• 252
    hakem 90 dakika kıtır kıtır doğrasın bizi, her kararını beşiktaş lehine versin. sonra yardımcı hakem uyarısıyla bir hatalı penaltı ''hırsızlar :('' oh amk ne güzel dünya. 3-2'den sonra her pozisyonda yerde kal ayağa kalkma emek hırsızı olma, bir penaltı sonrası emek hırsızı ol. sikerler ama öyle işi.

    muslera, semih, ujfa, hakan, selçuk, hamit, elmander gibi kritik bütün oyuncularımız kötüydü, ona rağmen ilk yarıda beşleyebilirdik, daha neyi konuşuyorsunuz ?

    bu arada takım savunmasının iyi sinyaller vermediği 3. maç oldu bu. fiorentina, fenerbahçe ve bugünkü beşiktaş maçlarında fena goller yedik. şl'de affı olmayacaktır bunların. hocanın bir şeyler yapması gerekiyor.
  • 256
    derbilerdeki hastalığımız olan ilk yarılarda atamadığımız goller bize yine pahalıya patladı. oyun olarak paramparça etmemize rağmen böyle olmasının sebebi ise önce defansın bireysel hataları, sonra da şanssızlıktı. ikinci yarıda hakan balta'nın hediye ettiği gole kadar yine üstündük ancak golden sonra beşiktaş daha iyi oynamaya başladı. ve ilginç bir penaltıyla bir puanı aldık.

    - hakan balta artık şu vurdumduymaz tavrından kurtulmalı, top gelene kadar bekleyerek zaten hata yapacağını belli etmişti yediğimiz 3. golde.

    - ujfa biraz daha aktif olmalıydı, birkaç maç semih-dany ikilisini denesek iyi olacak.

    - selçuk melo olmadan sorumluluk alamıyor, ya da aktif olamıyor diyebiliriz.

    - hamit bu ne hal? umut'un boş kaleye atamadığı pozisyondaki pasıyla umutlandırmıştı beni, ancak fazla sorumluluk almaya çalışıyor. 1 gol atsa da rahatlasa şu adam. gereksiz yerlere girip top kayıpları yapıyor, buna rağmen topsuz oyunda fena değildi.

    - ikinci yarıda sağ kanadı kullanmadık. aslında çoğu maçta bu sorun var, iki kanadı dengeli kullanamıyoruz. sürekli ya sağ ya da sol kanat çalışıyor. bu da defansın dengesini bozamıyor tabii.

    - burak da beşiktaşlılara malzeme verdi biraz, hoş olmadı. fark atacağımız maçta bir puanı haksız bir şekilde kurtaran durumuna düştük. bunu saymazsak iyi oynadı, burak - umut başlayabilir haftaya.

    - amrabat çok çizgide kaldı, hamitin oynaması gerektiği gibi oynadı aslında. biraz adam eksiltip ceza sahasına girerse goller bulabilir, ki bir şutunu cenk çıkardı.

    neyse en azından bundan sonra "fark atarız" diye uçanlar olmaz. maçın hakkı ilk yarıda 3-0 falandı tamam, ama bu oyunda ne olacağı hiç belli olmuyor. ayrıca artık paslaşarak kullanmasak şu duran topları iyi olacak. yediğimiz 2. gol umarım ders verir bize.

    son olarak hakemin bütün maç boyunca her hava topunda beşiktaş lehine karar vermesi sinirimi çok bozdu. özellikle ikinci yarıda bütün tempomuz düştü. ancak penaltı doğru değildi, müdahale vardı sanırım biraz ama dışardaydı. yediğimiz ilk goldeki faul zaten facia o ayrı.
  • 257
    fark atacağımız ilk yarıda çok çok dandik hatalarla 2-2 biten maç ikinci yarıda felipe melo'nun oyundan çıkmasıyla 'sıçtı cafer bez getir' durumuna düştü. orta sahada üstünlüğümüzü kaybedip yine çok çok dandik bir golle 3-2 geri düştük. o dakikaya kadar durum aynen galatasaray 3-2 galatasaray'dı. kendimiz atıp kendimiz yedik. işin en kötü yanı; fark atarak, güle oynaya kazanacağımız maçın haksız bir penaltıyla 3-3 bitmesidir. yenilseydikde kuşların diline düşmeseydik. daha ligin başı elbet belirli şeyler görülüyordur. mağlubiyetin telafisi olurdu. ders çıkarılırdı. ama keşke şu penaltıyla 1 puan almasaydık.

    özetle; ya melo'yla başlamayıp sonradan oyuna alıcaktık ya da melo'yu hiç çıkartmayacaktık. orta saha üstünlüğümüzü kaybettiğimiz an zaten maçı kaybetmiştik.

    tanımla; 3-3 bitmiştir.
  • 259
    kendimize gelme adına faydalı olacağını düşündüğüm maç.

    belki 2012-2013 sezonunun ilk derbisi olması belki de beşiktaş'ın durumundan ötürü 26 ağustos 2012 beşiktaş galatasaray maçından önce gayet rahat olan bizzat ben maç içinde gayet daraldım.

    uzun süre sonra bir maçta 3 kere geriye düştük galiba.

    hatta geçen sezon * toplasan bu kadar geriye düşmemişizdir. **
  • 260
    bir haftadır şişirdiniz şişirdiniz, yok 5 atarız yok 7 sallarız diye. şimdi de utanmadan kalkıp maç sonu değerlendirmelerine girişerek oyuncuları, taktiği ya da hocayı eleştiriyorsunuz. ayıptır be.

    maça gelirsek; çok iyi oynadığımız anlarda 3 kere olmayacak şekilde geriye düştükten sonra geri dönmeyi başarabildiğimiz, her ne kadar zayıf da olsa adı beşiktaş olan ezeli rakibimizden deplasmanda bir puanı alabildiğimiz, yaptığımız basit hatalardan da ders almayı umduğum bir maç oldu. takım ikinci yarının belirli bir bölümü hariç şiir gibi top oynadı, ama maçın hakkı bence de genel itibariyle beraberlikti. burak yılmaz'ın penaltısı ise tadımızı kaçıran olaylardandı.
  • 261
    çok komik hatalarla kaybettiğimiz 2 puanın, takımın aklının başına gelmesi için hayırlı olacağını düşündüğüm maçtır. hakan ve melonun hataları şanssızlıktır olabilir ama beşiktaş' ın 2. golünden önce defanslarımız hava topu yakalamak için rakip ceza sahasına gitmişken o serbest vuruşu paslaşarak kullanmak tam bir taktik hatasıdır. bu konuda fatih hoca da mutlaka gerekli uyarıları yapacaktır selçuk' a.
  • 262
    beşiktaşlıların kendilerini hak eden taraf ilan edebilecek kadar aptal olduklarını gösterdikleri,çok iyi oynamadığımız ama yine de oyunun hakimi olmayı başardığımız* maç.
    beşiktaşın durumu bizim 2010-2011 sezonondaki görüntümüzle bağdaşıyor.hatırlarsanız biz de fenerbahçe derbilerinde oldukça mücadeleci ve göze hoş gelen futbol oynamıştık.ama sonuç fiyaskoydu.tıpkı bize olduğu gibi beşiktaşlıların da bu bir süre gözlerini boyayacaktır.olsun bize giren çıkan yok.onlar da sezon içinde bunun kayıp bir sezon olduğunu farkedeceklerdir.bir çözüm önerisi olarak *beşiktaş sert ve kapalı anadolu takımlarına karşı başarı istiyorsa quaresma'yı affedip tek forvette ya da pektemekle çift forvette kullanmalıdır.
    diceksiniz ki sanane beşiktaştan kardeşim. haklısınız aslında beşiktaşlılara olan hıncımdan yazdım bunları.bize gelince takımda hafiften doymuşluk ve 'biz nasıl olsa yeneriz' havaları gördüm.burnumuzun sürtmesi açısından iyi bir maç oldu.unutmayın ki daha sezonun başındayız ve böyle ufak tefek kazaların telafisi rahat olur.göbekten hücum organizasyonlarını daha çeşitli ve sık yaparsak bu takım 1 ay içinde gerçek formuyla rakiplere kök söktürür.hiç endişelenmeyin desteğe devam.
  • 264
    adı süper olan bu ligde topun oyunda kaldığı süreye dikkat çekmek isterim. elini beline dayadığın rakip oyuncu beş dakika yerden kalkmaz ise, baldırına dokunduğun topçu beş takla ve artı üç dakika ile yerde kıvranırsa, oyuna konsantre olamazsın. tempo yakalayamazsın. bu takıma kaka'yı alsanda... ülke liginin zihniyeti yerden kalmadığı sürece bir şey değişmez. iyi futbol iyi takıma karşı oynanır. ek olarak sözde fair play uygulamasına değinmek istiyorum. rakibin süre çalmak için kendini yere atacak, sense centilmenlik adına topu dışarı atacaksın. peki kendini yere atan rakibin centilmenliği nerede? fair play ruhu bu işin neresinde. acilen ingiltere'de olduğu gibi bu sahtekarlığa son verilmeli. oyun kuramayan üstünlük sağlayamayan takımlar, iyi top yapan baskı kuran rakipleriyle oyunu ancak bu şekilde dengeleyebiliyorlar. son olarak alınmış, kirli penaltı istemiyorum. burak adına çok umutluydum, ama bu hareketiyle bana yüklediği öfkeyi burada kusmak istemiyorum. yapma burak. bu camia da yapma!
  • 265
    maç öncesi garanti galatasaray kazanır diyorduk biz yandaşları olarak.yandaş olmayanlar da aynı fikirdeydi, fanatik beşiktaş taraftarını ihmal edilebilir sayarsak. kadro yapılarına baktığımızda, bir önceki hafta da oynadıkları oyunu gördükten sonra içimde berabere kalacağımız konusunda bile en ufak şüphem yoktu. zaten ben sezon öncesi kehanetimi ortaya koymuş galatasaray'ın bütün maçlarını kazanacağını öngörmüştüm. bu maçta da yanılmadım. penaltı golünü saymasam bile, maçı tabela 3-2 yenik yazsa bile görüşüm değişmeyecekti. galatasaray 34 maçın tamamında rakipten iyi oynar, çok pas yapar, çok gol pozisyonuna girer. bu maçta da beklediğim oldu, özellikle ilk yarıda galatasaray geçen sene en iyi oynadığı maçın bile üstüne çıktı. bir futbolcu da kahramanca oynadı. yenilseydik hiç bir şey değişmezdi ama emanuel eboue'ye yazık olurdu.

    maça galatasaray hepimizin öngördüğü 11 le başladı. benim de beklediğim 11 buydu ama istediğim sahadaki kadro değildi oyun başında. bu elmander bu sene terim'in ve bizim başımıza bela olacak söylemedi demeyin. oynatmasan gönül razı değil, oynatsan yerine oynatmadığın futbolcunun getirisinden mahrumsun. maço kopardın sorun yok, koparamazsan bu gün olduğu gibi, elmander yüzünden ligin gol kralını oynatmayacaksan işin zor. elmander'i illa ki oynatacaksan defansta 3 kişi yeter, ufo'yu kes, yerine elmander'i oynat. koskoca galatasaray, kalesinde dünya'nın sayılı kalecisi varken 4 kişiyle neyi savunacak?

    ufo dedik de dany'de takılı kaldım ben. seyrettiğim futbolcuda yanılmam. dany eğer kasımpaşa maçında hayatının topunu oynamamışsa, benim popescu'dan sonra seyretmek için maçına gideceğim en büyük yabancı savunma oyuncusuydu. geçen maçta en fazla topla oynayan 2. oyuncuydu. top ayağıma gelmesin diyen kazma stopeleri yıllarca seyredip söven ben için dany muhteşem bir stoperdi. bu gidişle kendisini bir kere daha seyretmek için her maç böyle 3 tane yemeyi belemeyiz sanırım. ufo kötü demiyorum, dany iyi diyorum kimse nankörlük ettiğimi sanmasın. dany, bence ufo'dan çok daha iyi stoper.

    iki maçtır kendi kalemizi bombardımana tutuyoruz. juventus'u taklaya getirip dolandıracağız diye melo çok geç takıma katıldı. geçen seneden kalma öz güven, kendini ispatlamaya gerek olmayış, beklenmedik bir gol yememize sebep oldu. melo bu sene gelmiş olsaydı o topa mutlaka başka türlü dokunurdu. bir başka futbolcumuz da kötü dokunuşla bir gol yedirdi. aslında bu göl tamamen fatih terim'in yanlış tercihidir. çağlar birinci yedek kulübesinde oturduğu müddetçe hakan balta'yı unut gitsin. ne gerek var anlamıyorum? uzak ara ligin en kötü sol beki, kimin basiret bağlanması, kimin hilesi, dümeni sonucu olmuşsa olmuş galatasaray'da bulmuş kendisini. onca futbolcu varken, riera gibi bir yabancı dururken hahan balta'nın ayağı kırılıp maçtan çıksa bile oyuna sokmayacağın yedeği yanında oturtmanın ne mesajı olabilir? tamam sabri olsa anlarım, formasını yedeğine kaptırmamak gaza getirmeye çalışırsın. hakan balta'nın hiç aklında yokken forma riskinin onun içinde geçerli olduğı endişesi, onu eski alışkanlığına çok çabuk geri döndürür. saçma sapan hamleler yapma hastalığı.

    sahtekarlığı yüzünden, çok büyük bir golcü olan baros'tan soğumuştum. sarı kartsız, topu ellemeden, hakemi kandırmadan bir maç oynamadı. korkarım oynadığı her takımda beğendiğim, sevdiğim tay burak, baros'u izinden gitmiyordur. penaltı bana göre penaltı değil. hakem de çalmadı zaten, yan hakem bulaşmasa vermezdi. kötü hakem maçta 6 gol olmasını sağladı. gol olan bütün pozisyonlar şanstı veya şanssızlıktı. olması gerekenler olmadı, hiç alakası olmayan toplar gol oldu. muslera oynanan 3 resmi maçta 6 tane gol yedi, bir kaleci de bu kadar mı şanssızlık olur. tek kapııya gele atan tavlacılara döndü. beşiktaş ise beleş bulduğu gollerle direnişi sürdürdü. görüşüm değişmedi bu beşiktaş ligi ilk 10 takım arasında bititirse, siyah beyaz ehrama bürünmüş hacıların, evliyaların hakkını ödeyemez.

    beşiktaş sanki, inönü stadına gelmiş çok kuvveti bir şampiyonlar ligi takımına çıkıyor gibi çıktı maça.(aslında pek haksız da sayılmazlar ya) aşırı taraftar gazı, sıçan gibi bir hocanın saya sürdüğü takım, sadece galatasaray'a karşı balı tutuyor diye oynatılan holosko, 3 stoper, maça yatmaca, tabelayı yüce göke emanet etmece. 10. saniyedeki pozisyon maçın en net pozisyonuydu. atsak maç hezimet olacaktı. elmander'de gol kaçırma makinası olunca, futbol şansının devereye gireceği dakikar beklendi.

    baş sıkıştığında iki maçtır oyuna giren amrabat için bu maçta da görüş sahibi olamadım. gayserilinin eşşeği boyayıp at diye geçirdiği futbolculardan olursa çok gülerim kendi memleketim adına.kesin bir görüş sahibi olmak için ilk 11 oynadığı bir maça bakmak lazım. ama kesin görüş sahibi olan bir oyuncumuz da var kadroda.yıllardır her transfer sezonunda her milli maç sırasında hayali kurulan hamit, henüz maçlara büyük futbolcu mühürü basamadı. bir hamit golüne bakar diyorum, demesine de kendisini banko futbolcu olarak görmek istiyorum. hamit oyundan çıkacaksa, maç koptuğu için çıkmalı, kötü oynadığı için değil.

    takımın oynadığı oyundan memnunum. burak, amrabat, melo geç geldi. ilerleyen haftalarda şimdikinden çok daha iyi olacakları garanti. ama ben yine de takım dizilişine döneceğim yeniden. galatasaray büyüdü, eminim ki hiç bir takım türkiye'de galatasaray'ı boğamaz, baskı altına uzun süre alamaz, kısaca galatasaray hiç bir takıma karşı yatmaz. öyleyse, terim 'de aynı fikirdeyse ki- her maç başı aynı şeyleri o da söylüyor. her maçı kazanmak için çıkıyoruz diyor. o zaman çoğu maçı yenilmemek üzere çıkan takımdan ne farkı var diziliş olarak? o kadar kaliteli futbolcu var ki, oturmak zorunda kalıyor. allahtan engin baytar atıldı da hoca'nın eli rahatladı. bir de engin olsa, kimi oynatmayacaksın? savunma da her zaman söylüyorum 1 adam fazla. varsın ufo olmadığı zaman 1-2 gol daha fazla yiyelim, ama burak'da oynasın, ilerde çok adamla maça çıkalım yediğimizden çok daha fazlasını atacağımızı garanti ederim. hatta arena'daki maçlara 2 savunma oyuncusuyla bile çıkılır. her maç 6-7 atar 2 tane yeriz.

    toparlarsak bütün bir sezonda yiyeceğimiz dandik gol yeme kontenjanını doldurmuş bulunmaktayız. çağlar birinci acil tribünden bile uzaklaştırılıp hakan balta'nın kafasının tepesinin atılmasına engel olunmalıdır. bu takımda melo sonuç ne olursa olsun oyundan çıkartılmaz. hele ki kafasına çarpan top gol oldu diye hiç çıkarılmaz. burak-umut mutlaka ilk 11 oynamalıdır. emre'yi kesemezsin, amrabat'ı oynatacaksın, elmander'e yazık, hamit'i oynatmasan deli derler. aydın'a iş bulundu, son yarım saat lpg bağlanacak. sayıyoruz 11 kişiden fazlayız. biz ancak gizli formülü bulması için terim'e yardımcı olabiliriz. bu maçları ben şampiyonlar ligine hazırlık maçları sayıoyorum, bu gece de iyi bir hazırlık maçı oynadık. takımdan umutluyum.

    maçın adamı; eboue
    maçın bidonu; hakan balta
  • 266
    ciddi dersler çıkarmamız gereken maç.

    penaltı haksızdı puan alamazdık bir puan geldi 3 gol birden yedik vesaire bunlar hep konuşulur. ki bence ligin ilk haftalarında sonuçların çok fazla önemi yok. kazanabilirdik de ilk yarım saatteki pozisyonlarımızı değerlendirsek farka da gidebilirdik. ama yaptığımız bireysel hatalarla rakibi oyuna biz ortak ettik. fatih terim'in hatalı değişiklikleri daha doğrusu biraz da hatalı başlangıcıyla 2. yarıda orta sahayı rakibe verdik.

    bana göre ders çıkarmamız gereken noktalar:

    1) takım artık gol kaçırdıktan sonra ya da gol yedikten sonra demoralize olmamayı öğrenmeli. geçen seneden beri hastalık halini aldı artık. üst üste 3 pozisyon kaçırıp peşinden yiyoruz. strese giriyor takım. golden sonra da 2. pozisyonu veriyor hemen ya da topu rakibe veriyor. çözmemiz lazım bu sorunu.

    2) bu kadar bireysel hatanın bir maçta toplanması düşündürücü. duran toplarda bana göre yanlış pozisyon alıyoruz. alan savunması yapıyoruz. rakibe mutlaka kafa vurduruyoruz. neden adam paylaşmadığımızı anlamış değilim.

    3) son 3 maçta 6. golümüzü yedik. bu tesadüf mü yoksa geçen seneki takım savunması kimliğimizden tavizler mi vermeye başladık bunu düşünmemiz lazım.

    4) bu maçla gördük ki rakibimiz kadar koşmazsak mücadele etmezsek güle oynaya maç kazanamayız. özellikle deplasmanlarda mücadele gücümüz artmalı. her oyuncu koşuyor basıyor ama bugün özellikle orta sahada çok aksadık. velili toramanlı orta saha özellikle ikinci yarıda bizden ağır bastı. küfür gibi bir şey.
  • 267
    hakkı, haksız bir kararla gelen sezonun ilk derbi maçı. ilk organize atağını kendi taraftarı önünde 60. dakikada yapan bir takıma karşı daha farklı bir skor alınabilirdi.

    ilk yarı biz ikinci yarı beşiktaş iyi oynadı.diğer taraftan ikinci yarının bazı bölümlerini galatasaray'a yazsak taraflı bir yorum olmaz.

    böyle bir dürtülmeye ihtiyacımız vardı diye düşünüyorum. ortasaha dörtlüsü bir an önce belirlenmeli her maç farklı adamlarla ya da görev dağılımıyla çıkılmamalı. mesela emre ile selçuk'un yanyana oynamaması gerektiği net bir şekilde görüldü. melo hazır değil, fatih terim'de biliyor. ikinci yarıyı göremeyişinin nedeni kendi kalesine attığı gol değil. sonradan dahil olsaydı katkısı başka türlü olurdu.

    amrabat'ın ikinci forvet olarak elmander'le yanyana oynayacağı günü iple çekiyorum. ortadan kat ederken daha etkili. özellikle iç sahada taraftarı diri tutmak adına önemli bir tercih olurdu.
  • 268
    çok savruk oynadığımız bir maç oldu. buna ilk yarı da dahil. bilhassa savunma da çok hata yaptık. yenilen iki golde (2. ve 3. goller) hakan balta'nın hatası var.

    genel olarak baktığımızda maçın hakkı beraberlikti. ilk yarıdaki üstünlüğümüzü ikinci yarıya yansıtamadık. umut iyice ışık veriyor, bu sevindirici. emre çolak, eboue, amrabat ve semih de maçın dikkat çekenleriydi. zamanla takım iyice oturacak, savruk görüntüden kurtulacaktır diye umuyorum.

    hakeme de değinmek lazım. kötü yönetti. kart konusunda israf olur falan diye düşünüyor herhalde, ben olsam aydın yılmaz'a daha ilk itirazlarında çıkarmıştım sarıyı. olcay'a da daha önce çıkarabilirdi. ha keza toraman'a da. maçın başında hamit'in düştüğü pozisyondaki "penaltı değil" kararı doğru da olsa, burak yılmaz'ın kendini yere atmasına penaltı çalarak bizim için üzücü bir şekilde beraberliği sağlamıştır.

    yalnız takım rayına biraz daha otursun, savunma ısınsın, bu beşiktaş'ı biz kevgire çeviririz. maça beş net savunmacıyla çıkmalarına rağmen sürekli boş alanlar bıraktılar. kötü oynadılar, hücumdaki çabuklukları ve holosko ile fernandes'in çabaları onlara üç golü getirdi.
  • 269
    beşiktaş – galatasaray : 3-3 bir yaşar usta hikayesi

    rahmetli dedem de yaşar usta diye anılırdı ama asıl vurgumuz elbette allah uzun ömürler versin münir özkul’un “bak beyim” diye başladığı meşhur tiradına.

    beşiktaş zor günler geçiriyor. şimdiki tff başkanı yıldırım demirören’in koskoca beşiktaş’ı bataklığa sürüklediği ortaya çıktı. fikret orman bataktan çıkarmaya çalışıyor ama nedense kimse demirören’e hesap sormuyor. çok acayip. benzeri de fenerbahçe’de yaşanıyor, kimse aziz yıldırım’a hesap sormuyor. çok acayip. belki de çok acayip değil, memlekette normal karşılanıyor böyle şeyler.

    maçımıza dönelim. bu sezon amacım bir word sayfasını geçmemek, sizi sıkmamak.
    maç başladı galatasaray umut’la pozisyona girdi, boş kaleye avuta attı. ulan dedim sanırım acayip bir fark gelecek. beşiktaş’ın golüne kadar da galatasaray top göstermedi. sonra aynı fenerbahçe ile olan süper kupa maçı gibi (hatırlayan var mı geçen sene niye oynanmadı bu maç) duran toptan beşiktaş öne geçti. melo kendi kalesine attı. olur öyle, top bu dedim, daha çok var nasılsa. nitekim çok geçmeden beraberlik geldi. işin gol kısmına takılan biri değilimdir.
    eğer galatasaray real madrid’le, barcelona’yla, manchester’ların herhangi biriyle oynuyorsa beşiktaş’ın attığı golleri biz atsak evde taklalar atarım. bilmem farkı fark ettirebildim mi?
    hooooopppp, karışmasın. galatasaray’ın golleri de organize değildi diyenlere önlem olarak şöyle söyleyeyim, golleri gol olmayan organize gelişen pozisyonlara saysınlar.

    saha içinde söylenecek o kadar az şey var ki aslında. samet aybaba bir fikir koymuş ortaya, galatasaray’ı durdurmak, selçuk inan’ı durdurmaktan geçiyor. yemediği goller itibariyle, çünkü inan şahane gol pasları attı, samet hoca haklı çıktı diyebiliriz maç sonu itibariyle. özellikle ikinci devrenin başında gelen golden sonra galatasaray panikledi ve inan kayboldu. çok net, samet hoca bir fikir koydu, olabilecek en iyi fikirdi bu ve tuttu. inan’ın ara pasları gol olsaydı maç böyle bitmezdi, samet hoca da tutturamamış olurdu. çok mu karışık oldu? olsun, herkes anlasın diye yazmıyorum zaten.

    inan’la ilgili şöyle bir şey dikkatimi çekiyor son maçlarda. inan, çolak gibilerle oynayamıyor. çolak aynen adaşı belözoğlu gibi stoperin 2 metre yakınına gidip top alıyor. inan böyle bir tip değil, stoperden pas almayı bekliyor. sorun şu: orta sahanın ortasında savunmadan topu ilk alan adam oyunu kurar! inan bu durumda devre dışı kalıyor, çünkü rakip kendisine iyice yanaşmış oluyor. inan aynı sıkıntıyı milli takımda da yaşıyor. ne zaman emre(lerden biri)’yle oynasa aynı problem. inan’a aşık falan değilim ama bu durum takımın performansını düşürüyor. çünkü inan hem çolak’tan hem de belözoğlu’undan çok daha iyi bir oyun görüşüne ve futbol zekasına sahip.
    maç? ne maçı yahu, ben burada kişisel fikirlerimi yazıyordum. maç mı vardı lan , kimin maçı? niye söylemiyorsunuz oğlum ya.

    beşiktaş kesinlikle iyi oynadı. kime göre, neye göre? elindeki imkanlara göre. orta sahada inan’a birebir adam markajı, diğerlerinin inanılmaz özverili ve cansiperane oyunuyla sonuca gitti.
    beşiktaşlı dostların penaltıda burak’ın kendini attığı yönünde şikayetleri var. haklı olabilirler. burak sıklıkla bacağı alçıya alınmış gibi atlar. ama sadece galatasaray’da yapmadı ki bunu. manisa, beşiktaş, fenerbahçe ve trabzonspor’da da yaptı. eğer kendine gelmezse beşinci şampiyon bursaspor’da da forma giyerek sergen yalçın’ı geçer ve erişilmesi güç bir rekora imza atar. uyarması benden. soran olursa captano uyarmıştı dersiniz.

    hilbert'in topu kolla çevirmesi dün mehmet topal'dan sonra normal sayılıyor sanırım. canlarım benim.

    an itibariyle ilk a4 sayfasını geçmiş bulunuyoruz. dikkat edilirse sıkıntılı maçlardan sonra yazı uzuyor.

    tamam yahu, maça geçiyorum. galatasaray her zaman olduğu gibi oyuna önde baskıyla, topu çevirerek başladı. beşiktaş’ın duran toptan golü gelene kadar pozisyon da buldu, atamadı. ilk devre skor ne olursa olsun aynı şekilde oynandı.
    galatasaray’ın en büyük hatası maçı koparamamak oldu. hatta hiç öne geçememek. devreye hiç sevmediğim asla samimi bulmadığım çarşı girdi. daha önce de benzeri olmuştu, taraftar takımını bırakmadığı için bunları yenememiştik. zaten şu sıralarda beşiktaş’ın ihtiyacı olan bu. tek çareleri, geçen sezon fenerbahçe’nin yaptığı gibi mağdur rolüne girip kenetlenmek.
    aga normaldir bizim memlekette böyle şeyler. adamlara anlatamazsın “ulan senin başkanın senin kulübünü haşat etmiş, neyin mağduriyeti bu”. ama camiayı toplamak için başarılı hamlelerden biridir. diyordum ki, bir beşiktaşlı balkonun önünden geçerken maçın 3-2 bitmesi gerekirdi dedi, kafasına tuzlu fıstık attım. yok usta empatiyi bıraktım. kendi kulüplerini rezil edenlerin cezasını taraftarı çeksin. sonuna kadar hak ediyorlar. üzülürsem, empati yaparsam adam değilim. aga adam yemedikleri gollere dua etmiyor, hala hakem peşinde. bunu diyen de kupa finalinde rakibin santraforuna yarış atı veren kulübün taraftarı. amk, santrafora niye at veriyorsun zaten aptal herif, kaleciye mini cooper vericen.

    bu yazı burada biter. galatasaray hem sahada oynadıkları hem de saha dışında oynamadıklarıyla bu ülkeye fazla.

    yazıyı bitirmeden başlığa bir gönderme daha yapayım. samet hoca yaşar usta değil, sanırım beşiktaş camiasında son yaşar usta süleyman seba’ydı, allah uzun ömürler versin. hani o meşhur paralı asker çarşı’nın “ahmet dursun, seba gitsin” diye pankart açtığı seba.
    bir gazeteci pascal nouma’ya soruyor : senin eşcinsel olduğun söyleniyor, ne diyorsun?
    pascal : ahmet dursun ve bayram iyi arkadaşlarım ama ben eşcinsel değilim.
    ahmet dursun, seba gitsin ha. beter olun lan !
    (yazının sonu ağır mı oldu? olur öyle, top bu)

    *
  • 272
    odur, budur bilemem ama maçın hakkı beraberlikti. üst üste kaçırınca yiyeceğimizi anlıyorum; ilk golü atarsak da yenilmeyeceğimize emin arkama yaslanıyorum, olmadı bugün öyle sağlık olsun. penaltı pozisyonuna gelirsek ersin düzen müdahale varsa bile ceza sahasında değil dedi ki bu doğru. izleyemeyen, karar veremeyen varsa aydınlatmak adına bu bilgiyi verdim. bana göre haksızlık yok ortada berabere bitecekti, hatasız da olsa hatalı da olsa çünkü sadece onların hakkı yenmedi.

    sadet: geldi, geçti. kalp kırmaya gerek yok.
  • 274
    özet olarak, holosko'nun yıldızlaştığı maç olmuştur lan daha ne olsun. holosko'yu adam ettik mna koyim. bir de burak'a sallayan tescilli şikecileri gördükçe iyice gülesim geliyor. yine de 3-3 biten bu maçın ardından, ki her ne olursa olsun bu bir derbi maçı, an itibariyle nontvspor'da fenerbahçe-aykut kocaman-alex üçlüsü konuşuluyor. evet bu daha önemli. dün 3-3 biten bir derbi maçı yoktu çünkü.
  • 275
    benim için sıradan bir lig maçıydı. sanki anadolu takımıyla maç yaptık da puan kaybettik gibi görüyorum. geçen sene antep maçını, eskişehir maçını, bursa deplasmanını hatırlıyorum. hiçbir fark göremiyorum. beşiktaş bizi geçen sene 0-0 biten maçta çok zorlamıştı. çok gol kaçırmışlardı ama şimdi bakıyorum da baldan 3 gol atmasalar fark yiyip oturacaklardı. bizim açımızdan şansız geçen bir deplasman maçıydı ve önemli olan da puan kaybetmemekti. hatalarımız tabi ki oldu ama halledilmeyecek şeyler degil.
    burak' in düşmesi penaltı değildi. onda hemfikirim ama hakem öyle boktan kararlar verdi ki hiçbir anlam taşımıyor. aydın' in üstüne atlayan biri vardı bal gibi penaltıyı es geçti.
    anlamadığım bir nokta da beşiktaş taraftarları. sanki dört dörtlük futbol oynamışlar, tek kale oynamışlar da üzülüyorlar. insafsızlar bende o maçı izledim, neyin tribi bu. kaleye doğru dürüst şutunuz yok, beraberliğe üzülüyorsunuz. burak' a laf ediyorsunuz. çok cins bir taraftar olmuşlar. eskiden severdim ama artık nefretimsiniz.
    son olarak bu sene de kupalar göreceğiz allahın izniyle. yürüyedur aslanım...
App Store'dan indirin Google Play'den alın