• 326
    maçı izlerken çok heyecanlandığım için maç bittiğinde hiç bişey hatırlamıyordum. maçı geri sardım oturdum tekrar izledim. öncelikle ilk yarı maicon sağda ozan solda oynamış bu şekilde sahaya daha iyi yayılmışız. net bi gol pozisyonumuz var uzaktan bi iki şut var. eren derdiyokun hareketsizliğinden bi kaç pozisyonuda kolay harcadık. ikinci yarı ozan sağa maicon sola geçti. fatih hoca neden böyle bişey yaptı anlamadım. maiconun arkasına her atılan top tehlikeli oldu bu şekilde. nagatomoda bu sistemde çok yıprandı. çok top kaybı yaptı.
    herkes gibi benim içinde maçın öne çıkan iki oyuncusu var. ozan ve muslera. özetle takımın fizik gücü düşük. fatih hoca bi röportajında fizik gücü yavaş yavaş artıracağız demişti. umarım böyle olur. şu an takımda rakiplerin herhangi bi oyuncusundan fizik gücü iyi olan herhangi bi oyuncumuz yok. ozan, donk, belhanda ve ndiaye belki biraz. son olarakta rodriguesteki bu düşüş nedir. sol kanattan çekip içeri kat etmesini herkes çözmüş. tekrar sağ kanada mı dönmeli acaba? maçtaki tek tehlikeli pozisyonumuzu o sağ kanattayken geliştirdik.
  • 328
    muslera ve ozan kabak sayesinde 1 puan aldığımız maçtır. maç sonunda hocamız fatih terim'in de söylediği gibi puanı haketmedik, ama futbol böyle bir oyun, porto deplasmanında da kaybetmeyi haketmemiştik ama maalesef kaybettik. her neyse, yenilseydik grupta puan durumu şu anda 7-7-3-0 olabilirdi, neyse ki 7-5-4-0. dolayısıyla dördüncü maçlar çok önemli, umarım 6 kasım 2018 schalke 04 galatasaray maçında porto deplasmanındaki gibi iyi bir oyun sergiler ve 3 puanı alır döneriz.

    hep destek tam destek
    konsantrasyon!
  • 329
    0-0 bitirebildiğimiz için tüm camia olarak fakir fukara falan beslememiz gereken maç. topa sahip olma oranı maçın hiçbir döneminde %50'yi geçmeden, hatta gol denemesi hariç diğer tüm oyun istatistiklerinde geride kalarak ezim ezim ezmeyi başardı schalke 04. grubun ilk maçın lokomotif moskova biraz beceriksizliğiyle gol atamamıştı. bu maçta muslera'yı geçemediler. rakibin peşinden koşmaya çalışmaktan başka hiçbirşey yapamadığımız şu maçta 1 puanı alabilmek gerçekten sevindirici. grubun puan olarak 7-7-3 haline gelmesi, bu futbolun üzerine önümüzdeki maçıı da schalke ile hem de deplasmanda oynayacakken çok daha zorlu bir hale getirebilirdi.

    işbu entry maç boyu sağdan, soldan, ortadan, ileri, geri, yanlara falan bizim defansı tokatlamaya doymayan yevhen konoplyanka ve breel embolo'yu artık şuurumuzu da kaybettiğimiz son 15 dakikalık bölümde kenara alarak derin bir oh çektiren büyük galatasaraylı domenico tedesco'ya ithaf edilmiştir.

    koca bir camianın hayır duasını aldın. bir süre dert tasa uğramaz kapına...
  • 331
    öncelikle 1 puan için muslera ve ozan'a teşekkür ediyorum. gönül isterdi ki onlar için maçı alabilseydik ama olmadı.

    bunun dışında ben çizildiği kadar kötü bir tablo olduğunu düşünmüyorum. bizim taraftarda kronik bir hastalık durumuna geldi zaten bu takımı yendiği zaman göklere çıkarıp galibiyet alamadığı zaman yerin dibine sokmak. yorumları okuduğumda hiç bir avrupa kupası maçında bu kadar ezildiğimizi hatırlamıyorum diyen de var, utanç gecesi yaşandı diyen de.

    ki benim aklımdan çıkmayan bir çok yenilgi var. mesela ruhfeldt'li rosenborg'a deplasmanda 3-0 yenildiğimiz maç, mesela ahmed barusso'lu orta sahamızla uefa'da leverkusen'den deplasmandan 5 yememiz, mesela 3-1 yenildiğimiz brugge deplasmanı, mesela son 16 turu'nda drogbalı kadromuzla gram top oynamadan yenildiğimiz chelsea deplasmanı, mesela uefa üst turu'nda 3-0'lık villarreal deplasmanı diye uzar gider bu liste. takımın ezildiği, hiçbir varlık gösteremediği maçları sayacaksak bunları sayarız ama schalke maçını değil.

    kaldı ki umut'un golüyle 3-2 kazandığımız schalke deplasmanında da ikinci yarının tamamında ezilmiştik biz. o gün de muslera harikalar yaratmıştı ama son dakika golüyle kazandık diye mi hafızalardan silindi draxler'ın yaptıkları, muslera'nın yarattığı mucizeler veya kalemizin ablukaya alınışı? o maçın ikinci yarısıyla 24 ekim 2018'deki maçın ikinci yarısı kıyaslanamaz bile.
    (bkz: 12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı)

    bu maçta 2. yarıda schalke'ye birçok pozisyon vermiş olabiliriz ama bu ilk yarıda istekli ve top yapmaya çalışan, öz güvenli bir görüntü verdiğimiz gerçeğini değiştirmiyor. koca ilk yarı boyunca schalke'nin tek yaptığı şey savunma arkasına toplar atıp pozisyon aramaktı. haklarını vermek gerek ki attıkları her top tehlike yarattı.

    o yüzden her puan kaybı sonrası derin tahliller ve anlamlar çıkarmaya lüzum görmüyorum ben. gol aradığımız bir maçta oyuna muğdat, selçuk ve ömer bayram giriyorsa yapacak çok fazla şey olmayabiliyor. fatih hoca'nın kendisini toplaması gerektiğini söylerken, taktik stratejisinin çöktüğünü söylerken, dün harikalar yaratan ve alınan 1 puanın mimarlarından olan ozan kabak'ın kendisinin eseri olduğunu hatırda tutmakta da fayda var.
  • 332
    dün akşamki feci oyundan sonra gol yemeden bitirmemizin mucize olduğu karşılaşma.
    gerçekleri yüzümüze çaaat çaaaat çarpan müsabaka.
    öyle bundesliga'ya kötü başladı, çok formsuz....vs ifadelerin bizim ligde oynayan takımlar için hiç bir anlamının olmadığını gösteren maç.
    kadro seviyemizin bu platform için ne kadar yetersiz olduğunu haykıran oyun.
    kadrodan da bağımsız, saha içi parselizasyon, pozisyon alma, sahada akıllı bir planımızın olmadığının ortaya çıkktığı maçlardan biri daha...
    allah yardımcımız olsun...
  • 333
    bu maçtaki sönük futbolumuzun bence en önemli sebebi ndiaye'yi ön libero pozisyonundan çok forvet arkası gibi oynatmaya çalışmamız oldu.
    top sürmesi, ani hızlanması ve ters vücut çalımları en önemli özellikleri olan ndiaye bu özelliklerini defanstan top alırken çok daha belirgin bir şekilde gösterebiliyordu.

    top rakipte iken ndiaye'nin mutlaka ama mutlaka ön liberoda olması gerekiyor. ileride gereksiz yere kendini yorduğu gibi etkili bir top da kapamıyoruz. oysa ön liberoda kalınca kaptığımız toplarda patlayıcı özelliği sayesinde daha rahat boşluk bularak topu hızlıca ileriye taşıyabiliyor.

    forvet arkasında oynamak, yaratıcılık ve iyi pasörlük ister bunlar da ndiaye'de olmayınca, orta sahayı hızlı geçip kontraya çıkma avantajını kaybettiğimiz gibi ileride de kısır bir futbol oluşmasına sebep oldu.

    önde baskı yediğimiz maçlarda kilit ndiaye'nin geriden adam eksilterek çıkaracağı toplardır, biz schalke maçında kilit niyetine selçuk'u kullanmaya çalıştık.
  • 334
    herkes sakinleştiyse şimdi maçın kritiğini yapabiliriz.

    -schalke 04 olağanüstü diriydi ve agresifti. bir takım sezon boyunca bu tempoda en fazla üç maç oynayabilir. schalke ilk kez bize karşı oynadı. bunun nedeni çok açık; kalede acemi bir kaleci olduğundan bizi kaleye şut çektirmemek üzerine motive! oldular. aksi halde çok büyük sıkıntı yaşayabilirlerdi. ayrıca bu maçı kaybetmeleri halinde şampiyonlar ligine de en azından psikolojik olarak havlu atacaklardı. schalke’nin bundan sonraki maçlarını takip edeceğim. siz de edin göreceksiniz ki bu sezon onlar için çöküş sezonu olacak.

    -galatasaray’da da eksikler vardı. emre, fernando ve onyekuru gerçekten deve dişi gibi eksikler ama sahaya onbir kişi çıkıyorsak bu kadar etkisiz futbol oynamamalıydık. burada fatih terim hoca’nın minik bir taktik hatası da etkili oldu. takımın kurgusunu değiştirmemeliydi ve sinan ile çıkmamalıydı sahaya. sinan porto maçında, yani en iyi olduğu maçta bile bitirici hareketleri yapamadı.

    -takımın hala güven problemi var. fatih terim sadece muslera ve ozan’ı inandırmış. diğer futbolcularda inanç yoktu. rodrigues ve belhanda bir tık daha iyiydi diğerlerine göre. nagatomo dinlendirilince ritmini kaybetmiş. umarım ve dilerim sakatlığı önemli değildir. güven kazanmak öyle kolay değil bunu biliyorum ama fatih hoca bunu terapi yoluyla ve kazandıkça yavaş yavaş başaracaktır diye inanıyorum.

    -defansta maicon’da ısrar etmek de hocamızın diğer hatasıydı. donk-ozan ikilisiyle oynasaydık, defans arkasına atılan hiçbir top tehlike olmazdı. düşünün rakibin en ağır futbolcusu konoplyanka iki kez muslera ile karşı karşıya kaldı. embolo’nun defans arkasına sızdığı pozisyonları saymıyorum bile. orta sahada fernando yoktu ama ndiaye’yi 6 numaraya çekip, belhanda sekiz numara oynatılabilirdi. on numarada da örneğin yunus kullanılabilirdi. ya da sağ kanada muğdat konulup sinan on numara pozisyonuna konulabilirdi. hatta yunus ile değişerek birer devre oynatılabilirdi. çünkü sinan sağ kanatta o kadar etkisiz kaldı ki sahada olmasının hiç faydasını göremedik.

    -takım özellikle milli maç arasında iyi antrene edilmemiş. milli takımlara gidenlerden bahsetmiyorum ama gitmeyenler sahada koşamaz haldeler. bunun sebebi antremansızlık değil de özel hayatlarındaki düzensizlik ise futbolcular uyarılmalı, hatta gece hayatı yaşayan varsa buna engel olunmalı.

    -porto maçındaki harika oyunun puansız kalması futbolcular ve dolayısıyla takım üzerinde negatif enerjiyi artırmış olabilir. bu konuda takım uyarılmalı, pozitif enerjiye dönüşümü sağlanmalıydı. futbolcular basını izliyor mu bilmiyorum ama ben olsam sadece faydalı yazıları onların önüne koyar, zararlı içeriği takiplerini engellerdim.

    -yunus akgün ve muğdat’a bu güne kadar şans verilmemesi ve onların hazır tutulmaması da taktik hataydı. her ikisi de hücum futbolcusu ve onlardan yararlanmak için gereken süre verilmeliydi ki hazır olsunlar. her ikisi de sinan’dan daha faydalı olacak kapasitedeler burası kesin.

    -maicon gibi ağır vasıtayı stoperde kullanmak bizi zorunlu olarak üçlü defansa zorluyor. çünkü donk ister istemez iki stoper’in arasına girmek zorunda hissediyor kendisini. aksi halde defanstan top çıkmıyor. maicon’da ısrardan vaz geçilmeli. serdar iyileşene kadar donk-ozan devam etmeliyiz. ön liberoda ndiaye-belhanda hatta gerekirse ndiaye-selçuk ikilisini kullanmalıyız.

    -takımın ritmi çok düştü. gerçi bu ritm kaybı hemen tüm büyük takımlarda var ama özellikle mevsim değişikliklerinin takım üzerinde oluşturduğu baskıyı yok etmek için özel çalışmalar yapılmalı. özellikle eylülün ikinci yarısından sonra futbolcuların ısınma süreleri artırılmalı. ağustos ayındaki ısınma süreleriyle maça başlanırsa lifler atar, kasıklar çeker, adaleler gerilir.

    -onbeşgün sonra oynayacağımız schalke 04 maçına özellikle fernando ve serdar’ın hazır edilmesi hayati önem taşıyor. özellikle de fernando mutlak hazır edilmeli. çünkü takımda serdar’ın alternatifi donk olabiliyor ama fernando’nun alternatifi yok. donk iyi güzel ama fernando gibi süpürücü rol oynayamıyor.

    -malatya ve fenerbahçe maçları için çok ince taktiksel oyunlar oynamalıyız. malatya’nın saldıracağı gün gibi aşikar. muğdat burada işimize yarayabilir. sinan’da ısrar edersek baştan kaybımız büyük olur. yunus akgün hatta atalay babacan bu maça hazırlanmalı. her ikisini de kullanmaktan kaçınma hocam. tam zamanı, çünkü hiçkimse neden diye soramaz. o gençlere güven aşıla ve hata yapma korkusu olmadan sür sahaya.

    son olarak futbolun endüstriyel bir oyun olduğunu, ümitsiz olmak için sebep olmadığını, eldeki imkanları en iyi kullananın ipi göğüslediği bir yarış içinde olduğumuzu unutmadan en iyi mücadeleyi vermeliyiz diyor başarılar diliyorum.

    (bkz: 24 ekim 2018 galatasaray schalke 04 maçı)
  • 337
    mağlup bitirebilir miydik? evet. zira, topla oynama konusunda maç genelinde üstün olsak bile, gollük pozisyon konusunda rakip bizden daha üretkendi. şampiyonlar ligi arenasında her puan altın* değerinde olduğu için, maddi manevi üzülmememiz gerekiyor kanımca. 2 hafta önce porto şanslıydı, dün ise biz. hatırlarsanız portekiz'de 7 tane gollük pozisyon yaratıp, 1,5 pozisyonda gol yiyerek mağlup olmuştuk. dün de puan kaybetmeyip, kazandığımız bir gerçekken, hem de takım revire dönmüşken, enseyi karartmamak lazım.
  • 339
    macin ilk yarisinda o kadar cok savunma arkasina top kacirdik ki hoca mecburen ikinci yarida donk'u 2 stoperin arasina koydu, bu sefer de orta sahamiz dustu ve schalke bizim yari alana yerlesti. sinan'i oyundan cikartip selcuk'u almasinin da nedeni buydu fakat selcuk etkisiz eleman oldugu icin orta sahayi yine ele alamadik.

    bu kadar kotu oynayip 1 puan almak cok onemli ama gelecek icin pek umutlu degilim acikcasi. schalke'den deplasmanda puan alabilecegimizi dusunmuyorum. geri kalan 2 mac mechul.
  • 340
    muğdat'ın 80. dakikalar civarında yapmış olduğu bir pres sonrası tüm stat olarak gol olmuşcasına bağırdığımız, kazandığımız taca, kornere sevinir olduğumuz...... kısaca taraftar olarak ezildiğimizi kabul ettiğimiz, bizleri şerefli mağlubiyetler dönemine geri götüren bir maç oldu.
    son dönemde real'e, juve'ye karşı bile oyun içlerinde 3-5 dakikalık belirli periyotları saymazsak bu denli oyunu teslim etmişliğimiz olmamıştı.
    kısaca schalke'ye yazık oldu.
  • 341
    kulüp tarihi olarak şampiyonlar ligine alışık olsak da aslında oyuncu oyuncu baktığında tecrübesiz bir takımız. maicon ve eren derdiyok ve nagatomo dışında bilmiyorum bu maçta oynayan hangi yeni oyuncumuzun şampiyonlar ligi tecrübesi var?

    belhanda, maicon, eren, ndiaye kalıcı degil. ama linnes, ozan, garry gelisecek kardeşim gelişecek. he diyeceksiniz ki schalke çok mu tecrübeli diye ama onlar liglerinde zaten şampiyonlar ligi takımlarıyla oynuyorlar.

    2012-2013 sezonunda ilk 3 maçta sadece 1 puan almışız bu takimin melo ve eboue , riera, hamit dışında hemen hemen hepsi ilk 3 maçına çıkmıştı. daha sonra sneijder, drogba gibi top class oyuncular ile schalkeyi eleyebildik. o seneyi hatırlayan şunu biliyordur ki schalke drogba transferi usulsuz diye uefaya ağlıyordu.

    ayrıca taktik olarak da gelisecegiz ki bunu fatih hoca da söylüyor. adamlar beklerimize devamlı press yapıp baskıdan cikamamizi sağladı izlerken kahroldum. çünkü hiçbir çözüm uretemedik.

    bir başka konu ise rakip press görünce topu boşluğa doğru vurup oraya koşu yaparak rahatliyorlar. fakat biz aynı presi yiyince maaleswf aptallasiyoruz.
  • 342
    (bkz: 24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçı) gibi bir 24 ekim akşamında oynanmış ve o maç gibi golsüz sonuçlanmıştır.
    zaten bir sürü renktaş, pesimistliğini kustuğu ve olan defolarımızı her başlıkta parsellemek vasıtasıyla yazdığı için ben hiç o konulara girmeyeceğim. zaten o kadar negatif bir adam değilim.

    sadece çok kısa şu konuda fikrimi belirteceğim.
    o günden beri schalke güzellemeleri ve yerine dibine sokulan takımımızı okuyoruz her yerde.
    ama o kadar eminin ki; sadece maicon yerine serdar aziz; bir de orta sahade fernando olsaydı lokomotif maçındaki gibi kazanırdık.
    çok net. çok.
    yine belki pozisyon verirdik, biraz zorlanırdık ama muhakkak 3 puanı alırdık.

    ama neticede halamın sakalları olmadığından amcam olmadığı için, 1 puan kazandık, 2 puanı kaybeden schalke oldu, maçı hakeden taraf onlardı.

    benim asıl sinir olduğum konu bugün zaten pivot santrfor kardeşim tarafından da dile getirilmiş.
    (bkz: logo kısıtı)

    kombinem doğu üstte 415 ve 10 sıra. sanırım 4-5 sıra arkamda çaprazıma doğru, bizim bu sene yendikleri forma üzerinde olan; orhan diye bir trabzonlu vatandaş oturuyordu.
    61-orhan yazıyordu bu sezonki formalarının üzerinde, o yüzden vakıfım ismine adamın.
    yuh dedim amk yuh.
    bunun bir üstü, hatta üstü yok, fener formasıyla maça gelmektir.

    ulan geçen sene o ibne trabzonsporlular, özellikle ibne diyorum, sanayi durağından inip stada yürüyerek giderken;
    tam yol kenarında stada inen merdivenlerin orada deplasman otobüsleri trafik sıkıştığı için durunca otobüslerinden inip bize ellerinde ne varsa, hele birde orada mıcır mı, yol çalışması mı ne vardı; billur büyüklüğünde taşları bize doğru attılar, nasıl merdivenden aşağı kaçtığımızı allah biliyor. polislere müdahale edene kadar baya baya attılar.

    bir de son zamanlardaki gerginlik de çabası.

    bir düşünsenize, birimiz formamızla trabzonın bir iç saha avrupa maçında oturup izleyeceğiz.
    kan alırlar kamil, kan kan.

    hiç öyle eskinden tribünler yarı yarıyaymış, insanlar beraber maç izliyormuş havasına girmeyin.

    bir kere dedem metin oktayın oynadığı bir galatasaray boluspor maça annemi de götürmüş ufakken.
    annem 57 doğumlu düşünün işte herhalde 6-7 yaşında mı ne gittiğinde. bir yerden de bolulu bir topçuya artık ayı mı bişey dediklerini duymuş, annem de 2-3 kere söylemiş, bolulu herifin biri kafasına vurmuş küçücük kız çocuğunun.
    götveren herif, aklıma geldikçe deli oluyorum.

    yani biz hep aynı bokuz, o nedenle futbol maçları yanyana stadda izlenemez, izlenmemeli.

    neyse, kısa olacak dedim, baya eyyormladım.
  • 343
    değinildi mi dikkat edemedim ancak maçın hemen başındaki 4-5 dakikalık dilimde top rakipteyken çıkan ıslık ve uğultu sesleri son zamanlarda gördüğüm en etkileyici, kulakları gerçekten rahatsız eden seviyedeki sesti.
    tabi bu tarz taraftarın oyuna müdahalesi ilerleyen dakikalarda biraz da oyunun gidişatıyla şekilleniyor.
    oyunun devamında bizim oyundan dakika dakika düşmemiz, sonrasında ise schalke'nin ağırlığını iyiden iyiye hissettirmesi, haliyle taraftarın da etkisini azalttı...
App Store'dan indirin Google Play'den alın