• 156
    emmanuel eboue, tomas ujfalusi, selçuk inan gibi kritik oyuncularımızın galatasaray formasıyla en kötü oynadığı maç olmuştur. haliyle de istediğimiz oyunu bir türlü oynayamadık, bu formsuzluk beni korkutuyor. sezon genelinde kötü oynayıp kazandığımız maç olmadı, iyi oynadıysak kazandık, kötüysek de puan kaybettik. böyle olunca da sürekli iyi futbol oynamak, bu formu korumak zor oluyor, sezonu buraya kadar getirip playoff'ta formsuzluğa girmemiz hiç iyi olmaz. elmander'in yokluğu da etkili ama tek bir adama bu derece bağlı olmak da iyi değil. malesef necati ve barosun toplamı elmander etmiyor, hatta sercan ve mehmet batdal'ı eklesek bile.
  • 157
    bireysel performansların düşük olmasından dolayı toplam kalitenin bir hayli alt seviyelerde olduğu bir maç oldu galatasaray adına. her neyse. bu maçı unutalım. kalan 2 maçı kazanıp aynen devam etmek lazım yola. o kaçırmış bu bilmem ne yapmışla kendimizi yıpratır ve vakit kaybedersek aptallık olur. düştüğü yerden kalkar galatasaray. şampiyon olacağız!
  • 158
    maçkoskop
    kadro:
    muslera 6
    ebu 1
    ufo -2
    semih 10
    hakan balta 3
    selçuk 5
    melo 6
    engin 7
    emre 7
    neco -3
    baros -5

    zurnanin zirt dediği an:
    zurnanın zırt dediği an, mahmet battal’ın golü kaçırdığı an diyeceğimi sananlar yanılıyorlar. fakat yine kelime manasıyla battalla ilgili. oyuna girerken ki endişesini terim görseydi, tekme tokat çıkartır eksik devam ederdi. ben 42 senedir galatasaray maçı seyrederim, oyuna girerken, sanki ağlayacak olan birine ilk defa rastlıyorum. rüyasında taraftar olarak bile giremeyeceği stadyumda, koskoca galatasaray mağlupken oyuna giriyor, maçı çevirmesi bekleniyor. tam olarak anlatmam gerekirse benim elime kırmızı bir şal tutuşturularak 100.000 bin kişinin seyrettiği boğa güreşi sahasına salınmamla aynı şey.
    -
    varil:
    milan baroş; ekürisi necoyla beraber yazmam gerekecek. ama ben neco’yu galatasaray futbolcusu saymadığımdan artı eksi oynadığı futbolla ilgilenmiyorum. baros tam bir fenerbahçe futbolcusu, yanlış takıma gelmiş. galatasaray tarihinin en sahtekar futbolcusu. yalandan yere yatmalar, ofsayttan çıkmamalar, hakemi dolandırmaya kalkmalar. geöen hafta en ateist futbolsever bile imana geldi. futbolun tanrısı var, adı topius. yalandan ofsayt pozisyonunda yere yatıp, penaltı beklerken dönen topa topius, peygamberi cüneyt’e faul çaldırdı. bizim futbolcuların taş kesildiği anda topu önünde bulan tay burak takımı araf’a gönderdi. işte cehennem, işte cennet uğraş dur bakalım. gol atamadığı gibi golü yedirdi. emekli orgenaral.
    -
    gladyatör:
    semih kaya; aslanlar gibi savaştı. topun çnüne defalarca atlayarak kalenin hedefini küçülttü. takım cümbür cemaat gireni çıkartma için saldırdığında tek başına kaleyi savundu. geldiğinden beri en kötü maçını çıkaran ufo’ya rağmen ikinci golün yenmemesini sağladı. kusursuz, hatasız bir maç çıkardı. takımın yarısından fazlasının kötü oynadığı bir oyunda bile bir an olsun maçtan kopmadı.
    -
    borozanci:
    cüneyt çakır; bunu defalarca beyan ettim, benim hakemlerle işim olmaz. her zaman derim, büyük takımsan hakemi de yeneceksin. ama bu sefer çok tecrübeli birine denk geldik. tüm jenerasyonların benim için en kötü hakemi cüneyt çakır’dır. adam ilk 10 dakikada takımın kanadını kırdı, yetmedi bir sonraki haftayı düşünerek maçı muhteşem şekişlde regule etti. hem galatasaray’ın, hem trabzonspor’un işini bitirme misyonundaydı. başarıyla gerçekleştirdi. gol olan pozisyonda faul yoktu. tek doğru çaldığı düdük, penaltı pozisyonundaydı.
    -
    bir soru – bir cevap:
    hesap makinası lazım mı?
    evet lazım, ama maçtan önce lazımdı. bu alınan puanın hiçbir kıymeti yok. yenilsek bile play of maçlarına aynı puanla gidecektik. 71 puanımız var, iki maçı alınca 78 olacak. 77 ile farkı yok. yani bu maçı puansız kapattık hesabı yapabiliriz.
    -
    imparator:
    sahaya çıkardığı takıma itiraz edebilecek tek bir galatasaraylı yok. fakat oyun olarak itirazımız var. maçın başında oyun üstünlüğünü trabzonspor’a verdi. saçma sapan bir gol yedik, tamam suçu da yok ne yapsın? tek bir adama bağlı oyun sistemi kurmuş ise ki- öyle görünüyor- eyvah çekme zamanıdır. neco için söyleyeceklerimi çok önce söylemişim, büyük maçın küçük futbolcusu olarak 70 dakika sahada galatasaray’ın vitesini küçültmesine önlem almadı. önlem diye aldığı, yiğit ve battal’ı görünce aklıma geçen seneki takım geldi. kendime acıdım, bir da körün taşı köre denk gelip de battal o golü atsa yandık. seneye şampiyonlar ligi takımın forvetinde battal’ı seyredecektik, korku filmi gibi.
    -
    ordakiler:
    büyük galatasaray taraftarı, her maç olduğu gibi gırtlağından geleni yaptı. eminim en az yarısının sesi kısıktır şimdi. eminim en az yarısının yarısı, annesinden eve gidince fırça yiyecek. gözünde büyüttüğü, yere göğe koyamadığı takımı, bir anda yapılan değişikliklerle yiğit- neco- sabri-battal ile bank asya takımına dönüşüyor.
    -
    analiz:
    çok tecrübeli bir taraftar olarak maçın başında her zaman dikkat ettiğim şeyi yazarak başlıyorum. hiçbir zaman ilk 11 i merak etmem. ben tribünde veya televizyon başında ilk olarak yedek kulübesine bakarım. benim için yedek kulübesi, oynayan takımın kalibresini ölçmem için en büyük parametredir. bugün sahaya çıkan takım,her zamanki galatasaray 11 i, sürpriz yok. kim olsa o takımla başlar, kimse de takımı merak etmez. ne var ki ben, oynamayanlara, daha doğrusu sonradan oyuna girecekler baktığımda dehşete düştüm. tıpkı mehmet battal’ın oyuna girerken ki endişesine. fakat maçın sıkıntıya düşeceğini hesap etmedim. bir bana, takım iyi ama ilk yarıyı yenik bitireceğiz, oyunu da sonradan oyuna girecekler çevirecek deseydi kavga ederdim. yiğit, sabri, mehmet battal beni kurtaracaksa yenilelim daha iyi.

    takım çökmüş, gol an meselesi. bala kısmete girmiyor dakikalar tükeniyor, kulübe hareketleniyor. neco değişikliği tamam, hatta çok geç kalınmış ve hatta bana göre değişikliğe bile gerek olmayacak, oynatılmayacak biri de, diğerleri ne oluyor be hoca? sahanın en iyi oyuncusu, bir şeyler yapma ihtimaline en yakın futbolcu engin baytar’ı, hagi’den sonra ileriye doğru çalım atan emre’yi çıkarıp takımın hücum gücünü ölüspor derecesine neden indirdin?
    yiğt gökoğlan’ın en başarılı olacağı alan muhteşem yüzyıl dizi filminin seti. o tiple has odabaşı olur, kırım prensesine kayar. bu kadar da haksızlık olmaz kardeşim. eskiden yakışıklı erkekler futbol oynamazdı, gerek yoktu, bütün kızlar zaten pelerindeydi. bizim gibi tipsizlerin kız tavlamak için futbol oynamaktan başka çaresi yoktu. 30-40 sene öncesinin futbolcularını gözünüzün önüne getirin, hepsi at hırsızı. siktir git kardeşim, o tiple sinema artisti ol, şarkıcı ol da bizim futbolcumuz olma. şaşmaz kuraldır, yakışıklı erkekten iyi futbolcu olmaz. ben hoca olsam tipe bakarım, bu tiple de yiğit’i takıma almam.

    tekrar yedek sıralarına dönüyorum, oraya kulübe demek haksızlık 5 yıldızlı otelin lobisi gibi zira. gözlerim servet’i ararken, gökhan’ı trabzonlu futbolcularla hasret giderirken gördüm. neşesi yerindeydi, hiç olmazsa diğeri gibi somurtarak oturmuyordu, halinden memnundu. bir an için dünkü fenerbahçe maçının yedek kulübesini aklıma getirdi. o yedek kulübesi ile bizim yedek kulübesi maç yapsa açık ara fark yeriz.

    gelin gelelim kaybedilen puanın bizim nihai hedefimize taş koyup koyamayacağına bakalım. değişen hiçbir şey olmaz. haftaya bu trabzon, fener’i yener fark tekrar 10 yani 5 puan olur. 6 puan olmasıyla 5 puan olması arasında da fark yok. kaldı ki bu maçlar zaten araç, amacımız şampiyonlar liginde oynamak. ikinci bile olsak bu feneri edirneden öteye almazlar, yine biz gideriz gitmesine. de işte kazın ayağının perdeli olduğu o zaman düşündürüyor insanı. bu takımdan en fazla 5 kişi o büyük maçları kaldırabilir.

    maç benim için kaybedilmiş bir maçtır. hem oyun olarak hem tabela olarak. fakat kazanılmış, çıkartılmış dersler vardır. battal’ın futbolcu olamayacağı, neco’nun balonundaki helyumun bittiği, yiğit’in sahalardan setlere geçiş yapması gerektiği, sabri’nin ne pahasına olursa olsun bu takımın 18 kişilik kadrosunda kalması gerektiği, grande’nin şapkasında tavşanın zaten olduğu, hakemin kötü yönettiği maçı almak için hakemi de yenmek gerektiği derslerini çıkardık.

    anlayana sivrisinek saz, anlamayana 5 arena dolusu taraftar bile yetmez.

    düzeltme; 71 le 6 yı toplayıp 8 sanmışız ve hata yapmışız. makina lazım dedim demi. o paragrafı yok sayın. 2
  • 160
    maalesef cüneyt çakır ın en kötü yönettiği maçtır, ilk yarıda verdiği ve vermediği fauller maçı çığırından çıkartmıştır evet belki baros - necati olmuyor diye de söyleyebilirz ama hakemin ilk yarıda verdiği kararlar biraz daha olumlu olsaydı takımımızın bu kadar motivasyonu bozulmazdı yani kendisi uluslararası prestiji olan ve saygın bir hakemimiz olmasa harbiden üzerimize oynuyor bu adam diyebileceğimiz bir ilk yarı yönetti. kırmızı kart çıkmadığına dua ediyorum ama yaptığı hataların da sonradan farkına vardı gibi. bu maç bize şunu da gösterdi baros ve necati asla yanyana oynamamalı, biri varken diğeri olmaz gibi duruyor fatih hocam olaya biraz daha erken müdahele etseydi maçı alabilirdik diye düşünüyorum. elmander in bizim için ne kadar önemli olduğunu şu son iki maçta gördük inşallah bir daha elmandersiz kalmayız.
  • 162
    ilk yarısını seyredebildim sadece maçın ama 40 belki de daha fazla faul çalınmış gibi geldi. yan yana koşan iki oyuncu düşünce veya biri düşünce hareket illa faul olmamalı, bu kadar çok düdük çalıp maç kesilmez.

    en başta kızılacak da kendi oyuncularımız olmalı. maçın başında tribünleri kışkırtmak için milan baros ve emmanuel eboue önderliğinde kendini yere atmalar, kıvranmalar, yerleri dövmeler bize yakışmadı, bunlar en göze batan adamlarımızdı ve geri kalan oyuncularımız da pek farklı değildi. oyunu oynamak yerine hakeme oynamak büyük bir gaflet. faul almak ayrı bir şey faule oynamak ayrı bir şey sonuçta. tribün baskısı yaratalım diye tiyatro oynamak benim 22 yıldır izlediğim galatasaray'a çok ters.

    ikinci yarıyı izlemedim yorum yapamayacağım bize mutlak galibiyet lazımdı ama yenemedik varsın olsun, takımın eksikleri iyice göze batmıştır artık, play-offlara sağlam girip gereken takviyeler yapılmalı. şampiyonluğa yürüyoruz, olacağız da inşallah. puan farkı 3'ten fazla olduğu sürece takım formumuz dip yapmazsa çok büyük ihtimalle şampiyonuz zira oynayacağımız play-off grubunda takımlar birbirlerini yenecektir, grupta barcelona, real madrid falan yok sonuçta.
  • 163
    1-1 berabere bitirebildiğimiz maçtır. kazanmayı hak etmedik ne yazık ki. 1 puan yeterli mi? bence değil.

    maç içinde yaşananlara bakalım;

    burak'ın attığı golün öncesindeki pozisyon faul değildi, gol de ofsayt değildi.

    necati'nin çekilip düşürülmesi net penaltı, galatasaray'ın penaltısı da penaltıdır. sen o kolları açıp öyle kayarsan, penaltıdır bunun adı evet.

    cüneyt çakır bu ülkenin en iyi hakemi değil, en iyi kim bilemem ama bunun cüneyt olmadığı kesin.

    necati ve baros hayatta anlaşamaz, öbür dünyada belki. elmander o mevkinin ilk ismidir, peşinden baros gelmelidir. necati'nin türk olmayan bir forvetle anlaşacağına inanmıyorum.

    maç boyunca yerde çimleri yalayan zokora, büyük topçu değildi gözümde iyice de düştü oradan.

    mehmet batdal o pozisyona girebilecek tek adamdı yedek kulübesindeki. kimse demesin o gol nasıl kaçar diye.

    *
  • 164
    --- alıntı ---

    öncelikle maçı anlatanların söylediğinin tersine bence berbat bir maçtı. bunda en büyük pay da cüneyt çakır'daydı. arkadaş hem cüneyt çakır hem fırat aydınus berbat maç yönetmelerine rağmen bu memleketin en iyi hakemleri olarak lanse ediliyorlar. adamlar ne kokarım ne bulaşırım modundalar bütün maç boyunca. faul çalmaları için iki oyuncunun birbirine değmesi yetiyor. hiç mi izin verilmez fiziksel temasa! bütün maç bir omuz omuza pozisyon göremedik yahu! faulün kime yapıldığı ya da kimin yaptığı mühim değil, onlar için mühim olan maçın rölantide gitmesi. ona göre karar veriyorlar. her faul pozisyonunda maç minimum 1 dakika duruyor. kim yerde kalırsa 3 dakika başında duruyorlar. kafaya müdahalede oyunu hemen durdurmayı anlarım da adam yerde ayağını tutarken oyun neden hemen durdurulur. tempo yükselmesin, ben fazla koşmayayım, tehlikeli-zor düdükler çalmak zorunda kalmayayım diye. iyi hakem topu oyunda tutmak için uğraşan hakemdir. bunlar art niyetli ve kötü hakemler. bugün ilk yarı galatasaray'ı, ikinci yarı trabzonspor'u ezdi sahada. şenol güneş, emre çolak'ı atmamak için faul vermedi dedi ki sonuna kadar haklı. faulü verse 2. sarıdan atması lazımdı emre'yi ama vermedi ki ilk yarıda yaptıkları çok konuşulmasın. her daim ne şiş yansın ne kebap modunda takılan hakemlerden nefret ediyorum ve türkiye'de bolca var bunlardan.

    galatasaray'ın üzerinde garip bir gerginlik var her daim. sanki 9 puan geride olan bizmişiz gibi oynuyoruz sürekli. baros, eboue, engin, ujfa, melo bazen selçuk bile. hakemin dibinden ayrılmıyorlar. eboue iyidir, hoştur severiz ama her faul yapıldığında kurşun yemiş gibi atlaması, her daim rakiple tartışması sıkıyor artık. takımı da geriyor. bugün eboue'ye yapılan 2 faulde 4 sarı kart çıktı ki 2'si bizimkilere. zokora ve olcan kart görüp sıkıntıya girecekken engin ve eboue de gördü ve onlardan geri kalmadılar! kardeşim 9 puan öndesiniz bu gerginlik niye? çıkın bi rahat olun lan, ligin en iyisi sizsiniz işte herkese gösterdiniz. niye hem kendinizi hem bizi geriyorsunuz?

    armamız yeter!

    berbat bir maç oynadı galatasaray takım olarak. ilk yarıda takımın maça ne kadar konsantre olamadığını muslera gösterdi bize. ilk pozisyonda "topa bakın olm" diye uyardı defansı ama kimse siklemedi herifi. rakibin forvetinde rekortmen gol kralı var arkadaşım azıcık konsantre olun. biraz rehavet olunca burak çıktı attı golünü. colman çok akıllıca kullandı faulü tabi ki. her galatasaray maçında coş zaten pezevenk :) colman demişken melo manyağına 7 milyon euro vereceğimize 3-4 milyon euroya colman'ı alsak ya la!

    ikinci yarı trabzonspor geriye yaslanınca doğal olarak üzerlerine gittik. şenol güneş çok kötü oynayan volkan-olcan ikilisini erken çıkarıp halil-adrian'ı alsaydı maç çok değişik olurdu 2. yarıda. imparator'un hamlelerine karşılık vermedi şenol güneş ve sonuca razı oldu. sabri, batdal ve yiğit girerken riera-sercan ikilisini düşünmeyerek yönetime kadro yetersiz mesajı verdi bir kez daha fatih hoca ki çok haklı kadro çok yetersiz. karabükspor'un beğenmeyip bıraktığı batdal oyuna giriyorsa kimse galatasaray'ın kadrosu iyi demesin. batdal belki golü kaçırdı ama fena değildi. güzel toplar indirdi ama son hamle yok adamda. kafası az çalışıyor kanımca.

    sonuç olarak haftaya trabzonspor'un fenerbahçe'ye yenilmeyeceğinden eminim. zokora olsa kesin yenerler derdim ama zokorasız işleri zor, beraberlik iyi olur. futbol tanrıları bizi rahat bırakmıyor. fener maçı son dakika direk, sivas maçı son dakika verilmeyen penaltı ve bu maçta da son dakika boş kaleye kaçan gol. skorlar değil de son dakikalar koyuyor lan bana! hala baros'un pozisyonunu görüyorum rüyamda.

    --- alıntı ---

    http://tacsizkralmetinoktay.blogspot.com/...ye-bu-gerginlik.html
  • 165
    galatasaray – trabzonspor : 1-1 en zor rakip

    maç başladı topu trabzonspor aldı, vermedi. topu galatasaray ele geçirip adam gibi organize bir atak yaptığında dakikalar 12’yi gösteriyordu. acaba neden böyle oldu?

    çünkü;

    trabzonspor topa sahip olmaya, pas yaparak oynamaya çalışan bir takım. topu kaybedince basarak kazanmaya çalışıyorlar. bugün bunu oldukça iyi becerdiler, en azından ilk devre. elbette galatasaray maçı motivasyonu, play-off öncesi puan farkını azaltma istekleri enerjilerini arttıran faktörlerdi. işe yaradı mı, kesinlikle.

    maçın detaylarına girmeyeceğim, hakikaten bitik haldeyim, halim yok. sivas maçı akşamından beri evde yatıyordum, o günden beri ilk defa maç için dışarı çıktım. sivas maç yazısını da bu sebeple yazamadım, maçı kaybettik, kupadan elendik diye değil.
    bir de bu akşam biraz sinirliyim. giyotinleri, hançerleri zulalardan, bileyci depolarından çıkartmış karaktersiz taraftara sinirliyim. futbolcu asma meraklısı dandik taraftara sinirliyim. fatih terim’e bir şey diyemeyip oyuna aldığı oyuncuya saldıran nadelikanlı taraftara sinirliyim. skor taraftarına sinirliyim.

    galatasaray geçen haftaki kadıköy deplasmanında topa sahip olma, oyunu dikte etme özelliğini gösteremedi. halbuki çok farklı bekleniyordu taraftar açısından. sebeplerine gelelim. elbette elmander’in olmaması, necati ve baros’un formsuzlukları önemli. aslında necati ve baros’un formsuzluğundan söz etmek ne kadar doğru bilmiyorum, ikisi de kendileri gibi oynadılar bugün. elmander ise topu ileride tutmamızı sağlayan adamdı, topu tutamasa bile. nasıl? şöyle; rakibe topu çıkarttırmıyordu. ok?

    amma velakin, elmander yok diye takım maç kazanamayacak mı yani, böyle bir şey olabilir mi, bu takım buralara böyle mi geldi? tabii ki böyle gelmedi. aylardır alışılan ve çok etkin elmander olmayınca bocalama olur, normaldir. siz arabanıza alıştığınız yerden başka yerden benzin aldığınızda performans değişikliğini fark etmez misiniz? ya da başka pastaneden sabah poğaçası(bu yiyeceğin isminin yazılışına standart getirilsin) aldığınızda farkı hissedersiniz değil mi? ne araba yolda kalır ne de poğaçadan ölürsünüz, ama keyif kalmaz. hah, işte bugünkü galatasaray’ın durumu da buydu. hiç derbi kaybetmemiş takım, yine kaybetmedi. ama biz galibiyet bekliyorduk. olur öyle, top bu.

    başlık neden “en zor maç”? alanzinho, olcan, volkan şen, colman kaç etti, 4. trabzonspor takımında top taşıyan adam sayısı. bütün takımların en zorlandıkları adam tipidir top taşıyanlar. bizim gibi takım olmuşlar dahil. kimbilir kaç kere söyledim. galatasaray takımında bu adamların sayısı 1; engin baytar.
    işin kötüsü bu adamların hepsi bugün formdaydı, güçlülerdi. neden galibiyet almayı beceremediler peki? aslında trabzonspor’un konusu ama ukalalık değil mi, para isteyen de yok yapayım gitsin. trabzonspor bir burak yılmaz’ın peşine takılmış gidiyor. daha önce yazmış olmam lazım, burak katil ruhlu golcü ekolünden. tıpkı nihat kahveci gibi. güçlü olduğunda her pozisyonda kaleye vurup golü atan, güçsüz olduğunda yine her pozisyonda kaleye vurup karavana atan. dünya futbolu katil ruhlu golcü mezarlarıyla doludur. kaç para kazanıyor bilmiyorum ama bir an evvel yıllık 3-3,5 milyon eurolar alacağı bir yerlere kapağı atması gerekiyor, yoksa sonu nihat kahveci’den farklı olmayacak.
    neyse, konumuza dönelim. ikinci yarı galatasaray oyunu dikte etmeye başlayınca bu dörtlü için şahane bir ortam çıktı ortaya. ama ah işte o topu burak’la oynama ısrarı trabzonspor’u bitirdi.
    öyle görülüyor ki, trabzonsporla play-offta 2 maç yapacağız. deplasmandaki maç kesinlikle daha kolay olacak. çünkü yüksek ihtimalle bu zıpkın dörtlü bu kadar boş alan bulamayacak.

    galatasaray takımında ve aslında taraftarında son maçlarda şöyle saçma bir fikir belirdi. vuralım, devirelim gitsin. bu ruh hali oyun devam ettikçe takıma da yansıyor, takımda telaş başlıyor. sivas kupa maçında bunu gördük, trabzon maçında bunu gördük.
    tribünlerden gelen sesler veliefendiden geliyor gibi, yürü be oğlum, yürü be, yürü be, kim tutar seni. bu ne lan !

    takım en yakın rakibine 9 puan fark yapmış, adamlara kendi sahasında yusuf yusuf marşı besteletmiş, sen hala stres yapıyorsun. sonra da vay efendim batdal da topçu muymuş, ben olsam atardım. bunu diyenlerin çoğunu o dakika, o pozisyonda değil seromonide o sahaya çıkartsam altına yapar.
    bak yine sinirlendim. sinirlenmişken cüneyt çakır geldi aklıma. usta bu ne ya, sen baros’un indirilmesine faul çalma, neden, çünkü faulu çalsan kırmızıyı çıkartman lazım. ne demiş büyüklerimiz “ya doğru karar değilse” . buyur yine yanlış karar. devamında alanzinho baytar’ın rüzgarından yere düşsün faul çal. allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın çakır efendi. literatüre girecek ; cüneyt çakır faulü. her kim ki rakibinin rüzgarından yere düşer lehine faul çalına !

    asıl hedefteki adamım eyisoy. maçtan önce bana dediler ki; 32 yaşında ama 10 yıldır fifa hakemi, kıdemli yardımcı o olacak. kıdemli mi? kim lan bu eyisoy? kim lan bu erol egemen?
    eyisoy’u avrupada şöyle hatırlıyorum çakır-duran-ongun triosundan ongun’un yerine real madrid’in bir maçına verilmiş ve ağır sıçmıştı. avrupada kıdemsiz, ligimizde kıdemli olarak çıkıyor maçlara. baros’un pozisyonunda ya çakır’ı uyarmadı ya da yanlış uyardı. kendi alanındaki bir çok faul pozisyonunda ya yanlış karar verdi ya da veremedi. ben bahattin duran’ı özledim lan !
    yediğimiz golde ofsayt var mı diye dikkatlice baktım, eboue bozuyor. yoksa yarın tacconi’nin kafasını gözünü yaracaktım, aferin, hatası yokmuş. okuyordur burayı, birazdan arar.

    aklımdayken, gençler o ilk goldeki hatayı nasıl yaparsınız ya, nasıl oyunun bu kadar dışında kalırsınız. cüneyt çakır sizin yüzünüzden yine meşhur olacak, kalkıp bazı lavuklar “ders niteliğinde bir uygulama” diyecek. bu armut da euro 2012’ye gidecek bedavadan. kadir gecesi doğmuş olmalı.

    fatih terim’e laf edemeyip de batdal’a saydıran ahmaklar, mesaj atın da görüşelim.

    *
  • 166
    maçın ilk yarısını izleyemediğim için ilk yarı yorumu yapamayacağım fakat ikinci yarı ve bazı konular için söyleyeceklerim var ;

    fatih terim galatasaray'a gelmeden önce ve geldikten sonra çok eleştirdim. fakat kimsenin sözünden dönmesine , "ben demiştim" diye kolpalamasına gerek yok. fatih terim bu sezon bu takıma çok güzel futbol oynattı. elbette bu belli süreçler içinde oldu zira kadro yeterliliği belli. takımın sol kanadı sezon başından belli içler acısı , fatih terim giti oraya emre'yi monte etti. geçen sezon en çok şikayet ettiğimiz bölgelerden birisi olan stoper mevkiisine ujfalusi'nin yanına semih'i koyarak sadece günü kurtarmak amacından olmadığını kanıtladı. neticede 9 puan farkı fatih terim'in çalıştırdığı takım yaptı , o yüzden fatih terim'e kızmak için yüreğe değil akıla sahip olup olmamak konusu gündeme gelebilir en fazla.

    hafta arasında sivasspor'la oynanan maçı izleyenler yedek kulübesinin halinin de görmüştür. bu durumu 25 mart 2012 galatasaray trabzonspor maçında daha acınası bir biçimde gördük. bundan 3-4 hafta önce aydın'ın oyuna girmesine üzülürken şimdi mehmet batdal'ı sahada görüyoruz. peki bu fatih terim'in suçu mudur ? hayır. neticede takımın rotasyon tablasını yönetim belirler , hiçbir teknik direktör cebinde yedek futbolcu taşımıyor.

    maça dönecek olursak , dediğim gibi ilk yarıyı izlemedim o yüzden bütünü konuşamıyorum fakat ikinci yarı izlediğim galatasaray beni çok mutsuz etmedi. neticede galatasaray topu ayağında tutamayan ya da atak geliştiremeyen bir takım değil , zaten bu maçta en büyük problem bireysel hatalar oldu. baktığınız zaman eboue'nin yaptığı bir bindirme var mesela , son topu auta atıyor. yahut engin baytar'ın meşhur içeri girişleri var , ara pası bıraksa en azından tehlike olacak ama onun yerine topu en ölü noktaya taşıyor.
    bütün bunların yanında rakibiniz iddiasız ya da güçsüz bir takım değil , play-off hedefi olan trabzonspor. ikinciyarı trabzonspor'un doğru düzgün bir tane atağı ya da pozisyonu yok. sadece volkan şen'in şut atmak yerine pas vermeyi tercih ettiği ve semih kaya'nın kesstiği bir pozisyon var. benim gördüğüm kadarıyla topu kullanan taraf da trabzonspor değildi , galatasaray oyuna şekil veren takım oldu.

    işte bütün bunların yanında galatasaray'ın puan kaybetmesine kadar gidecek hadise elmander'in yokluğuydu. sizin için ne ifade eder bilmiyorum ama benim için eksikiği hissedilen futbolcu illa gol atan ya da asist yapan oyuncu değildir. elmander'in varlığı yanında oynayan oyuncuya alan yarattığı gibi ön libero bölgesinde oynayan oyuncuya kadar müthiş bir rahatlık sağlıyor. bu sayede yeri gelince felipe melo da ileri çıkabiliyor , selçuk inan da daha rahat pas dağıtabiliyor.

    son olarak mehmet batdal için bir şeyler söylemek istiyorum ; bu kadar beceriksiz bir futbolcunun değil galatasaray , süper lig sınırlarında olması bile skandal. gol yapamadığı pozisyon zaten evlere şenlik oraya kadar gelmiycem ama böyle bir fiziği bu kadar elverişsiz kullanmasına gerçekten mucize denir. dikkkat ettim hiçbir topu olumlu kullanamadı , atamadığı golü geç.
    kimi duayenler "adamın maç eksiği var" diye savundular. arkadaşım , adamı 90 dakika oynatmadı kime altı üstü boş kaleye top vuracak ! üstte sevgili captano ise "sizi o sahaya koysak seramonide sıçarsınız" demiş. zaten o yüzden biz sözlükte yazıyoruz o adamlar orada top oynuyor. eğer böyle bahanelere sığınacaklarsa okuyup mühendis olabilirler , kimseyi silah zoruyla futbolcu yapmıyorlar.

    ha maç 1-1 bitmiş , çok mu önemli ? varsayalım melo o penaltıyı kaçırdı , diyelim volkan şen o pozisyonu gol yaptı. benim için skor değil oyun önemli , böyle kazaların olması da gayet normal. galatasaray taraftarının endişe edeceği bir durum yok , bu takım gider play-off maçlarından 3/6 yapar o bile yeter.
  • 167
    kötü başladığımız ve bir türlü oyun sistemimizi oturtamadığımız maçtır. trabzon maça orta sahada baskıyla başladı ve ilk yarım saat hiç oyun kuramadık. özellikle selçuk'a uygulanan baskı etkili oldu ve kendisi geldiğinden beri en vasat maçlarından birini oynadı. maçın hakemi cüneyt çakırın gösterdiği gereksiz kartlar tansiyonu yükseltti. bu tip bir halem profili artık sahalardan silinmeli, otorite kuracam diye paçalarından bile negatiflik akan hakem tipi yerine, futbolcularla iletişime geçen ve güler yüzlü olan fırat aydınus tipi hakemlik yerleşmeli sahalara, öyle de otoriter olunuyor aga. kazandığımız penaltı, penaltı değildi. o penaltıyı kazanmasak maçı çevirmemiz de gayet zordu. zira oyunu değiştirmek için giren oyuncularımızdan sabri dışındakiler oyuna pek bir katkı sunamadılar. herkes batdalı suçlamakta son dakikada kaçırdığı gol için ama karabükün bile kiralık sözleşmesini feshedip gönderdiği bir oyuncudan medet ummak pek yakışmıyor bize. gerçi atması normal, kaçırmasın ise anormaldi ama kadromuzun darlığı sonucu bu adama muhtaç olur hale gelmek tamamen bizim hatamızdır.
  • 168
    maç notlarım kısa kısa şöyle.
    1. metroya 18.45 de binebildim asy arena'ya 19.10 da girdim, ilk 10 dakikayı kaçırdım. yol ise metro ile sadece 25 dakika sürdü.
    2. taraftar sayısı sanırım 45.000 civarındaydı.
    3. taraftar 2. yarıya iyi başladı 80 lerde kıpırdadı ve taraftar gitmiş maçı az daha alacaktı ancak mehmet battal'ın son dakikada atamadığı gol ile maç berabere bitti. pegasus çok çalışmakta ancak stadın geneline bu çalışkanlığına ortak etmeli. (gbkz: galatasaray taraftarı 90 + 6 dakika boyunca stadın 4 tarafı ile bir tezahürat geliştiremedi.)
    4. (gbkz: galatasaray takımının gol pozisyon sıkıntısının olduğu maçlardan birini daha yaşadık.) 2011 -2102 sezonu ilk yarı 17 maçın 15'inde bunu yaşamıştık. ara transferde ise yönetim bizi uyuttu. ronaldinho ismi üzerinden birde hocaya ayar vermeye kalkıştı. ancak ara transferde sorunlar görülmedi ve çözülmedi. play off öncesi düşmeler olacak hesapları ise yalan oldu zaten ronaldinho ismi ile yönetim kendi içinde çelişmişti.
    5. galatasaray takımı hassas terazi üzerinde. bir adam kötü ise veya cezalı veya sakat veya afrika kupasında ise takımın dişlileri çalışmıyor. yedek kulübesinin değerinin yerlerde olduğu halde yönetim bunu niye çözmedi? niçin bu kadar yatırım yapmışken yatırımını riske attı? bu soruların cevapları ilerde düşünülecek ve elbette yazılacak.
    6.maç içinde baros ve necati oynamasa ve 9 kişi oynasak daha iyi olur muydu? sanki evet 9 kişi oynasak daha iyiydi. top en azından bizde olurdu.
    7. maç içinde rakibin forveti burak inanılmaz bencilce oynadıkafasını kaldırıp doğru yerlere pas atsa sahadan 0-3 ayrılırdık.
    8. maçın hakemi beraberlik için sahaya çıkmıştı. duruşu, bakışı, vücut dili, kadıköy maçlarını yönetim biçimi incelendiğinde bunu görmek mümkün. erman toroğlu ve yusuf namoğlu gibi haklemleri gören biri olarak, klasik fenere yaranırsam büyük hakem yaftası bana verilir diyen uyanık eyyamcı bir hakem gördük maçta. (gbkz: maçın 81. dakikasında çaldığı penaltı şayet oyun 1-1 olsa idi kesinlikle çalmayacağı bir düdüktü.) niye çaldı çünkü beraberlik en iyi sonuçtu medya için ve lig tv için. şikeciler hem yukarıya yaklaşacak hemde 3. ile ara açılacaktı.
    9. engin saçlarını kestirmiş ancak yaramamış. geldiğinden beri en kötü maçını çıkardı. bu halde bile baros ve necati'den faydalıydı.
    10. şampiyonluk gelir gelmez önemli değil. benim derdim yönetim şeklimizde. yönetim artık klasik yöntemlerle parasını taraftarın verdiği danışmanlarla bu işi yapmamalı. danışman tiplerini gayet iyi bilmekteyiz. genelde arıza çıkarır istediği olsun ister istemediğine bok atar. 35 milyon taraftarı olan kulübün bir danışman yüzünden ara transferi pas geçmesi ve yatırımın riske edilmesini anlayabilmiş değilim.
    11. galatasaray takımı disiplinli olmasa hakemden dün 2 kırmızı kart görür ve büyük yara alırdı. ancak sabır nereye kadar devam edecek hep bareber izleyelim.
    12. maç sonu 6 dakika uzamışken maç 82 de 1-1 olmuşken taraftarın bir kısmı gene koştura koştura 85. dakikada stadı terk etmeye başladı. kadın taraftarlar ise son saniyeye kadar stadı terk etmedi. yani bazılarımız gerçek taraftarlığı öğrenebilmiş değil.
    13. (gbkz: galatasaray takımı son 2 maç + 6 play off maçlarında toplam 8 maç içinde eminim ki mücadele edecek, rakibe saldıracak, zaman zaman ezecek ancak en kritik iş gol). bunun için forvete bol gol pası atabilecek adamlar lazım. kanatların ve beklerin desteği lazım. galatasaray hem pozisyon sayısı hemde bulduklarını atmak konusunda sıkıntılı gözükmekte. tek çözüm ise fatih hoca. adam sabahlara kadar çalışmakta. dualarımız onunla.
    14. baros gerçekten beton ayaklıymış yazar doğru yazmış. ayağına gelen her top ayağa çarpıp asgari 1 metre uzağa gitmekte. maçta en az 2 defa bu durum oldu.
    15. pegasus maç bitiminde oyuncuları çağırdı. ancak o sırada stadın %50 si boştu. taraftara bu yönü ile de eksi puan.
    16. doğu maçta en güzel tezahüratı başlattı; "aziz seninle gurur duyuyor" ile hakeme ayar verdi ki bu haykırış o andan sonra etkili oldu.
  • 169
    fenerbahçe maçında olduğu gibi saçma sapan ve motivasyonsuz başladık. uefa tarafından madrid maçlarına verilen sözde türkiyen in en iyi hakemi cüneyt çakır trabzon un gol atması için elinden geleni yaptı ve bunu başardı. nitekim kendimize gelmemiz güç olmadı. trabzon o kadar kötü top oynadıki süreli 3 e 4 pozisyonlar çar çur edildi. golü zorda olsa bulduk ve daha da toparlandık.

    fener maçında direkten dönen top
    sivas maçında verilmeyen penaltı
    dünkü maçta kaçırılması zor olan pozisyon

    aga 90+4 kader mi ?
  • 172
    öncelikle şunu söylemeliyim ki takımımla, oynadığımız iştahlı ve atak futbolla bir kez daha gurur duydum. bu sezon itibari ile geri düşmeye pek de alışkın olduğumuz söylenemez, fakat trabzonspor maçı ile birlikte skor olarak geri düşüp sahadan en az 1 puanla ayrılmayı 6. kez başarmış olduk. geri dönüş yapamadığımız maçların sayısı da puan tablosunda yenilgi hanemizde yazan 3 rakamı. tekrar trabzonspor maçına dönecek olursak, bu maçta yediğimiz ilk gol hepimizin de bildiği üzere cüneyt çakır düdüğü sayesinde oldu. engin ve alanzinho arasında yaşanan ikili mücadele sonrası alanzinho'nun temas olmaksızın kendisini yere bırakmasına faul düdüğü çalmanın hiç bir açıklaması yok, kaldı ki pozisyona çok yakın hakem, hemen hemen 4-5 metre uzaklıkta. buna karşın orada faul kararı vermek, doğrudan eyyamcılıktır, emek hırsızlığıdır. daha önce birçok kez başardığımız gibi bu maçı da geriden gelip kazanacağımıza dair takıma inancım tamdı. fakat nedenini bilemediğimiz bir tedirginlik vardı oyuncularımızın üzerinde; ceza sahasına yaklaşana kadar istediğimiz pasları atıyorduk, topa yön veriyorduk fakat ceza sahası çevresinde son pas veya bitirici vuruşu bir türlü doğru şekilde yapamıyorduk. eboue'nin böyle 2 pozisyonu var aklımda kalan, her ikisinde de başarılı top sürmesi sonrasında son pasları isabetsiz ve kötü olmuştu.

    özellikle ikinci yarıda takımımızın saldırgan, iştahlı oyununu görünce 3 puan için gerekli olan 2 golü atacağımıza dair inancım daha da artmıştı. çok net gol pozisyonlarına giremesek de sahadaki oyun, her an gol atacakmışız hissi veriyordu. cüneyt çakır'ın gaziantepspor maçımızdaki abdullah yılmaz rolüne bürünmesinin yanında maçla ilgili diğer olumsuz nokta da yedek kulübemizden oyuna dahil olan oyuncularımızın maçı çevirebilecek kapasitede olmayışıydı. imparator'un takıma dokunuşu ile aydın yılmaz'ın sonradan dahil olduğu maçlarda bile içimde bir kıpırtı oluşurken yiğit gökoğlan hamlesi heyecanın zerresini vermiyor bana. kendisi çok genç ve geleceğe yönelik bir transferdi fakat bu maç özelinde söyleyebilirim ki emre'nin oyunda kalması bize daha fazla katkı sağlayabilirdi. tüm bu olumsuzluklara rağmen, galibiyeti getirecek gole de uzatmanın son anlarında yaklaşmıştık fakat mehmet batdal'ın etkisiz ve yavaş şutu beraberliğe razı olmamıza neden oldu. bu pozisyon öncesi top kendisine doğru gelirken nasıl bir vuruş yapması konusunda kararsız kaldığını düşünüyorum. fakat en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir demişler, mehmet'in düştüğü bu ikilem o pozisyonda topu tolga'ya nişanlamasına ve 2 puanımıza neden oldu - sağlık olsun diyelim, dememiz gerek.

    http://www.youtube.com/watch?v=pTEzrVURObs

    aslında trabzonspor'un attığı haksız gol öncesi olmayan faulün verildiği alanzinho'nun, bizim golümüzde penaltıya sebebiyet vermesi, o akşam nezdinde futbolda adaletin tecil ettiği ufak bir andı. maçın genelinde adil ve tarafsız bir yönetim olsaydı, mehmet batdal'ın pozisyonuna bu kadar üzülüyor olmazdık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın