kamuoyunda plansız yönetildiği ve okan buruk’un etkisinin çok düşük olduğu kanısının yaygın olduğu transfer dönemi. aynı fikirde değilim.
aslında 4-4-2’ye yakın bir oynuyor okan buruk galatasaray’ı. 2022-2023 sezonunun ilk maçından itibaren bu konuda netti okan hoca. icardi henüz takıma katılmamış, seferovic hayal kırıklığı yaratmış, gomis ilk 11 çıktığında verimsiz olurken dahi forvet arkasında mertens oynadı. merkezde bir hedef forvet, arkasında, yanında bir gezici forvet kullanma planınından başka bir seçenek hiç düşünülmedi.
2011-2012 galatasaray’ına dönelim burdan. hepimizi mest eden bir 4-4-2 vardı orda da. 4-4-2’nin en büyük riski, 3’lü orta sahalara karşı merkezi kaybetmek. fatih terim galatasaray’ının kanatlarında engin baytar ve emre çolak vardı. yani merkeze yaklaşma eğilimleri daha fazla olan oyuncular. selçuk inan, melo, engin baytar, emre çolak dörtlüsünün olağanüstü çabasına elmander’de eklenince bırakın merkezde dezavantaj yaşamayı, burada rakibi boğuyordu galatasaray. ancak bir sorun vardı. baskı kuran, topu ayağında tutabilen galatasaray net pozisyon üretme ve bitirme açısından sorunlar yaşıyordu. gelen şampiyonluğun hemen ardından burak yılmaz’la ön tarafta bitiricilik, nordin amrabat ile orta sahada adam eksiltme ve oyunu genişletme ile aslında yine kalite temelli bir gelişim hedeflendi. zaten devamında sneijder ve drogba ile biraz daha kalite eklemesi yaparken ne 4-3-3 ne 4-4-2 oynayabilen bir takıma evrildik. burda bir plansızlık ya da uyumsuzluktan söz edebiliriz örneğin.
geçen seneye geri dönelim. 2022-2023 okan buruk’unun 4-4-2’sinin 2011-2012 fatih terim 4-4-2 ikisinden temel farkı kanat oyuncuları idi. sezon başında kerem aktürkoğlu ve yunus akgün gibi net kanat oyuncuları vardı elimizde. bu ikiliden kerem biraz daha skora yakın, yunus ise daha hazırlayıcı ve bekine alan açan profildeydi. zaten sacha boey’in henüz hesapta olmadığı dönemde dubois transferi bunu doğruluyor. yani oyun kurulumunda sağ tarafı ağırlıklı istasyon olarak gören, gezici forvet mertens ve solda kerem ile skorunu yukarı çeken bir galatasaray. buraya kadar forvette ilk plan seferovic. aslında elmander’e yakın bir profil. ön alan baskısında artı yazar, skordan çok hazırlamasıyla ön plana çıkar. orta alanda da melo agresifliği beklenen bir torreira, selçuk inan inceliği beklenen bir sergio oliveira.
ancak transfer döneminin sonuna doğru plan değişti. kerem, yunus ve seferovic kendisine çizilen rolü karşılayamayacağına dair güçlü şüpheler uyandırdı. çıkan haberlere göre mertens’te tam bu dönemde plana inanmadığını okan hocaya iletmişti. bu arada icardi fırsatı çıktı karşımıza. bu tüm planın değişmesi anlamına geliyordu. çünkü en uçta pozitif bir presçi yerine en iyi ihtimalle nötr bir presçi ile oynamak durumundaydık. yani sadece pozisyon alan ama agresiflik göstermeyen. hatta o dönem bildiğimiz icardi profilinin herhangi bir prese katılması dahi şüpheliydi. bunun üzerine iki hamle daha yaptık. milot rashica ve yusuf demir. ön hatta şiddetli presi yaptırmak için yeni bir cephe demekti milot rashica. yusuf demir’de, muhtemelen forvet arkasına henüz ikna olmayan mertens’in yerine daha dinamik, genç, motive ve öğrenmeye açık görülen bir alternatifti. hatta kadroya katılan diğer bir isim juan manuel mata idi. hemen öncesinde james rodriguez ismiyle ilgilenmiştik. burda da hem mertens’in rolü kabul etmeme ihtimaline karşın tecrübeli bir ikame ekleme hem de rashica hamlesinden istenilen sonuç alınamazsa 4-3-3 oynamaya da imkan sağlamaktı diye düşünüyorum.
2022-2023 sezonu galatasaray’ının fragmanını izleten karşılaşma
23 ekim 2022 galatasaray alanyaspor maçı olmuştu. şiddetli ön alan presi, direkt oyunla hızlı sonuçlandırılan ataklar. prese ikna olmuş görünen icardi ve hem prese hem rolüne odaklanmış bir mertens. zaman zaman orta sahalaşan hatta beke kadar geri dönen rashica, piyangodan çıkan sacha boey atletizmini, hızlı hücum karşılarken, sağ beke hapsetmeden merkeze yaklaştıran bir galatasaray. bu maçı hakemin skandal performansı nedeniyle kazanamadık. ancak plan işledi. tabi o maçta alanyaspor teknik direktörü olan
francesco farioli’nin obsesif pas oyununun da ekmeğimize yağ sürdüğünü söylemek gerekli. belki direkt oyunda daha etkili başka bir rakip, oturmamış pres oyunumuzu derdest edebilirdi. bu durumda hem tecrübeli oyuncular hem medya gözünde okan buruk başarısız görülüp gönderilebilirdi. alanyaspor maçı hem aldığımız riskleri gizleyerek icardi ve mertens’i planı uygulama çabasına devam etmeye ikna etti hem de yaşanan hakem skandalı takım kimliğimizin oluşmasını hızlandırdı. devam eden süreçte kazandıkça özgüven kazanan ve kenetlenen takım
2022 dünya kupası arasına kadar ligi domine etti. burda icardi ve mertens’in kucaklayıcı, alçak gönüllü ve profesyonel çabasına da tekrar parantez açalım. planın anahtarı ellerindeydi ve düşürmediler. ligde bize yetecek tempoyu verdiler. üstüne de bolca kalite sundular. şanslı olduğumuz anlar da oldu şüphesiz bu süreçte. ancak bu kadar kısa sürede bu kadar fazla değişkenin olduğu bir kurguda şansın yanınızda olmasını beklemekten başka çareniz de yok.
devre arasına geldiğimizde iki transfer yaptık aslında. kaan ayhan ve zaniolo. kaan ayhan, yerli ve joker bir profil olarak elimizi güçlendirecekti. ana planı değiştirecek bir ekleme değildi. zaniolo ise tamamen fırsat transferiydi. ödeme şartları nedeniyle kredi çekmiş olduk. 2023-2024 transfer sezonu için de bütçe sağlamış olduk. saha içinde de hem camiayı ve taraftarı hem de rakipleri şampiyon olacağımıza inandırdık. ancak yukarda temel hatları çizilen okan buruk planını güçlendirecek bir ekleme değildi. hatta kendisini sağ kanada monte etmek bütün planı bozabilirdi. ancak okan hoca’nın pragmatist yönü burda ortaya çıktı. ana planı bozmadı. zaniolo’yu da üzmeden zaman zaman kullandı. kendisinin oynadığı maçlarda yaşadığımız kopuklukları da hatırlarsınız zaten. zaniolo’da hiç problem çıkarmadı. bence o da sezon sonu ne olacağını biliyordu. kısacası herkes profesyonel gibi davrandı ve sezonu sağ salim tamamladık. bunun dışında, kötü performans gösteren aanholt, rashica’nın da ana plana dahil olmasıyla yabancı sınırına takılıp gitti. adekugbe ise 6 şubat depremi nedeniyle olağanüstü bir gelişmeydi ve kadroya dahil edildi.
buraya kadar toparlayacak olursak, okan buruk’un 2022-2023 galatasaray planı yüksek hatta pres oyununu isteyen, hücumda ise direkt oynamak isteyen ve merkezdense kanatlar üzerinden hücumu kuran bir 4-4-2 türevi. fatih hocanın, 2011-2012’de merkezden delmek isteyen ve sete oturmayı daha çok tercih eden 4–4-2’sinden temel farklılığı da buydu.
2023-2024 transfer sezonuna geldiğimizde hedef belliydi aslında. oturan oyunu korumak ve üzerine kalite enjekte edebilmek.
oturan oyunu korumak için kadronun omurgasını korumalıydık. bunun için de icardi transferi öncelikliydi. sacha boey ve lucas torreira planın omurgasıydı. ancak çetrefilli olan kısım ana planı bozmadan kaliteyi nasıl enjekte edecektik. bir önceki sene icardi ve mertens’te olduğu gibi kaliteli oyuncuları yüksek eforlu oyuna ikna etmek her zaman bir risk. hem de bizim gibi yüksek bonservis ödeyemeyecek ve beş büyük ligden olmayan bir takım için daha büyük risk.
önümüzde ilk sınav şampiyonlar ligi ön elemesiydi. burada okan buruk ve erden timur koruduğumuz kadroya güvendi ilk 2 tur için. son turu da gelecek bir iki eklemeyle zor da olsa çözmeliydik. zorlandık ama başardık.
kalite eklemesi deyince ilk akla gelen ön taraf tabi. icardi dışında kalan üçlümüz kerem, mertens ve rashica’ya gelelim. bu üçlünün tamamı çeşitli sebeplerle şampiyonlar ligi seviyesi için büyük soru işaretiydi. geliştirilmeliydi. geliştirmeseydik ne olurdu? uefa mücadelesi verir ya da eve dönerdik. ama şampiyonlar liginde hayallerimiz dünyadan büyüktü.
dybala ve firmino ile ilgilendiğimiz açığa çıktı zaten. görünen o ki ilk hedef efor olarak elinden geleni yapsa da yaşı nedeniyle skora etki anlamında kısıtlı kalan mertens’in yerine tartışmasız ve 28-32 yaş arası bir ekleme yapmaktı. buradan sonuç alamadık. hemen arkasından
martin baturina,
sebastian szymanski gibi profiller düştü piyasaya. yani genç, pres gücü yüksek ya da bu rolü kabul edecek, oyun hızımızı arttıracak, fundamentali iyi ve çift haneli gol-asist beklentisini karşılayabilecek bir forvet arkası. muhtemelen plan zaniolo’yu hızlı şekilde elden çıkarmak ve gelen parayı forvet arkasına harcamaktı. çünkü gelmeden harcayamazdık. zaniolo için beklediğimiz teklifi alamadık. görünen o ki kaliteyi arttırma planı kanatlara kayıyordu mecburen. zaha fırsatı geldi ve kalite beklentisine hizmet eden ilk hamle de gelmiş oldu. kerem ne olacaktı? ona bakılacaktı. çünkü seçme şansımız azalmıştı o yüzden de zaha’yı kaçırmadık. bonservissiz gitmek zorundaydık. rashica’yı da istiyordu hoca. ama hem norwich yüksekten uçuyordu hem de bonservis ödemek için şampiyonlar ligi vizesini beklemek zorundaydık. bu arada rakamı aşağı çekerken transfer piyasasını gözlemlemek için de zaman kazanacaktık. rashica’nın bizi çok istemesine de güvenmek zorundaydık. bu arada tete çıktı karşımıza. burada da iki yönlü bir satranç görüyorum. hem fenerbahçe’nin planlarını bozarak kaosa itmek hem de rashica bonservisi pazarlığında elimizi güçlendirmek. tete’ye de ya bir rol bulur ya da sağa sola kiralayabilirdik. rashica’yı istiyorduk kesinlikle. çünkü bir önceki sene ortaya konan oyunun sigortasıydı o. sonuçta şampiyonlar ligine gidemeyebilir ya da grupta erken havlu atabilirdik. lig halen çok önemli ve rashica’da kadroda olduğunda bir önceki senenin ana planından kayıp yaşamamış oluyorduk. ama muhtemelen tete transferi rashica’nın duruşunu değiştirdi ve hazır piyasa yakalamışken maddi şartları da düşünüp beşiktaş’ı tercih etti. biz de hızlıca, ortada kalan ziyech’e gittik. büyük kaliteydi ama zaha’ya göre çok daha büyük riskti. şartları da lokum gibi olunca ana planda tete’ye olan beklentiyi de yükselterek kadromuza kattık ziyech’i. zaniolo konusunda da zamanın daraldığını fark ettik ve opsiyonlu kiralamayla yolladık. kendisini alırken 5 yıllık ödeme planı ve 15 milyon euro bonservisi düşünüldüğünde, bizde kaldığı ve aston villa’da oynayacağı 1,5 yıl için ödeyeceğimiz 5 milyon euro’yu aldık ve diğer yıllara sonra bakarız dedik. böylece forvet arkası transferi rafa kalkmak zorundaydı. hem bonservis beklentimizin gerçekleşmemesi nedeniyle hem de öyle ya da böyle ziyech’le birlikte yeterli kalite enjeksiyonu yapılmıştı ve kendilerine güvenmek zorundaydık. burada okan hoca , skor tabelası yapma ve icardi’yle olan uyumu nedeniyle muhtemelen kerem’i de tekrar ana omurganın parçası olarak gördü. yeni rolü gezici forvet idi. böylece yabancı sınırı yönünden de elimiz güçlenecekti. bu hücum hattı yüksek hatta prese ikna edilebilirdi. ancak rashica’nın hatta mertens’in olmadığı ana planda geriye koşmaya çalıştıkça defolarımız artacaktı. çünkü bu ön hattan kimseye 60 metre git gel yap diyemezsiniz. hadi dediniz ve yaptılar diyelim. o zaman da bütün riski almanıza neden olan kaliteyi isteyemezsiniz. yapılacak olan belliydi. takım boyunu daha da kısaltmak. yani daha da önde oynamak. bunu işler kılmak için de orta saha ve savunma hattı için yapılması gerekenler vardı.
merkez orta sahaya gelelim. torreira buranın omurgasıydı. ancak yanında oliveira hiç güven vermiyordu. hem zaman zaman konsantrasyon kaybı yaşıyor hem de fiziksel olarak ani düşüşler gösteriyordu. şampiyonlar ligi maratonu da düşünüldüğünde bu kabul edilemezdi. üstelik artık ön hattan gelen destekte azalacağı için yükü artacaktı bu mevkiinin. hem de takımın tabiri caizse oyun aklını belirleyecek pozisyon burasıydı. leandro paredes güvenli limandı. düşük bonservis ve her şeyden yeteri kadar vaat eden bir profil. ancak paredes, muhtemelen yukarıda değindiğim dybala, firmino’lu planın parçasıydı. o da bize çok istekli olmayınca işimize geldi belki de. duruma bakacaktık biz de o da. erden timur’da a spor canlı yayınında buna benzer bir ifade kullandı zaten. bu nedenle burada bir nevi kumar oynamalıydık. paramızın önemli kısmını buraya gömecektik. torreira ile beraber güvenli limanımız olacaktı merkez orta saha. merkez orta sahası çok iyi olan takımlar kolay kolay kırılmaz çünkü. hem set oyununda hem de pres oyununda ön tarafta oluşan yeni tablonun getirdiği riskleri de anca böyle minimize edilirdik. plan güzeldi de para nerde? şampiyonlar ligine katılmalıydık. bu zaten transferin son haftası belli olacaktı. ryan gravenberch, sofyan amrabat yok efendim khephren thuram gibi mucizeye yakın transferleri zaten erkenden yapmamız mümkün değildi. temasta olacaktık. erden timur almaya hazırmışız gibi pazarlıkları ve oyuncuları ikna çabalarını sürdürecekti. transfer döneminin son günü büyük takımlara transferleri gerçekleşmezse akla gelen ilk liman olmak istiyorduk. paramız da gelmiş olacaktı böylece. nelsson için de taraftarın hayal ettiği teklifler alınamıyordu. 12-15 milyon euro vardı masada. direkt bu rakamlara bir satış tepki çekecekti rashica olayı üstüne. eğer büyüleyici orta saha gelirken nelsson satılırsa tepkilerden de kurtulmuş olacaktık. zaten yeni planda savunma geçen seneden de önde kurulmalıydı. nelsson’un da bu planda yeri yoktu. şampiyonlar ligine gittik ama kumar tutmadı. ikna edemedik yıldızları. hayal ettiğimiz şartlar oluşmadı. son dakika vecino geldi gündeme. en azından okan hoca’nın ana planı için temel gereklilikleri sağlıyordu. (bkz:
#3780444) ama hem sarri hem taraftar dur dedi buna da. eğer olağanüstü taraftar tepkisi gelmeseydi vecino’ya kesin şekilde gitmek istiyorum dedirtebilirdi erden timur. sarri’de çaresiz kalırdı. üç yıllık kontat önerdik diye akılda kaldı bu arada. 2+1 önermiştik. muhtemelen seneye oliveira’dan çıkıp kendisini rotasyona çekecektik. yine yüksek profil bir orta saha için çaba sarf edecektik önümüzdeki yılda. bonservisi 2,5 milyon euro idi. e bu seviyede çerez parası bu. teknik direktörünün de sen bana lazımsın dediği tecrübeli topçuyu neden bedavaya versin adamlar. kerem demirbay’dan ise yüksek beklenti olduğunu düşünmüyorum. lig için yeterli bir yerli eklemesiydi o kadar. ndombele’nin ise işlerin kötü gitmesi halinde ön tarafın yükünü çekmek için muhtemel bir 4-3-3’e dönüş alternatifi olarak denendiğini düşünüyorum. ndombele ile denenebilecek hiçbir formasyon olmadığını sonradan öğrendik tabi.
savunma hattında başından beri nelsson’un plan dışı olduğunu düşünüyorum. tabi satış pazarlıklarında elimizi güçlü tutmak için bunu belli edemezdik. yerine de davinson ismi çok belliydi aslında. hem harcama sınırlarımızın artması hem kendisini ikna etmemiz zaman aldı. zaten erkenden kampa gelseydi nelsson pazarlıklarında da elimiz zayıflayacaktı. orta saha transferi olmayınca nelsson’u satmadık. çünkü olağanüstü bir tepki gelecekti bu paraya satılır mı diye. transfer sezonun sonunda işler zaten kötü gitmişti. birde 11-12 milyona satılan bir nelsson demek bizim için sezona kaosla başlamak demekti adeta. onun yerine emin bayram opsiyonlu olarak gitti. aslında nelsson’u bir sezon geç satmanın maliyeti emin bayram olacak muhtemelen. sol bek noktasına da değinelim. çok sıkıntılı bir mevki burası dünya futbolunda. yetenekli sol ayaklar alt yapılarda çok değerli. zaten solak topçu sayısı az. birde yetenekli olunca ön tarafta farklı pozisyonlara yönlendiriliyor. elit takımların sol beklerine bakalım. genel kadro kalitelerine göre hep eh işte oyuncular. ya ciddi savunma zaafları ya da yetenek eksikleri var. liverpool, city, real madrid, arsenal hepsinde durum böyle. bu durumda olan bir pozisyon için guardiola tedrisatından geçmiş, leipzig disiplininde oynamış, hollanda’da şov yapmış bir adam var. opsiyonlu alabiliyorsun. oyuncu da sana gelmeye çok istekli. diğer bekte sacha boey var. planına uydurabileceğin formüller de var. (bkz:
jose angel esmoris tasende angelino/#3789468) burdan bakınca mantıksız değildi.
sonuç olarak, yukarıda yazdığım içeriğin tamamı kendini düşüncem. sürece dahil olan kimse bana anlatmadı yani.
ben yaşanan süreci böyle okudum. burada bir plansız hareket olduğunu düşünmüyorum. plansızlık başka, sonuca tam olarak ulaşamayan plan başka. ben bir hamlenin başka bir hamleyi tetiklediği, farklı değişkinlere bağlı bir plan görüyorum burda. duruma göre sürekli esneyen ama ana fikrini koruyan bir plan. okan buruk ve erden timur’un sanılanın aksine olağanüstü bir iş birliği içinde çalıştığını da düşünüyorum. her ikisi varken galatasaray’ın emin ellerde olduğuna inancım da tam. bu sefer tutmadı ama bütün ilk planların tuttuğu günü de göreceğiz. yolları, bahtları açık olsun ikisinin de. elbet bir gün şampiyonlar ligi kupası inecek istanbul’a.