• 165
    galatasaray – trabzonspor : 1-1 en zor rakip

    maç başladı topu trabzonspor aldı, vermedi. topu galatasaray ele geçirip adam gibi organize bir atak yaptığında dakikalar 12’yi gösteriyordu. acaba neden böyle oldu?

    çünkü;

    trabzonspor topa sahip olmaya, pas yaparak oynamaya çalışan bir takım. topu kaybedince basarak kazanmaya çalışıyorlar. bugün bunu oldukça iyi becerdiler, en azından ilk devre. elbette galatasaray maçı motivasyonu, play-off öncesi puan farkını azaltma istekleri enerjilerini arttıran faktörlerdi. işe yaradı mı, kesinlikle.

    maçın detaylarına girmeyeceğim, hakikaten bitik haldeyim, halim yok. sivas maçı akşamından beri evde yatıyordum, o günden beri ilk defa maç için dışarı çıktım. sivas maç yazısını da bu sebeple yazamadım, maçı kaybettik, kupadan elendik diye değil.
    bir de bu akşam biraz sinirliyim. giyotinleri, hançerleri zulalardan, bileyci depolarından çıkartmış karaktersiz taraftara sinirliyim. futbolcu asma meraklısı dandik taraftara sinirliyim. fatih terim’e bir şey diyemeyip oyuna aldığı oyuncuya saldıran nadelikanlı taraftara sinirliyim. skor taraftarına sinirliyim.

    galatasaray geçen haftaki kadıköy deplasmanında topa sahip olma, oyunu dikte etme özelliğini gösteremedi. halbuki çok farklı bekleniyordu taraftar açısından. sebeplerine gelelim. elbette elmander’in olmaması, necati ve baros’un formsuzlukları önemli. aslında necati ve baros’un formsuzluğundan söz etmek ne kadar doğru bilmiyorum, ikisi de kendileri gibi oynadılar bugün. elmander ise topu ileride tutmamızı sağlayan adamdı, topu tutamasa bile. nasıl? şöyle; rakibe topu çıkarttırmıyordu. ok?

    amma velakin, elmander yok diye takım maç kazanamayacak mı yani, böyle bir şey olabilir mi, bu takım buralara böyle mi geldi? tabii ki böyle gelmedi. aylardır alışılan ve çok etkin elmander olmayınca bocalama olur, normaldir. siz arabanıza alıştığınız yerden başka yerden benzin aldığınızda performans değişikliğini fark etmez misiniz? ya da başka pastaneden sabah poğaçası(bu yiyeceğin isminin yazılışına standart getirilsin) aldığınızda farkı hissedersiniz değil mi? ne araba yolda kalır ne de poğaçadan ölürsünüz, ama keyif kalmaz. hah, işte bugünkü galatasaray’ın durumu da buydu. hiç derbi kaybetmemiş takım, yine kaybetmedi. ama biz galibiyet bekliyorduk. olur öyle, top bu.

    başlık neden “en zor maç”? alanzinho, olcan, volkan şen, colman kaç etti, 4. trabzonspor takımında top taşıyan adam sayısı. bütün takımların en zorlandıkları adam tipidir top taşıyanlar. bizim gibi takım olmuşlar dahil. kimbilir kaç kere söyledim. galatasaray takımında bu adamların sayısı 1; engin baytar.
    işin kötüsü bu adamların hepsi bugün formdaydı, güçlülerdi. neden galibiyet almayı beceremediler peki? aslında trabzonspor’un konusu ama ukalalık değil mi, para isteyen de yok yapayım gitsin. trabzonspor bir burak yılmaz’ın peşine takılmış gidiyor. daha önce yazmış olmam lazım, burak katil ruhlu golcü ekolünden. tıpkı nihat kahveci gibi. güçlü olduğunda her pozisyonda kaleye vurup golü atan, güçsüz olduğunda yine her pozisyonda kaleye vurup karavana atan. dünya futbolu katil ruhlu golcü mezarlarıyla doludur. kaç para kazanıyor bilmiyorum ama bir an evvel yıllık 3-3,5 milyon eurolar alacağı bir yerlere kapağı atması gerekiyor, yoksa sonu nihat kahveci’den farklı olmayacak.
    neyse, konumuza dönelim. ikinci yarı galatasaray oyunu dikte etmeye başlayınca bu dörtlü için şahane bir ortam çıktı ortaya. ama ah işte o topu burak’la oynama ısrarı trabzonspor’u bitirdi.
    öyle görülüyor ki, trabzonsporla play-offta 2 maç yapacağız. deplasmandaki maç kesinlikle daha kolay olacak. çünkü yüksek ihtimalle bu zıpkın dörtlü bu kadar boş alan bulamayacak.

    galatasaray takımında ve aslında taraftarında son maçlarda şöyle saçma bir fikir belirdi. vuralım, devirelim gitsin. bu ruh hali oyun devam ettikçe takıma da yansıyor, takımda telaş başlıyor. sivas kupa maçında bunu gördük, trabzon maçında bunu gördük.
    tribünlerden gelen sesler veliefendiden geliyor gibi, yürü be oğlum, yürü be, yürü be, kim tutar seni. bu ne lan !

    takım en yakın rakibine 9 puan fark yapmış, adamlara kendi sahasında yusuf yusuf marşı besteletmiş, sen hala stres yapıyorsun. sonra da vay efendim batdal da topçu muymuş, ben olsam atardım. bunu diyenlerin çoğunu o dakika, o pozisyonda değil seromonide o sahaya çıkartsam altına yapar.
    bak yine sinirlendim. sinirlenmişken cüneyt çakır geldi aklıma. usta bu ne ya, sen baros’un indirilmesine faul çalma, neden, çünkü faulu çalsan kırmızıyı çıkartman lazım. ne demiş büyüklerimiz “ya doğru karar değilse” . buyur yine yanlış karar. devamında alanzinho baytar’ın rüzgarından yere düşsün faul çal. allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın çakır efendi. literatüre girecek ; cüneyt çakır faulü. her kim ki rakibinin rüzgarından yere düşer lehine faul çalına !

    asıl hedefteki adamım eyisoy. maçtan önce bana dediler ki; 32 yaşında ama 10 yıldır fifa hakemi, kıdemli yardımcı o olacak. kıdemli mi? kim lan bu eyisoy? kim lan bu erol egemen?
    eyisoy’u avrupada şöyle hatırlıyorum çakır-duran-ongun triosundan ongun’un yerine real madrid’in bir maçına verilmiş ve ağır sıçmıştı. avrupada kıdemsiz, ligimizde kıdemli olarak çıkıyor maçlara. baros’un pozisyonunda ya çakır’ı uyarmadı ya da yanlış uyardı. kendi alanındaki bir çok faul pozisyonunda ya yanlış karar verdi ya da veremedi. ben bahattin duran’ı özledim lan !
    yediğimiz golde ofsayt var mı diye dikkatlice baktım, eboue bozuyor. yoksa yarın tacconi’nin kafasını gözünü yaracaktım, aferin, hatası yokmuş. okuyordur burayı, birazdan arar.

    aklımdayken, gençler o ilk goldeki hatayı nasıl yaparsınız ya, nasıl oyunun bu kadar dışında kalırsınız. cüneyt çakır sizin yüzünüzden yine meşhur olacak, kalkıp bazı lavuklar “ders niteliğinde bir uygulama” diyecek. bu armut da euro 2012’ye gidecek bedavadan. kadir gecesi doğmuş olmalı.

    fatih terim’e laf edemeyip de batdal’a saydıran ahmaklar, mesaj atın da görüşelim.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın