• 38
    uzun zaman sonra türkiye'nin en sempatik kadrolarından birisi olmayı başarmış futbol takımı...
    sempatik derken - şöyle ifade edeyim:

    bazı takımlar vardır, başarılıdır, ancak kadrosunda öyle adamlar vardır ki o başarı irite eder, rakipler tarafından takdir edilemez bir durumdadır. şöyle söyleyelim;

    fatih terim'li, melo'lu, engin baytar'lı, eboue'li kadromuz bir hayli başarılıydı. ancak oyuncuların iticilik puanı çok yüksekti rakipler için. burak yılmaz bile naif olmaya çalıştığı halde sahada hakemi aldatan hareketleri nedeniyle itici kategorisine üst sıradan giriş yapmıştı.
    ya da uefa kupasını kazanan kadro, yine başında fatih terim, bünyesinde bülent korkmaz, hasan şaş, emre belözoğlu, fatih akyel hatta hagi bile rakipleri irite ediyordu.

    çünkü bu tip isimler kendi camialarına başarı ve hırs ile sempatik görünseler dahi karakterlerindeki kimi zaman çirkeflik, kimi zaman hırs faktörü, kimi zamansa gerçekten "karaktersizlik" sebebiyle itici hale geliyorlar.

    -"türk futbolundan pislikleri temizlemek" diye bir kavram vardır, senelerdir süregelir, ütopik görünür, çünkü itici adamların başarıları yüksek olduğundan takımlarından gönderilmeleri hayli zordur. fenerbahçe senelerce bünyesinden volkan demirel, emre belözoğlu, caner erkin, lugano, cristina baroni gibi pislikleri temizleyemedi. üstüne bir de bunlar dururken yeni transferlerini de yine piyasanın en itici adamlarından yaparak tüm ülkenin gözünde "iticilik abidesi takım" konumuna geldi.

    iticilik gerçi fenerbahçe için artık karakteristik bir kavrama dönüştü, zira takımı düzeltse bile yönetimin iticiliği milletin gözüne batıyor.

    ancak galatasaray takımı bu sene; 2016-2017 futbol sezonu için yönetiminden antrenörüne, futbolcusuna kadar uzak ara son senelerin en sempatik takımlarından birisi haline geldi.

    takımımızdaki unsurların büyük bölümü, rakibi irite etmeksizin başarılı olabilmek kıstasına uygun bir hal aldı. bunun kasti yapıldığını düşünmüyorum, ancak şans ya da planlama eseri, ne olursa olsun, bu seneki galatasaray, itici olmaktan çok uzak ve ligin en sempatik takımlarından birisi durumunda. gelin inceleyelim:

    - başkan: dursun aydın özbek: sempatik bir karakter olmayabilir, ancak etliye sütlüye dokunmayan hali, biraz anadolu çocuğu kıvamı, hatta üzerine oturmayan takım elbisesiyle bile zoraki güldüğümüz, sempatik olmasa bile antipatik bulamadığımız, rakiplerin de bok atamayacağı, hatta "yıllarca başınızda kalsın" diyeceği türden bir başkan. polemiğe çok girmiyor, polemik işine girilecekse kurmaylarına bırakıyor. bu sebeple "antipatik" değil...

    - asbaşkan: levent nazifoğlu: kendisi sempatik, yani dayısı ergun gürsoy kadar dişli ve inatçı ancak acayip sempatik, adamda şeytan tüyü var, beşiktaşlı, fenerbahçeli arkadaşlarım bile "lan bu adam değişik bir adam" şeklinde beğenilerini vurguluyorlar. konuşuyor, ancak konuşması gereken yerde ve ayarda konuşuyor. güzel adam.

    - teknik direktör: jan olde riekerink: baya baya sempatik, hatta türk futboluna gelmiş en sempatik varlık olabilir kendisi. tribüne onun hatrına 40.000 seyirci gidiyor, maçtan önce en az 3 kez yumruk şov yaptırıyor, hep gülüyor, gülüşü sizi de güldürüyor, en önemlisi adam "bey"... ve sadece biz değil rakipler de ona "bey" diyor. rakiplerin gözünde inanılmaz bir sempati yaratmış durumda ve kimsenin kendisine kötü bir şey söyleme şansı yok şu aşamada.

    - kaleci: fernando muslera: en bi sempatiğimiz. takımımızın en sempatik oyuncularından. gülünce yüzünde güller açıyor. işini çok iyi yapıyor ve kendi seyircisi, rakip, kim olursa olsun herkesin gözünde artık neredeyse "efsane" statüsüne erişti. bir kalecinin bu kadar baskın, bu kadar performanslı oynaması ve buna rağmen her kesim tarafından sevilmesi çok az rastlanılacak bir olay.

    - hakan balta: yılların beyefendisi. hakkında kötü konuşan 1 kişi bile duymadım şuana kadar. her kesimin saygı duyduğu, "buz adam" denmesine rağmen taraftlı tarafsız saygı duyulan, çirkefliği olmayan, işine bakan, saygılı ve saygı değer bir oyuncu. tam bir rol model.

    - aurelien chedjou: saatli bombamız olmasına rağmen standart afrikalı siyahi sevimliliğiyle işi kotaran oyuncumuz. performansı ne olursa olsun sempatik ve güler yüzlü, esprili halleri, takım içerisinde yarattığı pozitif hava bildiğimiz bir olay, ancak diğer kesimlerce de chedjou saygı duyulan ve hakkında kötü bir söz duyulmayan isimlerden. kavgaya karışmışlığı, çirkeflik yapmışlığı yok, uzun zamandır türkiye'de ve gayet güzel bir imaj yarattığı biliniyor.

    - sabri sarıoğlu: takımımızın belki de "sahada çirkef" denilebilecek tek ismi olmasına rağmen yıllardır türk futbolunun maskotu konumunda. yetenekleri ve becerisi tartışmasız, yani tartışmasız kötü... ancak kendisi çok çok çok sempatik bir adam. belki de en çok dalga geçilen türk sporcu olmasına, caps'lere konu olmasına rağmen bunlara "ben de gülüyorum" naifliğiyle karşılık verebilecek kadar kendiyle barışık ve alçak gönüllü. rakiplerin bile sevdiği bir isim haline gelmiş durumda.

    - lionel carole: sessiz sakin işine bakan adamlar kategorisinde ve duruşuyla saygıyı hak ediyor. şaka maka baya da bir maça çıkmış bizimle, ne bir pozisyon gereği kavgasına, itişmesine rastladık, ne de garip bir demecine ya da özel hayatında bir probleme. tamamen futbola odaklı ve sosyal medyada sadece galatasaray'a bağlılığını belli eden paylaşımlar yapıyor.

    - tolga ciğerci: tam bir profesyonel. işini yapıp gerisine bakmayanlardan ve işini çok iyi yapıyor. biz zaten kendisine bayılmış durumdayız, ancak rakip takım taraftarları da "keşke bu adam bizde olsaydı" demekten kendilerini alamaz haldeler. sahada en çok mücadele gerektiren mevkide oynamasına rağmen henüz hiçbir rakiple dalaşmaması, saygılı görüntüsü dikkatlerden kaçmıyor.

    - selçuk inan: gerek kendi taraftarı, gerekse de basın tarafından zaman zaman acımasızca eleştirilse de, hatta yeniçerilikle suçlansa da kimse selçuk inan'ın adamlığına, duruşuna ve sahadaki postürüne laf edemez, edemiyor da... en efendi futbolculardan birisi olan selçuk saha içinde agresifleşse bile itici kategorisine girmedi, girecek gibi de görünmüyor. saha dışında da ağır abi duruşu sebebiyle takdir edilen isimlerden. milli takımda yaptıklarıyla da rakip taraftarlarca takdir edilen bir isim.

    - wesley sneijder: hırsına rağmen sempatiklik abidesi olan isimlerden. adam güzel, çok güzel bir adam. ailesi güzel, eşi güzel, çocukları güzel, kendisi güzel... sahada güzel, saha dışında güzel, galatasaray sevdalısı bir dünya starı olarak çok da mütevazi... liderliğine rağmen egosu bir hayli yontulmuş haliyle herkesin hayranlıkla baktığı bir isim. sneijder'e laf söyleyeni allah çarpar.

    - lukas podolski: ismail abinin bir lafı vardır - "adam çay veriyor yahu, çay veren, çay içen adam kötü olur mu?" diye ya... adam çay içiyor abi, geldiği günden beri çay içiyor. nuri şahin'le atışması sebebiyle kendisine ırkçı yaftası yapıştırmaya çalışanlar vardı ancak çok yanıldığımızı anladık, nuri'yle atışmaları kişisel bir inatlaşmanın eseriymiş ve poldi, türklerin arasında büyüyüp türk kültürünü neredeyse bizim kadar benimsemiş bir dünya yıldızıymış. sosyal medyada senden benden türk paylaşımlarıyla başlarda reklam yapıyor izlenimi doğmasına rağmen şimdi hepimiz görüyoruz ki adam ciddi ciddi bizden biri... tavla oynarken kapı almaktan bahseden poldi'nin en sevdiği slogan "gaz ver"... adam ciddi ciddi aşırı sempatik ve rakiplerin de gözünde çok güzel bir yerde emin olun...

    - armindo bruma: istersen sempatik bulma... kara çita, dünyanın en büyük safi yeteneklerinden birisiyle doğmasına, galatasaray'da ilk senelerinde bocalamasına ve çok çok büyük bir sakatlık atlatmasına rağmen şimdi küllerinden tekrar doğdu, toyluğunun etkisiyle yaptığı antipatik şeyleri (misal beşiktaş maçındaki zaman geçirme sekansları) yaptığı inanılmaz futbol şovlarıyla unutturan bruma bizim için zaten bir wonderkid ve parlamaya hazır elmas oluşundan ötürü sempatik ve sevgi beslenen bir adam haline geldi, ancak rakiplerin de imrendiği ve "vay anasını" dedikleri bir duruma gelişiyle birlikte sempati puanı bir hayli yüksek...

    - eren derdiyok: adamda ciddi ciddi şeytan tüyü var. maç önü, maç sonu basın toplantılarında düzgün türkçesiyle yaptığı mütevazi açıklamalar, hatta attığı inanılmaz rövaşata golüne rağmen o çocuk gibi içine kapanık mutluluğu görülmeye değerdi. bizlerin ilk 5-6 haftada sevgilisi olmayı başardı zaten. ancak avrupa'da yetişmesine rağmen duruşundaki asalet ve egoistlikten uzak tavır, dersimli oluşunun verdiği o naif kişilik, karakter, işini yaparken gösterdiği özveri ve duruş hem bizleri hem de rakipleri mest etmiş durumda, imrenilen isimlerimizin başında geliyor şuan...

    - yasin öztekin: söylememiz lazım, takımımızın şu anda sempati - antipati çizgisindeki en düşük profilli isim. hem bizler, hem de rakipler kendisine karşı bir antipati besliyoruz. sebebi sahadaki zeka eksikliği bir yana, kendini atmaları, galatasaray futbolcusu olarak "ben oldum" halindeki kişilik göstergeleri, tarzı vs. yasin, bu seneki takımın sempati puanındaki nazar boncuğu olacak gibi... yani antipatik... özetle antipatik...

    - sinan gümüş: az biraz şımarmış halleri sebebiyle geçen 2 senede topladığı sempati puanlarını eritmeye başlamış olmasına rağmen sevimli, potansiyelli, genç olduğu için yaptığı hatalar göz ardı edilebilecek ve iyi niyetli olduğu hissedilen bir kardeşimiz. biz ondan çok şey bekliyoruz, ancak galatasaray'da olmanın ağırlığını hissedip biraz kendisini toparlaması gerekebilir, hiçbirşeyin bitmediğini, herşeyin yeni başladığını idrak ederse türk futbolunda kendine çok güzel yerler edineceği aşikar.

    - luis pedro cavanda: ne trabzonspor'da ne de henüz galatasaray'da kendisinin antipatik bir haliyle karşılaşmadık. rahat hal ve tavırları, rastalı saçları ve kendine has tarzıyla sempatik olduğu bile söylenebilir. kendisini henüz tanıyamadık, ancak tanıdığımızda çok seveceğimize dair güçlü bir hissiyat var içimde...

    - kolbeinn sightorsson: bu adama sempatik değil diyen çarpılır. daha sahaya çıkmadı, ancak bilen tanıyan herkes için o bir izlanda güzeli - sevimlisi. adamın fotoğraflarında ve gülüşünde bile bir sempatiklik var. ki zaten izlanda imajı ve kültürü şuan dünyada trend durumda. böyle bir ismin takımımızda olması zaten bir sempati zemini yarattı, oynayıp başarılı olduğunda o sempati katlanarak yükselecektir kanaatindeyim.

    - nigel de jong: kendisine olan sempati - antipati henüz ülkemizde şekillenecek durumda değil. çok mu seveceğiz, çok mu nefret edeceğiz, ya da rakipler çok mu nefret edecek kestiremiyorum. kendisinin "kasap" nitelikli bir geçmişi var, özellikle dünya kupasında rakibinin göğsüne bastığı pozisyon bir adli vaka geçmişi izlenimi yaratıyor. ancak şimdilik, ilk izlenimler, kariyeri ve oyunu, kişiliği oturmuş haliyle de jong'u izleyeceğimiz yönünde. zira kendisinin agresif ve rakibi hallaç eden sert mizacının üzerinden yıllar geçmiş durumda ve amerika macerasıyla ilgili söylentiler gayet olumlu.

    - serdar aziz: türkiye'de kendisi hakkındaki imaj "overrated" olduğu düşüncesi haricinde gayet olumlu. efendi bir adam olduğu biliniyor. semih kaya benzeri bir ağır abi, yaşına göre olgunluk durumu söz konusu, bu imajı sahaya çıktıktan sonra bozmaz, hele bir de başarılı olursa serdar aziz sempati puanı yüksek isimler arasına rahatlıkla girebilir. ha bir de yakışıklı sarışın bir kardeşimiz, sempati kaynağı olarak pek çok genç kız taraftarımız olacağı aşikar...

    - semih kaya: ujfalusi dönemi semih ve ujfalusi sonrası semih olarak performansını sayfalara ayırabilecek olsak da semih'in efendiliğinden, adamlığından, duruşundan şüphesi olan olduğunu düşünmüyorum. bir beşiktaş maçında kendisinden çıkan top için kritik bir dakikada "korner, benden çıktı" diyerek zaten fair-play ödülü almışlığı olan bir kardeşimiz, saha içinde de ağırlığı, yaşına göre olgunluğu bilinen bir gerçek. semih, takımımızın başarılı isimleri arasında ön sıralarda olmayabilir, ancak sempatiklik açısından gayet üst sıralarda olduğu kesin.

    - josue: henüz çok göz önüne çıkmamış olsa da gerek bursaspor kariyeri, gerekse de braga dönemi göz önünde bulundurulduğunda, rakibimizken dahi sempatiyle baktığım, sevimli, işini yapan, yetenekli bir topçu profili gözüme çarpıyordu. kendisinin bir yamuğunu görmedik, bizde de çok süre almadı bu sebeple genel değerlendirme yapmak hatalı olur, ancak antipatik bir durumu kesinlikle söz konusu değil.

    kadromuzda yukarıda değerlendirdiğim isimler haricinde kalanları değerlendirecek, ya da onların imajını sorgulayacak bir durumumuz yok, lüzum yok, zira takımda olduklarını görmek için kadronun sunulduğu bir internet sitesine falan girmemiz gerekiyor.

    aktif olarak kadroda bulunan ya da teknik - yönetsel alanda öne çıkan isimleri değerlendirmiş olduk. bu açıdan baktığımızda ligin en sempatik takımlarından birisi halinde bulunduğumuz aşikar.

    o sempatikliğe yıllardır tercüman ve kulüp iletişim sorumlusu olarak görev yapan mert çetin bile eklenebilir, hatta ayrılmış olmasına rağmen gönüllerimizde daim kalacak olan eski kaleci antrentörümüz ve efsanemiz taffarel de...

    tüm bunlar göz önüne alındığında sempatiklik puanı için bir overall yapacaksak, galatasaray'ın bu puanı, 2016-2017 sezonu için 100 üzerinden en az %85 civarında.
    15 puanı kırma sebeplerimiz yukarıda belli zaten, ancak bu puanın çok daha fazlasını sadece volkan demirel ile fenerbahçe'den, quaresma ve cenk ile beşiktaş'tan düşebiliriz mesela.
  • 4
    4 tane direkt 11'e üst düzeyde oyuncu alarak kurulması gereken kadrodur. benim nazarımda bu 4 pozisyona eboue ujfalusi melo ve drogba ayarında topçular alınmalı. bunun için en az 30 milyon euro gibi bir transfer bütçesi lazım. eğer böyle bir bütçe sağlayamıyorsak hoca riekerink kalsın ve hiçbir transfer yapılmasın. yoksa gelsin culio'lar gitsin stancular olayına girmemek lazım. böyle bir bütçe oluşturulabildiği takdirde mesela, aşağıdaki 4 oyuncunun transfer ihtimali olabilir.

    muslera
    lichtsteiner chedjou rolando carole
    selçuk khedira
    sinan sneijder podolski
    dzeko
  • 24
    savunmasındaki boy ortalaması oldukça kısa olan kadro. en uzun stoperi 1.84 cm. duran toplardan ve kanat ortalarından çok gol yiyoruz.

    guardiola bonucci'yi almak istedi, alamadı; benzer fiziksel özelliklerde, az biraz da ayağı temiz, sert john stones'u aldı.

    hem defansta boy ortalamasını yükseltecek, hem de saha da gerekli sertliği gösterebilecek bir stopere ihtiyacımız var halihazırda. serdar'ı aldık, denayer'i almaya çalışıyoruz üstüne üstlük. elimizde de chedjou, semih, koray var; her sene aynı terane... ujfalusi'den beri savunmada fark yaratamıyoruz.
  • 39
    2016 ekim sonu itibarıyla ligde 8 maçta 5 galibiyet, 2 beraberlik, 1 mağlubiyetle yoluna devam etmekte olan kadromuz.

    son maçımızda trabzonspor'a karşı evimizde 1-0'lık bir mağlubiyet aldık ve bu mağlubiyet hiç hak etmediğimiz bir mağlubiyet olarak kayıtlara geçti. maç boyunca topu ayağında tutan, rakibi sahasına hapseden, %70'in üzerinde bir topa sahip olma oranıyla oynadığımız, 90+5'te eren derdiyok'un rövaşatasının direkten geri geldiği bir maç yaşadık. talihsizliğin daniskası...

    ancak;

    kaybettiğimiz maçta dahi mutlak hakimken, diğer 7 maçta da oyunu domine etmemize rağmen - galatasaray'ın mevcut kadrosunun büyük 2 sıkıntısı olduğu ortaya çıkıyor ve acilen aksiyon alınması gerekiyor.

    1- topa fazlasıyla hakim olmamıza rağmen, rakibi sahasına kapatacak kadar pas yapabilirken rakip 18'ine çok zor giren ve gol pozisyonu sayısı (mutlak) çok düşük olan bir takımız.

    bunda en büyük etki eren derdiyok'u etkili kullanamıyor olmamız.
    eren'i kullanamıyor olmamızın sebebi ise başlı başına ceza sahası içine orta ya da şişirme sayımızın düşük olması.
    garanti oynayacağız ve topa hakim olacağız diye eren'i besleyecek topları atma konusunda çok kısır kalıyoruz.

    eren'i 3 şekilde besleyebiliriz, çizgiye inip orta, derinden kesme orta ve ortanın ortasından şişirme toplar.

    - bruma çizgiye inebiliyor, yasin allaha sığınıp deniyor, olursa asist oluyor, olmazsa dönüp kontra atak oluyor. carole çizgiye inebiliyor, ama orta açmıyor, sabri ya da diğer sağ beklerimiz ise allaha emanet... sabri bazen çizgiye inip dışa şutluk top çıkarıyor, ancak ya sabri'nin pas şeklinden ya da vuranın beceriksizliğinden sonuç çıkmıyor.

    - derinden orta kesme konusu en büyük eksikliğimiz, yani çizgiye inmeden çaprazdan sert kavisli ortalar. sneijder az da olsa bunu yapıyor, yaptığında gol oluyor. sneijder hariç bunu bir de sabri yapıyor, ancak ortalar o kadar isabetsiz ki pozisyon olsa bile bala göte oluyor. bruma, yasin, podolski, carole bu ortaları hiç denemiyorlar, en büyük zafiyet bu isimlerde...

    - ortanın ortasından eren'e şişirme top atabilecek 2 kişi var, sneijder ve selçuk. tolga bunu yapamıyor, sneijder yapabiliyor ama denemiyor, selçuk bu işi kariyerinde en çok yapan adam, ancak o da her topu yana ve geriye oynamaktan senelerdir ileri top şişirmişliği bulunmuyor.

    işte en büyük zafiyetlerimizden ilki bu...
    riekerink'in beklere ve top kullanabilen orta saha oyuncularına "eren'e ve altı pasa top şişirme" konusunda teşvik edici girişimlerde bulunması gerekiyor.

    2- tandem hattımızın çok önde olması, stoperlerimizin yavaş olması ve zeki olmamaları, sezgilerinin düşük olması.

    en çok kullandığımız tandem chedjou - balta... aşırı yavaş bir ikili. hakan'ın sezgileri daha iyi ancak hantal ve yaşlı, yetişemiyor. hamlesi düşük. chedjou hamleli, fizikli ve daha fit, ancak sezgileri çok çok düşük, hamleleri çok riskli, ıska geçme, ayak altından kaçırma, hatalı seçim yapma oranı çok yüksek.

    tandem öndeyse, ya çok hızlı, ya da sezgileri çok kuvvetli stoperleriniz olmalı. bizde şuanda böyle bir stoper yok... yani serdar aziz eğer böyle bir oyun stiline evrilmeyecekse mevcut kadroda böyle bir ihtimal hiç yok...

    bu durumda ya stoper hattını daha geriye çekeceğimiz ve oyunu şimdi yıktığımızdan daha az rakip alana yığacağımız bir yapı belirleyeceğiz, ya da şimdilik idare edebilen en iyi ikiliyi bulup, hücumu orta açma problemini gidererek daha yoğunlaştırıp rakibin üstümüze gelmesini maksimum derecede engelleyeceğiz. diğer çözüm ise ara transferi bekleyip çok üst düzey bir stoper almak olacak...

    bonus:

    bu çözümlerin mevcut sistem içerisinde tam anlamıyla işlemesi biraz sıkıntılı. şöyle ki:

    - eğer orta açan adamların verimini artıracaksak, eren derdiyok'un doğrudan kaleye vurması engellendiği sürece kısırlık devam edebilir.
    bu yüzden eren'in doğrudan vuramadığı durumlar için "indirdiği toplara vuracak" bir zımbacıya ihtiyacımız var.

    orta saha ekibinde bu işi yapabilecek mevcut tek kişi sneijder. ancak sneijder baya bir süredir indirilen topa vurma olayından kopuk.
    geriye kadroda tek isim kalıyor - her gelene vurabilen lukas podolski...

    peki lukas podolski nasıl bu sisteme monte edilecek?

    evet...
    cevap belli...

    4-4-2

    galatasaray'ın lukas podolski'li bir 4-4-2'ye dönmesi gerektiği kanaatindeyim, ki yukarıda yazdığım uzunca bu yazının ana temasını bu oluşturuyor.
    4-2-3-1 bizim şimdiki kadromuza, her ne kadar modern futbol sistemi olsa da uyumsuz.

    eren derdiyok'u safi santrfor kabul ettik - haksız da sayılmayız - ilk 5 haftada 5 gol attı. ancak eren aslında bir servisçi, santrfor olarak yapabilecekleri onu kısıtlamak ve verimsizleştirmek demek...

    işte eren'in servis ettiği, poldi'nin bitirdiği bir yapı için poldi'yi sol kanat, soldan içe kat eden kanat ya da forvet arkası gibi değil, gizli 9 gibi, yardımcı santfor gibi kullanmak en mantıklı yaklaşım olacaktır.

    bu yapı için de kafamdaki en iyi model aşağıdaki diziliş:

    -----------------------------------------------muslera----------------------------------------------------
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    sabri-------------------serdar aziz------------------------hakan balta-----------------------carole
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    -------------------------nigel de jong----------------------tolga ciğerci-------------------------------
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    bruma--------------------------------------------------------------------------------------------sneijder
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    -------------------------podolski--------------------------------------------------------------------------
    --------------------------------------------------------------eren derdiyok------------------------------

    - sabri, maalesef kadroya dahil etmek zorunda kaldığım bir isim oldu, cavanda beni hayal kırıklığına uğrattı, potansiyeli var, ancak toplu oyunda zayıf ve orta açma olayına hiç girmiyor, sabri, stoperi bir miktar geri çektiğimizi farz ederek, derinden orta açmayı deneyeceğini bildiğimiz için kadroya mecburi davet ettiğimiz bir isim oluyor

    - tandemi hakan ve serdar'dan kuruyoruz, çünkü chedjou ciddi ciddi el bombasına dönüşmeye başladı, tıpkı dany gibi, çok kritik hatalar yapıyor. hakan - serdar ikilisi daha oturaklı isimler... hakan sezgileriyle, serdar da fit fiziği sebebiyle ve hızlı olmasını umarak kadroya dahil ettiğimiz bir isim, zira kalan stoperlerde bu özellikle de yok.

    - selçuk inan'ın misyonu bitti diye düşünüyorum. al gülüm ver gülüm futbolundan ziyade dersimspor maçında topu ısıran hırsıyla de jong'a ihtiyacımız var. pas yüzdemizde düşüş olabilir ama mücadele oranımız çok yükselecektir. rakibi sindiren bir de jong, tandeme top gelmesini engelleyici hatta tandemin yükünü hafifletici bir rol de üstlenebilir, ancak tabi bunun için fit ve "de jong gibi de jong" haline dönmesi şart. şuan ne düzeyde ya da ne zaman ideal düzeye yaklaşır muamma

    - 4-4-2 oynarken sneijder mecburen kanatlardan birine kaykılacak, normalde sniejder'i sağa alıp bruma'yı carole ile oynatmak çok daha arzulanan bir durum olurdu, ancak şino sağda oynayamaz, solda ise topu sağ ayağına alıp kaleyi görme imkanı var, bruma ve sabri sağ tarafta çok açık vereceklerdir, bu sebeple de jong'un orta sahada sağ iç pozisyonuna yakın oynaması sağlanmalı

    - poldi forvet arkası gibi ancak santrfor mevkiine en yakın halde kalmalı, eren indirmeli, poldi vurmalı, bu sebeple bruma, sneijder, carole ve sabri mutlak suretle sürekli derinden sert orta kesmek zorundalar. bruma topla iyi, bu sebeple bu role çok uymayacaktır, bu sebeple sağ tarafı ileri alıp sol tarafı daha defansif yapmak zorunlu hale geliyor.

    (bkz: fm mode off)
  • 20
    gerçekten de çileklerle, yani yıldız oyuncularla süslü bir kadroya sahip olmasını hayal ettiğimiz takımımızda; ryan donk, sabri sarıoğlu, tarık çamdal, semih kaya, olcan adın, umut bulut gibi futbolcular varken, üzerine kıl düşmüş pastaya benzemektedir ve arzu edilmesi gereken seksi bir kulüpe sahip olmayı beklerken, ilk önce biz galatasaray taraftarını tiksindirecektir.

    inşallah sözkonusu kıllar temizlenir ve sağlam transferler yapılır da güzel bir sezon izleriz.

    bu arada tabii önce dursun aydın özbek denen yıkığın gitmesi lazım.
  • 23
    tarih 4 ağustos 2016... sezonun başlamasına 15-20 gün kadar bir zaman var.
    sezon başlangıcı öncesinde bir hayli karamsar olan bendeniz, jan olde riekerink ve bruma faktörüyle birden bire kendimi canlanmış buldum.

    bu yazının yazıldığı tarihin öncesi gecesi ezeli rakip ve en sağlam transferleri en erken yapmış görünen, kadrosunun da en güçlü ve en pahalı konumda bulunduğu fenerbahçe futbol takımı, fransanın proje ekibi as monaco'ya, adamların en güçsüz olduğu dönemde 3-1 yenilerek şampiyonlar ligi serüvenini sonlandırmış bulunuyor. kadroda kallavi isimler var gibi görünmesine rağmen adam gibi oturacak tek yer stoper hattı görünüyor, ancak o da alarm verdi sezon başlamadan. van persie gibi bir yıldızı bitirdiler, ellerindeki fernandao 200 kilo olma yolunda. ozan tufan'a ödenen 8 milyon havaya suya karışmış görünüyor. umutlar bağlanan salih uçan ilk maç parlayıp ikinci maç patladı. emenike desen saatli bomba. saati bile belli değil.

    diğer ezeli rakip beşiktaş'ta transfer dönemi sıkıntısı mevcut. maliyeti düşük iyi adamlar alıyor gibi görünürken çok önemli adamlarını kaybederek lige başlamak üzereler. gol yükünü çeken mario gomez beşiktaş'ı sattı tabiri caizse. jose sosa halen kaçak ve antrenman yüzü görmedi. gökhan töre de west ham kiralık. sakat tolgay düzelip dönmek üzere, veli kavlak ise sanırım artık futbolu bırakma yoluna girdi sakatlık dolayısıyla. *

    evet, lige en umutsuz başlamak üzere olan, yönetiminin basiretsizliği sebebiyle "kanser" hüviyetindeki galatasaray camiası, yaz hazırlık dönemleri göz önüne alınınca sürpriz yapma ihtimali en yüksek olan takım haline geldi. arkadaş çevremde "fener tırt, beşiktaş kan kaybetti şenol güneş olmasa şansı bile yok, galatasaray yönetimden bağımsız güzel işler yapıyor gibi" yorumu hakim ve bu ses yükselmeye başladı.

    şahsen benim de ümidim arttı. galatasaray'da hazırlık döneminin tartışmasız yıldızı bruma bu umutları yeşerten isim tabi ki, ama jan olde riekerink'in takım yönetimi olayında kaydettiği mesafe çok somut görünüyor ve taraftarı heyecanlandırmaya başladı.

    gelelim kadromuza:

    --------------------------------------------------muslera--------------------------------------------------
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    linnes(sabri)-------------chedjou-------------------------serdar aziz-------------------------carole
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    -------------------------lucas leiva-----selçuk inan--------wesley sneijder--------------------------
    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    ----------------bruma---------------eren derdiyok-----------------podolski (sinan gümüş)--------
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    şuan için görüntü bu.... dizilişte dikkatinizi çekmiştir, selçuk ve leiva'nın önünde bir sneijder değil, orta 3'lüde sol haf olarak oynayacak bir sneijder... bu benim değil riekerink'in dizaynı. o sneijder'in orada daha baskın olacağına ve veriminin artacağına inanıyor.

    çocukluğundan bu yana tanıdığı adamı biz daha iyi bilecek değiliz tabi. dahası, dizilişe bakarsak, eren derdiyok'un ilerde tek kaldığı bir hücum hattı değil, eren ile sağlı sollu olacak bir bruma - podolski, bruma - sinan hatta var. bu hücum zenginliğini artırır, ancak defansif zaafı da artırır haliyle.

    yine de şu kadro ve diziliş, hem oturaklı olması hem de ligde iddialı olabilme açısından potansiyeli hayli yüksek bir takım.
    takımda "yeni transfer" olan 3 oyuncu var. kalan 8 oyuncu da takımın eski oyuncuları. bu sebeple adaptasyon ve uyum sıkıntısı çok yüksek olmayacak gibi.

    zaaflar:

    kesinlikle sağ bek. kadro şu şekilde olursa en büyük sıkıntı şüphesiz sağ bek mevkiinde. martin linnes'ten çok umutluydum ben. ancak defansif zaaflarını görmeye başladıkça tedirginliğim çok arttı. süratli, hücumda katkılı, ancak kademesi çok zayıf ve çok açık veriyor.

    bir diğer zaaf stoper mevkii. serdar aziz ligin en iyi türk stoperi diye alındı ancak ilk izlenimler pek iç açıcı değil. bir sakatlık belasıyla cebelleştiği çok belirgin. bunu atlatıp adapte olabilirse chedjou onu yardımlayarak açığı kapatabilir, ancak serdar semih kaya olmayı seçerse o zaman sıkıntı büyük. o durumda da yine chedjou - hakan balta alternatifine dönülecek gibi görünüyor ki; zeka olarak iyi ancak fizik olarak sıkıntılı bir stoper hattı bu. hakan çok zeki bir adam ancak fiziği her geçen gün esoes veriyor.

    bir diğer sıkıntı da aslında patlama döneminde olan sinan gümüş'ün durumu. belli ki eren derdiyok santrfor. bu durumda bruma - podolski - sinan gümüş üçlüsünden ikisi takıma doğrudan girecek. hangisini oynatmasan sıkıntı. bruma çok çok formda, takımı bu sene sırtlayacak isim o... o bankoysa, podolski sinan gümüş tercihi çok kritik. sinan oynayarak gelişecek. poldi ise kritik bir adam ve kesilmesi kararı çok zor bir karar.

    güçlü yanlar:

    kesinlikle hücum hattı. şu takımın santrforsuz haliyle bile geçen sene lig 2.si fenerbahçe'den 9 gol fazla attığını ve türkiye kupasını aldığını hatırlatalım. artık santrfor da var, santrfor adayı genç sinan da... yani ileride çok sağlam olacağı gibi görünüyor. ön liberoda soru işareti yaratmayacak bir leiva ve statik bir selçuk ile kafası rahatlayacak olan sneijder çok daha katkı verecektir.

    bruma ise en büyük piyango. 5 hazırlık maçında attığı 6 gol, bu gollerden birinin manu'ya olması, atılan gollerin niteliği, messi vari zeka kırıntıları gösteren siyah çitamızın etkisiyle ben bu sene gol yollarında sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum. ayrıca kafa toplarında servis yeteneği olan eren'le birlikte gol konusunda galatasaray keyifli bir sezon geçirecektir.

    bir diğer artı ise lionel carole... gözlemlediğim kadarıyla yavaş yavaş taraftarın sevgilisi olmaya başladı. telles'in gidişini fazlasıyla unutturdu. geçen sene kötü de değildi. ama bu seneye çok daha iyi başlamış görünüyor. en büyük artısı zamanlama yeteneği. tabi bir de bek oyuncusuna göre fazla olan kafa topu özelliği var. ayağına topu yapıştırma ve verkaç hususunda bruma ile anlaşma şekli çok keyif verici. eğer bruma değişken kanat oynar da sola geçerse carole çok fazla katkı verebilir.

    yani özetle, aslında bir sağlam sağ bek takviyesiyle ligi bu sene gayet alması olası bir galatasaray ve geçen seneye göre çok dağınık fenerbahçe ve beşiktaş var önümüzde. şampiyon olmamamız için bir sebep göremiyorum. ayrıca jan olde riekerink ile ve gençleşmiş kadromuzla yaşayacağımız bir şampiyonluğun da gelecek açısından çok büyük kazanımları olacağına inanıyorum.

    bir de şu yönetimden kurtulabilseydik?
App Store'dan indirin Google Play'den alın