• 51
    izlediğim en görkemli şampiyonluğumuz.

    kazanma serisi var 9 maç,
    comebackler var mı, var olmaz mı,
    derbi galibiyetleri var mı, var içeride dışarıda hem de,
    son olarak melo var mı, olmaz mı ilk senemiz,
    en hoca var mı, her şeyi başlatan adam var tabi,
    başkan iyi mi, son derece kuvvetli bir başkan var.
    ve tabi ki de 4-4-2 var mı, olmaz mı sonuna kadar var.

    eksiği yok şu şampiyonluğun. bağıra bağıra gelen bir şampiyonluk sonuç olarak.
  • 54
    tarihin en mutlu eden sampiyonluklarindan biridir.
    son maçın kadıköy'de olması hepimizi endiselendirmistir. olası bir yenilgiyi canlı izlemek düşüncesinin bile kahredici olmasi sebebiyle kendimi telefonu kapatıp yollara vurduğum maç. telefonunu açıp abimi aradığımda ise uzatmalarin oynandığını ve iki takımın da on kişi olduğunu öğrenmiştim. muslera topu aldı, bitirecek herhalde demişti. o saniyeler saatler gibi gelmiş ve sonunda maç bitmişti. şehre dönüş ve şampiyonluk kutlamaları sonrası ise maça onlarca tekrar atmıştım. volkan'in son hücum öncesi salına salına kalemize doğru suzulusu ise sezonun en komik görüntüsüdur kanımca.
  • 55
    galatasaray'ın hayatım boyunca elde ettiğini gördüğüm en görkemli birinciliklerinden birisi olan şampiyonluktur. öylesine özel bir yıldır ki 2011-2012, hem okul başarımın tavan yaptığı, hem galatasaray'ın makine gibi bir takım olup geleni geçeni yendiği, şampiyonluğu da unutulmaz ve çok çarpıcı bir sonla elde ettiği sezon olmuştur.

    aslında hem benim için hem de galatasaray için çok zor bir yıl olacaktır. ben bu sezon 12. sınıftım yani lise son. üniversite sınavına hazırlandığım o psikolojik direnç gerektiren yıldı benim için. galatasaray ise, artık küllerinden yeniden doğmak ve yeniden zirveye çıkmak zorundaydı.

    haftanın 7 günü dershane-okul-ev üçgeninde gidip gelen ve test çözmekten başka bir şey yaptığında vicdan azabı çeken şahsıma o günlerde tek kaçamak muhteşem yüzyıl dizisi ve galatasaray maçlarıydı. ki şikeden dolayı ligler eylülde başladığı ve 40 maç üzerinden oynanacağı için 3 günde bir maç oluyordu ve ben mutlu oluyordum.

    baktığımda birarada olan isimler mükemmeldi. galatasaray'ın başına tam idolüm diyebileceğim türde bir avrupalı'dan daha avrupalı olan ünal aysal geçmişti. kendusi vizyon kelimesinin ve kalitenin sözlük tanımıydı.

    teknik direktör imparator fatih terim olmuştu. galatasaraylı fatih yuvasına dönmüştü. birinci fatih terim döneminde bebek, ikinci fatih terim döneminde çocuk olan ben, bilişsel ve duyuşsal olgunlukla ilk defa fatih terim ve galatasaray adı yan yana geldiğinde neler olabileceğini görecektim.

    fernando muslera, tomas ujfalusi, felipe melo, johan elmander, emmanuel eboue, albert riera, milan baros, selçuk inan, semih kaya, hakan balta, necati ateş, engin baytar, emre çolak... hala hatırladıkça iç geçirip "ne kadroydu ama..." derim. sanki herkes; başkan, teknik direktör ve bu adını yazdığım futbolcular, hepsi dünyanın başka başka ülkelerinde futbol oynamalarına rağmen galatasaray açısından berbat geçen 2010-2011 sezonunun bir döneminde kendi aralarında konuşup anlaşmışlar ve seneye galatasaray'ı açık ara şampiyon yapmak için çok önceden sözleşip bu sezon işte başlıyoruz diyerek soluğu istanbul'da almışlar gibiydi. her biri yıllar sonra tekrar bir araya gelmiş ilkokul arkadaşı havası veriyordu. sonraki sezon aralarına wesley sneijder, didier drogba, hamit altıntop ve burak yılmaz da katılacaktı.

    ilk 11 hafta arayışla geçti. fatih terim'in italya serüveninden merak saldığı ve hocaya hiç yakışmayan sevimsiz ve statik 4-1-4-1 ile dizildik sahaya. tutuktuk ama yarış içinde ısrarla tutunuyorduk. geçen 3 sezon öylesine acı vermiş ve yenilgiler o kadar iliklerimize işlemişti ki takım kazanınca taraftarlar olarak "kazandık mı şimdi ya emin miyiz acaba?" diye inanamiyorduk bir süre. galatasaray ile mutlu olamalayı çok uzun zaman olmuştu ama yeni yeni, azar azar iyileşiyorduk artık. ve ne zaman ki hoca 12. haftada en iyi oynattığı sistem olan 4-4-2'ye geçti, kimse duramadı önümüzde. geri kalan 23 maçta 18 galibiyet, 4 beraberlik ve 1 mağlubiyet alarak normal sezonu en yakın rakibi feberbahçe'nin 9 puan önünde bitirdi. sezonu lider bitirmeyi de kadıköy'deki 2-2'lik maçta garantiledik. bu o sezonki ilk şampiyonluğumuzdu. ikincisi daha görkemli bir sonla ve ışıksız ortamda olacaktı. böyle bir fark epeydir görülmemişti. hemen ardından anormal sezona geçildi. mehmet ali aydınlar'ın yıllar sonra hiç çekinmeden itiraf ettiği üzere şike sürecinden dolayı fenerbahçe'nin puanları silinirse fark çok açılmasın diye getirilen play-off sistemiyle tüm takımların puanları yarıya indirildi ve 9 puanlık fark bir anda 5 puana düştü. adeta şike yapanın değil galatasaray'ın puanları silinmişti. tüm kamuoyu biliyordu ki son 4'e dört büyükler kalacaktı. tabi bu yüzden burada bir sinsilik daha söz konusuydu. fenerbahçe'nin derbi kazanma istatistiği ve kadıköy'de galatasaray'ın kazanamama serisi. hatta galatasaray şampiyonluğu son maçta kaybetsin de denizli'deki şampiyonluğun intikamı alınsın diye son maçı kadıköy deplasmanı olarak belirlenmişti. bunu belirleyen de normal sezonun beşiktaş başkanıyken tff başına geçirilen yıldırım demirören'di. tabi galatasaray bütün bunların hesabını kesecek ve bedelini 12 mayıs 2012 akşamı o sahada kupa kaldırarak çok ağır ödetecekti.

    bu şampiyonluk 12 mayıs 2012 akşamı elde edildi. o gün 0-0 bize yetiyordu ve hiç risk almadan şampiyon olduk. ama maçı izlemeye yürek dayanmazdı... yok öyle bir heyecan. bu maçın hikayesini burada uzun uzun anlatmayacağım o başka bir başlığın konusu. o yüzden hikayeyi burada bitiriyorum.

    18. şampiyonluk çok özel bir şampiyonluktur. dünya gözüyle böyle bir futbol ve böyle bir takım görebildiğim için tanrıya şükrettiğim bir sezonda gelen şampiyonluktur.

    hikaye mutlu sonla bitti takım şampiyon oldu ve ertesi sene çeyrek final oynayacağı şampiyonlar ligi'nin yolunu tuttu. ben de o sezon okulda 91,23 ortalama yaptım ve okul dördüncüsü olarak başladığım sezonu okul ikincisi olarak tamamladım ve mezun oldum. üniversite sınavımda iyi geçince artık üniversiteliydim. alın size çifte mutlu son :)

    he unutmadan yazalım o yılın efsane kadrosunu da bakalım iç geçirelim bir kez daha. içi özlemle dolmayan bizden değildir...

    ------------------------muslera-------------------------
    eboue-------semih-------ujfalusi------hakan
    engin--------melo---------selçuk--------riera
    -------------elmander------necati-------------
  • 56
    şampiyonluğun güzel futbolla geldiği sezon. deli gibi özlüyorum bu sezonu. iple çekerdim maçlarımızı. bir resital gibiydi adeta. kazansak da kaybetsek de daima oynadığı futbolla keyif veren bir takım...

    taraftara imza töreninde "yenilince bile 'helal olsun' denilecek bir takım yaratmaya çalışacağız” sözü verip bu sözü bütün bir sezon boyunca hakkıyla tutan o küllerinden yeniden doğmaya susamış fatih terim'i özledim.

    galatasaray'ın hakkını her yerde savunan, inkılapçı hamleler yapan, her demecinde insana bir şeyler öğreten, başkan ne diyecek acaba diye kendini dinlettiren, bir avrupalı'dan bile daha avrupalı ünal aysal'ı özledim.

    bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle 4-4-2 oynayan takımını tam anlamıyla 4-5-2 oynatan johan elmander'i özledim.

    savunmada adeta bir komutan edasıyla etten duvar ören, savunmaya liderlik eden, dosta güven, düşmana umutsuzluk veren kaptan tomas ujfalusi'yi özledim.

    küçük elli diye yaftalanmaya çalışılıp sezon boyu neredeyse clean sheet rekoru kıran ve süper ligde 21. yüzyılın kalecisi olmak için kendi adının efsanesini başlatan 25 yaşındaki fernando muslera'yı özledim.

    orta sahayı domine eden, adeta çiğ çiğ adam yiyerek topu kazandıktan sonra takımı hücuma çıkaran felipe melo'yu özledim.

    yağ gibi akarak hücuma çıkan, muz ortaları ceza sahasına ıskasız teslim eden emmanuel eboue'yi özledim.

    bizim kasap anadolu takımı futbolcularının hakkından gelen matador albert riera'yı özledim.

    her serbest vuruş kazandığımızda bizi penaltı kazanmışız gibi sevindiren ve başına geçtiği topu ağlara göndermesni bilen o zamanın xelçuk'u selçuk inan'ı özledim.

    daha 20 yaşında oynadığı futbolla geleceğin puyol'u olur bu çocuk dedirtecek kadar güven vererek oynayan semih kaya'yı özledim.

    2007-2008'deki etkili performansını bir kez daha ortaya koyan hakan balta'yı özledim.

    kariyer sezonlarını yaşayan engin baytar'ı, emre çolak'ı özledim.

    kadıköy'de direğe takılan milan baros'u, devre arasının ilaç transferi necati ateş'i özledim.

    muslera'yı yetiştiren claudio taffarel'i, hocayı asiste eden ümit davala'yı, takıma sinerji aşılayan hasan şaş'ı ve takıma her maç adeta 180 dk'lık kondisyon depolatan scott piri'yi özledim.

    sadece florya ile ilgilenen abdürrahim albayrak'ı özledim. takımın hakkını medyada yedirtmeyen ali dürüst'ü, adnan öztürk'ü özledim.

    geriye düşülen her maçta "nasılsa çeviririz birazdan" demeyi ve keyifle o geri dönüşü izlemeyi özledim. yenilsek de "aman kaç maçtır yenilmiyorduk zaten arada olur öyle" diyip geçmeyi özledim.

    rakiplerimizin kazansalar da kazandık demeye utanacakları kadar baskın futbol oynamamızı özledim.

    13-14 kişilik rotasyonla 3 günde bir galibiyet sevinci yaşamayı özledim.

    zaman bu hikayedeki herkesi karşı konulmaz bir sel gibi önüne katıp sürükledi. sinsi ve acımasız, hoyrat ve insafsız. her şey dün gibi. ama artık geri dönüş yok. öyle bir geçer zaman ki, ancak anılar kalır bu selden geriye.

    ama hep bu sezonu örnek almak gerek kendimize. ancak o zaman üstüne koyar ve ilerleme kaydedebiliriz.

    görüşürüz.
  • 59
    2011-2012 sezonu, play-off sistemi olmasa muhtemelen fatih terim'in galatasaray'daki tüm dönemlerinde kazandığı en rahat şampiyonluk olacaktı. çünkü, 2021-2022 sezonunun tam tersi biçimde kolay gol buluyor, zor pozisyon veriyordu. zaten, en yakın rakibi olan fenerbahçe'ye 10 puan fark atmıştı. melo ve riera kavgası yaşanana kadar takımdaki en büyük dert fernando muslera'ya gol attırmaktı.*

    oynanan futbol, benim baştan sona izlediğim en dominant galatasaray futboluydu ve bunu birçok kez yazdım, fatih hoca o sezonki gibi futbolu düzenli olarak oynatsın bence dünyada çalıştıramayacağı hiçbir takım yok. ancak, nedense o fubolu oynatmayı denemek yerine, 2019 yılından beri giderek ızdırap haline gelen geriden oyun kuramama örnekleriyle dolu oldukça sıkıcı bir futbol izliyoruz.

    bugünlerde luyindama'yı beğenmiyoruz ama o sezon bir stoperimiz semih kaya'ydı. van aanholt'u beğemiyoruz ama sol bekimiz hakan balta'ydı. (hakan balta'nın 2009-2010 sezonunda sol bekte ne kadar felaket maçlar çıkardığını hatırlatmama gerek yok sanıyorum.) engin baytar ve emre çolak kariyer sezonunu, necati ateş futboldaki ikinci baharını yaşamıştı.

    yani, 2011-2012'deki gibi bir sistem olsa, yedlin dahil olmak üzere bence bugün beğenmediğimiz oyuncular bile daha verimli olurdu. keşke, o sezon bir anda olduğu gibi bu sezon* da takıma uymayan inadından vazgeçse de o sezonki gibi bir futbol oynatsa fatih hoca...
  • 60
    sıradan bir şampiyonluk değildi. galatasaray dominasyonunu 10 yıllık bir aradan sonra tekrar başlatan şampiyonluktu.

    2011-12 galatasaray
    2012-13 galatasaray
    2013-14 fenerbahçe
    2014-15 galatasaray
    2015-16 beşiktaş
    2016-17 beşiktaş
    2017-18 galatasaray
    2018-19 galatasaray
    2019-20 başakşehir
    2020-21 beşiktaş
    2021-22 trabzonspor
    2022-23 galatasaray
    2023-24 galatasaray

    o sezondan bugüne kadar 7 kez galatasaray, 6 kez diğer hepsinin toplamı şampiyon olmuş. galatasaray’ın bir de 2020-21’de gol averajıyla elde edemediği bir şampiyonluk var. 8’e 5 de olabilirdi. büyük takımız gerçekten.
  • 61
    24-25 sezonunda transfer döneminin kapanması ile birlikte kadroda skor üretecek icardi - osimhen haricinde kimse yok diyen galatasaray taraftarına bu sezonu hatırlatmak gerekiyor.

    kadroya bakıldığında ne saf bir golcü ne de kanattan skor katkısı verecek kimse yok gibi görünüyor. fakat bu dönemde takım öyle bir kompakt futbol oynadı, öyle büyük bir enerji ile rakip takımı boğdu ki selçuk-melo orta saha ikilisi bile 10'ar golün üzerine çıktı.

    yani futbolda skor, sadece skor yapan özellikte futbolcular sayesinde gelmiyor. birlikte oynama, taktiksel bütünlük ve yüksek enerjinin kaliteli isimlerle birleşmesiyle de aslında istediğiniz skorları elde ediyorsunuz. ki bu sezondan farklı olarak 24-25 sezonunda forvetimizde dünya çapında iki isim var.

    o efsane kadroyu hatırlayalım:

    ------------------------muslera-------------------------
    eboue-------semih-------ujfalusi------riera
    engin--------melo---------selçuk--------emre ç.
    -------------elmander------necati-------------
  • 62
    sezona başlayan kadro ile bitirilen kadronun hiçbir alakası yoktu bu sezonun.

    ilk maçımız olan 11 eylül 2011 istanbul bb spor galatasaray maçında sahaya çıkan kadro hiç oturmamış, alışkanlık kazanmamış bir kadroydu, neredeyse kimse kendi bölgesinde oynamıyordu.

    11 eylül 2011 istanbul bb spor galatasaray maçı kadrosu:

    ----------------------muslera-------------------------
    ujfalusi-------gökhan zan-------servet çetin------çağlar birinci
    -------------melo---------sabri sarıoğlu-----------
    --------------------selçuk inan-------------
    -kazım----------------------------------------eboue
    ----------------------baros-------------

    sezon içinde kadroyu oturtana kadar ilk 11 haftada tam 6 maçta puan kaybetmiştik, 6 farklı dizilişle oynamış ve durmadan denemeler yapmıştık. elmander-sercan, elmander tek forvet, baros tek forvet gibi denemeler yapmıştık. bu sezon başarılı olmamızı sağlayan 4-4-2 elmas ilk fenerbahçe maçında fatih hoca'nın birden emre çolak'ı orta saha başlatıp alex'i kitletme rolünü vermesiyle başladı ve 11 maçlık mağlup olmama serimiz devam etti. o zaman için müthiş bir şeydi üst üste 9 maç falan kazandık.

    sezonu bitiren ve en iyi kadromuz da böyleydi:

    ------------------------muslera-------------------------
    eboue-------semih-------ujfalusi------h.balta
    ---------------melo---------selçuk--------
    ------engin--------------------------emre çolak-------
    -------------elmander------necati-------------

    galatasaray tarihinin en iyi futbol oynayan takımlarından biriydi bu kadro ve 34 maçta 69 gol ile bitirdi ligi, maç başı 2.03 gol ortalaması ile oynadık. çok az yiyip kapattık açığı ama yine de skor üretme konusunda ekstra adam bulsak bile zorlandığımız dönemler oldu. o sezon da net şekilde sezon içinde nasıl gol atacağız fikri aklıma geliyordu ama takım bir şekilde çoğunlukla çözüm üretiyordu.

    galatasaray'ı müthiş şekilde hissettiğim, fenerbahçe süper final maçında hüngür hüngür ağladığımız bir sezon, en çok zevk aldığım, takım oturduktan sonra izlemekten en çok zevk aldığım sezon bu sezon. 12-13 kadrosu daha kaliteliydi ama 11-12 galatasaray oyunuyla hiç alakası olmayan bir oyun oynuyorduk, 11-12 kadrosuyla avrupada oynayabilmek, avrupa takımlarını nasıl bayılttığını görmek isterdim. 12-13 kadrosu da tatmin etse de benim hayallerim hep 11-12 ana kadrosuyla oynamakta kaldı.

    sıfırdan kurulmuş bir takım olan bu kadroya yapılan neredeyse her ekleme müthişti. eboue-ujfa-melo-selçuk-engin-muslera-elmander-devre arası necati neredeyse ıska geçilen transfer yoktu. riera başta tutmamış öteki sezon ise sol beke geçince müthiş performans vermişti yine. keşke şu kalitede futbol oynayabilen bir galatasaray'ı tekrar izleyebilsek.
App Store'dan indirin Google Play'den alın