2011-12 Türkiye Süper Lig 8.Hafta Maçı
20:30 Ali Sami Yen Arena
2 - 4
  • 195
    maçtan eve yeni geldim. çıplak gözle izlediğim kadarıyla;

    1- servet'in kırmızı kart gördüğü pozsiyon kesinlikle kırmızı kart değil, zira net gol pozsiyonu yok. ayrıca ujfalusi rakibe yakın.
    2- selçuk'un attığı frikik, net gol. melo topa dokunmuyor ayrıca kalecinin görüş alanını kesinlikle kısıtlamıyor. zira top çaprazdan geliyor. pozisyonda melo ofysatta olsa bile pasift ofsaytte.
    3- sabri'nin gördüğü ikinci sarı kartta pozisyonda faul bile yok, olsa bile sarı kartlık hiçbir şey yok.

    futbol mu? futbol konuşmaya gerek yok, galatasaray yine hakemler tarafından katledilmiştir. konuşacak futbol mu kaldı?
  • 261
    2010-11 sezonunda hiç değilse 10-15 puanımız vardır garip hakem kararlarıyla kaybolan. ama futboldaki (ve galiba hayatın genelindeki) paradokslardan bir tanesi de bu sanırım. sen kötüysen seni daha da aşağı itmek için yapılacak müdahalelere karşı savunmasız kalıyorsun. o düdüğü çalarken, o bayrağı kaldırırken "lan galatasaray bu, az daha dikkat edeyim" temkinini hissetmeye ihtiyaç duymuyorlar. öyle ya, yuvası florya yolgeçen hanına dönmüş, en tepesinden en aşağısına kaybetmeye tepki veren yerleri yok olmuş, eli belinde rakip izleyen, "aman bana gelmesin" diye rakip oyuncuların arkasına saklanan, kötü zamanda sorumluluk alması beklenenlerin sakatım diye 3 ay saklandığı galatasaray'dan kim niye çekinsin?

    hepimizin sitayişle andığı 2011-12 takımının oluşmasında 2-3 tane kırılma noktası varsa bir tanesi de bu maçtır. henüz doğru formasyonu bulamamış, birbirine gerekli uyumu ve aidiyeti tam olarak yakalayamamış ve 1 ileri 2 geri giden 3 aylık galatasaray kadrosunun 'takım'a dönüşmesi için gerekli harcın döküldüğü gündür. topçusundan tribündeki taraftarına; birlikte isyan etmeyi, bir şeyleri kaybederken daha büyük şeyleri kazanabilmeyi hatırladığımız gündür. kendi sahamızda 4-2 kaybettiğimiz bir maçtan sonra "yok yok bu takımdan olur abi" dememizi sağlayan bir duruş sergilenmişti.

    bu maçta kırmızı kart gören servet'in yerine ertesi hafta kayseri deplasmanında semih formayı alacak, çok geçmeden canımız ciğerimiz 4-4-2'ye kalıcı geçiş sağlanacak ve göğsümüzü kabartan o güzel hikayeyi şekillenecekti.
  • 221
    maçla ilgili, hakemlerle ilgili, oyuncularımızla ilgili söylenecek çok şey var fakat dikkat edilmesi ve önlem alınması gereken bir noktayı bize göstermiş olması gerekiyor bu maçın. bilindiği üzere batı ve doğu tribünlerinin önlerinde tel örgü yok, eğer ki içerideki fenerbahçe maçında bu maçtaki gibi bir hakem rezaleti ve mağlubiyet(allah korusun) görürsek hakemleri de fenerli futbolcuları da o sahaya gömerler, net. hele o taraftar antep maçında ayakkabısını fırlatıyorsa fenerbahçe maçında tribünde kendi imkanlarıyla mancık düzenegi kurar kendisini fırlatır hakemin üstüne.
  • 264
    23 ekim 2022 galatasaray alanyaspor maçından sonra aklıma gelen evimizde 4-2 yenildiğimiz maç. dünkü maçtaki korkunç hakem performansıyla kıyaslanamaz belki ama bu maçtada hakemin çok kötü bir yönetimi vardı. servet'i ağır bir kararla atıp 10 kişi kalmıştık. sonrasında da kararlar aleyhimizeydi. hatta sabri'nin atılmasıyla da 9 kişi kalmıştık. bu maç ama o sezonun dönüm noktalarından biri oldu. bu maçtan sonra galatasaray takım halinde kenetlendi ve sonraki haftalarda oyunumuzda ciddi anlamda gelişmeler görüldü.( ki 2011-2012 galatasaray'ı bana göre son 20 senedeki en iyi performansımızdır.) 2011-2012 sezonunda o maça kadar vasat bir performans göstermiştik. 2022-2023 sezonunda tarihin tekerrür edeceğini bu yaşadığımız haksızlıktan sonra seri galibiyetler alacağımızı hissediyorum. 2011-2012 sezonuna benzer bir sezon geçiriyoruz. umarım sonu da öyle biter. 23 ekim 2022 galatasaray alanyaspor maçında ilk 30 dk gerçekten harika bir maç çıkarıyorduk
  • 212
    galatasaray – gaziantepspor : 2-4 hakemlerin adı çıkmış

    bu sezon asy arenadaki ilk galatasaray yenilgisi.

    maça dair, sahadaki oyuna dair yazacak çok bir şey yok. baştan uyarayım en kısa maç yazım olabilir.

    maç başladığında galatasaray’ın yine agresif, orta sahada rakibe basan bu seneki standardını koruduğunu gördük. maçın hemen başında kazım’ın ısrarı, inan’ın takibi golü de getirdi. gol çok erken geldi, rahatlamıştık.

    aralarda olanları yazacağım, önce maçı bir bitireyim de. kazım 15. dakikada sakatlandı, yerine eboue girdi, sağ önde oynamaya başladı.
    gökhan zan sakatlandı, kenara tedaviye geldi. o ara golü yedik. sağımızdan geldi g.antep içeri yerden kesilen topu muhammet demir topuğuyla altı pasın içinden gol yaptı. muhammet’i ujfalusi tutuyordu. bir eksik stoperle atağı karşılarken paylaşımda sıkıntı olmuştur, olabilir.
    sonra bekir ozan vurdu çataldan döndü, popov vurdu çataldan gol oldu. iki güzel vuruş. ilk vuruş değil ama ikincisinde savunmamız vuruşu engellemek için bir şey yapmayıp izlediler. sanıyorum servet ile balta’ydı izleyiciler. g.antep’in attığı goller güzeldi, söylenecek bir şey yok.

    sonra, bir faul atışında top direkt ağlara gitti. gole sevindik ki golden önce “kaleyi tutturacak şekilde kesmek lazım, kimseye değmez gol olur” demiştim. hem gole hem bildiğime sevinirken bir de baktık gol iptal, ofsayt. tribündeki açımız bunu görecek kadar iyi değildi, pek bir şey diyemedik.
    gerçi maç boyu pek bir şey diyemedim, küfür edemedim, babam yanımdaydı.

    sonrasında servet kırmızı kart gördü. çorap sökülmüştü bir kere. ilk devre böyle bitti, ikinci devre büyük bir iştahla, coşkuyla oynayan galatasaray bütün taraftarları memnun etmiştir. uyuz, gıcık tipler ve elit geçinen kısım hariç tabii.
    eksik kalmasına rağmen tek kale oynadı takım. maçı 2-2’ye de getirdi. sabri de oyundan atıldı.
    kontralardan gelen gollerle 2-4 bitti. galatasaray’ın tek kale oynaması için g.antep’in taktiğidir denebilir, kapanıp kontra yapmak istediler. sonuç g.antep hocasını haklı gösteriyor. ama detaylara bakınca pek öyle olmadığını görebiliyoruz. eğer kapanıyorsan bu kadar pozisyon vermezsin, hem de eksik rakibine karşı. attıkları son iki gol dışında olcan’ın direğin yanına vurup çıkan şutu dışında pozisyonları yok.
    maç bitti. bitirdim yani işin futbol kısmını yazmayı. yani kalkıp stopersiz bir kişi eksik kalınca melo stopere çekileceğine eboue çekilebilirdi, ceyhun oyuna alınabilirdi diye yazmanın alemi yok ki. ne yapılsa olmayacağı çok belli değil mi?

    asıl konuya geliyorum.
    galatasaray maça agresif ve basarak başladı dedik. hakem de bu presi kırmak için elinden geleni yaptı. size net söyleyeyim türk hakemleri galatasaray’ı rakip hocalardan daha iyi çözmüşler. eskişehir maçında hüseyin göcek, antalya maçında yunun yıldırım dün gece de abdullah yılmaz. bu arada abdullah yılmaz ismini maçtan sonra eve gelince öğrendim, ha deyince aklıma gelen bir hakem ismi değil. hatta sorsalar milletvekili mi falan derim, o derece futbola uzağım (atlama hemen).
    türk futbol hakemleri futbolu öğrenemediler, ne eğitimler alıyorlar, kendilerinin eğitimleri için ne paralar harcanıyor ama yok usta, öğrenemiyorlar. topa basıp alan adama faulü çalıyorlar, bodoslama dalıp adama tekme atan adama faul çalmıyorlar. çok saçma bir futbol anlayışları ve standartları var. galatasaraylı oyuncu ayağını topa koyuyor, basıp alıyor düüütttt faul. rakipler de kendilerini öyle bir atıyor ki o kadar olur. ama yine de bunu bir kere yersin, iki kere yersin, üçüncü de uyanırsın değil mi? i-ıh bunlar uyanmıyor. dikkat ederseniz hala çok iyi niyetliyim, hakemlerin bilmediklerinden böyle kararlar verdiklerini düşünüyorum, safım saf (atlama hemen-2).

    bu her şeye faul çalan hakem kardeşlerimiz nedense galatasaray’ın rakiplerinin yaptıklarına faul çalmak için maçı katletmeyi bekliyorlar. dün gece olduğu gibi. dün gece hakem maçı bitirdikten sonra g.antep lehine bir sürü şeyi çalamadı, galatasaray’dan başka oyuncu atamadı. hasan şaş’ı bile kulübeden çıkartamadı be. her pozisyonda en az 3 galatasaraylıyı oyundan atmalıydı. atsaydı delikanlı derdim. ama nerede o delikanlı, halbuki zaten hakemlerin adı çıkmış, söylentiyi haklı çıkarmanın ne alemi var.

    azıcık detaylara girelim. servet’in kırmızı kartı. faul olduğunda “ulan şimdi bir de kırmızı gösteriyor mu” dedim, gösterdi. şaka gibi ama değildi. sol bek mevkisinde yapılan bir faul, formayı arkadan çekme. sarı kart, eyvallah. kırmızı göstermek için sebep yok, çünkü iki stoperde kendi yerlerinde kademedeler, yani son adam söz konusu değil. ama her şeye maydanoz yan hakem ki serdar diyadin’miş ismi, ısrarla “kırmızı kart” diye mikrofona konuşuyor. hakikaten ya, mikrofona konuş !
    tabii ki taraftar ve futbolcular delirdi. ne sanıyorlardı ki, soyunma odaları, tribünleri kaliteli olunca sesimizin çıkmayacağını mı?

    zaten orta sahada yaptıklarını anlattım. maçın başından itibaren takımı sinirlendirmeye başlamıştı. bir futbol takımını sinirlendiren yediği gol, atamadığı gol değildir, yenilmek de değildir. futbolcu bu tip adaletsizlik, çifte standart gördüğünde delirir. nitekim hakem efendi bunu maçın başından beri çok güzel kurguladı. büyüklerinden dersler almıştır sanırım.

    sabri’nin kırmızı kartı. doğru (atlama hemen-3). iyi de sabri’nin ilk sarı kartı gördüğü pozisyondaki elmander’in hareketi faul değil, her şeye maydanoz serdar diyadin’in önünde oluyor, beyefendi bayrak bile kaldırmıyor. aynı serdar diyadin bu defa sabri’nin yine olmayan faulü için bayrak kaldırıyor. sabri deliriyor, bizim tribünde delirdiğimiz gibi. ikinci sarı kart ve kırmızı. yan hakem serdar diyadin ve diğer yan hakem adı neyse, onu da ayırmıyorum. dur lan bulucam adını, onu da pas geçersem adam değilim. evet buldum, cem satman. bu adamın suçu yok diyenler olacaktır. babam mı orta sahada olmayan faullere bayrak kaldırdı birinci devre, babam yanımdaydı, zaten o pozisyonlara bayrak kaldırmayacak kadar futbolu bilir peder.
    yan hakemleri orta hakemin ekmeğine yağ sürdü. çünkü maçı serdar diyadin yönetti diyenler var, böyle yaparsak abdullah yılmaz’ı aklarız, yemez. işi başlatan ve bitiren adamdır abdullah yılmaz. bu arkadaşın adını ilk defa duydum. sanırım mhk asy arenaya her hakemini bir kez gönderecek. umreye gider gibi asy arenaya gelip tavaf edecekler sanırım, mümkünse maç olmayan bir gün yapsınlar bu kutsal görevlerini.
    bizi doğramak için zaten iç sahaya ihtiyaçları yok. fakat güzel seçim. abdullah yılmaz kim, yeriz onun başını biter. apo’nun mevzudan haberi yok, sanıyor ki abileri onu kurtarır, öyle ya görevini yaptı. halbuki aslanlara atılacak bir yemden fazlası değil. beter olsun, hepsi.

    yukarıda dediğim gibi saf olduğum için inanıyorum ki, üç haftadır hakemlerin üzerimize oynaması tamamen tesadüf. orta sahada bizi atağa kaldırmamaları da tesadüf. yalnız, bunların hocaları kim acaba, galatasaray’ı hakikaten çözmüş. gümbür gümbür gelen bir takımı sezon başında budamak gerek. ama yemezler. bu camia geçen sene sesini çıkarmadı, kendi derdiyle meşguldü, takımı kötüydü, yönetimi kötüydü. ama bu sene bu camiayı durduramazlar. çünkü digiturk, tff, kulüpler birliği birlikte şikecileri aklamak için, kurtarmak için elinden geleni yapıyor. bunu sağlayabilmek için şikecileri şampiyon yapıp kamu vicdanını etkilemek de var elbette. tümden saf ve salak olmayanlar bunu görüyor. öyle bariz yapıyorlar ki; kaleye giden şutu elle kesince devam, sol bekte adamı çekince kırmızı.
    ve bu büyük taraftar her şeyin farkında. dün gece kendini parçalarcasına oynayan takımını maçtan sonra tribüne çağırdı.

    dünkü maç sebebiyle ceza alacağız. görelim bakalım sahaya seyirci dalmasıyla küfür aynı cezayı mı alacak, farklı mı?

    bir de akşam şikecilerle teşebbüsçülerin maçı varmış. ne haliniz varsa görün, ben yenilmez armada’yı izleyeceğim.

    *
  • 3
    bilet fiyatlarında %73.3'e varan indirimler yapılmıştır.*

    şöyle ki 16 ekim 2011 galatasaray bursaspor maçının bilet fiyatlarıyla karşılaştırmak gerekirse;

    1. kategori bursa maçında 600 tl iken, bu maçta 300 tl,
    2. kategori biletleri 500 tl iken, bu maçta 250 tl'ye,
    3. kategori biletleri 350 tl iken, bu maçta 125 tl'ye,
    4. kategori biletleri bursa maçı için bulamadım ama bu maç 60 tl'ye,
    5. kategori biletleri 150 tl iken, bu maçta 40 tl'ye,
    6.kategori biletleri 40 tl iken, bu maçta 30 tl'ye satışa sunulacak.

    edit: kategori 4 bursa maçında 200 tl iken, bu maçta 60 tl'ye satışa sunuldu.

    kategorilerde bir değişiklik yoksa istenilen yapılmıştır, artık full olsun be!
  • 229
    felipe melo, maçtan sonra yaptığı açıklamada ”bu hakemin yapmış olduğu ne birinci hata, ne ikinci hata ne de üçüncü hata. maç içerisinde bir çok hata yaptı. hal böyle olunca, anlayış göstermemiz zorlaşıyor”’ minvalinde birşeyler söyledi.

    geçen sezon galatasaray’ın bir çok maçında hakem hatası yaşandı galatasaray aleyhine. takım kötü olduğu için, bu ne medyada çok fazla yer buldu ne de taraftarlar bu hataları çok fazla dile getirdi. tabi bizim yıllardır bildiğimiz şeyleri 3 temmuz’dan sonra cümle alem öğrenince, bu hakem hatalarının nasıl olduğunu az çok anlamıştık.

    ancak unutulan çok önemli bir şey var. geçen seneki galatasaray ile bu seneki galatasaray farklı. hem yönetimsel bazda hem teknik heyet olarak, hem de oyuncu kadrosu olarak.

    geçen sene yapılan kıyıma ses çıkmadı diye, bu sene de aynı tavrı takınmaya kimse kalkışmasın çünkü karşılarında çok farklı bir galatasaray bulacaklar.

    bazılarının lehine hakem hataları haftalardır olurken, galatasaray’ın başta karabükspor maçı olmak üzere, daha sezonun başı olmasına rağmen 3 maçta katletildiğini görüyoruz.

    zaten temiz bir ligde oynamıyoruz. varolan kirliliği temizlemek yerine, kafasını kuma gömenler sebebiyle, ligimiz daha da kötü bir hal aldı. ve malesef ki hakemler tarafından bu rezil ortam daha da başka boyutlara götürülüyor.

    ali dürüst’ün de maçtan sonra söylediği üzere, futboldaki bu kirli oyunların içinde galatasaray’ın olmaması ve yine bu pisliğin içinde olanların galatasaray’ı bu kaosun içine çekememesi, bazılarının çok zoruna gitmiş olacak ki; türlü türlü yollardan galatasaray’a zarar vermeye çalışıyorlar. ancak bunu yine başaramayacaklar zira galatasaray bu iğrenç oyunun asla bir parçası olmayacaktır.

    olayın futbol yönüne gelirsek;

    galatasaray’ın antepspor maçında çıkan kadrosu, kısa sürede fatih terim tarafından oluşturulan ideal kadrodur. bu kadro haftalarca üst üste oynadığı için, birbirlerini iyi tanıyorlar ve saha içinde çok daha faydalı oluyorlar. nitekim kazım’ın sakatlanıp çıktığı pozisyona kadar galatasaray çok iyi bir futbol oynuyordu. ancak ne zaman kazım sakatlanıp çıktı, yerine eboue girdi; bazı şeyler gerilemeye başladı.

    bunun temel nedeni eboue’nin galatasaray’ı yavaşlatan bir oyuncu olması.

    eboue gerçekten yavaş bir oyuncu( en azından galatasaray’da oynadığı süre içerisinde öyle). bunun yanı sıra yaratıcı bir oyuncu da değil ve attığı pasların birçoğu yanlış yerlere gidiyor. transfer olduğu ilk gün, birçok mevkide oynayabiliyorum demişti fakat geçen süre içerisinde bu söylemin doğru olmadığını gördük. kanımca, eboue’den orta saha çizgilerinin ilerisinde faydalanmak mümkün değil. zira, kendisi galatasaray’ın benimsemeye çalıştığı oyun anlayışına ters bir yapıya sahip ve bu da galatasaray’a çok ciddi zarar veriyor.

    galatasaray, şu an takım olma yolunda hızla ilerliyor ancak takımdaki en büyük eksiklik yaratıcı oyuncunun olmaması. kanatlarda oynayan albert riera ve eboue, galatasaray’a yaratıcılık getiremediler şu ana kadar. bu da galatasaray’ın hücumda pasif kalmasına sebebiyet veriyor.

    kazım çok yaratıcı ve çok hızlı bir oyuncu mu, hayır. fakat oynadığı süre içerisinde oynadığı kanada canlılık getirebiliyor. kendisine bir de engin ile elmander’in presleri eklenince galatasaray topu kazanma konusunda sıkıntı çekmiyor ve elde ettiği topu da gayet yararlı kullanıyor.

    galatasaray’ın oyunu 2-2′ye getirdiği dakikaları iyi irdelemek lazım. o dakikalarda, sabri sağ kanatta kendini bulmuştu ve elmander’in golünde bireysel çabası ön plandaydı. çünkü sabri, galatasaray’a yaratıcılık getirdi ve galatasaray’ın saha içinde sahip olamadığı en önemli eksikliğine bir nebze de olsa çare oldu. bu da, galatasaray’ın 10 kişiyken dahi rahat bir şekilde gol ve pozisyon bulmasını sağladı.

    o haksız kırmızı kart olmasa, momentumu eline geçirmiş galatasaray’ın 3. golü bulması işten bile değildi. çünkü geçen senelerin aksine daha mücadeleci bir galatasaray ve buna artı olarak sağ açıkta kendini bulan bir sabri vardı.

    puan kayıpları tabiki önemli ancak fatih terim’in sene başında söylediği bir söz vardı. takım kaybetse de, taraftarın ”helal olsun” diyeceği bir takım yaratacağım.

    sanırım galatasaray, fatih terim’in bu tanımına uyan bir takım olma yolunda hızla ilerliyor.
  • 183
    maçı izlerken hakemin kararları yüzünden çok sinirlendim, sinirlenmemek elde değildi zaten. maçın içine etti orta hakem yardımcılarından biriyle beraber. kırmızı kartlar aynı yardımcı hakemin* uyarıları sonucu çıktı.

    takımımızın mücadelesi ise inanılmazdı. ilk yarının sonunda* 10 kişi kalan takım, ikinci yarıda sanki rakip 10 kişi kalmış gibi oynadı. beraberliği yakaladık ama saçma bir golle tekrar geriye düştük ve sonrasında* 9 kişi kalınca mağlup olduk. ama uzun süre unutmayacağım, gurur duyacağım bir maç oldu.

    sabri sarıoğlu ve johan elmander... sizi anlatacak kelime bulamıyorum. sahanın en iyileriydiniz. helal olsun size!

    albert riera... seni anlatacak kelime de bulamıyorum. ya mücadele et ya da maçları tribünden izle.

    not: zemin berbat. düzeltilecekmiş, ancak kalıcı bir çözüm bulunmalı. oynanan futbolu etkiliyor ve sakatlıklara neden oluyor. kalıcı bir çözüm bulunmazsa ilerde çok sıkıntı yaşarız.
  • 267
    9 kişi tamamladığımız karsilasmadir.
    şu maçta ugradigimiz kıyımı hiçbir zaman unutmayacağım. sabri'nin 2. sarıyı yemesine sebep olan pozisyona çıkan haksız düdük, düdükten sonra çıldırıp çimleri yumruklaması, biz antep'e ne zaman yaklaşsak hakemin her seferinde "bu kadar da olmaz" dedirten kararları vs. daha aklıma gelmeyen bir sürü şey. türk futbolundan iğrendiğim, iliğimle kemiğimle nefret ettiğim karşılaşmalardan birisidir. ki bu maç oynandığında yaşım ufaktı yani. gerçi bu kadar detayı niye hatırlıyorum bende bilmiyorum, devam.
  • 268
    kuzey altta izlediğim maçtı. servet çetin gökhan zan ikilisinden biri zaten sakattı biri de maçta sakatlanmıştı. stoper hattında büyük sıkıntı yaşamıştık. hakem de bizi paramparça etmişti. 11-12 sezonunda bu kıyımdan sonra büyük yükselişe geçmiştik diye hatırlıyorum. sabri'nin topu ve zemini aynı anda yumrukladığı pozisyon dün gibi aklımda.
  • 258
    kazanılan bu maçla gelen 2012 şampiyonluğunu bağdaştırmak pek doğru değildir. bizim o sene şampiyonluk fitilini ateşlediğimiz maç fenerbahçe'yi arena'da ezici bir oyunla 3-1 yendiğimiz maçtır. 2 yıldır derbi kazanamayan hatta hiçbir derbide 30 dakikadan fazla üstün oyun oynamayan bir takım olarak 2017-2018 sezonunda camiayı kenetleyecek en önemli unsur şampiyonluk hedefi olan bir takımı baskın bir oyunla yenmektir.
  • 232
    haksız kırmızı kart ya da maçı doğrayan diğer hataların hepsini geçtim , 2 farkla mağlup olan ve 9 kişi kalmış bir takımın maçının sonuna 5 dakika uzatmanın adı her dilde aynıdır. bakın diğer kararları söylemiyorum bile , sırf bu kararın bile adı bellidir , niyet bellidir.

    not : o son 5 dakika hariç bütün maç gol atmayı düşünen , ne 10 ne 9 kişi kaldığında geri çekilmeyen bir takımım olduğunu görmek bana yetti. gerisi hikaye.
  • 166
    haftaya servet yok, zan yok. +1 (servet tamamen bitti o kırmızıdan sonra)

    ujfalusi'nin yanına semih kaya, ceyhun gülselam ikilisinden biri monte edilecek. +1

    eboue sağ bek oynayacak +1

    büyük olasılıkla riera beceriksizi kenara çekilecek +1

    en önemlisi takım birbirine kenetlenir bu haksız malubiyetten sonra. hani "kolej takımı havası" derler hep, işte o bu maçtan sonra başlar.

    kaybedilen 3 puan olsun, yeter ki geleceğimiz kurtulsun.
  • 59
    evimizde kazanma alışkanlığımızın devam etmesi, serinin bozulmaması, her fırsatta yaygara çıkaran insanların sesinin çıkmaması, çatlak sesler duyulmaması için kazanılması gereken maçtır. kazım ve engin oynarsa çok rahat oynamazsa rahat alırız. ee maç ali sami yende ve orada melo denen adam nasıl oynuyor bütün takım nasıl koşuyor hepimiz biliyoruz. duran toptan yemediğimiz sürece pozisyon vereceğimizi düşünmüyorum. ****(u: hem zaten stoperlere gerek bile kalmıyor takım olarak iyi savunma yapıyoruz melo selçuk her pozisyonda)*
  • 242
    --- alıntı ---
    futbol, kötü şey değil. sokağa ilk çıkılmaya başlanan yıllarda arkadaşlarıyla futbol oynayıp gol atan çocuğun yüzündeki mutluluk,nasıl kötüye dönüşebilir? hiçbir açıdan mümkün değil. sonraları bir takımı sevmek, kazanınca sevinmek, kahrolmak yenilince, karşılıksız sevmek, asla sevilmeyeceğini bilerek sevmek, hiç almadan hep vermek, bu yüce duygular nasıl kötü olabilir? olamaz. ancak kötü amaçlara alet edilebilir. ve ediliyor da. buna rağmen sevmek, o bile güzel, çok güzel. futbol çok güzel şey.

    ama ya bu oynadığımız... baştan aşağı yanlışlarla dolu bizdeki. garip ülkeyiz vesselam. bu kadar güzel bir oyunu, bu kadar olumsuz duygular yaratacak kıvama getirmek hakikaten büyük maharet. nereden tutsan elinde kalır derler ya, bir yerinden tutalım mesela. bu memlekette yönettiği maçların önüne geçen, oyundan çok kendisini konuşturan, düdüğünü asmak zorunda kalan ne kadar hakem varsa şimdi stüdyo koltuklarında oturmakla meşgul. böyle bir yol var; açılmış, gidilmiş, ucunda yeşil ışık bulunmuş. gaziantepspor maçıyla birlikte türkiye yeni yıldızıyla tanıştı işte. başrolde abdullah yılmaz, performansıyla harikalar yaratan yardımcı oyuncusu serdar diyadin ile birlikte şöhrete kavuştu. yaptıklarının yanına kar kalacak olması bile türkiye'de futbolun verdiği rahatsızlığın, verdiği keyiften fazla olma sebebi.

    yine türkiye'de bir algı var. hakem konuşmak, futbolda istenmeyen bir davranış olarak görülmekte. ama kazın ayağı öyle değil.biz de hakem konuşmak istemiyoruz elbette. hakem konuşmak istemiyoruz demek,artık hakemler adil maç yönetsin, hala mutlaka olacaktır ama bunun asgariyete indirilmesi için bir şey yapılsın demek.bunlar olmuyorsa, hakem konuşmamak bir kendini frenleme biçimi olarak baki kalacaktır. buna dair bir umut, şimdilik görünürde yok. işte bu yüzden, hakem konuşuyoruz. çünkü bu şartlarda daha anlamlı bir konu yok.

    bir şey hariç, alışık olduğumuz bir tek şey... bu sezonun da kaderi belli oldu. en sevdiğimiz galatasaray, en sevdiğimiz halinde şimdi. bilirsiniz don kişot'u, dönemin ispanya'sında sistemden rahatsızlık duyan kitleyi temsil eden yiğit kahramanı. sisteme, yani yel değirmenlerine karşı savaşını bilirsiniz. galatasaray, bir kez daha imkansızı başarmaya soyunuyor şimdi. bir kez daha yel değirmenlerine karşı savaşıyor. tek başına. dimdik. bir kez daha kazanacak. ama kazanmaktan önemlisi, bir kez daha savaşacak.

    ne demişti ortaçgil?

    ve sen, ben; değirmenlere karşı
    bile bile birer yitik savaşçı
    akarız dereler gibi denizlere
    belki de en güzeli böyle...
    --- alıntı ---
    atahan altınordu
    galatasaray dergisi
  • 30
    --- alıntı ---

    galatasaray efsanelerini anıyor türk telekom dünyaya duyuruyor

    türk sporunun en büyük taraftarı türk telekom ve galatasaray spor kulübü, galatasaray taraftarını duygulandıracak yeni projenin adımlarını atmaya devam ediyor.

    2011 – 2012 sezonu boyunca sürecek olan “galatasaray efsanelerini anıyor türk telekom dünyaya duyuruyor” adlı proje kapsamında galatasaray tarihine adını altın harflerle yazdıran isimler ali sami yen spor kompleksi türk telekom arena’da anılıyor.

    galatasaray’ın 26 ekim çarşamba günü spor toto süper lig’in sekizinci haftasında türk telekom arena’da oynayacağı gaziantepspor maçında unutulmaz iki isim, iki kardeş bülent ve reha eken tribünleri selamlayacak.

    işık lisesi’nde okurken galatasaray’ın kaptanlarından salim şatıroğlu tarafından futbol yetenekleri keşfedilen bülent ve reha eken kardeşler için galatasaray’ın kapıları genç yaşlarda açıldı.

    bülent eken
    ilk olarak 1942 yılında a takımda oynamaya başlayan bülent eken, galatasaray hemen hemen tüm mevkileri görev yapan ender futbolculardan olmayı başardı. öyle ki, bülent eken, fenerbahçe’ye karşı oynanan bir final maçında kaleci necdet’in sakatlanması ile kalede de görev yapmıştır. 13 kez a mili takımda forma giyen bülent eken, galatasaray formasıyla istanbul ligi şampiyonluğu yaşadı. 1950 yılında italya’nın salernitana takımına transfer olan bülent eken daha sonra bir sezon palermo forması giydi. 1953 yılında galatasaray dönen bülent eken, 1954 yılında ise galatasaray forması altında futbolu bıraktı. italya'da teknik direktörlük eğitimi alan bülent eken, 1963 yılında a milli takım'ı çalıştırdı. eken, daha sonra galatasaray, karşıyaka, göztepe, altay, izmirspor, vefa, adanaspor, orduspor ve rizespor'da da antrenörlük ve teknik direktörlük yaptı.

    reha eken
    1925 yılında doğan reha eken ise 1944 yılında galatasaray a takımı'nda görev yapmaya başladı. galatasaray’ın süleymaniye’ye karşı 7-0 kazandığı karşılaşmada ilk kez sahaya çıkan ve üç gol atan reha eken, ikinci maçında ise fenerbahçe’ye karşı golünü attı. 12 yıl boyunca galatasaray forması giyen reha eken, galatasaray'ın yetiştirdiği büyük golcülerden biridir. futbol hayatı boyunca 4 kez a milli takım'da görev yapan reha eken, buna rağmen dört maçta beş gol atarak bir rekora imza attı. 1954 yılında galatasaray’dan emniyet’e transfer olan reha eken, 1955 yılında futbola veda etti. eken, 1965-68 yılları arasında suphi batur'un başkanlık döneminde ise yönetim kurulunda görev yaptı.

    --- alıntı ---

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın