242
--- alıntı ---
futbol, kötü şey değil. sokağa ilk çıkılmaya başlanan yıllarda arkadaşlarıyla futbol oynayıp gol atan çocuğun yüzündeki mutluluk,nasıl kötüye dönüşebilir? hiçbir açıdan mümkün değil. sonraları bir takımı sevmek, kazanınca sevinmek, kahrolmak yenilince, karşılıksız sevmek, asla sevilmeyeceğini bilerek sevmek, hiç almadan hep vermek, bu yüce duygular nasıl kötü olabilir? olamaz. ancak kötü amaçlara alet edilebilir. ve ediliyor da. buna rağmen sevmek, o bile güzel, çok güzel. futbol çok güzel şey.
ama ya bu oynadığımız... baştan aşağı yanlışlarla dolu bizdeki. garip ülkeyiz vesselam. bu kadar güzel bir oyunu, bu kadar olumsuz duygular yaratacak kıvama getirmek hakikaten büyük maharet. nereden tutsan elinde kalır derler ya, bir yerinden tutalım mesela. bu memlekette yönettiği maçların önüne geçen, oyundan çok kendisini konuşturan, düdüğünü asmak zorunda kalan ne kadar hakem varsa şimdi stüdyo koltuklarında oturmakla meşgul. böyle bir yol var; açılmış, gidilmiş, ucunda yeşil ışık bulunmuş. gaziantepspor maçıyla birlikte türkiye yeni yıldızıyla tanıştı işte. başrolde abdullah yılmaz, performansıyla harikalar yaratan yardımcı oyuncusu serdar diyadin ile birlikte şöhrete kavuştu. yaptıklarının yanına kar kalacak olması bile türkiye'de futbolun verdiği rahatsızlığın, verdiği keyiften fazla olma sebebi.
yine türkiye'de bir algı var. hakem konuşmak, futbolda istenmeyen bir davranış olarak görülmekte. ama kazın ayağı öyle değil.biz de hakem konuşmak istemiyoruz elbette. hakem konuşmak istemiyoruz demek,artık hakemler adil maç yönetsin, hala mutlaka olacaktır ama bunun asgariyete indirilmesi için bir şey yapılsın demek.bunlar olmuyorsa, hakem konuşmamak bir kendini frenleme biçimi olarak baki kalacaktır. buna dair bir umut, şimdilik görünürde yok. işte bu yüzden, hakem konuşuyoruz. çünkü bu şartlarda daha anlamlı bir konu yok.
bir şey hariç, alışık olduğumuz bir tek şey... bu sezonun da kaderi belli oldu. en sevdiğimiz galatasaray, en sevdiğimiz halinde şimdi. bilirsiniz don kişot'u, dönemin ispanya'sında sistemden rahatsızlık duyan kitleyi temsil eden yiğit kahramanı. sisteme, yani yel değirmenlerine karşı savaşını bilirsiniz. galatasaray, bir kez daha imkansızı başarmaya soyunuyor şimdi. bir kez daha yel değirmenlerine karşı savaşıyor. tek başına. dimdik. bir kez daha kazanacak. ama kazanmaktan önemlisi, bir kez daha savaşacak.
ne demişti ortaçgil?
ve sen, ben; değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere
belki de en güzeli böyle...
--- alıntı ---
atahan altınordu
galatasaray dergisi
futbol, kötü şey değil. sokağa ilk çıkılmaya başlanan yıllarda arkadaşlarıyla futbol oynayıp gol atan çocuğun yüzündeki mutluluk,nasıl kötüye dönüşebilir? hiçbir açıdan mümkün değil. sonraları bir takımı sevmek, kazanınca sevinmek, kahrolmak yenilince, karşılıksız sevmek, asla sevilmeyeceğini bilerek sevmek, hiç almadan hep vermek, bu yüce duygular nasıl kötü olabilir? olamaz. ancak kötü amaçlara alet edilebilir. ve ediliyor da. buna rağmen sevmek, o bile güzel, çok güzel. futbol çok güzel şey.
ama ya bu oynadığımız... baştan aşağı yanlışlarla dolu bizdeki. garip ülkeyiz vesselam. bu kadar güzel bir oyunu, bu kadar olumsuz duygular yaratacak kıvama getirmek hakikaten büyük maharet. nereden tutsan elinde kalır derler ya, bir yerinden tutalım mesela. bu memlekette yönettiği maçların önüne geçen, oyundan çok kendisini konuşturan, düdüğünü asmak zorunda kalan ne kadar hakem varsa şimdi stüdyo koltuklarında oturmakla meşgul. böyle bir yol var; açılmış, gidilmiş, ucunda yeşil ışık bulunmuş. gaziantepspor maçıyla birlikte türkiye yeni yıldızıyla tanıştı işte. başrolde abdullah yılmaz, performansıyla harikalar yaratan yardımcı oyuncusu serdar diyadin ile birlikte şöhrete kavuştu. yaptıklarının yanına kar kalacak olması bile türkiye'de futbolun verdiği rahatsızlığın, verdiği keyiften fazla olma sebebi.
yine türkiye'de bir algı var. hakem konuşmak, futbolda istenmeyen bir davranış olarak görülmekte. ama kazın ayağı öyle değil.biz de hakem konuşmak istemiyoruz elbette. hakem konuşmak istemiyoruz demek,artık hakemler adil maç yönetsin, hala mutlaka olacaktır ama bunun asgariyete indirilmesi için bir şey yapılsın demek.bunlar olmuyorsa, hakem konuşmamak bir kendini frenleme biçimi olarak baki kalacaktır. buna dair bir umut, şimdilik görünürde yok. işte bu yüzden, hakem konuşuyoruz. çünkü bu şartlarda daha anlamlı bir konu yok.
bir şey hariç, alışık olduğumuz bir tek şey... bu sezonun da kaderi belli oldu. en sevdiğimiz galatasaray, en sevdiğimiz halinde şimdi. bilirsiniz don kişot'u, dönemin ispanya'sında sistemden rahatsızlık duyan kitleyi temsil eden yiğit kahramanı. sisteme, yani yel değirmenlerine karşı savaşını bilirsiniz. galatasaray, bir kez daha imkansızı başarmaya soyunuyor şimdi. bir kez daha yel değirmenlerine karşı savaşıyor. tek başına. dimdik. bir kez daha kazanacak. ama kazanmaktan önemlisi, bir kez daha savaşacak.
ne demişti ortaçgil?
ve sen, ben; değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere
belki de en güzeli böyle...
--- alıntı ---
atahan altınordu
galatasaray dergisi