• 676
    galatasaray 1 - 2 fenerbahçe / galatasaray'ın geleceği

    bahsedilecek şeyler yine hayli fazla. konu çok. derbiyle başlayıp devam edeyim..

    maçtan önceki koreografi gerçekten de kusursuzdu, başarıyla da uygulandı. desibel rekoru da kırıldı, maçtan önce takım tribünlere de çağrıldı. maç sırasında da hem rakip çok iyi baskı altına alındı, hem takım çok iyi ateşlendi. kısacası taraftar kendisine düşen görevi layıkıyla yerine getirdi. hani hep taraftarı suçlamaya getiriliyordu ya cümleler, protestolar yüzünden takım oynayamıyor falan, destek olunmalı deniliyordu ya hani. muazzam bir destek vardı arena'da, ama sonuç yine, yeni, yeniden mağlubiyet!

    tek bir şey istenmişti takımdan, ne avrupa'ya gitmek, ne şampiyonluk, ne türkiye kupası. sadece ve sadece, arena'daki ilk derbide fenerbahçe'yi yenmek. bu maç öyle veya böyle alınmalıydı, fakat onu da beceremediler. ama giderler trabzon'u yenerler şimdi, sonra da iyi bir şey yapmış gibi sevinirler!

    aslında kötü de oynamadı takım, ilk yarı daha farklı bir skorla bitebilirdi. mücadele eden, isteyen, hırslı bir galatasaray vardı sahada. ikinci yarının başlarında da ilk yarıdaki baskı devam ediyordu, 2. gol her an gelebilirdi derken; yine fenerbahçe, yine duran top golü. alex ortalıyor, dünyanın en iyi (!) sol beklerinden biri olduğu herkesçe kabul görmüş hakan balta'nın semih'i seyredişiyle semih golü atıyor. dünyanın en iyi (!) kalecilerinden biri olarak gösterilen zapata da kalesine çivilenmiş vaziyette. dakikalar geçiyor, sağ kanatta gökhan ile geliyor fenerbahçe. gökhan ortalıyor, 1.90'ın üzerinde 2 stoperin arasından alex geliyor, kafayı vuruyor ve top ağlarda gol.

    tabii unutmadan, fırat aydınus. onun da çok emeği var bu mağlubiyette, hakkını yemeyelim şimdi.

    bu maçla arena'nın ne denli önemli bir stadyum olduğu da gözler önüne serildi bir kez daha. çok çok büyük bir avantaj, tabi o stadı hak edecek bir takım, teknik heyet ve yönetim lazım fakat ortada ne öyle bir yönetim var, ne teknik heyet, ne de futbolcu.

    ilk yarıda lugano'nun gözümüzün önünde gerçekleştiği bir olay var. tam dakikasını hatırlamıyorum, kazım'ın golünden bir kaç dakika önceydi işte. bir pozisyon sonrasında lugano yerde baya baya kıvranıyor, sonra fenerbahçe atağa çıkıyor, lugano'nun yanına birisi geliyor, eğiliyor, ve lugano ayağa kalkıp koşar adımlarla mevkisine geçip devam ediyor bir şey olmamışcasına. tiyatro gösterisi gibiydi resmen. bir de volkan demirel var tabi, geçen sene bir yeriyle topu kontrol etmeler, bu sene takla atmalar falan.. sonra neden volkan'a tepki gösteriliyor oluyor. semih var bir de, az daha unutuyordum. devre arasında tamamen tribünle uğraştı, kasıtlı olarak tribüne top atmalar, münakaşalar falan. neyse, hep aynı şeyler gerçi. başka bir şey bekliyor değildik ya zaten.

    hagi galatasaray'a artık zarar veriyor, bu çok açık bir biçimde ortada. yanlış tercihleri, oyuncu değişiklikleri, takıntıları hep zarar verdi galatasaray'a. elano ile misimovic'i geçtim hadi, hala insua inadı? hala ve hala hakan balta inadı? kalede, sırf kendisi aldı diye olacak ki zapata inadı? maşallah, ikişer üçer her maç alıyor golleri, durdurulamıyor. zapata'ya gol atamayanı dövüyorlar gibi bir şey haline geldi. zamanında neill'i orta saha oynatma inadı, ankaragücü maçının en iyisi pino neden yedek de son haftaların etkisiz ismi stancu ilk 11'de? muhtemelen de stancu'yu da kendisi getirdi diye. aklıma başka da bir açıklama gelmiyor. ayhan neden oyuna giriyor? sahada yürüdü resmen yine. geçen haftalardaki hatalar. kısacası, hagi teknik direktörlüğü yapamıyor. gerçek bu, açık seçik de ortada. hala hagi demenin manası yok, eğer hala daha kalırsa hagi, küme düşme olayı o kadar da imkansız bir olay değil. ki, önümüzdeki 5-6 maça bakarsak, kimse 6 puan garanti diyemez, hatta 3 puan bile sıkıntıda. küme düşmez düşmez deniliyor tamam da, hakemlerin tutumu ortada, e üstüne bir de bu futbol, hatalar eklenince hiç de imkansızmış gibi gelmiyor.

    düşünüyorum da, sanırım her şey güllük gülistanlık devam ediyor. ortada ne istifa var, ne kovulma var, ne kadro dışı kalan futbolcu var, ne ceza var.. hiç bir şey yok, her şey aynı tempoda devam ediyor tam gaz. yazık.

    ilginç bir nokta da, maçtan sonraki röportajlarda arda'nın arslan, servet'in mercan formayla röportaj vermesi. hala ve hala reklam peşindeler ya, ne diyeyim arkadaş, yuh ya! bu kadarı da pes artık..

    maçtan sonra arda, seneye bu takımı hak edenler olur umarım kadroda gibilerinden bir şeyler söyledi, dediği doğru fakat umarım arda da o takımda olur, olmalı bana kalırsa. zaten şöyle de bir şey var ki, kim kaç para verecek arda'ya şu sıralar? kaç zamandır oynamıyordu.

    baros baros baros.. aslan baros, kral baros.. varsa yoksa baros. sanırsın içimizden birisi, sanırsın doğuştan galatasaraylı. parçalı için her şeyi yapıyor, kimse ses çıkarmıyor iken yeri geliyor tek başına çıkarıyor sesini. hakeme küfür etti diye ağır ceza alacağı konuşulmakta şu son olaydan sonra, peki soruyorum, emre'nin hakemlere ettiği küfürlerin cezası neydi, veya verildi miydi ceza?

    "önemli olan artık mevcut başkan ve yöneticilerin bu takımı yönetemeyeceğini anlayıp bırakması. galatasaray'ın yeni bir yönetime ve yeni futbolculara yani kan değişikliğine acilen ihtiyacı var." demiş hasan şaş, habertürk'teki yazısında, tam da üstüne basmış. kan değişikliğine ihtiyaç var, kökten.

    başta yönetim gidecek artık, eğer adnan polat gerçekten de galatasaraylıysa artık gider zaten. aziz yıldırımla bu denli içli dışlı oluşunu geçtim, aziz yıldırım'ın yanında sus pus gibi kalması. ne hakemler hakkında açıklama yapılıyor, ne futbolculara, kaptana sahip çıkılıyor. varsa yoksa arazi, para, şirket, 2012 kriterleri zart zurt. tez zamanda gidin artık şu kulüpten!

    yönetimden sonra da hagi, artık git hagi. tugay devralsın sene sonuna kadar ve a2 ağırlıklı takımlarla çıkalım artık sahaya bir zahmet. kaybedilecekse de onlarla kaybedilsin. transferlerle sağlanmaz takım ruhu, arkadaşlık. alt yapıdan çıkacak isimler yaratacak bu ruhu, arkadaşlığı. şu anki takımdan da maksimum 7-8 kişi kalacak, geriye kalan herkes gönderilecek, nereye giderlerse gitsinler. böyle bir takım oynayacak işte sene sonuna kadar.

    ayrıca en önemlisi, hasan şaş gibi, bülent korkmaz gibi isimler öyle veya böyle galatasaray'ın içinde yer almalı.

    biraz zor olacak ama, bu zor günler de geçecek galatasaray..

    son olarak da a milli takım kadrosu. şaka gibi. sabri sakat olmasa, şu galatasaray'dan tam 7 futbolcu olacak. hakan balta mesela, nasıl kadroda? mert günok da çağrılmış, antrenman kalecisi falan olsun diye herhalde. nerede, kaç kere izlendi mert günok?

    http://jaimelesport.blogspot.com/...ce-galatasarayn.html
  • 678
    fenerbahce taraftarı 50 otobus ile polis koruması esliginde stada gelmis, rahat rahat iceri girmistir, iceride kendilerine ayrılan nefis tribunde yerlerini almıslardır. organize olsunlar , birbirlerini gorebilsinler konkav bir alan secilmistir kendileri icin. yani fener tribununun en sagındaki kisi kafasını cevirdiginde en solda oturan kisiyi rahatca gormustur. tıpkı inonu'nun kapalısı gibi. bize kadıkoyde, inonude yapılanları dusununce , aferin diyorum bu organizasyonda emegi gecenlere.
  • 681
    mhk ve maşası fırat aydinus tarafından galatasaray'dan alınmış ve fenerbahçe'ye verilmiş maçtır.

    bu seneki oyunların son halkasıdır, beşiktaş'ın 100. senesinden ve 05/06 sezonundan sonra bir takımın alenen federasyon ve hakemler tarafından kollandığı bir seneye daha şahit oluyoruz, 05/06 şampiyonluğumuzla biz bozmuştuk bu oyunu, darısı trabzon'un başına.

    galatasaray şampiyonluk yolunda olsa, baros'un o verilmeyen golü için dünyaları yakardık, şimdi neden duruyoruz?
  • 682
    aslında 20 mart'ta oynanancak maç güvenlik nedeniyle 18'ine alındı. aynı gün nevruz kutlamaları olacağı için polis kuvvetleri maç için yeterli güvenliği sağlayamayacağı argümanı öne sürüldü.

    peki 18'inde oynanan maç öncesi, sırası ve sonunda nasıl bir manzarayla karşı karşıya kaldık:

    otobüs camlarını komple kırarak stada gelen rakip taraftarlar, giriş turnikelerine, koltuklara, tuvaletlere zarar veren rakip taraftarlar, soyunma odasındaki teçhizatı kullanılmaz hale getiren rakip teknik heyeti ve futbolcular, kendi stadının koltuklarını kıran taraftarlar, rakip kaleciye büyük rakı şişesi fırlatan taraftarlar vs.

    e polis bunların hiçbirini önleyemediğine göre niye alındı ki maç 18'ine?
  • 683
    bugün bu maç için iddiaya girdiğim 3 arkadaşlama da birer tane fenerbahçe forması aldım. evet, ilk başta ağır geldi.
    düşünün; aldığım bu formalar ile fenerbahçe maçlarına gidecekler ve "ehe ehe adnan'ın aldığı formaları giyip geldik lan maça ehe ehe..." tarzı cümleler kuracaklardı.

    ben de gittim aldığım formaların arkalarına*(u: fenerium'a da teklif ettim parası neyse vericem falan diye ama bi siktir git tarzı bakışlar attıklarında olmayacağını anladım) "en büyük galatasaray" yazdırdım. birden bi rahatlama oldu bende...

    hele o formaları onlara verdiğimde yüzlerinde beliren "ehe ehe enayi forması ehe ehe" bakışlarının hemen ardından "püüü bu ne amuğagoyim!"n tepkileri yok mu, paha biçilemezdi lan!
  • 688
    etkisini hala uzerimden atamadiğim garip bir maçtı bu. ayrıca mac juan pablo pino pino pino diye bağırırken karaciğerinden sakat, iki metre gerisinden gelen adamın bile yakalamakta güçlük çekmediği sugar kramponumuz harry kewell hazretlerini oyuna sokan gheorge hagi'yi de hayatım boyu affetmeyeceğime sebep olan mac olarak hafızama kazınacaktır. yeri gelmişken de daha önce defalarca söylediğim bir konuyu tekrar edeyim; galatasaray'da bugüne kadar oynadığı tek bir final maçını veya kritik büyük maçı koparamamış, damga vuramamış o harry kewell denen adamı da alın başınıza çalın. ama yok! ne diyorum ben şimdi ya!! belki tribüne gittiğimiz bir gün bize dönüp bir gülücük atar da mutlu oluruz!! o ne karizmatik gülüştür öyle!!! o nasıl sempatik bir surattır!! (bkz: #629353)
    ne gunlere kaldık ey allahım. sabir ver bize. adnan polat denen kapkaranlık bu kabustan biranönce uyandır bizi!...
    ama yok, beyfendi seneye bomba gibi bir takım kurmaya hazırlanıyormuş. futbolu çok iyi biliyormuş. artık sadece futbola odaklanacakmış.
    cinnet mi geçirteceksin sen bize adnan polat! şaka mısın sen. defolup gitmek için bunca insanın stadyumda sana sövmesini mi bekliyorsun. istafa da bir hizmettir iması algılama kapasiteni bu kadar mı aşıyor senin!...
  • 689
    şu dakikalarda hem gs hem de fb tv de yayınlanmakta olan maç. fb tv bi 20 dk falan önde.

    tv'den ilk defa izliyorum ve fark ettim ki 3lü ve omuz omuza dışında -bir de cim bom bom'um benim var- tezahürat duyamadım şimdilik net olarak. az az da olsa geliyor yine de ali sami yen deki gibi değil. ama ıslık olayı çok etkili olmuş gibi gözüküyor.

    ayrıca adamların adam akıllı pozisyonu yok arkadaşım ya! nasıl kaybettik biz bu maçı anlamıyorum. baros en iyi 2-3 maçından birini oynamış. sırtını rakibe verip aldığı topların hepsini olumlu kullanmış adam. bir de hagi maç 1-0 iken kewell'ı niye oyuna almış onu anlayamadım. arda tamam kazım sakatlandı onun yerine girdi de kewell niye ? bir de şunu yazayım o çok övdükleri niang'ın bir şutu yok oyundan çıkana kadar. adamı hayatından bezdirmişler.

    son olarak yenildik falan ama şu fenerbahçe derbileri gerçekten güzel oluyor * yani diğer maçlardan farklı gerçekten. tekrarı bile insanı heyecanlandırıyor. kıran kırana mücadele, oyuncuların yüzünden okunan hırs, taraftar... hani diyorum şöyle nba gibi konferanslara mı ayırsalar ligi de daha çok olsa şu maçlar...
  • 690
    fenerbahçeli patronum ile girdiğim iddaa sonucu beni 1 adet fenerbahçe forması almak zorunda bırakan karşılaşma olmuştur.

    canı sağolsun cimbom'un, yapacak bir şey yok. ama bu kadar da olmaz be sözlük. özet geç lan diyenlere hemen şunu söylemek istiyorum.
    maç malumunuz cuma günü idi, pazartesi günü ofiste buluştuğumuzda patron ''formam nerede'' tarzı şakayla karışık göndermede bulundu. daha sonra isim ve sırt numarasını sorduğumda, ''gerek yok, forma pahalıdır, sen bana alex şapkası al'' dedi. ohh tam da 70-80 lira vermekten kurtuldum derken bu sabah ''formamın bedeni xl olsun'' demez mi... çok sinir bozucu bir durum sözlük. fenerium'un sitesine girip internet üzerinden sipariş verecektim ki üyelik istedi. üye olacak halim yok, mecburen haftasonu bir fenerium mağazasından alacağız formasını, sözümüzü tutacağız. taraftar forması alıp 30 lira kara geçmeyi düşünüyorum, ayrıca ödemeyi gs bonus card ile yaparak hiç tanımadığım bir insanın bile fenerbahçeli olduğumu düşünmesini önlemiş olacağım. forma 60 tl + baskı 11 tl. gitti paralar sözlük.
  • 697
    bu maç bittikten sonra hiç entry yazmadım. ama bir tane yazmam lazım.

    ben daha önce ev sahibi tribününden galatasaray’ı izlemedim. hatta uzun süre stadyumdan galatasaray maçı izlemedim. stadyumda ilk kez galatasaray maçı izlediğimde lise 1’deydim. yaklaşık 4-5 yıl boyunca bütün ankara maçlarını renktaşlar ile birlikte saatli kale arkasında izledim. ama ali sami yen’i görememek çok koyuyordu. ali sami yen efsanesi fiili olarak bitmişti. artık bir şeyler yapmam lazımdı ve arena’daki ilk maçım hem özel olmalı hem de atmosferli olmalı diyerek bu maça gitmeye karar verdim. daha önce ali sami yen’de ve arena’da bulunmuş bir arkadaşım ile bu maça gitmeye karar verdik. salı günü biletler satışa çıkarken internet cafe’den zorlamaya çalıştık. ama site kilitlendi, hata verdi vs. bizde sinirler gerildi. 60’lık biletler bitiyordu. hemen taksiye atlayıp ankamall biletix’e gittik. yaklaşık 2 saat bekledikten sonra 100 liralık iki bilet aldık. yemeğimizi yedik. otobüs biletimizi aldık. artık kafamız rahattı. tek yapmamız gereken önümüzdeki 2 günün geçmesini beklemekti. cuma sabahı yola çıktık. saat 1.30 gibi mecidiyeköydeydik. önce hep o hayalini kurduğum ali sami yen stadı’na gittik. arka tarafından doya doya baktım. araç giren boşluktan tribünlerine falan baktım. sonra çadırın içine girdik. gördüğüm en güzel mağazalardan birisiydi. insanlar yağmalar gibi forma, mont alıyorlardı. sonra cevahirde oyalandık, zor da olsa bir pes kafe bulup pes attık. metro açılınca atlayıp metroyla stada gittik. upuzun merdivenleri mola vere vere çıktık. merdivenlerden çıkıp sahanın görüldüğü ilk an inanılmazdı. hayatımda öyle büyülü bir yer görmemiştim. maç başlayana kadar stadın keyfini çıkarttım. bol bol resim çektim ve bakındım. harika görünüyordu. yıllarca inşaatını takip ettiğim stadyumun içindeydim artık. maç başlarken kartonumuzu da kaldırdık. inanılmaz bir andı. işte cehennemi görüyordum. maç başladı golümüzü attık. coştuk. üç tane daha attık ama boşa sevinmiş olduk. o an olmayan şeye sevinmenin ne anlama geldiğini anladım. 60’lara kadar maç istediğimiz gibiydi ama sonradan hiç hücum yapamadık. çok fena kapandık yarı sahamıza ve sikindirik iki gol yiyerek mağlup olduk. özellikle göt kadar adama kafa vurduran iki öküz yüzünden etmediğim küfür kalmadı. maçtan çıktık. sabah ankara’daydım. düşününce rakip fener bile olsa yenilmek beni üzmemişti. ben hayatımın en güzel günlerinden birisini yaşamıştım. mecidiyeköy’deki o tatlı heyecanı, stadyumdaki gururu, aşkı ve coşkuyu çok iyi tattım. işte bu yüzden bir sonraki gideceğim maçı heyecanla beklemekteyim ve neden zamanında istanbul üniversitesi’ni yazmadım diye kendi kendime kızmaktayım.

    edit: imla
  • 699
    stadyumdan canlı olarak izlediğim ilk derbi maçımdı. bunun sebebi ise farklı şehirde doğup büyümem, iş dolayısıyla son birkaç senedir istanbul'da yaşamaya başlamamdı. o sezona genel olarak bakıcak olursak aslında tam bir kurtuluş maçıydı. hem oyuncular başını daha dik tutması hem de taraftarların 1-2 günde sürse nefes alıp oh be diyeceği bir fırsat penceresiydi. daha sonra fark ettik bu sadece adnan bros corp. kurtuluşumuz olmuş. (zira büyük adnan gitmemek için her yolu denedi ve bir daha da kulübün kapısından geçmem diyerek terk eyledi) malum oyuncular sahaya çıktı, müthiş kareografi ile birlikte ilk yarıda kazımın intikam ateşi sonucu öndeydik. hatta bir pozisyonda baroni kendini yere atınca öyle gaza gelmişim ki 20 sıralı koltuklardan tek haneli koltuklara doğru yürümeye başlamışım bile sanki sahaya girebilecem. dk 72-73 gelince ilk derbinin de heyecanıyla "ne zaman sen var ya sen söyleceğiz, maç bittikten sonra tadı çıkmaz" deyip pegasusa doğru istemsiz bir şekilde o fantezi besteyi bağardım. abi o nasıl bir stad öyle sanki herkes birbirini duyarcasına güney başlamasın mı sen var ya sen nidalarına. o sıralarda önce ilk golü, son dk lara doğru ikinciyi yeyince bütün maçın ağırlığı üzerime oturmuştu. arkadaşlarım bana belli etmiyolardı ama totemi bozan ben olmuştum sanırım, dikkat edilmeyen son toplar, kaçan goller unutulmuş, fırat ve tayfasının garip yöntemi filan bir köşeye atılmıştı. o gün bugündür o besteyi söylerken korkuyorum sözlük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın