• 73
    taraftar gerçekten garip. şampiyonlar ligi'nde oynamayı düşleyip inter-toto kurası hayali kuruyor. futbolu namus meselesi gibi görüp "aman 5-6 yemeyelim, millet bizimle t**şak geçmesin" kafası yaşıyor.

    olm, şampiyonlar ligi burası. asıl mesele yıllarca televizyonda maçlarını izlediğin takımlarla boy ölçüşmek zaten. geçen yılki lokomotiv moskova, benfica maçlarını yarın hatırlamazsın ama bu yılki real madrid, psg maçlarını ömrü-billah unutamazsın.

    buraya hazard, mbappe gibi oyuncular gelecek. belki bir daha görme şansınız bile olmaz. biraz oyunun keyfini çıkarın.
  • 122
    bu gruptan çıkacağımıza inanıyorum.

    glasgow, monaco, graz grubundan da çıkacağımıza inanıyordum.
    real, juve, kopenhag'lı gruptan da çıkacağımıza inanıyordum.
    braga, united, cluj'lu grupta 3 maç sonunda 1 puanımız varken benimle kafa yapanlara ben çıkacağımıza inanıyorum demiştim.

    inanan 50.000 aslan 1 ekim 2019 galatasaray psg maçında tribünde; milyonlar ekranı başında olacak inşallah.

    "hiç hayal kurmayalım, üçüncülüğe razı olalım" kafası, galatasaray camiasının %90'ını, belki daha fazlasını temsil etmez.

    daha dün takıma katılan oyuncular bile, üst üste iç sahada taraftarımızla savaşacağız diyor. bunlardan birisi de dünya yıldızı radamel falcao garcia.

    bu gruptan çıkmak için canla, başla savaşacağız. maç bittiğinde formam terlemiş olacak, ertesi gün iş yerinde yine sesim kısık ve top rakipteyken çaldığım ıslık sebebiyle çene kemiğim ağrıyor olacak.
  • 118
    üç tane ezeli rakibimizle aynı gruba düştüğümüz grup.

    green street hooligans serisinin ilk filmini* izleyenler kura çekimi sahnesini hatırlar. galatasaray tribününün her avrupa kurasında o şekilde beklediği iki takım vardı; biri psg, direği club brugge. kaderin nasıl bir cilvesidir ki bu iki takım birden aynı kurada karşımıza çıkıverdi.

    psg ile husumetimiz 31 ekim 1996 paris saint germain galatasaray maçına kadar dayanıyor. hafızalara hayrettin yapma olarak geçen 4-2'lik maçın rövanşında bu sefer işi ciddiye alan paris ekibi 4-0'la turu cebine koymuştu. dönemin efsane fransız kalecisi bernard lama'nın deplasman tribünleri önünde yaptığı hareketler türk seyircileri galeyana getirmiş, diğer tribünlerden gelen reaksiyon sonucu maç çıkışında kavgalar yaşanmıştı.

    parisliler ile dört buçuk yıl sonra, uefa şampiyonlar ligi 2000-2001 sezonu ikinci tur gruplarında yeniden karşılaştık. bir bayram günü o dönem havada karada tokatladığımız milan'ı sami yen'e gömünce formalite maçı haline gelmişti grubun son haftasındaki 13 mart 2001 paris saint germain galatasaray maçı. saha içinde pek birşey vaad etmeyen maç, #81844 numaralı entryde detayları yer alan olaylar sonrası bir anda meydan muharebesine döndü. fransız rejisi uzun süre tribünlerdeki olayları göstermemekte dirense de maçı izleyenlerin bugün bile hatırladığı, o sezonun gri antreman eşofmanını giymiş, kaşı patlamış sarışın bir taraftarımızın sahaya girip futbolculara bizi kurtarın demesiyle tribünlerin halini göstermek zorunda kalmıştı.

    club brugge ile husumetimiz ise şampiyonlar ligi gruplarındaki 23 ekim 2002 brugge galatasaray maçı öncesindeki sokak kavgalarına dayanıyor. o dönem henüz yeni toparlanmakta olan, 2004 yılında dernekleşerek resmi bir çatı altına giren ultraslan avrupa brugge sokaklarında keşif turu atarken rakip takımın "firm"üne denk gelmiş ve bir takım istenmeyen hadiseler cereyan etmişti. internetin emekleme çağlarına denk gelen bu olay sonrası forumlarda yaklaşık 50 saniyelik, 144 bile değil 72p kalitesinde bir video yayınlanmıştı ki benim gibi o dönemin hevesle teenagerları bu videoyu hatırlar. ki o videoyu indirmek için bile 2-3 saat vermeniz gerekirdi diyelim, hey gidi günler hey...

    real madrid ile rekabetimiz ise saha içinde kalmış bir olay daha ziyade. 25 ağustos 2000 galatasaray real madrid maçı ile başlıyor hikaye. "los galacticos" devrinin başında bulunan, "müzemizdeki tek eksik kupayı almaya geldik" diyen real madrid'i altın golle mağlup edip o kupayı daha uzun yıllar beklemelerine sebep olmuştuk. bu maçın üzerinden daha yıl geçmeden 2000-2001 şampiyonlar ligi çeyrek finallerinde karşı karşıya geldik.

    3 nisan 2001 galatasaray real madrid maçının ilk yarısı 0-2'lik real madrid üstünlüğü ile tamamlanması kimseler için süpriz değildi. ancak ikinci yarının ilk dakikası dolmadan kazanılan penaltı ve gelen golle başlayan 45 dakika galatasaraylılar için hayatlarının en güzel anılarından biri olmuştu. 3-2'lik skor her ne kadar çift maçlı eleminasyon sisteminde, hele ki real madrid deplasmanına gidecekken pek birşey ifade etmese de sayılmayan dördüncü golden sonra yarattığı rezonansla stad ışıklarının bir kısmını söndüren tribünlerden maç sonuna doğru yayılan işte böyle her sene böyle real'e de böyle koyarlar aman tezahüratı bu rekabetin temelini oluşturmuştur. süper kupa finalindeki "olur öyle" skorun üzerine bu dumur mağlubiyet galatasaray adını real madrid taraftarının beynine iyice kazımıştı. rövanştaki 3-0'lık skora rağmen...

    o kadar ki 12 yıl sonra yine bir şampiyonlar ligi çeyrek final turunda karşı karşıya geldiğimiz zaman "yine mi?" sesleri yükselmişti her iki taraftan da... 3 nisan 2013 real madrid galatasaray maçı tıpkı o eşleşmedeki gibi 3-0 ev sahibi takım üstünlüğüyle sonuçlandı. tüm bu benzerliklerin üzerine 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçı öncesi "3-2 galatasaray galibiyeti" yarı şaka yarı ciddi en çok dillendirilen senaryoydu. daha 7. dakikada cristiano ronaldo'nun ayağından gelen gol ilk anda "buraya kadar" hissi yaratsa da bir şekilde ilk 45 dakikayı bu skorla tamamlamayı başarmıştık.

    ikinci yarının başında "eski günlerin hatırına" biraz daha derli toplu oynamaya çalışsak da olmuyordu bir türlü. tam da artık maçın bu skora bağlanacağının yavaş yavaş düşünülmeye başladığı anlarda eboue'nin çivisi geldi ve maçı izleyen herkesi 20 dakikalık bir rüyanın içine itti. umut bulut'un çıkıp sabri sarıoğlu'nun oyuna girmesi ve kariyeri boyunca dalga konusu olan sabri'nin o bölgede yarattığı kaos üzerine tribünler de canlanınca olay bir prestij mücadelesinden bambaşka boyutlara geldi. 70 ve 72'de ardı ardına gelen iki gol, hemen üzerine tıpkı 2001'deki gibi milimetrik denebilecek bir ofsaytla iptal olan dördüncü gol, dünyanın en iyisi jose mourinho başta olmak üzere tüm real madrid camiasını korkutmamış titretmişti...

    tribünler kendinden geçerken, ekran başında bizler çılgın atarken, ercan taner sayıklama-bağırma arasında sesler çıkarırken, yıllar sonra edebiyat parçalayıp o anları tasvir etmeye çalışırken elin ingiliz spikeri o anda mükemmel bir şekilde özetlemişti aslında galatasaray are getting closer and closer diyerek...

    tabi rekabetin son ayağı hemen ertesi sezon gerçekleşti. bu sefer gruplarda karşılaştık ispanyol devi ile. iki maçta 10 gol yememizden bahsedip hikayeyi düşürmenin alemi yok, bakınız verip geçmek gerek sanırım...

    (bkz: 17 eylül 2013 galatasaray real madrid maçı)
    (bkz: 27 kasım 2013 real madrid galatasaray maçı)

    velhasıl, böylesine anılarla dolu bir gruptur özellikle taraftar açısından. ezeli rakibinin ancak para verip oynayabildiği takımlarla geçmişi olan rekabetler içinde olmak o çok aranan, dillendirilen vizyonun ta kendisidir aslında...

    biraz değerlendirmek gerekirse fikstür olarak biraz şanssız olduğumuz bir grup olmuştur. daha ilk düdük çalmadan kağıt üzerindeki değerlendirmelerde süpriz puan ya da puanlar çıkarma şansımızın en yüksek olduğu iç sahadaki psg ve real madrid maçlarının 2. ve 3. haftaya dizilmesi gerçek anlamda bir şanssızlıktır. hem iki takımın da işi boşlama şansının olmadığı, hem de kilit noktalardaki takviyeler sonucu takımın genel oyununun henüz oturmayacağı bir döneme denk gelmesi bu maçlardan biraz rakibin rahatlığı biraz da taraftar desteğiyle çıkarmamız muhtemel bir süprizi çok daha zorlaştırmıştır.

    gerçekçi ve gerçekleştirilmesi gereken hedef brugge maçlarının ikisini de kazanmak, psg ve real maçlarını fiziken ve mental olarak azami hasarla atlatmaktır. elbette kimse sahaya kaybetmek için çıkmaz, hele galatasaray asla çıkmaz ama iki takımın da bizim seviyemizin üzerinde olduğunu unutmamak gerekiyor. yine de her iki takımın da manchester city, liverpool, bayern gibi "makine" futbolundan ziyade görece geleneksel oyun odaklı olması ufak da olsa pozitif bir done bizim için. örneğin bir manchester city ile oynamak zorunda kalsak, takımda kaç tane adale sakatlığının yaşanacağını kestirmek çok zor olur...
  • 97
    şimdi sakin kafayla durumu daha iyi yorumlayabilirim diye düşünüyorum. tabii burada yorumdan kastım rakipleri yorumlamak falan değil. yok real eski gücünde değil, yok psg formsuz vs. diye saçmalamaya gerek yok. bu iki takım da her sezona şampiyonlar ligi şampiyonluğu hedefiyle başlıyorlar son yıllarda. şu an şampiyonlar liginin 5 favorisi varsa, ikisi bu iki takimdir. bu gruptan, bu iki takımdan birinin çıkamaması demek, hocalarının nisan ayını görememesi demek olur büyük ihtimalle. bunları neden belirtiyorum? bir felaket senaryosuna sizi alıştırmak için falan değil. bunlar reailete. elbette futbolda her sonuç var ve elbette galatasaray bu gruptan lider çıkabilir. çok çok düşük de olsa bu bir ihtimaldir nihayetinde. ama normal şartlarda olması gereken psg ve real'in liderlik, galatasaray ve brugge'un da 3.'lük mücadelesi vermesidir. bunu söylemek beni daha az galatasaraylı yapmıyor ya da bunun aksini iddia edip de gruptan çıkacağımıza dair kesin bir inanç içinde bulunması birini daha fazla galatasaraylı yapmaz. hıncal uluç gibi futboldan anlamayan, gündem olmak için sürekli saçmalayan tipler hariç başka hiç kimse bu grup galatasaray için bir şans, real'i bir daha böyle kimse yakalayamaz falan diye saçmalamaz.
    kendi liginde aldığı sonuçları örnek göstererek galatasaray'ın deplasmanda real madrid'i yenmesi gerektiğini savunmaz. yenmesini arzulayabilir, onu ben de arzuluyorum zaten.

    fatih hoca da benim yazdıklarıma benzer şeyler söyledi aslında grupla ilgili ki, bu gerçekçiliği hoşuma gitti. tüm bunlardan sonra varmak istediğim sonuca gelirsek; şampiyonlar ligi bir futbol şölenidir. futboldaki en üst seviyedir ve bana göre şu an prestij olarak dünya kupasının bile önündedir. bana göre gayet kısa olan insan ömründe bir futbolsever olarak böyle bir organizasyonda yer alacak olmayı her şeyden önce bir fırsat olarak görmeli ve tadını çıkarmalıyız bunun. elbette iyi sonuçlar umup o sonuçlar gelirse kutlayacağız ama kötü sonuçlar olursa da istifalar istemek, oyuncularımıza gömmek yerine; bize böyle bir heyecan yaşattıkları için onları alkışlamalı, onlara teşekkür etmeliyiz. tabii ki sahaya kaybetmek için çıkmayacağız, tabii ki son ana kadar lide rolmak, olmazsa gruptan çıkmak, o da olmazsa üçüncü olmak için mücadele edeceğiz ama bunların hiçbiri gerçekleşmese dahi bu platformda olmayı kendimiz için bir eziyete değil bir eğlenceye dönüştürmeliyiz.

    bu maçlar özellikle marcao, luyindama(keşke daha fazla isim sayabilsem) gibi bonservisi bizde olan genç oyuncularımız için harika bir tecrübe olacak. eğer karakterli oyuncularsa bu maçlarda yaşadıkları tecrübeler sonucu eksikliklerini daha net görüp onları gidermek için uğraşacak ve daha değerli oyunculara dönüşecekler zamanla. umarım hayal ettiğim gibi olur.

    tekrar vurguluyorum; lütfen tadını çıkaralım. o kura heyecanı, o muhteşem marş, maçlar öncesi duyacağımız o müthiş heyecan... bunların kıymetini bilelim ve gerçekçi hedefler koyalım kendimize. umarım lider çıkarız ama şu grupta bana göre 5 ve üzeri puan toplayabilmek başarıdır. unutmayın ki zenit gibi bizi satın alabilecek bütçeye sahip bir takım, kuralar öncesinde resmi twitter hesabına ''herkesin eşleşmek istediği takım'' yazdı. bu takım, bu sene 50 milyon euroluk transfer yaptı. o yüzden kendimizi ''biz avrupa takımıyız'' vs. diye durduk yere gaza getirmeyelim. biz şampiyonlar ligi arenasında toplamda sadece 6 deplasman galibiyeti olan, son deplasman galibiyetini de 6 yıl önce almış olan bir takımız. ilk hedefimiz bu istatistiği geliştirmek olsun, ondan sonra real'i, psg'yi geçmek gibi hedefler koyarız kendimize belki.
  • 120
    eğer bu gruptan çıkacaksak, son 6 senede 4 kere şampiyon olmuş real madrid'i altımıza alarak çıkacağız. futbolun konuşuldığu her yerde galatasaray ismi geçer böyle bir durumda. dünyaları versen yaptıramayacağın bir reklam yaptırmış olursun.

    zor mu? zordan fazlası. ama oynanmadan maç kazanılmadığı gibi kaybedilmezde. futbol bu. tadını çıkarıp hayal kurmak en iyisi.
  • 124
    --- alıntı ---

    bazen gerçekçi olmasa da insan hayal etmediği sürece başarılı olamaz önce hayal etmeli. ondan sonrada o hayallerini gerçekleştirmek için çaba sarfetmeli. olur veya olmaz ama bazende diyorum ki birçok kimseyide buna biz alıştırdık. hep gözümüz yükseklerde oldu. hep ulaşılmaz denenlere ulaşmak için uğraştık.

    fatih terim

    --- alıntı ---

    gerçekçi bakarsam bu grubu 3. bitirmek hedefimiz duruyor ama içten içe acaba olur mu demekten kendimi alamıyorum.

    tek ihtimali olan insanların hikayesini beklemek lazım.
  • 76
    bu gruptaki geleceğimiz için karamsar yaklaşmıyorum. sahaya çıkmadan kendimizi mağlup ilan etmeyelim. iyi bir golcü transferi yapabilirsek çok şeyi değiştirebiliriz.

    şampiyonlar ligi arenası çok farklıdır. her takım diğerini yenebilir. a ve b takımları 100 maç yapsa 1 tanesini b kazanır cümlesindeki o 1 maç hep şampiyonlar liginde olmuştur. hedefimiz, real madird ve psg'ye karşı o 1 maçı oynamak ve brugge'e o 1 maçı oynatmamak olsun.
  • 7
    diğer takımlar (psg-real) açık kutu olduğu için yorumlamayacağım. ama brugge'ü dün 28.08.2019 brugge-lask maçında 90 dakika izledim. çok hızlı oynuyorlar, ileride okereka, openda gibi seri, atlet, 90 dakika ele avuca sığmayan ama son kararları problemli olan oyuncuları var. bizim ağır savunmamızı çok zorlarlar. onun dışında vanaken takımın beyni gibi.
    yine de takım olarak tecrübeleri eksik. ciddi oynarsak iki maçta da yener, çok rahat altımıza alırız ki bu grupta başlıca hedefimiz de bu olmalı.
  • 78
    bana cok farkli duygular yasatan rakiplere sahip bir grup. psg e real madrid gelir gelmez aklima 90li yillarin sonuna hafta ici maclarinin gediklisi haline geldigimiz ve avrupanin devleriyle basa bas oynadigimiz gunler geldi. futbolda bugun makas cok acik diyoruz fakat o gunlerde de turkiye futbolu ve avrupa arasinda makas yine cok acikti. stade de france'da leonardo vardi, rai vardi. della alpi'de zidane vardi, del piero vardi, davids vardi. madrid'de raul vardi, mcmanaman vardi. san siro'da nesta vardi, maldini vardi, shevchenko vardi. gunumuzde neymar'a cavani'ye tapiyoruz fakat 90li yillardaki oyuncular benim gozumde bugunun superstarlarina atletizmleriyle zorlansalar da yetenek olarak cok rahat ustunluk kurar. biz o zamanlar umit davala, ergun ve tolunay ile kafa tutabiliyorduk. ali sami yen cehenneme donusuyordu fakat deplasmanda da kok sokturuyorduk. bugun kura cekimi sonrasi bein sports'ta bulent timurlenk ve tugay kerimoglu israrla galatasaray'in sadece kendi kimligine donup bakmasinin bile takimi silkip tekrardan meydan okumasini saglayacagini soylediler. dusununce ergun ve umit mi cok ust duzey futbolculardi yoksa bugunku kadromuz mu o seviyelerde degil? yoksa butun sir istikrar ve takim kimyasi yakalamak mi? cruyff'u saygiyla aniyorum.
    (bkz: ajax)
  • 107
    yapılan son transferlerden sonra ((bkz: radamel falcao)(bkz: florin andone)(bkz: mario lemina)) grup sonunculuğu büyük hayal kırıklığı olacaktır bizim için.

    1. hafta: club brugge'den puan alamazsak zaten o anda avrupa defteri bizim için kapanır. eğer puan alamadan dönersek grupta 3. olsak bile uefa'da birşeyler başaramayız demektir. berabere kalırsak bazı şeyler için umutlanabiliriz, kazanırsak da meşale stokları başlar.

    2. ve 3. hafta: kendi evimizde grubun devleri ile oynayacağız. bu iki takıma da kaybetmek gayet normal. ama eğer uefa'da başarı istiyorsak ki ben uefa kupasını istiyorum. bu takımlar ölçeğinde olmasa da iyi takimları elememiz gerekecek. o yüzden bu takımlardan koparılacak beraberlik ya da beraberlikler ileriye umutla bakmamızı sağlar. galibiyet almasak da olur çünkü hedef uefa.

    4. hafta: pas.

    5. hafta: kazanmazsak bırakalım avrupa hayalini falan. gerek yok vallaha.

    6. hafta: maçın atmosferine göre değişir. gruptaki herkesin yeri belliyse en azındam beraberlik almalıyız. ama psg'nin galibiyete ihtiyacı olursa yapacak birşey yok.

    4 ila 9 arasında puan toplayıp (dördü brugge'den) grupta üçüncü olalım ve uefa kupası'na odaklanalım. bu kadronun bir uefa'sı var gibi. yeter ki iyi organize olunsun.
  • 125
    gruplar çekildiğinde de fikrim aynıydı hala aynı; bizim bu grupta alabileceğimiz puan bana göre 3 ile 5 arasıdır. 5 puan üzeri iyidir, 7 puan üzeri çok iyidir.

    ama 16 puan da toplayabiliriz. nihayetinde oynanmamış her maç kazanılmamış olduğu kadar kaybedilmemiş de bir maçtır. ben bu entryi gereksiz beklentilere girip de şampiyonlar ligi gibi bir şölenin tadını çıkartmak varken bir başarısızlık hikayesi yaratılmasının önüne geçme arzusuyla yazıyorum biraz da. zenit gibi bir takım kura çekiminden önce ''herkesin eşleşmek istediği takım'' yazıyorsa sosyal medya profiline, bizim bu bütçelerle çıkıp da amacımız gruptan çıkmak dememiz hayal olarak güzel ancak hedef olarak rasyonalizmden uzak. hıncal uluç yazacak çünkü biliyorum, tarihin en kötü real madrid'i ile fransa'da herkesin yenebildiği psg diyecek gruptaki takımlar için. istifa falan isteyecek sonra kendisi. bu ve bunun gibi adamlara prim vermeyelim diye yazıyorum. takımı sonuna kadar destekleyelim, onlar da sonuna kadar mücadele etsinler sonrasında gerekirse 1 puanda kalalım dert değil. yeter ki şu platformda olmanın hakkını verelim, rakiplerin saygısını kazanalım ve böylşe bir organizasyonda olmanın da tadını çıkaralım.

    ilk hedef içeride grubun iki favorisine yenilmemek ve brugge'u mutlaka yenmek olmalı. bu olduğunda zaten 6 puan yapıyor ve bu da bizi 3. yaparak avrupa maceramızın devam etmemizi sağlar. tabii real'i, psg'yi yenersek içeride, o zaman başka şeyler konuşmaya başlayabiliriz, ama yenilirsek de hakkını vererek oynadığımız sürece dert değil. bugün bu grupta real madrid ve psg'den biri yerine brugge ya da galatasaray'ın bir üst tura çıkması, bu yılın en büyük sürprizlerinden olur. dahası muhtemelen bu gruptan çıkamayan takım için de istifa getirir. böyle bakmak gerek bu gruba.
App Store'dan indirin Google Play'den alın