni prensi köybaşı ile boğuşuyordu. bir an için mücadelede öne geçti, geçmesiyle topu elmander’e aktardı. elmander’in ayakkabısının topla temas anı, cenk’in o pozşsyon için görebileceği son andı. her şey için çok geçti. bir bozuka seyrettik o kısa anda. 5 cm yukardan gitse üst direk kırılabilirdi. top üst direkten yere çarptığında ise kısa süreli bir cehennem azabı yaşandı.

    ikinci için zaman uzadıkça uzadı. beşiktaş, ernst’le, karizma’yla beklenmedik bir direniş gösteriyordu. raundu sarılarak geçirmeyi tercih etti. yediği yümruğa cevap vermek yerine ikinciyi yememeye uğraşıyordu. ah bir de şu tribünler biraz nefes molası verseydi. 1-0 geride savaşmak işlerine geldi. allah büyüktü, maçın sonlarına doğru ya herro ya ya merroya gidip atarsa hala şampiyonluktan medet bekleyenlerin ekmeklerine tere yağ sürebilirdi. nitekim az daha sürebilecekti de.

    ilk devre pozisyonsuz, çekilen tek şutun,- şut demek de biraz ayıp ya neyse- füzenin gol olmasından başka kayda değer bir şey olmadı. ikinci yarı, ikinciyi bulup hezimete gitme hevesiyle başladı. fakat oynanan oyun bu arzumuza kavuşmamıza engeldi. beklemediğimiz bir şeyde gol yememiz oldu. ne olduğunu hala anlayamadığım, göremediğim pozisyonda toraman içeri tıkladı. statyumda bir ölü sesi kadar ses duyuldu ama ekran başındaki kutsal ortaklığın çıkarttığı sesi biz tribünlerden duyduk. bizimle birlikte biri daha duydu o iğrenç sesi. ve ürktü pitbull, çok öfkelendi, bu kez golden önce hırladı, selçuk topla buluştuğu anda hırlayarak kudurdu, kıçına nişadır sürülmüş gibi koştu topsuz. topla buluştuğunda da cenk yerden daha yeni yeni kalkıyordu. çok kısa sürmüştü beşiktaş’a bel bağlayanların sevinci.

    semih kaya, beşiktaşlıların yapamayacağı şeyi yaptı. muslera’yı avladı, ama olsun du, artık takım olunmuştu. şimdi artık vakitlerden, semih’in yedirdiğini çıkarma vaktiydi. necati’nin çıkıp, baroş’un girdiği dakikaları eksenimiz kayık geçirdik. elmander ilerde tek kalınca sümbül ağa, karvalyal, son bir hamleyle arena tarihine geçmek istedi. yenilse bile hiç kimsenin eleştiremeyeceği durumu lehine kullanarak karizma’yla karizma yapmaya kalktı. az daha yapacaktı da sevimsiz beşiktaş’ın sevimli hocası. almeyda kafayı vuramadı. bu büyük maç, bu büyük taraftar 2-2 ye razı değildi. çok güzel görüntülerle başlayan maç, savaş ve zafer naralarıyla tamamlanacaktı, son sözü dermander söyledi.
  • 244
    kötü oynayarak maç kazanmak, hele de derbi kazanmak güzel oluyormuş, özlemiştik. kaleyi bulan ilk iki şutumuzun gol olması büyük avantajdı. arada bize de gülsün şans. unutulmaması gereken, şansı yaratan da bizdik, kötü oynarken de pozisyon vermememiz başarıdır. bireysel hatalardan golleri yedik, pozisyon hatası yapmamamızdan daha mühim.

    artık en azından şunu net olarak görüyoruz, tam bir italyan takımına evrilmeye başladık, göbekten hücumlar, başarılı savunma, zaman zaman tüm sahaya yayılan bunaltıcı pres. eksiklerimiz çok ama 2010/11 sezonuna göre oldukça yeni bir kadro ve hala zamana ihtiyacı var kadronun. iskeletimiz sağlam, (bkz: semih - ufja), (bkz: melo - selçuk), (bkz: elmander - baros veya necati), kale zaten çok sağlam, savunmanın sağı sağlam, etrafını donatmak kalıyor geriye. fatih terim asıl yapacaklarını seneye* sergilemeye başlar.
  • 245
    maç öncesinde zor geçeceğine dair görüşümü burada da belirtmiştim ama itiraf edeyim bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.

    takımı değerlendircek olursam;

    performans olarak bence sezon ortalamasının gerisindeydik ama mücadele olarak yine her zaman ki gibi üst seviyedeydik.hücum futbolumuzdaki kısırlık bana sezonun tek forvetle oynadığımız ilk maçlarını hatırlattı.top hep bizde pas yapmaktan adeta bunaltıyorduk rakibi ama bir türlü gol pozisyonuna giremiyorduk.işte dünkü maç tam olarak da böyleydi.bence bunun nedeni necati nin tam olarak bir forvet gibi oynamayıp orta sahaya da yardım etme gibi bi görev üstlenmesi.tabi bunu fatih hoca demiştir necatiye ama bence bu takıma pek de yarar sağlamadı.kanatlarımızın da delici nitelikteki oyunculardan oluşmayıp dün maçtan sonra fatih hocanın da yorumladığı gibi daha çok pas yapabilen orta saha oyuncularından oluşması sonucu maçtaki pozisyon sayısı ancak attığımız gol kadar olabildi.

    sonuç olarak yenmesini bilmemiz çok güzel oldu.2 kez yakalanıp tekrar öne geçmemiz ve maçı koparmamız çok olumlu bi gelişme takımımız adına.tabi burada fatih hoca ya ayrı parantez açmak lazım.rakibinle fark 11 puan maç berabere ama sen kazanmak için değişiklik yapıyorsun! gerçekten büyük hoca olabilmenin temel özelliklerinden biri olması gerek bu tavrı.kafasına koymuştu o bi kere kazanacaktı bu maçı.

    semihin hatasına rağmen oyununu bozmaması ve takımın maçtan galibiyetle ayrılması çok sevindirici.semih adına çok sevindim.zaten gol sonrası semihe verdiğimiz destek ona ne kadar güvendiğimizin göstergesiydi.

    son olarak takımın sevincine değinmek istiyorum.ben 3. gol sonrası nasıl bi hale büründüysem tribünden bu sevinci ne yazık ki göremedim.maçtan sonra gördüm ve gerçekten bir kez daha gururlandım takımımdan.bir takım düşünün ki attığı gole o takıma gönülden bağlı olan taraftarından daha coşkulu daha içten seviniyor.gerçekten özlediğimiz olağanüstü bir tabloydu bu.bütün aslanları canı gönülden kutluyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın