• 27
    kaleci:
    eray işcan
    cenk gönen
    nestor fernando muslera

    defans:

    --stoperler--
    aurelien bayard chedjou fongang
    hakan kadir balta
    ryan henk donk
    salih dursun
    semih kaya
    serdar aziz

    --bekler--
    sabri sarioğlu
    lionel jules carole
    luis pedro cavanda
    martin linnes

    orta saha:

    --orta alan-
    birhan vatansever
    hamit altintop
    tolga ciğerci
    wesley sneijder
    selçuk inan
    doğuş can incedere
    josue(büyük ihtimalle geldi artık)

    --kanatlar--
    armindo tue na bangna
    emrah başsan(rizespor' a kiralandı)
    yasin öztekin
    lukas josef podolski
    sinan gümüş

    forvet:
    berk ismail ünsal
    eren derdiyok
    kerem çalişkan

    mevkileri kendime göre yorumladım. örneğin sinan forvet olarak da düşünülebilir ya da donk' u orta saha olarak yazabiliriz sanıyorum.
  • 32
    en en en onemli onceligi melo tarzi bir orta saha olan kadro. orada selcuk inan'in yerine oynayacak mesela bir lassana diarra bizi en guclu aday yapar sampiyonluk icin. forvet icin, orijini forvet olan oyuncu eksikligi cektigimiz asikar. ancak gerektiginde poldi ve sinan'in forvet oynayabilecek olmasi, ayrica adam gibi bir orta saha alirsak top tutup gerek verkaclarla, gerek top kaptirma fobisi azalacagindan denenebilecek calimlarla ceza sahasi cevresi ve icinde sneijder, bruma, sinan, poldi gibi cok tehlikeli oyuncularimizi topla bulusturabilecek olmamizdan dolayi gol yukunu forvete yuklemek yerine bu oyuncular arasinda paylastirarak hem daha varyasyonlu hem de daha tehlikeli bir takim olabiliriz ve forvet eksikligini hissetmeyiz.

    pek inanmasam da umarim lass ya da muadili bir adam gelir de arkamiza yaslanip rahat rahat izleriz takimi.
  • 35
    takimin gecen sezonki en buyuk problemi, kaptirilan her topun rakibin hizina gore 5 ile 20 saniye arasinda kalemize sut olarak donmesiydi. topu kaptirdiktan sonra muslera'ya kadar rakibi durduramiyorduk. en iyi ihtimalle sut savunmadan sekiyordu. rakibin uzun toplarini karsilayamiyorduk cunku hava topu hakimiyetimiz zayifti.

    butun bunlarin sebebi ise melo'nun eksikligiydi. tabi buna ek olarak selcuk'un giderek helva kivamina donmesini de yazmaliyiz. takimin geri kalani zaten yumusacik oldugu icin fizik olarak soyle kuvvetli bir kadin futbol takimindan belki azicik daha ondeydik, o kadar. hal boyle olunca mersin gibi kume dusen fizikli rakipler bile bizi yenebiliyordu.

    bunda topu onde tutamamamizin da etkisi vardi. burak hic bu ise yonelik bir forvet degil, umut ise gecen sezondan itibaren forvet veya ortasaha veya defans degil, futbolcu degil. eren bu eksigi kismen kapatabilir ama ortasaha kismi aynen duruyor. tolga bekledigimizden de iyi cikarsa ve bir de on libero alirsak bunu kapatabiliriz. aksi takdirde hayal kurmaya cok da gerek yok, rakiplere sahada fizik olarak ezilir bu takim. rakiplerden kastim da buyukler degil yani, herangi bir anadolu takimi bizi fizik olarak ezer.

    edit: gecen sezonu biraz da istatistikle besleyelim. https://www.whoscored.com/...-Super-Lig-2015-2016 buradan defansif istatistiklerde goruluyor ki kalesine mac basi en cok sut cekilen 3. takimiz. en az tackle yapan ve en az interception yapan takim biziz. en az faul yapan takimlardan biriyiz.
  • 36
    kanatlarimiz podolski, sinan gumus ve bruma rotasyonunda akip giderken, ortasahada sneijder pas ve sutlariyla yildizlasirken, tolga cigerci'nin yanina kendisi gibi fizik gucu yuksek ve daha defansif bir ortasaha alabilirsek bir sezon boyu mucadele eden ve topu kazaninca dikine hizli cikip pozisyona giren bir takim seyretmenin orgazmik duygularina varacagimizdan hic suphem yok.
  • 37
    2016-2017 sezonu için ligi her türlü götürebilecek ancak kupada rotasyon yaratamayacak kadrodur. tabi bu dediğim sakatlıksız bir sezon için geçerli.

    kale ve savunma konusunda bu sene sıkıntı yaşamayacağımızı düşünüyorum. kalede zaten yıllardır sıkıntı yaşamıyoruzda, denayer transferi ile sayının beşe yükseleceği stoperlerimizin hepsi birbirini idare edecek durumdalar jor hocamında katkıları ile.

    sağ bek enflasyonu yaşıyoruz bu sezon. bence bu yüzden linnes ve cavanda'nın değeri anlaşılmıyor. ikisi de türkiye ligine göre genç sayılacak ve kaliteli sayılacak bekler. cavanda'nın trabzonspor'dan gelmesi herkesi şüphe içinde bırakıyor ama bana kalırsa cavanda bu sezon verilen görevi gayet iyi yapacaktır. yeter ki trabzon'a transfer olduğu sezonun başındaki performansını göstersin. geçen yıl trabzon şota'dan sonra baş aşağı sürüklendi cavanda bu yüzden kötü bir performans ortaya koymuş gibi görünebilir ama bence bu sene galatasaray'da iyi işler yapacak.

    sol bek carole'ün sakatlanması durumunda bizi sıkıntıya sokacak mevkilerden biri. olcan adın kadro dışı, hakan balta ise umarım sol bek alternatifi olarak düşünülmüyordur.

    orta saha göbek takımımızın en kötü bölgesi. selçuk'un yanına defansı düşündürmeyecek bir libero gelirse çözülür diye düşünüyorum. dzemaili böyle bir ortamda kaybedilmemeliydi. zira selçuk'u kesebilecek tek oyuncu oydu. yinede defansı az düşünen bi selçuk kesinlikle faydalı olur.

    kanatlarımız ise takımımızın en iyi bölgeleri. bruma, sinan, poldi ve belki yasin. bu sene en güven veren bölge.

    sneijder'e pek laf edesim gelmiyor, çünkü hali hazırda muslera ile beraber 11'e gözü kapalı yazılacak oyuncumuz. takımın en çok mücadele eden ismi.

    forvet konusu kapalı kutu. eren iyi mi kötü mü bunu bize zaman gösterecek. transfer gerektiren mevkilerimizden biri. podolski'yi de forvet olarak düşünebiliriz ama kendisi topunu kovalamayan ve hücum prese uygun bir oyuncu değil benim gözümde.

    takımımızın en büyük sıkıntısı yedekten gelecek oyuncu eksikliği. bunu jor hocam gençlerden çözebilir. sonuçta bu sezon sadece ligdeyiz.

    kısacası bu takım sakatlıksız bu ligi götürür ama ilk sakatlıkta, sakatlananın yerine geçecek bir oyuncu yok. birkaç transferle lig için harika bir hale gelebiliriz.
  • 38
    uzun zaman sonra türkiye'nin en sempatik kadrolarından birisi olmayı başarmış futbol takımı...
    sempatik derken - şöyle ifade edeyim:

    bazı takımlar vardır, başarılıdır, ancak kadrosunda öyle adamlar vardır ki o başarı irite eder, rakipler tarafından takdir edilemez bir durumdadır. şöyle söyleyelim;

    fatih terim'li, melo'lu, engin baytar'lı, eboue'li kadromuz bir hayli başarılıydı. ancak oyuncuların iticilik puanı çok yüksekti rakipler için. burak yılmaz bile naif olmaya çalıştığı halde sahada hakemi aldatan hareketleri nedeniyle itici kategorisine üst sıradan giriş yapmıştı.
    ya da uefa kupasını kazanan kadro, yine başında fatih terim, bünyesinde bülent korkmaz, hasan şaş, emre belözoğlu, fatih akyel hatta hagi bile rakipleri irite ediyordu.

    çünkü bu tip isimler kendi camialarına başarı ve hırs ile sempatik görünseler dahi karakterlerindeki kimi zaman çirkeflik, kimi zaman hırs faktörü, kimi zamansa gerçekten "karaktersizlik" sebebiyle itici hale geliyorlar.

    -"türk futbolundan pislikleri temizlemek" diye bir kavram vardır, senelerdir süregelir, ütopik görünür, çünkü itici adamların başarıları yüksek olduğundan takımlarından gönderilmeleri hayli zordur. fenerbahçe senelerce bünyesinden volkan demirel, emre belözoğlu, caner erkin, lugano, cristina baroni gibi pislikleri temizleyemedi. üstüne bir de bunlar dururken yeni transferlerini de yine piyasanın en itici adamlarından yaparak tüm ülkenin gözünde "iticilik abidesi takım" konumuna geldi.

    iticilik gerçi fenerbahçe için artık karakteristik bir kavrama dönüştü, zira takımı düzeltse bile yönetimin iticiliği milletin gözüne batıyor.

    ancak galatasaray takımı bu sene; 2016-2017 futbol sezonu için yönetiminden antrenörüne, futbolcusuna kadar uzak ara son senelerin en sempatik takımlarından birisi haline geldi.

    takımımızdaki unsurların büyük bölümü, rakibi irite etmeksizin başarılı olabilmek kıstasına uygun bir hal aldı. bunun kasti yapıldığını düşünmüyorum, ancak şans ya da planlama eseri, ne olursa olsun, bu seneki galatasaray, itici olmaktan çok uzak ve ligin en sempatik takımlarından birisi durumunda. gelin inceleyelim:

    - başkan: dursun aydın özbek: sempatik bir karakter olmayabilir, ancak etliye sütlüye dokunmayan hali, biraz anadolu çocuğu kıvamı, hatta üzerine oturmayan takım elbisesiyle bile zoraki güldüğümüz, sempatik olmasa bile antipatik bulamadığımız, rakiplerin de bok atamayacağı, hatta "yıllarca başınızda kalsın" diyeceği türden bir başkan. polemiğe çok girmiyor, polemik işine girilecekse kurmaylarına bırakıyor. bu sebeple "antipatik" değil...

    - asbaşkan: levent nazifoğlu: kendisi sempatik, yani dayısı ergun gürsoy kadar dişli ve inatçı ancak acayip sempatik, adamda şeytan tüyü var, beşiktaşlı, fenerbahçeli arkadaşlarım bile "lan bu adam değişik bir adam" şeklinde beğenilerini vurguluyorlar. konuşuyor, ancak konuşması gereken yerde ve ayarda konuşuyor. güzel adam.

    - teknik direktör: jan olde riekerink: baya baya sempatik, hatta türk futboluna gelmiş en sempatik varlık olabilir kendisi. tribüne onun hatrına 40.000 seyirci gidiyor, maçtan önce en az 3 kez yumruk şov yaptırıyor, hep gülüyor, gülüşü sizi de güldürüyor, en önemlisi adam "bey"... ve sadece biz değil rakipler de ona "bey" diyor. rakiplerin gözünde inanılmaz bir sempati yaratmış durumda ve kimsenin kendisine kötü bir şey söyleme şansı yok şu aşamada.

    - kaleci: fernando muslera: en bi sempatiğimiz. takımımızın en sempatik oyuncularından. gülünce yüzünde güller açıyor. işini çok iyi yapıyor ve kendi seyircisi, rakip, kim olursa olsun herkesin gözünde artık neredeyse "efsane" statüsüne erişti. bir kalecinin bu kadar baskın, bu kadar performanslı oynaması ve buna rağmen her kesim tarafından sevilmesi çok az rastlanılacak bir olay.

    - hakan balta: yılların beyefendisi. hakkında kötü konuşan 1 kişi bile duymadım şuana kadar. her kesimin saygı duyduğu, "buz adam" denmesine rağmen taraftlı tarafsız saygı duyulan, çirkefliği olmayan, işine bakan, saygılı ve saygı değer bir oyuncu. tam bir rol model.

    - aurelien chedjou: saatli bombamız olmasına rağmen standart afrikalı siyahi sevimliliğiyle işi kotaran oyuncumuz. performansı ne olursa olsun sempatik ve güler yüzlü, esprili halleri, takım içerisinde yarattığı pozitif hava bildiğimiz bir olay, ancak diğer kesimlerce de chedjou saygı duyulan ve hakkında kötü bir söz duyulmayan isimlerden. kavgaya karışmışlığı, çirkeflik yapmışlığı yok, uzun zamandır türkiye'de ve gayet güzel bir imaj yarattığı biliniyor.

    - sabri sarıoğlu: takımımızın belki de "sahada çirkef" denilebilecek tek ismi olmasına rağmen yıllardır türk futbolunun maskotu konumunda. yetenekleri ve becerisi tartışmasız, yani tartışmasız kötü... ancak kendisi çok çok çok sempatik bir adam. belki de en çok dalga geçilen türk sporcu olmasına, caps'lere konu olmasına rağmen bunlara "ben de gülüyorum" naifliğiyle karşılık verebilecek kadar kendiyle barışık ve alçak gönüllü. rakiplerin bile sevdiği bir isim haline gelmiş durumda.

    - lionel carole: sessiz sakin işine bakan adamlar kategorisinde ve duruşuyla saygıyı hak ediyor. şaka maka baya da bir maça çıkmış bizimle, ne bir pozisyon gereği kavgasına, itişmesine rastladık, ne de garip bir demecine ya da özel hayatında bir probleme. tamamen futbola odaklı ve sosyal medyada sadece galatasaray'a bağlılığını belli eden paylaşımlar yapıyor.

    - tolga ciğerci: tam bir profesyonel. işini yapıp gerisine bakmayanlardan ve işini çok iyi yapıyor. biz zaten kendisine bayılmış durumdayız, ancak rakip takım taraftarları da "keşke bu adam bizde olsaydı" demekten kendilerini alamaz haldeler. sahada en çok mücadele gerektiren mevkide oynamasına rağmen henüz hiçbir rakiple dalaşmaması, saygılı görüntüsü dikkatlerden kaçmıyor.

    - selçuk inan: gerek kendi taraftarı, gerekse de basın tarafından zaman zaman acımasızca eleştirilse de, hatta yeniçerilikle suçlansa da kimse selçuk inan'ın adamlığına, duruşuna ve sahadaki postürüne laf edemez, edemiyor da... en efendi futbolculardan birisi olan selçuk saha içinde agresifleşse bile itici kategorisine girmedi, girecek gibi de görünmüyor. saha dışında da ağır abi duruşu sebebiyle takdir edilen isimlerden. milli takımda yaptıklarıyla da rakip taraftarlarca takdir edilen bir isim.

    - wesley sneijder: hırsına rağmen sempatiklik abidesi olan isimlerden. adam güzel, çok güzel bir adam. ailesi güzel, eşi güzel, çocukları güzel, kendisi güzel... sahada güzel, saha dışında güzel, galatasaray sevdalısı bir dünya starı olarak çok da mütevazi... liderliğine rağmen egosu bir hayli yontulmuş haliyle herkesin hayranlıkla baktığı bir isim. sneijder'e laf söyleyeni allah çarpar.

    - lukas podolski: ismail abinin bir lafı vardır - "adam çay veriyor yahu, çay veren, çay içen adam kötü olur mu?" diye ya... adam çay içiyor abi, geldiği günden beri çay içiyor. nuri şahin'le atışması sebebiyle kendisine ırkçı yaftası yapıştırmaya çalışanlar vardı ancak çok yanıldığımızı anladık, nuri'yle atışmaları kişisel bir inatlaşmanın eseriymiş ve poldi, türklerin arasında büyüyüp türk kültürünü neredeyse bizim kadar benimsemiş bir dünya yıldızıymış. sosyal medyada senden benden türk paylaşımlarıyla başlarda reklam yapıyor izlenimi doğmasına rağmen şimdi hepimiz görüyoruz ki adam ciddi ciddi bizden biri... tavla oynarken kapı almaktan bahseden poldi'nin en sevdiği slogan "gaz ver"... adam ciddi ciddi aşırı sempatik ve rakiplerin de gözünde çok güzel bir yerde emin olun...

    - armindo bruma: istersen sempatik bulma... kara çita, dünyanın en büyük safi yeteneklerinden birisiyle doğmasına, galatasaray'da ilk senelerinde bocalamasına ve çok çok büyük bir sakatlık atlatmasına rağmen şimdi küllerinden tekrar doğdu, toyluğunun etkisiyle yaptığı antipatik şeyleri (misal beşiktaş maçındaki zaman geçirme sekansları) yaptığı inanılmaz futbol şovlarıyla unutturan bruma bizim için zaten bir wonderkid ve parlamaya hazır elmas oluşundan ötürü sempatik ve sevgi beslenen bir adam haline geldi, ancak rakiplerin de imrendiği ve "vay anasını" dedikleri bir duruma gelişiyle birlikte sempati puanı bir hayli yüksek...

    - eren derdiyok: adamda ciddi ciddi şeytan tüyü var. maç önü, maç sonu basın toplantılarında düzgün türkçesiyle yaptığı mütevazi açıklamalar, hatta attığı inanılmaz rövaşata golüne rağmen o çocuk gibi içine kapanık mutluluğu görülmeye değerdi. bizlerin ilk 5-6 haftada sevgilisi olmayı başardı zaten. ancak avrupa'da yetişmesine rağmen duruşundaki asalet ve egoistlikten uzak tavır, dersimli oluşunun verdiği o naif kişilik, karakter, işini yaparken gösterdiği özveri ve duruş hem bizleri hem de rakipleri mest etmiş durumda, imrenilen isimlerimizin başında geliyor şuan...

    - yasin öztekin: söylememiz lazım, takımımızın şu anda sempati - antipati çizgisindeki en düşük profilli isim. hem bizler, hem de rakipler kendisine karşı bir antipati besliyoruz. sebebi sahadaki zeka eksikliği bir yana, kendini atmaları, galatasaray futbolcusu olarak "ben oldum" halindeki kişilik göstergeleri, tarzı vs. yasin, bu seneki takımın sempati puanındaki nazar boncuğu olacak gibi... yani antipatik... özetle antipatik...

    - sinan gümüş: az biraz şımarmış halleri sebebiyle geçen 2 senede topladığı sempati puanlarını eritmeye başlamış olmasına rağmen sevimli, potansiyelli, genç olduğu için yaptığı hatalar göz ardı edilebilecek ve iyi niyetli olduğu hissedilen bir kardeşimiz. biz ondan çok şey bekliyoruz, ancak galatasaray'da olmanın ağırlığını hissedip biraz kendisini toparlaması gerekebilir, hiçbirşeyin bitmediğini, herşeyin yeni başladığını idrak ederse türk futbolunda kendine çok güzel yerler edineceği aşikar.

    - luis pedro cavanda: ne trabzonspor'da ne de henüz galatasaray'da kendisinin antipatik bir haliyle karşılaşmadık. rahat hal ve tavırları, rastalı saçları ve kendine has tarzıyla sempatik olduğu bile söylenebilir. kendisini henüz tanıyamadık, ancak tanıdığımızda çok seveceğimize dair güçlü bir hissiyat var içimde...

    - kolbeinn sightorsson: bu adama sempatik değil diyen çarpılır. daha sahaya çıkmadı, ancak bilen tanıyan herkes için o bir izlanda güzeli - sevimlisi. adamın fotoğraflarında ve gülüşünde bile bir sempatiklik var. ki zaten izlanda imajı ve kültürü şuan dünyada trend durumda. böyle bir ismin takımımızda olması zaten bir sempati zemini yarattı, oynayıp başarılı olduğunda o sempati katlanarak yükselecektir kanaatindeyim.

    - nigel de jong: kendisine olan sempati - antipati henüz ülkemizde şekillenecek durumda değil. çok mu seveceğiz, çok mu nefret edeceğiz, ya da rakipler çok mu nefret edecek kestiremiyorum. kendisinin "kasap" nitelikli bir geçmişi var, özellikle dünya kupasında rakibinin göğsüne bastığı pozisyon bir adli vaka geçmişi izlenimi yaratıyor. ancak şimdilik, ilk izlenimler, kariyeri ve oyunu, kişiliği oturmuş haliyle de jong'u izleyeceğimiz yönünde. zira kendisinin agresif ve rakibi hallaç eden sert mizacının üzerinden yıllar geçmiş durumda ve amerika macerasıyla ilgili söylentiler gayet olumlu.

    - serdar aziz: türkiye'de kendisi hakkındaki imaj "overrated" olduğu düşüncesi haricinde gayet olumlu. efendi bir adam olduğu biliniyor. semih kaya benzeri bir ağır abi, yaşına göre olgunluk durumu söz konusu, bu imajı sahaya çıktıktan sonra bozmaz, hele bir de başarılı olursa serdar aziz sempati puanı yüksek isimler arasına rahatlıkla girebilir. ha bir de yakışıklı sarışın bir kardeşimiz, sempati kaynağı olarak pek çok genç kız taraftarımız olacağı aşikar...

    - semih kaya: ujfalusi dönemi semih ve ujfalusi sonrası semih olarak performansını sayfalara ayırabilecek olsak da semih'in efendiliğinden, adamlığından, duruşundan şüphesi olan olduğunu düşünmüyorum. bir beşiktaş maçında kendisinden çıkan top için kritik bir dakikada "korner, benden çıktı" diyerek zaten fair-play ödülü almışlığı olan bir kardeşimiz, saha içinde de ağırlığı, yaşına göre olgunluğu bilinen bir gerçek. semih, takımımızın başarılı isimleri arasında ön sıralarda olmayabilir, ancak sempatiklik açısından gayet üst sıralarda olduğu kesin.

    - josue: henüz çok göz önüne çıkmamış olsa da gerek bursaspor kariyeri, gerekse de braga dönemi göz önünde bulundurulduğunda, rakibimizken dahi sempatiyle baktığım, sevimli, işini yapan, yetenekli bir topçu profili gözüme çarpıyordu. kendisinin bir yamuğunu görmedik, bizde de çok süre almadı bu sebeple genel değerlendirme yapmak hatalı olur, ancak antipatik bir durumu kesinlikle söz konusu değil.

    kadromuzda yukarıda değerlendirdiğim isimler haricinde kalanları değerlendirecek, ya da onların imajını sorgulayacak bir durumumuz yok, lüzum yok, zira takımda olduklarını görmek için kadronun sunulduğu bir internet sitesine falan girmemiz gerekiyor.

    aktif olarak kadroda bulunan ya da teknik - yönetsel alanda öne çıkan isimleri değerlendirmiş olduk. bu açıdan baktığımızda ligin en sempatik takımlarından birisi halinde bulunduğumuz aşikar.

    o sempatikliğe yıllardır tercüman ve kulüp iletişim sorumlusu olarak görev yapan mert çetin bile eklenebilir, hatta ayrılmış olmasına rağmen gönüllerimizde daim kalacak olan eski kaleci antrentörümüz ve efsanemiz taffarel de...

    tüm bunlar göz önüne alındığında sempatiklik puanı için bir overall yapacaksak, galatasaray'ın bu puanı, 2016-2017 sezonu için 100 üzerinden en az %85 civarında.
    15 puanı kırma sebeplerimiz yukarıda belli zaten, ancak bu puanın çok daha fazlasını sadece volkan demirel ile fenerbahçe'den, quaresma ve cenk ile beşiktaş'tan düşebiliriz mesela.
  • 39
    2016 ekim sonu itibarıyla ligde 8 maçta 5 galibiyet, 2 beraberlik, 1 mağlubiyetle yoluna devam etmekte olan kadromuz.

    son maçımızda trabzonspor'a karşı evimizde 1-0'lık bir mağlubiyet aldık ve bu mağlubiyet hiç hak etmediğimiz bir mağlubiyet olarak kayıtlara geçti. maç boyunca topu ayağında tutan, rakibi sahasına hapseden, %70'in üzerinde bir topa sahip olma oranıyla oynadığımız, 90+5'te eren derdiyok'un rövaşatasının direkten geri geldiği bir maç yaşadık. talihsizliğin daniskası...

    ancak;

    kaybettiğimiz maçta dahi mutlak hakimken, diğer 7 maçta da oyunu domine etmemize rağmen - galatasaray'ın mevcut kadrosunun büyük 2 sıkıntısı olduğu ortaya çıkıyor ve acilen aksiyon alınması gerekiyor.

    1- topa fazlasıyla hakim olmamıza rağmen, rakibi sahasına kapatacak kadar pas yapabilirken rakip 18'ine çok zor giren ve gol pozisyonu sayısı (mutlak) çok düşük olan bir takımız.

    bunda en büyük etki eren derdiyok'u etkili kullanamıyor olmamız.
    eren'i kullanamıyor olmamızın sebebi ise başlı başına ceza sahası içine orta ya da şişirme sayımızın düşük olması.
    garanti oynayacağız ve topa hakim olacağız diye eren'i besleyecek topları atma konusunda çok kısır kalıyoruz.

    eren'i 3 şekilde besleyebiliriz, çizgiye inip orta, derinden kesme orta ve ortanın ortasından şişirme toplar.

    - bruma çizgiye inebiliyor, yasin allaha sığınıp deniyor, olursa asist oluyor, olmazsa dönüp kontra atak oluyor. carole çizgiye inebiliyor, ama orta açmıyor, sabri ya da diğer sağ beklerimiz ise allaha emanet... sabri bazen çizgiye inip dışa şutluk top çıkarıyor, ancak ya sabri'nin pas şeklinden ya da vuranın beceriksizliğinden sonuç çıkmıyor.

    - derinden orta kesme konusu en büyük eksikliğimiz, yani çizgiye inmeden çaprazdan sert kavisli ortalar. sneijder az da olsa bunu yapıyor, yaptığında gol oluyor. sneijder hariç bunu bir de sabri yapıyor, ancak ortalar o kadar isabetsiz ki pozisyon olsa bile bala göte oluyor. bruma, yasin, podolski, carole bu ortaları hiç denemiyorlar, en büyük zafiyet bu isimlerde...

    - ortanın ortasından eren'e şişirme top atabilecek 2 kişi var, sneijder ve selçuk. tolga bunu yapamıyor, sneijder yapabiliyor ama denemiyor, selçuk bu işi kariyerinde en çok yapan adam, ancak o da her topu yana ve geriye oynamaktan senelerdir ileri top şişirmişliği bulunmuyor.

    işte en büyük zafiyetlerimizden ilki bu...
    riekerink'in beklere ve top kullanabilen orta saha oyuncularına "eren'e ve altı pasa top şişirme" konusunda teşvik edici girişimlerde bulunması gerekiyor.

    2- tandem hattımızın çok önde olması, stoperlerimizin yavaş olması ve zeki olmamaları, sezgilerinin düşük olması.

    en çok kullandığımız tandem chedjou - balta... aşırı yavaş bir ikili. hakan'ın sezgileri daha iyi ancak hantal ve yaşlı, yetişemiyor. hamlesi düşük. chedjou hamleli, fizikli ve daha fit, ancak sezgileri çok çok düşük, hamleleri çok riskli, ıska geçme, ayak altından kaçırma, hatalı seçim yapma oranı çok yüksek.

    tandem öndeyse, ya çok hızlı, ya da sezgileri çok kuvvetli stoperleriniz olmalı. bizde şuanda böyle bir stoper yok... yani serdar aziz eğer böyle bir oyun stiline evrilmeyecekse mevcut kadroda böyle bir ihtimal hiç yok...

    bu durumda ya stoper hattını daha geriye çekeceğimiz ve oyunu şimdi yıktığımızdan daha az rakip alana yığacağımız bir yapı belirleyeceğiz, ya da şimdilik idare edebilen en iyi ikiliyi bulup, hücumu orta açma problemini gidererek daha yoğunlaştırıp rakibin üstümüze gelmesini maksimum derecede engelleyeceğiz. diğer çözüm ise ara transferi bekleyip çok üst düzey bir stoper almak olacak...

    bonus:

    bu çözümlerin mevcut sistem içerisinde tam anlamıyla işlemesi biraz sıkıntılı. şöyle ki:

    - eğer orta açan adamların verimini artıracaksak, eren derdiyok'un doğrudan kaleye vurması engellendiği sürece kısırlık devam edebilir.
    bu yüzden eren'in doğrudan vuramadığı durumlar için "indirdiği toplara vuracak" bir zımbacıya ihtiyacımız var.

    orta saha ekibinde bu işi yapabilecek mevcut tek kişi sneijder. ancak sneijder baya bir süredir indirilen topa vurma olayından kopuk.
    geriye kadroda tek isim kalıyor - her gelene vurabilen lukas podolski...

    peki lukas podolski nasıl bu sisteme monte edilecek?

    evet...
    cevap belli...

    4-4-2

    galatasaray'ın lukas podolski'li bir 4-4-2'ye dönmesi gerektiği kanaatindeyim, ki yukarıda yazdığım uzunca bu yazının ana temasını bu oluşturuyor.
    4-2-3-1 bizim şimdiki kadromuza, her ne kadar modern futbol sistemi olsa da uyumsuz.

    eren derdiyok'u safi santrfor kabul ettik - haksız da sayılmayız - ilk 5 haftada 5 gol attı. ancak eren aslında bir servisçi, santrfor olarak yapabilecekleri onu kısıtlamak ve verimsizleştirmek demek...

    işte eren'in servis ettiği, poldi'nin bitirdiği bir yapı için poldi'yi sol kanat, soldan içe kat eden kanat ya da forvet arkası gibi değil, gizli 9 gibi, yardımcı santfor gibi kullanmak en mantıklı yaklaşım olacaktır.

    bu yapı için de kafamdaki en iyi model aşağıdaki diziliş:

    -----------------------------------------------muslera----------------------------------------------------
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    sabri-------------------serdar aziz------------------------hakan balta-----------------------carole
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    -------------------------nigel de jong----------------------tolga ciğerci-------------------------------
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    bruma--------------------------------------------------------------------------------------------sneijder
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    -------------------------podolski--------------------------------------------------------------------------
    --------------------------------------------------------------eren derdiyok------------------------------

    - sabri, maalesef kadroya dahil etmek zorunda kaldığım bir isim oldu, cavanda beni hayal kırıklığına uğrattı, potansiyeli var, ancak toplu oyunda zayıf ve orta açma olayına hiç girmiyor, sabri, stoperi bir miktar geri çektiğimizi farz ederek, derinden orta açmayı deneyeceğini bildiğimiz için kadroya mecburi davet ettiğimiz bir isim oluyor

    - tandemi hakan ve serdar'dan kuruyoruz, çünkü chedjou ciddi ciddi el bombasına dönüşmeye başladı, tıpkı dany gibi, çok kritik hatalar yapıyor. hakan - serdar ikilisi daha oturaklı isimler... hakan sezgileriyle, serdar da fit fiziği sebebiyle ve hızlı olmasını umarak kadroya dahil ettiğimiz bir isim, zira kalan stoperlerde bu özellikle de yok.

    - selçuk inan'ın misyonu bitti diye düşünüyorum. al gülüm ver gülüm futbolundan ziyade dersimspor maçında topu ısıran hırsıyla de jong'a ihtiyacımız var. pas yüzdemizde düşüş olabilir ama mücadele oranımız çok yükselecektir. rakibi sindiren bir de jong, tandeme top gelmesini engelleyici hatta tandemin yükünü hafifletici bir rol de üstlenebilir, ancak tabi bunun için fit ve "de jong gibi de jong" haline dönmesi şart. şuan ne düzeyde ya da ne zaman ideal düzeye yaklaşır muamma

    - 4-4-2 oynarken sneijder mecburen kanatlardan birine kaykılacak, normalde sniejder'i sağa alıp bruma'yı carole ile oynatmak çok daha arzulanan bir durum olurdu, ancak şino sağda oynayamaz, solda ise topu sağ ayağına alıp kaleyi görme imkanı var, bruma ve sabri sağ tarafta çok açık vereceklerdir, bu sebeple de jong'un orta sahada sağ iç pozisyonuna yakın oynaması sağlanmalı

    - poldi forvet arkası gibi ancak santrfor mevkiine en yakın halde kalmalı, eren indirmeli, poldi vurmalı, bu sebeple bruma, sneijder, carole ve sabri mutlak suretle sürekli derinden sert orta kesmek zorundalar. bruma topla iyi, bu sebeple bu role çok uymayacaktır, bu sebeple sağ tarafı ileri alıp sol tarafı daha defansif yapmak zorunlu hale geliyor.

    (bkz: fm mode off)
App Store'dan indirin Google Play'den alın